Bülent ERTEKİN
Köşe Yazarı
Bülent ERTEKİN
 

Laftan anlayanlara kumaşçı gibisi, laftan anlamayanlara da karpuzcu gibi birisi lazım.

Laftan anlayanlara kumaşçı gibisi, laftan anlamayanlara da karpuzcu gibi birisi lazım. Şu watsapı iyi kullandığınız zaman bilginize bilgi demiyor, hergün güzel şeyler öğreniyorsunuz. Yeter ki elinizdeki silahı nasıl kullanacağınızı iyi bilin. Son dolar ve euro üzerine yapılan tezgahın gerisin geriye tepmesi ve 18 liraya aldıkları dövizlerin ellerinde patlamasından sonra nasıl birşey anlatsamda cuk diye yerine otursun diye düşünürken gene aşağıda okuyacağınız bir paylaşım geldi. Kul sıkışmayınca Hızır'da yetişmez derler. Benim de durumum tamda böyle oldu. Döviz hareketlerinin normal olmadığı söylene dururken sırada bunu tezgahlayanların tespiti ve yaptıklarının yanına kâr kalmaması dua ve temennisi ile aşağıdaki paylaşımı gelin birkez de beraber okuyalım. Padişah, vezire sorar: -Vezir! İstanbul'da evliya var mı? -Aman padişahım, İstanbul evliya yatağı olarak bilinir, evliya olmaz mı hiç! -Öyleyse bir kaç tanesini ziyaret edelim. -Sultanım, arzu ederseniz tebdil-i kıyafet ile şehri dolaşalım. Vezir ve padişah köylü kıyafetine girip, yola çıkarlar. Önce Mısır çarşısına girerler. Orada bir kumaşcı dükkanına girip selam verirler. Dükkan sahibi büyük bir edeple selamı alır ve müşterilerine iltifatta bulunarak; -Hoş geldiniz, safa geldiniz, maşaallah Allah'ın ne güzel kulları var, buyurun efendim der. Vezir, biraz kumaş lazım olduğunu ve kumaş almaya geldiklerini söyler. Kumaşcı, hangisinden alacaklarını sorar. Vezir; -Şu topu, şu topu, şu topu indir. Diyerek topların yarısından fazlasını indirir. Sonra da: -Şundan yarım metre, şundan bir metre, şundan iki metre kes. Diyerek indirttiği bütün toplardan kestirir. Kumaşçı: -Allahım'ın ne güzel kulları var, ya Rabbi! Sana şükür diyerek kestiği kumaşları paket yapar, ücretlerini hesap edip miktarı yazılı olan kağıdı vezire uzatır. Bu sefer vezir; -Kusura bakmayın biz bunları almaktan vazgeçtik, çünkü kumaşları beğenmedik der. Kumaşcı büyük bir teslimiyetle; -Hay hay olur efendim, Allah'ın ne güzel kulları var, fark etmez efendim, güle güle! diyerek müşterilerini uğurlar. Paketlenmiş kumaşlarını bir tarafa koyar. Padişah ve vezir bu sefer Beyazıt meydanına çıkarlar. Orada elinde sopasıyla; -Karpuz, karpuz! diye bağıran karpuz satan celalli birisini görürler. Vezir; Padişahım, şimdi bu zattan karpuz alacağız ama hemen almayın. Karpuzları bastırın, birini alıp diğerini koyun, kolay kolay karpuz beğenemeyen bir kimse gibi uzun zaman onu meşgul edin. Der. Padişah denildiği gibi; Birini alır birini bırakır, öbürünü sıkar, diğerinin kabuğuna el vurarak olup olmadığını kontrol eder, ama bir türlü karpuz alamaz. Karpuzcu ise göz ucuyla müşterisini takip etmektedir. Bakar ki ellemediği ve sıkmadığı karpuz kalmadı, müşteriye elindeki sopasını göstererek:. -Bana bak alacaksan bir tane