Mısır’da yargının zoru ne?

SPOR (AA) - Anadolu Ajansı | 04.04.2019 - 09:03, Güncelleme: 27.10.2022 - 05:58
 

Mısır’da yargının zoru ne?

Mısır’da darbenin gerçekleşmesinden bugüne, yargı yoluyla ciddi bir baskı inşa edilmiş durumda. Yargının sürekli olarak idam kararları vermesi ve bu kararları aralıklarla uyguluyor olması toplumda ciddi bir baskı oluşturuyor.
<h6>İstanbul</h6> <div style="box-sizing: border-box; color: rgb(33, 37, 41); font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, &quot;Segoe UI&quot;, Roboto, &quot;Helvetica Neue&quot;, Arial, sans-serif, &quot;Apple Color Emoji&quot;, &quot;Segoe UI Emoji&quot;, &quot;Segoe UI Symbol&quot;, &quot;Noto Color Emoji&quot;; font-size: 16px;"> <p>Mısır&nbsp;son d&ouml;nemlerde aldığı&nbsp;idam kararları&nbsp;ve idam ettiği gen&ccedil;ler dolayısıyla yargı sistemi &uuml;zerinden sıklıkla g&uuml;ndeme geliyor. Yargının aldığı bu kararlar, Mısır&rsquo;da hem&nbsp;yargı bağımsızlığının durumunu hem de siyasi otoritenin halka karşı acımasız tavrını tekrar d&uuml;nya g&uuml;ndemine taşıyor. Aslında&nbsp;Mısır&rsquo;da yargı sisteminin rejim a&ccedil;ısından oynadığı rol yeni bir durum değil. Mısır&rsquo;da yargının bug&uuml;nk&uuml; misyonu, Nasır d&ouml;neminde inşa edilen haliyle uyum i&ccedil;indedir.</p> <img class="alintiIcon" src="https://cdnassets.aa.com.tr/assets/newVersion/images/analiz.png" style="border-style:none; box-sizing:border-box; height:30px; padding-left:60px; vertical-align:middle" /> <blockquote>Yaşananlar, Mısır yargı organlarının, ge&ccedil;mişten g&uuml;n&uuml;m&uuml;ze, devletin bir baskı aygıtı olarak kullanıldığını g&ouml;zler &ouml;n&uuml;ne seriyor. Hatta bu yargı aygıtı 25 Ocak halk devrimini tersine &ccedil;evirerek eski rejimin daha otoriter bir şekilde yeniden doğmasına sebep olmuştur. Bug&uuml;n ise daha otoriterleşen rejimin en b&uuml;y&uuml;k dayanağı olarak faaliyet g&ouml;stermektedir.</blockquote> <p>Yargı sistemi, Mısır ulus devletinin ve Mısır ulusal bilincinin oluşumunda &uuml;stlendiği rol a&ccedil;ısından değerlendirildiğinde, &uuml;lkedeki en &ouml;nemli m&uuml;esseselerden biri olarak kabul edilir. &Ouml;rneğin kuruluş aşamasında Mısır ordusu nasıl vatan ve uluslaşma bilincinde &ouml;nemli bir rol oynamışsa, yargı organları da devletin varlığının teminatı olan anayasanın ve kanunların uygulanmasında en &ouml;nemli baskı aygıtı olarak modern Mısır ulus devletinin y&uuml;r&uuml;t&uuml;c&uuml;lerinden biri olmuştur.</p> <p>Yargı denildiğinde elbette sadece mahkemeler ve onların aldığı kararlar anlaşılmamalıdır. Mısır&rsquo;da yargının devletle olan ilişkisinin yanı sıra, yargı organlarının sahip oldukları bazı kurumlar &uuml;zerinden siyasetle doğrudan etkileşim i&ccedil;inde olduğu durumlar s&ouml;z konusudur. Bunların en başında, Mısır&rsquo;da &ouml;zel bir uygulama olan Yargı&ccedil;lar Kul&uuml;b&uuml; (Nâdî&rsquo;l-Kudât) gelir. Yargı&ccedil;lar Kul&uuml;b&uuml; 1939 yılında &ouml;zellikle yargının bağımsızlığı vurgusu &uuml;zerinden bir araya gelen liberal yargı mensuplarının oluşturduğu sosyal bir