İstikşafi görüşmelerin başarısı Yunanistan'ın iyi niyetine bağlı

BÜROKRASİ (AA) - Anadolu Ajansı | 22.01.2021 - 13:59, Güncelleme: 27.10.2022 - 05:59
 

İstikşafi görüşmelerin başarısı Yunanistan'ın iyi niyetine bağlı

Türkiye ve Yunanistan arasında Ege ve Doğu Akdeniz’de uzun zamandan beri devam sorunlara gerçekçi çözümler bulunması için, Yunanistan’ın sadece kendi çıkarlarını önceleyen haksız tutumundan vazgeçmesi gerekiyor.
<p>Son zamanlarda sık sık g&uuml;ndeme gelen istikşafi g&ouml;r&uuml;şmeler, diplomasi terminolojisinde, en az iki &uuml;lke arasındaki siyasi, ekonomik veyahut diğer alanlardaki sorunlara kalıcı &ccedil;&ouml;z&uuml;mler bulunması ya da en azından sorunların daha fazla b&uuml;y&uuml;memesi adına y&uuml;r&uuml;t&uuml;len g&ouml;r&uuml;şmeleri ifade etmek i&ccedil;in kullanılır. Bu g&ouml;r&uuml;şmelerdeki temel prensip, taraflar arasındaki sorunun ya da sorunlar dizisinin sahada değil, masada diplomatik yollardan &ccedil;&ouml;z&uuml;lmesidir. Bunun i&ccedil;in tarafların aktif şekilde yer aldıkları &ccedil;eşitli diyalog mekanizmaları oluşturulur ve genelde dışişleri bakanlarının &ouml;nderlik ettiği teknik heyetler belirli aralıklarla bir araya gelerek y&uuml;z y&uuml;ze g&ouml;r&uuml;şmeler yapar ve sorunların nasıl &ccedil;&ouml;z&uuml;lebileceğini istişare ederler. B&ouml;ylece sorunların zaman i&ccedil;inde diyalog yoluyla &ccedil;&ouml;z&uuml;me kavuşacağı umulur.</p> <h3>T&uuml;rkiye ile Yunanistan arasındaki istikşafi g&ouml;r&uuml;şmeler</h3> <p>T&uuml;rkiye ile Yunanistan arasındaki istikşafi g&ouml;r&uuml;şmeler&nbsp;ise&nbsp;Ege sorunları&nbsp;başta olmak &uuml;zere ikili ilişkilerde uzun yıllardan beri var olan kronik siyasi sorunların ve zaman zaman ortaya &ccedil;ıkan akut krizlerin diyalog yoluyla &ccedil;&ouml;z&uuml;lmesi amacıyla y&uuml;r&uuml;t&uuml;l&uuml;yor. Bu kapsamda, iki &uuml;lkeyi savaşın eşiğine getiren meşhur Kardak krizi sonrasında, d&ouml;nemin siyasi elitlerince başlatılan diyalog s&uuml;recini belirli bir diplomatik formata oturtabilmek i&ccedil;in, istikşafi g&ouml;r&uuml;şmeler ilk kez 2002 yılında başlatıldı. Bu g&ouml;r&uuml;şmelerin sonuncusu ise 1 Mart 2016 tarihinde Atina&rsquo;da d&ouml;nemin dışişleri m&uuml;steşarlarınca ger&ccedil;ekleştirilmişti. O g&uuml;nden beri iki &uuml;lkenin &ouml;zellikle&nbsp;Doğu Akdeniz&rsquo;de sıcak temasa varacak derecede doğrudan karşı karşıya gelmesinden &ouml;t&uuml;r&uuml; yeni bir istikşafi g&ouml;r&uuml;şme yapılmadı. Zaten T&uuml;rk-Yunan ilişkilerinde &ouml;ylesine derin siyasi sorunlar var ki bug&uuml;ne kadar yapılan 60 istikşafi g&ouml;r&uuml;şmeden bu sorunların &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml;ne dair elle tutulur olumlu bir sonu&ccedil; &ccedil;ıkmadı. Fakat iki komşu &uuml;lke arasındaki ilişkilerin son yıllarda her ge&ccedil;en g&uuml;n daha da k&ouml;t&uuml;ye gitmesi &uuml;zerine, taraflar en azından gerilimi daha fazla tırmandırmamak i&ccedil;in, 25 Ocak&rsquo;ta yeniden masaya oturma kararı aldılar.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Diğer taraftan, ge&ccedil;en yılın son altı ayında Avrupa Birliği (AB) Konseyi d&ouml;nem başkanlığını y&uuml;r&uuml;ten Almanya T&uuml;rkiye ve Yunanistan arasında istikşafi g&ouml;r&uuml;şmelerin tekrar başlatılması i&ccedil;in yoğun bir &ccedil;aba sarf etti. Buna karşın, istikşafi g&ouml;r&uuml;şmelerin yeniden başlamasına dair olumlu bir hava yakalanmışken, Atina y&ouml;netiminin Ağustos ayında Mısır ile m&uuml;nhasır ekonomik b&ouml;lgelerin (MEB) sınırlandırılması i&ccedil;in bir anlaşma imzalaması &uuml;zerine, Alman h&uuml;k&uuml;metinin t&uuml;m &ccedil;abaları boşa gitti. Bunun yanı sıra, iki &uuml;lkenin &uuml;yesi olduğu&nbsp;NATO&nbsp;da b&ouml;lgedeki gergin ortamı yumuşatıp T&uuml;rkiye&rsquo;yi ve Yunanistan&rsquo;ı masaya &ccedil;ekebilmek i&ccedil;in, ge&ccedil;en yıl T&uuml;rk ve Yunan askeri heyetleri arasındaki g&ouml;r&uuml;şmelere ev sahipliği yaptı. Dolayısıyla 25 Ocak&rsquo;ta ger&ccedil;ekleşmesi beklenen istikşafi g&ouml;r&uuml;şmelerin bir anda ortaya &ccedil;ıkmadığını ve aslında bu g&ouml;r&uuml;şmelerin &ouml;n hazırlığının uzun zamandan beri devam ettiğini s&ouml;yleyebiliriz.