Kurtuluş İstiklal ve Bağımsızlık Kavramları
Kurtuluş İstiklal ve Bağımsızlık Kavramları
Türk Yunan Savaşına yıllardan beri “Kurtuluş” veya “İstiklal” savaşı adı veriliyordu. Bu konuda defalarca yazı yazarak ne derece yanlış ve sakıncalı olduğunu dile getirmiş bunun yerine “Milli Mücadele” denilmesinin daha doğru olacağını ifade etmiştim.
Bu konuda bazı güzel gelişmeler oldu. Örneğin 90 yıldan beri kullanılan “Kurtuluş Savaşı” ifadesi yerine “Milli Mücadele” kavramı daha sık kullanılmaya başladı. Zira Yunanistan gibi küçük bir devletten kurtulmak biz Türkler için çirkin bir ifade tarzıydı.
Bu olumlu gelişmeye karşılık devlet büyüklerinden bazıları hala “İstiklal Savaşı” ifadesini kullanmaya devam etmektedir. Bu kullanım şekli de çok yanlıştır. Çünkü “istiklal” kelimesinin en çok kullanıldığı mana “bağımsızlık” anlamındadır. Yunan Savaşı için bu ismi kullanmak “Kurtuluş Savaşı” kavramındaki yanlışlıkla eşdeğer bir tutumdur.
O halde bu kavramların neden kullanıldığını tekrar izah ederek aslında ne manaya geldikleri üzerinde durmaya çalışalım…
Özellikle çok fazla rakı içmekten dolayı beyni sulanmış insanların şunu iyi bilmesi gerekir ki; Türk milleti tarihin hiçbir döneminde esir olmamıştır. Özellikle Müslüman olduktan sonra hükmettiği topraklarda İslam’ın bayraktarlığını yapmıştır. Haçlı ve Moğol istilalarında bu İslam düşmanı ordulara çok ağır darbeler vurarak bağımsız kalmayı başarabilmiştir.
Milli Marşımızdaki şu sözler, bizim gerçek durumumuzu ve daima bağımsız kaldığımızı çok güzel bir şekilde ifade etmektedir: “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım./ Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! / Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım; /Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.”
Şimdi kalkıp böylesine şeref ve gururla dolu bir geçmişi olan bir toplum; küçücük Yunan’a karşı “Kurtuluş/İstiklal Savaşını Kazandık” diyebilir mi? Kurtuluş Savaşı gibi sözler kahraman Türk milletine karşı yapılmış büyük bir cürümdür, çirkinliktir. Keza “istiklaliyetimizi veya bağımsızlığımızı kazandık” demek bundan daha büyük bir yanlışlıktır.
Neredeyse bütün illerimizde “kurtuluş günü” düzenlenip Türk milletini küçük düşürecek törenler yapılmaktadır. Özellikle bazı yağcı ve dalkavuk insanlar; kurtuluş, istiklal ve bağımsızlık kelimelerini kullanarak, kasıtlı olarak bu cesur ve kahraman Türk milleti ile alay etmektedirler.
Ermeni, Rum ve Yahudiler, Müslümanların hâkim olduğu Osmanlı Devletinden ve padişahından kurtuldukları için bağımsızlık günü kutlanmasını isteyebilirler. Fakat Anadolu’yu biz Türklere yurt ve vatan yapan Selçuklu ve Osmanlı hanedanından kurtulmamızı ima eden bu söz ve ifadeler çok yanlıştır.
Kahraman Türk Milletine karşı “kurtuluş/istiklal/bağımsız” kelimesini kullanarak 500 yıldan beri korumamız altında yaşayan küçük toplumları pohpohlamak; aklı başında hiçbir Türk’e yakışmaz.
Biz “İstiklal Savaşımızı sadece Yunan’a karşı yapmadık, İngiliz, Fransız, ve Ermenilerle de savaştık” diyenler çıkabilir. Evet, Sütçü İmam ve Arslan Bey liderliğinde Fransızlarla Maraş, Urfa ve Antep şehirlerinde kahramanca savaşıp bu başörtüsü düşmanlarını topraklarımızdan attık. Kazım Karabekir ve Halit Paşa’nın komutasında katliam yapan Ermenileri bozguna uğrattık. Ethem Bey ile birlikte bazı Kuvai Milliye askerleriyle küçük de olsa İngiliz askerleri ile çatışmaya girerek bu vatanda kalamayacaklarını bu azılı İslam düşmanına gösterdik.
