Mustafa Öztürk’e Gösterilen Duygusal Tepkilerin Analizi
<p>Gündeme oturan Mustafa Öztürk meselesini farklı bir pencereden ele almak istiyorum. Onun hakkında herkes birşeyler söylüyor ama söylenilen şeylere bakıldığında insanlar ‘sözlerini yükseltmek yerine seslerini yükselterek’ haklılığını ispatlamaya çalıştıklarının farkındalar mı? Öztürk’ü dışlayarak ve hakaret ederek itibar suikasti yaptıklarının farkındalar mı? Peki itibar suikasti yapmak ne kadar doğru? Bağırmak, hakaret etmek, itibarsızlaştırmak, linç kampanyası oluşturmak vs bu tarz şeyler insanın haklılığını değil, söyleyecek sözü olmadığı için bir nevi algı operasyonu yaparak, karşı tarafı yıpratmak ve psikolojik şiddet uygulayarak geri adım attırma çabaları olduğunu iyi bilmeliyiz. </p>
<p> Beni az çok tanıyanlar Öztürk ‘zihniyetinde’ olan bir adamın görüşlerini savunmayacağımı ve birbirimize zıt görüşte olduğumuzu iyi bilirler. Böyle davranmamın sebebi ise Maide suresi 6. ayette Rabbimiz buyuruyor ki: “Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin.” Öztürk’ün şahsını değil ama onun zihniyetini sevmiyorum ve nefret ediyorum. Fakat bu durum beni adaletsizce konuşmaya sevk etmemeli. Duygularını kontrol edemeyen dindar kardeşlerime soruyorum. Öztürk’ün sorularına cevap vermeyince onu linç etmek, itibar suikasti yapmak, hakaret etmek dindarlık mı oluyor? Davranışlarımızın şeriate uygun olması gerektiği gibi duygularımızında şeriate uygun olması gerekiyor. Hiç düşündük mü gösterdiğimiz bu duygusal tepkilerimiz ne kadar doğru?</p>
<p> Bu zihniyetin (zihniyet ifadesini bilerek kullanıyorum. Çünkü Öztürk’ün şahsı umrumda bile değil, Öztürk bu saçma fikirlerin ne ilkidir, ne de sonuncusu olacaktır. Bu bir zihniyet meselesidir. Bundan dolayı zihni ön plana çıkarıp dikkat çekmek istiyorum) fikirlerini tek tek ele alıp reddiye vermeyip saldırmak ne kadar doğru ? Adam fikir söylüyor biz susturulsun istiyoruz. Bu tarz konularla alakalı makale, kitap veya ilmi olarak hazırlanması gereken reddiye videolarını olması gereken şekilde yapmıyoruz. Çiviyi çivi söker demişler. Fikre fikirle karşılık verilmeli. Zira zihinlere nakşedilmiş fikirler itibar suikastleri ile çıkartılamaz. Bir fikrin yanlışlığı ilmi açıdan anlatıldığında o fikir çürütülebilir. Gerisi hikaye…. Öztürk’ün savunduğu tarihselcilik, vahiy Allah kelamı değildir gibi görüşleri kritik edilip cevap verilse insanlarda bu soruların cevabını duysa zaten bu tarz insanlara itibar edilmez. Soru soranı susturmak o soruyu duyanların aklındaki şüpheleri siler mi ?</p>
<p> Adam farklı fikir sahibi olmak için emek vermiş efor sarf etmiş! Biz dinimizi savunmak için en az bu insanlar kadar emek verip efor sarf etmiyorsak asıl konu ne olmalı ? Tembelliğimizi din sosuna batırıp sonra da dindarlık maskesiyle süsleyip servis etmek kolay olanı… Zor olanı ise bu adamlardan daha fazla çalışarak mücadele etmektir. Ya da konuyu tersten mi ele alsak…? Acaba Öztürk gibiler konuşmaya devam ederse müslüman camia da içinde bulunduğu durumdan utanıp kendine çeki düzen verir mi? Bunu yapacağımızı zannetmiyorum. Niye mi? Yahudilere içirilen dünya sevgisinden galiba biz de nasiplenmiş. Dünya sevgisi ve ölüm korkusu yüreklerimize öyle bir nakşedilmiş ki mücadele eden kim varsa durdurmaya, susturmaya çalışıyoruz. Karanlığa küfretmeye o kadar çok alıştık ki mum yakmak isteyen kim varsa eline vurup ışığı söndürür olduk, kafasına vurup düşünmesine mani olduk. </p>
