Rakıcı amiral ve orduda cadı avı
Rakıcı amiral ve orduda cadı avı
28 Şubat 1997 darbe sürecinin liderleri arasında en önemli kişilerden birisi Güven Erkaya isimli bir amiraldir.
Deniz Kuvvetleri tarihinde en büyük skandallardan bir tanesine adını yazdırmıştır. Nezaket kurallarına uyma konusunda titiz olduğu bilinen bahriyeliler, tarihte emsali görülmeyen bir çirkin davranışla gündeme oturmuşlardır.
Başbakanlık konutunda verilen resmi bir yemekte alkollü içki olmadığını görünce dışarıdan rakı getirip içen dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Erkaya, tarihe “rakıcı amiral” olarak adını yazdırmıştır. Erkaya’nın diğer bir yönü ise “Kadir Sarmusak” olayıdır. Açılan davada 1. lig maçlarının yayın ihalesi ile ilgili olarak kendisiyle telefon görüşmeleri yapıldığı, mahkeme kayıtlarında yer almıştır.
“Merdi Kıpti şecaat arz ederken sirkatini söylermiş” işte yapmış olduğu “rakı içme” davranışını övünerek anlatan ve 28 Şubat’ın darbeci medyasının dilinden düşmeyen Erkaya’nın daha nice skandalları vardır.
Özellikle Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den aldığı destekle “peygamber ocağı” diye bildiğimiz ordumuza çok sayıda kara leke çalmıştır.
İşte 1960 askeri darbesinden sonra Silahlı kuvvetlerimizde yapılan en büyük tasfiye operasyonunda Erkaya’nın rolü büyüktür.
Güven Erkaya’nın en önemli icraatlarının başında Batı Çalışma Gurubu (BÇG) adı verilen ordu içinde yasadışı bir çetenin kurulması gelmektedir.
Bu çete mensupları “28 Şubat davasında” suçlu bulunarak müebbet hapis cezasına çarptırılmış ve rütbeleri sökülmüştür. Eğer hayatta kalsaydı muhtemelen rütbesi sökülen bu darbeci general ve amirallerin arasında yerini alacaktı. Fakat geçirmiş olduğu ağır bir kanser hastalığı nedeni ile Kasımpaşa Askeri Hastanesinde ölmüştür.
Yasadışı BÇG’nin en önemli faaliyeti ve odaklandığı konu; “eşi başörtülü olan askerlerin” fişlenmesi ve ordudan ilişiğinin kesilmesidir.
Nitekim ben de 1997 yılında eşimin başörtülü olması nedeni ile “sakıncalı” kategorisine alınarak emekli edilmiş bir deniz subayı idim.
Erkaya ve 28 Şubat cuntası sırf başörtüsü nedeniyle yaklaşık 10 bin subay ve astsubayı ordudan emekli ederek; askeri vesayetin devamı için çok önemli bir başarı elde etmişti.
İleride gerçekleştirilebilecek bir askeri darbe esnasında bu “gerici” yaftası ile suçlanan inançlı subaylar; darbeci generallerin “eline ayağına dolanabilir” endişesi ile bir hukuk skandalı ile ordudan atılmışlardı. Bu çirkin icraatın bir başka boyutu daha vardı.
Aslında bu çirkin olay; ABD’nin FETÖ örgütüne mensup askerlerin önünü açmak için planladığı ve başarı ile uyguladığı bir süreçti. Çünkü çok kısa bir süre önce FETÖ elebaşı Fetullah Gülen; “başörtüsü bir teferruattır” diyerek bütün üyelerinin ve iltisaklı olan kişilerin eşlerine; başlarını açma talimatı vermişti.
Aynı yerden yani ABD’den beslenen darbeci cunta ve FETÖ örgütü, işbirliği içinde faaliyet gösteriyordu. Silahlı kuvvetlerimizde bir “cadı avı” başlatılmış; başörtülü eşi olan bütün askerler kara listeye alınmıştı. Başörtüsü nedeni ile askeri lojmanların dışında oturan askerler de bu cadı avından kurtulamıyorlardı.
Askeri hastane ve sosyal tesislere bir şekilde gitmek zorunda kalan veya askeri kimlik için başvuran asker eşleri başörtülü fotoğrafları ile yakayı ele veriyordu.
Erkaya’nın elebaşılığını üstlendiği 28 Şubat sürecinde Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararı ile ordudan emekli edilen askerlerin sayısı her geçen gün daha da artıyordu.
Öyle ki; yılda iki kez toplanan şura bu sefer yılda dört kez yapılmaya başlanmıştı. Bu cadı avı dahi yetmemiş olacak ki; bu sefer “üçlü kararname ile” binlerce asker emekli edilecekti. Şuraya getirip uzun süre prosedürleri takip etmek yerine kısa yoldan giyotin kurmuş daha seri bir şekilde cadı avı netice vermeye başlamıştı.
