Ahmet Sağlam
Köşe Yazarı
Ahmet Sağlam
 

RAMAZAN RAHMETTİR, ZAHMET DEĞİL

RAMAZAN RAHMETTİR, ZAHMET DEĞİL Öncelikle bir önceki yazımızda Ramazan ayına değinmiştik. Şu an öyle bir hâle geldik ki rahmet ayı nasıl geçiyor, farkında bile değiliz. Başı rahmettir; insanlara zahmet ediyoruz. Ortası mağfirettir; çabalamıyoruz. Sonu cehennemden kurtuluştur; kurtulmamak için çabalıyoruz. Ramazan, insanların birbirine samimiyet ve içtenlik beslediği aydır. Oysa normalde bir Müslüman için her gün samimiyet ve içtenlikle geçmelidir. Ramazan, fakirlerin, biçarelerin, yolda kalmışların daha çok gözetilmesi ve hâlinden anlaşılması gereken bir aydır. Eskiden evlerimiz Ramazan ayı boyunca dolar taşardı. Şu an bir seferde orucu topluca yapıp bitiriyoruz. Hem de öyle bir iftar sofrası hazırlıyoruz ki kuş sütü eksik. Resimler, videolar çekiyoruz. Sanki yaptıklarımızı gösterme ve hava atma yarışına sokuyoruz kendimizi. Nerede aç insanların hâlini anlama? Nerede fakirleri doyurma? Nerede mazlumları gözetme? Yaşantımız, her şeyimiz özentiden ibaret. Kendimize şu soruyu sormaktan alıkoyamıyoruz: Bizler ne ara bu hâle gelen Müslümanlar olduk? Yapılan yemeklerin dökülmesi, israfı Ramazan ayında azalması gerekirken iki katına çıkıyor. Tuhaf değil mi? Filistin açlık ve yoklukla boğuşurken, çocuklar yetersiz beslenmeden ölürken bizler nimetleri şuursuzca israf ediyor, hâlden anlamıyoruz. Bu tenkit sadece çevremiz için değil, kendimiz için de geçerlidir. Hazreti Ömer (r.a.)’ın sözüne bakar mısınız? "Dağlara buğdaylar serpin; Müslüman ülkede kuşlar aç kaldı demesinler." Bizler şu an bu sözün neresindeyiz? Afrika'ya, Asya'ya bir bakın; açlık, susuzluk, birçok eksiklikle sınanıyorlar. Bizler ise bolluk içinde hâlâ şikâyet ediyoruz. Sizler orucun, namazın, ibadetlerin, İslam’ın yasak olduğu bir ülke duydunuz mu? Onun adı Doğu Türkistandır. Bir zamanlar bizler de bu yasaklarla sınanırdık. Şimdi ise rahatlık ve refah içindeyiz. Refah ve rahatlık nedir? Her şeye ulaşabilme, rahat bir şekilde ifade edebilme, nimete ulaşabilmedeyiz. Hâlâ şükretmeyecek miyiz? Ama yok, bir üstteki insan zengin, ona bakarak isyan ediyor ve israfa gidiyoruz. Oysa Filistin, Doğu Türkistan, Afrika, Asya gibi bölgelerdeki insanlar bizim ulaştığımız nimetlerden mahrum. Bu bile bizler için büyük bir nimet. Hâlimize şükredip Ramazan-ı Şerif’in kıymetini bilmeliyiz. Açgözlülük ve isyan, sadece bizi daha da nankör yapar. Ramazan-ı Şerif'te daha güzel köşe yazıları yazmamız gerekirdi. Ama şu kısacık Ramazan günlerinde gördüklerimiz bizi üzdü ve bu yazı ortaya çıktı. Kısa ve öz bir şekilde: Bizim inancımız neymiş? Nankör olma. Hain olma. Zalim olma. Hâline şükret. İnsanlara merhamet et. Yaptığın işi gösteriş için yapma. Daha birçok uyarı ve güzel haslet sayabiliriz. Ama anlayana bir söz yeter. Anlamayana dünyayı söylesen neyler. Dua ile kalın, hoşça kalın. Ahmet Sağlam
Ekleme Tarihi: 11 Mart 2025 - Salı