Bütün bu işgal girişimlerine karşılık Mondros Mütarekesi gereğince topraklarımıza girmelerine müsaade ettiğimiz bu devletler ülkemizi tamamıyla işgal edememişlerdir. İşgal ettikleri yerlerde ise çok kısabir süre direnebilmişler sonunda zillet içinde çekilip gitmişlerdir. Ayrıca Batı Anadolu’nun bazı şehirlerini birkaç tabur askerle işgal etmek bağımsızlığımızı kaybettik anlamına gelmez. Bunlara karşı “Kurtuluş Savaşı” yaptık veya “İstiklalimizi kazandık” demek ise çok yanlıştır.
Eğer İngilizlerden bağımsızlığını kazanan ABD gibi olsaydık “Kurtuluş/ İstiklal Savaşı” denilmesinde bir sakınca olmazdı. Nitekim bir çeşit köle durumundaki İrlandalı, Alman, İngiliz ve Fransızlardan meydana gelmiş Amerikan kolonileri 1756-1763 yılları arasında İngiltere'nin Avusturya, Fransa ve Rusya ittifakıyla yaptığı savaşlardan (Yedi Yıl Savaşları) yararlanarak, bağımsızlığını ilan etmesi sonucunda bağımsızlığını kazanmışlardır.
Nitekim savaşın başlarında George Washington, Thomas Jefferson tarafından kaleme alınan ve özgürlük isteklerini dile getiren Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'ni yayınladı (4 Temmuz 1776). Sonradan 4 Temmuz günü ABD bağımsızlık günü olarak kabul edilmiştir.
Altı yıl süren savaş sonunda, George Washington komutasındaki koloni güçleri tarafından yenilgiye uğratılan İngiltere; geri çekilmiş ve 1783 yılında Paris antlaşmasıyla 13 koloninin bağımsızlığını kabul etmiştir. Bağımsızlıklarını ilan eden koloniler, içişlerinde serbest eyaletlerden oluşan Amerika Birleşik Devletleri'ni kurdular (1787). 1789'da Anayasanın tamamlanıp onaylanmasıyla yeni bir ulus ve Amerikan üst kimliği doğmuştur. İşte “Kurtuluş/İstiklal Savaşı” ifadesi Amerikalılara yakışmaktadır. Fakat “ben ezelden beri hür yaşadım hür yaşarım” diyen Türkler için geçerli değildir ve olamaz.
Peki, neden ısrarla “Kurtuluş/İstiklal Savaşı” ifadesini veya “bağımsızlık” kavramını kullanıyorlar? Bunun en makul cevabı şu şekilde olsa gerektir:
Yunan, Ermeni ve Fransız askerlerini bozguna uğratan komutanların çeşitli mahkeme ve idamlarla ortadan kaldırılmasını fırsat bilen bazı gayrimüslim azınlıklar; Türk kimliğine bürünerek Müslümanları ezmek hatta ellerinden gelse yok etmek istemişlerdir. Bunu yapabilmek için İngiltere ile birlikte “Halifelik” kurumunun kaldırılmasını en önemli araçlardan bir tanesi olarak görüyorlardı.
Bu iş için öncelikle bir kurtarıcıya ihtiyaç duyuluyordu. Bu kurtarıcıdan başta halifelik kurumu olmak üzere İslam dinine ait bütün aidiyet ve sembollerinden halas kılması isteniyordu. İşte bu nedenle ısrarla “kurtuluş/istiklal/bağımsızlık” kullanılmasının en basit izahı budur.
Her ne kadar Meclis ve düzenli ordular kurulurken birinci maddede “halifenin esaretten kurtarılması” ifadesi kullanılmış olsa da fırsat ele geçirildiği anda derhal bu söylemden uzaklaşılmış gerçek tavır ve tutum ortaya çıkmıştır.
Ey Türk Kardeşim ve Müslüman Anadolu İnsanı…
Sakın Rum, Yahudi ve Ermeni dönmesi olduğu halde bu vatanı ben kurtardım diyerek yıllarca ensemizde boza pişiren kişilere inanmayınız. Bunlar soyadı kanununu kullanarak geçmişteki gayrimüslim izlerini silmişler ve sahte Türk adlarını kullanarak biz Türkleri aldatmaya çalışmışlardır. Doğruları söyleyen kişileri ise acımasızca asmış ve ortadan kaldırmışlardır.
