Dr. Vehbi KARA
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi KARA
 

Ethem Bey ve CHP’nin Perişanlığı

Ethem Bey ve CHP’nin Perişanlığı Bir siyasi parti düşünün ki parti sözcüsü, partisinin genel başkanını aşağılayarak “Genel Başkanımız tarihçi değildir” diyor ve onlarca kişinin huzurunda söylenen sözleri inkar ediyor. Bundan daha kötüsü ise bahse konu genel başkan pişkin pişkin kendisine yapılan çirkin muameleyi sinesine çekiyor. İşte bir koltuğa sıkı sıkıya bağlı olmak ve bunu kaybetmemek için her türlü zilleti sahiplenmek buna denir. 31 Ağustos 2021 tarihinde CHP genel merkezinde gerçekleşen bu olayı okuyucularımla paylaşarak siyasi kurumların ne derece perişan bir noktaya geldiğini ve bazı siyasetçilerin ne kadar izzet ve onurdan aşağı düştüklerini izah edeyim. Uluslararası Kafkas Derneği üyelerini CHP Genel Merkezi'nde ağırlayan genel Başkan Kılıçdaroğlu, ülkemizde hatırı sayılır bir nüfusa sahip Çerkes halkının sempatisini kazanmak için konuşma yapıyor. Bu konuşma aynı zamanda CHP görevlileri tarafından video olarak kayıt altına alınıyor. Kılıçdaroğlu, MilliMücadelenin en önemli kahramanlarından birisi olan Ethem Bey ve kuva-i milliye kahramanları ile ilgili olarak şunları söylüyor: "Topal Osman'ın, Adnan Menderes'in, Nazım Hikmet'in iade-i itibarı yapıldı, Çerkez Ethem'in niye yapılmasın? Bu konuda siyasetçilerden çok tarihçilerin konuşması lazım... İskilipli Atıf Hoca'ya nasıl iade-i itibar verilmiş ise tabii ki Çerkez Ethem'e de iade-i itibar verilmeli; daha ötesi, mezarı da Türkiye'ye getirilmeli... Bunlar bizim değerlerimiz" Bu sözlerde hiçbir sakınca ve yanlış olan bir husus yok. Yıllardan beri benim de savunduğum dile getirdiğim konular. Fakat “tek tipçi ve tek adam” zihniyetine sahibi insanların asla kabul edemediği bir durum var ortada. Bunlar; başarıyı tek bir kişiye indirgeyip küçültmeyi çok iyi bilen insanlar. Çünkü başarının paylaştıkça büyüyeceğini ve toplumun moral değerlerini güçlendireceğini bildikleri için bu çeşit konuşmaların yapılmasını istemezler. Bilakis mağlubiyetti topluma mal edip milletimizin aşağılanarak moral motivasyonunun azalmasına çalıştıkları malumdur. CHP’nin arka bahçesi olan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin Edremit’te gerçekleştirdiği rezaleti bütün insanlar gördü. Güya Edremit’in Yunanlılardan kurtulması törenleri yapılıyor. Fakat o da ne! Çarşafa bürünmüş bir kadını zincire vurarak aklı sıra tesettürden kurtaran efelerin oynadığı çirkin bir sahneyi canlandırıyorlar. Siz o çarşaflı ninelerimize kurban olun! Onlar Yunanlı işbirlikçiler rakı içerken kağnı arabaları ile cepheye mermi taşıyorlardı. Fakat bu hayasız insanlar, meğerse Yunan yerine Müslümanların çarşaflarından kurtulmuş olmanın sevincini paylaşıp bunun törenini yapıyorlarmış! Yazıklar olsun! Çok üzücü sahneler gördük lakin bu durum her şeyin tuzu biberi oldu. İşte bu törenin bir başka çirkin görüntüsü ise CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak tarafından sahnelendi. Birkaç gün önce CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun Ethem Bey konusundaki sözlerini yalanlayarak saygısızca bir çıkış yaptı. Görüntü ve kayıtları olduğu halde Kılıçdaroğlu'nun böyle bir şey söylemediğini ileri süren Öztrak, “Genel Başkanımız tarihçi değildir” ve “Asparagas haberler yüzünden gündemi işgal etmenin hiçbir anlamı yok" şeklinde açıklama yaptı. Öztrak, kendi partisinin genel başkanı için her vatandaşın basitçe dahi olsa bilmesi gereken yakın tarihin en önemli kahramanlarını dahi bilemediğini ima ederek “tarihten anlamaz” manasında “o tarihçi değildir” ifadesini kullanabilmiştir. Ne yazık ki; kendi partisinin sözcüsü tarafından aşağılanıp yalanlanan Kılıçdaroğlu, hala tek bir kelime söyleme cesaretini dahi gösteremedi. Bunun yerine Kılıçdaroğlu ile görüşmeye katılan heyetteki Uluslararası