Hedef İki Cihan Saadeti
Hedef İki Cihan Saadeti
Nicedir bende bir alışkanlık olmuş, kitaplarımı imzalarken,
“ Saadet-i dareyn dileğiyle”,
ya da
“iki cihan saadeti dileğiyle” diyorum.
Bu temenni ve dua, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden mülhemdir. En güzel dualardan biri, “Rabbena atina fi’d-dünya haseneten ve fi’l âhireti haseneten vegına azaben-nâr” duasıdır.
Peygamber Efendimizin (A.S.M.) tavsiyesi olan bu duanın dilimizdeki karşılığı şöyledir: “Ey Rabbim, bana dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Cehennem ateşinden muhafaza eyle!”
Şu yaşa geldik, bizi yakinen bilenler de bilir, şahsen benim bu dünyanın malında da, mülkünde de, mevkiinde, makamında da gözüm yok.
Dünyevî makamlar için zerre miktar teşebbüsüm olmadı. Ancak şahsen âhiretin “paşası” olmak isterim. Buna da Sevgili Peygamberimizin tavsiyesine uyarak “talip” olmaktayım.
Bakınız Kâinatın Efendisi (A.S.M.) ne buyuruyor: “Bırak, insanlar iyi ameller işlesinler! Şüphesiz ki cennet yüz derecedir. Her iki derecenin arası ve her iki derece arasındaki mesafe gökle yer arası kadardır.
Firdevs, cennetin en ortası ve en üstün derecesidir. Onun üzerinde Rahman’ın arşı vardır. Cennetin nehirleri oradan fışkırır. Allah’tan istediğiniz zaman Firdevs’i isteyin.” (Camiü’s-Sağîr, hadis no: 4322)
Peygamber Efendimize (A.S.M.) cennette komşu olmanın şerefini bir düşünün. Bu şeref ise ancak takva ile elde edilir. Bakınız Resûl-i Ekrem (A.S.M.) Efendimiz ne buyuruyor: “Dünyada itibar mal ile, âhirette ise şeref ve takvâ iledir.” (a.g.e., hadis no:3816)
Gerek iki cihan saadetini isterken, gerek Firdevs cennetini isterken, tutulacak yol bellidir. Sevgili Peygamberimizin (A.S.M.) izini takip etmek. Yani Kur’an-ı Azimüşşan’a ve Sünnet-i Seniyye’ye sım sıkı sarılmak… İ’lâ-yı Kelimetullah için çalışmak… Cihadı arzulamak ve gereğini yerine getirmek… Şehâdeti istemek…
Bu dünyanın malı ve ünvanı geçicidir. İnsana kabre kadar arkadaşlık eder. Ancak âhiretteki ünvanlar ebedîdir. Bu dünyada hamal olanı, ahirette paşa olarak görebiliriz. İşte asıl kazanç budur. Aklı olan da bunun için çalışmalı…
Bizi yaratan Rabbü’l Âlemin iki cihanda da mesut olmamızın yolunu da göstermiştir. İnzal buyurmuş olduğu suhûf ve kütüp ile Peygamberlerinin dili ile bu saadet yolunu tarif etmiş, anlattırmıştır.
Bu dünyayı sevmemizin iki temel gerekçesi var: 1) Biz bu dünyada Rabbimizin o güzel isimlerinin tecellilerini seyretmekteyiz. 2) Ahiretimiz için ticareti bu dünyada yapmaktayız. Bunun ötesinde dünyanın dünyaya bakan cihetinin bir değeri yoktur.
Bazılarının çok değer verdiği o dünya kıyamet ile harap olacak, toz zerresi haline gelecektir. Bu fâni âleme bel bağlamaya, bütün vakti bu dünyaya vermeye değer mi?
Bu dünya bütün müştemilatıyla Allah’ın mülküdür. Bizi yaratan Rabbimiz bu dünyada yaşayacağımız bir mekân ihsan buyurmuştur.
Biz buna “vatan” diyoruz. Allah-u Teâlâ, hem vatanımıza, hem bütün dünyaya İslâm mührünün vurulmasını istiyor.
Elhamdülillah, kahraman ecdadımız bu vatana İslâm mührünü vurmuş. Her karışı şehit kanıyla sulanmış olan bu vatan bizim müşterek evimizdir.
Namusumuz, malımız ve canımız bu topraklar üzerinde muhafaza olmakta, bu topraklarda huzurla ibadet etmekte, âhiretimiz için ticaretimizi yapmaktayız. Bu bakımdan bu vatanı korumak imanın gereğidir. Onun için, Allah-u Teâlâ bir İslâm yurduna küffarın hücumunda cihat etmeyi farz-ı ayn kılmıştır.
Bu dünya gerçekte misafirhanemizdir. Bu misafirhanede, bu mülkün sahibinin emri dairesinde hareket etmeliyiz. İşte o zaman huzur ve saadetle yaşarız.
Mülkün hakiki sahibinin emirlerine uyarsak, yani haramlardan kaçıp, farzları yerine getirirsek, bu mülkünü İslâm mülkü yapıp, ahkâm-ı İlâhiyi uygulamak için gayret gösterirsek, işte o zaman inşallah ahiret saadetini de kazanırız.
Peygamberlere, şehitlere, sahabelere, evliyalara, asfiyalara, ebrârlara yoldaş oluruz. “Sıratelleziyne en’amde aleyhim” diyor ve Rabbimden bunu ihsan etmesini niyaz ediyorum.
