Müebbet Hapis Cezaları İnfaz Edilmeli Mağduriyetler Giderilmelidir
Müebbet Hapis Cezaları İnfaz Edilmeli Mağduriyetler Giderilmelidir
Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) Basın Sözcüsü Mustafa Hacımustafaoğulları, yapmış olduğu açıklama ile 28 Şubat Davası ile ilgili çok önemli konulara değinmiştir. Ülkemizin her 8-10 yılda bir yaşadığı askeri darbelerle yeniden karşılaşmaması için Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ilgili bakanların burada geçen hususlara özel bir önem verdiğini biliyor ve devlet olarak gerekli icraatların derhal yerine getirileceğini dört gözle bekliyoruz.
Her şeyden önce hatırlatmakta yarar gördüğüm bir husus vardır ki bir devlet için olmazsa olmaz denilecek bir konudur. Altını çizmek gereken bu husus şudur: “Bir devletin devlet olabilmesi için suçları kesinleşmiş mahkûmların cezalandırması ve mağdur edilenlerinde haklarının iade edilmesi şarttır”.
28 Şubat Darbe Davası ile ilgili Yargıtay kararını vermiş ve bu karara göre; aralarında Çevik Bir ve Çetin Doğan’ın da bulunduğu 14 generalin rütbelerinin sökülmesine ve müebbet hapis cezası ile tecziyeleri onaylanmıştır. Bununla birlikte üst mahkemenin kararına rağmen cezaların infazının geciktiği görülmektedir.
Dünyanın hiçbir yerinde müebbet hapis cezası alan darbeci askerlerin ellerini kollarını sallayarak gezdiği görülmemiştir. Bu durum darbe yapmaya hevesli askerleri yeni bir darbe için heveslendirmekte ve demokrasiye bağlı olan vatandaşları derinden üzmektedir.
Yargı ve infaz işlemlerinin şakası olmaz ve gerekli ciddiyet ve hassasiyetin gösterilmesi devletin bekası açısından son derece önemlidir. Zira yargılama süreci çok üzün sürmüştür. İlk mahkemeden ağır cezalar almasına rağmen sanık general ve amiraller serbestçe gezip basına açıklama yapma cüretini dahi göstermişlerdir. Nitekim üç yıl gibi uzun bir süre sonunda temyiz mahkemesi nihayet karar verebilmiştir.
Geciken adalet, adalet değildir. Bu çok önemli hususun altını bir kez daha çizmek gerekiyor. Zira yargı kurumları ve infaz savcılıkları, söz konusu suçlular general ve amiral olunca ayrıcalıklı bir tavır içine girmekte ve görevlerini savsaklamaktadır. Bu nedenle müebbet hapis cezası almış darbeci Kenan Evren; gasp ettiği Cumhurbaşkanı makamının kendisine sağladığı avantajları kullanarak eceli ile ölmüş ve devlet töreni ile cenazesi kaldırılmıştır. Elbette böylesine absürt bir durum ancak geri kalmış ülkelere ait acı bir gerçektir.
Şimdi 28 Şubat 1997 darbecilerinin gözyaşlarına bakılmayarak cezalarının bir an önce infaz edilmesi gereklidir. Aksi takdirde milletimizin adalete, devlete ve yargı kurumlarına karşı güveni zayıflayacaktır. Yunanistan’da olduğu gibi yaşına bakılmaksızın darbeci askerler hapse atılmalı ve mahkemelerin haklarında vermiş olduğu cezalar infaz edilmelidir.
28 Şubat davasında, işlenen suçtan doğrudan doğruya zarar görenler, darbeci askerlerin hukuka aykırı olarak ezmek istediği vatandaşlardır. İmam hatip lisesi mezunlarının üniversiteye alınmaması, başörtülü öğrencilerin üniversitede okutulmaması, başörtülü memurların memuriyetten atılması, 28 Şubat darbesini gerçekleştirenlerin ana hedefleri içerisinde yer almıştır.
Ayrıca, 28 Şubat darbe sürecinde, başörtüsü nedeniyle üniversiteden ilişiği kesilen, başörtüsü nedeniyle kamu görevinden atılan, irtica gerekçesiyle ordudan uzaklaştırılan subay ve astsubaylar, bu suçtan doğrudan doğruya zarar görmüşlerdir. Bununla birlikte 25 bankanın hortumlanarak yolsuzluğa alet olması ve zararlarının halka ödetilmesi hala içinde yaşadığımız ekonomik sıkıntıların nedenlerinden bir tanesidir.