birlikteliktir. Yargı&ccedil;lar Kul&uuml;b&uuml; t&uuml;m yargı&ccedil;ların bir arada bulunduğu bir platform olması hasebiyle, rejimin &uuml;yeleri vasıtasıyla toplum ve siyaset &uuml;zerinde baskı kurmakta, gerektiğinde &ldquo;Demokles&rsquo;in kılıcı&rdquo; gibi sallanmaktadır. Yargının siyasi alanla i&ccedil; i&ccedil;e olduğu bir diğer kurum, 1969 yılında kurulan Anayasa Mahkemesi&rsquo;dir. Zira Anayasa Mahkemesi ile g&uuml;c&uuml;n&uuml;n zirvesine ulaşan yargı hiyerarşisi, fırsat bulduk&ccedil;a siyasi olaylara m&uuml;dahil olmaktan &ccedil;ekinmemiştir.</p> <p>Yargı organlarının devletle olan bu ilişkileri ve yargının bağımsızlığı meseleleri bir yana bırakılacak olsa bile, 25 Ocak devrimine giden s&uuml;re&ccedil;te Mısır yargısının kendi i&ccedil;inde de birtakım aksaklıklar ve yozlaşmalar olduğu g&ouml;r&uuml;lecektir. Bunların arasında &ouml;zellikle dikkat &ccedil;eken, Sedat&rsquo;ın yargıya n&uuml;fuzu kolaylaştırabilmek adına, ilk defa 1977 yılında, emniyetten emekli komiserlerin yargıda g&ouml;rev alabilmelerinin &ouml;n&uuml;n&uuml; a&ccedil;masıdır. Mısır&rsquo;da yargının bağımsızlığına g&ouml;lge d&uuml;ş&uuml;ren bir diğer olay ise yargı i&ccedil;inde g&ouml;revlerin bir şekilde babadan oğula ge&ccedil;mesinin &ccedil;ok yaygın bir hal olması. Bu durum yargı&ccedil;ları ve yargı mensuplarını yukarıdan gelen talepler konusunda baskıya a&ccedil;ık hale getiriyor. Diğer bir durum ise yargı&ccedil;ların yargı organlarında sahip oldukları işin yanında, h&uuml;k&uuml;mete bağlı kurumlarda danışmanlık g&ouml;revi &uuml;stlenmeleri. Bu durum g&ouml;rev ve rol &ccedil;atışmasına sebep olduğu gibi, yargıdaki işlerine ve bağımsızlıklarına da doğrudan halel getiriyor.</p> <p>25 Ocak 2011 devrimi ise yargı a&ccedil;ısından yeni bir s&uuml;recin başlangıcı olarak Mısır&rsquo;ın toplumsal hafızasında yer etti. Arap Baharı sırasında halk s&uuml;rekli olarak meydanlarda &ldquo;ekmek, &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k ve adalet&rdquo; diye bağırmıştı. Bu durum aslında toplumun devrim &ouml;ncesi adalet anlayışına ve hizmetlerine karşı g&uuml;vensizliğinin de g&ouml;stergesiydi. Fakat yargı bir b&uuml;t&uuml;n olarak, devrimin başlangıcında devrimcilere destek olarak (ya da destek verir g&ouml;z&uuml;kerek) 25 Ocak devriminden sonra orduyla birlikte kalabalıkların &ouml;fkesinden uzak kalabilmişti. Tahrir meydanında ger&ccedil;ekleştirilen bir ankette, yargı y&uuml;zde 80 oranıyla, ordudan sonra en &ccedil;ok g&uuml;venilen kurum olarak &ouml;ne &ccedil;ıkmıştı.</p> <p>Yargı organlarının devrimle birlikte attığı adımlara bu &ccedil;er&ccedil;eveden baktığımızda, yargının kendi oyun alanını genişleterek bir hareket kabiliyeti kazandığını g&ouml;r&uuml;yoruz. Bu alan i&ccedil;inde, devrilen rejime karşı halkın yanında durmuş ve bu sayede meydanlara d&ouml;k&uuml;len halkın desteğini arkasına almıştır. Bu durum, yargıda bir yetki genişlemesi yaşandığı şeklinde de değerlendirilmiştir. Bir başka ifadeyle, yargı bu pozitif imajını ve yetki genişliğini, eski rejimin kalıntılarıyla verdiği m&uuml;cadele karşısında kazanmıştır.