Dr. Vehbi KARA
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi KARA
 

Feto’nun Namaz ve Başörtüsü Düşmanlığı

Feto’nun Namaz ve Başörtüsü Düşmanlığı İzmir Kestanepazarı Camii’ni karargah haline getirip üç yüz yıl önce burada yaşamış olan Sabeytay Sevi’yi örnek alan Fetullah Gülen, İslam’ın en önemli emri olan namazın kaldırılması ve tağyir edilmesi konusunda çok büyük gayret göstermiştir. Keza kadınlar için farz olan tesettür ve başörtüsünün açılması konusunda da elinden gelen her çabayı göstermiştir. Bu konuda Deniz Harp Okulunda okurken ve Bahriyede görev yaparken yaşamış olduğum hatıralarımı “Bahriye’de 15 Yıl” isimli kitabımda yazarak; milletimizi dehşetli zındık Feto ve örgütünün tuzaklarından korumaya çalışmıştım. Bu makalede namaz ve başörtüsü ile ilgili hususları arz edip Feto’nun gerçek amacını ve dini değerlere karşı olan düşmanlığını nazarlara vermeye çalışacağım. Askeri okulda okurken sadece dindar insanlara değil; bütün düşünen insanlara karşı 12 Eylül 1980 darbesinin korkunç terörü devam ediyordu. Özellikle 1980’li yıllarda askeri okullarda namaz kılmak son derece güç bir işti. Okumuş olduğum dini kitaplardan namazın farz bir ibadet olduğunu ve asla terk edilmeyeceğini öğrenmiştim ve her ne pahasına olursa olsun namazlarımı kılmaya devam etmeye kararlıydım. Bu nedenle iki koldan saldırıya uğramıştım. Bir tanesi okul yönetimi tarafından geliyordu ve o yıllarda acımasızca yapılan öğrenci kıyımı örnek gösterilerek namaz kılınmaması konusunda büyük bir baskı yapılıyordu. Gerçekten de sayısı binleri bulan askeri öğrenci velileri, okula çağrılıp “oğlunuz namaz kıldığı için irtica nedeni ile okuldan atılacak” deniliyordu. Eğer velisi olarak tazminat ödemeyi kabul edip okuldan ayrılırsa “eğitim hakkı ziyan olmaz başka okullarda okuyabilir” tehdidi ile kendi rızası ile okuldan alınması sağlanıyordu. Bu nedenle binlerce askeri okul öğrencisinin ilişiğine son verilmişti. O zaman Heybeliada’da bulunan Deniz Harp Okulunda da diğer askeri okullar gibi namaz kılan öğrencilere büyük bir baskı yapılıyordu. Her ne kadar namazlarımı uluorta yerlerde kılmamış olsam da okul idarecilerinin yaptığım ibadetten haberi vardı. Zira günde beş vakit farz olan namaz gizlenerek kılınamazdı. Bu baskılar birçok dindar öğrenci üzerinde olumsuz sonuç vermişti. O yıllarda palazlanmaya başlayan Feto’nun gizli örgütü de bu alçakça ve vicdansızca yapılan baskıdan yararlanarak “ima ile namaz” adı altında dinde yeri olmayan bir yöntem ile öğrencileri etkilemeye başlamıştı. Mübarek gün ve gecelerde namaz kılan arkadaşlarımı görüp sevinsem de hemen sonrasında bunlar da namazlarını terk ediyorlardı. Önce öğrenci aileleri devreye giriyor “aman okuldan atılırsan biz bu kadar parayı nasıl öderiz” denilerek namazlarını evde kılmaları isteniyordu. Bu safhayı geçebilen öğrencilere bu sefer Fetocular musallat olup “Aman ha! Sakın namazını kılma. Seni de okuldan atarlar” diyerek “ima ile namaz” kılması öğütleniyordu. İma ile namaz dedikleri husus sahtekârlıktan başka bir şey değildi. Güya kitap okuyormuş gibi yaparak namaz sure ve dualarını okudukları zaman namazları kabul olunurmuş. Halbuki hiçbir İslam alimi böyle bir fetva vermemiştir. İşte FETÖ örgütü, okuldan atılma korkusunu kullanarak