Yargıtay kararında darbeden çok ağır bir şekilde etkilenen bu kişileri yani müştekileri yok sayarak; doğrudan doğruya zarar görmedikleri ve bu nedenle davaya katılma haklarının bulunmadığına karar verilmesi, çok büyük bir haksızlıktır. Nitekim Kamu Denetçiliği kurumunun Türkiye Büyük Millet Meclisine ve hükümete gönderdiği kararlarda bu durum ve gerekli işlemler açıkça belirtilmiştir.
28 Şubat sürecinde mağdur edilenler, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum sonucunda bazı haklara kavuşmuş ise de bunların sayısı son derece sınırlı olmuştur. Benim de içinde bulunduğum Yüksek Askeri Şura kararı ile ordudan emekli edilen 1600 civarındaki askere sosyal güvenlik hakları verilmiştir. Fakat sayısı 3000 civarında olan ve aynı suçtan yani eşlerinin başörtülü olmasından dolayı resen emekli edilen kararname mağduru askerlere zırnık dahi verilmemiştir.
Bir hukuk devletinde böylesine içler acısı bir durum meydana gelmez. Ancak her 8-10 yılda bir darbe yaşanan demokrasinin kemale ermediği geri kalmış ülkelerde böylesine yersiz ve hukuksuz durumlar ortaya çıkar.
Hukuksuzluğun boyutunu ifade edebilmek için şu hususu öne sürmek gerekiyor: Bütün dünyada uygulanan benzeri iş hukuku kanunlarına göre; her haksız fesih sonrasında mağdur edilen vatandaşlara tazminat ödendiği, bir gerçektir. Mahkeme kararları ile kesinleşmiş 28 Şubat gibi yolsuzlukların ve büyük hak ihlallerinin yaşandığı durumlarda devletin yapacağı işlem ise çok basittir.
Kanuni hakları bizzat devlet organları tarafından gasp edilen mağdur vatandaşların; yine kanunlar tarafından belirlenmiş kurallar ile maddi hakları aynen iade edilmesi gereklidir. Manevi yıkım ve meydana gelen diğer zararlar ayrı bir konudur. Fakat sayısı ve miktarı belirli maddi zararların devlet tarafından tazmin edilememesi kabul edilemez.
Ayrıca mevcut iktidar mensupları ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapmış olduğu seçim konuşmalarında bu hukuksuzluğun giderilmesi gerektiğini defalarca zikretmişlerdir. Aradan yıllar geçmiş benim gibi birkaç kişi dışında kimsenin mağduriyetlerin giderileceği hakkında bir umudu kalmamıştır.
Fakat ister sağcı ister solcu her kim olursa olsun, hukuksuz bir şekilde işlerine son verilerek mağdur edilen vatandaşların haklarını savunmak gazeteci olarak boynumun borcudur. Ölene kadar bundan vazgeçmeyeceğimin bilinmesini isterim. Mağdur insanlar ise öldükten sonra ruz-i mahşerde bu haksızlığın kat kat fazlasını alacağı; İslam inancının bir gereği olarak ortada durmaktadır.
Son olarak şu husus belirterek Sayın Mustafaoğulları’nın dediği gibi derim ki; “Çıkarılacak bir yasa ile, ya bu kişilerin mahkeme önüne çıkmaları için önleri açılmalı veya haklı oldukları tespit edilenlerin hakları, mahkemelerce göreve dönen Ergenekon, Balyoz, Casusluk davalarında mağdurların hakları ne şekilde verilmiş ise 28 Şubat davası mağdurlarına da verilmelidir”, vesselam…
Dr. Vehbi Kara
Adalet iyilik yardım......
