AB stratejik körlüğünü aşabilecek mi?

DÜNYA (AA) - Anadolu Ajansı | 22.01.2021 - 13:41, Güncelleme: 27.10.2022 - 05:59
 

AB stratejik körlüğünü aşabilecek mi?

Uluslararası sistem ve AB’nin komşu coğrafyası halihazırda belirsizlikler ve meydan okumalarla dolu bir dönemden geçiyor. Kovid-19 pandemisi bu belirsizlikleri ve meydan okumaları daha da şiddetlendirecek.
<p>&nbsp;</p> <p>T&uuml;rkiye&rsquo;nin&nbsp;Avrupa Birliği&rsquo;ne (AB) &uuml;yelik ser&uuml;veni 1959 yılında Birliğin &ouml;nc&uuml;l&uuml; Avrupa Ekonomik Topluluğu&rsquo;na (AET) ortaklık başvurusuyla başladı. Bu ser&uuml;venin aradan ge&ccedil;en 61 yıla rağmen h&acirc;l&acirc; &uuml;yelikle sonu&ccedil;lanmamış olması her fırsatta dile getirilen bir husus. Bu s&uuml;re i&ccedil;erisinde aralarında eski Varşova Paktı &uuml;yesi &uuml;lkeler olmak &uuml;zere onlarca &uuml;lke &uuml;yelik m&uuml;zakerelerine başlayıp &uuml;ye olmasına rağmen T&uuml;rkiye halen AB&rsquo;nin kapısında bekliyor. T&uuml;rkiye-AB ilişkilerinin inişli &ccedil;ıkışlı tarihine bakıldığında ilk g&ouml;ze &ccedil;arpan, T&uuml;rkiye&rsquo;nin başka hi&ccedil;bir &uuml;ye ya da aday &uuml;lkeye benzemeyen bir muameleye tabi tutulduğu ger&ccedil;eğidir.</p> <p>Avrupa&rsquo;daki&nbsp;muhafazak&acirc;r ve aşırı sağcı &ccedil;evreler&nbsp;T&uuml;rkiye&rsquo;nin farklı bir k&uuml;lt&uuml;re sahip olmasını gerek&ccedil;e g&ouml;stererek T&uuml;rkiye&rsquo;ye imtiyazlı ortaklık &ouml;nerisinde bulunmaktalar. Buradan a&ccedil;ık&ccedil;a anlıyoruz ki T&uuml;rkiye sek&uuml;ler bir devlet olmasına rağmen bu &ccedil;evreler tarafından n&uuml;fusunun &ccedil;oğunun M&uuml;sl&uuml;man olması ve İslami k&uuml;lt&uuml;r&uuml; nedeniyle a&ccedil;ık&ccedil;a Avrupa&rsquo;nın &ouml;tekisi olarak konumlandırılıyor. Dolayısıyla 83 milyonluk n&uuml;fusu ile T&uuml;rkiye&rsquo;nin AB&rsquo;ye &uuml;ye olması sadece birlik i&ccedil;erisindeki g&uuml;&ccedil; dengelerini ciddi olarak değiştirecek olması bakımından değil aynı zamanda AB&rsquo;nin kimliğini yeniden tanımlamasını gerektirecek kadar b&uuml;y&uuml;k bir meydan okuma olarak g&ouml;r&uuml;l&uuml;yor. AB&rsquo;yi Hristiyan-Yahudi k&uuml;lt&uuml;r&uuml; temelinde y&uuml;kselen bir birlik olarak g&ouml;ren bu &ccedil;evrelerin İslam&rsquo;ın ve M&uuml;sl&uuml;manların Avrupa tarihinin ve M&uuml;sl&uuml;man g&ouml;&ccedil;menler &uuml;zerinden de bug&uuml;n&uuml;n bir par&ccedil;ası oldukları ger&ccedil;eğini g&ouml;rmezden geldikleri a&ccedil;ık. Dolayısıyla T&uuml;rkiye&rsquo;nin &uuml;ye olduğu bir AB ister istemez daha kapsayıcı bir AB haline gelecektir. Aşırı sağın her ge&ccedil;en g&uuml;n y&uuml;kseldiği AB&rsquo;nin bilhassa bug&uuml;n b&ouml;yle bir d&ouml;n&uuml;ş&uuml;me a&ccedil;ık olmadığı ortada. T&uuml;rkiye&rsquo;nin AB&rsquo;ye &uuml;yelik s&uuml;recinin &ouml;n&uuml;ndeki en temel sorun da bu.