</p> <p>Bunların yanı sıra, T&uuml;rk ve Yunan heyetleri arasında ger&ccedil;ekleştirilen istikşafi g&ouml;r&uuml;şmelerin g&uuml;ndemi genelde gizli tutulsa da, masada hangi konuların konuşulduğunu tahmin etmek &ccedil;oğu zaman zor olmasa gerek. Zira iki &uuml;lke &ccedil;ok uzun zamandan beri, Adalar denizi olarak da bilinen Ege&rsquo;de Yunanistan&rsquo;ın deniz ve hava alanlarını tek taraflı genişletmek istemesinden &ouml;t&uuml;r&uuml; sık sık karşı karşıya geliyor. İki &uuml;lke aynı şekilde, &ouml;zellikle 2010&rsquo;lu yılların ikinci yarısı itibariyle, Doğu Akdeniz&rsquo;de de benzer sorunlardan &ouml;t&uuml;r&uuml; sık sık karşı karşıya gelmeye başladı. Haliyle 25 Ocak 2021 tarihinde İstanbul&rsquo;da bir araya gelecek T&uuml;rk ve Yunan heyetlerinin g&uuml;ndeminde bu konu başlıklarının yer alması bekleniyor.</p> <h3>İkili ilişkilerde derin sorunlar</h3> <p>T&uuml;rk-Yunan ilişkilerindeki derin sorunların başında hi&ccedil; ş&uuml;phesiz Ege denizindeki sorunlar zinciri geliyor. Bu sorunların ilki, her iki tarafın karasularını ve kıta sahanlığını kapsayan deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasıyla ilgili. Bu bağlamda T&uuml;rkiye ve Yunanistan arasındaki deniz sınırı, bug&uuml;ne kadar bir anlaşmayla belirlenmediği i&ccedil;in, iki &uuml;lkenin karasularının Ege&rsquo;deki genişliği 6 deniz mili olarak kabul ediliyor. Buna karşın Yunanistan b&ouml;lgede sahip olduğu bazı adaları ve hatta adacıkları &ouml;n s&uuml;rerek karasularını 12 mile &ccedil;ıkarmak istiyor. Burada Yunanistan&rsquo;ın &uuml;zerinde hak talep ettiği adaların T&uuml;rk sahillerinden &ccedil;ıplak g&ouml;zle bakıldığında bile rahatlıkla g&ouml;r&uuml;lebilecek kadar yakın olduğu dikkate alınırsa, bu talebin ger&ccedil;ekleşmesi halinde a&ccedil;ık&ccedil;a T&uuml;rkiye&rsquo;nin yetki alanı daralacak ve hakları gasp edilecektir. Zaten bu nedenle T&uuml;rkiye, 1995 yılından beri, b&ouml;yle bir kararın uygulamaya ge&ccedil;irilmesini a&ccedil;ık&ccedil;a savaş sebebi (casus belli) sayacağını vurguluyor. Ayrıca denizlerdeki bu duruma paralel olarak, Yunanistan Ege&rsquo;de hava yetki alanlarına dair de benzer bir tutum sergiliyor ve şu anda 6 mil olan ulusal hava sahasını 10 mile &ccedil;ıkarmak istiyor. Dolayısıyla T&uuml;rkiye Yunan h&uuml;k&uuml;metinin her iki talebine de karşı &ccedil;ıkıyor ve mevcut d&uuml;zenlemelerin aynen devam etmesini istiyor.</p> <p>Ege&rsquo;de T&uuml;rkiye ve Yunanistan&rsquo;ı sık sık karşı karşıya getiren bir diğer sorun, 1923 Lozan ve 1947 Paris anlaşmalarıyla doğu Ege adalarının silahsızlandırılmış stat&uuml;s&uuml;n&uuml;n ihlaliyle ilgili. Bu anlaşmalar kapsamında Yunanistan ilgili adaları silahsızlandırmayı taahh&uuml;t etmişse de, son yıllarda adaları silahlandırarak a&ccedil;ık&ccedil;a m&uuml;tecaviz bir politika izlemeye başladı. &Ouml;yle ki sadece 2020&rsquo;nin Eyl&uuml;l ayında Yunan h&uuml;k&uuml;meti, bahsi ge&ccedil;en anlaşmalara aykırı şekilde, Meis adasına askeri unsur konuşlandırdı, Sakız adasında askeri tatbikatlar d&uuml;zenledi, Limni adasında atış eğitimleri icra etti ve aralarında Rodos&rsquo;un da bulunduğu bazı adaların etrafında hava tatbikatları&nbsp;<a href="http://www.mfa.gov.tr/site_media/html/denizcilik/Yunanistan-in-12-Eylul-2020-tarihinden-itibaren-Dogu-Akdeniz-ve-Ege-Denizi-nde-Gerginligi-Artirici-Adimlari.pdf" style="box-sizing: border-box; color: inherit; text-decoration-line: none; background-color: transparent; opacity: 1; box-shadow: rgb(155, 232, 248) 0px -2px 0px inset, rgb(155, 232, 248) 0px -3px 0px inset;">ger&ccedil;ekleştirdi.