Dr. Vehbi KARA
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi KARA
 

9 ve 12 Mart 1971 Askeri Darbeleri

9 ve 12 Mart 1971 Askeri Darbeleri CHP’nin kurmuş olduğu faşist eğitim sistemi her 8-10 yılda bir askeri darbelere neden olmaktadır. Halkın oyları ile asla iktidara gelemeyeceğini bilen CHP yöneticileri, ülkemizi ateşe atmak pahasına cuntacı askerleri daima desteklemişlerdir. En son 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ örgütünün elebaşılığı ile gerçekleştirilmek istenen askeri darbe de bu sürecin hala devam ettiğini göstermektedir. Halkımızın bilmediği ve öğretilmek istenmeyen darbelerden bir tanesi 12 Mart 1971 darbesidir. Aslında bu darbe “27 Mayıs 1960 albaylar cuntasının” kendi aralarındaki iktidar mücadelesinin gizli kalmış bir yansımasıdır. “12 Mart Muhtırası” olarak bilinen ve Hükümetinin istifası ile sonuçlanan askeri darbe; aslında gerçekleşmeyen 9 Mart 1971 darbesinin devamıdır. Talat Aydemir’in 22 Şubat 1962 ve 20 Mayıs 1963’te gerçekleştirdiği darbe teşebbüsü, CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün diğer generallere verdiği “darbeye katılmayın” talimatı ile başarısız kalmıştır. Hâlbuki CHP, 27 Mayıs’ta darbeci askerleri desteklemiş hatta kışkırtıcılığını yapmıştır. Bu durum CHP yöneticilerinin silahlı kuvvetler ile organik bağının bulunduğunu apaçık bir şekilde göstermektedir. Halkın seçtiği liderlere karşı cuntacı askerleri destekleyen CHP, kendi liderleri iktidarda olunca darbeye karşı çıkmaktadır. Bu durum; CHP’nin demokratik değerlere karşı ne derece iki yüzlü bir politika yürüttüğünü göstermektedir. Tarihe 12 Mart 1971 adıyla geçen ve başarılı olan bu darbe ile Türk Silahlı Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri komutanı Muhsin Batur'un imzasıyla Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a bir muhtıra vererek hükümeti istifa ettirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde meydana gelen dördüncü; başarılı olmuş ikinci ve emir-komuta zinciri içerisinde yapılmış ilk askeri darbe eylemidir. Bu darbenin bilinmeyen kısmı ise şu şekildedir. 12 Mart muhtırası verilmemiş olsaydı, TSK içinde kurulmuş olan ve başında Emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu'nun bulunduğu gizli askeri cunta, fiilen 9 Mart 1971 tarihinde darbe yapacaktı. Cunta içine sızmış ve önemli görevler üstlenmiş kişiler vasıtası ile darbe önceden haber alınmış ve darbeye adı karışan ve Orgeneral rütbesinden daha kıdemsiz olanlar re'sen emekliye sevk edilmişlerdir. 12 Mart 1971 darbesine giden süreçte darbeci askerler, Doğan Avcıoğlu'nun çıkardığı Devrim gazetesi etrafında toplanıyorlardı. İçlerinde 27 Mayıs Darbesini yapan Millî Birlik Komitesi'nin gerçek lideri Madanoğlu'nun da bulunduğu "Milli Demokratik Devrimciler", o dönemin siyasi partilerinin demokrasi anlayışının bir oyalamaca olduğunu ileri sürerek ulusçu-devrimci yöntem olarak ifade edilen ilkeler doğrultusunda parlamento dışı muhalefeti savunuyorlardı. Devrim gazetesinin genel yayın yönetmeni Hasan Cemal çok sonraları anılarını anlattığı “Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim” adlı kitabında o zamanki maksatlarının "ulusalcı" subayları ikna ederek onlarla birlikte bir "Milli Demokratik Devrim" darbesi yapmak olduğunu yazmıştı. Nitekim 9 Mart 1971 tarihinde planlanan darbe, içlerinde Mahir Kaynak ve Mehmet Eymür'ün de bulunduğu Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensuplarının durumu Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç ve 1. Ordu Komutanı Faik Türün'e haber vermesiyle akamete uğratılmıştır. 