Dr. Vehbi KARA
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi KARA
 

Artık Çocuklarımıza Deli Gömleği Giydirmeyelim

Artık Çocuklarımıza Deli Gömleği Giydirmeyelim Yeni eğitim yılı başladı. Neredeyse bütün medya kuruluşları kovid salgını nedeni ile yapılamayan ve bu sene yapılacak yüz yüze eğitimi konuşuyor. Hâlbuki bundan çok daha önemli bir konu var. Neredeyse hiçbir eğitimcinin dile getirmediği bu konuyu da ben dile getireyim. İlkokuldan başlayarak yüksek okul eğitimine kadar karşılaştığımız en ciddi problem “tek tipçi” eğitimdir. Zavallı çocuklarımıza okula başladıkları ilk günden yüksekokul diploması aldıkları son güne kadar “farklı düşünceye sahip olan insanlara saygı duyma” konusunda gerekli bir eğitim verilmemektedir. Bilakis halifelikle ilgili bir yasa tartışması esnasında meclis kürsüsünden söylemiş olunan “ihtimaldir ki bazı kelleler kesilecektir” sözüne uygun bir şekilde tek partili ve tek tipçi eğitim dayatılmakta özgürlüğü boğan militarist ve otoriter yönetim konusunda güzellemeler yapılmaktadır. Bu hususta bir okulun rektörüne söylemiş olduğum eğitim ile alakalı şu hususu tekrarlamam gerekiyor. “Sayın Rektör. Tek tipçi anlayış ile yetiştirdiğiniz öğrenciler ya devrimci olur ya da darbeci olurlar. Her 8-10 yılda meydana gelen askeri darbelerden bu millet artık yoruldu. Lütfen insan haklarına ve farklı düşüncelere saygı gösterilmesi hususunda yöneticisi olduğunuz bu üniversitede gayret gösterelim” Rektör beyin bana olumsuz ve ters bir cevap vereceğini beklerken ummadığım bir şekilde cevap aldım. “Merak etmeyin. Biz artık ders müfredatına demokrasi dersi koyduk” dedi. Sanki yüksek okul öğrencilerine farklı bir ders konulduğunda her şey güllük gülistanlık olacak. Fakat ben yine de sevindim. Çünkü en azından Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) genel başkanlarının ağzından çıkan her sözün emir hatta tartışılması dahi mümkün olmayan kutsal bir vatani görev olduğunu söyleyen eğitimcilerden farklı bir söylem ve durumla karşılaşmıştım. Evet, ne yazık ki eğitim sistemimiz tek partili yönetime; “özgürlük rejimi ve demokrasi” diyecek kadar akıl ve bilimden uzak bir anlayışı sergilemektedir. Halihazırda bir deli gömleğini bu millete geçirmeye çalışan faşistler bulunmaktadır. Aklı başında hiçbir siyasetçi veya akademisyen “Yahu! durun bu yol bir çıkmaz sokaktır. Canımız ciğerimiz evlatlarımıza “tek partili, militer ve otoriter” yönetimleri sevdirecek şekilde okullarımızda gençlerimizi zehirleyen müfredatı anlatmayın” diyemiyor. Başarıların tamamen bir milletin hakkı olduğu, başarısızlıkların ise devlet yöneticilerine yüklenmesi gereken bir durum olduğunu söyleyecek bir Allah’ın kuluna rastlayamıyoruz. Bunun yerine; tek bir kişiyi ilahlaştıran, başarı ve galibiyeti bir kişiye indirerek küçülten ders kitapları ile karşı karşıya kalıyoruz. Şu acı gerçeği artık kabul etmek zorundayız. Türkiye Cumhuriyeti çok partili hayata geçtiğimiz 1946 yılına kadar; tek partili ve farklı düşüncelere tahammül edemeyen bir yönetim sistemine sahipti. Hatta çok partili yönetim açısından Osmanlı Devleti, neredeyse 70 yıl Cumhuriyetimizden ilerideydi. Mübalağa yapmıyorum. 