İSLÂM BİLİM ADAMLARI İBNÜ’L-ARABÎ
İSLÂM BİLİM ADAMLARI
İBNÜ’L-ARABÎ
Muhyiddin İbnü'l-Arabî (d. 28 Temmuz 1165 Endülüs, Mürsiye- ö. 10 Kasım 1240 Şam)
Muhyiddîn Muhammed bin Ali bin Muhammed el-Arabî el-Hâtimî et-Tâî, Şeyhü'l Ekber
Ailesi Arap Tayy kabilesine mensuptu. Akrabaları arasında tasavvufî bilgilere sahip kimseler vardı. Cömertliği ve hayırseverliğiyle ün kazanmış olan Taî kabilesine mensuptur. Bu kabilenin Arap olması sebebiyle İbn Arabî diye tanınmıştır.
İbnü’l-Arabî sekiz yaşına gelinceye ailesi yanından, Endülüs’ün o sıradaki başşehri olan İşbîliye’ye (Sevilla) göç etmiştir. İşbîliye’de kültür ortamında bulûğ çağlarında bir mânevî işaretle inzivâya çekilip kendi iç âlemindeki hazineleri ortaya çıkarmaya karar vermiştir.
İbnü’l-Arabî el-Fütûḥât’ında, on dört ay kadar süren bu halvet ve riyâzetlerin neticesinde mârifet kapıları kendisine yavaş yavaş açılmaya başladığını söylemiştir.
Endülüs’te bir süre daha kaldıktan sonra çıktığı seyahatte Şam, Bağdad ve Mekke’ye giderek orada bulunan tanınmış âlim ve şeyhlerle tanışmıştır.
İbnü'l-Arabî ile görüşmek isteyen filozof İbn Rüşd, babasından görüşme telebinde bulunmuş ve oğlu ile görüşmelerinde; İbnü’l-Arabî’ye gerçek bilginin akıl yoluyla elde edildiğini savunmuştur. İbnü'l-Arabî ise gerçek bilginin sadece aklımızdan vücuda gelmediğine, böyle bir bilginin daha çok tasavvuf yoluyla, ilham ve keşf yoluyla elde edilebileceğini ileri sürmüştür.
Bu görüşmede; henüz on beş yaşlarında bulunan İbnü’l-Arabî, İbn Rüşd’ün dikkatini çekmiş, İbnü’l-Arabî, felsefî bakış açısıyla tasavvufî bakış açısının mukayesesi bakımından önemli semboller içeren bu görüşmede:
-Filozofun kendisine, “Senin keşif ve feyz-i ilâhîde bulduğun şey mantığın (nazar) bize verdiği şey midir?” diye sorduğunu,
ona hem “evet” hem “hayır” diye cevap verdiğini,
“Bu ‘evet’ ve ‘hayır’ arasında ruhlar yerlerinden, boyunlar cesetlerinden fırlar” deyince İbn Rüşd’ün benzinin sarardığını, titremeye başladığını, birden sanki elli yaş yaşlandığını ve böyle bir bilgini kendisine tanıttığı için Allah’a şükrettiğini el-Fütûḥât’ında bahsetmiştir.
Daha sonra Sufizmi (İslâmi meslek) benimsemiş ve hayatını manevî yola adamıştır. Bu suretle zâhirî ilimlerde yeterli derecede eğitim aldıktan sonra mânevî ilimlerde derinleşmek üzere halvet ve murakabeye daha fazla yönelen İbnü’l-Arabî, 580 (1184) yılında seyrüsülûkünün henüz başında iken bazı tasavvufî makamlara ulaştırılmıştır.
Seyahatleri
İbnü'l-Arabî, 36 yaşında ilk defa İspanya'dan ayrılarak Tunus’a gelmiştir. Tunus'ta bir yıl kalarak Endülüs'e dönmüştür. Babasının ve annesinin ölümünden sonra İspanya’yı ikinci defa terk ederek iki kız kardeşi ile 1195'te Fas’ın Fez şehrine gitmiştir.
Üç yıl sonra İspanya’nın Kurtuba şehrine dönmüştür. 1200 yıllarında İspanya'yı Cebelitarık’tan geçerek tamamen terk emiş, Afrika bölgesindeki bâzı yerleri ziyaret ederek Tunus'tan ayrılmıştır.
Önce Mısır’a, oradan Kudüs’e geçmiştir.
Kudüs’ten yaya olarak Mekke’ye doğru yola çıkmış, Halîl kasabasına uğrayarak Hz. İbrâhim’in kabrini ziyaret etmiş, İbrâhim Camii’nde Hakîm et-Tirmizî’nin eserlerini okumuştur.
Medine’de Peygamber’imizin asv kabrini ziyaret edip Zilhicce 598’de (1202) ) Mekke’ye ulaşmış ve hac etmiştir. Üç yıl Mekke’de yaşamış olan İbnü’l-Arabî orada el-Fütûḥâtü’l-Mekkiyye adlı arapça eseri ilk defa burada kendine ilham edilmiş ve yazmaya başlamıştır.
Mekke'den sonra Suriye, Filistin, Irak ve Anadolu’ya seyahat etmiştir.
