Ahmet Aydın
Köşe Yazarı
Ahmet Aydın
 

BİRLİK GÜNÜ CUMA

BİRLİK GÜNÜ CUMA Saat 12.45 idi. Cuma namazı için gittiğim camide Hoca Efendi namaz öncesi birlik beraberlikten bahsediyordu.         Konuşması, getirdiği deliller, ses tonu, mimikleri her şeyi güzeldi. Ezan bitiminde   konuyu kısa bir dua ile bitirdi. Cuma namazının sünnetini kıldık. İmam efendi minbere çıkıp Muharrem Ayından bahsederken birden celallendi. Ses tonunu yükseltti. "Kerbela, Vâh Hz. Hüseyin, vah Hz. Hasan, sizi bu hale koyanlar var ya..."         Sanki cami cemaatinden bazıları Hz. Ali'yi, Hz. Hüseyin'i, Hz. Hasan'ı sevmiyor, sanki horluyor. Birden irkildim. Kulaklarımı kabarttım. Dedim acaba biri Hoca Efendi'ye bir şey mi söyledi.          Hz. Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin biricik kızı Fatıma anamızın biricik evlatları, ehli beyt, Peygamberimizin torunları bizim en değerli varlığımız elbette.         Geçmişte olmuş bir yanlışı, her sene, her sene, tekrar tekrar deşmek, yarayı açmak doğru mu? Hele hele din adamlarının, imamların, Allah AZZE ve Celle'nin evinde, yaramızı bu şekilde, bu uslüpte, böyle tavır yakınmaları yaramızı büyütür mü, yarayı iyileştirir mi? Kaldı ki, Muharrem Ayı'nı sadece bu olaya hasretmek doğru bir şey mi. Hz. Hüseyin'den önce, Hz. Ali'den önce, Hz Muhammed Efendimizden önce Muharrem Ayı yok muydu?         Muharrem Ayı'na mahsus kutlamalar, örf adetler, gelenekler yok muydu. Aşağıda belirttik. Hz. Adem A. S. dan beri Muharrem Ayı vardı ve Muharrem Ayı haram aydı, savaşılması, kan dökülmesi haramdı. Aşûre de vardı. Amma şeytan boş durmuyor. Müslümanları ayrıştıracak, bölüp parçalayacak, can evinden vuracak şeyler buluyor. Ve hala şeytan boş durmuyor. Müslümanları bölüp, ayrıştırıyor maazallah. Neûzü Billah. Aşağıdaki yazım alıntıdır. Muharrem'i Doğru Anlamak                "Muharremü’l-Harâm şeklinde de bilinen bu ay Osmanlı belgelerinde (م) kısaltmasıyla gösterilmiştir.         İslâm’dan önce muharrem ayına “Saferü’l-Evvel” denirdi.         Câhiliye devrinde Araplar, haram aylardan üçünün (zilkade, zilhicce, muharrem) peş peşe gelmesini önlemek için “nesî’” uygulamasıyla seneyi iki veya üç yılda bir on üç aya çıkarıp muharrem ayını saferin yerine kaydırmak suretiyle safer ayını haram ay kabul ediyorlardı. Böylece muharremle kendisinden önceki diğer haram ayların arasına helâl bir ay ekleyerek üç haram ayı birbirinden ayırıyor ve muharrem ayında da savaşmakta sakınca görmüyorlardı maalesef.                Muharrem ayının onuncu günü “âşûrâ” diye adlandırılır. Sâmî dinlerde özel bir yere sahip bulunan âşûrâ gününde Câhiliye Arapları da oruç tutardı. Hz. Peygamber risâletten önce ve Medine’ye hicretinden sonra bu günde birkaç defa oruç tutmuş, müslümanlara da tutmalarını emretmiş, ramazan orucunun farz kılınmasıyla birlikte bu orucu isteğe bırakmıştır.         Hz. Hüseyin ile aile fertlerinin 10 Muharrem 61’de (10 Ekim 680) Kerbelâ’da şehid edilmesi üzerine muharrem ayı başka bir anlam kazanmış, Şîa için bu tarih Hz. Hüseyin’in intikamını alma ahdinin tazelendiği bir matem günü olmuştur.         Hz. Ömer’in halifeliği devrinde 17 (638) yılında Resûl-i Ekrem’in Mekke’den Medine’ye hicretinin resmî takvim başlangıcı olarak kabul edilmesiyle muharrem hicrî yılın ilk ayı olarak belirlenmiştir.         