bir çok öğrenciyi kendi saflarına çekmişlerdi. Bu öğrencilerden aynı sınıftan sekiz tanesi amiral rütbesinde 15 Temmuz 2016 darbesine katılmış ve hüküm giymişti. İşin diğer acı yönü ise Libya’lı askeri okul öğrencileri arasında yaşanıyordu. Sınıfımızdaki 30 öğrenciden sadece Salim Muhammed namazlarını kılıyor diğerleri aynı bizim Türk öğrenciler gibi terk ediyorlardı. Fakat son sınıfta bir Türk öğrenci arkadaşım ile birlikte on Libyalı öğrenci de namazlarını kılmaya başladılar. Fetocular benim namaz kılmamadan çok rahatsız oluyorlardı. Çünkü bazı kişiler “Vehbi namaz kıldığı halde okuldan atılmadı” diyerek ima ile namaz kılmayı reddettiği için FETÖ örgütü çok zor duruma düşmüştü. “Donkişotluk yapıyor ama göreceksiniz yakında o da okuldan atılacak” diyorlardı. Son sınıfta Tuzla’da yeni inşa edilen Deniz Harp Okuluna taşınmıştık. Bu nedenle olsa gerek taşınma işleri nedeni ile benim namaz kılmam okul yöneticilerinin gözüne batmamıştı. Nihayet 1986 yılında mezun olmak nasip olmuştu. Fakat ertesi yıl tam 7 askeri okul öğrencisi derslerinde çok başarılı oldukları halde sırf namaz kıldıkları için mezun olacakları sene okuldan atılmıştı. Bu durum Fetocuları ziyadesi ile sevindirmiş “namazlarınızı açıktan kılarsanız işte böyle okuldan atılırsınız” korkusu ile öğrencileri namazdan alıkoymayı başarmışlardı. Fetocular savaş gemilerinde görev yaparken de bana karşı düşmanlık edip askerlere karşı kötülemeye çalışıyorlardı. Namaz kılmamdan başka oruç tutmamdan ve içki içmememden dolayı da çok rahatsız oluyorlardı. Çünkü kendilerine bağladıkları subaylara “namaz kılma, oruç tutma, alkollü içki iç ve muhakkak başı açık bir kadınla evlen” diye baskı yaptıkları için benim varlığım dahi onları çok rahatsız ediyordu. Nihayet 28 Şubat 1997 senesinde toplanan Yüksek Askeri Şura kararı ile beni de emekli ettiler. İşin tuhaf olan kısmı ise şuydu. Yıllarca orduda dindar askerlere yapılan baskıyı kaldıracağız diye seçim meydanlarında propaganda yapan Cumhurbaşkanı Demirel ve Başbakan Necmettin Erbakan resen emekli edilme kararımı imzalamışlardı. Bunun belgesini ibretle saklıyorum. Bir başka tuhaf olan husus ise ordudan emekli edilme gerekçesinde “Fetullahçı” olduğum yazılmıştı. Yıllarca FETÖ örgütü ile mücadele ettiğim ve beni her fırsatta kötüleyen bu örgüte üye olma suçlaması yapmışlardı. Bu durumu 28 Şubat generallerini mahkemeye verdiğimiz zaman öğrenmiştim. Alican Türk isimli Batı Çalışma Gurubu mensubu olduğu gerekçesi ile açtığımız davada yargılan bir subay basına servis etmiş ve utanmadan yalan bilgi vermişti. Bu sayede bir çok meselenin gerçek yüzünü de öğrenmiş oldum. O husus da şöyleydi. ABD’ye kaçmış ve bu ülkenin uşağı olmuş Feto, muhtemel bir askeri darbe teşebbüsünde potansiyel olarak kendilerine karşı çıkacağını düşündüğü dindar subayların ordudan temizlenmesini gerekli görüyordu. “Başörtüsü teferruattır” diyerek talimat vermiş ve kendisine bağlı bütün askerlerin eşlerinin başlarını açmasını istemişti. Ordudan atılmadan önce Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm birliklerine yazı gönderilmiş subay ve astsubayların eşlerinin fotoğrafları istenmişti. Benim gibi başörtüsü ile fotoğraf veren bütün askerler ya YAŞ kararı ile ya da üçlü kararname ile re’sen emekli