Prof. Mustafa Öztürk’ün Çıkmaz Sokağı-3
<p>Mustafa Öztürk nev-i şahsına münhasır olmaktan ziyade bir görüşü temsil eden birisi olduğu için ve bu görüş Öztürk’ün akademisyenlikten istifa etmesi ile son bulmadığından dolayı bu ve buna benzer ehli sünnet dışı anlayışlara ara ara cevap vermek gerektiği düşüncesindeyim. Öztürk İlahiyattan istifa etti ama çalışmalarına eser vererek devam ediyor, tefsir (!) çalışması yapıyor. (Ayetlere ilk önce beşer sözü deyip sonra da bu beşer sözünü tefsir olarak yorumlaması da ayrı bir problemdir. Bu çalışmasına tefsir yerine hadis çalışması deseydi en azından kendisiyle çelişmezdi). Bu demek oluyor ki o bu fikirleri farklı bir platformda dillendirmeye devam edecek. Zaten zat-ı alileri de bu fikirlerinden vazgeçmediğini, sadece tenkitlerden bıktığı için istifa ettiğini söylemişti. Biz de bunu görmezden gelmek istemedik ve yeri geldikçe bu tarz fikirlere cevap vereceğiz.</p>
<p> </p>
<p> Müşrikler, Ashâb-ı Kehf kıssası hakkında Hz. Peygamber’e soru sorduklarında Peygamberimiz (sav), “Allah izin verirse” demeden, “yarın size cevap vereceğim” dedi. Bu sebeple bir süre vahiy kesildi. Bu bir uyarıydı. Nitekim yaklaşık on beş gün sonra vahiy geldiğinde yüce Allah Hz. Peygamber’i şöyle uyarıyordu: “Allah izin verirse demeden hiçbir şey için ‘Şu işi yarın yapacağım’ deme!’ Unuttuğun takdirde rabbini an ve ‘Umarım rabbim bana, doğruya bundan daha yakın yolu gösterir’ de.’’ Bu uyarı ayetinden sonra Peygamberimiz kendisine soru sorulduğunda ‘inşallah’ kelimesini söylemeden ve vahiy gelmeden konuşmadı. Artık kendisine sorulan soruları direk vahyin cevaplamasını bekledi. </p>
<p> </p>
<p> Bu bağlamda Kur’an’a baktığımızda, “yes’elûneke/sana sorarlar” şeklinde, 13 ayet ve 14 kullanım vardır. Bu ayetlerden 7 tanesi Bakara suresinde, 7 tanesi ise diğer surelerde geçmektedir. Bu ayetlerin sebebi nüzullerine bakıldığında birbirinden farklı tarihlerde gelmiştir. Bu ayetler ‘sana sorarlar’ şeklinde başlayıp, ‘de ki’ diye devam etmektedir. Yani ‘soru’ Peygambere soruluyor, cevabını ‘Allah’ veriyor. Bu ayetleri bir araya getirip aşağıda yazdık.</p>
<p> </p>
<p>– “Sana hilal şeklinde doğan ayları sorarlar. De ki” (Bakara 2/189)</p>
<p>– “Sana Allah yolunda neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki” (Bakara 2/215)</p>
<p>– “Sana haram aylarında savaşmanın hükmünü sorarlar. De ki” (Bakara 2/217)</p>
<p>– “Sana içki ve kumarın hükümlerini sorarlar. De ki” (Bakara 2/219)</p>
<p>– “Sana iyilik yolunda ne harcayacaklarını sorarlar. De ki” (Bakara 2/219)</p>
<p>– “Sana yetimler hakkında sorarlar. De ki” (Bakara 2/220)</p>
<p>– “Sana kadınların ay hallerini sorarlar. De ki” (Bakara 2/222)</p>
<p>– “Sana nelerin helal kılındığını sorarlar. De ki” (Maide 5/4)</p>
<p>– “Sana kıyametin ne zaman kopacağını sorarlar. De ki” (Araf 7/187)</p>
<p>– “Sana ganimetlerin hükümlerini sorarlar. De ki” (Enfâl 8/1)</p>
<p>– “Sana ruh hakkında sorarlar. De ki” (İsra 17/85)</p>
<p>– “Sana Zülkarneyn hakkında sorarlar. De ki” (Kehf 18/83)</p>
<p>– “Sana dağlar hakkında sorarlar. De ki” (Tâhâ 20/105)</p>
<p>– “Sana kıyametin ne zaman kopacağını sorarlar. De ki” (Nâziat 79/42)</p>
<p> </p>