2007 Yılına kadar bu cadı avı devam etmiş o tarihte Başbakan olan Erdoğan dahi yargı kararı olmadan eşi başörtülü olan askerleri haksız bir biçimde re’sen emekli etmişti. Tek fark Erdoğan “şerh koyduk” diyerek kararnameleri imzalıyordu.
2010 Yılındaki referandum ve 2011 yılında çıkarılan 6191 sayılı yasa ile YAŞ mağdurları emekli haklarını almışken bu mağdur kitle hâlâ tek kuruş dahi alamamıştır. Bu hali ile mevcut hükümetten de ikinci bir darbe yemişlerdir.
ABD’nin beslemesi FETÖ ve Erkaya’nın başını çektiği BÇG, 15 Temmuz 2016 tarihinde beklemedikleri asıl büyük darbeyi işte bu emekli edilen askerlerden yiyeceklerdi. Halkın tanklara karşı direnmesini örgütleyenlerin başında; işte ordudan atılmış bu emekli askerler bulunuyordu.
Okunan ezan ve salalar ile birlikte darbeci cuntaya direnen kahraman Türk milleti, FETÖ’cüleri derdest ettiği gibi halkın sokaklara dökülmesinden korkan diğer darbeci generallerin de saf değiştirmesine yol açmıştı. 16 Temmuz 2016 sabahında 150 civarındaki darbeci general ve amiral halkımız tarafından teslim alınmıştı.
İşte “evdeki hesap çarşıya uymamış” askeri vesayetin ve her 10 senede bir yapılan darbelerin devamı için yapılan “başörtüsü zulmü” resmen ters tepmişti.
Fakat pek de uslanmadığı anlaşılan Erkaya’nın yetiştirdiği ve kendisini gururla anan 104 amiral, Kanal İstanbul ve Montrö sözleşmesi ile ilgili olarak “Ak Parti hükümetine ayar vermeye” kalkışmıştı.
Fakat karşılarında Erdoğan gibi güçlü bir lideri görünce hep birlikte mahkemenin yolunu tuttular, vesselam…
Dr. Vehbi Kara
Ekleme
Tarihi: 06 Mart 2022 - Pazar
Rakıcı amiral ve orduda cadı avı
Rakıcı amiral ve orduda cadı avı
28 Şubat 1997 darbe sürecinin liderleri arasında en önemli kişilerden birisi Güven Erkaya isimli bir amiraldir.
Deniz Kuvvetleri tarihinde en büyük skandallardan bir tanesine adını yazdırmıştır. Nezaket kurallarına uyma konusunda titiz olduğu bilinen bahriyeliler, tarihte emsali görülmeyen bir çirkin davranışla gündeme oturmuşlardır.
Başbakanlık konutunda verilen resmi bir yemekte alkollü içki olmadığını görünce dışarıdan rakı getirip içen dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Erkaya, tarihe “rakıcı amiral” olarak adını yazdırmıştır. Erkaya’nın diğer bir yönü ise “Kadir Sarmusak” olayıdır. Açılan davada 1. lig maçlarının yayın ihalesi ile ilgili olarak kendisiyle telefon görüşmeleri yapıldığı, mahkeme kayıtlarında yer almıştır.
“Merdi Kıpti şecaat arz ederken sirkatini söylermiş” işte yapmış olduğu “rakı içme” davranışını övünerek anlatan ve 28 Şubat’ın darbeci medyasının dilinden düşmeyen Erkaya’nın daha nice skandalları vardır.
Özellikle Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den aldığı destekle “peygamber ocağı” diye bildiğimiz ordumuza çok sayıda kara leke çalmıştır.
İşte 1960 askeri darbesinden sonra Silahlı kuvvetlerimizde yapılan en büyük tasfiye operasyonunda Erkaya’nın rolü büyüktür.
Güven Erkaya’nın en önemli icraatlarının başında Batı Çalışma Gurubu (BÇG) adı verilen ordu içinde yasadışı bir çetenin kurulması gelmektedir.
Bu çete mensupları “28 Şubat davasında” suçlu bulunarak müebbet hapis cezasına çarptırılmış ve rütbeleri sökülmüştür. Eğer hayatta kalsaydı muhtemelen rütbesi sökülen bu darbeci general ve amirallerin arasında yerini alacaktı. Fakat geçirmiş olduğu ağır bir kanser hastalığı nedeni ile Kasımpaşa Askeri Hastanesinde ölmüştür.