23 Aralık 1876 yılında İkinci Abdülhamid tarafından Birinci Meşrutiyet ilan edilmişti. Osmanlı Meclis-i Mebusan’ında çok farklı dinden ve siyasi görüşten mebuslar vardı. Nihayet 1946 yılında Batılı devletlerin baskısı ile çok partili hayata geçtik. Fakat bunun sancıları da hileli seçimler nedeni ile 1950 yılına kadar devam etti. Son zamanlarda çok sık ifade edilen “kurucu değerlerimiz” konusunda çok büyük yalanlar ve gerçeklere taban tabana zıt fikirler pervasızca dile getirilmektedir. Örneğin 23 Nisan 1920 Cuma günü Meclisimiz, dualar, Kuran ve Buhari hatimleri ile törenle açılmış iken; bunun aksine seküler, din ve vicdan özgürlüğüne tahammül edilmeyen bir şekilde ifade edilmektedir. İlk ve İkinci Meclisimizde Birinci Gurup, İkinci Gurup, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Türkiye Komünist Partisi, Yeşilordu gibi çok farklı siyasi partiler mevcuttu. “İstiklal mahkemeleri” adı verilen ve “baş üstünde baş ve taş üstünde taş bırakmayan” bir militarist anlayışla bu partilerin hepsi kapatılmıştır. Daha sonra “Serbest Fırka” isimli bir muvazaa yani “danışıklı dövüş” adını verebileceğimiz bir parti yerel seçimlerde başarılı olmuştu. Bu sefer de  “Menemen Olayı” adı verilen ve uyuşturucu müptelası birkaç kişinin organize ettiği anlaşılan kışkırtma sonucunda ikinci çok partili hayata geçiş gayreti de önlenmiştir. Son söz olarak şunu söylemek isterim ki; Ak Parti hükümeti eğitim ve öğretim konusunda büyük bir başarı göstermiştir. Ders kitaplarının ücretsiz dağıtımından tutun da yeni dersliklerin açılmasına kadar fiziki şartlar konusunda hiçbir dönemde yapılmayan gelişmelere şahit olmuş durumdayız. Fakat ders müfredatı, farklılıklara tahammül, özgürlükler ve çoğulcu anlayış noktasında, ne yazık ki aynı başarının gösterildiğini söyleyemem. Kısa bir zaman önce atanan Milli Eğitim Bakanımız Mahmut Özer’e başarılar diliyorum. Din ve vicdan özgürlüğü, çağa uygun müfredat ve çoğulcu anlayış konusunda ciğerparelerimiz olan çocuklarımız daha güzel bir eğitimi hak etmektedirler. Nasıl ki teknolojik gelişmelerde dünyanın en başarılı hamlelerini yapıyoruz; aynı şekilde dünyanın gerisinde kalmayan bir eğitim anlayışını getirmesi için kendisine dua ediyorum, vesselam… Dr. Vehbi Kara          
Ekleme Tarihi: 09 Eylül 2021 - Perşembe

Artık Çocuklarımıza Deli Gömleği Giydirmeyelim

Artık Çocuklarımıza Deli Gömleği Giydirmeyelim Yeni eğitim yılı başladı. Neredeyse bütün medya kuruluşları kovid salgını nedeni ile yapılamayan ve bu sene yapılacak yüz yüze eğitimi konuşuyor. Hâlbuki bundan çok daha önemli bir konu var. Neredeyse hiçbir eğitimcinin dile getirmediği bu konuyu da ben dile getireyim. İlkokuldan başlayarak yüksek okul eğitimine kadar karşılaştığımız en ciddi problem “tek tipçi” eğitimdir. Zavallı çocuklarımıza okula başladıkları ilk günden yüksekokul diploması aldıkları son güne kadar “farklı düşünceye sahip olan insanlara saygı duyma” konusunda gerekli bir eğitim verilmemektedir. Bilakis halifelikle ilgili bir yasa tartışması esnasında meclis kürsüsünden söylemiş olunan “ihtimaldir ki bazı kelleler kesilecektir” sözüne uygun bir şekilde tek partili ve tek tipçi eğitim dayatılmakta özgürlüğü boğan militarist ve otoriter yönetim konusunda güzellemeler yapılmaktadır. Bu hususta bir okulun rektörüne söylemiş olduğum eğitim ile alakalı şu hususu tekrarlamam gerekiyor. “Sayın Rektör. Tek tipçi anlayış ile yetiştirdiğiniz öğrenciler ya devrimci olur ya da darbeci olurlar. Her 8-10 yılda meydana gelen askeri darbelerden bu millet artık yoruldu. Lütfen insan haklarına ve farklı düşüncelere saygı gösterilmesi hususunda yöneticisi olduğunuz bu üniversitede gayret gösterelim” Rektör beyin bana olumsuz ve ters bir cevap vereceğini beklerken ummadığım bir şekilde cevap aldım. “Merak etmeyin. Biz artık ders müfredatına demokrasi dersi koyduk” dedi. Sanki yüksek okul öğrencilerine farklı bir ders konulduğunda her şey güllük gülistanlık olacak. Fakat ben yine de sevindim. Çünkü en azından Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) genel başkanlarının