<p> Kuran’da böyle başlayan ayetlere Rasulullah (sav) cevap vermedi. Allah’ın cc cevap vermesini bekledi. Allah cc bu sorulara verilen cevabı bir zaman aitmiş gibi cevap vermiyor. Çünkü buradaki 14 yerde sorulan konular zamana ve zemine göre değişmeyen evrensel konulardır. Evrensel konularda sorulan sorulara verilen cevapta evrensel olmalı ki çağları aşsın. Gün ve güncele dair değil, geleceğe de cevap olacak olan bu sorulara verilen cevaplar Rasulullah sav’in 23 yıllık hayatında revize edilmedi, Raşit Halifeler döneminde de revize edilmedi. Selefi Salih’in döneminde de revize edilmedi. Rasulullah, Sahabe, Tabiin ve Tebe-i Tabiin bu konuda Allah’ın kelamına ve evrensel mesajına saygı duymuşken, laik eğitim sistemlerinde, materyalist bilimsel argümanlar ile yetişen ve bu eğitim/ argümanların tesirinden kurtulamamış insanların iddiaları en iyi ihtimalle ancak olsa olsa laf-ü güzaftır (boş laftır). </p>
<p> </p>
<p> ‘Akıl’ denilen şey araç olmaktan çıkıp amaca dönünce insan böyle garip garip konuşur. Akıl vahyi anlama aracıdır, vahyin önüne geçirilmemelidir. Kutsal olan akıl değil, vahiydir. Anlaşılmayan konular ‘inkar’ ile değil, ya bir bilene danışarak ya da zamana bırakılarak öğrenilir. Tersten düşünelim ve Sahabenin de modernistler gibi davrandığını düşünelim. O halde onların ‘bilimsel ayetlerin’ hepsini inkar etmesi beklenirdi. Fakat modernistler gibi nefislerini ilahlaştırmadıkları için bilmedikleri konuları ya Peygambere sorarlardı ya da zamana bırakırlardı. Rabbim, bizleri sahabenin ahlakıyla ahlaklanmayı ve onlar gibi bu dini anlamayı ve yaşamayı nasip etsin. Allahümme amin.</p>
<p> Mücahit GÜLER</p>
Ekleme
Tarihi: 27 Ocak 2021 - Çarşamba
Prof. Mustafa Öztürk’ün Çıkmaz Sokağı-3
<p>Mustafa Öztürk nev-i şahsına münhasır olmaktan ziyade bir görüşü temsil eden birisi olduğu için ve bu görüş Öztürk’ün akademisyenlikten istifa etmesi ile son bulmadığından dolayı bu ve buna benzer ehli sünnet dışı anlayışlara ara ara cevap vermek gerektiği düşüncesindeyim. Öztürk İlahiyattan istifa etti ama çalışmalarına eser vererek devam ediyor, tefsir (!) çalışması yapıyor. (Ayetlere ilk önce beşer sözü deyip sonra da bu beşer sözünü tefsir olarak yorumlaması da ayrı bir problemdir. Bu çalışmasına tefsir yerine hadis çalışması deseydi en azından kendisiyle çelişmezdi). Bu demek oluyor ki o bu fikirleri farklı bir platformda dillendirmeye devam edecek. Zaten zat-ı alileri de bu fikirlerinden vazgeçmediğini, sadece tenkitlerden bıktığı için istifa ettiğini söylemişti. Biz de bunu görmezden gelmek istemedik ve yeri geldikçe bu tarz fikirlere cevap vereceğiz.</p>
<p> </p>
<p> Müşrikler, Ashâb-ı Kehf kıssası hakkında Hz. Peygamber’e soru sorduklarında Peygamberimiz (sav), “Allah izin verirse” demeden, “yarın size cevap vereceğim” dedi. Bu sebeple bir süre vahiy kesildi. Bu bir uyarıydı. Nitekim yaklaşık on beş gün sonra vahiy geldiğinde yüce Allah Hz. Peygamber’i şöyle uyarıyordu: “Allah izin verirse demeden hiçbir şey için ‘Şu işi yarın yapacağım’ deme!’ Unuttuğun takdirde rabbini an ve ‘Umarım rabbim bana, doğruya bundan daha yakın yolu gösterir’ de.’’ Bu uyarı ayetinden sonra Peygamberimiz kendisine soru sorulduğunda ‘inşallah’ kelimesini söylemeden ve vahiy gelmeden konuşmadı. Artık kendisine sorulan soruları direk vahyin cevaplamasını bekledi. </p>