Kafkas Derneği Başkanı Oğuz Berk durumu açıklayan beyanlarda bulundu. Ulusal Kanal'a konuşan Berk, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Çerkes Ethem'e iade-i itibar verilmesi gerektiğine dönük sözlerine; “20 kişinin bu konuşmaya şahit olduğunu” söyleyerek cevap verdi. Dernek Başkanı Oğuz Berk, Kılıçdaroğlu'nun “Çerkes Ethem'e iade-i itibar verilmesini” desteklediğini ve ilave olarak “Sayın Kılıçdaroğlu her iki konuda da, destek verdiğini, Ethem Bey'in mezarının Ürdün'den getirilmesi gerektiğini” ifade etti. Uluslararası Kafkas Derneği Başkanı Oğuz Berk ise CHP Sözcüsü Faik Öztrak'ın sözlerinin gerçeği yansıtmadığını söyleyerek Kılıçdaroğlu’nun “Adnan Menderes'in, Topal Osman'ın, İskilipli Atıf Hocanın, Nazım Hikmet'in iade-i itibarı yapıldı, Çerkes Ethem'in neden yapılmasın... Mezarının da Türkiye'ye getirilmesi gerektiğini düşünüyorum" dediğini söyledi. Bu çok çirkin olayın detaylarını da veren Berk şunları da söyledi: “Biz Türkiye Cumhuriyeti'nin Ana muhalefet partisinin liderine yalan itham edecek kadar aciz değiliz. Toplantıda 20 kişi vardı, 20 kişi de Kemal Beyin söylediklerine şahit oldu. Kendi kameramız ve fotoğraf makinemiz vardı ama bize çekim yaptırmadılar. Videoyu size göndeririz dediler. Videonun sesini kısıp bize göndermişler. CHP sesli halini yayınlarsa sorun çözülür. Doğruluğu konusunda namusum ve şerefim üzerine yemin ederim. Durduk yere neden yalan söyleyelim? Gidiş amacımız zaten buydu, sırf çay kahve içelim diye gitmedik. Hatta Kemal Bey konuştuktan sonra bu sözleri duymaktan memnun olduğumuzu ifade ettim” İşte CHP’nin içine düştüğü perişan durumun kısa bir özeti budur. Bu durumu başta Çerkes vatandaşlarımız olmak üzere bütün Türk milleti değerlendirecektir. Fakat yeri gelmiş iken Ethem Bey’in CHP tarafından aklanması gerekmeyen büyük bir kahraman olduğunu ifade etmem gerekiyor. daha önceki yazılarımda şöyle demiştim. Dileyenler bu zatı tanımak için tekrar okuyabilirler: “Milli Mücadelenin sayısız kahramanı vardır. Fakat bunların çoğundan millet olarak habersiz bulunuyoruz. Bunun en önemli sebebi ise yakın tarih üzerinde yapılan tahrifattır. Gerçekler adeta ters yüz edilmiş kahramanlar hain, sahte kahramanlar yani Sabetaycılar kahraman ilan edilmişlerdir. İşte gerçek kahramanlarımızdan bir tanesi Ethem Bey’dir. İki ağabeyi Osmanlı ordusunda şehit düşmüş, diğer iki ağabeyi de Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olan Ethem Bey, Çerkes sürgünü ile Bandırma’ya yerleşen bir ailenin en küçük oğludur. Bütün Kafkas halklarında olduğu gibi askerliğe meraklı olan Ethem Bey, Babası izin vermediği için gizlice evden kaçarak Bakırköy Küçük Zabit Mektebi’ne kaydolur. Astsubay olarak katıldığı orduda subaylığa terfi eder. Rus, Irak, İran ve Afganistan cephelerinde savaşarak büyük kahramanlıklar gösterir. Milli Mücadele yıllarında ise kendi imkânlarıyla oluşturduğu çetesiyle Ege ve Marmara bölgelerinde halka zulmeden Rum çetelerine ve eşkıya gruplarına karşı savaşır. Yörük Ali Efe, Dramalı Rıza, Demirci Mehmet Efe, Parti Pehlivan Ağa ve Gâvur Ali gibi yörenin önemli silahlı güçlerini de yanına çekerek sayısı 5 bini bulan bir Kuva-i Milliye birliği meydana getirir. Ethem Bey’in kumanda ettiği bu birlikler Milli Mücadele yıllarında çok önemli başarılar elde etmiştir. Daha Meclis açılıp düzenli ordular meydana getirilmeden önce işgal kuvvetlerine karşı en etkili savunma önlemleri alanların başında bu birlikler yer almaktadır. İşte milletimize mücadele azmi ve onurunu kazandıran kişilerin başında Ethem Bey ve arkadaşları gelmektedir. Milli Mücadele yıllarında Batıdaki ilk başarılı askeri harekatı yine Ethem Bey ve arkadaşları gerçekleştirmiştir. Menderes nehri önünde Yunan ilerleyişini durdurarak Birinci Dünya savaşında Filistin Cephesinde meydana gelen büyük bozgunun vermiş olduğu yeis ve