</a>&nbsp;[1] T&uuml;rkiye ise Yunanistan&rsquo;ın bu m&uuml;tecaviz politikasına m&uuml;tekabiliyet ilkesince cevap vermek i&ccedil;in b&ouml;lgeye askeri unsurlarını y&ouml;nlendirerek caydırıcılık teşkil etmeye &ccedil;alışıyor.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Sadece yukarıda bahsi ge&ccedil;en &uuml;&ccedil; sorun bile birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde, T&uuml;rkiye&rsquo;nin b&ouml;lgeye dair &ouml;nceliğinin kendi egemenlik haklarına zarar verecek bir durumun ortaya &ccedil;ıkmasını engellemek olduğu anlaşılıyor. Bunun yanı sıra T&uuml;rkiye, Yunanistan&rsquo;ın taraf olduğu ve sık sık g&ouml;nderme yaptığı 1982 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku S&ouml;zleşmesi&rsquo;ne taraf olmadığı i&ccedil;in, bu anlaşma h&uuml;k&uuml;mlerinin kendisi &uuml;zerinde herhangi bir bağlayıcılığı bulunmadığını dile getiriyor. Bunun tersine Yunanistan ise bu anlaşma &uuml;zerinden kabul edilmesi m&uuml;mk&uuml;n olmayan taleplerde bulunarak hem uluslararası hukuku &ccedil;iğniyor hem de T&uuml;rkiye&rsquo;nin egemenlik haklarına zarar vermeye &ccedil;alışıyor. Bu da doğal olarak T&uuml;rkiye&rsquo;nin tepkisini &ccedil;ekiyor. Netice itibariyle Atina y&ouml;netimi, Ege&rsquo;de s&uuml;rekli gerilimi tırmandırmaya ve Ankara&rsquo;yı tahrik etmeye y&ouml;nelik genel tutumundan vazge&ccedil;medik&ccedil;e, T&uuml;rk-Yunan ilişkilerinde kalıcı bir barışın inşası s&ouml;z konusu değil.</p> <h3>Doğu Akdeniz&rsquo;de GKRY-Yunanistan işbirliği sorunları derinleştiriyor</h3> <p>İki &uuml;lke arasında Ege&rsquo;de uzun yıllardan beri devam eden gerginlik, 2010&rsquo;lu yılların ikinci yarısı itibariyle Doğu Akdeniz&rsquo;e de sı&ccedil;ramış vaziyette. Zira b&ouml;lgede keşfedilen ve ekonomik değerinin y&uuml;ksek olduğu tahmin edilen hidrokarbon kaynakları, gerek Yunanistan&rsquo;ın gerekse b&ouml;lgedeki işbirlik&ccedil;isi G&uuml;ney Kıbrıs Rum Y&ouml;netiminin (GKRY) iştahını kabarttı. Nitekim Yunanistan&rsquo;dan a&ccedil;ık&ccedil;a destek alan Rum y&ouml;netimi, Doğu Akdeniz&rsquo;de T&uuml;rkiye&rsquo;nin ve KKTC&rsquo;nin uluslararası hukuka dayalı haklarını ihlal ederek tek taraflı ilan ettiği parsellerle, uluslararası enerji şirketlerine arama ve sondaj yapma yetkileri verdi. Bu bağlamda Rumlar Doğu Akdeniz &ouml;zelinde kalması gereken ve b&ouml;lgeye m&uuml;cavir &uuml;lkeler arasında &ccedil;&ouml;z&uuml;lmesi gereken bir meseleyi &ccedil;ok akt&ouml;rl&uuml;, k&uuml;resel bir mesele haline getirerek &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml; daha da zorlaştırdı. Fakat iki &uuml;lke bununla da yetinmeyerek, T&uuml;rkiye&rsquo;yi b&ouml;lgesel denklemden tamamen dışlamak i&ccedil;in, 2019 yılında &ldquo;Doğu Akdeniz Gaz Forumu&rdquo; adı altında b&ouml;lgesel bir oluşuma &ouml;nc&uuml;l&uuml;k ettiler. Ge&ccedil;en s&uuml;re zarfında aralarında İsrail, İtalya ve Mısır gibi bir&ccedil;ok &uuml;lkenin de yer aldığı resmi bir b&ouml;lgesel &ouml;rg&uuml;t haline d&ouml;n&uuml;şen bu yapılanmanın amacı her ne kadar Doğu Akdeniz&rsquo;de &ldquo;b&ouml;lgesel işbirliğinin g&uuml;&ccedil;lendirilmesi&rdquo; şeklinde lanse edilse de, b&ouml;lgenin kilit akt&ouml;rleri arasında yer alan T&uuml;rkiye&rsquo;nin davet edilmemesi asıl amacı ortaya koyuyor.