Dr. Vehbi KARA
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi KARA
 

Bir Hanım Kardeşimizin Mesajı

Bir Hanım Kardeşimizin Mesajı Bazı Müslüman görünümlü kişilerin cinayetlerinden, yanlışlıklarından, çiğliklerinden, ölçüsüzlüklerinden sıtkı sıyrılan ve bu yüzden tesettüründen, hatta dininden soğuyan genç kardeşim! Sen etrafına bakıyorsun ve hep kötülüklerin köpürtüldüğünü, sahneye çıkarıldığını, gözlere sokulduğunu görüyorsun ve manzara bundan ibaret sanıyorsun. Ama o kalabalıklar içinde nice pırlanta ruhlu güzel insanlar, müttaki mü’minler var. Onlar yeterince görülmüyor zira hem kendileri kendilerini tevazu ve mahviyet perdeleri altında saklıyorlar, hem de birileri, en başta medya, onların değil, kötülerin görünülürlüğünü sağlamak için ellerinden geleni yapıyor. Sen saklı güzellikleri ara! Ama en başta hidayet ve şifa kaynağımız olan Kur’an’ı eline al, gönlüne koy, aklını ve kalbini ayetlere aç. O söz senin Rabbinden geliyor. Bak ne diyor: "Kullarım senden Beni sorarlarsa, Ben çok yakınım. Bana dua ettiğinde, dua edenin duasına cevap veririm. Onlar da Bana cevap versinler ve Bana iman etsinler ki, doğru yolu bulmuş olsunlar." Ve yine buyuruyor ki: "Ey iman edenler, siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olduğunuz müddetçe, sapıtanlar size bir zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır; yapmakta olduklarınızı O size haber verir." Ve daha neler neler… O Kur’an, gizli hazinelerini sana açmak için, kendisine yönelmeni bekliyor. Bütün güzellikler, Esmasının tecellileri olan Rabbimiz, bizden de güzel olmamızı, güzel bakmamızı, güzel düşünmemizi, güzel iş görmemizi, dünyayı güzellikler ve faziletle donatmamızı bekliyor. Gördüğün kötülüklerin dinle ilgisi yok! Ve o sana çok şefkatli, çok merhametli olan, senin sıkıntıya uğraman kendisine çok ağır gelen Peygamberimizi (asm) düşün! Senin ayağının kayması en çok onu üzer. Bak namazlarında ve çeşit çeşit vesilelerle günde defalarca okuduğun Fatiha’da “İhdinas sıratel müstakim” derken başta Peygamber, evliyalar, asfiyalar ve salih mü’mimlerin kafilesinin yolunu işaret ediyor, onlara katılmayı dilediğini ifade etmiş oluyorsun. O kafileyi kaçırma! Asla yalnız yürümeyeceksin… Allah’ın en sevdikleri birlikte yürüyeceksin, onlardan biri olacaksın. Sevgili kardeşim. Tesettür ayetlerini sorguluyorsun içten içte. Belki de yanlış anlaşıldıklarını düşünüyorsun. İşte en tehlikesi de bu. Tesettür ve onun en görünür ve şiar olan kısmı başörtüsü, başörtüsünden ibaret değil, “Ben kendimi Allah’ın emir ve yasakları ile bağlıyorum, onları hayatımın merkezine koyuyorum.” demenin sözsüz ifadesidir. Evet, bir kimliğin göstergesi ve tabii ki sembol, Müslüman kadının sembolüdür. Tıpkı Kur’an’nın namazı kesin biçimde emrettiği ama nasıl kılacağımızı Peygamberimiz Efendimizin (asm) öğrettiği gibi, Kur’an tesettürü hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde emrederken Resulullah sınırlarını belirledi. Hz. Âişe'den rivâyetle bir gün Hz. Ebû Bekir'in kızı Esmâ ince bir elbise ile Allah Resulunun huzuruna girmişti. Resulullah (asm) ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu: "Ey Esma! Şüphesiz kadın erginlik çagına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir." Hz. Peygamber (asm) bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti." Tesettür, anne