edilmeye başlamıştı. Bir kısmı FETÖ örgütü mensubu olan ve 15 Temmuz 2016 darbesini gerçekleştiren askerler ise eşlerinin başlarını açtırarak dindarlar üzerindeki bu büyük operasyondan kurtulmuşlardı. Sonuçta darbeci askerler ile Fetocular aynı yerden emir alıyorlardı. ABD bunları sığır güder gibi kendi kirli oyunlarına ve pis çıkarlarına alet ediyordu. Olan benim gibi binlerce askere oldu. Bir taşla iki kuş vurulmuş hem namaz kılan ve eşi başörtülü olan dindar insanlar tasfiye edilmiş hem de FETÖ örgütünün ordu içinde palazlanarak güçlenmesi fırsatı doğmuştu. Kaderin cilvesine bakın ki; benim gibi ordudan emekli edilmiş binlerce asker 15 Temmuz 2016 tarihinde sokaklara çıkarak halkın askeri darbeye karşı örgütlenmesinde önemli roller üstlenmişlerdi. Halkımıza cesaret vermekten başka mesleği subay oldukları için askerlere emir vererek “darbenin yasa dışı bir eylem” olduğu hatırlatılmıştı. Kısaca söylemek gerekirse ABD’ye uşaklık edenler ve FETÖ örgütü kazdığı kuyuya düşmüştü. Yıllardan beri ordumuzda yapılan din düşmanlığı ezan ve selalar ile susturulmuş darbecilerin bir daha böyle kanunsuz bir eyleme asla cesaret edemeyeceği büyük bir tokat atılmıştı. Allah’ın izni ile FETÖ’den temizlenen ve halkın seçtiği sivil idarecilerin emrine giren ordumuz her yerde zafer üstüne zafer elde etmeye başlamıştı. Önce PKK örgütüne karşı başarılı operasyonlar düzenlenmiş sonrasında ABD ve Rusya’nın rağmına olarak Suriye, Irak, Libya ve Azerbaycan’da çok başarılı operasyonlar düzenlemişti. Kahraman ordumuz dizginlerini din düşmanlarının elinden kurtarmıştır, vesselam… Dr. Vehbi Kara           
Ekleme Tarihi: 31 Ekim 2021 - Pazar

Feto’nun Namaz ve Başörtüsü Düşmanlığı

Feto’nun Namaz ve Başörtüsü Düşmanlığı İzmir Kestanepazarı Camii’ni karargah haline getirip üç yüz yıl önce burada yaşamış olan Sabeytay Sevi’yi örnek alan Fetullah Gülen, İslam’ın en önemli emri olan namazın kaldırılması ve tağyir edilmesi konusunda çok büyük gayret göstermiştir. Keza kadınlar için farz olan tesettür ve başörtüsünün açılması konusunda da elinden gelen her çabayı göstermiştir. Bu konuda Deniz Harp Okulunda okurken ve Bahriyede görev yaparken yaşamış olduğum hatıralarımı “Bahriye’de 15 Yıl” isimli kitabımda yazarak; milletimizi dehşetli zındık Feto ve örgütünün tuzaklarından korumaya çalışmıştım. Bu makalede namaz ve başörtüsü ile ilgili hususları arz edip Feto’nun gerçek amacını ve dini değerlere karşı olan düşmanlığını nazarlara vermeye çalışacağım. Askeri okulda okurken sadece dindar insanlara değil; bütün düşünen insanlara karşı 12 Eylül 1980 darbesinin korkunç terörü devam ediyordu. Özellikle 1980’li yıllarda askeri okullarda namaz kılmak son derece güç bir işti. Okumuş olduğum dini kitaplardan namazın farz bir ibadet olduğunu ve asla terk edilmeyeceğini öğrenmiştim ve her ne pahasına olursa olsun namazlarımı kılmaya devam etmeye kararlıydım. Bu nedenle iki koldan saldırıya uğramıştım. Bir tanesi okul yönetimi tarafından geliyordu ve o yıllarda acımasızca yapılan öğrenci kıyımı örnek gösterilerek namaz kılınmaması konusunda büyük bir baskı yapılıyordu. Gerçekten de sayısı binleri bulan askeri öğrenci velileri, okula çağrılıp “oğlunuz namaz kıldığı için irtica nedeni ile okuldan atılacak” deniliyordu. Eğer