</p> <p>&nbsp;</p> <p>T&uuml;rkiye-AB ilişkileriyle ilgili &uuml;retilen literat&uuml;re Avrupa merkezci ve kolaycı bir yaklaşım h&acirc;kim durumda. İlişkiler genelde T&uuml;rkiye&rsquo;nin i&ccedil; siyasetinde yaşanan gelişmeler &uuml;zerinden analiz edilerek T&uuml;rkiye&rsquo;nin neyi doğru ya da yanlış yaptığı g&uuml;ndeme getirilmek suretiyle T&uuml;rkiye&rsquo;nin &ouml;n&uuml;ne ev &ouml;devleri konulmakta. Halbuki t&uuml;m ikili ilişkilerde olduğu gibi T&uuml;rkiye-AB ilişkilerini etkileyen fakt&ouml;rler &uuml;&ccedil; d&uuml;zlemde incelenmeli: T&uuml;rkiye&rsquo;de yaşanan i&ccedil; siyasi gelişmeler, AB&rsquo;de yaşanan i&ccedil; siyasi gelişmeler ve uluslararası sistemde yaşanan değişimler. Aday bir &uuml;lke olmasından dolayı T&uuml;rkiye ile AB arasında asimetrik bir ilişki bulunuyor. Bu asimetriden dolayı da AB&rsquo;de yaşanan i&ccedil; gelişmelerin T&uuml;rkiye&rsquo;nin AB&rsquo;ye adaylık s&uuml;recine etkisi genelde g&ouml;z ardı ediliyor. Bu hik&acirc;yenin T&uuml;rkiye&rsquo;yle ilgili tarafı &ccedil;ok&ccedil;a yazıldı &ccedil;izildi. &Uuml;zerinde yeterince durulmayan konu ise uluslararası sistem ve AB&rsquo;de yaşanan değişimlerin ilişkiler &uuml;zerindeki etkileri.</p> <h3>Uluslararası sistemde yaşanan değişimler</h3> <p>İkili ilişkileri etkileyen en temel unsurun uluslararası sistemin yapısı ve bu sistemde yaşanan değişimler olduğu a&ccedil;ıktır. Uluslararası sistem a&ccedil;ısından bakılacak olursa; son 30 yılda Soğuk Savaşın sona ermesi, ter&ouml;rle savaş doktrininin ortaya &ccedil;ıkması, &Ccedil;in&rsquo;in y&uuml;kselişi ve son olarak yeni tip koronavir&uuml;s (Kovid-19) pandemisi gibi ciddi kırılmalar ve g&uuml;&ccedil; kaymalarının yaşandığı g&ouml;r&uuml;l&uuml;yor. Bug&uuml;n Soğuk Savaşın sonra ermesinden bu yana 30, T&uuml;rkiye&rsquo;nin &uuml;yelik m&uuml;zakerelerine başlamasından bu yana ise 15 yıl ge&ccedil;miş durumda. Bu s&uuml;re i&ccedil;erisinde yepyeni bir T&uuml;rkiye ve AB ortaya &ccedil;ıktı. Ne T&uuml;rkiye eski T&uuml;rkiye ne de AB eski AB&rsquo;dir. Zira her iki akt&ouml;r ve uluslararası sistem statik değil epeyce dinamik bir s&uuml;re&ccedil;ten ge&ccedil;iyor.</p> <p>Soğuk Savaş sonrası d&ouml;nemde tarihin sonunun ilan edildiği ve ABD&rsquo;nin h&acirc;kim olduğu bir d&uuml;nya d&uuml;zeninden bug&uuml;n &ccedil;ok kutuplu bir d&uuml;nya d&uuml;zenine gidildiğine dair ciddi emareler var. Dolayısıyla yeni bir d&uuml;nya kurulduğu a&ccedil;ık; Kovid-19 pandemisinin ise bu d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m&uuml; daha da hızlandırması bekleniyor. Etrafı krizler ve i&ccedil; savaşlarla &ccedil;evrili olan ve bu krizlerin &uuml;rettiği g&ouml;&ccedil;, m&uuml;lteciler ve ter&ouml;r tarafından istikrarı tehdit edilen AB, belirsizliklerle dolu bu uluslararası sistemde kendisine nasıl bir rol bi&ccedil;iyor? AB&rsquo;nin ABD&rsquo;nin d&uuml;zenleyici rol&uuml;ne ilanihaye g&uuml;venemeyeceği Trump d&ouml;neminde a&ccedil;ık&ccedil;a ortaya &ccedil;ıkmış oldu. Bu a&ccedil;ılardan bakıldığında &ccedil;evresindeki krizleri şekillendirmek ya da en azından dondurmak i&ccedil;in AB, T&uuml;rkiye gibi bir akt&ouml;rle işbirliği yapmak zorunda. B&uuml;t&uuml;n bunlara rağmen AB&rsquo;nin T&uuml;rkiye ile ilişkilerine stratejik