KENDİMİZİ Mİ KANDIRIYORUZ?
KENDİMİZİ Mİ KANDIRIYORUZ?
Ey insan!
Seni RABBİNİN bunca nimetlerine karşı saygısızca azdıran ve aldatan nedir?
Bugün varsın ve nefes alıyorsun, yarın nerede ve nasıl olacaksın biliyor musun?
Bugün varlıklısın, yarın mallarının ve sevdiklerinin yanında olacağından emin misin?
Şuan uykuda ruhunu Rahman’a teslim ettin, sabah ayağa kalkıp hayatta olabilecek misin?
Rabbim ölme vakti gelenin ruhunu almaktadır. Diğer zamanlarda ise her uykunun bir ölüm gibi olduğunu, uyku halinde ruhumuzu uykuda alacağını, ölümüne hükmettiğini tutacağını diğerlerinin canını da salıvereceğini Zümer suresinde inanan yani güvenip teslim olanlar için apaçık ibret olarak sunmuştur.
Her gün ölüp tekrar dirildiğimizin, bir sabah dirilemeyeceğimizin farkında mıyız?
O halde sözüm öncelikle kendi nefsime akabinde ölmeyecekmiş gibi yaşayıp her şeye gücü yeteceğini sanan, içindeki sesi bastırıp vicdanını körleştiren, kendisini temize çıkarmak için cümle aralarından kelimeleri seçip devamlı şikayet pozisyonunda olan, üzerine düşeni yapmadığı gibi yük olan, sorumluluk almaktan kaçıp iç dünyasıyla barışık olmayan, huzursuzluğuna bin bir sebep arayıp bulup mutlu olmayan, muhatap olduklarını mutlu edemeyen ve kendini de Müslüman olarak adlandıranlara olsun.
Kucağında ne zaman patlayacağını bilmediğimiz bir bomba taşıyoruz. Farkında mıyız?
Ölümün olduğu her yerde zulüm olduğunu görmüyor muyuz?
Zulmün büyüğünün küçüğü olmadığını, mazlumun sahibinin de Allah olduğunun farkında değil miyiz?
Zülüm varsa orası imtihan yeridir. Hak Teala bizleri mallarımızla ve canlarımızla ya eksilterek ya da çoğaltarak imtihan etmektedir. Öncelikle kendimizle, bizimle devamlı muhatap olanlarla yani eşimizle, çocuklarımızla, anne babamızla, akrabalarımızla, komşularımızla, içinde yaşadığımız toplumla, malımızla, makamımızla, bilgilerimizle, söylemlerimizle hasılı hayatımıza katılan her şey ile sınavdan geçmekteyiz.
Bizler enerjimizi nerede tüketiyorsak imtihanımız da oradan çıkmaktadır.
Peki biz enerjimizi nerede tüketiyoruz?
Başımıza bir musibet geldiğinde kime şikayet ediyoruz?
Hangi makamlardan hangi şekilde yardım istiyoruz?
Doğru hareket edersek, kırmızı ışıktan geçmezsek, sınırlarımızı ihmal etmezsek, sorumluluklarımızı yerine getirirsek, kurallara dikkat edersek, görevlerimizi yaparsak kim bize ne diyebilir ki? Dese bile ne kadar sıkıntı verebilir ki?
Trafikte herkese eşit davranılmaktadır. Hatayı yapan bu dünyada büyük ceza almasa da iç mahkemesinde büyük ceza almaktadır. Kaza ben geliyorum dememektedir. Kazaya uğrayan gerekeni yapıp hata yapan gibi yapmazsa yani doğru hareket ederse en az zararla kurtulacaktır.
Kader kurallarsa kaza da bizim doğruyu yaptıktan sonra başımıza gelen musibetlerdir. Burada güvenip teslim olanın yapacağı sabırla güzel harekettir. Zira O’ndan geldik dönüşümüz yine O’nadır. Musibetler insanın tecrübesidir. Her yaşanmışlık bizi olgunlaştıracaktır. Yeni hayat bakışı sunacaktır.
Hasılı kelam biz neredeyiz?
Kendi yaptıklarımızda mı yoksa karşımızdakilerin yapmadıklarında mı?
Bu dünya etme bulma dünyası der büyüklerimiz. Yaşayınca anlıyor insan. Ne ekiyorsak onu biçiyoruz. Yaşadıklarımız biziz. Kabul etmeliyiz. Layık olduğumuz gibi imtihan ediliyor, yaptıklarımızın cezasını çekiyoruz. Dönüp yapmadıklarımıza baktığımızda, kendimizle yüzleştiğimizde bunu görüyoruz.
Mutsuzluğumuzun altında kendi egolarımızın, amalarımızın, nedenlerimizin, keşkelerimizin yattığını neden kabul etmiyoruz?
Zamanın aleyhimize işlediği apaçık iken neden zamanla neden cebelleşiyoruz?
Hüsranın içinde olduğumuzu neden kabul etmiyoruz?
Gün be gün kan kaybediyoruz. Yok oluyoruz. Yine de amalarımızın arkasına sığınıyoruz.
Yoksa zamanın aleyhimizde şahitli olduğunu ancak inanıp güvenenlerin, doğru hareket edip bu doğruları tavsiye edenlerin hem bu dünyada hem de ölüm sonrasında kurtulacağını bilmiyor muyuz?
Elbette çok iyi biliyoruz. O zaman ne oldum değil ne olacağım demeliyiz. Öleceğiz ve yaptıklarımızdan bir bir hesaba çekileceğiz.
Yoksa biz sadece kendimizi mi kandırıyoruz?
AİLE DANIŞMANI: ASİYE TANRIÖVER TÜRKAN
Ekleme
Tarihi: 07 Kasım 2022 - Pazartesi
KENDİMİZİ Mİ KANDIRIYORUZ?
