Algıyı yönetenler beni bile ele geçirmişler!
<p>Hafta sonu Ak Parti İzmir milletvekili Cemal Bekle ve ekibi yerel basının köşe yazarlarıyla kahvaltıda bir araya geldi. Kahvaltı talebi Bekle’den geldi. Bekle’nin gayet samimi göründüğü kahvaltı programında gündemdeki konular değerlendirildi. Vekil Bekle, geneli dindar muhafazakâr olan yazar ekibi ile bir araya gelme arzusunu açıklarken partisine yönelik bir öz eleştiriyi de şöyle ifade etti: “İslami gruplarla, STK’larla bir arada olmayı, onları dinlemeyi ‘zaten bizim arkadaşlar’ düşüncesiyle biraz ihmal ettik bu ihmalimizi telafi babında sizlerle biraya gelmek istedim. Maalesef hatadan ali değiliz bazen bizler de hatalar yapıyoruz”. Bekle’nin bu açıklamasından sonra yazar arkadaşlarımızın her biri söz alıp gündemi değerlendiren açıklamalar ve partinin politikaları ile ilgili görüş beyanlarında bulundular.</p>
<p>Konuşulanların hepsi bir belki birkaç yazının konusu olabilir konulardı. Kahvaltıda kısaca; “parti de partililer olarak muhatap bulmada yaşanılan sorunlar”, “İstanbul Sözleşmesi ve pozitif ayrımcılığın aile hayatına olumsuz etkileri” ve “FETÖ’nün istimal edilerek ehlisünnet dindar grupların pasifize edildiği, buradan doğan boşluğu da hadis inkârcıları hatta ayet inkârcıları gibi tahrifatçı grupların doldurmaya çalıştığı bundan mütevellit de gençler arasında deizm, ateizm ve benzeri sapkın fikirlerin hızla yayıldığı” gibi güncel meselelere ve parti politikalarına değinildi. Bu konuların Ak Partili bir vekil tarafından gündeme getirilmesi, partinin bu konulardaki politikaları, üzerinde durulması gereken önemli konular olmakla birlikte bunları başka vakte tadil ederek vekilin konuşmasında vurguladığı gündemle de çok alakadar önemli bir konuyu yazımda işlemek istiyorum. Bekle, geçtiğimiz aylarda ülkemizin dört bir yanında çıkan ve PKK’nın üstlendiği orman yangınlarını hatırlatarak önemli bir vurguda bulundu. O yangınların hedeflerinden biri de İzmir’di geçtiğimiz Ağustos ayında İzmir’de 500 hektar orman kül olmuştu. “İşte o yangınlarda partimizin tüm İzmir vekilleri sahadaydı, hepimiz koordinasyon mahallerinde krize müdahale ederken maalesef kamuoyundaki algıyı Bodrum’dan, Kuşadası’ndan CHP’nin vekilleri yönetti. İşte bizim en büyük eksiğimiz bu. Biz bugün algıyı yöneten sosyal medyayı gerektiği kadar etkin kullanamıyoruz". Kamuoyu algısını yönetmemin reel gerçeklik olduğu zamanımızda algıya hükmedemeyenlerin fiilen yaptıkları da görülmemektedir. Bugün altıncı gününe giren Barış Pınarı Harekâtında şanlı ordumuzun başlattığı sınır ötesi operasyonlarını kendi namıma pek çok zahir ve örtük sebebe binaen her türlü desteklediğim halde bunu buradaki köşemden bugüne kadar yansıtmadım. Sebebi de şuydu: "zaten harekâtın nedeni belli, amacı belli, hedefi belli benim yazacaklarım laf kalabalığından öte şeyler olmayacak" düşüncesiydi. Lakin konuyu her gün gündemim yapmamakla hata yaptığımı bugün daha net anladım. Evet, maalesef ki değil algıyı kendi lehimize yönetmek, hükümetimiz ve ordumuzun algı yönetimine destek olmamakla dünya kamuoyunu yönetenlerin oluşturduğu algının sarmalı içine girmekte, düşmanın yönettiği algının da safça aleti olmaktayız…</p>