Osmanlılar döneminde de muharrem ayında devlet erkânı padişahın huzuruna çıkarak yeni yılı tebrik eder ve padişahtan “muharremiyye” denilen hediyeleri alırlar, kendileri de maiyetlerindeki kişilere muharremiyye verirlerdi. Ayrıca şairler tarafından yeni yıla ait manzumeler yazılırdı" TDV. İslam Ansiklopedisinden alıntıdır. Allah (c.c) Aşure günü mucizesini gerçekleştirmiş, denizi ikiye bölerek Firavun ile ordusunu suya gömmüştür. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerinde demirlenmiştir. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından kurtulmuştur. Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi kabul edilmiştir. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan çıkarılmıştır. Hz. İsa (a.s.) o gün doğmuş ve o gün semâya yükseltilmiştir. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir. Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur. Hz. Yakub'un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır ve o gün Yusuf'una kavuşmuştur. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur. Hz. Adem'in işlediği günahtan sonra tövbesinin kabul edildi. Hz. İdris'in diri olarak göğe yükseltilmesi. Hz. Nuh'un gemisinin tufandan kurtulması. Hz. İbrahim'in ateşte yanmaması. Hz. Yakup'un oğlu Yusuf'a kavuşması,. Hz. Musa’nın Kızıldeniz'den geçip İsrailoğulları'nı firavundan kurtarması olarak bilinmekte, dilden dile, kulaktan kulağa aktarılmaktadır. . Belki de Aşûre günü, gecesi on geceden biridir diyoruz. Ahmet AYDIN                        
Ekleme Tarihi: 07 Ağustos 2022 - Pazar

BİRLİK GÜNÜ CUMA

BİRLİK GÜNÜ CUMA Saat 12.45 idi. Cuma namazı için gittiğim camide Hoca Efendi namaz öncesi birlik beraberlikten bahsediyordu.         Konuşması, getirdiği deliller, ses tonu, mimikleri her şeyi güzeldi. Ezan bitiminde   konuyu kısa bir dua ile bitirdi. Cuma namazının sünnetini kıldık. İmam efendi minbere çıkıp Muharrem Ayından bahsederken birden celallendi. Ses tonunu yükseltti. "Kerbela, Vâh Hz. Hüseyin, vah Hz. Hasan, sizi bu hale koyanlar var ya..."         Sanki cami cemaatinden bazıları Hz. Ali'yi, Hz. Hüseyin'i, Hz. Hasan'ı sevmiyor, sanki horluyor. Birden irkildim. Kulaklarımı kabarttım. Dedim acaba biri Hoca Efendi'ye bir şey mi söyledi.          Hz. Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin biricik kızı Fatıma anamızın biricik evlatları, ehli beyt, Peygamberimizin torunları bizim en değerli varlığımız elbette.         Geçmişte olmuş bir yanlışı, her sene, her sene, tekrar tekrar deşmek, yarayı açmak doğru mu? Hele hele din adamlarının, imamların, Allah AZZE ve Celle'nin evinde, yaramızı bu şekilde, bu uslüpte, böyle tavır yakınmaları yaramızı büyütür mü, yarayı iyileştirir mi? Kaldı ki, Muharrem Ayı'nı sadece bu olaya hasretmek doğru bir şey mi. Hz. Hüseyin'den önce, Hz. Ali'den önce, Hz Muhammed Efendimizden önce Muharrem Ayı yok muydu?         