12 Mart Muhtırası'nı veren Orgeneral Memduh Tağmaç, Orgeneral rütbesindekiler hariç bu 9 Mart 1971 Milli Demokratik Devrimine adı karışan başta Tümgeneral Celil Gürkan olmak üzere tüm subayları re'sen emekliye sevk etmiştir. Yetmedi 1. Ordu Komutanı Faik Türün, bu darbeye adı karışan tüm Devrim yazarlarını Ziverbey Köşkünde MİT vasıtasıyla sorguya çekmiş Faruk Gürler ve Muhsin Batur'un da 9 Mart darbesine önce destek verdikleri, fakat sonra istihbarat bilgileri Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç'a ulaşınca desteklerini geri çektikleri ortaya çıkmıştır. Darbe, 1971 yılında 12 Mart günü saat 13:00'da TRT radyolarından okunan milletimize karşı şu küstah muhtıra ile ilan edilmiştir: "Parlamento ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk'ün bize hedef verdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasasının öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür." 12 Mart Muhtırasının 3. Maddesi ise açıkça darbe ile anayasal rejimi yıkma tehdidini gösteriyordu. “Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır. Bilgilerinize”. Metinden de anlaşıldığı üzere bu darbe de diğer darbeler gibi CHP ilkeleri adına yapılmaktadır. Düşman olarak dindar insanlar ve “irtica” hedef alınmaktaydı. Darbe geleneği aradan dokuz yıl geçtikten sonra bu sefer 12 Eylül 1980’de benzer şekilde tereyağından kıl çeker gibi başarılı bir şekilde gerçekleştirilmiş ve ülkemiz en az 20 yıl geriye gitmiştir,. darbelerin odağı ve önemli bir merkezi olan Kara Harp Okulu’nu sonraki yazımızda inceleyeceğiz, vesselam… Dr. Vehbi Kara
Ekleme Tarihi: 17 Mart 2022 - Perşembe

9 ve 12 Mart 1971 Askeri Darbeleri

9 ve 12 Mart 1971 Askeri Darbeleri CHP’nin kurmuş olduğu faşist eğitim sistemi her 8-10 yılda bir askeri darbelere neden olmaktadır. Halkın oyları ile asla iktidara gelemeyeceğini bilen CHP yöneticileri, ülkemizi ateşe atmak pahasına cuntacı askerleri daima desteklemişlerdir. En son 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ örgütünün elebaşılığı ile gerçekleştirilmek istenen askeri darbe de bu sürecin hala devam ettiğini göstermektedir. Halkımızın bilmediği ve öğretilmek istenmeyen darbelerden bir tanesi 12 Mart 1971 darbesidir. Aslında bu darbe “27 Mayıs 1960 albaylar cuntasının” kendi aralarındaki iktidar mücadelesinin gizli kalmış bir yansımasıdır. “12 Mart Muhtırası” olarak bilinen ve Hükümetinin istifası ile sonuçlanan askeri darbe; aslında gerçekleşmeyen 9 Mart 1971 darbesinin devamıdır. Talat Aydemir’in 22 Şubat 1962 ve 20 Mayıs 1963’te gerçekleştirdiği darbe teşebbüsü, CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün diğer generallere verdiği “darbeye katılmayın” talimatı ile başarısız kalmıştır. Hâlbuki CHP, 27 Mayıs’ta darbeci askerleri desteklemiş hatta kışkırtıcılığını yapmıştır. Bu durum CHP yöneticilerinin silahlı kuvvetler ile organik bağının bulunduğunu apaçık bir şekilde göstermektedir. Halkın seçtiği liderlere karşı cuntacı askerleri destekleyen CHP, kendi liderleri iktidarda olunca darbeye karşı çıkmaktadır. Bu durum; CHP’nin demokratik değerlere karşı ne derece iki yüzlü bir politika yürüttüğünü göstermektedir. Tarihe 12 Mart 1971 adıyla geçen ve başarılı olan bu darbe ile Türk Silahlı Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri komutanı Muhsin Batur'un imzasıyla Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a bir muhtıra vererek hükümeti istifa ettirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde meydana gelen dördüncü; başarılı olmuş ikinci ve emir-komuta zinciri içerisinde yapılmış ilk askeri darbe eylemidir. Bu darbenin bilinmeyen kısmı ise şu şekildedir. 