karamsarlık duygusunun ortadan kaldırılması adına çok önemli başarılar kaydetmiştir. Ne ilginçtir ki Filistin Cephesinde yaşadığımız büyük bozgunun müsebbipleri olan komutanlar sonradan kahraman yapılırken; Ethem Bey bu sahte kahramanlar tarafından “hain!” olarak ilan edilmiştir. Hâlbuki Yunan işgali sürerken yapılması gereken işlerin başında işgal altında olmayan bölgelerde düzeni ve güvenliği sağlamak gerekiyordu. Bir taraftan Yunan kuvvetlerine ağır zayiat verdirilirken diğer taraftan milli birlik ve beraberliği sağlamak adına Anadolu’da dirlik ve düzeni sağlamak çok zor bir görevdi. Fakat bütün bu güç şartlara rağmen işgal güçlerine karşı savaşma için gerekli kıvılcım Ethem Bey tarafından yakılmıştı. Yunan Ordusu’yla girdiği onlarca çatışma ve müsademeden galibiyetle çıkarak milletimizin onurlu mücadelesine en büyük katkılardan birisini vermeyi başaran Ethem Beyi bu sefer çok daha zorlu görevler bekliyordu. Ankara’da kurulan Meclis Hükümetine karşı Anadolu’nun bir çok bölgesinden isyan hareketleri başlamıştı. Bu isyanlara karşı Meclis’in çıkaracak doğru dürüst bir kuvveti dahi yoktu. Terhis edilmeyen bir kısım birlikler ile Doğu’da Kazım Karabekir ve Halit Paşa Ermenilere karşı savaşıyordu. Güneyde Maraş, Urfa ve Antep’te ise halk; Ethem Bey benzeri kahramanlar vasıtası ile Fransız kuvvetlerine ağır darbeler indiriyordu. Ethem Bey’den yardım isteği üzerine bu kahraman asker Yunan saldırılarına ara vermek zorunda kalınmıştı. Birinci ve İkinci Anzavur isyanları ile Bolu, Düzce ve Gerede’de ortaya çıkan isyanları bastırma başarısını göstermiştir. Daha sonra Ankara’daki Meclis Hükümetinin üzerine yürüyen Kuva-yı İnzibatiye kuvvetlerini yenilgiye uğratma başarısını gösteren Ethem Bey; bu isyancıları İstanbul kapılarına kadar kovalayarak daha sonra bu bölgede yeni bir isyan çıkmasının önüne geçmiştir. Meclis Başkanının ısrarı sonucunda Yunan Askerlerine karşı savaşan kuvvetlerinin bir kısmını alarak Ankara’ya gelmiştir. Ankara tren garında bizzat Meclis Başkanı ve Hükümet Üyeleri tarafından törenlerle karşılanır. Yapılan ısrarlı talepler üzerine Meclis’te kısa bir konuşma yapar. Konuşması mebuslar tarafından sık sık “Milli Kahraman” ve “Milletin Umudu” nidaları ve alkışlarları ile kesilir. Genelkurmay karargâhı olarak kullanılan Ziraat Mektebi’nde Milli Mücadele esnasında gösterilen ihmal ve başarısızlıklardan dolayı bir çok komutan ile toplantı yapar. Toplantıda alınan tedbirlerin yetersizliği ve yapılan yanlışlıklardan dolayı deyim yerindeyse komutanları küçük birer çocuk gibi azarlar. Bu sert sözler nedeniyle savaşın en sıkışık zamanında bu komutanların kendisini arkadan vurmasına bir zemin hazırlanmıştır. Yeniden Yunan savaşına döndüğünde ise bu sefer Kaman’dan Tokat’a kadar yayılan “Yozgat İsyanı” başlamıştır. Süvari kuvvetleri ile bir doğuda bir batıda çok zorlu savaşlar veren Ethem Bey çaresiz olarak en seçkin askerlerini yanına alarak bu isyanı da bastırmak için yollara koyulur. Yozgat İsyanı kanlı çarpışmaların sonunda bastırılır. Fakat çok kayıp verilmiştir. Bu isyanda ihmali olduğunu düşündüğü Vali Yahya Galip Bey’in yargılanmak üzere Yozgat’a gönderilmesini Meclis Hükümeti’nden ister. Hükümet valiyi görevden alır ancak Yozgat’a göndermemek için elinden her türlü engeli de çıkarır. Bunun üzerine Ethem Bey, bir telgraf çekerek: “Hakikat ve adalet üzerine bina etmek iddiasıyla kurmaya çalıştığınız yeni düzen daha şimdiden iltimas ve adam kayırıcılık yaparak büyük bir yara almıştır” diyerek Meclis Hükümetine uyarılarda bulunmuştur. Ne yazık ki yapmış olduğu bu iyi niyetli girişimler tam tersi bir sonuç doğurmuştur. Bu arada Ethem Bey’in başarıdan başarıya koşması siyasi rakipleri arasında her geçen gün artan bir kıskançlığa yol açmıştır. 