Android için Outlook’u edinin
From: assam-uyeleri@googlegroups.com <assam-uyeleri@googlegroups.com> on behalf of Mail Verification2021 <vehbikara1@hotmail.com>
Sent: Thursday, July 15, 2021 2:10:53 PM
To: ertekin-1965@hotmail.com <ertekin-1965@hotmail.com>; cayropusula@googlegroups.com <cayropusula@googlegroups.com>; ayrıntılı haber <ayrintilihaberiniz@gmail.com>; Recep yazgan AKASYAM HABER <recepyazgan1@gmail.com>; Reşat FİDAN <fidanresat@gmail.com>; mustafa hacımustafaoğulları <m.hacimustafaogullari@hotmail.com>; ASDER <asdergenmer@gmail.com>; assam-uyeleri@googlegroups.com <assam-uyeleri@googlegroups.com>
Subject: Yeni Yazı: Müebbet Hapis Cezaları İnfaz Edilmeli Mağduriyetler Giderilmelidir
Müebbet Hapis Cezaları İnfaz Edilmeli Mağduriyetler Giderilmelidir
Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) Basın Sözcüsü Mustafa Hacımustafaoğulları, yapmış olduğu açıklama ile 28 Şubat Davası ile ilgili çok önemli konulara değinmiştir. Ülkemizin her 8-10 yılda bir yaşadığı askeri darbelerle yeniden karşılaşmaması için Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ilgili bakanların burada geçen hususlara özel bir önem verdiğini biliyor ve devlet olarak gerekli icraatların derhal yerine getirileceğini dört gözle bekliyoruz.
Her şeyden önce hatırlatmakta yarar gördüğüm bir husus vardır ki bir devlet için olmazsa olmaz denilecek bir konudur. Altını çizmek gereken bu husus şudur: “Bir devletin devlet olabilmesi için suçları kesinleşmiş mahkûmların cezalandırması ve mağdur edilenlerinde haklarının iade edilmesi şarttır”.
28 Şubat Darbe Davası ile ilgili Yargıtay kararını vermiş ve bu karara göre; aralarında Çevik Bir ve Çetin Doğan’ın da bulunduğu 14 generalin rütbelerinin sökülmesine ve müebbet hapis cezası ile tecziyeleri onaylanmıştır. Bununla birlikte üst mahkemenin kararına rağmen cezaların infazının geciktiği görülmektedir.
Dünyanın hiçbir yerinde müebbet hapis cezası alan darbeci askerlerin ellerini kollarını sallayarak gezdiği görülmemiştir. Bu durum darbe yapmaya hevesli askerleri yeni bir darbe için heveslendirmekte ve demokrasiye bağlı olan vatandaşları derinden üzmektedir.
Yargı ve infaz işlemlerinin şakası olmaz ve gerekli ciddiyet ve hassasiyetin gösterilmesi devletin bekası açısından son derece önemlidir. Zira yargılama süreci çok üzün sürmüştür. İlk mahkemeden ağır cezalar almasına rağmen sanık general ve amiraller serbestçe gezip basına açıklama yapma cüretini dahi göstermişlerdir. Nitekim üç yıl gibi uzun bir süre sonunda temyiz mahkemesi nihayet karar verebilmiştir.
Geciken adalet, adalet değildir. Bu çok önemli hususun altını bir kez daha çizmek gerekiyor. Zira yargı kurumları ve infaz savcılıkları, söz konusu suçlular general ve amiral olunca ayrıcalıklı bir tavır içine girmekte ve görevlerini savsaklamaktadır. Bu nedenle müebbet hapis cezası almış darbeci Kenan Evren; gasp ettiği Cumhurbaşkanı makamının kendisine sağladığı avantajları kullanarak eceli ile ölmüş ve devlet töreni ile cenazesi kaldırılmıştır. Elbette böylesine absürt bir durum ancak geri kalmış ülkelere ait acı bir gerçektir.
Şimdi 28 Şubat 1997 darbecilerinin gözyaşlarına bakılmayarak cezalarının bir an önce infaz edilmesi gereklidir. Aksi takdirde milletimizin adalete, devlete ve yargı kurumlarına karşı güveni zayıflayacaktır. Yunanistan’da olduğu gibi yaşına bakılmaksızın darbeci askerler hapse atılmalı ve mahkemelerin haklarında vermiş olduğu cezalar infaz edilmelidir.
28 Şubat davasında, işlenen suçtan doğrudan doğruya zarar görenler, darbeci askerlerin hukuka aykırı olarak ezmek istediği vatandaşlardır. İmam hatip lisesi mezunlarının üniversiteye alınmaması, başörtülü öğrencilerin üniversitede okutulmaması, başörtülü memurların memuriyetten atılması, 28 Şubat darbesini gerçekleştirenlerin ana hedefleri içerisinde yer almıştır.