<p>Bu operasyonu resmi literatürde savaş olarak yazmasak, böyle görmesek de askerimiz fiilen orada bir savaşın içindedir. Öncelikle onlara moral vermek zorundayız. Askerimiz orada savaşırken biz burada; "ya bizim Suriye de ne işimiz var", "Esad’la konuşalım, barışalım", "Suriyeliler ülkemizde durmadan türeyip üreyeceğine ülkelerini savunsunlar", "AKP oy kaybediyordu savaş çıkardı" gibi tezviratlar yapıp mevcut fiili durumdaki ordumuzu demoralize etmeye hiç hakkımız yok. Ve bu halimiz sadece düşmanlarımıza malzeme olmakta, onların yönettiği algıya destek olmaktadır. Biz bu eleştirilerimizi kendi kamuoyumuzda dile getirip konuşunca şu anki fiili durumu yani çatışmada olduğumuz gerçeğini değiştirebiliyor muyuz? Hayır. Suriye meselesi uzun yıllardır ülkemizin ve dünyanın gündeminde. Yukarıdaki tırnak içerisinde verilen konulara daha onlarcası da eklenip yüzlerce yazı yazıldı, yazılmaya da devam ediyor. Harekâtla ilgili de hakeza… Her gün televizyonlarda ulusal gazetelerde konu enine boyuna konuşuldu, tartışıldı hala da tartışılmaya devam ediyor. O sebepten şahsım, bu meselelerin medyada zaten çok yer aldığı ve çok tartışıldığı düşüncesinden harekâtla konuya uzak durmuştum ama işin önemli boyutunu kaçırdığımı biraz geç de olsa anladım. O da şu: algıyı yönetenler beni bile ele geçirmişler farkında değilim.</p>
<p>Ey şu memleketin suyunu içen, ekmeğini yiyen, havasını teneffüs eden insan evladı! Fransa gibi kanla semirmiş bir sömürge ülkesi bile kalkmış ülkeme "hemen operasyonları durdur, Suriye’den derhal çık diyor" ulan şerefsizler size ne? Siz mi bizim devletimizin, milletimizin yaşadığını yaşıyorsunuz?</p>
<p>Maalesef biz de şanlı ordumuzun yanında güçlü bir şekilde durmak yerine yukarıda tırnak içerisinde verdiğim minvaldeki konuları bugün tartışarak bir nevi dünya kamuoyunu yönlendirenlere yardım ediyoruz. Onların lehinde kendi aleyhimizde bir kamuoyu algısının oluşmasına hizmet ediyoruz. Yahu Suriye ile uzak yakın hiç ilgisi olmayan ABD’si Fransa’sı bilmem nesi Suriye’ye müdahale ediyor, asker gönderiyor, silah gönderiyor adamlar sırf ülkemize musallat, kendilerinin yönetecekleri bir terör devleti kurmaya çalışıyor ama bizim akıllılar "Esad’la dosttunuz, kardeştiniz tatil planları yapıyordunuz ne oldu”, “Hani isyan başladığında bir haftaya kalmaz Şam Emevi Camisinde Cuma namazı kılacaktınız hani ne oldu?”. Güya akıllarınca hükümeti açığa düşürüp buradan vurmaya, kendilerince hükümete ayar vermeye çalışıyorlar. Evet, bunlar; Suriye politikaları konuşulmalı, hatta hükümet bu konularda eleştirilmelidir de lakin o gün, bugün değil. Bugün, siyasetçisi, sanatçısı, iş insanı kadını erkeği, muhalifi hükûmeti yekvücut, tek ruh olmalıyız. Kalemlerimizle, söylemlerimizle kerhen değil de tüm samimiyetimizle bu harekâtın yanında olmalı, bu duruşumuzu cephedeki askerimize de hissettirmeliyiz. Sonra da icabında hükümet ehlinden hesap sormalıyız. Bugün bakıyorum operasyona mecburen destek vermek durumunda olan partilerin kanaatlerinden vücut bulup o partilere gönül veren insanların yarım ağızla söyledikleri destek sözlerinin akabinde onlarca “ama ve lakin”le başlayan eleştiriler, saydırmalar. İsimlerini zikretmeyeceğim pek ünlü (!) sanatçısından ünsüz (!) vatandaşına pek çok kişi “ hainiymiş gibi algılanmak” endişesinden “mıy mıy” ifadelerle “askerimizin yanındayız, şehitlerimize rahmet diliyoruz” ifadelerini kullansalar da medyasız küçük sohbet ortamlarında harekâta dönük zerre miktar destekleri yok. Tek endişeleri var Erdoğan bu operasyondan siyaseten bir şey kazanır mı?</p>
<p>Ben çok akıllı, ilmi olan, savaş stratejilerini, siyaset ve uluslararası ilişkileri bilen biri değilim lakin bir şey biliyorum ki tüm şer güçlerin aleyhimizde olduğu şey bizim için hayırlı olan şeydir. O sebeple bütün ruhumla bağırıyorum “Gâlib et (yarabbi), çünkü bu son ordusudur İslâm’ın”</p>
Ekleme
Tarihi: 14 Ekim 2019 - Pazartesi
Algıyı yönetenler beni bile ele geçirmişler!