Biz Türkler tarihin hiçbir döneminde esir olmadık. Daima düşmanı esir ettik. Nerede kaldı “kurtuluş/istiklal” savaşı veya bağımsızlık gibi hakaret içeren söz, tutum ve davranışlar.Büyük Haçlı ve Moğol saldırılarında dahi esir olmadık. Bilakis esir olan Müslüman topluluklara cihangirliğimizle örnek olarak Anadolu topraklarından hepsini temizledik.
Kılıç Arslanlar, Haçlıları nasıl cehenneme göndermiş ise Sultan Baybars Moğol kâfirlerini Ayncalut’ta yok etmiştir. Bu İslam düşmanları bir daha Müslümanlara tecavüz etmeye cüret edememişlerdir.
Son yıllarda Selçuklu Sultanı Alp Arslan, Celalettin Harzemşah, Ertuğrul Gazi, Sultan Osman Gazi ve Oruç Reis gibi yiğit Türk komutanlarının cengaverlik hikayeleri; dizi film şeklinde ortaya konuluyor. Türklerin boyunduruk altına alınamadığını çeşitli senaryolarla film şeklinde göstermeye çalışan gayretli insanlar var. Yaptıkları bu güzel çalışmalar dünyanın her yerinde hayranlıkla Türklerin tarihin derinliklerinden gelen hürriyet ve özgürlük aşklarını bütün dünyaya ispatlamış durumdadırlar.
O halde gayrimüslim azınlıkların ve İslam düşmanlarının biz Türkleri daha fazla aşağılamasına müsaade etmemek için kahraman ecdadımıza yapılan hakaretlere bir son vermek zorundayız. Aksi takdirde ecdadımızı kurtuluş, istiklal ve bağımsızlık gibi kavramlar ile Türkleri küçümseyerek bizleri şanlı geçmişimizden koparmaya çalışan fena insanların tuzağına düşmüş oluruz, vesselam…
Dr Vehbi Kara
Ekleme
Tarihi: 04 Eylül 2021 - Cumartesi
Kurtuluş İstiklal ve Bağımsızlık Kavramları
Kurtuluş İstiklal ve Bağımsızlık Kavramları
Türk Yunan Savaşına yıllardan beri “Kurtuluş” veya “İstiklal” savaşı adı veriliyordu. Bu konuda defalarca yazı yazarak ne derece yanlış ve sakıncalı olduğunu dile getirmiş bunun yerine “Milli Mücadele” denilmesinin daha doğru olacağını ifade etmiştim.
Bu konuda bazı güzel gelişmeler oldu. Örneğin 90 yıldan beri kullanılan “Kurtuluş Savaşı” ifadesi yerine “Milli Mücadele” kavramı daha sık kullanılmaya başladı. Zira Yunanistan gibi küçük bir devletten kurtulmak biz Türkler için çirkin bir ifade tarzıydı.
Bu olumlu gelişmeye karşılık devlet büyüklerinden bazıları hala “İstiklal Savaşı” ifadesini kullanmaya devam etmektedir. Bu kullanım şekli de çok yanlıştır. Çünkü “istiklal” kelimesinin en çok kullanıldığı mana “bağımsızlık” anlamındadır. Yunan Savaşı için bu ismi kullanmak “Kurtuluş Savaşı” kavramındaki yanlışlıkla eşdeğer bir tutumdur.
O halde bu kavramların neden kullanıldığını tekrar izah ederek aslında ne manaya geldikleri üzerinde durmaya çalışalım…
Özellikle çok fazla rakı içmekten dolayı beyni sulanmış insanların şunu iyi bilmesi gerekir ki; Türk milleti tarihin hiçbir döneminde esir olmamıştır. Özellikle Müslüman olduktan sonra hükmettiği topraklarda İslam’ın bayraktarlığını yapmıştır. Haçlı ve Moğol istilalarında bu İslam düşmanı ordulara çok ağır darbeler vurarak bağımsız kalmayı başarabilmiştir.
Milli Marşımızdaki şu sözler, bizim gerçek durumumuzu ve daima bağımsız kaldığımızı çok güzel bir şekilde ifade etmektedir: “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım./ Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! / Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım; /Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.”