Muharrem Ayı'na mahsus kutlamalar, örf adetler, gelenekler yok muydu. Aşağıda belirttik. Hz. Adem A. S. dan beri Muharrem Ayı vardı ve Muharrem Ayı haram aydı, savaşılması, kan dökülmesi haramdı. Aşûre de vardı. Amma şeytan boş durmuyor. Müslümanları ayrıştıracak, bölüp parçalayacak, can evinden vuracak şeyler buluyor. Ve hala şeytan boş durmuyor. Müslümanları bölüp, ayrıştırıyor maazallah. Neûzü Billah. Aşağıdaki yazım alıntıdır. Muharrem'i Doğru Anlamak                "Muharremü’l-Harâm şeklinde de bilinen bu ay Osmanlı belgelerinde (م) kısaltmasıyla gösterilmiştir.         İslâm’dan önce muharrem ayına “Saferü’l-Evvel” denirdi.         Câhiliye devrinde Araplar, haram aylardan üçünün (zilkade, zilhicce, muharrem) peş peşe gelmesini önlemek için “nesî’” uygulamasıyla seneyi iki veya üç yılda bir on üç aya çıkarıp muharrem ayını saferin yerine kaydırmak suretiyle safer ayını haram ay kabul ediyorlardı. Böylece muharremle kendisinden önceki diğer haram ayların arasına helâl bir ay ekleyerek üç haram ayı birbirinden ayırıyor ve muharrem ayında da savaşmakta sakınca görmüyorlardı maalesef.                Muharrem ayının onuncu günü “âşûrâ” diye adlandırılır. Sâmî dinlerde özel bir yere sahip bulunan âşûrâ gününde Câhiliye Arapları da oruç tutardı. Hz. Peygamber risâletten önce ve Medine’ye hicretinden sonra bu günde birkaç defa oruç tutmuş, müslümanlara da tutmalarını emretmiş, ramazan orucunun farz kılınmasıyla birlikte bu orucu isteğe bırakmıştır.         Hz. Hüseyin ile aile fertlerinin 10 Muharrem 61’de (10 Ekim 680) Kerbelâ’da şehid edilmesi üzerine muharrem ayı başka bir anlam kazanmış, Şîa için bu tarih Hz. Hüseyin’in intikamını alma ahdinin tazelendiği bir matem günü olmuştur.         Hz. Ömer’in halifeliği devrinde 17 (638) yılında Resûl-i Ekrem’in Mekke’den Medine’ye hicretinin resmî takvim başlangıcı olarak kabul edilmesiyle muharrem hicrî yılın ilk ayı olarak belirlenmiştir.         Osmanlılar döneminde de muharrem ayında devlet erkânı padişahın huzuruna çıkarak yeni yılı tebrik eder ve padişahtan “muharremiyye” denilen hediyeleri alırlar, kendileri de maiyetlerindeki kişilere muharremiyye verirlerdi. Ayrıca şairler tarafından yeni yıla ait manzumeler yazılırdı" TDV. İslam Ansiklopedisinden alıntıdır. Allah (c.c) Aşure günü mucizesini gerçekleştirmiş, denizi ikiye bölerek Firavun ile ordusunu suya gömmüştür. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerinde demirlenmiştir. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından kurtulmuştur. Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi kabul edilmiştir. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan çıkarılmıştır. Hz. İsa (a.s.) o gün doğmuş ve o gün semâya yükseltilmiştir. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir. Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur. Hz. Yakub'un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır ve o gün Yusuf'una kavuşmuştur. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur. Hz. Adem'in işlediği günahtan sonra tövbesinin kabul edildi. Hz. İdris'in diri olarak göğe yükseltilmesi. Hz. Nuh'un gemisinin tufandan kurtulması. Hz. İbrahim'in ateşte yanmaması. Hz. Yakup'un oğlu Yusuf'a kavuşması,. Hz. Musa’nın Kızıldeniz'den geçip İsrailoğulları'nı firavundan kurtarması olarak bilinmekte, dilden dile, kulaktan kulağa aktarılmaktadır. . Belki de Aşûre günü, gecesi on geceden biridir diyoruz. Ahmet AYDIN                        
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.