Dr. Vehbi KARA
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi KARA
 

Rusya Fin Savaşındaki gibi perişan oluyor

Rusya Fin Savaşındaki gibi perişan oluyor Bundan 20 yıl önce gemi ile Fildişi Sahilinden Finlandiya’ya şeker yükü taşımıştım. Helsinki’nin hemen doğusunda bulunan bir fabrikaya yükümüzü boşaltırken bu ülkeyi gezme fırsatı bulmuştum. Burada bir Türk lokantası bulmuş sahibiyle sohbet etmiştik. Bana Finlandiya halkından bahsederken bu halkın 2. Dünya savaşında hiç yenilmeyen Sovyet ordusuna çok ağır darbe vurduğunu söylemişti. Gerçekten de saldırgan Stalin’in Kızılordusu, Afganistan haricinde en büyük kaybı bu savaşta vermişti. Finlandiya’nın 25 bin kişilik kaybına karşılık; 125 bin ölü vermişlerdi. Diğer kayıplar da büyüktü. Finlandiya 1000 esir ve 20 tank kaybetmişken; Ruslar 5500 esir ve 3500 tank kaybetmişlerdi. Kısaca söylemek gerekirse Kızılordu çok büyük prestij kaybı yaşamış ve Moskova Barış Anlaşması ile savaşı sona erdirmişti. 30 Kasım 1939’da başlayan savaş 14 Mart 1940 tarihinde bitmişti. 3,5 Ay süren bu savaşa; mevsimi nedeniyle “Kış Savaşı” adı verilmişti. Savaşın bedeli Sovyetler Birliğine çok ağır olmuştu. Çünkü saldırgan tutumu nedeniyle Milletler Cemiyetinden atılmış bazı Batı ülkelerinin ambargolarına maruz kalmıştı. Fakat asıl büyük tehdit Hitler’in faşist Almanya’sından gelecekti. Rus ordusunu kartondan yapılmış gibi zayıf gören Hitler, 22 Haziran 1941’de Sovyetler Birliği’ni işgal etmeye başlamıştı. Savaşın en önemli cephesi bugünkü Ukrayna topraklarında cereyan ediyordu. İkinci Dünya savaşında “yıldırım harbi” adı verilen hızlı hücum etmeye dayalı bir strateji uygulayan Almanlar, Fransa’da olduğu gibi büyük bir zafer bekliyorlardı. Fakat “general kış” adı verilen büyük bir düşmanla karşılaşmıştı. Başlangıçta Ukrayna topraklarında hızla ilerleyen Alman güçleri Kırım’ı da işgal ederek Stalingrad şehrine ulaşmıştı. Rus kaybı ise çok büyüktü. Alman tankları her yeri ezip geçiyordu. Propaganda savaşına dönen bu durum Rus milletinin gururuna dokunmuştu. Hiç beklenmedik bir anda “Rus mojikleri” yani köylüleri, karşı harekete geçirmişti. Kızılordu Rus ve Ukrayna halkının desteği ile önce Almanları durdurmuş sonra da geri püskürtmüştü. Ayrıca Alman tankları Ukrayna’nın geniş düzlüklerinde çamura saplanmış aynı Finlilerin Rus askerlerine kurduğu tuzaklara benzer şekilde ağır kayıplar vermeye başlamıştı. İkinci Dünya Savaşı, Almanların Doğu cephesinin çökmesi ile beraber sona erecekti. Kısa zamanda Almanya; doğudan Kızılordu ve batıdan da ABD askerleri tarafından kuşatılmıştı. Savaş büyük bir yıkım ve felaket ile birlikte sona ermiş geride 60 milyonluk bir ölü bırakmıştı. Aradan 83 geçti ve bu sefer Putin’in önderliğinde Rus savaş makinesi, Ukrayna’ya saldırmaya başladı. Aynı coğrafyada aynı vahşi saldırganlıkla ve masum sivillerin katledildiği aynı katliam ile bir savaşa daha şahit oluyoruz. İki hafta geçtikten sonra bu savaşın sonucu da aynı şekilde büyük bir bozgun ve perişanlık olacaktır. Çünkü Fin halkı ve Rus mojikleri gibi Ukrayna halkı da; saldırgan Rus ordusuna karşı direnmeye karar vermiştir. Her türlü durumda Rusya’nın ekonomik ve siyasi olarak yenileceği artık apaçık bir şekilde görülmektedir. Olan zavallı masum sivillere olmuş ve halen de devam etmektedir. Rusya, bütün dünya ülkeleri hatta müttefiki zannettiğimiz Çin tarafından bile ambargo ve ekonomik kısıtlamalara maruz kalmıştır. Türkiye dahi iyi ilişkileri olduğu halde Rus savaş gemilerine Boğazları kapatmıştır. Zaten