<p> Bal arısı her ne kadar insanlara soksa da bal yaptığı için insanlar bal arılarının sokmasını çok fazla dert etmezler. Ama eşek arıları öyle değildir. Hem bal yapmazlar hem de insanlara sokarlar. Bundan dolayı eşek arıları hiç sevilmezler. Öztürk gibi adamlar bal yapmak istediklerini söylüyorlar. “Sadra (gönüle) şifa olmayan sözün satırda yeri yoktur.” demiş İmam Gazali. Onların balının bozuk olduğunu, zehirli olduğunu, kalitesiz olduğunu anlatıp, bunun yerine kaliteli bal yapmamız gerektiği halde her ağzını açana sokmaya çalışıyoruz. Bir de buna din sosu katınca yeme de yanında yat...</p>
<p> Öztürk’ün eleştirilerinde haklı olduğu konular yok mu? Badecilik yapan karaktersiz ve ahlaksız tarikat şeyhlerine, Cübbeli gibi bir yandan uydurma menkıbeler ile halkı uyutup, diğer yandan derin devletin soytarılığını yaparak müslümanları sisteme şikayet eden, halkı arasında kin ve nefret duygusunu yayan, sözde şeyhlere neden bu kadar tepki gösterilmedi? Bunlar medrese mezunu, sarıklı cübbeli olduğu için mi sessiz kalındı? Bu eksikliklerimizi de görmemiz gerekmiyor mu? </p>
<p> Bu adama sövenler yaşantısal laiklik ile inançlarının zedelenme konusunda rahatsız duyuyorlar mı? Bunun gibilere saldırmak ile dindarlık(!) mı yapmış oluyorlar? Örnek verecek olursak Öztürk gibi adamlar 4 kadın ile evliliği kabul etmeyip tek eşliliği savunsalar ne olur biliyor musunuz? Bizim duygusal müslüman mahallesi ayağa kalkar, o kişiye itibar suikasti yaparak yerden yere vurur. Ama tek eşliliği yasallaştıran bu sisteme çıkıpta ağzını dahi açmazlar, tek kelam etmezler. Sebebini ise yukarıda açıklamıştım, tekrar yazayım dünya sevgisi ve ölüm korkusu… Öztürk gibi adamlar tek olduğu için onlara tepki göstermenin bir bedeli olmadığını iyi biliyoruz. Ama sistemin emirlerine karşı çıkmanın bir bedeli olduğu için susuyoruz. Bu ayıpta sanırım bizlere yeter.</p>
<p> Bir de Laik devletten İslam devleti refleksi beklemek bu toplumun sistemsel bozukluğu iyi okuyamadığını göstermiyor mu? Bu yanlış refleksin bir sonucu da demokratik laik bir ülkede böyle konuşma hakkının elinden alınması bu düzende de dine sahip çıkılıyor algısının oluşmasına sebep oluyor. Sonuç ise hem sistem karmaşası yaşanıyor, hem yanlış bir algı oluşuyor, hem de müslümanlar bu dejenere sisteme iyice empoze edilmiş oluyorlar. Şimdi daha mı iyi oldu…? Kanaatimce hiç iyi olmadı, Öztürk’ün susması fikirlerinin susacağı anlamına gelmediğini anlamalıyız ve bununla alakalı gerekli ilmi çalışmaları ve reddiyeleri hızlıca yapmalıyız. Rabbim bizleri gereği gibi amel edenlerden eylesin.</p>
<p>Mücahit GÜLER</p>
Ekleme
Tarihi: 06 Aralık 2020 - Pazar