1877-1878 Rus Harbinde Gazi Osman Paşa’ya karşı gerçekleştirilen kumpas ve hainliklerin bir benzeri bu sefer Ethem Bey’e karşı uygulanır. On binlerce Rus askerini öldüren Paşa, bir türlü ikmal desteği alamamıştır. Baş rolde yine Sabetaycılar yer almaktadır. Pervasız ve mert karakterinden dolayı kıskanç komutanlar tarafından Ethem Bey ve ona yakın silah arkadaşları itibarsızlaştırılmaya başlanır. Düzenli ordu kuruluyor bahanesi ile kardeşleri de kullanılarak silahlı kuvvetlerdeki gücü kırılmaya çalışılır. Örneğin bir kısım askerî birliği silahsızlandırılır. Eskişehir’de çıkardığı gazetenin matbaasına el konulur. Yunan işgalcilerine karşı büyük mücadele veren mensubu olduğu Yeşil Ordu Cemiyeti kapatılır. Ethem Bey’in arkasından çevrilen kumpaslar devam ederken ciddi bir hastalığa yakalanır. Öyle ki ayakta duracak hali kalmamıştır. Buna rağmen yine de Ankara’ya gelmek zorunda kalır. Ayakta duracak hali olmayan Ethem Bey’den İstanbul Hükümeti’nin temsilcileriyle görüşmelere katılması için Bilecik’e gitmesi istenmiştir. Bu konuda çok ısrar edilince sedyeyle trene bindirilmek zorunda kalır. Tren Eskişehir’de mola verdiğinde Bilecik’te Topal Osman ve adamları tarafından suikasta uğrayacağı istihbaratını gelmiştir. Bu nedenle yola devam etmez ve bir kısım askerleri ile beraber Kütahya’daki karargâhına geçer. Ancak Meclis Hükümeti bu tavrı “itaatsizlik” olarak değerlendirecektir. Yunan ilerleyişi sürerken Ethem Bey’in üzerine bir ordu gönderilmiştir. Bu tavrı gören Ethem Bey Meclis’e telgraf çekerek: “Millet fakr u sefalet içinde türlü fedakârlıklarla bir hürriyet savaşı verirken, sizler maaşlarınızı arttırmaktan başka ne yaptınız?” mealinde bir telgraf çeker. Telgrafı kürsüden okuyan Meclis Başkanı: “Bu zat ve biraderlerinin ihanet içinde olduklarını reylerinize sunuyorum” mealinde bir konuşma yaparak oylama ister. Ethem Bey ve ağabeyleri 2 oy farkla “Hain!” ilan edilirler. Üzerine üç koldan saldırı başlatılan Ethem Bey, o andan itibaren Çerkez Ethem olarak anılmaya başlanmıştır. Bunun üzerine birliklerini terhis ettiğini ilan eden Ethem Bey askerlerine istediklerini yapmakta özgür olduklarını bildirir; kendisi de Manyas yöresine çekilir. Amacı hastalığını tedavi ettirmek için Avrupa’ya geçmektir. Ancak yaklaşık bir ay sonra Yunan askerleri tarafından izi bulunur ve kuşatılır. Yunanlılar ile yaptığı görüşmeler sonucu Avrupa’ya gidebilmek üzere bir geçiş yolu açılması karşılığında teslim olacağını söyler. Büyük bir tehlikeyi bertaraf ettiğini düşünen Yunanlı Komutanlar derhal teklifi kabul ederler. Hasta halde teslim olan Ethem bey, kısa bir süre İzmir’de tutulduktan sonra Atina üzerinden Viyana’ya geçer. Burada tedavi olduktan sonra da Ürdün’e gidecektir. Ethem Bey’in ilk nüvesini kurduğu Kuva-i Milliye birlikleri nihayetinde Yunan savaşını kazanmıştır. Fakat bu kahraman asker hain ilan edilmiş olup yurda dönmesine dahi izin verilmemiştir. 150’likler diye adlandırılan gruba dâhil edilen Ethem Bey; 1938 yılında çıkarılan affa rağmen ülkeye dönmemiştir. Sebebi sorulduğunda ise “adil yargılanma hakkı verilmediğini” öne sürmüştür. Ayrıca affedilme gibi bir durumu asla kabul etmeyeceğini söyleyerek geri dönmemiştir. Hayata gözlerini yumduğu 1948 yılına kadar tek odalı kerpiç bir binada tek başına yaşamış bu kahraman askeri hala “hain!” olarak anmaya devam ediyoruz. Ders kitaplarında Halit Paşaya “Deli Halit” denildiği gibi Ethem Bey’e de “Çerkez Ethem” yakıştırması yapılarak itibarı ayaklar altına alınmaya çalışılmaktadır. Fakat mızrak çuvala sığmaz. Bu yazılar çarpıtılarak genç nesillerin daha fazla aldatılmasına engel olacaktır”. Fakat her ne kadar karalama ve itibarsızlaşma yapılsa da Ethem Bey’in Milli Mücadele için yaptığı gayret ve fedakarlıklar asla üzeri örtülemeyecek kadar büyüktür. Türk Milleti asla bu büyük kahramanı unutmayacaktır. Zira Milli Mücadelenin öncü ve büyük bir kahramanıdır, vesselam… Dr. Vehbi Kara
