Mehmet MEMDOĞLU
Köşe Yazarı
Mehmet MEMDOĞLU
 

Yıkık Merdivenli Ev!...

<p>Kimi insanlar i&ccedil;in kullanılan bir tabir vardır. &ldquo;İsmiyle m&uuml;semma!&rdquo; Bu ifade, Selvi ablayı anlatıyor adeta. Bir selvi kadar narin, bir selvi kadar ince, bir selvi kadar şefkatli, bir selvi kadar g&uuml;zeldir Selvi abla&hellip;</p> <p>Hen&uuml;z on yedi yaşındayken gelin olarak &ccedil;ıkar baba evinden. Ve tabi ki gelin arabasıyla değil, tren ile g&ouml;t&uuml;r&uuml;l&uuml;r yeni yuvasına&hellip;</p> <p>Bir yanı engin kaya par&ccedil;alarından oluşan iki dağın birleştiği, gece kurt ve &ccedil;akal ulumalarının yankılandığı derin bir vadinin, şafakta keklik zikirleriyle inlediği, bir&ccedil;ok kuş t&uuml;r&uuml;n&uuml;n vadideki kovuklarda soluklandığı&hellip; Kekik kokusunun sadece y&ouml;re sakinlerine değil, yaşlı s&ouml;ğ&uuml;t ve iğde ağa&ccedil;larına da nefes aldırdığı Selvi&rsquo;nin yeni evinin bulunduğu k&ouml;y&uuml;, Fırat&rsquo;ın serin ve mavi suları selamlamaktadır&hellip;</p> <p>&Ouml;nceleri hayvancılıkla ge&ccedil;imini sağlayan ailesi, sonraki yıllarda kayısıcılığa y&ouml;nelir. Y&ouml;re halkı, tarihten g&uuml;n&uuml;m&uuml;ze, ziyaret ettiği toprakları bereketlendiren Fırat&rsquo;ın bereketli sularıyla nasiplenen kayısı &uuml;retimiyle ge&ccedil;imlerini temin ettikleri gibi; &uuml;lke ekonomisine de katkı sunmaktadırlar.</p> <p>Baba ocağının hasreti kor bir ateş gibi yakar y&uuml;reğini Selvi&rsquo;nin. Adettendir, y&ouml;redeki gelinler, dini bayramlarda baba evlerine g&ouml;nderilirler. Selvi&rsquo;de anne ve baba &ouml;zlemini gidereceği i&ccedil;in, dini bayramları iple &ccedil;eker&hellip;</p> <p>Yıllar &ccedil;abucak ge&ccedil;er, &ccedil;oluk &ccedil;ocuğa karışır Selvi. Yakalandığı amansız bir hastalık nedeniyle, yılda bir kez gidebildiği baba evine artık gidemez olur. Bir yandan hastalık, diğer yandan yirmi beş yıllık baba evi hasreti&hellip; Hastalığı yenme noktasında irade sahibidir, gayretlidir, her şeyden &ouml;te inan&ccedil;lıdır; Rabbine sığınır.</p> <p>İnancı ve m&uuml;cadelesinin karşılığını alır Selvi. Kısmen de olsa iyileşir. Yıllardır mahk&ucirc;m olduğu divandan kurtulmuştur. Y&uuml;r&uuml;yebiliyor, torunlarıyla birlikte evlerinin &ccedil;evresinde dolaşabiliyor artık. Bir g&uuml;n oğlu Ahmet&rsquo;e: &ldquo;Oğlum! Beni babamın evine g&ouml;t&uuml;r&uuml;r m&uuml;s&uuml;n?&rdquo; der. Ahmet: &ldquo;Tabi ki. Ne zaman istersen anneciğim&rdquo; dediği an, Selvi: &ldquo;Peki, bu hafta sonu gidelim o zaman&rdquo; dedikten sonra &ccedil;ocukluğuna kadar gidecek olan yolculuğun &ccedil;ıkış hazırlıklarına başlanır&hellip;</p> <p>G&uuml;n ışığıyla birlikte, yıllar &ouml;nce tren ile geldiği yuvasından bu kez ara&ccedil; ile baba evine doğru başlar yolculuk. Sevinci, heyecanı, mutluluğu ve y&uuml;reğinden y&uuml;z&uuml;ne yansıyan o masumiyeti g&ouml;r&uuml;lmeye değerdir. G&ouml;ky&uuml;z&uuml;nde s&uuml;z&uuml;len