al, git. Karpuzları yaralayıp durma! BENİ DE KUMAŞCI GİBİ ZANNETME! PADİŞAH OLDUĞUNA DA GÜVENME. ŞU SOPA İLE KAFANI KIRARIM!" der. Padişah: -Sus sus, bizi deşifre etme! alelacele bir karpuz alıp parasını ödeyerek hızlıca oradan ayrılır. Vezir; -Şimdi de Süleymaniye'ye gidelim, orada daha size nice Allah dostlarını göstereceğim der. Padişah; -Vezir bu kadar yeter! Karpuzcusu, kumaşçısı evliya olan yerde daha neler vardır kimbilir, yeter! Şimdi gidip kumaşçının paralarını verelim, adamcağız zarar etmesin der. Tekrar kumaşçıya gidip selam verirler. Kumaşçı yine aynı teslimiyet ve vakar içinde selamlarını alır; -Buyurunuz efendim, Allahım'ın ne güzel kulları var, buyrun efendim! der. Vezir; -Biz yeniden karar verdik kestirdiğimiz kumaşları alacağız" deyip parasını verip kumaşçı ile vedalaşırlar. Dükkandan çıkarken kumaşçı ellerini kaldırıp; -Ya Rabbi! Sana hamdolsun. Bugün iki defa dükkanıma padişahı gönderdin. diye Allah'a şükreder. Padişah bu hal karşısında şaşırır, Vezire; -Vezir, anladım bu iki zatın ikiside evliyadır; ama acaba hangisi üstün? diye sorar. Akıllı vezir şöyle cevap verir; -Padişahım, ben hangisinin üstün olduğunu bilemem; amma herhalde laftan anlayanlara kumaşçı gibisi, laftan anlamayanlara da karpuzcu gibi birisi lazım. Ne dersiniz, dövizi yükseltip milleti döviz bürolarında kuyruklarda bekletenlere hangisi lazım? Saygılar... Cumanız mübarek olsun Selâm ve dua ile. Bülent Ertekin
Ekleme Tarihi: 23 Aralık 2021 - Perşembe

Laftan anlayanlara kumaşçı gibisi, laftan anlamayanlara da karpuzcu gibi birisi lazım.

Laftan anlayanlara kumaşçı gibisi, laftan anlamayanlara da karpuzcu gibi birisi lazım. Şu watsapı iyi kullandığınız zaman bilginize bilgi demiyor, hergün güzel şeyler öğreniyorsunuz. Yeter ki elinizdeki silahı nasıl kullanacağınızı iyi bilin. Son dolar ve euro üzerine yapılan tezgahın gerisin geriye tepmesi ve 18 liraya aldıkları dövizlerin ellerinde patlamasından sonra nasıl birşey anlatsamda cuk diye yerine otursun diye düşünürken gene aşağıda okuyacağınız bir paylaşım geldi. Kul sıkışmayınca Hızır'da yetişmez derler. Benim de durumum tamda böyle oldu. Döviz hareketlerinin normal olmadığı söylene dururken sırada bunu tezgahlayanların tespiti ve yaptıklarının yanına kâr kalmaması dua ve temennisi ile aşağıdaki paylaşımı gelin birkez de beraber okuyalım. Padişah, vezire sorar: -Vezir! İstanbul'da evliya var mı? -Aman padişahım, İstanbul evliya yatağı olarak bilinir, evliya olmaz mı hiç! -Öyleyse bir kaç tanesini ziyaret edelim. -Sultanım, arzu ederseniz tebdil-i kıyafet ile şehri dolaşalım. Vezir ve padişah köylü kıyafetine girip, yola çıkarlar. Önce Mısır çarşısına girerler. Orada bir kumaşcı dükkanına girip selam verirler. Dükkan sahibi büyük bir edeple selamı alır ve müşterilerine iltifatta bulunarak; -Hoş geldiniz, safa geldiniz, maşaallah Allah'ın ne güzel kulları var, buyurun efendim der. Vezir, biraz kumaş lazım