Ayrıca, 28 Şubat darbe sürecinde, başörtüsü nedeniyle üniversiteden ilişiği kesilen, başörtüsü nedeniyle kamu görevinden atılan, irtica gerekçesiyle ordudan uzaklaştırılan subay ve astsubaylar, bu suçtan doğrudan doğruya zarar görmüşlerdir. Bununla birlikte 25 bankanın hortumlanarak yolsuzluğa alet olması ve zararlarının halka ödetilmesi hala içinde yaşadığımız ekonomik sıkıntıların nedenlerinden bir tanesidir.
Yargıtay kararında darbeden çok ağır bir şekilde etkilenen bu kişileri yani müştekileri yok sayarak; doğrudan doğruya zarar görmedikleri ve bu nedenle davaya katılma haklarının bulunmadığına karar verilmesi, çok büyük bir haksızlıktır. Nitekim Kamu Denetçiliği kurumunun Türkiye Büyük Millet Meclisine ve hükümete gönderdiği kararlarda bu durum ve gerekli işlemler açıkça belirtilmiştir.
28 Şubat sürecinde mağdur edilenler, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum sonucunda bazı haklara kavuşmuş ise de bunların sayısı son derece sınırlı olmuştur. Benim de içinde bulunduğum Yüksek Askeri Şura kararı ile ordudan emekli edilen 1600 civarındaki askere sosyal güvenlik hakları verilmiştir. Fakat sayısı 3000 civarında olan ve aynı suçtan yani eşlerinin başörtülü olmasından dolayı resen emekli edilen kararname mağduru askerlere zırnık dahi verilmemiştir.
Bir hukuk devletinde böylesine içler acısı bir durum meydana gelmez. Ancak her 8-10 yılda bir darbe yaşanan demokrasinin kemale ermediği geri kalmış ülkelerde böylesine yersiz ve hukuksuz durumlar ortaya çıkar.
Hukuksuzluğun boyutunu ifade edebilmek için şu hususu öne sürmek gerekiyor: Bütün dünyada uygulanan benzeri iş hukuku kanunlarına göre; her haksız fesih sonrasında mağdur edilen vatandaşlara tazminat ödendiği, bir gerçektir. Mahkeme kararları ile kesinleşmiş 28 Şubat gibi yolsuzlukların ve büyük hak ihlallerinin yaşandığı durumlarda devletin yapacağı işlem ise çok basittir.
Kanuni hakları bizzat devlet organları tarafından gasp edilen mağdur vatandaşların; yine kanunlar tarafından belirlenmiş kurallar ile maddi hakları aynen iade edilmesi gereklidir. Manevi yıkım ve meydana gelen diğer zararlar ayrı bir konudur. Fakat sayısı ve miktarı belirli maddi zararların devlet tarafından tazmin edilememesi kabul edilemez.
Ayrıca mevcut iktidar mensupları ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapmış olduğu seçim konuşmalarında bu hukuksuzluğun giderilmesi gerektiğini defalarca zikretmişlerdir. Aradan yıllar geçmiş benim gibi birkaç kişi dışında kimsenin mağduriyetlerin giderileceği hakkında bir umudu kalmamıştır.
Fakat ister sağcı ister solcu her kim olursa olsun, hukuksuz bir şekilde işlerine son verilerek mağdur edilen vatandaşların haklarını savunmak gazeteci olarak boynumun borcudur. Ölene kadar bundan vazgeçmeyeceğimin bilinmesini isterim. Mağdur insanlar ise öldükten sonra ruz-i mahşerde bu haksızlığın kat kat fazlasını alacağı; İslam inancının bir gereği olarak ortada durmaktadır.
Son olarak şu husus belirterek Sayın Mustafaoğulları’nın dediği gibi derim ki; “Çıkarılacak bir yasa ile, ya bu kişilerin mahkeme önüne çıkmaları için önleri açılmalı veya haklı oldukları tespit edilenlerin hakları, mahkemelerce göreve dönen Ergenekon, Balyoz, Casusluk davalarında mağdurların hakları ne şekilde verilmiş ise 28 Şubat davası mağdurlarına da verilmelidir”, vesselam…
Dr. Vehbi Kara
--
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "ASSAM Dernek Üyeleri" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için assam-uyeleri+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu tartışmayı web'de görüntülemek için https://groups.google.com/d/msgid/assam-uyeleri/AS8PR04MB7942ADFF71CBBAB50CD099D29712940AS8PR04MB7942.eurprd04.prod.outlook.com adresini ziyaret edin.