</p> <p>Verdiği bu m&uuml;cadeleyle yargı, aslında devlet aygıtını korumaya y&ouml;nelik reflekslerini de g&ouml;steriyordu. Ge&ccedil;iş d&ouml;nemi kurallarını reddederek aldığı kararlarla, devletin halen var ve belirli yetilere sahip olduğunu g&ouml;steriyordu. Yargı kurumu toplumun ruhunu okşayan kararları alırken, toplumsal akt&ouml;rler başardığına inandığı devrimin sarhoşluğunu yaşıyordu. Toplum, aldığı her kararını alkışladığı yargının haddinden fazla g&uuml;&ccedil;lendiğini fark etmiyordu. Nitekim bu g&uuml;&ccedil;, 2012 ve 2013 yılında ger&ccedil;ekleştirilen parlamento se&ccedil;imlerinin ve Mursi&rsquo;nin se&ccedil;ilmesinin ardından, yargının artık se&ccedil;ilmişlere de &ldquo;kafa tutmasına&rdquo; olanak sağlayacaktı.</p> <p>Yargının parlamento se&ccedil;imlerinden sonra ortaya &ccedil;ıkan beklenmedik tabloya karşı iki tepkisi olacaktı: Birincisi, bir kurum olarak yargının konumunu muhafaza etmek ve kendisine y&ouml;nelik olası saldırılara karşı kadrosunu ve imtiyazlarını korumak; ikincisi ise bir b&uuml;t&uuml;n olarak &ldquo;devlete olası sızmaları&rdquo; engellemek, onlara karşı tedbirler almak ve diğer savunma mekanizmalarını teyakkuza ge&ccedil;irmek. &ldquo;Devlete sızmak&rdquo; denildiğinde ne kastedildiğini anlamak i&ccedil;in, M&uuml;sl&uuml;man Kardeşler&rsquo;in devrime kadar devlet tarafından &ldquo;ter&ouml;r &ouml;rg&uuml;t&uuml;&rdquo; olarak kabul edildiğini hatırlamak gerekir. Burada elbette ordu ve polis g&uuml;&ccedil;lerinin rol&uuml; de b&uuml;y&uuml;kt&uuml;. Bu iki kurumla adeta senkronize adımlar atan yargı, se&ccedil;ilmişlerin hareket alanını kısıtlayacak ve devlet aygıtını kilitleyecekti. Bu minvalde ger&ccedil;eklesen ilk olay, Anayasa Mahkemesi&rsquo;nin parlamentoyu feshettiğini bildirmesiydi. Bu durum hem halkta hem de bir&ccedil;oğu siyasi hayata yeni atılan tecr&uuml;besiz parlamenterlerde b&uuml;y&uuml;k bir şoka yol a&ccedil;mıştı. Fesih kararının hemen ardından Y&uuml;ksek Askeri Konsey anayasal bir deklarasyon yayınlayarak, se&ccedil;ilecek cumhurbaşkanının yetkilerini kısıtlamıştı. Bundaki ama&ccedil; ise cumhurbaşkanının dağıtılan parlamentoyu ve anayasa kurucu meclisini tekrar toplamaya kalkışmamasıydı.</p> <p>Yargı ve Mursi arasında se&ccedil;im &ouml;ncesi yaşanan s&uuml;rt&uuml;şmeler, Mursi&rsquo;nin iktidarı boyunca da devam etti ve darbeyle neticelendi. Sisi&rsquo;nin darbeyle iktidara gelmesinden sonra yeniden ihdas edilen otoriter rejim, kamusal alan &uuml;zerinde topyek&ucirc;n bir tahakk&uuml;m y&uuml;r&uuml;t&uuml;yor. Rejim sivil toplum alanlarını, siyasal partileri ve diğer bir takım &ccedil;oğulcu politik uygulamaları tamamen kamusal alanın dışına itti. Darbe sonrası d&ouml;nem incelendiğinde, h&uuml;k&uuml;metin temel amacının, &ccedil;ıkardığı kanunlarla toplum &uuml;zerinde baskı oluşturmak ve medya &uuml;zerinden yaydığı pop&uuml;list anlatılarla bu davranışlarını haklı g&ouml;stermek olduğu g&ouml;r&uuml;l&uuml;yor.