babanın değil, öğretmeninin, hocanın değil, akrabalarının, çevrenin değil, doğrudan doğruya Allah'ın emri. Tıpkı namaz gibi, emin olmak gibi, doğru sözlü olmak gibi, adaletli olmak gibi… Elbette başörtüsü olmayan bir dolu Müslüman kadın var. Tesettür emrini inkâr etmedikleri ve o emri yerine getirmek konusundaki acziyetlerini itiraf ettikleri sürece sırf başörtüsüz oldukları için dinden çıkmazlar. Ama bir Müslüman sırasıyla: “Acaba tesettür ayetleri bunca asırdır yanlış anlaşılmış olabilir mi? Belki de yoktur böyle bir emir… Keşke olmasaydı. Yok yok, Kur’anda başörtüsü yok…” İşte bu basamaklarından inerek küfre yuvarlanabilir, Allah korusun. Çünkü insan, Allah’ın emrini bile bile ona muhalefet ettiğinde vicdanı bu yükü kaldıramaz ve yanlış da olsa bir çıkış yolu arar. O çıkış Allah’ın çizdiği hudutlardan çıkmakla son bulabilir. Ötesini sen biliyorsun. Tesettürden bile isteye vazgeçen niceleri, orada duramadı. Elde ne farz kaldı, ne namaz, ne de dinin diğer icapları. Kimlerle yan yana düşmekten imtina ettiğini biliyorum. Bu konuda hemfikiriz. Ama gel Allah’ın en sevdikleri ile yan yana düşmeye bakalım. Yanlışlar, başka yanlışlıklarla düzeltilemez. Kötü emsal olmaz. Papaza kızıp oruç bozulmaz. Gel biz kötülükleri, iyiliklerle gidermeye bakalım. Gel doğru ve güzel olanı sen temsil et. Sen Allah’ın rızasına talip ol. Sen Onun emrettiği gibi dosdoğru ol. Nasıl Müslüman olunur sen göster. Gafil insanların gafletlerinin, yanlışlarının faturasını dinine kesme! Kendine yazık etme! Yapma kardeşim, nice günahlara karşı kal’an ve Allah’ın emri olan tesettüründen vazgeçme! Vesselam… Dr. Vehbi Kara
Ekleme Tarihi: 21 Ekim 2021 - Perşembe

Bir Hanım Kardeşimizin Mesajı

Bir Hanım Kardeşimizin Mesajı Bazı Müslüman görünümlü kişilerin cinayetlerinden, yanlışlıklarından, çiğliklerinden, ölçüsüzlüklerinden sıtkı sıyrılan ve bu yüzden tesettüründen, hatta dininden soğuyan genç kardeşim! Sen etrafına bakıyorsun ve hep kötülüklerin köpürtüldüğünü, sahneye çıkarıldığını, gözlere sokulduğunu görüyorsun ve manzara bundan ibaret sanıyorsun. Ama o kalabalıklar içinde nice pırlanta ruhlu güzel insanlar, müttaki mü’minler var. Onlar yeterince görülmüyor zira hem kendileri kendilerini tevazu ve mahviyet perdeleri altında saklıyorlar, hem de birileri, en başta medya, onların değil, kötülerin görünülürlüğünü sağlamak için ellerinden geleni yapıyor. Sen saklı güzellikleri ara! Ama en başta hidayet ve şifa kaynağımız olan Kur’an’ı eline al, gönlüne koy, aklını ve kalbini ayetlere aç. O söz senin Rabbinden geliyor. Bak ne diyor: "Kullarım senden Beni sorarlarsa, Ben çok yakınım. Bana dua ettiğinde, dua edenin duasına cevap veririm. Onlar da Bana cevap versinler ve Bana iman etsinler ki, doğru yolu bulmuş olsunlar." Ve yine buyuruyor ki: "Ey iman edenler, siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olduğunuz müddetçe, sapıtanlar size bir zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır; yapmakta olduklarınızı O size haber verir." Ve daha neler neler… O Kur’an, gizli hazinelerini sana açmak için, kendisine yönelmeni bekliyor. Bütün güzellikler, Esmasının tecellileri olan Rabbimiz, bizden de güzel olmamızı, güzel bakmamızı, güzel düşünmemizi, güzel iş görmemizi, dünyayı güzellikler ve faziletle donatmamızı bekliyor. Gördüğün