Ekleme Tarihi: 15 Eylül 2021 - Çarşamba

Ethem Bey ve CHP’nin Perişanlığı

Ethem Bey ve CHP’nin Perişanlığı Bir siyasi parti düşünün ki parti sözcüsü, partisinin genel başkanını aşağılayarak “Genel Başkanımız tarihçi değildir” diyor ve onlarca kişinin huzurunda söylenen sözleri inkar ediyor. Bundan daha kötüsü ise bahse konu genel başkan pişkin pişkin kendisine yapılan çirkin muameleyi sinesine çekiyor. İşte bir koltuğa sıkı sıkıya bağlı olmak ve bunu kaybetmemek için her türlü zilleti sahiplenmek buna denir. 31 Ağustos 2021 tarihinde CHP genel merkezinde gerçekleşen bu olayı okuyucularımla paylaşarak siyasi kurumların ne derece perişan bir noktaya geldiğini ve bazı siyasetçilerin ne kadar izzet ve onurdan aşağı düştüklerini izah edeyim. Uluslararası Kafkas Derneği üyelerini CHP Genel Merkezi'nde ağırlayan genel Başkan Kılıçdaroğlu, ülkemizde hatırı sayılır bir nüfusa sahip Çerkes halkının sempatisini kazanmak için konuşma yapıyor. Bu konuşma aynı zamanda CHP görevlileri tarafından video olarak kayıt altına alınıyor. Kılıçdaroğlu, MilliMücadelenin en önemli kahramanlarından birisi olan Ethem Bey ve kuva-i milliye kahramanları ile ilgili olarak şunları söylüyor: "Topal Osman'ın, Adnan Menderes'in, Nazım Hikmet'in iade-i itibarı yapıldı, Çerkez Ethem'in niye yapılmasın? Bu konuda siyasetçilerden çok tarihçilerin konuşması lazım... İskilipli Atıf Hoca'ya nasıl iade-i itibar verilmiş ise tabii ki Çerkez Ethem'e de iade-i itibar verilmeli; daha ötesi, mezarı da Türkiye'ye getirilmeli... Bunlar bizim değerlerimiz" Bu sözlerde hiçbir sakınca ve yanlış olan bir husus yok. Yıllardan beri benim de savunduğum dile getirdiğim konular. Fakat “tek tipçi ve tek adam” zihniyetine sahibi insanların asla kabul edemediği bir durum var ortada. Bunlar; başarıyı tek bir kişiye indirgeyip küçültmeyi çok iyi bilen insanlar. Çünkü başarının paylaştıkça büyüyeceğini ve toplumun moral değerlerini güçlendireceğini bildikleri için bu çeşit konuşmaların yapılmasını istemezler. Bilakis mağlubiyetti topluma mal edip milletimizin aşağılanarak moral motivasyonunun azalmasına çalıştıkları malumdur. CHP’nin arka bahçesi olan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin Edremit’te gerçekleştirdiği rezaleti bütün insanlar gördü. Güya Edremit’in Yunanlılardan kurtulması törenleri yapılıyor. Fakat o da ne! Çarşafa bürünmüş bir kadını zincire vurarak aklı sıra tesettürden kurtaran efelerin oynadığı çirkin bir sahneyi canlandırıyorlar. Siz o çarşaflı ninelerimize kurban olun! Onlar Yunanlı işbirlikçiler rakı içerken kağnı arabaları ile cepheye mermi taşıyorlardı. Fakat bu hayasız insanlar, meğerse Yunan yerine Müslümanların çarşaflarından kurtulmuş olmanın sevincini paylaşıp bunun törenini yapıyorlarmış! Yazıklar olsun! Çok üzücü sahneler gördük lakin bu durum her şeyin tuzu biberi oldu. İşte bu törenin bir başka çirkin görüntüsü ise CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak tarafından sahnelendi. Birkaç gün önce CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun Ethem Bey konusundaki sözlerini yalanlayarak saygısızca bir çıkış yaptı. Görüntü ve kayıtları olduğu halde Kılıçdaroğlu'nun böyle bir şey söylemediğini ileri süren Öztrak, “Genel Başkanımız tarihçi değildir” ve “Asparagas haberler yüzünden gündemi işgal etmenin hiçbir anlamı yok" şeklinde açıklama yaptı. Öztrak, kendi partisinin genel başkanı için her vatandaşın basitçe dahi olsa bilmesi gereken yakın tarihin en önemli kahramanlarını dahi bilemediğini ima ederek “tarihten anlamaz” manasında “o tarihçi değildir” ifadesini kullanabilmiştir. Ne yazık ki; kendi partisinin sözcüsü tarafından aşağılanıp yalanlanan Kılıçdaroğlu, hala tek bir kelime söyleme cesaretini dahi gösteremedi. Bunun yerine Kılıçdaroğlu ile görüşmeye katılan heyetteki Uluslararası Kafkas Derneği Başkanı Oğuz Berk durumu