</p> <p>Mısır&rsquo;da son d&ouml;nemlerde, eşi benzeri g&ouml;r&uuml;lmemiş kararlarla yeni protesto ve ter&ouml;r yasaları &ccedil;ıkarıldı, sivil toplum &ouml;rg&uuml;tlerini hedef alan yasal değişiklikler ger&ccedil;ekleştirildi ve askeri mahkemenin yargı yetkisi genişletildi. Rejim temel olarak, kanun yapma yetkisini kendi ama&ccedil;ları i&ccedil;in kullanıyor. Bu gelgitle m&uuml;cadele etmek i&ccedil;in sistemi zorlayanların, bunun nasıl olduğunu tam olarak anlamaları gerekir. Mısır&rsquo;da darbenin ger&ccedil;ekleşmesinden bug&uuml;ne, yargı yoluyla ciddi bir baskı inşa edilmeye başlanmış durumda. Yargının s&uuml;rekli olarak idam kararları vermesi ve bu kararları aralıklarla uyguluyor olması toplumda ciddi bir baskı oluşturuyor. M&uuml;barek&rsquo;in 30 yıllık iktidarı boyunca 100&rsquo;den biraz fazla kişiyi idam ettiği s&ouml;yleniyor. Fakat Sisi d&ouml;nemi yargısı 2014&rsquo;te 15, 2015&rsquo;te 22, 2016&rsquo;da 44, 2017&rsquo;de 35 ve 2018&rsquo;de 75 kişiye idam cezası verdi; ge&ccedil;tiğimiz yılın son iki haftasında 22 kişi idam edildi.</p> <p>Mısır yargısının bu kadar &ccedil;ok idam cezası vermesi ve siyaseti erkin de bunları uygulamada bu kadar aceleci davranması, &uuml;lkenin darbeden sonra inşa ettiği baskıcı anlayışın bir sonucu. Son altı yıl i&ccedil;inde, iki durumda s&uuml;rekli olarak infazların ger&ccedil;ekleştirildiği g&ouml;r&uuml;l&uuml;yor: &Ouml;ncelikle &uuml;lke i&ccedil;inde artan hayat pahalılığı ve ge&ccedil;im sıkıntılarından dolayı halkta herhangi bir hareketlenme hissedildiği anda, devlet aygıtı ailelere bile haber vermeden, idama mahkum edilmiş bireylerin infazını ger&ccedil;ekleştiriyor. Ayrıca devletin dış politikada atacağı radikal adımlara karşı muhtemel halk tepkisinin &ouml;n&uuml;ne ge&ccedil;ebilmek i&ccedil;in de bu kararlardan hemen &ouml;nce idam kararları infaz ediliyor. Bunu en bariz şekilde, Tiran ve Sanafir adalarının Suudi Arabistan&rsquo;a satılması kararından &ouml;nce tecr&uuml;be ettik. Bu yılbaşında ger&ccedil;ekleştirilen idamlar ise ABD ve İsrail&rsquo;le yapılan &ldquo;Y&uuml;zyılın Anlaşması&rdquo; g&ouml;r&uuml;şmelerinin kamuoyu tarafından &ouml;ğrenilmesinden hemen sonra ger&ccedil;ekleştirildi.</p> <p>T&uuml;m bu yaşananlar, Mısır yargı organlarının, ge&ccedil;mişten g&uuml;n&uuml;m&uuml;ze, devletin bir baskı aygıtı olarak kullanıldığını g&ouml;zler &ouml;n&uuml;ne seriyor. Hatta bu yargı aygıtı 25 Ocak halk devrimini tersine &ccedil;evirerek eski rejimin daha otoriter bir şekilde yeniden doğmasına sebep olmuştur. Bug&uuml;n ise daha otoriterleşen rejimin en b&uuml;y&uuml;k dayanağı olarak faaliyet g&ouml;stermektedir.</p> <p>[&ldquo;Mısır&#39;da Toplum ve Siyaset&rdquo; kitabının yazarı olan Dr. G&ouml;khan Bozbaş, Necmettin Erbakan &Uuml;niversitesi &ouml;ğretim &uuml;yesidir ve Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Nil Havzası ve Filistin &Ccedil;alışmaları direkt&ouml;r&uuml;d&uuml;r]</p> </div>
Mısır’da darbenin gerçekleşmesinden bugüne, yargı yoluyla ciddi bir baskı inşa edilmiş durumda. Yargının sürekli olarak idam kararları vermesi ve bu kararları aralıklarla uyguluyor olması toplumda ciddi bir baskı oluşturuyor.