<p> </p>
<p> Bu bağlamda Kur’an’a baktığımızda, “yes’elûneke/sana sorarlar” şeklinde, 13 ayet ve 14 kullanım vardır. Bu ayetlerden 7 tanesi Bakara suresinde, 7 tanesi ise diğer surelerde geçmektedir. Bu ayetlerin sebebi nüzullerine bakıldığında birbirinden farklı tarihlerde gelmiştir. Bu ayetler ‘sana sorarlar’ şeklinde başlayıp, ‘de ki’ diye devam etmektedir. Yani ‘soru’ Peygambere soruluyor, cevabını ‘Allah’ veriyor. Bu ayetleri bir araya getirip aşağıda yazdık.</p>
<p> </p>
<p>– “Sana hilal şeklinde doğan ayları sorarlar. De ki” (Bakara 2/189)</p>
<p>– “Sana Allah yolunda neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki” (Bakara 2/215)</p>
<p>– “Sana haram aylarında savaşmanın hükmünü sorarlar. De ki” (Bakara 2/217)</p>
<p>– “Sana içki ve kumarın hükümlerini sorarlar. De ki” (Bakara 2/219)</p>
<p>– “Sana iyilik yolunda ne harcayacaklarını sorarlar. De ki” (Bakara 2/219)</p>
<p>– “Sana yetimler hakkında sorarlar. De ki” (Bakara 2/220)</p>
<p>– “Sana kadınların ay hallerini sorarlar. De ki” (Bakara 2/222)</p>
<p>– “Sana nelerin helal kılındığını sorarlar. De ki” (Maide 5/4)</p>
<p>– “Sana kıyametin ne zaman kopacağını sorarlar. De ki” (Araf 7/187)</p>
<p>– “Sana ganimetlerin hükümlerini sorarlar. De ki” (Enfâl 8/1)</p>
<p>– “Sana ruh hakkında sorarlar. De ki” (İsra 17/85)</p>
<p>– “Sana Zülkarneyn hakkında sorarlar. De ki” (Kehf 18/83)</p>
<p>– “Sana dağlar hakkında sorarlar. De ki” (Tâhâ 20/105)</p>
<p>– “Sana kıyametin ne zaman kopacağını sorarlar. De ki” (Nâziat 79/42)</p>
<p> </p>
<p> Kuran’da böyle başlayan ayetlere Rasulullah (sav) cevap vermedi. Allah’ın cc cevap vermesini bekledi. Allah cc bu sorulara verilen cevabı bir zaman aitmiş gibi cevap vermiyor. Çünkü buradaki 14 yerde sorulan konular zamana ve zemine göre değişmeyen evrensel konulardır. Evrensel konularda sorulan sorulara verilen cevapta evrensel olmalı ki çağları aşsın. Gün ve güncele dair değil, geleceğe de cevap olacak olan bu sorulara verilen cevaplar Rasulullah sav’in 23 yıllık hayatında revize edilmedi, Raşit Halifeler döneminde de revize edilmedi. Selefi Salih’in döneminde de revize edilmedi. Rasulullah, Sahabe, Tabiin ve Tebe-i Tabiin bu konuda Allah’ın kelamına ve evrensel mesajına saygı duymuşken, laik eğitim sistemlerinde, materyalist bilimsel argümanlar ile yetişen ve bu eğitim/ argümanların tesirinden kurtulamamış insanların iddiaları en iyi ihtimalle ancak olsa olsa laf-ü güzaftır (boş laftır). </p>
<p> </p>
<p> ‘Akıl’ denilen şey araç olmaktan çıkıp amaca dönünce insan böyle garip garip konuşur. Akıl vahyi anlama aracıdır, vahyin önüne geçirilmemelidir. Kutsal olan akıl değil, vahiydir. Anlaşılmayan konular ‘inkar’ ile değil, ya bir bilene danışarak ya da zamana bırakılarak öğrenilir. Tersten düşünelim ve Sahabenin de modernistler gibi davrandığını düşünelim. O halde onların ‘bilimsel ayetlerin’ hepsini inkar etmesi beklenirdi. Fakat modernistler gibi nefislerini ilahlaştırmadıkları için bilmedikleri konuları ya Peygambere sorarlardı ya da zamana bırakırlardı. Rabbim, bizleri sahabenin ahlakıyla ahlaklanmayı ve onlar gibi bu dini anlamayı ve yaşamayı nasip etsin. Allahümme amin.</p>
<p> Mücahit GÜLER</p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.