kuşlar bile eşlik eder kendilerine&hellip;</p> <p>Baba evine yaklaştık&ccedil;a sevin&ccedil; ve heyecanın yerini h&uuml;z&uuml;n kaplamaya başlar. &nbsp;K&ouml;y&uuml;n merasına vardıklarında aracı durdurur, yıllardır &ouml;zlemini &ccedil;ektiği topraklara atar adımlarını. Ahmet, annesinin durumu izlemekle yetinir. Selvi, ağır adımlarla uzaklaşırken ara&ccedil;tan, doya doya teneff&uuml;s eder havayı. Teneff&uuml;s ettiği havada anne ve baba kokusunu da almıştır. Meranın bir zamanlar şırıl şırıl akan &ccedil;eşmeleri kurumuş, ekilip bi&ccedil;ilen o bereketli toprağı &ccedil;oraklaşmıştır. Meraya yakın babasına ait bah&ccedil;edeki elma ağa&ccedil;ları da yoktur artık. Oturduğu yerde koklarken bir avu&ccedil; toprağı, g&ouml;zlerinden inci misali d&ouml;k&uuml;len g&ouml;zyaşları ıslatır avu&ccedil;larını&hellip;</p> <p>Bir s&uuml;re sonra araca d&ouml;ner. Aracın camlarını a&ccedil;masını ve yavaş gitmesini ister oğlundan. K&ouml;y&uuml;n girişine vardıklarında karşılaştığı manzara ve sessizlik, Selvi&rsquo;nin h&uuml;zn&uuml;ne h&uuml;z&uuml;n katmıştır. Yıkılmış evler, dalları yollara sarkmış iğde ağa&ccedil;ları, kurumuş ve devrilmiş ceviz, kavak ve s&ouml;ğ&uuml;t ağa&ccedil;ları&hellip; T&uuml;m bu olumsuzluklara direnen ve h&acirc;l&acirc; musluğundan su akıtan k&ouml;y &ccedil;eşmesi&hellip; Sessizliği bozan tek şey ise bu yaşanmışlıkları dile getirmek istercesine &ccedil;ırpınan kuşlar ve cıvıltıları&hellip;</p> <p>Terk edilmişlik, kimsesizlik ve yalnızlık, baba evinin giriş kapısına k&ouml;pr&uuml; olan merdiveni de k&uuml;st&uuml;rm&uuml;ş, yıllarca ev sakinlerini ve misafirlerini sırtında taşıyan merdiven yıkılmıştır. Sevinci, mutluluğu, h&uuml;zn&uuml;, acıyı bir arada yaşar, karmakarışık duygular i&ccedil;erisindedir Selvi. B&uuml;y&uuml;k bir umut ile geldiği baba evine &ccedil;ıkamaz, baba evinin kapısından geri d&ouml;nmek zorunda kalır.</p> <p>Selvi&rsquo;nin gelin olarak &ccedil;ıktığı baba evinin bulunduğu k&ouml;yde, birbirlerine nazire edercesine &ouml;ten horozlar, &ccedil;itlerinden salıverildiklerinde annelerini emmek i&ccedil;in zıplayan kuzu ve oğlaklar, mis kokulu yemeklerin pişirildiği ocaklar ve bu ocaklardan t&uuml;ten dumanlar yoktur artık. D&uuml;şlediği manzarayla karşılaşamamış olsa da &ouml;zlem duyduğu duyguları tatması, Selvi&rsquo;nin bu ser&uuml;vendeki kazancı olmuştur.</p> <p>Her şey değişmiştir, yer zaman ve mek&acirc;n... Hatta insan&hellip; Değişmeyen tek şey, Selvi&rsquo;nin baba evinde ge&ccedil;irdiği &ccedil;ocukluğu ve hatıraları&hellip;</p> <p>Bir toplumun ge&ccedil;mişi, o toplumu geleceğe ulaştıracak k&ouml;pr&uuml;d&uuml;r. İnsanın ve insanlığın israf edildiği g&uuml;n&uuml;m&uuml;zde, tarihimizi, k&uuml;lt&uuml;r&uuml;m&uuml;z&uuml; ve geleceğimizi israf etmeyelim&hellip;</p> <p>Muhabbetle kalın efendin&hellip;</p>
Ekleme Tarihi: 10 Ekim 2019 - Perşembe

Yıkık Merdivenli Ev!...