RAMAZAN RAHMETTİR, ZAHMET DEĞİL

RAMAZAN RAHMETTİR, ZAHMET DEĞİL Öncelikle bir önceki yazımızda Ramazan ayına değinmiştik. Şu an öyle bir hâle geldik ki rahmet ayı nasıl geçiyor, farkında bile değiliz. Başı rahmettir; insanlara zahmet ediyoruz. Ortası mağfirettir; çabalamıyoruz. Sonu cehennemden kurtuluştur; kurtulmamak için çabalıyoruz. Ramazan, insanların birbirine samimiyet ve içtenlik beslediği aydır. Oysa normalde bir Müslüman için her gün samimiyet ve içtenlikle geçmelidir. Ramazan, fakirlerin, biçarelerin, yolda kalmışların daha çok gözetilmesi ve hâlinden anlaşılması gereken bir aydır. Eskiden evlerimiz Ramazan ayı boyunca dolar taşardı. Şu an bir seferde orucu topluca yapıp bitiriyoruz. Hem de öyle bir iftar sofrası hazırlıyoruz ki kuş sütü eksik. Resimler, videolar çekiyoruz. Sanki yaptıklarımızı gösterme ve hava atma yarışına sokuyoruz kendimizi. Nerede aç insanların hâlini anlama? Nerede fakirleri doyurma? Nerede mazlumları gözetme? Yaşantımız, her şeyimiz özentiden ibaret. Kendimize şu soruyu sormaktan alıkoyamıyoruz: Bizler ne ara bu hâle gelen Müslümanlar olduk? Yapılan yemeklerin dökülmesi, israfı Ramazan ayında azalması gerekirken iki katına çıkıyor. Tuhaf değil mi? Filistin açlık ve yoklukla boğuşurken, çocuklar yetersiz beslenmeden ölürken bizler nimetleri şuursuzca israf ediyor, hâlden anlamıyoruz. Bu tenkit sadece çevremiz için değil, kendimiz için de geçerlidir. Hazreti Ömer (r.a.)’ın sözüne bakar mısınız? "Dağlara buğdaylar serpin; Müslüman ülkede kuşlar aç kaldı demesinler." Bizler şu an bu sözün neresindeyiz? Afrika'ya, Asya'ya bir bakın; açlık, susuzluk, birçok eksiklikle sınanıyorlar. Bizler ise bolluk içinde hâlâ şikâyet ediyoruz. Sizler orucun, namazın, ibadetlerin, İslam’ın yasak olduğu bir ülke duydunuz mu? Onun adı Doğu Türkistandır. Bir zamanlar bizler de bu yasaklarla sınanırdık. Şimdi ise rahatlık ve refah içindeyiz. Refah ve rahatlık nedir? Her şeye ulaşabilme, rahat bir şekilde ifade edebilme, nimete ulaşabilmedeyiz. Hâlâ şükretmeyecek miyiz? Ama yok, bir üstteki insan zengin, ona bakarak isyan ediyor ve israfa gidiyoruz. Oysa Filistin, Doğu Türkistan, Afrika, Asya gibi bölgelerdeki insanlar bizim ulaştığımız nimetlerden mahrum. Bu bile bizler için büyük bir nimet. Hâlimize şükredip Ramazan-ı Şerif’in kıymetini bilmeliyiz. Açgözlülük ve isyan, sadece bizi daha da nankör yapar. Ramazan-ı Şerif'te daha güzel köşe yazıları yazmamız gerekirdi. Ama şu kısacık Ramazan günlerinde gördüklerimiz bizi üzdü ve bu yazı ortaya çıktı. Kısa ve öz bir şekilde: Bizim inancımız neymiş? Nankör olma. Hain olma. Zalim olma. Hâline şükret. İnsanlara merhamet et. Yaptığın işi gösteriş için yapma. Daha birçok uyarı ve güzel haslet sayabiliriz. Ama anlayana bir söz yeter. Anlamayana dünyayı söylesen neyler. Dua ile kalın, hoşça kalın. Ahmet Sağlam
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.