<h6>İstanbul</h6> <div style="box-sizing: border-box; color: rgb(33, 37, 41); font-family: -apple-system, BlinkMacSystemFont, &quot;Segoe UI&quot;, Roboto, &quot;Helvetica Neue&quot;, Arial, sans-serif, &quot;Apple Color Emoji&quot;, &quot;Segoe UI Emoji&quot;, &quot;Segoe UI Symbol&quot;, &quot;Noto Color Emoji&quot;; font-size: 16px;"> <p>Mısır&nbsp;son d&ouml;nemlerde aldığı&nbsp;idam kararları&nbsp;ve idam ettiği gen&ccedil;ler dolayısıyla yargı sistemi &uuml;zerinden sıklıkla g&uuml;ndeme geliyor. Yargının aldığı bu kararlar, Mısır&rsquo;da hem&nbsp;yargı bağımsızlığının durumunu hem de siyasi otoritenin halka karşı acımasız tavrını tekrar d&uuml;nya g&uuml;ndemine taşıyor. Aslında&nbsp;Mısır&rsquo;da yargı sisteminin rejim a&ccedil;ısından oynadığı rol yeni bir durum değil. Mısır&rsquo;da yargının bug&uuml;nk&uuml; misyonu, Nasır d&ouml;neminde inşa edilen haliyle uyum i&ccedil;indedir.</p> <img class="alintiIcon" src="https://cdnassets.aa.com.tr/assets/newVersion/images/analiz.png" style="border-style:none; box-sizing:border-box; height:30px; padding-left:60px; vertical-align:middle" /> <blockquote>Yaşananlar, Mısır yargı organlarının, ge&ccedil;mişten g&uuml;n&uuml;m&uuml;ze, devletin bir baskı aygıtı olarak kullanıldığını g&ouml;zler &ouml;n&uuml;ne seriyor. Hatta bu yargı aygıtı 25 Ocak halk devrimini tersine &ccedil;evirerek eski rejimin daha otoriter bir şekilde yeniden doğmasına sebep olmuştur. Bug&uuml;n ise daha otoriterleşen rejimin en b&uuml;y&uuml;k dayanağı olarak faaliyet g&ouml;stermektedir.</blockquote> <p>Yargı sistemi, Mısır ulus devletinin ve Mısır ulusal bilincinin oluşumunda &uuml;stlendiği rol a&ccedil;ısından değerlendirildiğinde, &uuml;lkedeki en &ouml;nemli m&uuml;esseselerden biri olarak kabul edilir. &Ouml;rneğin kuruluş aşamasında Mısır ordusu nasıl vatan ve uluslaşma bilincinde &ouml;nemli bir rol oynamışsa, yargı organları da devletin varlığının teminatı olan anayasanın ve kanunların uygulanmasında en &ouml;nemli baskı aygıtı olarak modern Mısır ulus devletinin y&uuml;r&uuml;t&uuml;c&uuml;lerinden biri olmuştur.</p> <p>Yargı denildiğinde elbette sadece mahkemeler ve onların aldığı kararlar anlaşılmamalıdır. Mısır&rsquo;da yargının devletle olan ilişkisinin yanı sıra, yargı organlarının sahip oldukları bazı kurumlar &uuml;zerinden siyasetle doğrudan etkileşim i&ccedil;inde olduğu durumlar s&ouml;z konusudur. Bunların en başında, Mısır&rsquo;da &ouml;zel bir uygulama olan Yargı&ccedil;lar Kul&uuml;b&uuml; (Nâdî&rsquo;l-Kudât) gelir. Yargı&ccedil;lar Kul&uuml;b&uuml; 1939 yılında &ouml;zellikle yargının bağımsızlığı vurgusu &uuml;zerinden bir araya gelen liberal yargı mensuplarının oluşturduğu sosyal bir birlikteliktir. Yargı&ccedil;lar Kul&uuml;b&uuml; t&uuml;m yargı&ccedil;ların bir arada bulunduğu bir platform olması hasebiyle, rejimin &uuml;yeleri vasıtasıyla toplum ve siyaset &uuml;zerinde baskı kurmakta, gerektiğinde &ldquo;Demokles&rsquo;in kılıcı&rdquo; gibi sallanmaktadır. Yargının siyasi alanla i&ccedil; i&ccedil;e olduğu bir diğer kurum, 1969 yılında kurulan Anayasa Mahkemesi&rsquo;dir. Zira Anayasa Mahkemesi ile g&uuml;c&uuml;n&uuml;n zirvesine ulaşan yargı hiyerarşisi, fırsat bulduk&ccedil;a siyasi olaylara m&uuml;dahil olmaktan &ccedil;ekinmemiştir.