velisi olarak tazminat ödemeyi kabul edip okuldan ayrılırsa “eğitim hakkı ziyan olmaz başka okullarda okuyabilir” tehdidi ile kendi rızası ile okuldan alınması sağlanıyordu. Bu nedenle binlerce askeri okul öğrencisinin ilişiğine son verilmişti. O zaman Heybeliada’da bulunan Deniz Harp Okulunda da diğer askeri okullar gibi namaz kılan öğrencilere büyük bir baskı yapılıyordu. Her ne kadar namazlarımı uluorta yerlerde kılmamış olsam da okul idarecilerinin yaptığım ibadetten haberi vardı. Zira günde beş vakit farz olan namaz gizlenerek kılınamazdı. Bu baskılar birçok dindar öğrenci üzerinde olumsuz sonuç vermişti. O yıllarda palazlanmaya başlayan Feto’nun gizli örgütü de bu alçakça ve vicdansızca yapılan baskıdan yararlanarak “ima ile namaz” adı altında dinde yeri olmayan bir yöntem ile öğrencileri etkilemeye başlamıştı. Mübarek gün ve gecelerde namaz kılan arkadaşlarımı görüp sevinsem de hemen sonrasında bunlar da namazlarını terk ediyorlardı. Önce öğrenci aileleri devreye giriyor “aman okuldan atılırsan biz bu kadar parayı nasıl öderiz” denilerek namazlarını evde kılmaları isteniyordu. Bu safhayı geçebilen öğrencilere bu sefer Fetocular musallat olup “Aman ha! Sakın namazını kılma. Seni de okuldan atarlar” diyerek “ima ile namaz” kılması öğütleniyordu. İma ile namaz dedikleri husus sahtekârlıktan başka bir şey değildi. Güya kitap okuyormuş gibi yaparak namaz sure ve dualarını okudukları zaman namazları kabul olunurmuş. Halbuki hiçbir İslam alimi böyle bir fetva vermemiştir. İşte FETÖ örgütü, okuldan atılma korkusunu kullanarak bir çok öğrenciyi kendi saflarına çekmişlerdi. Bu öğrencilerden aynı sınıftan sekiz tanesi amiral rütbesinde 15 Temmuz 2016 darbesine katılmış ve hüküm giymişti. İşin diğer acı yönü ise Libya’lı askeri okul öğrencileri arasında yaşanıyordu. Sınıfımızdaki 30 öğrenciden sadece Salim Muhammed namazlarını kılıyor diğerleri aynı bizim Türk öğrenciler gibi terk ediyorlardı. Fakat son sınıfta bir Türk öğrenci arkadaşım ile birlikte on Libyalı öğrenci de namazlarını kılmaya başladılar. Fetocular benim namaz kılmamadan çok rahatsız oluyorlardı. Çünkü bazı kişiler “Vehbi namaz kıldığı halde okuldan atılmadı” diyerek ima ile namaz kılmayı reddettiği için FETÖ örgütü çok zor duruma düşmüştü. “Donkişotluk yapıyor ama göreceksiniz yakında o da okuldan atılacak” diyorlardı. Son sınıfta Tuzla’da yeni inşa edilen Deniz Harp Okuluna taşınmıştık. Bu nedenle olsa gerek taşınma işleri nedeni ile benim namaz kılmam okul yöneticilerinin gözüne batmamıştı. Nihayet 1986 yılında mezun olmak nasip olmuştu. Fakat ertesi yıl tam 7 askeri okul öğrencisi derslerinde çok başarılı oldukları halde sırf namaz kıldıkları için mezun olacakları sene okuldan atılmıştı. Bu durum Fetocuları ziyadesi ile sevindirmiş “namazlarınızı açıktan kılarsanız işte böyle okuldan atılırsınız” korkusu ile öğrencileri namazdan alıkoymayı başarmışlardı. Fetocular savaş gemilerinde görev yaparken de bana karşı düşmanlık edip askerlere karşı kötülemeye çalışıyorlardı. Namaz kılmamdan başka oruç tutmamdan ve içki içmememden dolayı da çok rahatsız oluyorlardı. Çünkü kendilerine bağladıkları subaylara “namaz kılma, oruç tutma, alkollü içki iç ve muhakkak başı açık bir kadınla evlen” diye baskı