bir k&ouml;rl&uuml;ğ&uuml;n h&acirc;kim olduğu g&ouml;r&uuml;l&uuml;yor. AB, T&uuml;rkiye ile ilişkilerini h&acirc;l&acirc; sadece &uuml;yelik perspektifi &ccedil;er&ccedil;evesindeki asimetrik ilişki &uuml;zerinden s&uuml;rd&uuml;rmek istemekte, bundan dolayı da &ccedil;evresinde ortaya &ccedil;ıkan krizlere hızlı cevap &uuml;retememekte ve yeni şartlara adapte olamamakta. Dış politika ve g&uuml;venlik a&ccedil;ısından birlik adeta kısmi bir fel&ccedil; i&ccedil;erisinde.</p> <p>&nbsp;</p> <h3>İlişkilerin ana taşıyıcısı T&uuml;rkiye&#39;nin &uuml;yelik hedefi</h3> <p>Soğuk Savaş sonrasında b&uuml;t&uuml;n bunlar olup biterken Avrupa siyasetinde de &ccedil;ok hızlı bir d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m yaşandı. &Ccedil;ok k&uuml;lt&uuml;rl&uuml;l&uuml;ğ&uuml;n bittiği ilan edildi, aşırı sağcı partiler normalleşti ve AB&rsquo;nin genişlemesiyle ilgili bir yorgunluk hali ortaya &ccedil;ıktı. Neticesinde 1990&rsquo;ların ve 2000&rsquo;lerin s&uuml;rekli genişleyen ve entegrasyonunu derinleştiren AB, 2009 ekonomik krizi sonrasında g&uuml;n ge&ccedil;tik&ccedil;e i&ccedil;ine kapanmaya ve etrafına duvarlar &ouml;rmeye başladı. B&ouml;yle bir AB&rsquo;nin, kendisinden istenen t&uuml;m şartları yerine getirse dahi T&uuml;rkiye&rsquo;yi &uuml;ye olarak kabul etmesi i&ccedil;inde bulunduğu karmaşadan dolayı bir hayli zor g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor.</p> <p>B&uuml;t&uuml;n bunlara rağmen bug&uuml;n gelinen noktada T&uuml;rkiye ve AB ekonomi, g&uuml;venlik, g&ouml;&ccedil; ve m&uuml;lteciler gibi bir&ccedil;ok a&ccedil;ıdan karşılıklı bağımlılık ilişkisi i&ccedil;inde. Bundan dolayı da her iki akt&ouml;r birbirlerine sırtlarını d&ouml;nme l&uuml;ks&uuml;ne sahip değiller. Bu mecburiyet ve T&uuml;rkiye&rsquo;nin uzun vadeli olarak AB&rsquo;ye &uuml;yeliği stratejik bir hedef olarak tanımlamış olması m&uuml;zakereler dondurulmuş olmasına rağmen bug&uuml;n ilişkilerin ana taşıyıcısı haline gelmiş durumda. Bu mecburiyetin tam manasıyla bir stratejik iş birliğine evrildiğini s&ouml;ylemek pek m&uuml;mk&uuml;n değil. Stratejik bir işbirliğine evrilmese dahi T&uuml;rkiye ve AB&rsquo;nin ideolojik &ouml;nyargıları ya da irrasyonel korkuları bir kenara bırakarak maksimum d&uuml;zeyde işbirliği yapmaları her iki akt&ouml;r&uuml;n de &ccedil;ıkarları a&ccedil;ısından en rasyonel yol. G&uuml;mr&uuml;k Birliği ve vize liberalizasyonu bu noktada &ouml;n plana &ccedil;ıkıyor. G&uuml;mr&uuml;k Birliği&rsquo;nin modernizasyonu, pandemi sonrası d&ouml;nemde her iki tarafa ciddi ekonomik faydalar sağlayacaktır. Vize liberalizasyonu ise insani d&uuml;zlemde ilişkileri yoğunlaştırarak AB&rsquo;nin son d&ouml;nemde zarar g&ouml;ren imajını onarmasına ve T&uuml;rkiye&rsquo;nin &uuml;yelik hedefini s&uuml;rd&uuml;rmesine &ccedil;ok olumlu bir katkı sağlayacaktır.</p>
Uluslararası sistem ve AB’nin komşu coğrafyası halihazırda belirsizlikler ve meydan okumalarla dolu bir dönemden geçiyor. Kovid-19 pandemisi bu belirsizlikleri ve meydan okumaları daha da şiddetlendirecek.