Ekleme
Tarihi: 15 Temmuz 2021 - Perşembe
Müebbet Hapis Cezaları İnfaz Edilmeli Mağduriyetler Giderilmelidir
Müebbet Hapis Cezaları İnfaz Edilmeli Mağduriyetler Giderilmelidir
Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) Basın Sözcüsü Mustafa Hacımustafaoğulları, yapmış olduğu açıklama ile 28 Şubat Davası ile ilgili çok önemli konulara değinmiştir. Ülkemizin her 8-10 yılda bir yaşadığı askeri darbelerle yeniden karşılaşmaması için Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ilgili bakanların burada geçen hususlara özel bir önem verdiğini biliyor ve devlet olarak gerekli icraatların derhal yerine getirileceğini dört gözle bekliyoruz.
Her şeyden önce hatırlatmakta yarar gördüğüm bir husus vardır ki bir devlet için olmazsa olmaz denilecek bir konudur. Altını çizmek gereken bu husus şudur: “Bir devletin devlet olabilmesi için suçları kesinleşmiş mahkûmların cezalandırması ve mağdur edilenlerinde haklarının iade edilmesi şarttır”.
28 Şubat Darbe Davası ile ilgili Yargıtay kararını vermiş ve bu karara göre; aralarında Çevik Bir ve Çetin Doğan’ın da bulunduğu 14 generalin rütbelerinin sökülmesine ve müebbet hapis cezası ile tecziyeleri onaylanmıştır. Bununla birlikte üst mahkemenin kararına rağmen cezaların infazının geciktiği görülmektedir.
Dünyanın hiçbir yerinde müebbet hapis cezası alan darbeci askerlerin ellerini kollarını sallayarak gezdiği görülmemiştir. Bu durum darbe yapmaya hevesli askerleri yeni bir darbe için heveslendirmekte ve demokrasiye bağlı olan vatandaşları derinden üzmektedir.
Yargı ve infaz işlemlerinin şakası olmaz ve gerekli ciddiyet ve hassasiyetin gösterilmesi devletin bekası açısından son derece önemlidir. Zira yargılama süreci çok üzün sürmüştür. İlk mahkemeden ağır cezalar almasına rağmen sanık general ve amiraller serbestçe gezip basına açıklama yapma cüretini dahi göstermişlerdir. Nitekim üç yıl gibi uzun bir süre sonunda temyiz mahkemesi nihayet karar verebilmiştir.
Geciken adalet, adalet değildir. Bu çok önemli hususun altını bir kez daha çizmek gerekiyor. Zira yargı kurumları ve infaz savcılıkları, söz konusu suçlular general ve amiral olunca ayrıcalıklı bir tavır içine girmekte ve görevlerini savsaklamaktadır. Bu nedenle müebbet hapis cezası almış darbeci Kenan Evren; gasp ettiği Cumhurbaşkanı makamının kendisine sağladığı avantajları kullanarak eceli ile ölmüş ve devlet töreni ile cenazesi kaldırılmıştır. Elbette böylesine absürt bir durum ancak geri kalmış ülkelere ait acı bir gerçektir.
Şimdi 28 Şubat 1997 darbecilerinin gözyaşlarına bakılmayarak cezalarının bir an önce infaz edilmesi gereklidir. Aksi takdirde milletimizin adalete, devlete ve yargı kurumlarına karşı güveni zayıflayacaktır. Yunanistan’da olduğu gibi yaşına bakılmaksızın darbeci askerler hapse atılmalı ve mahkemelerin haklarında vermiş olduğu cezalar infaz edilmelidir.
28 Şubat davasında, işlenen suçtan doğrudan doğruya zarar görenler, darbeci askerlerin hukuka aykırı olarak ezmek istediği vatandaşlardır. İmam hatip lisesi mezunlarının üniversiteye alınmaması, başörtülü öğrencilerin üniversitede okutulmaması, başörtülü memurların memuriyetten atılması, 28 Şubat darbesini gerçekleştirenlerin ana hedefleri içerisinde yer almıştır.
Ayrıca, 28 Şubat darbe sürecinde, başörtüsü nedeniyle üniversiteden ilişiği kesilen, başörtüsü nedeniyle kamu görevinden atılan, irtica gerekçesiyle ordudan uzaklaştırılan subay ve astsubaylar, bu suçtan doğrudan doğruya zarar görmüşlerdir. Bununla birlikte 25 bankanın hortumlanarak yolsuzluğa alet olması ve zararlarının halka ödetilmesi hala içinde yaşadığımız ekonomik sıkıntıların nedenlerinden bir tanesidir.