kötülüklerin dinle ilgisi yok! Ve o sana çok şefkatli, çok merhametli olan, senin sıkıntıya uğraman kendisine çok ağır gelen Peygamberimizi (asm) düşün! Senin ayağının kayması en çok onu üzer. Bak namazlarında ve çeşit çeşit vesilelerle günde defalarca okuduğun Fatiha’da “İhdinas sıratel müstakim” derken başta Peygamber, evliyalar, asfiyalar ve salih mü’mimlerin kafilesinin yolunu işaret ediyor, onlara katılmayı dilediğini ifade etmiş oluyorsun. O kafileyi kaçırma! Asla yalnız yürümeyeceksin… Allah’ın en sevdikleri birlikte yürüyeceksin, onlardan biri olacaksın. Sevgili kardeşim. Tesettür ayetlerini sorguluyorsun içten içte. Belki de yanlış anlaşıldıklarını düşünüyorsun. İşte en tehlikesi de bu. Tesettür ve onun en görünür ve şiar olan kısmı başörtüsü, başörtüsünden ibaret değil, “Ben kendimi Allah’ın emir ve yasakları ile bağlıyorum, onları hayatımın merkezine koyuyorum.” demenin sözsüz ifadesidir. Evet, bir kimliğin göstergesi ve tabii ki sembol, Müslüman kadının sembolüdür. Tıpkı Kur’an’nın namazı kesin biçimde emrettiği ama nasıl kılacağımızı Peygamberimiz Efendimizin (asm) öğrettiği gibi, Kur’an tesettürü hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde emrederken Resulullah sınırlarını belirledi. Hz. Âişe'den rivâyetle bir gün Hz. Ebû Bekir'in kızı Esmâ ince bir elbise ile Allah Resulunun huzuruna girmişti. Resulullah (asm) ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu: "Ey Esma! Şüphesiz kadın erginlik çagına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir." Hz. Peygamber (asm) bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti." Tesettür, anne babanın değil, öğretmeninin, hocanın değil, akrabalarının, çevrenin değil, doğrudan doğruya Allah'ın emri. Tıpkı namaz gibi, emin olmak gibi, doğru sözlü olmak gibi, adaletli olmak gibi… Elbette başörtüsü olmayan bir dolu Müslüman kadın var. Tesettür emrini inkâr etmedikleri ve o emri yerine getirmek konusundaki acziyetlerini itiraf ettikleri sürece sırf başörtüsüz oldukları için dinden çıkmazlar. Ama bir Müslüman sırasıyla: “Acaba tesettür ayetleri bunca asırdır yanlış anlaşılmış olabilir mi? Belki de yoktur böyle bir emir… Keşke olmasaydı. Yok yok, Kur’anda başörtüsü yok…” İşte bu basamaklarından inerek küfre yuvarlanabilir, Allah korusun. Çünkü insan, Allah’ın emrini bile bile ona muhalefet ettiğinde vicdanı bu yükü kaldıramaz ve yanlış da olsa bir çıkış yolu arar. O çıkış Allah’ın çizdiği hudutlardan çıkmakla son bulabilir. Ötesini sen biliyorsun. Tesettürden bile isteye vazgeçen niceleri, orada duramadı. Elde ne farz kaldı, ne namaz, ne de dinin diğer icapları. Kimlerle yan yana düşmekten imtina ettiğini biliyorum. Bu konuda hemfikiriz. Ama gel Allah’ın en sevdikleri ile yan yana düşmeye bakalım. Yanlışlar, başka yanlışlıklarla düzeltilemez. Kötü emsal olmaz. Papaza kızıp oruç bozulmaz. Gel biz kötülükleri, iyiliklerle gidermeye bakalım. Gel doğru ve güzel olanı sen temsil et. Sen Allah’ın rızasına talip ol. Sen Onun emrettiği gibi dosdoğru ol. Nasıl Müslüman olunur sen göster. Gafil insanların gafletlerinin, yanlışlarının faturasını dinine kesme! Kendine yazık etme! Yapma kardeşim, nice günahlara karşı kal’an ve Allah’ın emri olan tesettüründen vazgeçme! Vesselam… Dr. Vehbi Kara
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.