yaptıkları için benim varlığım dahi onları çok rahatsız ediyordu. Nihayet 28 Şubat 1997 senesinde toplanan Yüksek Askeri Şura kararı ile beni de emekli ettiler. İşin tuhaf olan kısmı ise şuydu. Yıllarca orduda dindar askerlere yapılan baskıyı kaldıracağız diye seçim meydanlarında propaganda yapan Cumhurbaşkanı Demirel ve Başbakan Necmettin Erbakan resen emekli edilme kararımı imzalamışlardı. Bunun belgesini ibretle saklıyorum. Bir başka tuhaf olan husus ise ordudan emekli edilme gerekçesinde “Fetullahçı” olduğum yazılmıştı. Yıllarca FETÖ örgütü ile mücadele ettiğim ve beni her fırsatta kötüleyen bu örgüte üye olma suçlaması yapmışlardı. Bu durumu 28 Şubat generallerini mahkemeye verdiğimiz zaman öğrenmiştim. Alican Türk isimli Batı Çalışma Gurubu mensubu olduğu gerekçesi ile açtığımız davada yargılan bir subay basına servis etmiş ve utanmadan yalan bilgi vermişti. Bu sayede bir çok meselenin gerçek yüzünü de öğrenmiş oldum. O husus da şöyleydi. ABD’ye kaçmış ve bu ülkenin uşağı olmuş Feto, muhtemel bir askeri darbe teşebbüsünde potansiyel olarak kendilerine karşı çıkacağını düşündüğü dindar subayların ordudan temizlenmesini gerekli görüyordu. “Başörtüsü teferruattır” diyerek talimat vermiş ve kendisine bağlı bütün askerlerin eşlerinin başlarını açmasını istemişti. Ordudan atılmadan önce Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm birliklerine yazı gönderilmiş subay ve astsubayların eşlerinin fotoğrafları istenmişti. Benim gibi başörtüsü ile fotoğraf veren bütün askerler ya YAŞ kararı ile ya da üçlü kararname ile re’sen emekli edilmeye başlamıştı. Bir kısmı FETÖ örgütü mensubu olan ve 15 Temmuz 2016 darbesini gerçekleştiren askerler ise eşlerinin başlarını açtırarak dindarlar üzerindeki bu büyük operasyondan kurtulmuşlardı. Sonuçta darbeci askerler ile Fetocular aynı yerden emir alıyorlardı. ABD bunları sığır güder gibi kendi kirli oyunlarına ve pis çıkarlarına alet ediyordu. Olan benim gibi binlerce askere oldu. Bir taşla iki kuş vurulmuş hem namaz kılan ve eşi başörtülü olan dindar insanlar tasfiye edilmiş hem de FETÖ örgütünün ordu içinde palazlanarak güçlenmesi fırsatı doğmuştu. Kaderin cilvesine bakın ki; benim gibi ordudan emekli edilmiş binlerce asker 15 Temmuz 2016 tarihinde sokaklara çıkarak halkın askeri darbeye karşı örgütlenmesinde önemli roller üstlenmişlerdi. Halkımıza cesaret vermekten başka mesleği subay oldukları için askerlere emir vererek “darbenin yasa dışı bir eylem” olduğu hatırlatılmıştı. Kısaca söylemek gerekirse ABD’ye uşaklık edenler ve FETÖ örgütü kazdığı kuyuya düşmüştü. Yıllardan beri ordumuzda yapılan din düşmanlığı ezan ve selalar ile susturulmuş darbecilerin bir daha böyle kanunsuz bir eyleme asla cesaret edemeyeceği büyük bir tokat atılmıştı. Allah’ın izni ile FETÖ’den temizlenen ve halkın seçtiği sivil idarecilerin emrine giren ordumuz her yerde zafer üstüne zafer elde etmeye başlamıştı. Önce PKK örgütüne karşı başarılı operasyonlar düzenlenmiş sonrasında ABD ve Rusya’nın rağmına olarak Suriye, Irak, Libya ve Azerbaycan’da çok başarılı operasyonlar düzenlemişti. Kahraman ordumuz dizginlerini din düşmanlarının elinden kurtarmıştır, vesselam… Dr. Vehbi Kara           
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.