Rusya; Ukrayna’yı tamamen işgal etse bile burada tutunma şansı kalmamıştır. Evet, Suriye’de olduğu gibi bombardıman uçakları ile Ukrayna şehirlerini dümdüz edebilir. ABD’nin yaptığı gibi azaltılmış uranyum silahları ile acımasızca sivil insanları öldürebilir. Fakat Rusya için bunun bedeli her geçen gün daha da ağır bir şekilde ödenecektir. Ekonomik ve siyasi olarak iflas etmiş bir Rus halkı; Putin’in kellesini almadan bırakmayacaktır. Bu acımasız savaşın diğer bir sonucu olarak Rusya’nın parçalanma ihtimali çok daha fazla güçlenmiştir. Baskı ve zorbalıkla yönetilen Rusya, kısa bir zaman sonra aynı Sovyet Rejiminin 1990 yılında çökmesi gibi ayaklanmalarla karşı karşıya kalacaktır. Zaten özerk bir yapıda olup kendi meclisi hatta cumhurbaşkanı olan ve yerel halkın ismi ile anılan cumhuriyetler birer birer bağımsızlığına kavuşacaktır. İşte şimdi çok net bir şekilde görüldüğü gibi Putin, ABD’nin attığı zokayı yutmuştur. “Saldırmayacağım, Batılılar palavra atıyor” diyerek ne kadar çirkin bir yalancı olduğunu ispatlayan Rusya’nın artık tekrar toparlanmasına da imkan yoktur. Türkiye ve İslam ülkeleri hesabını buna göre yapmalı ve önlem almalıdır. Son söz olarak Rusya hakkında Bediüzzaman Said Nursi’nın yaklaşık 100 yıl önce söylediği bir sözü hatırlatmak istiyorum. “İki dehşetli Harb-i Umumînin neticesinde beşerde hasıl olan bir intibah-ı kavî ve beşerin tam uyanması cihetiyle, kat’iyen dinsiz bir millet yaşamaz. Rus da dinsiz kalamaz. Geri dönüp Hıristiyan da olamaz. Olsa olsa, küfr-ü mutlakı kıran ve hak ve hakikate dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi ikna eden Kur’ân ile bir musalâha veya tâbi olabilir. O vakit dört yüz milyon ehl-i Kur’ân’a kılıç çekemez”, vesselam… Dr. Vehbi Kara
Ekleme Tarihi: 15 Mart 2022 - Salı

Rusya Fin Savaşındaki gibi perişan oluyor

Rusya Fin Savaşındaki gibi perişan oluyor Bundan 20 yıl önce gemi ile Fildişi Sahilinden Finlandiya’ya şeker yükü taşımıştım. Helsinki’nin hemen doğusunda bulunan bir fabrikaya yükümüzü boşaltırken bu ülkeyi gezme fırsatı bulmuştum. Burada bir Türk lokantası bulmuş sahibiyle sohbet etmiştik. Bana Finlandiya halkından bahsederken bu halkın 2. Dünya savaşında hiç yenilmeyen Sovyet ordusuna çok ağır darbe vurduğunu söylemişti. Gerçekten de saldırgan Stalin’in Kızılordusu, Afganistan haricinde en büyük kaybı bu savaşta vermişti. Finlandiya’nın 25 bin kişilik kaybına karşılık; 125 bin ölü vermişlerdi. Diğer kayıplar da büyüktü. Finlandiya 1000 esir ve 20 tank kaybetmişken; Ruslar 5500 esir ve 3500 tank kaybetmişlerdi. Kısaca söylemek gerekirse Kızılordu çok büyük prestij kaybı yaşamış ve Moskova Barış Anlaşması ile savaşı sona erdirmişti. 30 Kasım 1939’da başlayan savaş 14 Mart 1940 tarihinde bitmişti. 3,5 Ay süren bu savaşa; mevsimi nedeniyle “Kış Savaşı” adı verilmişti. Savaşın bedeli Sovyetler Birliğine çok ağır olmuştu. Çünkü saldırgan tutumu nedeniyle Milletler Cemiyetinden atılmış bazı Batı ülkelerinin ambargolarına maruz kalmıştı. Fakat asıl büyük tehdit Hitler’in faşist Almanya’sından gelecekti. Rus ordusunu kartondan yapılmış gibi zayıf gören Hitler, 22 Haziran 1941’de Sovyetler Birliği’ni işgal etmeye başlamıştı. Savaşın en önemli cephesi bugünkü Ukrayna topraklarında cereyan ediyordu. İkinci Dünya savaşında “yıldırım harbi” adı verilen hızlı hücum etmeye dayalı bir strateji uygulayan Almanlar, Fransa’da olduğu gibi büyük bir zafer bekliyorlardı. Fakat “general kış” adı verilen büyük bir düşmanla karşılaşmıştı. Başlangıçta Ukrayna