Akıl Ve Düşünme Üzerine Bir Deneme
Akıl Ve Düşünme Üzerine Bir Deneme
Bir şeyi düşünme, bir şeyi kavrama ve bir şeyi anlama yetisine akıl denir.
İnsanı diğer canlılardan ayıran, canlı olduğunun şuuruna erdiren şey akıldır. Aklı olmayanın iradesi yoktur. İradesi olmayanın sorumluluğu da olmaz. Bu açıdan baktığımızda aklı ve iradesi olan tek varlık insandır.
Rabbimiz insana akıl ve irade verip insanı önce kendisinden, sonra diğer insanlardan, sonra hayvanlardan, sonra doğadan ve en sonunda da bütün kainattan sorumlu kılmıştır. Akıl ve irade olmadan insan bu sorumlulukları anlayamaz, anlayamadığı içinde sorumluluklarını yerine getiremez.
Sorumlulukları yerine getirmek için aklın varlığı da yetmez, bir de bunu kullanma kabiliyeti de gerekiyor. Yani düşünmeyen, düşünmesini bilmeyen bir insanın aklının olmasının ne önemi var? İnsana akıl veren Rabbimiz, Kuran'da 700'den fazla yerde düşünmekten ve düşünmenin öneminden bahsederek bu konuya dikkat çekmiştir.
Toplumda en çok bilinen ibadetlerin ayetlerini toplasak 200'ü geçmediği halde düşünmeyle ilgili Rabbimiz kitabında çokça zikretmiştir.
Bir şeyin bu kadar tekrar edilmesi onun önemini göstermiyor mu? Kur'an'ın en çok dikkat çektiği konulardan biri "düşünmek" olduğu halde en çok ihmal ettiğimiz konuların başında düşünmek geliyor. Rabbimizin bu kadar önem verdiği bir konuyu herkese tavsiye etmek yerine, insanlara "sen düşünme, biz senin yerine düşünürüz" demeye başladık.
Düşüncesiz, ilgisiz, insanları anlamak yerine yargılayan, İslami anlamak yerine kendi algısına göre yorumlayan bir Müslümanlık türedi.
İnsanların derdiyle dertleneceğimize insanlara dert yükler olduk. Şahsi hatalarımızı düzeltmek yerine insanların bizi alttan almasını bir zorunluluk olarak lanse ettik. Problem belki de bendedir diye hiç düşündük mü?
700 defa düşünmeyi hatırlatan bir kitabımız olduğu halde bir işi yaparken kaç defa düşünüyoruz? Gerçi düşünsek ne olacak ki? Bu topluma düşünme ile duygu arasındaki farkı öğretmedikçe problemler çözülmeyecektir.
Çünkü insanlar duygunun verdiği dürtü ile akıllarına gelen düşüncenin doğruluğunu/yanlışlığını sorgulamak yerine o düşünceyi mutlak kabul veya mutlaka yerine getirilmesi gereken şey olarak yorumluyorlar.
Halbuki düşüncenin de bir usulü vardır. Usulü uymayanın yolu çıkmaz sokağa çıkar. Keşke bu çıkmaz sokağın farkında olsak...
Bu problemi çözmenin temelde iki yolu olduğunu düşünüyorum. Birincisi kaybettiğimiz insani davranışları yeniden kazanmalıyız.
İkincisi ise özümüze yani Kur'an'a dönmeliyiz ve Rabbimizin bizlere yüklediği formata/ayetlere uygun bir hayat yaşamalıyız. Bu ikisi bir bütün olmadıkça bizden bir şey olacağını düşünmüyorum. Çünkü insan olmayan İslam gömleğini ancak kirletir. Bundan dolayı önce insan olalım sonra da Kur'an ve sünnete yönelip İslam'ı yaşayalım.
Mücahit Güler
Ekleme
Tarihi: 12 Ekim 2021 - Salı
Akıl Ve Düşünme Üzerine Bir Deneme
Akıl Ve Düşünme Üzerine Bir Deneme
Bir şeyi düşünme, bir şeyi kavrama ve bir şeyi anlama yetisine akıl denir.
İnsanı diğer canlılardan ayıran, canlı olduğunun şuuruna erdiren şey akıldır. Aklı olmayanın iradesi yoktur. İradesi olmayanın sorumluluğu da olmaz. Bu açıdan baktığımızda aklı ve iradesi olan tek varlık insandır.
Rabbimiz insana akıl ve irade verip insanı önce kendisinden, sonra diğer insanlardan, sonra hayvanlardan, sonra doğadan ve en sonunda da bütün kainattan sorumlu kılmıştır. Akıl ve irade olmadan insan bu sorumlulukları anlayamaz, anlayamadığı içinde sorumluluklarını yerine getiremez.
Sorumlulukları yerine getirmek için aklın varlığı da yetmez, bir de bunu kullanma kabiliyeti de gerekiyor. Yani düşünmeyen, düşünmesini bilmeyen bir insanın aklının olmasının ne önemi var? İnsana akıl veren Rabbimiz, Kuran'da 700'den fazla yerde düşünmekten ve düşünmenin öneminden bahsederek bu konuya dikkat çekmiştir.
Toplumda en çok bilinen ibadetlerin ayetlerini toplasak 200'ü geçmediği halde düşünmeyle ilgili Rabbimiz kitabında çokça zikretmiştir.
Bir şeyin bu kadar tekrar edilmesi onun önemini göstermiyor mu? Kur'an'ın en çok dikkat çektiği konulardan biri "düşünmek" olduğu halde en çok ihmal ettiğimiz konuların başında düşünmek geliyor. Rabbimizin bu kadar önem verdiği bir konuyu herkese tavsiye etmek yerine, insanlara "sen düşünme, biz senin yerine düşünürüz" demeye başladık.
Düşüncesiz, ilgisiz, insanları anlamak yerine yargılayan, İslami anlamak yerine kendi algısına göre yorumlayan bir Müslümanlık türedi.
İnsanların derdiyle dertleneceğimize insanlara dert yükler olduk. Şahsi hatalarımızı düzeltmek yerine insanların bizi alttan almasını bir zorunluluk olarak lanse ettik. Problem belki de bendedir diye hiç düşündük mü?
700 defa düşünmeyi hatırlatan bir kitabımız olduğu halde bir işi yaparken kaç defa düşünüyoruz? Gerçi düşünsek ne olacak ki? Bu topluma düşünme ile duygu arasındaki farkı öğretmedikçe problemler çözülmeyecektir.
Çünkü insanlar duygunun verdiği dürtü ile akıllarına gelen düşüncenin doğruluğunu/yanlışlığını sorgulamak yerine o düşünceyi mutlak kabul veya mutlaka yerine getirilmesi gereken şey olarak yorumluyorlar.
Halbuki düşüncenin de bir usulü vardır. Usulü uymayanın yolu çıkmaz sokağa çıkar. Keşke bu çıkmaz sokağın farkında olsak...
Bu problemi çözmenin temelde iki yolu olduğunu düşünüyorum. Birincisi kaybettiğimiz insani davranışları yeniden kazanmalıyız.
İkincisi ise özümüze yani Kur'an'a dönmeliyiz ve Rabbimizin bizlere yüklediği formata/ayetlere uygun bir hayat yaşamalıyız. Bu ikisi bir bütün olmadıkça bizden bir şey olacağını düşünmüyorum. Çünkü insan olmayan İslam gömleğini ancak kirletir. Bundan dolayı önce insan olalım sonra da Kur'an ve sünnete yönelip İslam'ı yaşayalım.
Mücahit Güler
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.