Yargıtay kararında darbeden çok ağır bir şekilde etkilenen bu kişileri yani müştekileri yok sayarak; doğrudan doğruya zarar görmedikleri ve bu nedenle davaya katılma haklarının bulunmadığına karar verilmesi, çok büyük bir haksızlıktır. Nitekim Kamu Denetçiliği kurumunun Türkiye Büyük Millet Meclisine ve hükümete gönderdiği kararlarda bu durum ve gerekli işlemler açıkça belirtilmiştir.
28 Şubat sürecinde mağdur edilenler, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum sonucunda bazı haklara kavuşmuş ise de bunların sayısı son derece sınırlı olmuştur. Benim de içinde bulunduğum Yüksek Askeri Şura kararı ile ordudan emekli edilen 1600 civarındaki askere sosyal güvenlik hakları verilmiştir. Fakat sayısı 3000 civarında olan ve aynı suçtan yani eşlerinin başörtülü olmasından dolayı resen emekli edilen kararname mağduru askerlere zırnık dahi verilmemiştir.
Bir hukuk devletinde böylesine içler acısı bir durum meydana gelmez. Ancak her 8-10 yılda bir darbe yaşanan demokrasinin kemale ermediği geri kalmış ülkelerde böylesine yersiz ve hukuksuz durumlar ortaya çıkar.
Hukuksuzluğun boyutunu ifade edebilmek için şu hususu öne sürmek gerekiyor: Bütün dünyada uygulanan benzeri iş hukuku kanunlarına göre; her haksız fesih sonrasında mağdur edilen vatandaşlara tazminat ödendiği, bir gerçektir. Mahkeme kararları ile kesinleşmiş 28 Şubat gibi yolsuzlukların ve büyük hak ihlallerinin yaşandığı durumlarda devletin yapacağı işlem ise çok basittir.
Kanuni hakları bizzat devlet organları tarafından gasp edilen mağdur vatandaşların; yine kanunlar tarafından belirlenmiş kurallar ile maddi hakları aynen iade edilmesi gereklidir. Manevi yıkım ve meydana gelen diğer zararlar ayrı bir konudur. Fakat sayısı ve miktarı belirli maddi zararların devlet tarafından tazmin edilememesi kabul edilemez.
Ayrıca mevcut iktidar mensupları ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapmış olduğu seçim konuşmalarında bu hukuksuzluğun giderilmesi gerektiğini defalarca zikretmişlerdir. Aradan yıllar geçmiş benim gibi birkaç kişi dışında kimsenin mağduriyetlerin giderileceği hakkında bir umudu kalmamıştır.
Fakat ister sağcı ister solcu her kim olursa olsun, hukuksuz bir şekilde işlerine son verilerek mağdur edilen vatandaşların haklarını savunmak gazeteci olarak boynumun borcudur. Ölene kadar bundan vazgeçmeyeceğimin bilinmesini isterim. Mağdur insanlar ise öldükten sonra ruz-i mahşerde bu haksızlığın kat kat fazlasını alacağı; İslam inancının bir gereği olarak ortada durmaktadır.
Son olarak şu husus belirterek Sayın Mustafaoğulları’nın dediği gibi derim ki; “Çıkarılacak bir yasa ile, ya bu kişilerin mahkeme önüne çıkmaları için önleri açılmalı veya haklı oldukları tespit edilenlerin hakları, mahkemelerce göreve dönen Ergenekon, Balyoz, Casusluk davalarında mağdurların hakları ne şekilde verilmiş ise 28 Şubat davası mağdurlarına da verilmelidir”, vesselam…
Dr. Vehbi Kara
Adalet iyilik yardım......
