Cihat, imha değil, inşa hareketidir
Cihat, imha değil, inşa hareketidir
Cihat, farz ibadetlerin en başında yer alır. Kur’an-ı Azimüşşan’da cihatla ilgili 350 küsur ayet vardır.
Bu âyet-i kerimelerden birine meâlen bakalım:
“Ve onlar ile (din-i İslâm düşmanlarıyla) bir fitne kalmayıncaya kadar, (yani yeryüzünden küfür ve şirk zâil oluncaya kadar veya müminler, küffârın hakaret ve zilletinden kurtulup, galip ve aziz oluncaya kadar) ve din tamâmıyla Allah için oluncaya (bâtıl dinler müzmahil ve o dinlerin sâlikleri mağlup ve helak olup gidinceye) kadar cihatta bulunun!
Eğer küfürden vazgeçip Müslüman olurlarsa, muhakkak Allah onların amellerini görür ve hayırlarının mükâfatını verir.” (Enfal / 39)
Peygamber Efendimizin (A.S.M.) cihatla ilgili pek çok hadis-i şerifi vardır. Bunlardan birine bakalım: “İslâm’ın en son zirvesi Allah yolunda cihattır. Bu rütbeye ancak en üstün olanlar ulaşır.” (Câmiü’s-Sağir, hadis no: 4321)
Bütün Müslümanlar, hususan fiilen cihat eden askerler ve emniyet mensupları cihatla ilgili bilgileri edinmelidirler.
Bu konuda bilgi edineceğimiz en güzel kaynak eserlerden biri, “Mir’âtü’l Cihad”dır. Büyük boy 980 sayfa olan bu eserde, dört mezhebe göre cihadın hükümleri ve cihatla ilgili akla gelen bütün meseleler açıklanmıştır.
Bu eserde, cihadın temel gayesinin, İslâm dinini hâkim kılmak olduğu belirtilmiş ve bu husus çok geniş şekilde izah edilmiştir. Eserde şöyle denilmektedir: “(…) İnsanların yaratılış gayesi; hayatın her safhasında Allah’ın emirlerine itaat etmek ve O’na kulluk ve ubudiyette bulunmaktır.
Bu da ancak ilmî, amelî ve edebî sahalarda Kur’ân-ı Hâkim’in ahkâmını hâkim kılmakla mümkündür.
İşte, cihadın asıl gayesi, yeryüzünde kâfirlerin gücünü izale etmek suretiyle âlemde şirk ve küfrü temizlemek ve ahkâm-ı Kur’ân’iyeyi ilmî, amelî ve edebî sahalarda hâkim kılmaktır.
Can, mal, ırz ve vatanı muhafaza ve müdafaa etmek ise; Kur’ân’ın hâkimiyetinden sonra irade edilen tebei bir gayedir.
Zaten Kur’an hâkim olduktan sonra; can, mal, namus ve vatanın muhafazası elbette en mükemmel şekliyle tahakkuk edecektir.” (Mir’âtü’l- Cihâd, s. 605)
Cihat hakikatine yakından bakıldığında görülecektir ki cihat, bir imha değil, inşa hareketidir. Her hususta en güzel model, örnek olan Peygamber Efendimiz (A.S.M.) cihat hususunda da ümmetine rehber olmuş, 27 gazaya başkumandan olarak çıkmış, 57 de seriyye hazırlamıştır.
Mekke’nin fethinden sonraki davranışları insanlık tarihinde mümtaz bir yer almıştır. Amcası Hz. Hamza’yı (R.A.) şehit ede Vahşi’yi, Hz. Hamza’nın ciğerini çıkarıp dişleyen Hind’i bile affetmiş, bütün Mekkelileri bağışladığını bildirmiştir.
Ondan sonraki bütün fatihler, Sevgili Peygamberimizin bu davranışını örnek almışlardır. Hz. Ömer Kudüs’ün fethinden sonra bu şehre girince, Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethedince aynı davranışı sergilemişlerdir.