<p>Hafta sonu Ak Parti İzmir milletvekili Cemal Bekle ve ekibi yerel basının köşe yazarlarıyla kahvaltıda bir araya geldi. Kahvaltı talebi Bekle’den geldi. Bekle’nin gayet samimi göründüğü kahvaltı programında gündemdeki konular değerlendirildi. Vekil Bekle, geneli dindar muhafazakâr olan yazar ekibi ile bir araya gelme arzusunu açıklarken partisine yönelik bir öz eleştiriyi de şöyle ifade etti: “İslami gruplarla, STK’larla bir arada olmayı, onları dinlemeyi ‘zaten bizim arkadaşlar’ düşüncesiyle biraz ihmal ettik bu ihmalimizi telafi babında sizlerle biraya gelmek istedim. Maalesef hatadan ali değiliz bazen bizler de hatalar yapıyoruz”. Bekle’nin bu açıklamasından sonra yazar arkadaşlarımızın her biri söz alıp gündemi değerlendiren açıklamalar ve partinin politikaları ile ilgili görüş beyanlarında bulundular.</p>
<p>Konuşulanların hepsi bir belki birkaç yazının konusu olabilir konulardı. Kahvaltıda kısaca; “parti de partililer olarak muhatap bulmada yaşanılan sorunlar”, “İstanbul Sözleşmesi ve pozitif ayrımcılığın aile hayatına olumsuz etkileri” ve “FETÖ’nün istimal edilerek ehlisünnet dindar grupların pasifize edildiği, buradan doğan boşluğu da hadis inkârcıları hatta ayet inkârcıları gibi tahrifatçı grupların doldurmaya çalıştığı bundan mütevellit de gençler arasında deizm, ateizm ve benzeri sapkın fikirlerin hızla yayıldığı” gibi güncel meselelere ve parti politikalarına değinildi. Bu konuların Ak Partili bir vekil tarafından gündeme getirilmesi, partinin bu konulardaki politikaları, üzerinde durulması gereken önemli konular olmakla birlikte bunları başka vakte tadil ederek vekilin konuşmasında vurguladığı gündemle de çok alakadar önemli bir konuyu yazımda işlemek istiyorum. Bekle, geçtiğimiz aylarda ülkemizin dört bir yanında çıkan ve PKK’nın üstlendiği orman yangınlarını hatırlatarak önemli bir vurguda bulundu. O yangınların hedeflerinden biri de İzmir’di geçtiğimiz Ağustos ayında İzmir’de 500 hektar orman kül olmuştu. “İşte o yangınlarda partimizin tüm İzmir vekilleri sahadaydı, hepimiz koordinasyon mahallerinde krize müdahale ederken maalesef kamuoyundaki algıyı Bodrum’dan, Kuşadası’ndan CHP’nin vekilleri yönetti. İşte bizim en büyük eksiğimiz bu. Biz bugün algıyı yöneten sosyal medyayı gerektiği kadar etkin kullanamıyoruz". Kamuoyu algısını yönetmemin reel gerçeklik olduğu zamanımızda algıya hükmedemeyenlerin fiilen yaptıkları da görülmemektedir. Bugün altıncı gününe giren Barış Pınarı Harekâtında şanlı ordumuzun başlattığı sınır ötesi operasyonlarını kendi namıma pek çok zahir ve örtük sebebe binaen her türlü desteklediğim halde bunu buradaki köşemden bugüne kadar yansıtmadım. Sebebi de şuydu: "zaten harekâtın nedeni belli, amacı belli, hedefi belli benim yazacaklarım laf kalabalığından öte şeyler olmayacak" düşüncesiydi. Lakin konuyu her gün gündemim yapmamakla hata yaptığımı bugün daha net anladım. Evet, maalesef ki değil algıyı kendi lehimize yönetmek, hükümetimiz ve ordumuzun algı yönetimine destek olmamakla dünya kamuoyunu yönetenlerin oluşturduğu algının sarmalı içine girmekte, düşmanın yönettiği algının da safça aleti olmaktayız…</p>