</p> <p>Yargı organlarının devletle olan bu ilişkileri ve yargının bağımsızlığı meseleleri bir yana bırakılacak olsa bile, 25 Ocak devrimine giden s&uuml;re&ccedil;te Mısır yargısının kendi i&ccedil;inde de birtakım aksaklıklar ve yozlaşmalar olduğu g&ouml;r&uuml;lecektir. Bunların arasında &ouml;zellikle dikkat &ccedil;eken, Sedat&rsquo;ın yargıya n&uuml;fuzu kolaylaştırabilmek adına, ilk defa 1977 yılında, emniyetten emekli komiserlerin yargıda g&ouml;rev alabilmelerinin &ouml;n&uuml;n&uuml; a&ccedil;masıdır. Mısır&rsquo;da yargının bağımsızlığına g&ouml;lge d&uuml;ş&uuml;ren bir diğer olay ise yargı i&ccedil;inde g&ouml;revlerin bir şekilde babadan oğula ge&ccedil;mesinin &ccedil;ok yaygın bir hal olması. Bu durum yargı&ccedil;ları ve yargı mensuplarını yukarıdan gelen talepler konusunda baskıya a&ccedil;ık hale getiriyor. Diğer bir durum ise yargı&ccedil;ların yargı organlarında sahip oldukları işin yanında, h&uuml;k&uuml;mete bağlı kurumlarda danışmanlık g&ouml;revi &uuml;stlenmeleri. Bu durum g&ouml;rev ve rol &ccedil;atışmasına sebep olduğu gibi, yargıdaki işlerine ve bağımsızlıklarına da doğrudan halel getiriyor.</p> <p>25 Ocak 2011 devrimi ise yargı a&ccedil;ısından yeni bir s&uuml;recin başlangıcı olarak Mısır&rsquo;ın toplumsal hafızasında yer etti. Arap Baharı sırasında halk s&uuml;rekli olarak meydanlarda &ldquo;ekmek, &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k ve adalet&rdquo; diye bağırmıştı. Bu durum aslında toplumun devrim &ouml;ncesi adalet anlayışına ve hizmetlerine karşı g&uuml;vensizliğinin de g&ouml;stergesiydi. Fakat yargı bir b&uuml;t&uuml;n olarak, devrimin başlangıcında devrimcilere destek olarak (ya da destek verir g&ouml;z&uuml;kerek) 25 Ocak devriminden sonra orduyla birlikte kalabalıkların &ouml;fkesinden uzak kalabilmişti. Tahrir meydanında ger&ccedil;ekleştirilen bir ankette, yargı y&uuml;zde 80 oranıyla, ordudan sonra en &ccedil;ok g&uuml;venilen kurum olarak &ouml;ne &ccedil;ıkmıştı.</p> <p>Yargı organlarının devrimle birlikte attığı adımlara bu &ccedil;er&ccedil;eveden baktığımızda, yargının kendi oyun alanını genişleterek bir hareket kabiliyeti kazandığını g&ouml;r&uuml;yoruz. Bu alan i&ccedil;inde, devrilen rejime karşı halkın yanında durmuş ve bu sayede meydanlara d&ouml;k&uuml;len halkın desteğini arkasına almıştır. Bu durum, yargıda bir yetki genişlemesi yaşandığı şeklinde de değerlendirilmiştir. Bir başka ifadeyle, yargı bu pozitif imajını ve yetki genişliğini, eski rejimin kalıntılarıyla verdiği m&uuml;cadele karşısında kazanmıştır.