<p>&nbsp;</p> <p>T&uuml;rkiye&rsquo;nin&nbsp;Avrupa Birliği&rsquo;ne (AB) &uuml;yelik ser&uuml;veni 1959 yılında Birliğin &ouml;nc&uuml;l&uuml; Avrupa Ekonomik Topluluğu&rsquo;na (AET) ortaklık başvurusuyla başladı. Bu ser&uuml;venin aradan ge&ccedil;en 61 yıla rağmen h&acirc;l&acirc; &uuml;yelikle sonu&ccedil;lanmamış olması her fırsatta dile getirilen bir husus. Bu s&uuml;re i&ccedil;erisinde aralarında eski Varşova Paktı &uuml;yesi &uuml;lkeler olmak &uuml;zere onlarca &uuml;lke &uuml;yelik m&uuml;zakerelerine başlayıp &uuml;ye olmasına rağmen T&uuml;rkiye halen AB&rsquo;nin kapısında bekliyor. T&uuml;rkiye-AB ilişkilerinin inişli &ccedil;ıkışlı tarihine bakıldığında ilk g&ouml;ze &ccedil;arpan, T&uuml;rkiye&rsquo;nin başka hi&ccedil;bir &uuml;ye ya da aday &uuml;lkeye benzemeyen bir muameleye tabi tutulduğu ger&ccedil;eğidir.</p> <p>Avrupa&rsquo;daki&nbsp;muhafazak&acirc;r ve aşırı sağcı &ccedil;evreler&nbsp;T&uuml;rkiye&rsquo;nin farklı bir k&uuml;lt&uuml;re sahip olmasını gerek&ccedil;e g&ouml;stererek T&uuml;rkiye&rsquo;ye imtiyazlı ortaklık &ouml;nerisinde bulunmaktalar. Buradan a&ccedil;ık&ccedil;a anlıyoruz ki T&uuml;rkiye sek&uuml;ler bir devlet olmasına rağmen bu &ccedil;evreler tarafından n&uuml;fusunun &ccedil;oğunun M&uuml;sl&uuml;man olması ve İslami k&uuml;lt&uuml;r&uuml; nedeniyle a&ccedil;ık&ccedil;a Avrupa&rsquo;nın &ouml;tekisi olarak konumlandırılıyor. Dolayısıyla 83 milyonluk n&uuml;fusu ile T&uuml;rkiye&rsquo;nin AB&rsquo;ye &uuml;ye olması sadece birlik i&ccedil;erisindeki g&uuml;&ccedil; dengelerini ciddi olarak değiştirecek olması bakımından değil aynı zamanda AB&rsquo;nin kimliğini yeniden tanımlamasını gerektirecek kadar b&uuml;y&uuml;k bir meydan okuma olarak g&ouml;r&uuml;l&uuml;yor. AB&rsquo;yi Hristiyan-Yahudi k&uuml;lt&uuml;r&uuml; temelinde y&uuml;kselen bir birlik olarak g&ouml;ren bu &ccedil;evrelerin İslam&rsquo;ın ve M&uuml;sl&uuml;manların Avrupa tarihinin ve M&uuml;sl&uuml;man g&ouml;&ccedil;menler &uuml;zerinden de bug&uuml;n&uuml;n bir par&ccedil;ası oldukları ger&ccedil;eğini g&ouml;rmezden geldikleri a&ccedil;ık. Dolayısıyla T&uuml;rkiye&rsquo;nin &uuml;ye olduğu bir AB ister istemez daha kapsayıcı bir AB haline gelecektir. Aşırı sağın her ge&ccedil;en g&uuml;n y&uuml;kseldiği AB&rsquo;nin bilhassa bug&uuml;n b&ouml;yle bir d&ouml;n&uuml;ş&uuml;me a&ccedil;ık olmadığı ortada. T&uuml;rkiye&rsquo;nin AB&rsquo;ye &uuml;yelik s&uuml;recinin &ouml;n&uuml;ndeki en temel sorun da bu.