açıklayan beyanlarda bulundu. Ulusal Kanal'a konuşan Berk, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Çerkes Ethem'e iade-i itibar verilmesi gerektiğine dönük sözlerine; “20 kişinin bu konuşmaya şahit olduğunu” söyleyerek cevap verdi. Dernek Başkanı Oğuz Berk, Kılıçdaroğlu'nun “Çerkes Ethem'e iade-i itibar verilmesini” desteklediğini ve ilave olarak “Sayın Kılıçdaroğlu her iki konuda da, destek verdiğini, Ethem Bey'in mezarının Ürdün'den getirilmesi gerektiğini” ifade etti. Uluslararası Kafkas Derneği Başkanı Oğuz Berk ise CHP Sözcüsü Faik Öztrak'ın sözlerinin gerçeği yansıtmadığını söyleyerek Kılıçdaroğlu’nun “Adnan Menderes'in, Topal Osman'ın, İskilipli Atıf Hocanın, Nazım Hikmet'in iade-i itibarı yapıldı, Çerkes Ethem'in neden yapılmasın... Mezarının da Türkiye'ye getirilmesi gerektiğini düşünüyorum" dediğini söyledi. Bu çok çirkin olayın detaylarını da veren Berk şunları da söyledi: “Biz Türkiye Cumhuriyeti'nin Ana muhalefet partisinin liderine yalan itham edecek kadar aciz değiliz. Toplantıda 20 kişi vardı, 20 kişi de Kemal Beyin söylediklerine şahit oldu. Kendi kameramız ve fotoğraf makinemiz vardı ama bize çekim yaptırmadılar. Videoyu size göndeririz dediler. Videonun sesini kısıp bize göndermişler. CHP sesli halini yayınlarsa sorun çözülür. Doğruluğu konusunda namusum ve şerefim üzerine yemin ederim. Durduk yere neden yalan söyleyelim? Gidiş amacımız zaten buydu, sırf çay kahve içelim diye gitmedik. Hatta Kemal Bey konuştuktan sonra bu sözleri duymaktan memnun olduğumuzu ifade ettim” İşte CHP’nin içine düştüğü perişan durumun kısa bir özeti budur. Bu durumu başta Çerkes vatandaşlarımız olmak üzere bütün Türk milleti değerlendirecektir. Fakat yeri gelmiş iken Ethem Bey’in CHP tarafından aklanması gerekmeyen büyük bir kahraman olduğunu ifade etmem gerekiyor. daha önceki yazılarımda şöyle demiştim. Dileyenler bu zatı tanımak için tekrar okuyabilirler: “Milli Mücadelenin sayısız kahramanı vardır. Fakat bunların çoğundan millet olarak habersiz bulunuyoruz. Bunun en önemli sebebi ise yakın tarih üzerinde yapılan tahrifattır. Gerçekler adeta ters yüz edilmiş kahramanlar hain, sahte kahramanlar yani Sabetaycılar kahraman ilan edilmişlerdir. İşte gerçek kahramanlarımızdan bir tanesi Ethem Bey’dir. İki ağabeyi Osmanlı ordusunda şehit düşmüş, diğer iki ağabeyi de Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olan Ethem Bey, Çerkes sürgünü ile Bandırma’ya yerleşen bir ailenin en küçük oğludur. Bütün Kafkas halklarında olduğu gibi askerliğe meraklı olan Ethem Bey, Babası izin vermediği için gizlice evden kaçarak Bakırköy Küçük Zabit Mektebi’ne kaydolur. Astsubay olarak katıldığı orduda subaylığa terfi eder. Rus, Irak, İran ve Afganistan cephelerinde savaşarak büyük kahramanlıklar gösterir. Milli Mücadele yıllarında ise kendi imkânlarıyla oluşturduğu çetesiyle Ege ve Marmara bölgelerinde halka zulmeden Rum çetelerine ve eşkıya gruplarına karşı savaşır. Yörük Ali Efe, Dramalı Rıza, Demirci Mehmet Efe, Parti Pehlivan Ağa ve Gâvur Ali gibi yörenin önemli silahlı güçlerini de yanına çekerek sayısı 5 bini bulan bir Kuva-i Milliye birliği meydana getirir. Ethem Bey’in kumanda ettiği bu birlikler Milli Mücadele yıllarında çok önemli başarılar elde etmiştir. Daha Meclis açılıp düzenli ordular meydana getirilmeden önce işgal kuvvetlerine karşı en etkili savunma önlemleri alanların başında bu birlikler yer almaktadır. İşte milletimize mücadele azmi ve onurunu kazandıran kişilerin başında Ethem Bey ve arkadaşları gelmektedir. Milli Mücadele yıllarında Batıdaki ilk başarılı askeri harekatı yine Ethem Bey ve arkadaşları gerçekleştirmiştir. Menderes nehri önünde Yunan ilerleyişini durdurarak Birinci Dünya savaşında Filistin Cephesinde meydana gelen büyük bozgunun vermiş olduğu yeis ve karamsarlık duygusunun ortadan kaldırılması adına