</p> <p>Verdiği bu m&uuml;cadeleyle yargı, aslında devlet aygıtını korumaya y&ouml;nelik reflekslerini de g&ouml;steriyordu. Ge&ccedil;iş d&ouml;nemi kurallarını reddederek aldığı kararlarla, devletin halen var ve belirli yetilere sahip olduğunu g&ouml;steriyordu. Yargı kurumu toplumun ruhunu okşayan kararları alırken, toplumsal akt&ouml;rler başardığına inandığı devrimin sarhoşluğunu yaşıyordu. Toplum, aldığı her kararını alkışladığı yargının haddinden fazla g&uuml;&ccedil;lendiğini fark etmiyordu. Nitekim bu g&uuml;&ccedil;, 2012 ve 2013 yılında ger&ccedil;ekleştirilen parlamento se&ccedil;imlerinin ve Mursi&rsquo;nin se&ccedil;ilmesinin ardından, yargının artık se&ccedil;ilmişlere de &ldquo;kafa tutmasına&rdquo; olanak sağlayacaktı.</p> <p>Yargının parlamento se&ccedil;imlerinden sonra ortaya &ccedil;ıkan beklenmedik tabloya karşı iki tepkisi olacaktı: Birincisi, bir kurum olarak yargının konumunu muhafaza etmek ve kendisine y&ouml;nelik olası saldırılara karşı kadrosunu ve imtiyazlarını korumak; ikincisi ise bir b&uuml;t&uuml;n olarak &ldquo;devlete olası sızmaları&rdquo; engellemek, onlara karşı tedbirler almak ve diğer savunma mekanizmalarını teyakkuza ge&ccedil;irmek. &ldquo;Devlete sızmak&rdquo; denildiğinde ne kastedildiğini anlamak i&ccedil;in, M&uuml;sl&uuml;man Kardeşler&rsquo;in devrime kadar devlet tarafından &ldquo;ter&ouml;r &ouml;rg&uuml;t&uuml;&rdquo; olarak kabul edildiğini hatırlamak gerekir. Burada elbette ordu ve polis g&uuml;&ccedil;lerinin rol&uuml; de b&uuml;y&uuml;kt&uuml;. Bu iki kurumla adeta senkronize adımlar atan yargı, se&ccedil;ilmişlerin hareket alanını kısıtlayacak ve devlet aygıtını kilitleyecekti. Bu minvalde ger&ccedil;eklesen ilk olay, Anayasa Mahkemesi&rsquo;nin parlamentoyu feshettiğini bildirmesiydi. Bu durum hem halkta hem de bir&ccedil;oğu siyasi hayata yeni atılan tecr&uuml;besiz parlamenterlerde b&uuml;y&uuml;k bir şoka yol a&ccedil;mıştı. Fesih kararının hemen ardından Y&uuml;ksek Askeri Konsey anayasal bir deklarasyon yayınlayarak, se&ccedil;ilecek cumhurbaşkanının yetkilerini kısıtlamıştı. Bundaki ama&ccedil; ise cumhurbaşkanının dağıtılan parlamentoyu ve anayasa kurucu meclisini tekrar toplamaya kalkışmamasıydı.</p> <p>Yargı ve Mursi arasında se&ccedil;im &ouml;ncesi yaşanan s&uuml;rt&uuml;şmeler, Mursi&rsquo;nin iktidarı boyunca da devam etti ve darbeyle neticelendi. Sisi&rsquo;nin darbeyle iktidara gelmesinden sonra yeniden ihdas edilen otoriter rejim, kamusal alan &uuml;zerinde topyek&ucirc;n bir tahakk&uuml;m y&uuml;r&uuml;t&uuml;yor. Rejim sivil toplum alanlarını, siyasal partileri ve diğer bir takım &ccedil;oğulcu politik uygulamaları tamamen kamusal alanın dışına itti. Darbe sonrası d&ouml;nem incelendiğinde, h&uuml;k&uuml;metin temel amacının, &ccedil;ıkardığı kanunlarla toplum &uuml;zerinde baskı oluşturmak ve medya &uuml;zerinden yaydığı pop&uuml;list anlatılarla bu davranışlarını haklı g&ouml;stermek olduğu g&ouml;r&uuml;l&uuml;yor.