Android için Outlook’u edinin
From: assam-uyeleri@googlegroups.com <assam-uyeleri@googlegroups.com> on behalf of Mail Verification2021 <vehbikara1@hotmail.com>
Sent: Thursday, July 15, 2021 2:10:53 PM
To: ertekin-1965@hotmail.com <ertekin-1965@hotmail.com>; cayropusula@googlegroups.com <cayropusula@googlegroups.com>; ayrıntılı haber <ayrintilihaberiniz@gmail.com>; Recep yazgan AKASYAM HABER <recepyazgan1@gmail.com>; Reşat FİDAN <fidanresat@gmail.com>; mustafa hacımustafaoğulları <m.hacimustafaogullari@hotmail.com>; ASDER <asdergenmer@gmail.com>; assam-uyeleri@googlegroups.com <assam-uyeleri@googlegroups.com>
Subject: Yeni Yazı: Müebbet Hapis Cezaları İnfaz Edilmeli Mağduriyetler Giderilmelidir
Müebbet Hapis Cezaları İnfaz Edilmeli Mağduriyetler Giderilmelidir
Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) Basın Sözcüsü Mustafa Hacımustafaoğulları, yapmış olduğu açıklama ile 28 Şubat Davası ile ilgili çok önemli konulara değinmiştir. Ülkemizin her 8-10 yılda bir yaşadığı askeri darbelerle yeniden karşılaşmaması için Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ilgili bakanların burada geçen hususlara özel bir önem verdiğini biliyor ve devlet olarak gerekli icraatların derhal yerine getirileceğini dört gözle bekliyoruz.
Her şeyden önce hatırlatmakta yarar gördüğüm bir husus vardır ki bir devlet için olmazsa olmaz denilecek bir konudur. Altını çizmek gereken bu husus şudur: “Bir devletin devlet olabilmesi için suçları kesinleşmiş mahkûmların cezalandırması ve mağdur edilenlerinde haklarının iade edilmesi şarttır”.
28 Şubat Darbe Davası ile ilgili Yargıtay kararını vermiş ve bu karara göre; aralarında Çevik Bir ve Çetin Doğan’ın da bulunduğu 14 generalin rütbelerinin sökülmesine ve müebbet hapis cezası ile tecziyeleri onaylanmıştır. Bununla birlikte üst mahkemenin kararına rağmen cezaların infazının geciktiği görülmektedir.
Dünyanın hiçbir yerinde müebbet hapis cezası alan darbeci askerlerin ellerini kollarını sallayarak gezdiği görülmemiştir. Bu durum darbe yapmaya hevesli askerleri yeni bir darbe için heveslendirmekte ve demokrasiye bağlı olan vatandaşları derinden üzmektedir.
Yargı ve infaz işlemlerinin şakası olmaz ve gerekli ciddiyet ve hassasiyetin gösterilmesi devletin bekası açısından son derece önemlidir. Zira yargılama süreci çok üzün sürmüştür. İlk mahkemeden ağır cezalar almasına rağmen sanık general ve amiraller serbestçe gezip basına açıklama yapma cüretini dahi göstermişlerdir. Nitekim üç yıl gibi uzun bir süre sonunda temyiz mahkemesi nihayet karar verebilmiştir.
Geciken adalet, adalet değildir. Bu çok önemli hususun altını bir kez daha çizmek gerekiyor. Zira yargı kurumları ve infaz savcılıkları, söz konusu suçlular general ve amiral olunca ayrıcalıklı bir tavır içine girmekte ve görevlerini savsaklamaktadır. Bu nedenle müebbet hapis cezası almış darbeci Kenan Evren; gasp ettiği Cumhurbaşkanı makamının kendisine sağladığı avantajları kullanarak eceli ile ölmüş ve devlet töreni ile cenazesi kaldırılmıştır. Elbette böylesine absürt bir durum ancak geri kalmış ülkelere ait acı bir gerçektir.
Şimdi 28 Şubat 1997 darbecilerinin gözyaşlarına bakılmayarak cezalarının bir an önce infaz edilmesi gereklidir. Aksi takdirde milletimizin adalete, devlete ve yargı kurumlarına karşı güveni zayıflayacaktır. Yunanistan’da olduğu gibi yaşına bakılmaksızın darbeci askerler hapse atılmalı ve mahkemelerin haklarında vermiş olduğu cezalar infaz edilmelidir.
28 Şubat davasında, işlenen suçtan doğrudan doğruya zarar görenler, darbeci askerlerin hukuka aykırı olarak ezmek istediği vatandaşlardır. İmam hatip lisesi mezunlarının üniversiteye alınmaması, başörtülü öğrencilerin üniversitede okutulmaması, başörtülü memurların memuriyetten atılması, 28 Şubat darbesini gerçekleştirenlerin ana hedefleri içerisinde yer almıştır.