</p> <p>Doğu Akdeniz &ouml;zelinde T&uuml;rk-Yunan ilişkilerinde yıllardan beri &ccedil;&ouml;z&uuml;m bekleyen bir diğer sorun ise Kıbrıs meselesi. Halihazırda İngiltere ile birlikte garant&ouml;r &uuml;lke oldukları i&ccedil;in ada &uuml;zerinde belirli sorumluluklara sahip olan T&uuml;rkiye ve Yunanistan, mevcut durum itibariyle Kıbrıs meselesinin &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml; konusunda taban tabana zıt g&ouml;r&uuml;şlere sahipler. Bu bağlamda T&uuml;rkiye, en son 2018 yılında Crans Montana&rsquo;da y&uuml;r&uuml;t&uuml;len fakat Rum tarafının taviz vermeyen tutumundan &ouml;t&uuml;r&uuml; &ccedil;ıkmaza giren federasyon modeline artık destek vermiyor. Bunun yerine T&uuml;rkiye, federasyon yerine, artık iki devletli &ccedil;&ouml;z&uuml;m gibi yeni &ccedil;&ouml;z&uuml;m modelleri arayışını destekliyor. Burada, T&uuml;rkiye&rsquo;nin a&ccedil;ık y&uuml;reklilikle destek verdiği ve Kıbrıslı T&uuml;rklerin onayladığı 2004 yılındaki Annan Planı&rsquo;nın Rumlar tarafından reddedilmesiyle Rum y&ouml;netiminin adadaki apa&ccedil;ık b&ouml;l&uuml;nm&uuml;şl&uuml;ğe rağmen son yıllarda Doğu Akdeniz&rsquo;deki hidrokarbon kaynaklarından tek başına istifade etmeye &ccedil;alışması birlikte değerlendirilirse, T&uuml;rkiye&rsquo;nin bu pozisyon değişikliğinde ne kadar haklı olduğu daha iyi anlaşılabilir. Bunların tam tersine, Kıbrıs adasındaki Rumların siyasi hamisi konumundaki Yunanistan ise federasyon modelinde h&acirc;l&acirc; ısrar ediyor ve alternatif bir modele karşı &ccedil;ıkıyor. Dolayısıyla 25 Ocak&rsquo;taki g&ouml;r&uuml;şmelerde Kıbrıs meselesi g&uuml;ndeme gelse bile, tarafların konuya dair bir fikir birliğine varması pek m&uuml;mk&uuml;n g&ouml;r&uuml;nm&uuml;yor.</p> <p>Bunların dışında, Yunanistan ve Doğu Akdeniz&rsquo;deki siyasi işbirlik&ccedil;isi GKRY, T&uuml;rkiye ile var olan sorunlarını bahane ederek uzun zamandan beri T&uuml;rkiye&rsquo;nin AB &uuml;yelik s&uuml;recini de engelliyor. &Ouml;yle ki &ldquo;&uuml;ye dayanışması&rdquo; adı altında iki &uuml;lke, uzun zamandır AB kurumları nezdinde yoğun bir kampanya y&uuml;r&uuml;t&uuml;yor ve T&uuml;rkiye aleyhinde kararlar aldırmaya &ccedil;alışıyor. Nitekim birliğin yasama organlarından Parlamento&rsquo;nun sık sık T&uuml;rkiye&rsquo;ye yaptırım &ccedil;ağrıları yapması ve AB Dış İlişkiler Konseyi&rsquo;nin Doğu Akdeniz&rsquo;deki faaliyetlerinden &ouml;t&uuml;r&uuml; T&uuml;rkiye aleyhinde bazı yaptırım kararları alması, bu ortak &ccedil;abanın birer sonucu olarak g&ouml;r&uuml;lebilir. &Ouml;te yandan ikili ilişkilerde devam eden bu sorunun aşılması, doğrudan Kıbrıs meselesinin &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml;ne bağlı.</p> <p>Sonu&ccedil; olarak, T&uuml;rkiye ve Yunanistan arasında Ege ve Doğu Akdeniz&rsquo;de uzun zamandan beri devam sorunlara ger&ccedil;ek&ccedil;i &ccedil;&ouml;z&uuml;mler bulunması ve her iki b&ouml;lgede kalıcı barışın inşa edilebilmesi i&ccedil;in, Yunanistan&rsquo;ın sadece kendi &ccedil;ıkarlarını &ouml;nceleyen haksız tutumundan vazge&ccedil;mesi gerekiyor. Aksi takdirde, iki taraf birbiriyle ne kadar sık g&ouml;r&uuml;ş&uuml;rse g&ouml;r&uuml;şs&uuml;n, bu g&ouml;r&uuml;şmeler ikili ilişkilerdeki mevcut sorunlara kalıcı &ccedil;&ouml;z&uuml;mler getirmekten ziyade, bu sorunların daha fazla b&uuml;y&uuml;mesini engellemekten &ouml;teye ge&ccedil;emeyecektir.</p>
Türkiye ve Yunanistan arasında Ege ve Doğu Akdeniz’de uzun zamandan beri devam sorunlara gerçekçi çözümler bulunması için, Yunanistan’ın sadece kendi çıkarlarını önceleyen haksız tutumundan vazgeçmesi gerekiyor.