</p> <p>Mısır&rsquo;da son d&ouml;nemlerde, eşi benzeri g&ouml;r&uuml;lmemiş kararlarla yeni protesto ve ter&ouml;r yasaları &ccedil;ıkarıldı, sivil toplum &ouml;rg&uuml;tlerini hedef alan yasal değişiklikler ger&ccedil;ekleştirildi ve askeri mahkemenin yargı yetkisi genişletildi. Rejim temel olarak, kanun yapma yetkisini kendi ama&ccedil;ları i&ccedil;in kullanıyor. Bu gelgitle m&uuml;cadele etmek i&ccedil;in sistemi zorlayanların, bunun nasıl olduğunu tam olarak anlamaları gerekir. Mısır&rsquo;da darbenin ger&ccedil;ekleşmesinden bug&uuml;ne, yargı yoluyla ciddi bir baskı inşa edilmeye başlanmış durumda. Yargının s&uuml;rekli olarak idam kararları vermesi ve bu kararları aralıklarla uyguluyor olması toplumda ciddi bir baskı oluşturuyor. M&uuml;barek&rsquo;in 30 yıllık iktidarı boyunca 100&rsquo;den biraz fazla kişiyi idam ettiği s&ouml;yleniyor. Fakat Sisi d&ouml;nemi yargısı 2014&rsquo;te 15, 2015&rsquo;te 22, 2016&rsquo;da 44, 2017&rsquo;de 35 ve 2018&rsquo;de 75 kişiye idam cezası verdi; ge&ccedil;tiğimiz yılın son iki haftasında 22 kişi idam edildi.</p> <p>Mısır yargısının bu kadar &ccedil;ok idam cezası vermesi ve siyaseti erkin de bunları uygulamada bu kadar aceleci davranması, &uuml;lkenin darbeden sonra inşa ettiği baskıcı anlayışın bir sonucu. Son altı yıl i&ccedil;inde, iki durumda s&uuml;rekli olarak infazların ger&ccedil;ekleştirildiği g&ouml;r&uuml;l&uuml;yor: &Ouml;ncelikle &uuml;lke i&ccedil;inde artan hayat pahalılığı ve ge&ccedil;im sıkıntılarından dolayı halkta herhangi bir hareketlenme hissedildiği anda, devlet aygıtı ailelere bile haber vermeden, idama mahkum edilmiş bireylerin infazını ger&ccedil;ekleştiriyor. Ayrıca devletin dış politikada atacağı radikal adımlara karşı muhtemel halk tepkisinin &ouml;n&uuml;ne ge&ccedil;ebilmek i&ccedil;in de bu kararlardan hemen &ouml;nce idam kararları infaz ediliyor. Bunu en bariz şekilde, Tiran ve Sanafir adalarının Suudi Arabistan&rsquo;a satılması kararından &ouml;nce tecr&uuml;be ettik. Bu yılbaşında ger&ccedil;ekleştirilen idamlar ise ABD ve İsrail&rsquo;le yapılan &ldquo;Y&uuml;zyılın Anlaşması&rdquo; g&ouml;r&uuml;şmelerinin kamuoyu tarafından &ouml;ğrenilmesinden hemen sonra ger&ccedil;ekleştirildi.</p> <p>T&uuml;m bu yaşananlar, Mısır yargı organlarının, ge&ccedil;mişten g&uuml;n&uuml;m&uuml;ze, devletin bir baskı aygıtı olarak kullanıldığını g&ouml;zler &ouml;n&uuml;ne seriyor. Hatta bu yargı aygıtı 25 Ocak halk devrimini tersine &ccedil;evirerek eski rejimin daha otoriter bir şekilde yeniden doğmasına sebep olmuştur. Bug&uuml;n ise daha otoriterleşen rejimin en b&uuml;y&uuml;k dayanağı olarak faaliyet g&ouml;stermektedir.</p> <p>[&ldquo;Mısır&#39;da Toplum ve Siyaset&rdquo; kitabının yazarı olan Dr. G&ouml;khan Bozbaş, Necmettin Erbakan &Uuml;niversitesi &ouml;ğretim &uuml;yesidir ve Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Nil Havzası ve Filistin &Ccedil;alışmaları direkt&ouml;r&uuml;d&uuml;r]</p> </div>
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.