Burhan Bozgeyik
Ekleme
Tarihi: 25 Şubat 2022 - Cuma
Hedef İki Cihan Saadeti
Hedef İki Cihan Saadeti
Nicedir bende bir alışkanlık olmuş, kitaplarımı imzalarken,
“ Saadet-i dareyn dileğiyle”,
ya da
“iki cihan saadeti dileğiyle” diyorum.
Bu temenni ve dua, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden mülhemdir. En güzel dualardan biri, “Rabbena atina fi’d-dünya haseneten ve fi’l âhireti haseneten vegına azaben-nâr” duasıdır.
Peygamber Efendimizin (A.S.M.) tavsiyesi olan bu duanın dilimizdeki karşılığı şöyledir: “Ey Rabbim, bana dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Cehennem ateşinden muhafaza eyle!”
Şu yaşa geldik, bizi yakinen bilenler de bilir, şahsen benim bu dünyanın malında da, mülkünde de, mevkiinde, makamında da gözüm yok.
Dünyevî makamlar için zerre miktar teşebbüsüm olmadı. Ancak şahsen âhiretin “paşası” olmak isterim. Buna da Sevgili Peygamberimizin tavsiyesine uyarak “talip” olmaktayım.
Bakınız Kâinatın Efendisi (A.S.M.) ne buyuruyor: “Bırak, insanlar iyi ameller işlesinler! Şüphesiz ki cennet yüz derecedir. Her iki derecenin arası ve her iki derece arasındaki mesafe gökle yer arası kadardır.
Firdevs, cennetin en ortası ve en üstün derecesidir. Onun üzerinde Rahman’ın arşı vardır. Cennetin nehirleri oradan fışkırır. Allah’tan istediğiniz zaman Firdevs’i isteyin.” (Camiü’s-Sağîr, hadis no: 4322)
Peygamber Efendimize (A.S.M.) cennette komşu olmanın şerefini bir düşünün. Bu şeref ise ancak takva ile elde edilir. Bakınız Resûl-i Ekrem (A.S.M.) Efendimiz ne buyuruyor: “Dünyada itibar mal ile, âhirette ise şeref ve takvâ iledir.” (a.g.e., hadis no:3816)
Gerek iki cihan saadetini isterken, gerek Firdevs cennetini isterken, tutulacak yol bellidir. Sevgili Peygamberimizin (A.S.M.) izini takip etmek. Yani Kur’an-ı Azimüşşan’a ve Sünnet-i Seniyye’ye sım sıkı sarılmak… İ’lâ-yı Kelimetullah için çalışmak… Cihadı arzulamak ve gereğini yerine getirmek… Şehâdeti istemek…
Bu dünyanın malı ve ünvanı geçicidir. İnsana kabre kadar arkadaşlık eder. Ancak âhiretteki ünvanlar ebedîdir. Bu dünyada hamal olanı, ahirette paşa olarak görebiliriz. İşte asıl kazanç budur. Aklı olan da bunun için çalışmalı…
Bizi yaratan Rabbü’l Âlemin iki cihanda da mesut olmamızın yolunu da göstermiştir. İnzal buyurmuş olduğu suhûf ve kütüp ile Peygamberlerinin dili ile bu saadet yolunu tarif etmiş, anlattırmıştır.
Bu dünyayı sevmemizin iki temel gerekçesi var: 1) Biz bu dünyada Rabbimizin o güzel isimlerinin tecellilerini seyretmekteyiz. 2) Ahiretimiz için ticareti bu dünyada yapmaktayız. Bunun ötesinde dünyanın dünyaya bakan cihetinin bir değeri yoktur.
Bazılarının çok değer verdiği o dünya kıyamet ile harap olacak, toz zerresi haline gelecektir. Bu fâni âleme bel bağlamaya, bütün vakti bu dünyaya vermeye değer mi?
Bu dünya bütün müştemilatıyla Allah’ın mülküdür. Bizi yaratan Rabbimiz bu dünyada yaşayacağımız bir mekân ihsan buyurmuştur.
Biz buna “vatan” diyoruz. Allah-u Teâlâ, hem vatanımıza, hem bütün dünyaya İslâm mührünün vurulmasını istiyor.
Elhamdülillah, kahraman ecdadımız bu vatana İslâm mührünü vurmuş. Her karışı şehit kanıyla sulanmış olan bu vatan bizim müşterek evimizdir.
Namusumuz, malımız ve canımız bu topraklar üzerinde muhafaza olmakta, bu topraklarda huzurla ibadet etmekte, âhiretimiz için ticaretimizi yapmaktayız. Bu bakımdan bu vatanı korumak imanın gereğidir. Onun için, Allah-u Teâlâ bir İslâm yurduna küffarın hücumunda cihat etmeyi farz-ı ayn kılmıştır.
Bu dünya gerçekte misafirhanemizdir. Bu misafirhanede, bu mülkün sahibinin emri dairesinde hareket etmeliyiz. İşte o zaman huzur ve saadetle yaşarız.
Mülkün hakiki sahibinin emirlerine uyarsak, yani haramlardan kaçıp, farzları yerine getirirsek, bu mülkünü İslâm mülkü yapıp, ahkâm-ı İlâhiyi uygulamak için gayret gösterirsek, işte o zaman inşallah ahiret saadetini de kazanırız.
Peygamberlere, şehitlere, sahabelere, evliyalara, asfiyalara, ebrârlara yoldaş oluruz. “Sıratelleziyne en’amde aleyhim” diyor ve Rabbimden bunu ihsan etmesini niyaz ediyorum.
Burhan Bozgeyik
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.