Şimdi kalkıp böylesine şeref ve gururla dolu bir geçmişi olan bir toplum; küçücük Yunan’a karşı “Kurtuluş/İstiklal Savaşını Kazandık” diyebilir mi? Kurtuluş Savaşı gibi sözler kahraman Türk milletine karşı yapılmış büyük bir cürümdür, çirkinliktir. Keza “istiklaliyetimizi veya bağımsızlığımızı kazandık” demek bundan daha büyük bir yanlışlıktır.
Neredeyse bütün illerimizde “kurtuluş günü” düzenlenip Türk milletini küçük düşürecek törenler yapılmaktadır. Özellikle bazı yağcı ve dalkavuk insanlar; kurtuluş, istiklal ve bağımsızlık kelimelerini kullanarak, kasıtlı olarak bu cesur ve kahraman Türk milleti ile alay etmektedirler.
Ermeni, Rum ve Yahudiler, Müslümanların hâkim olduğu Osmanlı Devletinden ve padişahından kurtuldukları için bağımsızlık günü kutlanmasını isteyebilirler. Fakat Anadolu’yu biz Türklere yurt ve vatan yapan Selçuklu ve Osmanlı hanedanından kurtulmamızı ima eden bu söz ve ifadeler çok yanlıştır.
Kahraman Türk Milletine karşı “kurtuluş/istiklal/bağımsız” kelimesini kullanarak 500 yıldan beri korumamız altında yaşayan küçük toplumları pohpohlamak; aklı başında hiçbir Türk’e yakışmaz.
Biz “İstiklal Savaşımızı sadece Yunan’a karşı yapmadık, İngiliz, Fransız, ve Ermenilerle de savaştık” diyenler çıkabilir. Evet, Sütçü İmam ve Arslan Bey liderliğinde Fransızlarla Maraş, Urfa ve Antep şehirlerinde kahramanca savaşıp bu başörtüsü düşmanlarını topraklarımızdan attık. Kazım Karabekir ve Halit Paşa’nın komutasında katliam yapan Ermenileri bozguna uğrattık. Ethem Bey ile birlikte bazı Kuvai Milliye askerleriyle küçük de olsa İngiliz askerleri ile çatışmaya girerek bu vatanda kalamayacaklarını bu azılı İslam düşmanına gösterdik.
Bütün bu işgal girişimlerine karşılık Mondros Mütarekesi gereğince topraklarımıza girmelerine müsaade ettiğimiz bu devletler ülkemizi tamamıyla işgal edememişlerdir. İşgal ettikleri yerlerde ise çok kısabir süre direnebilmişler sonunda zillet içinde çekilip gitmişlerdir. Ayrıca Batı Anadolu’nun bazı şehirlerini birkaç tabur askerle işgal etmek bağımsızlığımızı kaybettik anlamına gelmez. Bunlara karşı “Kurtuluş Savaşı” yaptık veya “İstiklalimizi kazandık” demek ise çok yanlıştır.
Eğer İngilizlerden bağımsızlığını kazanan ABD gibi olsaydık “Kurtuluş/ İstiklal Savaşı” denilmesinde bir sakınca olmazdı. Nitekim bir çeşit köle durumundaki İrlandalı, Alman, İngiliz ve Fransızlardan meydana gelmiş Amerikan kolonileri 1756-1763 yılları arasında İngiltere'nin Avusturya, Fransa ve Rusya ittifakıyla yaptığı savaşlardan (Yedi Yıl Savaşları) yararlanarak, bağımsızlığını ilan etmesi sonucunda bağımsızlığını kazanmışlardır.
Nitekim savaşın başlarında George Washington, Thomas Jefferson tarafından kaleme alınan ve özgürlük isteklerini dile getiren Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'ni yayınladı (4 Temmuz 1776). Sonradan 4 Temmuz günü ABD bağımsızlık günü olarak kabul edilmiştir.
Altı yıl süren savaş sonunda, George Washington komutasındaki koloni güçleri tarafından yenilgiye uğratılan İngiltere; geri çekilmiş ve 1783 yılında Paris antlaşmasıyla 13 koloninin bağımsızlığını kabul etmiştir. Bağımsızlıklarını ilan eden koloniler, içişlerinde serbest eyaletlerden oluşan Amerika Birleşik Devletleri'ni kurdular (1787). 1789'da Anayasanın tamamlanıp onaylanmasıyla yeni bir ulus ve Amerikan üst kimliği doğmuştur. İşte “Kurtuluş/İstiklal Savaşı” ifadesi Amerikalılara yakışmaktadır. Fakat “ben ezelden beri hür yaşadım hür yaşarım” diyen Türkler için geçerli değildir ve olamaz.
