O ÇOCUĞU ARIYORUM
O ÇOCUĞU ARIYORUM
Üç asır geçmiş gibi, lakin hayallerim duru; her şey gözümün önünde! Bir çocuk hatırlıyorum, çayırlarda koşarken. Bayburt’ta kaleye bakan bir yamaçta, ilkokulun bahçesinde arkadaşlarıyla…
Sesini duyuyorum!..
Saç, sakal apak; dağın yamacında oturmuş, Çoruh’u seyrediyorum!..
O çocuk karşımda dikilmiş, bana bakıyor!..
İşte o çocuk benim.
21 Şubat, Kurtuluş İlkokulu’nda 1967’de ilkokula başladım. O yıl bahar geldi, karlar eriyince gece, Çoruh’un yatağında su yükselmiş. Sabah kalktığımızda, çarşı su altında, Saat Kulesi ortada kalmıştı. Meydan Köprüsü’ne sular değiyor, kenarlara çarpan sulardan yerler sallanıyordu. Zabıta, insanları köprüden geçirmiyordu. Köprüden geçilse de, gideceğin yer yok, her tarafı sular kaplamış.
Paytoncu Durmuş ve bir iki payton daha, çarşının bu tarafından öbür tarafına insan taşıyor ama öyle çok insan da yok ortalıkta.
Çarşıda dükkânlar kapalı.
Çoruh’un akışı baş döndürüyor; sesi çok uzaklardan duyuluyor. O ses hâlâ kulaklarımda.
Ve o çocuk, taşın üzerinde çömelmiş, coşkun akan bulanık sulara uzaktan bakıyor.
O yılları ve o çocuğu net hatırlıyorum. Öğretmenimiz Seher Işık, çok aramama rağmen bulamadım. Birinci sınıfta bizi okuttu. Üzerimde çok emeği var. Bugünkü durumuma onun sayesinde geldim. Sınıf arkadaşlarımdan bazılarını hatırlıyorum; şehirde doğmuş, büyümüş çocuklar. Aralarında bir tek, köyden gelmiş, ürkek, utangaç çocuk benim. Kara önlük, beyaz yakalık; koltuğunun altında bir defter, cebinde kurşun kalem ve yarım silgi…
Kendimi diğerlerinin yanında eksik hissediyorum!
Yanımda oturan arkadaşımı hatırlıyorum, ismi yok aklımda, efendi biriydi. Duduzar’dan Alaattin sessizdi, Recep çok yaramazdı ama ders çalışmazdı, Hanefi daha sonra folklor ekibinde yer aldı, Hüseyin ile hiç arkadaşlığımız kopmadı, Uğur’un bisikleti vardı, ele avuca sığmazdı, Selim işadamı oldu, şimdi bilmem nerede. Lüle lüle saçları olan Gülser, cipçinin kızı; Subay kızı Nesrin, Ankaralı, insan canlısı biriydi, Neriman ile lise ikiye kadar aynı sınıfta okuduk ve diğerleri…
Geçen yılların arasında kaybetmişim çocukluğumu.
Ben hatıralar arasında o çocuğu arıyorum.
Mahir ADIBEŞ
Ekleme
Tarihi: 21 Şubat 2025 - Cuma
O ÇOCUĞU ARIYORUM
O ÇOCUĞU ARIYORUM
Üç asır geçmiş gibi, lakin hayallerim duru; her şey gözümün önünde! Bir çocuk hatırlıyorum, çayırlarda koşarken. Bayburt’ta kaleye bakan bir yamaçta, ilkokulun bahçesinde arkadaşlarıyla…
Sesini duyuyorum!..
Saç, sakal apak; dağın yamacında oturmuş, Çoruh’u seyrediyorum!..
O çocuk karşımda dikilmiş, bana bakıyor!..
İşte o çocuk benim.
21 Şubat, Kurtuluş İlkokulu’nda 1967’de ilkokula başladım. O yıl bahar geldi, karlar eriyince gece, Çoruh’un yatağında su yükselmiş. Sabah kalktığımızda, çarşı su altında, Saat Kulesi ortada kalmıştı. Meydan Köprüsü’ne sular değiyor, kenarlara çarpan sulardan yerler sallanıyordu. Zabıta, insanları köprüden geçirmiyordu. Köprüden geçilse de, gideceğin yer yok, her tarafı sular kaplamış.
Paytoncu Durmuş ve bir iki payton daha, çarşının bu tarafından öbür tarafına insan taşıyor ama öyle çok insan da yok ortalıkta.
Çarşıda dükkânlar kapalı.
Çoruh’un akışı baş döndürüyor; sesi çok uzaklardan duyuluyor. O ses hâlâ kulaklarımda.
Ve o çocuk, taşın üzerinde çömelmiş, coşkun akan bulanık sulara uzaktan bakıyor.
O yılları ve o çocuğu net hatırlıyorum. Öğretmenimiz Seher Işık, çok aramama rağmen bulamadım. Birinci sınıfta bizi okuttu. Üzerimde çok emeği var. Bugünkü durumuma onun sayesinde geldim. Sınıf arkadaşlarımdan bazılarını hatırlıyorum; şehirde doğmuş, büyümüş çocuklar. Aralarında bir tek, köyden gelmiş, ürkek, utangaç çocuk benim. Kara önlük, beyaz yakalık; koltuğunun altında bir defter, cebinde kurşun kalem ve yarım silgi…
Kendimi diğerlerinin yanında eksik hissediyorum!
Yanımda oturan arkadaşımı hatırlıyorum, ismi yok aklımda, efendi biriydi. Duduzar’dan Alaattin sessizdi, Recep çok yaramazdı ama ders çalışmazdı, Hanefi daha sonra folklor ekibinde yer aldı, Hüseyin ile hiç arkadaşlığımız kopmadı, Uğur’un bisikleti vardı, ele avuca sığmazdı, Selim işadamı oldu, şimdi bilmem nerede. Lüle lüle saçları olan Gülser, cipçinin kızı; Subay kızı Nesrin, Ankaralı, insan canlısı biriydi, Neriman ile lise ikiye kadar aynı sınıfta okuduk ve diğerleri…
Geçen yılların arasında kaybetmişim çocukluğumu.
Ben hatıralar arasında o çocuğu arıyorum.
Mahir ADIBEŞ
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.