Z Kuşağı Paradoksu (2)
Z Kuşağı Paradoksu (2)
Bu konuyla ilgili bir yazı paylaşıp devamı olacağını söylemiştim. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim.
Çocuklarımızın topluma örnek olmasını istiyorsak öncelikle kendimiz çocuklarımıza örnek olmalıyız. Ebeveynler çocuklarının süper kahraman olmalarını bekliyor, fakat kendileri de süper kahramanların kovaladığı suçlu kişilikleri temsil ediyor. Bu çelişkinin farkında mıyız?
Çocuk duyduğuna değil gördüğüne bakar, söyleneni değil hissettiğini yaşar. Bundan dolayı çocuklara doğru şeyleri söyleyip yanlış davranışlarımızı yansıttıktan sonra onların doğru davranmalarını bekleyemeyiz.
Çocuklara eşyaya değil, insana değer verilmesi gerektiğini öğretmeliyiz. Çünkü eşya araçtır, insan amaçtır.
Menfaat merkezli değil, insan merkezli çocuklar yetiştirmeliyiz. İnsanın değerini öğretmedikçe çocukların insan gibi davranmasını bekleme hakkımız var mı?
Çocukluk dönemiyle ilgili son bir şey söyleyip bu başlığı geçelim. Ebeveynlerin pedagojik eğitim almasını tavsiye ediyorum. Bu eğitim sağlıklı nesillerin yetişmesine ciddi katkılar sağlayacaktır.
Sağlıklı yetişen çocukların ergenlik dönemi geçişleri kolay olacaktır, başka türlüsü problem doğurmaktan başka bir işe yaramıyor.
ERGENLİK DÖNEMİNE BİRAZ DEĞİNELİM.
Bu dönemin temel probleminin anlaşılmamak olduğunu düşünüyorum. Gençleri anlamak yerine yargılamayı, dinlemek yerine susturma çabalarını artık bırakmalıyız. Onların duygu dünyalarına inip onlarla sağlıklı iletişim becerileri geliştirmeliyiz.
Gençlerin dinden uzaklaşma fikrine pek katılmıyorum. Evet, böyle gençler var. Fakat bunların sayısının çok az olduğunu düşünüyorum. Problemin temelinde başka şeyler olduğunu düşünüyorum.
GÖRDÜĞÜM PROBLEMLER
Yanlış din algısı...
Problemli Müslüman modeli... Hükümetin yaptıkları yanlışları din maskesiyle kapatmaya çalışan hoca ve parti grubu.
Gençler bu yanlışları gördükçe kendilerini dindar gösteren insanlardan uzak durmaya başladılar. Hedeflerinin önünde engel olan şeyin din olduğunu zannettiler.
Bundan dolayı yanlış din algısından dolayı dinden uzaklaşma tercih edildi.
Bir diğer problem din maskesiyle her türlü kötülüğü ve ahlaksızlığı normal gösteren Müslüman profili de gençleri olumsuz açıdan çok ciddi bir şekilde etkiledi.
Bir başka etken de iktidarın yanlışlarını din maskesiyle kapatan din(i)dar kişilerdir.
Her yanlışın üstü din ile kapatılınca gençlerde bu iğrenç durumdan tiksindi ve yanlış gördükleri din ile aralarına mesafe koymayı tercih ettiler. Yani gençler dine karşı değiller, din olarak gösterilen yanlış şeylere karşılar.
Bu olayların neticesinde gençler için artık dinin bir bağlayıcılığı kalmadı. Bir şey bağlayıcı olmayınca ciddiyetini de kaybeder. Bu açıdan gençler dini yaşamak yerine din ile dalga geçmeyi tercih ettiler.
Olaylara bu açıdan bakıldığında gençler mi suçlu oluyor, din(i)dar büyükler mi suçlu oluyor?
DİN İLE İLGİLİ BİR DİĞER PROBLEMSE;
gençlere anlaşılmayan bir dinin anlatılmasıdır.
Mehmet Akif Ersoy'un ifadesiyle "ilhamımızı doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp asrın zihinlerine anlaşılacak şekilde İslam'ı anlatmalıyız."
Gençlerimiz hem dini bilgiden hem dini tecrübeden (yaşantıdan) uzak tutuldu, hem de nefsin hoşuna gidecek, nefsi tahrik edecek şeylerle gençlerin kalpleri ve zihinleri bulandırıldı.
Bu vahim duruma alternatif üretip İslam'ın hakikatleriyle gençleri buluşturacak projeler üretmeliyiz. Gençlerin seviyelerine uygun bir üslup ve usul geliştirmeliyiz.
Anlaşılan ve yaşanılan bir din algısı gençlere aşılayınca gençlerin din ile ilgili çok fazla bir problemlerinin kalacağını düşünmüyorum. Konuyu burada bırakalım, bir sonraki yazımızda kaldığımız yerden devam edeceğiz inşallah.
Selam ve dua ile sağlıcakla kalın.