<p>Son zamanlarda sık sık g&uuml;ndeme gelen istikşafi g&ouml;r&uuml;şmeler, diplomasi terminolojisinde, en az iki &uuml;lke arasındaki siyasi, ekonomik veyahut diğer alanlardaki sorunlara kalıcı &ccedil;&ouml;z&uuml;mler bulunması ya da en azından sorunların daha fazla b&uuml;y&uuml;memesi adına y&uuml;r&uuml;t&uuml;len g&ouml;r&uuml;şmeleri ifade etmek i&ccedil;in kullanılır. Bu g&ouml;r&uuml;şmelerdeki temel prensip, taraflar arasındaki sorunun ya da sorunlar dizisinin sahada değil, masada diplomatik yollardan &ccedil;&ouml;z&uuml;lmesidir. Bunun i&ccedil;in tarafların aktif şekilde yer aldıkları &ccedil;eşitli diyalog mekanizmaları oluşturulur ve genelde dışişleri bakanlarının &ouml;nderlik ettiği teknik heyetler belirli aralıklarla bir araya gelerek y&uuml;z y&uuml;ze g&ouml;r&uuml;şmeler yapar ve sorunların nasıl &ccedil;&ouml;z&uuml;lebileceğini istişare ederler. B&ouml;ylece sorunların zaman i&ccedil;inde diyalog yoluyla &ccedil;&ouml;z&uuml;me kavuşacağı umulur.</p> <h3>T&uuml;rkiye ile Yunanistan arasındaki istikşafi g&ouml;r&uuml;şmeler</h3> <p>T&uuml;rkiye ile Yunanistan arasındaki istikşafi g&ouml;r&uuml;şmeler&nbsp;ise&nbsp;Ege sorunları&nbsp;başta olmak &uuml;zere ikili ilişkilerde uzun yıllardan beri var olan kronik siyasi sorunların ve zaman zaman ortaya &ccedil;ıkan akut krizlerin diyalog yoluyla &ccedil;&ouml;z&uuml;lmesi amacıyla y&uuml;r&uuml;t&uuml;l&uuml;yor. Bu kapsamda, iki &uuml;lkeyi savaşın eşiğine getiren meşhur Kardak krizi sonrasında, d&ouml;nemin siyasi elitlerince başlatılan diyalog s&uuml;recini belirli bir diplomatik formata oturtabilmek i&ccedil;in, istikşafi g&ouml;r&uuml;şmeler ilk kez 2002 yılında başlatıldı. Bu g&ouml;r&uuml;şmelerin sonuncusu ise 1 Mart 2016 tarihinde Atina&rsquo;da d&ouml;nemin dışişleri m&uuml;steşarlarınca ger&ccedil;ekleştirilmişti. O g&uuml;nden beri iki &uuml;lkenin &ouml;zellikle&nbsp;Doğu Akdeniz&rsquo;de sıcak temasa varacak derecede doğrudan karşı karşıya gelmesinden &ouml;t&uuml;r&uuml; yeni bir istikşafi g&ouml;r&uuml;şme yapılmadı. Zaten T&uuml;rk-Yunan ilişkilerinde &ouml;ylesine derin siyasi sorunlar var ki bug&uuml;ne kadar yapılan 60 istikşafi g&ouml;r&uuml;şmeden bu sorunların &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml;ne dair elle tutulur olumlu bir sonu&ccedil; &ccedil;ıkmadı. Fakat iki komşu &uuml;lke arasındaki ilişkilerin son yıllarda her ge&ccedil;en g&uuml;n daha da k&ouml;t&uuml;ye gitmesi &uuml;zerine, taraflar en azından gerilimi daha fazla tırmandırmamak i&ccedil;in, 25 Ocak&rsquo;ta yeniden masaya oturma kararı aldılar.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Diğer taraftan, ge&ccedil;en yılın son altı ayında Avrupa Birliği (AB) Konseyi d&ouml;nem başkanlığını y&uuml;r&uuml;ten Almanya T&uuml;rkiye ve Yunanistan arasında istikşafi g&ouml;r&uuml;şmelerin tekrar başlatılması i&ccedil;in yoğun bir &ccedil;aba sarf etti. Buna karşın, istikşafi g&ouml;r&uuml;şmelerin yeniden başlamasına dair olumlu bir hava yakalanmışken, Atina y&ouml;netiminin Ağustos ayında Mısır ile m&uuml;nhasır ekonomik b&ouml;lgelerin (MEB) sınırlandırılması i&ccedil;in bir anlaşma imzalaması &uuml;zerine, Alman h&uuml;k&uuml;metinin t&uuml;m &ccedil;abaları boşa gitti. Bunun yanı sıra, iki &uuml;lkenin &uuml;yesi olduğu&nbsp;NATO&nbsp;da b&ouml;lgedeki gergin ortamı yumuşatıp T&uuml;rkiye&rsquo;yi ve Yunanistan&rsquo;ı masaya &ccedil;ekebilmek i&ccedil;in, ge&ccedil;en yıl T&uuml;rk ve Yunan askeri heyetleri arasındaki g&ouml;r&uuml;şmelere ev sahipliği yaptı. Dolayısıyla 25 Ocak&rsquo;ta ger&ccedil;ekleşmesi beklenen istikşafi g&ouml;r&uuml;şmelerin bir anda ortaya &ccedil;ıkmadığını ve aslında bu g&ouml;r&uuml;şmelerin &ouml;n hazırlığının uzun zamandan beri devam ettiğini s&ouml;yleyebiliriz.