</p> <p>&nbsp;</p> <p>T&uuml;rkiye-AB ilişkileriyle ilgili &uuml;retilen literat&uuml;re Avrupa merkezci ve kolaycı bir yaklaşım h&acirc;kim durumda. İlişkiler genelde T&uuml;rkiye&rsquo;nin i&ccedil; siyasetinde yaşanan gelişmeler &uuml;zerinden analiz edilerek T&uuml;rkiye&rsquo;nin neyi doğru ya da yanlış yaptığı g&uuml;ndeme getirilmek suretiyle T&uuml;rkiye&rsquo;nin &ouml;n&uuml;ne ev &ouml;devleri konulmakta. Halbuki t&uuml;m ikili ilişkilerde olduğu gibi T&uuml;rkiye-AB ilişkilerini etkileyen fakt&ouml;rler &uuml;&ccedil; d&uuml;zlemde incelenmeli: T&uuml;rkiye&rsquo;de yaşanan i&ccedil; siyasi gelişmeler, AB&rsquo;de yaşanan i&ccedil; siyasi gelişmeler ve uluslararası sistemde yaşanan değişimler. Aday bir &uuml;lke olmasından dolayı T&uuml;rkiye ile AB arasında asimetrik bir ilişki bulunuyor. Bu asimetriden dolayı da AB&rsquo;de yaşanan i&ccedil; gelişmelerin T&uuml;rkiye&rsquo;nin AB&rsquo;ye adaylık s&uuml;recine etkisi genelde g&ouml;z ardı ediliyor. Bu hik&acirc;yenin T&uuml;rkiye&rsquo;yle ilgili tarafı &ccedil;ok&ccedil;a yazıldı &ccedil;izildi. &Uuml;zerinde yeterince durulmayan konu ise uluslararası sistem ve AB&rsquo;de yaşanan değişimlerin ilişkiler &uuml;zerindeki etkileri.</p> <h3>Uluslararası sistemde yaşanan değişimler</h3> <p>İkili ilişkileri etkileyen en temel unsurun uluslararası sistemin yapısı ve bu sistemde yaşanan değişimler olduğu a&ccedil;ıktır. Uluslararası sistem a&ccedil;ısından bakılacak olursa; son 30 yılda Soğuk Savaşın sona ermesi, ter&ouml;rle savaş doktrininin ortaya &ccedil;ıkması, &Ccedil;in&rsquo;in y&uuml;kselişi ve son olarak yeni tip koronavir&uuml;s (Kovid-19) pandemisi gibi ciddi kırılmalar ve g&uuml;&ccedil; kaymalarının yaşandığı g&ouml;r&uuml;l&uuml;yor. Bug&uuml;n Soğuk Savaşın sonra ermesinden bu yana 30, T&uuml;rkiye&rsquo;nin &uuml;yelik m&uuml;zakerelerine başlamasından bu yana ise 15 yıl ge&ccedil;miş durumda. Bu s&uuml;re i&ccedil;erisinde yepyeni bir T&uuml;rkiye ve AB ortaya &ccedil;ıktı. Ne T&uuml;rkiye eski T&uuml;rkiye ne de AB eski AB&rsquo;dir. Zira her iki akt&ouml;r ve uluslararası sistem statik değil epeyce dinamik bir s&uuml;re&ccedil;ten ge&ccedil;iyor.</p> <p>Soğuk Savaş sonrası d&ouml;nemde tarihin sonunun ilan edildiği ve ABD&rsquo;nin h&acirc;kim olduğu bir d&uuml;nya d&uuml;zeninden bug&uuml;n &ccedil;ok kutuplu bir d&uuml;nya d&uuml;zenine gidildiğine dair ciddi emareler var. Dolayısıyla yeni bir d&uuml;nya kurulduğu a&ccedil;ık; Kovid-19 pandemisinin ise bu d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m&uuml; daha da hızlandırması bekleniyor. Etrafı krizler ve i&ccedil; savaşlarla &ccedil;evrili olan ve bu krizlerin &uuml;rettiği g&ouml;&ccedil;, m&uuml;lteciler ve ter&ouml;r tarafından istikrarı tehdit edilen AB, belirsizliklerle dolu bu uluslararası sistemde kendisine nasıl bir rol bi&ccedil;iyor? AB&rsquo;nin ABD&rsquo;nin d&uuml;zenleyici rol&uuml;ne ilanihaye g&uuml;venemeyeceği Trump d&ouml;neminde a&ccedil;ık&ccedil;a ortaya &ccedil;ıkmış oldu. Bu a&ccedil;ılardan bakıldığında &ccedil;evresindeki krizleri şekillendirmek ya da en azından dondurmak i&ccedil;in AB, T&uuml;rkiye gibi bir akt&ouml;rle işbirliği yapmak zorunda. B&uuml;t&uuml;n bunlara rağmen AB&rsquo;nin T&uuml;rkiye ile ilişkilerine stratejik bir k&ouml;rl&uuml;ğ&uuml;n