Mücahit Güler
Ekleme
Tarihi: 30 Kasım 2021 - Salı
Z Kuşağı Paradoksu (2)
Z Kuşağı Paradoksu (2)
Bu konuyla ilgili bir yazı paylaşıp devamı olacağını söylemiştim. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim.
Çocuklarımızın topluma örnek olmasını istiyorsak öncelikle kendimiz çocuklarımıza örnek olmalıyız. Ebeveynler çocuklarının süper kahraman olmalarını bekliyor, fakat kendileri de süper kahramanların kovaladığı suçlu kişilikleri temsil ediyor. Bu çelişkinin farkında mıyız?
Çocuk duyduğuna değil gördüğüne bakar, söyleneni değil hissettiğini yaşar. Bundan dolayı çocuklara doğru şeyleri söyleyip yanlış davranışlarımızı yansıttıktan sonra onların doğru davranmalarını bekleyemeyiz.
Çocuklara eşyaya değil, insana değer verilmesi gerektiğini öğretmeliyiz. Çünkü eşya araçtır, insan amaçtır.
Menfaat merkezli değil, insan merkezli çocuklar yetiştirmeliyiz. İnsanın değerini öğretmedikçe çocukların insan gibi davranmasını bekleme hakkımız var mı?
Çocukluk dönemiyle ilgili son bir şey söyleyip bu başlığı geçelim. Ebeveynlerin pedagojik eğitim almasını tavsiye ediyorum. Bu eğitim sağlıklı nesillerin yetişmesine ciddi katkılar sağlayacaktır.
Sağlıklı yetişen çocukların ergenlik dönemi geçişleri kolay olacaktır, başka türlüsü problem doğurmaktan başka bir işe yaramıyor.
ERGENLİK DÖNEMİNE BİRAZ DEĞİNELİM.
Bu dönemin temel probleminin anlaşılmamak olduğunu düşünüyorum. Gençleri anlamak yerine yargılamayı, dinlemek yerine susturma çabalarını artık bırakmalıyız. Onların duygu dünyalarına inip onlarla sağlıklı iletişim becerileri geliştirmeliyiz.
Gençlerin dinden uzaklaşma fikrine pek katılmıyorum. Evet, böyle gençler var. Fakat bunların sayısının çok az olduğunu düşünüyorum. Problemin temelinde başka şeyler olduğunu düşünüyorum.
GÖRDÜĞÜM PROBLEMLER
Yanlış din algısı...
Problemli Müslüman modeli... Hükümetin yaptıkları yanlışları din maskesiyle kapatmaya çalışan hoca ve parti grubu.
Gençler bu yanlışları gördükçe kendilerini dindar gösteren insanlardan uzak durmaya başladılar. Hedeflerinin önünde engel olan şeyin din olduğunu zannettiler.
Bundan dolayı yanlış din algısından dolayı dinden uzaklaşma tercih edildi.
Bir diğer problem din maskesiyle her türlü kötülüğü ve ahlaksızlığı normal gösteren Müslüman profili de gençleri olumsuz açıdan çok ciddi bir şekilde etkiledi.
Bir başka etken de iktidarın yanlışlarını din maskesiyle kapatan din(i)dar kişilerdir.
Her yanlışın üstü din ile kapatılınca gençlerde bu iğrenç durumdan tiksindi ve yanlış gördükleri din ile aralarına mesafe koymayı tercih ettiler. Yani gençler dine karşı değiller, din olarak gösterilen yanlış şeylere karşılar.
Bu olayların neticesinde gençler için artık dinin bir bağlayıcılığı kalmadı. Bir şey bağlayıcı olmayınca ciddiyetini de kaybeder. Bu açıdan gençler dini yaşamak yerine din ile dalga geçmeyi tercih ettiler.
Olaylara bu açıdan bakıldığında gençler mi suçlu oluyor, din(i)dar büyükler mi suçlu oluyor?
DİN İLE İLGİLİ BİR DİĞER PROBLEMSE;
gençlere anlaşılmayan bir dinin anlatılmasıdır.
Mehmet Akif Ersoy'un ifadesiyle "ilhamımızı doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp asrın zihinlerine anlaşılacak şekilde İslam'ı anlatmalıyız."
Gençlerimiz hem dini bilgiden hem dini tecrübeden (yaşantıdan) uzak tutuldu, hem de nefsin hoşuna gidecek, nefsi tahrik edecek şeylerle gençlerin kalpleri ve zihinleri bulandırıldı.
Bu vahim duruma alternatif üretip İslam'ın hakikatleriyle gençleri buluşturacak projeler üretmeliyiz. Gençlerin seviyelerine uygun bir üslup ve usul geliştirmeliyiz.
Anlaşılan ve yaşanılan bir din algısı gençlere aşılayınca gençlerin din ile ilgili çok fazla bir problemlerinin kalacağını düşünmüyorum. Konuyu burada bırakalım, bir sonraki yazımızda kaldığımız yerden devam edeceğiz inşallah.
Selam ve dua ile sağlıcakla kalın.
Mücahit Güler
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.