Ayrıca, 28 Şubat darbe sürecinde, başörtüsü nedeniyle üniversiteden ilişiği kesilen, başörtüsü nedeniyle kamu görevinden atılan, irtica gerekçesiyle ordudan uzaklaştırılan subay ve astsubaylar, bu suçtan doğrudan doğruya zarar görmüşlerdir. Bununla birlikte 25 bankanın hortumlanarak yolsuzluğa alet olması ve zararlarının halka ödetilmesi hala içinde yaşadığımız ekonomik sıkıntıların nedenlerinden bir tanesidir.
Yargıtay kararında darbeden çok ağır bir şekilde etkilenen bu kişileri yani müştekileri yok sayarak; doğrudan doğruya zarar görmedikleri ve bu nedenle davaya katılma haklarının bulunmadığına karar verilmesi, çok büyük bir haksızlıktır. Nitekim Kamu Denetçiliği kurumunun Türkiye Büyük Millet Meclisine ve hükümete gönderdiği kararlarda bu durum ve gerekli işlemler açıkça belirtilmiştir.
28 Şubat sürecinde mağdur edilenler, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum sonucunda bazı haklara kavuşmuş ise de bunların sayısı son derece sınırlı olmuştur. Benim de içinde bulunduğum Yüksek Askeri Şura kararı ile ordudan emekli edilen 1600 civarındaki askere sosyal güvenlik hakları verilmiştir. Fakat sayısı 3000 civarında olan ve aynı suçtan yani eşlerinin başörtülü olmasından dolayı resen emekli edilen kararname mağduru askerlere zırnık dahi verilmemiştir.
Bir hukuk devletinde böylesine içler acısı bir durum meydana gelmez. Ancak her 8-10 yılda bir darbe yaşanan demokrasinin kemale ermediği geri kalmış ülkelerde böylesine yersiz ve hukuksuz durumlar ortaya çıkar.
Hukuksuzluğun boyutunu ifade edebilmek için şu hususu öne sürmek gerekiyor: Bütün dünyada uygulanan benzeri iş hukuku kanunlarına göre; her haksız fesih sonrasında mağdur edilen vatandaşlara tazminat ödendiği, bir gerçektir. Mahkeme kararları ile kesinleşmiş 28 Şubat gibi yolsuzlukların ve büyük hak ihlallerinin yaşandığı durumlarda devletin yapacağı işlem ise çok basittir.
Kanuni hakları bizzat devlet organları tarafından gasp edilen mağdur vatandaşların; yine kanunlar tarafından belirlenmiş kurallar ile maddi hakları aynen iade edilmesi gereklidir. Manevi yıkım ve meydana gelen diğer zararlar ayrı bir konudur. Fakat sayısı ve miktarı belirli maddi zararların devlet tarafından tazmin edilememesi kabul edilemez.
Ayrıca mevcut iktidar mensupları ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapmış olduğu seçim konuşmalarında bu hukuksuzluğun giderilmesi gerektiğini defalarca zikretmişlerdir. Aradan yıllar geçmiş benim gibi birkaç kişi dışında kimsenin mağduriyetlerin giderileceği hakkında bir umudu kalmamıştır.
Fakat ister sağcı ister solcu her kim olursa olsun, hukuksuz bir şekilde işlerine son verilerek mağdur edilen vatandaşların haklarını savunmak gazeteci olarak boynumun borcudur. Ölene kadar bundan vazgeçmeyeceğimin bilinmesini isterim. Mağdur insanlar ise öldükten sonra ruz-i mahşerde bu haksızlığın kat kat fazlasını alacağı; İslam inancının bir gereği olarak ortada durmaktadır.
Son olarak şu husus belirterek Sayın Mustafaoğulları’nın dediği gibi derim ki; “Çıkarılacak bir yasa ile, ya bu kişilerin mahkeme önüne çıkmaları için önleri açılmalı veya haklı oldukları tespit edilenlerin hakları, mahkemelerce göreve dönen Ergenekon, Balyoz, Casusluk davalarında mağdurların hakları ne şekilde verilmiş ise 28 Şubat davası mağdurlarına da verilmelidir”, vesselam…
Dr. Vehbi Kara
--
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "ASSAM Dernek Üyeleri" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için assam-uyeleri+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu tartışmayı web'de görüntülemek için https://groups.google.com/d/msgid/assam-uyeleri/AS8PR04MB7942ADFF71CBBAB50CD099D29712940AS8PR04MB7942.eurprd04.prod.outlook.com adresini ziyaret edin.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.