<p>Bu operasyonu resmi literatürde savaş olarak yazmasak, böyle görmesek de askerimiz fiilen orada bir savaşın içindedir. Öncelikle onlara moral vermek zorundayız. Askerimiz orada savaşırken biz burada; "ya bizim Suriye de ne işimiz var", "Esad’la konuşalım, barışalım", "Suriyeliler ülkemizde durmadan türeyip üreyeceğine ülkelerini savunsunlar", "AKP oy kaybediyordu savaş çıkardı" gibi tezviratlar yapıp mevcut fiili durumdaki ordumuzu demoralize etmeye hiç hakkımız yok. Ve bu halimiz sadece düşmanlarımıza malzeme olmakta, onların yönettiği algıya destek olmaktadır. Biz bu eleştirilerimizi kendi kamuoyumuzda dile getirip konuşunca şu anki fiili durumu yani çatışmada olduğumuz gerçeğini değiştirebiliyor muyuz? Hayır. Suriye meselesi uzun yıllardır ülkemizin ve dünyanın gündeminde. Yukarıdaki tırnak içerisinde verilen konulara daha onlarcası da eklenip yüzlerce yazı yazıldı, yazılmaya da devam ediyor. Harekâtla ilgili de hakeza… Her gün televizyonlarda ulusal gazetelerde konu enine boyuna konuşuldu, tartışıldı hala da tartışılmaya devam ediyor. O sebepten şahsım, bu meselelerin medyada zaten çok yer aldığı ve çok tartışıldığı düşüncesinden harekâtla konuya uzak durmuştum ama işin önemli boyutunu kaçırdığımı biraz geç de olsa anladım. O da şu: algıyı yönetenler beni bile ele geçirmişler farkında değilim.</p>
<p>Ey şu memleketin suyunu içen, ekmeğini yiyen, havasını teneffüs eden insan evladı! Fransa gibi kanla semirmiş bir sömürge ülkesi bile kalkmış ülkeme "hemen operasyonları durdur, Suriye’den derhal çık diyor" ulan şerefsizler size ne? Siz mi bizim devletimizin, milletimizin yaşadığını yaşıyorsunuz?</p>
<p>Maalesef biz de şanlı ordumuzun yanında güçlü bir şekilde durmak yerine yukarıda tırnak içerisinde verdiğim minvaldeki konuları bugün tartışarak bir nevi dünya kamuoyunu yönlendirenlere yardım ediyoruz. Onların lehinde kendi aleyhimizde bir kamuoyu algısının oluşmasına hizmet ediyoruz. Yahu Suriye ile uzak yakın hiç ilgisi olmayan ABD’si Fransa’sı bilmem nesi Suriye’ye müdahale ediyor, asker gönderiyor, silah gönderiyor adamlar sırf ülkemize musallat, kendilerinin yönetecekleri bir terör devleti kurmaya çalışıyor ama bizim akıllılar "Esad’la dosttunuz, kardeştiniz tatil planları yapıyordunuz ne oldu”, “Hani isyan başladığında bir haftaya kalmaz Şam Emevi Camisinde Cuma namazı kılacaktınız hani ne oldu?”. Güya akıllarınca hükümeti açığa düşürüp buradan vurmaya, kendilerince hükümete ayar vermeye çalışıyorlar. Evet, bunlar; Suriye politikaları konuşulmalı, hatta hükümet bu konularda eleştirilmelidir de lakin o gün, bugün değil. Bugün, siyasetçisi, sanatçısı, iş insanı kadını erkeği, muhalifi hükûmeti yekvücut, tek ruh olmalıyız. Kalemlerimizle, söylemlerimizle kerhen değil de tüm samimiyetimizle bu harekâtın yanında olmalı, bu duruşumuzu cephedeki askerimize de hissettirmeliyiz. Sonra da icabında hükümet ehlinden hesap sormalıyız. Bugün bakıyorum operasyona mecburen destek vermek durumunda olan partilerin kanaatlerinden vücut bulup o partilere gönül veren insanların yarım ağızla söyledikleri destek sözlerinin akabinde onlarca “ama ve lakin”le başlayan eleştiriler, saydırmalar. İsimlerini zikretmeyeceğim pek ünlü (!) sanatçısından ünsüz (!) vatandaşına pek çok kişi “ hainiymiş gibi algılanmak” endişesinden “mıy mıy” ifadelerle “askerimizin yanındayız, şehitlerimize rahmet diliyoruz” ifadelerini kullansalar da medyasız küçük sohbet ortamlarında harekâta dönük zerre miktar destekleri yok. Tek endişeleri var Erdoğan bu operasyondan siyaseten bir şey kazanır mı?</p>
<p>Ben çok akıllı, ilmi olan, savaş stratejilerini, siyaset ve uluslararası ilişkileri bilen biri değilim lakin bir şey biliyorum ki tüm şer güçlerin aleyhimizde olduğu şey bizim için hayırlı olan şeydir. O sebeple bütün ruhumla bağırıyorum “Gâlib et (yarabbi), çünkü bu son ordusudur İslâm’ın”</p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.