KÖFTENİN KOKUSU KİMLERİ CEZBETTİ...
KÖFTENİN KOKUSU KİMLERİ CEZBETTİ...
Köfteci Yusuf mevzusu ile ilgili, bazı insanlar o kadar ön yargılı yorumlar yapıyorlar ki, okudukça şaşırmamak, kızmamak elde değil.
Bugüne kadar ne yediğinin farkında olmamış da bu mesele ortaya atılınca yeni farketmiş olsa gerek, yemiş de beğenmemiş, zaten ucuz olmasının ardında bir tezgah varmış. Sayın gurmemize göre et, kıyma, köfte öyle olmazmış da renginden, kokusundan bilmem neyinden içinde bilmem ne olduğunu zaten anlamış! Nedense ne yediğini o günler değil de bugün bu algı kampanyası başlayınca anlamış.
Hele de boykota destek olmadığı için Köfteci Yusuf’un başına bunlar gelmiş diye fetva veren çok dindarların durumu daha bir vahim. Bu çok dindarlara sormak lazım, acaba mahallenin bakkalı, marketi, zincir marketler, semtindeki lahmacuncu, pideci, dönerciler, okuldaki kantinciler dahası tam siyonist destekçisi Burger King, Mc Donald vs'lerin başlarına niye bir hal gelmiyor da sadece Köfteci Yusuf’un başına geliyor.
Acaba gelmemesinin sebebi onlarla bu kadar uğraşan ve kendileri kadar da onlara destek olanlar olmadığından olabilir mi?
Biz nasıl bir milletiz ki içimizden birileri biraz ön plana çıkıp marka oldu mu, yengeç sendromu gibi herkes bir yerden aşağıya çekiyor. Ya mafya, ya devletin içindeki memur görünümlü tagişçi haraçcılar çöküyor, ya da işin önünü arkasını bilmeyen ama iş iftira ve algı olunca ateşe odun taşır misali hararetle destek olan milletin baskısına maruz kalıyor.
Hele de içimizden birileri siyonist markalara rakip oldu mu yine içimizden birileri aklılları sıra ders verdiklerini sanarak, tabiri caizse "hıyarım var diyene tuzlukla koşarak" rakip siyonist markaların önünü açıyorlar.
Köfteci Yusuf’u boykota katılmadı diye eleştiren kendini herkesten fazla dindar zanneden tiplerin çocukları siyonist destekçisi Burgercilerden (bazen kendileri de) çıkmamaları da işin başka münafıklık tarafı.
Halbuki ayağındaki ayakkabı, üstündeki tişört, kolundaki saat, saçına, yüzüne sürdüğü kozmetik, elindeki telefon, her alışverişte kullandığı kredi kartları daha neler neler boykot ürünü ama iş Köfteci Yusuf’a gelince hepsi boykotçu olmuş vurun abalıya diyorlar.
Sokakta yediği köfte ekmeğin, el arabasında satılan ne idüğü belirsiz kokoreçin, süslü değişik isimlerle satılan sosisli sandviçlerin menşeini bilmeyenler gurme kesilip Köfteci Yusuf’a saldırıyorlar.
285 şubesi içinde Ankara'daki bir şubeden alınan 400 gr 2 adet (iki porsiyon) dönerin, içinde %0.1 (yani binde bir) oranında tagiş ürünü (domuzdan elde edilen ürün) bulunuyor.
El değmeden üretilen bu ürünün barkotu seri numarası olduğu halde aynı serinin devamı hiçbirinde başka hiçbir üründe böyle bir karışım bulunmadığı halde bu iki porsiyona nasıl giriyor.
Avrupa'nın en kaliteli ve insan eli değmeden en temiz üretim tesisi ödülünü almış ve 12 bin insanın ekmek yediği, çoluğunun çocuğunun rızkını kazandığı yerli milli bir markaya karşı çoğu insan sanki vazifeliymiş gibi karalama kampanyasına büyük bir hararetle destek oluyorlar.
Bu algı çalışmasını rakip siyonist destekçisi firmalar milyon dolar harcasalardı yapamazlardı.
Orada çalışan 12 bin kişinin vebali bu iftirayı atanların ve algı çalışmasına destek olup ateşe odun atanların, yayanların üzerine olacaktır.
Ama ben inanıyorum ki, bu markanın sahipleri bu işin aslını ispat edecekler ve bu işten daha da güçlenerek çıkacaklar.
İşte o zaman bu iftiraları yayanlar ve alet olanlar vicdan azabı çekecekler mi bilemiyorum.
Benim Köfteci Yusuf ile ortak noktamız adımızın aynı olmasından başka en büyük ortak tarafımız da yerli, milli ve bu toprakların insanı olmamızdır. O yüzden algı ve manipülasyonlara karşı vatanını seven başarılı dürüst bir iş adamına destek olmayı vazife addedip bu yazıyı yazıyorum.
Allah doğrunun yanındadır.