KENDİMİZİ Mİ KANDIRIYORUZ?
Ey insan!
Seni RABBİNİN bunca nimetlerine karşı saygısızca azdıran ve aldatan nedir?
Bugün varsın ve nefes alıyorsun, yarın nerede ve nasıl olacaksın biliyor musun?
Bugün varlıklısın, yarın mallarının ve sevdiklerinin yanında olacağından emin misin?
Şuan uykuda ruhunu Rahman’a teslim ettin, sabah ayağa kalkıp hayatta olabilecek misin?
Rabbim ölme vakti gelenin ruhunu almaktadır. Diğer zamanlarda ise her uykunun bir ölüm gibi olduğunu, uyku halinde ruhumuzu uykuda alacağını, ölümüne hükmettiğini tutacağını diğerlerinin canını da salıvereceğini Zümer suresinde inanan yani güvenip teslim olanlar için apaçık ibret olarak sunmuştur.
Her gün ölüp tekrar dirildiğimizin, bir sabah dirilemeyeceğimizin farkında mıyız?
O halde sözüm öncelikle kendi nefsime akabinde ölmeyecekmiş gibi yaşayıp her şeye gücü yeteceğini sanan, içindeki sesi bastırıp vicdanını körleştiren, kendisini temize çıkarmak için cümle aralarından kelimeleri seçip devamlı şikayet pozisyonunda olan, üzerine düşeni yapmadığı gibi yük olan, sorumluluk almaktan kaçıp iç dünyasıyla barışık olmayan, huzursuzluğuna bin bir sebep arayıp bulup mutlu olmayan, muhatap olduklarını mutlu edemeyen ve kendini de Müslüman olarak adlandıranlara olsun.
Kucağında ne zaman patlayacağını bilmediğimiz bir bomba taşıyoruz. Farkında mıyız?
Ölümün olduğu her yerde zulüm olduğunu görmüyor muyuz?
Zulmün büyüğünün küçüğü olmadığını, mazlumun sahibinin de Allah olduğunun farkında değil miyiz?
Zülüm varsa orası imtihan yeridir. Hak Teala bizleri mallarımızla ve canlarımızla ya eksilterek ya da çoğaltarak imtihan etmektedir. Öncelikle kendimizle, bizimle devamlı muhatap olanlarla yani eşimizle, çocuklarımızla, anne babamızla, akrabalarımızla, komşularımızla, içinde yaşadığımız toplumla, malımızla, makamımızla, bilgilerimizle, söylemlerimizle hasılı hayatımıza katılan her şey ile sınavdan geçmekteyiz.
Bizler enerjimizi nerede tüketiyorsak imtihanımız da oradan çıkmaktadır.
Peki biz enerjimizi nerede tüketiyoruz?
Başımıza bir musibet geldiğinde kime şikayet ediyoruz?
Hangi makamlardan hangi şekilde yardım istiyoruz?
Doğru hareket edersek, kırmızı ışıktan geçmezsek, sınırlarımızı ihmal etmezsek, sorumluluklarımızı yerine getirirsek, kurallara dikkat edersek, görevlerimizi yaparsak kim bize ne diyebilir ki? Dese bile ne kadar sıkıntı verebilir ki?
Trafikte herkese eşit davranılmaktadır. Hatayı yapan bu dünyada büyük ceza almasa da iç mahkemesinde büyük ceza almaktadır. Kaza ben geliyorum dememektedir. Kazaya uğrayan gerekeni yapıp hata yapan gibi yapmazsa yani doğru hareket ederse en az zararla kurtulacaktır.
Kader kurallarsa kaza da bizim doğruyu yaptıktan sonra başımıza gelen musibetlerdir. Burada güvenip teslim olanın yapacağı sabırla güzel harekettir. Zira O’ndan geldik dönüşümüz yine O’nadır. Musibetler insanın tecrübesidir. Her yaşanmışlık bizi olgunlaştıracaktır. Yeni hayat bakışı sunacaktır.
Hasılı kelam biz neredeyiz?
Kendi yaptıklarımızda mı yoksa karşımızdakilerin yapmadıklarında mı?
Bu dünya etme bulma dünyası der büyüklerimiz. Yaşayınca anlıyor insan. Ne ekiyorsak onu biçiyoruz. Yaşadıklarımız biziz. Kabul etmeliyiz. Layık olduğumuz gibi imtihan ediliyor, yaptıklarımızın cezasını çekiyoruz. Dönüp yapmadıklarımıza baktığımızda, kendimizle yüzleştiğimizde bunu görüyoruz.
Mutsuzluğumuzun altında kendi egolarımızın, amalarımızın, nedenlerimizin, keşkelerimizin yattığını neden kabul etmiyoruz?
Zamanın aleyhimize işlediği apaçık iken neden zamanla neden cebelleşiyoruz?
Hüsranın içinde olduğumuzu neden kabul etmiyoruz?
Gün be gün kan kaybediyoruz. Yok oluyoruz. Yine de amalarımızın arkasına sığınıyoruz.
Yoksa zamanın aleyhimizde şahitli olduğunu ancak inanıp güvenenlerin, doğru hareket edip bu doğruları tavsiye edenlerin hem bu dünyada hem de ölüm sonrasında kurtulacağını bilmiyor muyuz?
Elbette çok iyi biliyoruz. O zaman ne oldum değil ne olacağım demeliyiz. Öleceğiz ve yaptıklarımızdan bir bir hesaba çekileceğiz.
Yoksa biz sadece kendimizi mi kandırıyoruz?
AİLE DANIŞMANI: ASİYE TANRIÖVER TÜRKAN
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.