çok önemli başarılar kaydetmiştir. Ne ilginçtir ki Filistin Cephesinde yaşadığımız büyük bozgunun müsebbipleri olan komutanlar sonradan kahraman yapılırken; Ethem Bey bu sahte kahramanlar tarafından “hain!” olarak ilan edilmiştir. Hâlbuki Yunan işgali sürerken yapılması gereken işlerin başında işgal altında olmayan bölgelerde düzeni ve güvenliği sağlamak gerekiyordu. Bir taraftan Yunan kuvvetlerine ağır zayiat verdirilirken diğer taraftan milli birlik ve beraberliği sağlamak adına Anadolu’da dirlik ve düzeni sağlamak çok zor bir görevdi. Fakat bütün bu güç şartlara rağmen işgal güçlerine karşı savaşma için gerekli kıvılcım Ethem Bey tarafından yakılmıştı. Yunan Ordusu’yla girdiği onlarca çatışma ve müsademeden galibiyetle çıkarak milletimizin onurlu mücadelesine en büyük katkılardan birisini vermeyi başaran Ethem Beyi bu sefer çok daha zorlu görevler bekliyordu. Ankara’da kurulan Meclis Hükümetine karşı Anadolu’nun bir çok bölgesinden isyan hareketleri başlamıştı. Bu isyanlara karşı Meclis’in çıkaracak doğru dürüst bir kuvveti dahi yoktu. Terhis edilmeyen bir kısım birlikler ile Doğu’da Kazım Karabekir ve Halit Paşa Ermenilere karşı savaşıyordu. Güneyde Maraş, Urfa ve Antep’te ise halk; Ethem Bey benzeri kahramanlar vasıtası ile Fransız kuvvetlerine ağır darbeler indiriyordu. Ethem Bey’den yardım isteği üzerine bu kahraman asker Yunan saldırılarına ara vermek zorunda kalınmıştı. Birinci ve İkinci Anzavur isyanları ile Bolu, Düzce ve Gerede’de ortaya çıkan isyanları bastırma başarısını göstermiştir. Daha sonra Ankara’daki Meclis Hükümetinin üzerine yürüyen Kuva-yı İnzibatiye kuvvetlerini yenilgiye uğratma başarısını gösteren Ethem Bey; bu isyancıları İstanbul kapılarına kadar kovalayarak daha sonra bu bölgede yeni bir isyan çıkmasının önüne geçmiştir. Meclis Başkanının ısrarı sonucunda Yunan Askerlerine karşı savaşan kuvvetlerinin bir kısmını alarak Ankara’ya gelmiştir. Ankara tren garında bizzat Meclis Başkanı ve Hükümet Üyeleri tarafından törenlerle karşılanır. Yapılan ısrarlı talepler üzerine Meclis’te kısa bir konuşma yapar. Konuşması mebuslar tarafından sık sık “Milli Kahraman” ve “Milletin Umudu” nidaları ve alkışlarları ile kesilir. Genelkurmay karargâhı olarak kullanılan Ziraat Mektebi’nde Milli Mücadele esnasında gösterilen ihmal ve başarısızlıklardan dolayı bir çok komutan ile toplantı yapar. Toplantıda alınan tedbirlerin yetersizliği ve yapılan yanlışlıklardan dolayı deyim yerindeyse komutanları küçük birer çocuk gibi azarlar. Bu sert sözler nedeniyle savaşın en sıkışık zamanında bu komutanların kendisini arkadan vurmasına bir zemin hazırlanmıştır. Yeniden Yunan savaşına döndüğünde ise bu sefer Kaman’dan Tokat’a kadar yayılan “Yozgat İsyanı” başlamıştır. Süvari kuvvetleri ile bir doğuda bir batıda çok zorlu savaşlar veren Ethem Bey çaresiz olarak en seçkin askerlerini yanına alarak bu isyanı da bastırmak için yollara koyulur. Yozgat İsyanı kanlı çarpışmaların sonunda bastırılır. Fakat çok kayıp verilmiştir. Bu isyanda ihmali olduğunu düşündüğü Vali Yahya Galip Bey’in yargılanmak üzere Yozgat’a gönderilmesini Meclis Hükümeti’nden ister. Hükümet valiyi görevden alır ancak Yozgat’a göndermemek için elinden her türlü engeli de çıkarır. Bunun üzerine Ethem Bey, bir telgraf çekerek: “Hakikat ve adalet üzerine bina etmek iddiasıyla kurmaya çalıştığınız yeni düzen daha şimdiden iltimas ve adam kayırıcılık yaparak büyük bir yara almıştır” diyerek Meclis Hükümetine uyarılarda bulunmuştur. Ne yazık ki yapmış olduğu bu iyi niyetli girişimler tam tersi bir sonuç doğurmuştur. Bu arada Ethem Bey’in başarıdan başarıya koşması siyasi rakipleri arasında her geçen gün artan bir kıskançlığa yol açmıştır. 