Mustafa Öztürk’e Gösterilen Duygusal Tepkilerin Analizi
<p>Gündeme oturan Mustafa Öztürk meselesini farklı bir pencereden ele almak istiyorum. Onun hakkında herkes birşeyler söylüyor ama söylenilen şeylere bakıldığında insanlar ‘sözlerini yükseltmek yerine seslerini yükselterek’ haklılığını ispatlamaya çalıştıklarının farkındalar mı? Öztürk’ü dışlayarak ve hakaret ederek itibar suikasti yaptıklarının farkındalar mı? Peki itibar suikasti yapmak ne kadar doğru? Bağırmak, hakaret etmek, itibarsızlaştırmak, linç kampanyası oluşturmak vs bu tarz şeyler insanın haklılığını değil, söyleyecek sözü olmadığı için bir nevi algı operasyonu yaparak, karşı tarafı yıpratmak ve psikolojik şiddet uygulayarak geri adım attırma çabaları olduğunu iyi bilmeliyiz. </p>
<p> Beni az çok tanıyanlar Öztürk ‘zihniyetinde’ olan bir adamın görüşlerini savunmayacağımı ve birbirimize zıt görüşte olduğumuzu iyi bilirler. Böyle davranmamın sebebi ise Maide suresi 6. ayette Rabbimiz buyuruyor ki: “Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin.” Öztürk’ün şahsını değil ama onun zihniyetini sevmiyorum ve nefret ediyorum. Fakat bu durum beni adaletsizce konuşmaya sevk etmemeli. Duygularını kontrol edemeyen dindar kardeşlerime soruyorum. Öztürk’ün sorularına cevap vermeyince onu linç etmek, itibar suikasti yapmak, hakaret etmek dindarlık mı oluyor? Davranışlarımızın şeriate uygun olması gerektiği gibi duygularımızında şeriate uygun olması gerekiyor. Hiç düşündük mü gösterdiğimiz bu duygusal tepkilerimiz ne kadar doğru?</p>
<p> Bu zihniyetin (zihniyet ifadesini bilerek kullanıyorum. Çünkü Öztürk’ün şahsı umrumda bile değil, Öztürk bu saçma fikirlerin ne ilkidir, ne de sonuncusu olacaktır. Bu bir zihniyet meselesidir. Bundan dolayı zihni ön plana çıkarıp dikkat çekmek istiyorum) fikirlerini tek tek ele alıp reddiye vermeyip saldırmak ne kadar doğru ? Adam fikir söylüyor biz susturulsun istiyoruz. Bu tarz konularla alakalı makale, kitap veya ilmi olarak hazırlanması gereken reddiye videolarını olması gereken şekilde yapmıyoruz. Çiviyi çivi söker demişler. Fikre fikirle karşılık verilmeli. Zira zihinlere nakşedilmiş fikirler itibar suikastleri ile çıkartılamaz. Bir fikrin yanlışlığı ilmi açıdan anlatıldığında o fikir çürütülebilir. Gerisi hikaye…. Öztürk’ün savunduğu tarihselcilik, vahiy Allah kelamı değildir gibi görüşleri kritik edilip cevap verilse insanlarda bu soruların cevabını duysa zaten bu tarz insanlara itibar edilmez. Soru soranı susturmak o soruyu duyanların aklındaki şüpheleri siler mi ?</p>
<p> Adam farklı fikir sahibi olmak için emek vermiş efor sarf etmiş! Biz dinimizi savunmak için en az bu insanlar kadar emek verip efor sarf etmiyorsak asıl konu ne olmalı ? Tembelliğimizi din sosuna batırıp sonra da dindarlık maskesiyle süsleyip servis etmek kolay olanı… Zor olanı ise bu adamlardan daha fazla çalışarak mücadele etmektir. Ya da konuyu tersten mi ele alsak…? Acaba Öztürk gibiler konuşmaya devam ederse müslüman camia da içinde bulunduğu durumdan utanıp kendine çeki düzen verir mi? Bunu yapacağımızı zannetmiyorum. Niye mi? Yahudilere içirilen dünya sevgisinden galiba biz de nasiplenmiş. Dünya sevgisi ve ölüm korkusu yüreklerimize öyle bir nakşedilmiş ki mücadele eden kim varsa durdurmaya, susturmaya çalışıyoruz. Karanlığa küfretmeye o kadar çok alıştık ki mum yakmak isteyen kim varsa eline vurup ışığı söndürür olduk, kafasına vurup düşünmesine mani olduk. </p>