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
03.09.2022
Ekleme
Tarihi: 04 Eylül 2022 - Pazar
İSLÂM BİLİM ADAMLARI İBNÜ’L-ARABÎ
İSLÂM BİLİM ADAMLARI
İBNÜ’L-ARABÎ
Muhyiddin İbnü'l-Arabî (d. 28 Temmuz 1165 Endülüs, Mürsiye- ö. 10 Kasım 1240 Şam)
Muhyiddîn Muhammed bin Ali bin Muhammed el-Arabî el-Hâtimî et-Tâî, Şeyhü'l Ekber
Ailesi Arap Tayy kabilesine mensuptu. Akrabaları arasında tasavvufî bilgilere sahip kimseler vardı. Cömertliği ve hayırseverliğiyle ün kazanmış olan Taî kabilesine mensuptur. Bu kabilenin Arap olması sebebiyle İbn Arabî diye tanınmıştır.
İbnü’l-Arabî sekiz yaşına gelinceye ailesi yanından, Endülüs’ün o sıradaki başşehri olan İşbîliye’ye (Sevilla) göç etmiştir. İşbîliye’de kültür ortamında bulûğ çağlarında bir mânevî işaretle inzivâya çekilip kendi iç âlemindeki hazineleri ortaya çıkarmaya karar vermiştir.
İbnü’l-Arabî el-Fütûḥât’ında, on dört ay kadar süren bu halvet ve riyâzetlerin neticesinde mârifet kapıları kendisine yavaş yavaş açılmaya başladığını söylemiştir.
Endülüs’te bir süre daha kaldıktan sonra çıktığı seyahatte Şam, Bağdad ve Mekke’ye giderek orada bulunan tanınmış âlim ve şeyhlerle tanışmıştır.
İbnü'l-Arabî ile görüşmek isteyen filozof İbn Rüşd, babasından görüşme telebinde bulunmuş ve oğlu ile görüşmelerinde; İbnü’l-Arabî’ye gerçek bilginin akıl yoluyla elde edildiğini savunmuştur. İbnü'l-Arabî ise gerçek bilginin sadece aklımızdan vücuda gelmediğine, böyle bir bilginin daha çok tasavvuf yoluyla, ilham ve keşf yoluyla elde edilebileceğini ileri sürmüştür.
Bu görüşmede; henüz on beş yaşlarında bulunan İbnü’l-Arabî, İbn Rüşd’ün dikkatini çekmiş, İbnü’l-Arabî, felsefî bakış açısıyla tasavvufî bakış açısının mukayesesi bakımından önemli semboller içeren bu görüşmede:
-Filozofun kendisine, “Senin keşif ve feyz-i ilâhîde bulduğun şey mantığın (nazar) bize verdiği şey midir?” diye sorduğunu,
ona hem “evet” hem “hayır” diye cevap verdiğini,
“Bu ‘evet’ ve ‘hayır’ arasında ruhlar yerlerinden, boyunlar cesetlerinden fırlar” deyince İbn Rüşd’ün benzinin sarardığını, titremeye başladığını, birden sanki elli yaş yaşlandığını ve böyle bir bilgini kendisine tanıttığı için Allah’a şükrettiğini el-Fütûḥât’ında bahsetmiştir.
Daha sonra Sufizmi (İslâmi meslek) benimsemiş ve hayatını manevî yola adamıştır. Bu suretle zâhirî ilimlerde yeterli derecede eğitim aldıktan sonra mânevî ilimlerde derinleşmek üzere halvet ve murakabeye daha fazla yönelen İbnü’l-Arabî, 580 (1184) yılında seyrüsülûkünün henüz başında iken bazı tasavvufî makamlara ulaştırılmıştır.
Seyahatleri
İbnü'l-Arabî, 36 yaşında ilk defa İspanya'dan ayrılarak Tunus’a gelmiştir. Tunus'ta bir yıl kalarak Endülüs'e dönmüştür. Babasının ve annesinin ölümünden sonra İspanya’yı ikinci defa terk ederek iki kız kardeşi ile 1195'te Fas’ın Fez şehrine gitmiştir.
Üç yıl sonra İspanya’nın Kurtuba şehrine dönmüştür. 1200 yıllarında İspanya'yı Cebelitarık’tan geçerek tamamen terk emiş, Afrika bölgesindeki bâzı yerleri ziyaret ederek Tunus'tan ayrılmıştır.
Önce Mısır’a, oradan Kudüs’e geçmiştir.
Kudüs’ten yaya olarak Mekke’ye doğru yola çıkmış, Halîl kasabasına uğrayarak Hz. İbrâhim’in kabrini ziyaret etmiş, İbrâhim Camii’nde Hakîm et-Tirmizî’nin eserlerini okumuştur.
Medine’de Peygamber’imizin asv kabrini ziyaret edip Zilhicce 598’de (1202) ) Mekke’ye ulaşmış ve hac etmiştir. Üç yıl Mekke’de yaşamış olan İbnü’l-Arabî orada el-Fütûḥâtü’l-Mekkiyye adlı arapça eseri ilk defa burada kendine ilham edilmiş ve yazmaya başlamıştır.
Mekke'den sonra Suriye, Filistin, Irak ve Anadolu’ya seyahat etmiştir.
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
03.09.2022
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.