Yasadışı BÇG’nin en önemli faaliyeti ve odaklandığı konu; “eşi başörtülü olan askerlerin” fişlenmesi ve ordudan ilişiğinin kesilmesidir.
Nitekim ben de 1997 yılında eşimin başörtülü olması nedeni ile “sakıncalı” kategorisine alınarak emekli edilmiş bir deniz subayı idim.
Erkaya ve 28 Şubat cuntası sırf başörtüsü nedeniyle yaklaşık 10 bin subay ve astsubayı ordudan emekli ederek; askeri vesayetin devamı için çok önemli bir başarı elde etmişti.
İleride gerçekleştirilebilecek bir askeri darbe esnasında bu “gerici” yaftası ile suçlanan inançlı subaylar; darbeci generallerin “eline ayağına dolanabilir” endişesi ile bir hukuk skandalı ile ordudan atılmışlardı. Bu çirkin icraatın bir başka boyutu daha vardı.
Aslında bu çirkin olay; ABD’nin FETÖ örgütüne mensup askerlerin önünü açmak için planladığı ve başarı ile uyguladığı bir süreçti. Çünkü çok kısa bir süre önce FETÖ elebaşı Fetullah Gülen; “başörtüsü bir teferruattır” diyerek bütün üyelerinin ve iltisaklı olan kişilerin eşlerine; başlarını açma talimatı vermişti.
Aynı yerden yani ABD’den beslenen darbeci cunta ve FETÖ örgütü, işbirliği içinde faaliyet gösteriyordu. Silahlı kuvvetlerimizde bir “cadı avı” başlatılmış; başörtülü eşi olan bütün askerler kara listeye alınmıştı. Başörtüsü nedeni ile askeri lojmanların dışında oturan askerler de bu cadı avından kurtulamıyorlardı.
Askeri hastane ve sosyal tesislere bir şekilde gitmek zorunda kalan veya askeri kimlik için başvuran asker eşleri başörtülü fotoğrafları ile yakayı ele veriyordu.
Erkaya’nın elebaşılığını üstlendiği 28 Şubat sürecinde Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararı ile ordudan emekli edilen askerlerin sayısı her geçen gün daha da artıyordu.
Öyle ki; yılda iki kez toplanan şura bu sefer yılda dört kez yapılmaya başlanmıştı. Bu cadı avı dahi yetmemiş olacak ki; bu sefer “üçlü kararname ile” binlerce asker emekli edilecekti. Şuraya getirip uzun süre prosedürleri takip etmek yerine kısa yoldan giyotin kurmuş daha seri bir şekilde cadı avı netice vermeye başlamıştı.
2007 Yılına kadar bu cadı avı devam etmiş o tarihte Başbakan olan Erdoğan dahi yargı kararı olmadan eşi başörtülü olan askerleri haksız bir biçimde re’sen emekli etmişti. Tek fark Erdoğan “şerh koyduk” diyerek kararnameleri imzalıyordu.
2010 Yılındaki referandum ve 2011 yılında çıkarılan 6191 sayılı yasa ile YAŞ mağdurları emekli haklarını almışken bu mağdur kitle hâlâ tek kuruş dahi alamamıştır. Bu hali ile mevcut hükümetten de ikinci bir darbe yemişlerdir.
ABD’nin beslemesi FETÖ ve Erkaya’nın başını çektiği BÇG, 15 Temmuz 2016 tarihinde beklemedikleri asıl büyük darbeyi işte bu emekli edilen askerlerden yiyeceklerdi. Halkın tanklara karşı direnmesini örgütleyenlerin başında; işte ordudan atılmış bu emekli askerler bulunuyordu.
Okunan ezan ve salalar ile birlikte darbeci cuntaya direnen kahraman Türk milleti, FETÖ’cüleri derdest ettiği gibi halkın sokaklara dökülmesinden korkan diğer darbeci generallerin de saf değiştirmesine yol açmıştı. 16 Temmuz 2016 sabahında 150 civarındaki darbeci general ve amiral halkımız tarafından teslim alınmıştı.
İşte “evdeki hesap çarşıya uymamış” askeri vesayetin ve her 10 senede bir yapılan darbelerin devamı için yapılan “başörtüsü zulmü” resmen ters tepmişti.
Fakat pek de uslanmadığı anlaşılan Erkaya’nın yetiştirdiği ve kendisini gururla anan 104 amiral, Kanal İstanbul ve Montrö sözleşmesi ile ilgili olarak “Ak Parti hükümetine ayar vermeye” kalkışmıştı.
Fakat karşılarında Erdoğan gibi güçlü bir lideri görünce hep birlikte mahkemenin yolunu tuttular, vesselam…
Dr. Vehbi Kara
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.