<p>Kimi insanlar i&ccedil;in kullanılan bir tabir vardır. &ldquo;İsmiyle m&uuml;semma!&rdquo; Bu ifade, Selvi ablayı anlatıyor adeta. Bir selvi kadar narin, bir selvi kadar ince, bir selvi kadar şefkatli, bir selvi kadar g&uuml;zeldir Selvi abla&hellip;</p> <p>Hen&uuml;z on yedi yaşındayken gelin olarak &ccedil;ıkar baba evinden. Ve tabi ki gelin arabasıyla değil, tren ile g&ouml;t&uuml;r&uuml;l&uuml;r yeni yuvasına&hellip;</p> <p>Bir yanı engin kaya par&ccedil;alarından oluşan iki dağın birleştiği, gece kurt ve &ccedil;akal ulumalarının yankılandığı derin bir vadinin, şafakta keklik zikirleriyle inlediği, bir&ccedil;ok kuş t&uuml;r&uuml;n&uuml;n vadideki kovuklarda soluklandığı&hellip; Kekik kokusunun sadece y&ouml;re sakinlerine değil, yaşlı s&ouml;ğ&uuml;t ve iğde ağa&ccedil;larına da nefes aldırdığı Selvi&rsquo;nin yeni evinin bulunduğu k&ouml;y&uuml;, Fırat&rsquo;ın serin ve mavi suları selamlamaktadır&hellip;</p> <p>&Ouml;nceleri hayvancılıkla ge&ccedil;imini sağlayan ailesi, sonraki yıllarda kayısıcılığa y&ouml;nelir. Y&ouml;re halkı, tarihten g&uuml;n&uuml;m&uuml;ze, ziyaret ettiği toprakları bereketlendiren Fırat&rsquo;ın bereketli sularıyla nasiplenen kayısı &uuml;retimiyle ge&ccedil;imlerini temin ettikleri gibi; &uuml;lke ekonomisine de katkı sunmaktadırlar.</p> <p>Baba ocağının hasreti kor bir ateş gibi yakar y&uuml;reğini Selvi&rsquo;nin. Adettendir, y&ouml;redeki gelinler, dini bayramlarda baba evlerine g&ouml;nderilirler. Selvi&rsquo;de anne ve baba &ouml;zlemini gidereceği i&ccedil;in, dini bayramları iple &ccedil;eker&hellip;</p> <p>Yıllar &ccedil;abucak ge&ccedil;er, &ccedil;oluk &ccedil;ocuğa karışır Selvi. Yakalandığı amansız bir hastalık nedeniyle, yılda bir kez gidebildiği baba evine artık gidemez olur. Bir yandan hastalık, diğer yandan yirmi beş yıllık baba evi hasreti&hellip; Hastalığı yenme noktasında irade sahibidir, gayretlidir, her şeyden &ouml;te inan&ccedil;lıdır; Rabbine sığınır.</p> <p>İnancı ve m&uuml;cadelesinin karşılığını alır Selvi. Kısmen de olsa iyileşir. Yıllardır mahk&ucirc;m olduğu divandan kurtulmuştur. Y&uuml;r&uuml;yebiliyor, torunlarıyla birlikte evlerinin &ccedil;evresinde dolaşabiliyor artık. Bir g&uuml;n oğlu Ahmet&rsquo;e: &ldquo;Oğlum! Beni babamın evine g&ouml;t&uuml;r&uuml;r m&uuml;s&uuml;n?&rdquo; der. Ahmet: &ldquo;Tabi ki. Ne zaman istersen anneciğim&rdquo; dediği an, Selvi: &ldquo;Peki, bu hafta sonu gidelim o zaman&rdquo; dedikten sonra &ccedil;ocukluğuna kadar gidecek olan yolculuğun &ccedil;ıkış hazırlıklarına başlanır&hellip;</p> <p>G&uuml;n ışığıyla birlikte, yıllar &ouml;nce tren ile geldiği yuvasından bu kez ara&ccedil; ile baba evine doğru başlar yolculuk. Sevinci, heyecanı, mutluluğu ve y&uuml;reğinden y&uuml;z&uuml;ne yansıyan o masumiyeti g&ouml;r&uuml;lmeye değerdir. G&ouml;ky&uuml;z&uuml;nde s&uuml;z&uuml;len kuşlar bile eşlik eder