</p> <p>Bunların yanı sıra, T&uuml;rk ve Yunan heyetleri arasında ger&ccedil;ekleştirilen istikşafi g&ouml;r&uuml;şmelerin g&uuml;ndemi genelde gizli tutulsa da, masada hangi konuların konuşulduğunu tahmin etmek &ccedil;oğu zaman zor olmasa gerek. Zira iki &uuml;lke &ccedil;ok uzun zamandan beri, Adalar denizi olarak da bilinen Ege&rsquo;de Yunanistan&rsquo;ın deniz ve hava alanlarını tek taraflı genişletmek istemesinden &ouml;t&uuml;r&uuml; sık sık karşı karşıya geliyor. İki &uuml;lke aynı şekilde, &ouml;zellikle 2010&rsquo;lu yılların ikinci yarısı itibariyle, Doğu Akdeniz&rsquo;de de benzer sorunlardan &ouml;t&uuml;r&uuml; sık sık karşı karşıya gelmeye başladı. Haliyle 25 Ocak 2021 tarihinde İstanbul&rsquo;da bir araya gelecek T&uuml;rk ve Yunan heyetlerinin g&uuml;ndeminde bu konu başlıklarının yer alması bekleniyor.</p> <h3>İkili ilişkilerde derin sorunlar</h3> <p>T&uuml;rk-Yunan ilişkilerindeki derin sorunların başında hi&ccedil; ş&uuml;phesiz Ege denizindeki sorunlar zinciri geliyor. Bu sorunların ilki, her iki tarafın karasularını ve kıta sahanlığını kapsayan deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasıyla ilgili. Bu bağlamda T&uuml;rkiye ve Yunanistan arasındaki deniz sınırı, bug&uuml;ne kadar bir anlaşmayla belirlenmediği i&ccedil;in, iki &uuml;lkenin karasularının Ege&rsquo;deki genişliği 6 deniz mili olarak kabul ediliyor. Buna karşın Yunanistan b&ouml;lgede sahip olduğu bazı adaları ve hatta adacıkları &ouml;n s&uuml;rerek karasularını 12 mile &ccedil;ıkarmak istiyor. Burada Yunanistan&rsquo;ın &uuml;zerinde hak talep ettiği adaların T&uuml;rk sahillerinden &ccedil;ıplak g&ouml;zle bakıldığında bile rahatlıkla g&ouml;r&uuml;lebilecek kadar yakın olduğu dikkate alınırsa, bu talebin ger&ccedil;ekleşmesi halinde a&ccedil;ık&ccedil;a T&uuml;rkiye&rsquo;nin yetki alanı daralacak ve hakları gasp edilecektir. Zaten bu nedenle T&uuml;rkiye, 1995 yılından beri, b&ouml;yle bir kararın uygulamaya ge&ccedil;irilmesini a&ccedil;ık&ccedil;a savaş sebebi (casus belli) sayacağını vurguluyor. Ayrıca denizlerdeki bu duruma paralel olarak, Yunanistan Ege&rsquo;de hava yetki alanlarına dair de benzer bir tutum sergiliyor ve şu anda 6 mil olan ulusal hava sahasını 10 mile &ccedil;ıkarmak istiyor. Dolayısıyla T&uuml;rkiye Yunan h&uuml;k&uuml;metinin her iki talebine de karşı &ccedil;ıkıyor ve mevcut d&uuml;zenlemelerin aynen devam etmesini istiyor.</p> <p>Ege&rsquo;de T&uuml;rkiye ve Yunanistan&rsquo;ı sık sık karşı karşıya getiren bir diğer sorun, 1923 Lozan ve 1947 Paris anlaşmalarıyla doğu Ege adalarının silahsızlandırılmış stat&uuml;s&uuml;n&uuml;n ihlaliyle ilgili. Bu anlaşmalar kapsamında Yunanistan ilgili adaları silahsızlandırmayı taahh&uuml;t etmişse de, son yıllarda adaları silahlandırarak a&ccedil;ık&ccedil;a m&uuml;tecaviz bir politika izlemeye başladı. &Ouml;yle ki sadece 2020&rsquo;nin Eyl&uuml;l ayında Yunan h&uuml;k&uuml;meti, bahsi ge&ccedil;en anlaşmalara aykırı şekilde, Meis adasına askeri unsur konuşlandırdı, Sakız adasında askeri tatbikatlar d&uuml;zenledi, Limni adasında atış eğitimleri icra etti ve aralarında Rodos&rsquo;un da bulunduğu bazı adaların etrafında hava tatbikatları&nbsp;<a href="http://www.mfa.gov.tr/site_media/html/denizcilik/Yunanistan-in-12-Eylul-2020-tarihinden-itibaren-Dogu-Akdeniz-ve-Ege-Denizi-nde-Gerginligi-Artirici-Adimlari.pdf" style="box-sizing: border-box; color: inherit; text-decoration-line: none; background-color: transparent; opacity: 1; box-shadow: rgb(155, 232, 248) 0px -2px 0px inset, rgb(155, 232, 248) 0px -3px 0px inset;">ger&ccedil;ekleştirdi.