1877-1878 Rus Harbinde Gazi Osman Paşa’ya karşı gerçekleştirilen kumpas ve hainliklerin bir benzeri bu sefer Ethem Bey’e karşı uygulanır. On binlerce Rus askerini öldüren Paşa, bir türlü ikmal desteği alamamıştır. Baş rolde yine Sabetaycılar yer almaktadır. Pervasız ve mert karakterinden dolayı kıskanç komutanlar tarafından Ethem Bey ve ona yakın silah arkadaşları itibarsızlaştırılmaya başlanır. Düzenli ordu kuruluyor bahanesi ile kardeşleri de kullanılarak silahlı kuvvetlerdeki gücü kırılmaya çalışılır. Örneğin bir kısım askerî birliği silahsızlandırılır. Eskişehir’de çıkardığı gazetenin matbaasına el konulur. Yunan işgalcilerine karşı büyük mücadele veren mensubu olduğu Yeşil Ordu Cemiyeti kapatılır. Ethem Bey’in arkasından çevrilen kumpaslar devam ederken ciddi bir hastalığa yakalanır. Öyle ki ayakta duracak hali kalmamıştır. Buna rağmen yine de Ankara’ya gelmek zorunda kalır. Ayakta duracak hali olmayan Ethem Bey’den İstanbul Hükümeti’nin temsilcileriyle görüşmelere katılması için Bilecik’e gitmesi istenmiştir. Bu konuda çok ısrar edilince sedyeyle trene bindirilmek zorunda kalır. Tren Eskişehir’de mola verdiğinde Bilecik’te Topal Osman ve adamları tarafından suikasta uğrayacağı istihbaratını gelmiştir. Bu nedenle yola devam etmez ve bir kısım askerleri ile beraber Kütahya’daki karargâhına geçer. Ancak Meclis Hükümeti bu tavrı “itaatsizlik” olarak değerlendirecektir. Yunan ilerleyişi sürerken Ethem Bey’in üzerine bir ordu gönderilmiştir. Bu tavrı gören Ethem Bey Meclis’e telgraf çekerek: “Millet fakr u sefalet içinde türlü fedakârlıklarla bir hürriyet savaşı verirken, sizler maaşlarınızı arttırmaktan başka ne yaptınız?” mealinde bir telgraf çeker. Telgrafı kürsüden okuyan Meclis Başkanı: “Bu zat ve biraderlerinin ihanet içinde olduklarını reylerinize sunuyorum” mealinde bir konuşma yaparak oylama ister. Ethem Bey ve ağabeyleri 2 oy farkla “Hain!” ilan edilirler. Üzerine üç koldan saldırı başlatılan Ethem Bey, o andan itibaren Çerkez Ethem olarak anılmaya başlanmıştır. Bunun üzerine birliklerini terhis ettiğini ilan eden Ethem Bey askerlerine istediklerini yapmakta özgür olduklarını bildirir; kendisi de Manyas yöresine çekilir. Amacı hastalığını tedavi ettirmek için Avrupa’ya geçmektir. Ancak yaklaşık bir ay sonra Yunan askerleri tarafından izi bulunur ve kuşatılır. Yunanlılar ile yaptığı görüşmeler sonucu Avrupa’ya gidebilmek üzere bir geçiş yolu açılması karşılığında teslim olacağını söyler. Büyük bir tehlikeyi bertaraf ettiğini düşünen Yunanlı Komutanlar derhal teklifi kabul ederler. Hasta halde teslim olan Ethem bey, kısa bir süre İzmir’de tutulduktan sonra Atina üzerinden Viyana’ya geçer. Burada tedavi olduktan sonra da Ürdün’e gidecektir. Ethem Bey’in ilk nüvesini kurduğu Kuva-i Milliye birlikleri nihayetinde Yunan savaşını kazanmıştır. Fakat bu kahraman asker hain ilan edilmiş olup yurda dönmesine dahi izin verilmemiştir. 150’likler diye adlandırılan gruba dâhil edilen Ethem Bey; 1938 yılında çıkarılan affa rağmen ülkeye dönmemiştir. Sebebi sorulduğunda ise “adil yargılanma hakkı verilmediğini” öne sürmüştür. Ayrıca affedilme gibi bir durumu asla kabul etmeyeceğini söyleyerek geri dönmemiştir. Hayata gözlerini yumduğu 1948 yılına kadar tek odalı kerpiç bir binada tek başına yaşamış bu kahraman askeri hala “hain!” olarak anmaya devam ediyoruz. Ders kitaplarında Halit Paşaya “Deli Halit” denildiği gibi Ethem Bey’e de “Çerkez Ethem” yakıştırması yapılarak itibarı ayaklar altına alınmaya çalışılmaktadır. Fakat mızrak çuvala sığmaz. Bu yazılar çarpıtılarak genç nesillerin daha fazla aldatılmasına engel olacaktır”. Fakat her ne kadar karalama ve itibarsızlaşma yapılsa da Ethem Bey’in Milli Mücadele için yaptığı gayret ve fedakarlıklar asla üzeri örtülemeyecek kadar büyüktür. Türk Milleti asla bu büyük kahramanı unutmayacaktır. Zira Milli Mücadelenin öncü ve büyük bir kahramanıdır, vesselam… Dr. Vehbi Kara
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.