Cihat neticesinde fethedilen topraklardaki icraatlara bakınız, İslâm’ın hâkim olduğu o topraklarda bir tek yıkım, bir tek haksızlık ve zulüm göremezsiniz. Hep imar, hep inşa, hep adaletle muamele…
Müslümanların hükmettiği üç kıtadaki yüz binlerce eserlere bakınız. Bazı akılsız kâfirler Müslümanların eserlerini yıksa, imha etmeye çalışsa da ayakta kalan eserler kör gözlere de İslâm’ın bu muhteşem inşa hareketini göstermektedir.
İspanya’daki El-Hamra Sarayı’na bakınız. Macaristan’daki, Avusturya’daki, Kosova’daki, Bulgaristan’daki, Yunanistan’daki ve daha onlarca memleketlerdeki İslâm mührünün vurulduğu muhteşem eserlere bakınız.
Tarihe bakınız, vicdanlı Batılı tarihçileri, ilim adamlarını konuşturunuz. İslâm’ın hâkim olduğu devirlerde o topraklarda yaşayan bütün insanlar huzur, emniyet, refah ve sükûn içerisinde yaşamamışlar mı?
İşte cihat budur. Gelelim işin yumruk kısmına… Hırsızlara, canilere, gasıplara, canavarlaşmış kimselere, “Elinize sağlık mı?” diyecektiniz.
Şayet askerlerimiz teröristlerin haddini bildirmese, emniyet mensuplarımız hırsızlara, canilere, uyuşturucu tacirlerine, soygunculara haddini bildirmese nasıl huzurla yaşayacaktık…
Bir mücahit taifesi çıksa, İslâm beldelerini gasp edip yağmalayan, milyonlarca masumu katleden şu zalimlere haddini bildirse, hele de yeryüzünde İslâm’ı hâkim kılsa, nasıl olur? İnanın şu dünya güllük gülistanlık olur.
İşte cihat budur… Yani cihat, sade güzelliktir.
Burhan Bozgeyik
Ekleme
Tarihi: 11 Şubat 2022 - Cuma
Cihat, imha değil, inşa hareketidir
Cihat, imha değil, inşa hareketidir
Cihat, farz ibadetlerin en başında yer alır. Kur’an-ı Azimüşşan’da cihatla ilgili 350 küsur ayet vardır.
Bu âyet-i kerimelerden birine meâlen bakalım:
“Ve onlar ile (din-i İslâm düşmanlarıyla) bir fitne kalmayıncaya kadar, (yani yeryüzünden küfür ve şirk zâil oluncaya kadar veya müminler, küffârın hakaret ve zilletinden kurtulup, galip ve aziz oluncaya kadar) ve din tamâmıyla Allah için oluncaya (bâtıl dinler müzmahil ve o dinlerin sâlikleri mağlup ve helak olup gidinceye) kadar cihatta bulunun!
Eğer küfürden vazgeçip Müslüman olurlarsa, muhakkak Allah onların amellerini görür ve hayırlarının mükâfatını verir.” (Enfal / 39)
Peygamber Efendimizin (A.S.M.) cihatla ilgili pek çok hadis-i şerifi vardır. Bunlardan birine bakalım: “İslâm’ın en son zirvesi Allah yolunda cihattır. Bu rütbeye ancak en üstün olanlar ulaşır.” (Câmiü’s-Sağir, hadis no: 4321)
Bütün Müslümanlar, hususan fiilen cihat eden askerler ve emniyet mensupları cihatla ilgili bilgileri edinmelidirler.
Bu konuda bilgi edineceğimiz en güzel kaynak eserlerden biri, “Mir’âtü’l Cihad”dır. Büyük boy 980 sayfa olan bu eserde, dört mezhebe göre cihadın hükümleri ve cihatla ilgili akla gelen bütün meseleler açıklanmıştır.