</a>&nbsp;[1] T&uuml;rkiye ise Yunanistan&rsquo;ın bu m&uuml;tecaviz politikasına m&uuml;tekabiliyet ilkesince cevap vermek i&ccedil;in b&ouml;lgeye askeri unsurlarını y&ouml;nlendirerek caydırıcılık teşkil etmeye &ccedil;alışıyor.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Sadece yukarıda bahsi ge&ccedil;en &uuml;&ccedil; sorun bile birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde, T&uuml;rkiye&rsquo;nin b&ouml;lgeye dair &ouml;nceliğinin kendi egemenlik haklarına zarar verecek bir durumun ortaya &ccedil;ıkmasını engellemek olduğu anlaşılıyor. Bunun yanı sıra T&uuml;rkiye, Yunanistan&rsquo;ın taraf olduğu ve sık sık g&ouml;nderme yaptığı 1982 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku S&ouml;zleşmesi&rsquo;ne taraf olmadığı i&ccedil;in, bu anlaşma h&uuml;k&uuml;mlerinin kendisi &uuml;zerinde herhangi bir bağlayıcılığı bulunmadığını dile getiriyor. Bunun tersine Yunanistan ise bu anlaşma &uuml;zerinden kabul edilmesi m&uuml;mk&uuml;n olmayan taleplerde bulunarak hem uluslararası hukuku &ccedil;iğniyor hem de T&uuml;rkiye&rsquo;nin egemenlik haklarına zarar vermeye &ccedil;alışıyor. Bu da doğal olarak T&uuml;rkiye&rsquo;nin tepkisini &ccedil;ekiyor. Netice itibariyle Atina y&ouml;netimi, Ege&rsquo;de s&uuml;rekli gerilimi tırmandırmaya ve Ankara&rsquo;yı tahrik etmeye y&ouml;nelik genel tutumundan vazge&ccedil;medik&ccedil;e, T&uuml;rk-Yunan ilişkilerinde kalıcı bir barışın inşası s&ouml;z konusu değil.</p> <h3>Doğu Akdeniz&rsquo;de GKRY-Yunanistan işbirliği sorunları derinleştiriyor</h3> <p>İki &uuml;lke arasında Ege&rsquo;de uzun yıllardan beri devam eden gerginlik, 2010&rsquo;lu yılların ikinci yarısı itibariyle Doğu Akdeniz&rsquo;e de sı&ccedil;ramış vaziyette. Zira b&ouml;lgede keşfedilen ve ekonomik değerinin y&uuml;ksek olduğu tahmin edilen hidrokarbon kaynakları, gerek Yunanistan&rsquo;ın gerekse b&ouml;lgedeki işbirlik&ccedil;isi G&uuml;ney Kıbrıs Rum Y&ouml;netiminin (GKRY) iştahını kabarttı. Nitekim Yunanistan&rsquo;dan a&ccedil;ık&ccedil;a destek alan Rum y&ouml;netimi, Doğu Akdeniz&rsquo;de T&uuml;rkiye&rsquo;nin ve KKTC&rsquo;nin uluslararası hukuka dayalı haklarını ihlal ederek tek taraflı ilan ettiği parsellerle, uluslararası enerji şirketlerine arama ve sondaj yapma yetkileri verdi. Bu bağlamda Rumlar Doğu Akdeniz &ouml;zelinde kalması gereken ve b&ouml;lgeye m&uuml;cavir &uuml;lkeler arasında &ccedil;&ouml;z&uuml;lmesi gereken bir meseleyi &ccedil;ok akt&ouml;rl&uuml;, k&uuml;resel bir mesele haline getirerek &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml; daha da zorlaştırdı. Fakat iki &uuml;lke bununla da yetinmeyerek, T&uuml;rkiye&rsquo;yi b&ouml;lgesel denklemden tamamen dışlamak i&ccedil;in, 2019 yılında &ldquo;Doğu Akdeniz Gaz Forumu&rdquo; adı altında b&ouml;lgesel bir oluşuma &ouml;nc&uuml;l&uuml;k ettiler. Ge&ccedil;en s&uuml;re zarfında aralarında İsrail, İtalya ve Mısır gibi bir&ccedil;ok &uuml;lkenin de yer aldığı resmi bir b&ouml;lgesel &ouml;rg&uuml;t haline d&ouml;n&uuml;şen bu yapılanmanın amacı her ne kadar Doğu Akdeniz&rsquo;de &ldquo;b&ouml;lgesel işbirliğinin g&uuml;&ccedil;lendirilmesi&rdquo; şeklinde lanse edilse de, b&ouml;lgenin kilit akt&ouml;rleri arasında yer alan T&uuml;rkiye&rsquo;nin davet edilmemesi asıl amacı ortaya koyuyor.