ağzından çıkan her sözün emir hatta tartışılması dahi mümkün olmayan kutsal bir vatani görev olduğunu söyleyen eğitimcilerden farklı bir söylem ve durumla karşılaşmıştım. Evet, ne yazık ki eğitim sistemimiz tek partili yönetime; “özgürlük rejimi ve demokrasi” diyecek kadar akıl ve bilimden uzak bir anlayışı sergilemektedir. Halihazırda bir deli gömleğini bu millete geçirmeye çalışan faşistler bulunmaktadır. Aklı başında hiçbir siyasetçi veya akademisyen “Yahu! durun bu yol bir çıkmaz sokaktır. Canımız ciğerimiz evlatlarımıza “tek partili, militer ve otoriter” yönetimleri sevdirecek şekilde okullarımızda gençlerimizi zehirleyen müfredatı anlatmayın” diyemiyor. Başarıların tamamen bir milletin hakkı olduğu, başarısızlıkların ise devlet yöneticilerine yüklenmesi gereken bir durum olduğunu söyleyecek bir Allah’ın kuluna rastlayamıyoruz. Bunun yerine; tek bir kişiyi ilahlaştıran, başarı ve galibiyeti bir kişiye indirerek küçülten ders kitapları ile karşı karşıya kalıyoruz. Şu acı gerçeği artık kabul etmek zorundayız. Türkiye Cumhuriyeti çok partili hayata geçtiğimiz 1946 yılına kadar; tek partili ve farklı düşüncelere tahammül edemeyen bir yönetim sistemine sahipti. Hatta çok partili yönetim açısından Osmanlı Devleti, neredeyse 70 yıl Cumhuriyetimizden ilerideydi. Mübalağa yapmıyorum. 23 Aralık 1876 yılında İkinci Abdülhamid tarafından Birinci Meşrutiyet ilan edilmişti. Osmanlı Meclis-i Mebusan’ında çok farklı dinden ve siyasi görüşten mebuslar vardı. Nihayet 1946 yılında Batılı devletlerin baskısı ile çok partili hayata geçtik. Fakat bunun sancıları da hileli seçimler nedeni ile 1950 yılına kadar devam etti. Son zamanlarda çok sık ifade edilen “kurucu değerlerimiz” konusunda çok büyük yalanlar ve gerçeklere taban tabana zıt fikirler pervasızca dile getirilmektedir. Örneğin 23 Nisan 1920 Cuma günü Meclisimiz, dualar, Kuran ve Buhari hatimleri ile törenle açılmış iken; bunun aksine seküler, din ve vicdan özgürlüğüne tahammül edilmeyen bir şekilde ifade edilmektedir. İlk ve İkinci Meclisimizde Birinci Gurup, İkinci Gurup, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Türkiye Komünist Partisi, Yeşilordu gibi çok farklı siyasi partiler mevcuttu. “İstiklal mahkemeleri” adı verilen ve “baş üstünde baş ve taş üstünde taş bırakmayan” bir militarist anlayışla bu partilerin hepsi kapatılmıştır. Daha sonra “Serbest Fırka” isimli bir muvazaa yani “danışıklı dövüş” adını verebileceğimiz bir parti yerel seçimlerde başarılı olmuştu. Bu sefer de  “Menemen Olayı” adı verilen ve uyuşturucu müptelası birkaç kişinin organize ettiği anlaşılan kışkırtma sonucunda ikinci çok partili hayata geçiş gayreti de önlenmiştir. Son söz olarak şunu söylemek isterim ki; Ak Parti hükümeti eğitim ve öğretim konusunda büyük bir başarı göstermiştir. Ders kitaplarının ücretsiz dağıtımından tutun da yeni dersliklerin açılmasına kadar fiziki şartlar konusunda hiçbir dönemde yapılmayan gelişmelere şahit olmuş durumdayız. Fakat ders müfredatı, farklılıklara tahammül, özgürlükler ve çoğulcu anlayış noktasında, ne yazık ki aynı başarının gösterildiğini söyleyemem. Kısa bir zaman önce atanan Milli Eğitim Bakanımız Mahmut Özer’e başarılar diliyorum. Din ve vicdan özgürlüğü, çağa uygun müfredat ve çoğulcu anlayış konusunda ciğerparelerimiz olan çocuklarımız daha güzel bir eğitimi hak etmektedirler. Nasıl ki teknolojik gelişmelerde dünyanın en başarılı hamlelerini yapıyoruz; aynı şekilde dünyanın gerisinde kalmayan bir eğitim anlayışını getirmesi için kendisine dua ediyorum, vesselam… Dr. Vehbi Kara          
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.