Bu eserde, cihadın temel gayesinin, İslâm dinini hâkim kılmak olduğu belirtilmiş ve bu husus çok geniş şekilde izah edilmiştir. Eserde şöyle denilmektedir: “(…) İnsanların yaratılış gayesi; hayatın her safhasında Allah’ın emirlerine itaat etmek ve O’na kulluk ve ubudiyette bulunmaktır.
Bu da ancak ilmî, amelî ve edebî sahalarda Kur’ân-ı Hâkim’in ahkâmını hâkim kılmakla mümkündür.
İşte, cihadın asıl gayesi, yeryüzünde kâfirlerin gücünü izale etmek suretiyle âlemde şirk ve küfrü temizlemek ve ahkâm-ı Kur’ân’iyeyi ilmî, amelî ve edebî sahalarda hâkim kılmaktır.
Can, mal, ırz ve vatanı muhafaza ve müdafaa etmek ise; Kur’ân’ın hâkimiyetinden sonra irade edilen tebei bir gayedir.
Zaten Kur’an hâkim olduktan sonra; can, mal, namus ve vatanın muhafazası elbette en mükemmel şekliyle tahakkuk edecektir.” (Mir’âtü’l- Cihâd, s. 605)
Cihat hakikatine yakından bakıldığında görülecektir ki cihat, bir imha değil, inşa hareketidir. Her hususta en güzel model, örnek olan Peygamber Efendimiz (A.S.M.) cihat hususunda da ümmetine rehber olmuş, 27 gazaya başkumandan olarak çıkmış, 57 de seriyye hazırlamıştır.
Mekke’nin fethinden sonraki davranışları insanlık tarihinde mümtaz bir yer almıştır. Amcası Hz. Hamza’yı (R.A.) şehit ede Vahşi’yi, Hz. Hamza’nın ciğerini çıkarıp dişleyen Hind’i bile affetmiş, bütün Mekkelileri bağışladığını bildirmiştir.
Ondan sonraki bütün fatihler, Sevgili Peygamberimizin bu davranışını örnek almışlardır. Hz. Ömer Kudüs’ün fethinden sonra bu şehre girince, Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethedince aynı davranışı sergilemişlerdir.
Cihat neticesinde fethedilen topraklardaki icraatlara bakınız, İslâm’ın hâkim olduğu o topraklarda bir tek yıkım, bir tek haksızlık ve zulüm göremezsiniz. Hep imar, hep inşa, hep adaletle muamele…
Müslümanların hükmettiği üç kıtadaki yüz binlerce eserlere bakınız. Bazı akılsız kâfirler Müslümanların eserlerini yıksa, imha etmeye çalışsa da ayakta kalan eserler kör gözlere de İslâm’ın bu muhteşem inşa hareketini göstermektedir.
İspanya’daki El-Hamra Sarayı’na bakınız. Macaristan’daki, Avusturya’daki, Kosova’daki, Bulgaristan’daki, Yunanistan’daki ve daha onlarca memleketlerdeki İslâm mührünün vurulduğu muhteşem eserlere bakınız.
Tarihe bakınız, vicdanlı Batılı tarihçileri, ilim adamlarını konuşturunuz. İslâm’ın hâkim olduğu devirlerde o topraklarda yaşayan bütün insanlar huzur, emniyet, refah ve sükûn içerisinde yaşamamışlar mı?
İşte cihat budur. Gelelim işin yumruk kısmına… Hırsızlara, canilere, gasıplara, canavarlaşmış kimselere, “Elinize sağlık mı?” diyecektiniz.
Şayet askerlerimiz teröristlerin haddini bildirmese, emniyet mensuplarımız hırsızlara, canilere, uyuşturucu tacirlerine, soygunculara haddini bildirmese nasıl huzurla yaşayacaktık…
Bir mücahit taifesi çıksa, İslâm beldelerini gasp edip yağmalayan, milyonlarca masumu katleden şu zalimlere haddini bildirse, hele de yeryüzünde İslâm’ı hâkim kılsa, nasıl olur? İnanın şu dünya güllük gülistanlık olur.
İşte cihat budur… Yani cihat, sade güzelliktir.
Burhan Bozgeyik
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.