</p> <p>Doğu Akdeniz &ouml;zelinde T&uuml;rk-Yunan ilişkilerinde yıllardan beri &ccedil;&ouml;z&uuml;m bekleyen bir diğer sorun ise Kıbrıs meselesi. Halihazırda İngiltere ile birlikte garant&ouml;r &uuml;lke oldukları i&ccedil;in ada &uuml;zerinde belirli sorumluluklara sahip olan T&uuml;rkiye ve Yunanistan, mevcut durum itibariyle Kıbrıs meselesinin &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml; konusunda taban tabana zıt g&ouml;r&uuml;şlere sahipler. Bu bağlamda T&uuml;rkiye, en son 2018 yılında Crans Montana&rsquo;da y&uuml;r&uuml;t&uuml;len fakat Rum tarafının taviz vermeyen tutumundan &ouml;t&uuml;r&uuml; &ccedil;ıkmaza giren federasyon modeline artık destek vermiyor. Bunun yerine T&uuml;rkiye, federasyon yerine, artık iki devletli &ccedil;&ouml;z&uuml;m gibi yeni &ccedil;&ouml;z&uuml;m modelleri arayışını destekliyor. Burada, T&uuml;rkiye&rsquo;nin a&ccedil;ık y&uuml;reklilikle destek verdiği ve Kıbrıslı T&uuml;rklerin onayladığı 2004 yılındaki Annan Planı&rsquo;nın Rumlar tarafından reddedilmesiyle Rum y&ouml;netiminin adadaki apa&ccedil;ık b&ouml;l&uuml;nm&uuml;şl&uuml;ğe rağmen son yıllarda Doğu Akdeniz&rsquo;deki hidrokarbon kaynaklarından tek başına istifade etmeye &ccedil;alışması birlikte değerlendirilirse, T&uuml;rkiye&rsquo;nin bu pozisyon değişikliğinde ne kadar haklı olduğu daha iyi anlaşılabilir. Bunların tam tersine, Kıbrıs adasındaki Rumların siyasi hamisi konumundaki Yunanistan ise federasyon modelinde h&acirc;l&acirc; ısrar ediyor ve alternatif bir modele karşı &ccedil;ıkıyor. Dolayısıyla 25 Ocak&rsquo;taki g&ouml;r&uuml;şmelerde Kıbrıs meselesi g&uuml;ndeme gelse bile, tarafların konuya dair bir fikir birliğine varması pek m&uuml;mk&uuml;n g&ouml;r&uuml;nm&uuml;yor.</p> <p>Bunların dışında, Yunanistan ve Doğu Akdeniz&rsquo;deki siyasi işbirlik&ccedil;isi GKRY, T&uuml;rkiye ile var olan sorunlarını bahane ederek uzun zamandan beri T&uuml;rkiye&rsquo;nin AB &uuml;yelik s&uuml;recini de engelliyor. &Ouml;yle ki &ldquo;&uuml;ye dayanışması&rdquo; adı altında iki &uuml;lke, uzun zamandır AB kurumları nezdinde yoğun bir kampanya y&uuml;r&uuml;t&uuml;yor ve T&uuml;rkiye aleyhinde kararlar aldırmaya &ccedil;alışıyor. Nitekim birliğin yasama organlarından Parlamento&rsquo;nun sık sık T&uuml;rkiye&rsquo;ye yaptırım &ccedil;ağrıları yapması ve AB Dış İlişkiler Konseyi&rsquo;nin Doğu Akdeniz&rsquo;deki faaliyetlerinden &ouml;t&uuml;r&uuml; T&uuml;rkiye aleyhinde bazı yaptırım kararları alması, bu ortak &ccedil;abanın birer sonucu olarak g&ouml;r&uuml;lebilir. &Ouml;te yandan ikili ilişkilerde devam eden bu sorunun aşılması, doğrudan Kıbrıs meselesinin &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml;ne bağlı.</p> <p>Sonu&ccedil; olarak, T&uuml;rkiye ve Yunanistan arasında Ege ve Doğu Akdeniz&rsquo;de uzun zamandan beri devam sorunlara ger&ccedil;ek&ccedil;i &ccedil;&ouml;z&uuml;mler bulunması ve her iki b&ouml;lgede kalıcı barışın inşa edilebilmesi i&ccedil;in, Yunanistan&rsquo;ın sadece kendi &ccedil;ıkarlarını &ouml;nceleyen haksız tutumundan vazge&ccedil;mesi gerekiyor. Aksi takdirde, iki taraf birbiriyle ne kadar sık g&ouml;r&uuml;ş&uuml;rse g&ouml;r&uuml;şs&uuml;n, bu g&ouml;r&uuml;şmeler ikili ilişkilerdeki mevcut sorunlara kalıcı &ccedil;&ouml;z&uuml;mler getirmekten ziyade, bu sorunların daha fazla b&uuml;y&uuml;mesini engellemekten &ouml;teye ge&ccedil;emeyecektir.</p>
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.