Yusuf Aktaş
Ekleme
Tarihi: 12 Ekim 2024 - Cumartesi
KÖFTENİN KOKUSU KİMLERİ CEZBETTİ...
KÖFTENİN KOKUSU KİMLERİ CEZBETTİ...
Köfteci Yusuf mevzusu ile ilgili, bazı insanlar o kadar ön yargılı yorumlar yapıyorlar ki, okudukça şaşırmamak, kızmamak elde değil.
Bugüne kadar ne yediğinin farkında olmamış da bu mesele ortaya atılınca yeni farketmiş olsa gerek, yemiş de beğenmemiş, zaten ucuz olmasının ardında bir tezgah varmış. Sayın gurmemize göre et, kıyma, köfte öyle olmazmış da renginden, kokusundan bilmem neyinden içinde bilmem ne olduğunu zaten anlamış! Nedense ne yediğini o günler değil de bugün bu algı kampanyası başlayınca anlamış.
Hele de boykota destek olmadığı için Köfteci Yusuf’un başına bunlar gelmiş diye fetva veren çok dindarların durumu daha bir vahim. Bu çok dindarlara sormak lazım, acaba mahallenin bakkalı, marketi, zincir marketler, semtindeki lahmacuncu, pideci, dönerciler, okuldaki kantinciler dahası tam siyonist destekçisi Burger King, Mc Donald vs'lerin başlarına niye bir hal gelmiyor da sadece Köfteci Yusuf’un başına geliyor.
Acaba gelmemesinin sebebi onlarla bu kadar uğraşan ve kendileri kadar da onlara destek olanlar olmadığından olabilir mi?
Biz nasıl bir milletiz ki içimizden birileri biraz ön plana çıkıp marka oldu mu, yengeç sendromu gibi herkes bir yerden aşağıya çekiyor. Ya mafya, ya devletin içindeki memur görünümlü tagişçi haraçcılar çöküyor, ya da işin önünü arkasını bilmeyen ama iş iftira ve algı olunca ateşe odun taşır misali hararetle destek olan milletin baskısına maruz kalıyor.
Hele de içimizden birileri siyonist markalara rakip oldu mu yine içimizden birileri aklılları sıra ders verdiklerini sanarak, tabiri caizse "hıyarım var diyene tuzlukla koşarak" rakip siyonist markaların önünü açıyorlar.
Köfteci Yusuf’u boykota katılmadı diye eleştiren kendini herkesten fazla dindar zanneden tiplerin çocukları siyonist destekçisi Burgercilerden (bazen kendileri de) çıkmamaları da işin başka münafıklık tarafı.
Halbuki ayağındaki ayakkabı, üstündeki tişört, kolundaki saat, saçına, yüzüne sürdüğü kozmetik, elindeki telefon, her alışverişte kullandığı kredi kartları daha neler neler boykot ürünü ama iş Köfteci Yusuf’a gelince hepsi boykotçu olmuş vurun abalıya diyorlar.
Sokakta yediği köfte ekmeğin, el arabasında satılan ne idüğü belirsiz kokoreçin, süslü değişik isimlerle satılan sosisli sandviçlerin menşeini bilmeyenler gurme kesilip Köfteci Yusuf’a saldırıyorlar.
285 şubesi içinde Ankara'daki bir şubeden alınan 400 gr 2 adet (iki porsiyon) dönerin, içinde %0.1 (yani binde bir) oranında tagiş ürünü (domuzdan elde edilen ürün) bulunuyor.
El değmeden üretilen bu ürünün barkotu seri numarası olduğu halde aynı serinin devamı hiçbirinde başka hiçbir üründe böyle bir karışım bulunmadığı halde bu iki porsiyona nasıl giriyor.
Avrupa'nın en kaliteli ve insan eli değmeden en temiz üretim tesisi ödülünü almış ve 12 bin insanın ekmek yediği, çoluğunun çocuğunun rızkını kazandığı yerli milli bir markaya karşı çoğu insan sanki vazifeliymiş gibi karalama kampanyasına büyük bir hararetle destek oluyorlar.
Bu algı çalışmasını rakip siyonist destekçisi firmalar milyon dolar harcasalardı yapamazlardı.
Orada çalışan 12 bin kişinin vebali bu iftirayı atanların ve algı çalışmasına destek olup ateşe odun atanların, yayanların üzerine olacaktır.
Ama ben inanıyorum ki, bu markanın sahipleri bu işin aslını ispat edecekler ve bu işten daha da güçlenerek çıkacaklar.
İşte o zaman bu iftiraları yayanlar ve alet olanlar vicdan azabı çekecekler mi bilemiyorum.
Benim Köfteci Yusuf ile ortak noktamız adımızın aynı olmasından başka en büyük ortak tarafımız da yerli, milli ve bu toprakların insanı olmamızdır. O yüzden algı ve manipülasyonlara karşı vatanını seven başarılı dürüst bir iş adamına destek olmayı vazife addedip bu yazıyı yazıyorum.
Allah doğrunun yanındadır.
Yusuf Aktaş
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.