|
||
![]() |
Üstad Nursi ve “Müstağni Siyaset” | |
Mehmet Nuri BİNGÖL | ||
“Bediüzzaman’ın İstanbul’da hayatı, bir derece siyasîdir. Siyaset yoluyla İslâmiyete hizmet edilecek, diye kanaat besliyordu. Siyasî hayata karışması, İslâmiyete hizmet aşkının bir neticesi idi. Daima hürriyet taraftarı idi. Gördüğü haksızlıklardan dolayı Jön Türklere daima muhalefette bulunarak: –Siz dini incittiniz, Gayretullaha dokundunuz, şeriatı tezyif ettiniz; neticesi vahim olacaktır, diye izhar-ı muhalefetten çekinmiyordu. Üstad SAİD Nursi'nin tashihinden geçmiş Tarihçe-i Hayat’tan alınan satırlar, onun bu hayat safhasına bakıp , sonraki hayatında "E'UZU billahiminişseytani vessiyaset" deyişinden dolayı Hazret’e “istikrarsız” mış şeklinde bakmayı gerektirmez. "Hürriyeti sû-i tefsir etmemek ve meşrutiyeti meşrutiyet-i meşrûa olarak kabul etmek lâzım geldiğini ileri sürerek bu hususta dinî gazetelerde makaleler neşrediyor ve hitabelerde bulunuyordu. Bu makale ve hitabeleri, emsalsiz denecek kadar beliğ ve mukni idi. Ehl-i ilim ve ehl-i siyaset, Said Nursî’nin bu yazılarından ve derslerinden çok istifade etmişlerdir. O zamandaki intibah-ı millîyi, Anadolu ve Asya’nın saadet-i dünyeviyesinin fecr-i sâdıkı olarak müjde veriyor, fakat elden kaçmaması için evâmir-i Şer’iyyeyi çabuk imtisal etmenin zarurî olduğunu ileri sürüyordu. “Eğer meşrutiyeti hürriyet-i şer’iyye ile kabul etmezsek ve öyle tatbik edilmezse, elimizden kaçacak, müstebid bir idareye yerini terkedecek” diye ihtar ediyordu.” ( Tarihçe-i Hayat, 54-55) Yukarıda izah edilen hayat safhası ile Üstad’ın daha sonraki bazı izahları – ilk bakışta- bize tezat gibi görünse de satırlara daha dikkatli bir bakış meseleyi bedihi hale getirmektedir. Bu izahlardan biri bu: Birinci Delil: On üç senedir, siyaset lisanı olan gazeteleri bu müddet zarfında hiç okumadığım dokuz sene oturduğum Barla köyünde, dokuz ay ikamet ettiğim Isparta’da dostlarım biliyorlar. Yalnız; Isparta tevkifhanesinde, gayet insafsız bir gazetecinin, dinsizcesine, Risale-i Nur’un talebelerine hücumunun bir fıkrası, istemediğim halde kulağıma girdi.” ( Age. 220) Bu nevi ifadeleri yanyana getirince, Şeyh Bahid tarafından “Bu feraset ancak Bediüzzaman’a hastır.” diye taltif edilen Üstad, sanki daha önce siyasete girmiş de, daha sonra “iman hizmeti”ne başlamış gibi bir zan meydana geliyor. Meselenin hiç de öyle olmadığı, hayat safhalarındaki “müstağni” hal görülünce daha iyi anlaşılıyor. Hem Jön Türklere, hem İttihad ve Terakkiye, hem İttihad-ı Muhammedî Cemiyetine, hem Ahrarlara “istikamet” vermek için elbette onlarla temas kurmak gerekecekti ve buna da – alışılmış manasıyla- “siyaset” demek mümkün değildir. Elbette ki “siyaset-i âliye” denilen Kur’an Hizmeti’nden bahsetmiyoruz; bugünkü siyasetin gereği, “menfaat üzerine” dönmesidir. “Hakikatdarlık”tan fersah fersah uzaklaşmış bir zihniyetin “hak üzerine” dönen bir siyasi anlayışa geçit vermeyeceği de tecrübelerle kat’idir. Değişik zamanlarda “rahmet-i İlahiye” ile meselenin başka bir kalıp almayacağını kimse iddia edemez ama… “Hâl ve istirahatımı ve vesika için adem-i müracaatımı ve hâl-i âlem siyasetine karşı lâkaydlığımı pek çok soruyorsunuz. Şu sualleriniz çok tekerrür ettiğinden, hem manen de benden sorulduğundan; şu üç suale, Yeni Said değil, belki Eski Said lisanıyla cevab vermeğe mecbur oldum. Birinci Sualiniz: İstirahatın nasıl? Hâlin nedir? Yukarıdaki metindeki “hal-i alem siyaseti” tabiri meseleyi daha da açıyor. Demek ki Üstad’ın Eski Said devrindeki içtimai faaliyeti ile 1920’den sonraki “müstağni” tavrı esnasındaki bahsettiği “siyaset” mefhumu aynı manayı ifade etmiyor. Bilindiği gibi “hal-i alem”, alemin şimdiki hali demektir. 16. Mektuptaki “hal-i hazır Hristiyanlık” tabirinden, İslami ıstılahtaki “hakiki” ehl-i kitabın kastedilmediği gibi… Risale-i Nur Müellif-i Muhterem’in 1. Şua’da izah ettiği gibi “kısmen ilham” olduğuna göre, kullanılan kelimelere “ yaralanmış ve asimile edilmiş” kendi “kafa feneri”mizle mana vermeye kalkınca, “Allâme” sıfatına tam layık bulunmuş “Müceddid-i Zaman”a “bühtan-ı azim” yapmış oluyoruz; aman dikkat! Mehmet Nuri BİNGÖL |
||
Etiketler: Üstad, Nursi, ve, “Müstağni, Siyaset”, |
|