olduğunu ve kumaş almaya geldiklerini söyler. Kumaşcı, hangisinden alacaklarını sorar. Vezir; -Şu topu, şu topu, şu topu indir. Diyerek topların yarısından fazlasını indirir. Sonra da: -Şundan yarım metre, şundan bir metre, şundan iki metre kes. Diyerek indirttiği bütün toplardan kestirir. Kumaşçı: -Allahım'ın ne güzel kulları var, ya Rabbi! Sana şükür diyerek kestiği kumaşları paket yapar, ücretlerini hesap edip miktarı yazılı olan kağıdı vezire uzatır. Bu sefer vezir; -Kusura bakmayın biz bunları almaktan vazgeçtik, çünkü kumaşları beğenmedik der. Kumaşcı büyük bir teslimiyetle; -Hay hay olur efendim, Allah'ın ne güzel kulları var, fark etmez efendim, güle güle! diyerek müşterilerini uğurlar. Paketlenmiş kumaşlarını bir tarafa koyar. Padişah ve vezir bu sefer Beyazıt meydanına çıkarlar. Orada elinde sopasıyla; -Karpuz, karpuz! diye bağıran karpuz satan celalli birisini görürler. Vezir; Padişahım, şimdi bu zattan karpuz alacağız ama hemen almayın. Karpuzları bastırın, birini alıp diğerini koyun, kolay kolay karpuz beğenemeyen bir kimse gibi uzun zaman onu meşgul edin. Der. Padişah denildiği gibi; Birini alır birini bırakır, öbürünü sıkar, diğerinin kabuğuna el vurarak olup olmadığını kontrol eder, ama bir türlü karpuz alamaz. Karpuzcu ise göz ucuyla müşterisini takip etmektedir. Bakar ki ellemediği ve sıkmadığı karpuz kalmadı, müşteriye elindeki sopasını göstererek:. -Bana bak alacaksan bir tane al, git. Karpuzları yaralayıp durma! BENİ DE KUMAŞCI GİBİ ZANNETME! PADİŞAH OLDUĞUNA DA GÜVENME. ŞU SOPA İLE KAFANI KIRARIM!" der. Padişah: -Sus sus, bizi deşifre etme! alelacele bir karpuz alıp parasını ödeyerek hızlıca oradan ayrılır. Vezir; -Şimdi de Süleymaniye'ye gidelim, orada daha size nice Allah dostlarını göstereceğim der. Padişah; -Vezir bu kadar yeter! Karpuzcusu, kumaşçısı evliya olan yerde daha neler vardır kimbilir, yeter! Şimdi gidip kumaşçının paralarını verelim, adamcağız zarar etmesin der. Tekrar kumaşçıya gidip selam verirler. Kumaşçı yine aynı teslimiyet ve vakar içinde selamlarını alır; -Buyurunuz efendim, Allahım'ın ne güzel kulları var, buyrun efendim! der. Vezir; -Biz yeniden karar verdik kestirdiğimiz kumaşları alacağız" deyip parasını verip kumaşçı ile vedalaşırlar. Dükkandan çıkarken kumaşçı ellerini kaldırıp; -Ya Rabbi! Sana hamdolsun. Bugün iki defa dükkanıma padişahı gönderdin. diye Allah'a şükreder. Padişah bu hal karşısında şaşırır, Vezire; -Vezir, anladım bu iki zatın ikiside evliyadır; ama acaba hangisi üstün? diye sorar. Akıllı vezir şöyle cevap verir; -Padişahım, ben hangisinin üstün olduğunu bilemem; amma herhalde laftan anlayanlara kumaşçı gibisi, laftan anlamayanlara da karpuzcu gibi birisi lazım. Ne dersiniz, dövizi yükseltip milleti döviz bürolarında kuyruklarda bekletenlere hangisi lazım? Saygılar... Cumanız mübarek olsun Selâm ve dua ile. Bülent Ertekin
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.