topraklarında hızla ilerleyen Alman güçleri Kırım’ı da işgal ederek Stalingrad şehrine ulaşmıştı. Rus kaybı ise çok büyüktü. Alman tankları her yeri ezip geçiyordu. Propaganda savaşına dönen bu durum Rus milletinin gururuna dokunmuştu. Hiç beklenmedik bir anda “Rus mojikleri” yani köylüleri, karşı harekete geçirmişti. Kızılordu Rus ve Ukrayna halkının desteği ile önce Almanları durdurmuş sonra da geri püskürtmüştü. Ayrıca Alman tankları Ukrayna’nın geniş düzlüklerinde çamura saplanmış aynı Finlilerin Rus askerlerine kurduğu tuzaklara benzer şekilde ağır kayıplar vermeye başlamıştı. İkinci Dünya Savaşı, Almanların Doğu cephesinin çökmesi ile beraber sona erecekti. Kısa zamanda Almanya; doğudan Kızılordu ve batıdan da ABD askerleri tarafından kuşatılmıştı. Savaş büyük bir yıkım ve felaket ile birlikte sona ermiş geride 60 milyonluk bir ölü bırakmıştı. Aradan 83 geçti ve bu sefer Putin’in önderliğinde Rus savaş makinesi, Ukrayna’ya saldırmaya başladı. Aynı coğrafyada aynı vahşi saldırganlıkla ve masum sivillerin katledildiği aynı katliam ile bir savaşa daha şahit oluyoruz. İki hafta geçtikten sonra bu savaşın sonucu da aynı şekilde büyük bir bozgun ve perişanlık olacaktır. Çünkü Fin halkı ve Rus mojikleri gibi Ukrayna halkı da; saldırgan Rus ordusuna karşı direnmeye karar vermiştir. Her türlü durumda Rusya’nın ekonomik ve siyasi olarak yenileceği artık apaçık bir şekilde görülmektedir. Olan zavallı masum sivillere olmuş ve halen de devam etmektedir. Rusya, bütün dünya ülkeleri hatta müttefiki zannettiğimiz Çin tarafından bile ambargo ve ekonomik kısıtlamalara maruz kalmıştır. Türkiye dahi iyi ilişkileri olduğu halde Rus savaş gemilerine Boğazları kapatmıştır. Zaten Rusya; Ukrayna’yı tamamen işgal etse bile burada tutunma şansı kalmamıştır. Evet, Suriye’de olduğu gibi bombardıman uçakları ile Ukrayna şehirlerini dümdüz edebilir. ABD’nin yaptığı gibi azaltılmış uranyum silahları ile acımasızca sivil insanları öldürebilir. Fakat Rusya için bunun bedeli her geçen gün daha da ağır bir şekilde ödenecektir. Ekonomik ve siyasi olarak iflas etmiş bir Rus halkı; Putin’in kellesini almadan bırakmayacaktır. Bu acımasız savaşın diğer bir sonucu olarak Rusya’nın parçalanma ihtimali çok daha fazla güçlenmiştir. Baskı ve zorbalıkla yönetilen Rusya, kısa bir zaman sonra aynı Sovyet Rejiminin 1990 yılında çökmesi gibi ayaklanmalarla karşı karşıya kalacaktır. Zaten özerk bir yapıda olup kendi meclisi hatta cumhurbaşkanı olan ve yerel halkın ismi ile anılan cumhuriyetler birer birer bağımsızlığına kavuşacaktır. İşte şimdi çok net bir şekilde görüldüğü gibi Putin, ABD’nin attığı zokayı yutmuştur. “Saldırmayacağım, Batılılar palavra atıyor” diyerek ne kadar çirkin bir yalancı olduğunu ispatlayan Rusya’nın artık tekrar toparlanmasına da imkan yoktur. Türkiye ve İslam ülkeleri hesabını buna göre yapmalı ve önlem almalıdır. Son söz olarak Rusya hakkında Bediüzzaman Said Nursi’nın yaklaşık 100 yıl önce söylediği bir sözü hatırlatmak istiyorum. “İki dehşetli Harb-i Umumînin neticesinde beşerde hasıl olan bir intibah-ı kavî ve beşerin tam uyanması cihetiyle, kat’iyen dinsiz bir millet yaşamaz. Rus da dinsiz kalamaz. Geri dönüp Hıristiyan da olamaz. Olsa olsa, küfr-ü mutlakı kıran ve hak ve hakikate dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi ikna eden Kur’ân ile bir musalâha veya tâbi olabilir. O vakit dört yüz milyon ehl-i Kur’ân’a kılıç çekemez”, vesselam… Dr. Vehbi Kara
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.