12 Mart muhtırası verilmemiş olsaydı, TSK içinde kurulmuş olan ve başında Emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu'nun bulunduğu gizli askeri cunta, fiilen 9 Mart 1971 tarihinde darbe yapacaktı. Cunta içine sızmış ve önemli görevler üstlenmiş kişiler vasıtası ile darbe önceden haber alınmış ve darbeye adı karışan ve Orgeneral rütbesinden daha kıdemsiz olanlar re'sen emekliye sevk edilmişlerdir. 12 Mart 1971 darbesine giden süreçte darbeci askerler, Doğan Avcıoğlu'nun çıkardığı Devrim gazetesi etrafında toplanıyorlardı. İçlerinde 27 Mayıs Darbesini yapan Millî Birlik Komitesi'nin gerçek lideri Madanoğlu'nun da bulunduğu "Milli Demokratik Devrimciler", o dönemin siyasi partilerinin demokrasi anlayışının bir oyalamaca olduğunu ileri sürerek ulusçu-devrimci yöntem olarak ifade edilen ilkeler doğrultusunda parlamento dışı muhalefeti savunuyorlardı. Devrim gazetesinin genel yayın yönetmeni Hasan Cemal çok sonraları anılarını anlattığı “Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim” adlı kitabında o zamanki maksatlarının "ulusalcı" subayları ikna ederek onlarla birlikte bir "Milli Demokratik Devrim" darbesi yapmak olduğunu yazmıştı. Nitekim 9 Mart 1971 tarihinde planlanan darbe, içlerinde Mahir Kaynak ve Mehmet Eymür'ün de bulunduğu Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensuplarının durumu Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç ve 1. Ordu Komutanı Faik Türün'e haber vermesiyle akamete uğratılmıştır. 12 Mart Muhtırası'nı veren Orgeneral Memduh Tağmaç, Orgeneral rütbesindekiler hariç bu 9 Mart 1971 Milli Demokratik Devrimine adı karışan başta Tümgeneral Celil Gürkan olmak üzere tüm subayları re'sen emekliye sevk etmiştir. Yetmedi 1. Ordu Komutanı Faik Türün, bu darbeye adı karışan tüm Devrim yazarlarını Ziverbey Köşkünde MİT vasıtasıyla sorguya çekmiş Faruk Gürler ve Muhsin Batur'un da 9 Mart darbesine önce destek verdikleri, fakat sonra istihbarat bilgileri Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç'a ulaşınca desteklerini geri çektikleri ortaya çıkmıştır. Darbe, 1971 yılında 12 Mart günü saat 13:00'da TRT radyolarından okunan milletimize karşı şu küstah muhtıra ile ilan edilmiştir: "Parlamento ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk'ün bize hedef verdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasasının öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür." 12 Mart Muhtırasının 3. Maddesi ise açıkça darbe ile anayasal rejimi yıkma tehdidini gösteriyordu. “Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır. Bilgilerinize”. Metinden de anlaşıldığı üzere bu darbe de diğer darbeler gibi CHP ilkeleri adına yapılmaktadır. Düşman olarak dindar insanlar ve “irtica” hedef alınmaktaydı. Darbe geleneği aradan dokuz yıl geçtikten sonra bu sefer 12 Eylül 1980’de benzer şekilde tereyağından kıl çeker gibi başarılı bir şekilde gerçekleştirilmiş ve ülkemiz en az 20 yıl geriye gitmiştir,. darbelerin odağı ve önemli bir merkezi olan Kara Harp Okulu’nu sonraki yazımızda inceleyeceğiz, vesselam… Dr. Vehbi Kara
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.