h&acirc;kim olduğu g&ouml;r&uuml;l&uuml;yor. AB, T&uuml;rkiye ile ilişkilerini h&acirc;l&acirc; sadece &uuml;yelik perspektifi &ccedil;er&ccedil;evesindeki asimetrik ilişki &uuml;zerinden s&uuml;rd&uuml;rmek istemekte, bundan dolayı da &ccedil;evresinde ortaya &ccedil;ıkan krizlere hızlı cevap &uuml;retememekte ve yeni şartlara adapte olamamakta. Dış politika ve g&uuml;venlik a&ccedil;ısından birlik adeta kısmi bir fel&ccedil; i&ccedil;erisinde.</p> <p>&nbsp;</p> <h3>İlişkilerin ana taşıyıcısı T&uuml;rkiye&#39;nin &uuml;yelik hedefi</h3> <p>Soğuk Savaş sonrasında b&uuml;t&uuml;n bunlar olup biterken Avrupa siyasetinde de &ccedil;ok hızlı bir d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m yaşandı. &Ccedil;ok k&uuml;lt&uuml;rl&uuml;l&uuml;ğ&uuml;n bittiği ilan edildi, aşırı sağcı partiler normalleşti ve AB&rsquo;nin genişlemesiyle ilgili bir yorgunluk hali ortaya &ccedil;ıktı. Neticesinde 1990&rsquo;ların ve 2000&rsquo;lerin s&uuml;rekli genişleyen ve entegrasyonunu derinleştiren AB, 2009 ekonomik krizi sonrasında g&uuml;n ge&ccedil;tik&ccedil;e i&ccedil;ine kapanmaya ve etrafına duvarlar &ouml;rmeye başladı. B&ouml;yle bir AB&rsquo;nin, kendisinden istenen t&uuml;m şartları yerine getirse dahi T&uuml;rkiye&rsquo;yi &uuml;ye olarak kabul etmesi i&ccedil;inde bulunduğu karmaşadan dolayı bir hayli zor g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor.</p> <p>B&uuml;t&uuml;n bunlara rağmen bug&uuml;n gelinen noktada T&uuml;rkiye ve AB ekonomi, g&uuml;venlik, g&ouml;&ccedil; ve m&uuml;lteciler gibi bir&ccedil;ok a&ccedil;ıdan karşılıklı bağımlılık ilişkisi i&ccedil;inde. Bundan dolayı da her iki akt&ouml;r birbirlerine sırtlarını d&ouml;nme l&uuml;ks&uuml;ne sahip değiller. Bu mecburiyet ve T&uuml;rkiye&rsquo;nin uzun vadeli olarak AB&rsquo;ye &uuml;yeliği stratejik bir hedef olarak tanımlamış olması m&uuml;zakereler dondurulmuş olmasına rağmen bug&uuml;n ilişkilerin ana taşıyıcısı haline gelmiş durumda. Bu mecburiyetin tam manasıyla bir stratejik iş birliğine evrildiğini s&ouml;ylemek pek m&uuml;mk&uuml;n değil. Stratejik bir işbirliğine evrilmese dahi T&uuml;rkiye ve AB&rsquo;nin ideolojik &ouml;nyargıları ya da irrasyonel korkuları bir kenara bırakarak maksimum d&uuml;zeyde işbirliği yapmaları her iki akt&ouml;r&uuml;n de &ccedil;ıkarları a&ccedil;ısından en rasyonel yol. G&uuml;mr&uuml;k Birliği ve vize liberalizasyonu bu noktada &ouml;n plana &ccedil;ıkıyor. G&uuml;mr&uuml;k Birliği&rsquo;nin modernizasyonu, pandemi sonrası d&ouml;nemde her iki tarafa ciddi ekonomik faydalar sağlayacaktır. Vize liberalizasyonu ise insani d&uuml;zlemde ilişkileri yoğunlaştırarak AB&rsquo;nin son d&ouml;nemde zarar g&ouml;ren imajını onarmasına ve T&uuml;rkiye&rsquo;nin &uuml;yelik hedefini s&uuml;rd&uuml;rmesine &ccedil;ok olumlu bir katkı sağlayacaktır.</p>
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.