Peki, neden ısrarla “Kurtuluş/İstiklal Savaşı” ifadesini veya “bağımsızlık” kavramını kullanıyorlar? Bunun en makul cevabı şu şekilde olsa gerektir:
Yunan, Ermeni ve Fransız askerlerini bozguna uğratan komutanların çeşitli mahkeme ve idamlarla ortadan kaldırılmasını fırsat bilen bazı gayrimüslim azınlıklar; Türk kimliğine bürünerek Müslümanları ezmek hatta ellerinden gelse yok etmek istemişlerdir. Bunu yapabilmek için İngiltere ile birlikte “Halifelik” kurumunun kaldırılmasını en önemli araçlardan bir tanesi olarak görüyorlardı.
Bu iş için öncelikle bir kurtarıcıya ihtiyaç duyuluyordu. Bu kurtarıcıdan başta halifelik kurumu olmak üzere İslam dinine ait bütün aidiyet ve sembollerinden halas kılması isteniyordu. İşte bu nedenle ısrarla “kurtuluş/istiklal/bağımsızlık” kullanılmasının en basit izahı budur.
Her ne kadar Meclis ve düzenli ordular kurulurken birinci maddede “halifenin esaretten kurtarılması” ifadesi kullanılmış olsa da fırsat ele geçirildiği anda derhal bu söylemden uzaklaşılmış gerçek tavır ve tutum ortaya çıkmıştır.
Ey Türk Kardeşim ve Müslüman Anadolu İnsanı…
Sakın Rum, Yahudi ve Ermeni dönmesi olduğu halde bu vatanı ben kurtardım diyerek yıllarca ensemizde boza pişiren kişilere inanmayınız. Bunlar soyadı kanununu kullanarak geçmişteki gayrimüslim izlerini silmişler ve sahte Türk adlarını kullanarak biz Türkleri aldatmaya çalışmışlardır. Doğruları söyleyen kişileri ise acımasızca asmış ve ortadan kaldırmışlardır.
Biz Türkler tarihin hiçbir döneminde esir olmadık. Daima düşmanı esir ettik. Nerede kaldı “kurtuluş/istiklal” savaşı veya bağımsızlık gibi hakaret içeren söz, tutum ve davranışlar.Büyük Haçlı ve Moğol saldırılarında dahi esir olmadık. Bilakis esir olan Müslüman topluluklara cihangirliğimizle örnek olarak Anadolu topraklarından hepsini temizledik.
Kılıç Arslanlar, Haçlıları nasıl cehenneme göndermiş ise Sultan Baybars Moğol kâfirlerini Ayncalut’ta yok etmiştir. Bu İslam düşmanları bir daha Müslümanlara tecavüz etmeye cüret edememişlerdir.
Son yıllarda Selçuklu Sultanı Alp Arslan, Celalettin Harzemşah, Ertuğrul Gazi, Sultan Osman Gazi ve Oruç Reis gibi yiğit Türk komutanlarının cengaverlik hikayeleri; dizi film şeklinde ortaya konuluyor. Türklerin boyunduruk altına alınamadığını çeşitli senaryolarla film şeklinde göstermeye çalışan gayretli insanlar var. Yaptıkları bu güzel çalışmalar dünyanın her yerinde hayranlıkla Türklerin tarihin derinliklerinden gelen hürriyet ve özgürlük aşklarını bütün dünyaya ispatlamış durumdadırlar.
O halde gayrimüslim azınlıkların ve İslam düşmanlarının biz Türkleri daha fazla aşağılamasına müsaade etmemek için kahraman ecdadımıza yapılan hakaretlere bir son vermek zorundayız. Aksi takdirde ecdadımızı kurtuluş, istiklal ve bağımsızlık gibi kavramlar ile Türkleri küçümseyerek bizleri şanlı geçmişimizden koparmaya çalışan fena insanların tuzağına düşmüş oluruz, vesselam…
Dr Vehbi Kara
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.