kendilerine&hellip;</p> <p>Baba evine yaklaştık&ccedil;a sevin&ccedil; ve heyecanın yerini h&uuml;z&uuml;n kaplamaya başlar. &nbsp;K&ouml;y&uuml;n merasına vardıklarında aracı durdurur, yıllardır &ouml;zlemini &ccedil;ektiği topraklara atar adımlarını. Ahmet, annesinin durumu izlemekle yetinir. Selvi, ağır adımlarla uzaklaşırken ara&ccedil;tan, doya doya teneff&uuml;s eder havayı. Teneff&uuml;s ettiği havada anne ve baba kokusunu da almıştır. Meranın bir zamanlar şırıl şırıl akan &ccedil;eşmeleri kurumuş, ekilip bi&ccedil;ilen o bereketli toprağı &ccedil;oraklaşmıştır. Meraya yakın babasına ait bah&ccedil;edeki elma ağa&ccedil;ları da yoktur artık. Oturduğu yerde koklarken bir avu&ccedil; toprağı, g&ouml;zlerinden inci misali d&ouml;k&uuml;len g&ouml;zyaşları ıslatır avu&ccedil;larını&hellip;</p> <p>Bir s&uuml;re sonra araca d&ouml;ner. Aracın camlarını a&ccedil;masını ve yavaş gitmesini ister oğlundan. K&ouml;y&uuml;n girişine vardıklarında karşılaştığı manzara ve sessizlik, Selvi&rsquo;nin h&uuml;zn&uuml;ne h&uuml;z&uuml;n katmıştır. Yıkılmış evler, dalları yollara sarkmış iğde ağa&ccedil;ları, kurumuş ve devrilmiş ceviz, kavak ve s&ouml;ğ&uuml;t ağa&ccedil;ları&hellip; T&uuml;m bu olumsuzluklara direnen ve h&acirc;l&acirc; musluğundan su akıtan k&ouml;y &ccedil;eşmesi&hellip; Sessizliği bozan tek şey ise bu yaşanmışlıkları dile getirmek istercesine &ccedil;ırpınan kuşlar ve cıvıltıları&hellip;</p> <p>Terk edilmişlik, kimsesizlik ve yalnızlık, baba evinin giriş kapısına k&ouml;pr&uuml; olan merdiveni de k&uuml;st&uuml;rm&uuml;ş, yıllarca ev sakinlerini ve misafirlerini sırtında taşıyan merdiven yıkılmıştır. Sevinci, mutluluğu, h&uuml;zn&uuml;, acıyı bir arada yaşar, karmakarışık duygular i&ccedil;erisindedir Selvi. B&uuml;y&uuml;k bir umut ile geldiği baba evine &ccedil;ıkamaz, baba evinin kapısından geri d&ouml;nmek zorunda kalır.</p> <p>Selvi&rsquo;nin gelin olarak &ccedil;ıktığı baba evinin bulunduğu k&ouml;yde, birbirlerine nazire edercesine &ouml;ten horozlar, &ccedil;itlerinden salıverildiklerinde annelerini emmek i&ccedil;in zıplayan kuzu ve oğlaklar, mis kokulu yemeklerin pişirildiği ocaklar ve bu ocaklardan t&uuml;ten dumanlar yoktur artık. D&uuml;şlediği manzarayla karşılaşamamış olsa da &ouml;zlem duyduğu duyguları tatması, Selvi&rsquo;nin bu ser&uuml;vendeki kazancı olmuştur.</p> <p>Her şey değişmiştir, yer zaman ve mek&acirc;n... Hatta insan&hellip; Değişmeyen tek şey, Selvi&rsquo;nin baba evinde ge&ccedil;irdiği &ccedil;ocukluğu ve hatıraları&hellip;</p> <p>Bir toplumun ge&ccedil;mişi, o toplumu geleceğe ulaştıracak k&ouml;pr&uuml;d&uuml;r. İnsanın ve insanlığın israf edildiği g&uuml;n&uuml;m&uuml;zde, tarihimizi, k&uuml;lt&uuml;r&uuml;m&uuml;z&uuml; ve geleceğimizi israf etmeyelim&hellip;</p> <p>Muhabbetle kalın efendin&hellip;</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.