<p> Bal arısı her ne kadar insanlara soksa da bal yaptığı için insanlar bal arılarının sokmasını çok fazla dert etmezler. Ama eşek arıları öyle değildir. Hem bal yapmazlar hem de insanlara sokarlar. Bundan dolayı eşek arıları hiç sevilmezler. Öztürk gibi adamlar bal yapmak istediklerini söylüyorlar. “Sadra (gönüle) şifa olmayan sözün satırda yeri yoktur.” demiş İmam Gazali. Onların balının bozuk olduğunu, zehirli olduğunu, kalitesiz olduğunu anlatıp, bunun yerine kaliteli bal yapmamız gerektiği halde her ağzını açana sokmaya çalışıyoruz. Bir de buna din sosu katınca yeme de yanında yat...</p>
<p> Öztürk’ün eleştirilerinde haklı olduğu konular yok mu? Badecilik yapan karaktersiz ve ahlaksız tarikat şeyhlerine, Cübbeli gibi bir yandan uydurma menkıbeler ile halkı uyutup, diğer yandan derin devletin soytarılığını yaparak müslümanları sisteme şikayet eden, halkı arasında kin ve nefret duygusunu yayan, sözde şeyhlere neden bu kadar tepki gösterilmedi? Bunlar medrese mezunu, sarıklı cübbeli olduğu için mi sessiz kalındı? Bu eksikliklerimizi de görmemiz gerekmiyor mu? </p>
<p> Bu adama sövenler yaşantısal laiklik ile inançlarının zedelenme konusunda rahatsız duyuyorlar mı? Bunun gibilere saldırmak ile dindarlık(!) mı yapmış oluyorlar? Örnek verecek olursak Öztürk gibi adamlar 4 kadın ile evliliği kabul etmeyip tek eşliliği savunsalar ne olur biliyor musunuz? Bizim duygusal müslüman mahallesi ayağa kalkar, o kişiye itibar suikasti yaparak yerden yere vurur. Ama tek eşliliği yasallaştıran bu sisteme çıkıpta ağzını dahi açmazlar, tek kelam etmezler. Sebebini ise yukarıda açıklamıştım, tekrar yazayım dünya sevgisi ve ölüm korkusu… Öztürk gibi adamlar tek olduğu için onlara tepki göstermenin bir bedeli olmadığını iyi biliyoruz. Ama sistemin emirlerine karşı çıkmanın bir bedeli olduğu için susuyoruz. Bu ayıpta sanırım bizlere yeter.</p>
<p> Bir de Laik devletten İslam devleti refleksi beklemek bu toplumun sistemsel bozukluğu iyi okuyamadığını göstermiyor mu? Bu yanlış refleksin bir sonucu da demokratik laik bir ülkede böyle konuşma hakkının elinden alınması bu düzende de dine sahip çıkılıyor algısının oluşmasına sebep oluyor. Sonuç ise hem sistem karmaşası yaşanıyor, hem yanlış bir algı oluşuyor, hem de müslümanlar bu dejenere sisteme iyice empoze edilmiş oluyorlar. Şimdi daha mı iyi oldu…? Kanaatimce hiç iyi olmadı, Öztürk’ün susması fikirlerinin susacağı anlamına gelmediğini anlamalıyız ve bununla alakalı gerekli ilmi çalışmaları ve reddiyeleri hızlıca yapmalıyız. Rabbim bizleri gereği gibi amel edenlerden eylesin.</p>
<p>Mücahit GÜLER</p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.