Ankara’da deniz var mı?
Ankara’da deniz var mı?
Elbette Ankara’da deniz yoktur. Lakin koskoca Deniz Kuvvetleri Karargâhı burada bulunur. İnanılması güç ve çok saçma bu durum yıllardan beri devam etmektedir. Bir tane aklı başında insan çıkıp da “bu yol çıkmaz sokaktır” diyemediği için bu akıl almaz ve absürt durum hâlâ devam etmektedir.
Silahlı kuvvetlerimiz 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra iyice zıvanadan çıkmış darbeci askerler hiçbir disiplin ve askerlik ilkelerine uymayarak her 10 yılda bir darbe yapmaya başlamışlardır. Rüştü Erdelhun Paşanın dediği gibi “askerlerin siyasete girme” teşebbüsü ülkemizin büyük ekonomik ve sosyal sıkıntılara girmesine yol açmıştır.
İşte dünyanın hiçbir ülkesinde göremeyeceğimiz bir durum yani Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, denize hiçbir kıyısı olmayan Ankara’ya nakledilmiştir. Deniz kokusu ve tuzlu suyu görmeyen binlerce denizci asker, Türkiye’nin deniz filosunu yönetmeye kalkmış ve halen de hiç istifini bozmadan bu gülünç durumu devam ettirmektedir.
Bu durum denizci amirallerin “üç tarafı denizlerle kuşatılmış” cümlesinden de anlaşılmaktadır. Hâlbuki doğru cümle ”üç taraftan denizlere açılan bir ülke” olmalıdır. Çünkü denizler; dünya ile iletişim kurmanın, ticareti geliştirmenin ve ekonomik gelişmenin olmazsa olmazıdır. Denize kıyısı olmayan bir ülke kapana kısılmış bir fareden farklı değildir.
Yıllarca Silahlı kuvvetlerimize kumanda eden Fevzi Çakmak gibi ufku olmayan bağnaz askerlerin deniz kuvvetlerimizi zayıflattığından çoğu insan habersizdir. Bu zat, ülkemizin çok önemli menfaatlerinin olduğu denizlerimizi ve denizciliği işlevsiz hale getirmiştir.
Nitekim bazı deniz kuvvetleri komutanlarının kara kuvvetlerinden gelecek kadar ayıplı işlerin yapıldığını da yaşamışızdır. Bunun en önemli sebeplerinden bir tanesinin CHP yöneticilerinin silahlı kuvvetleri kontrol altında tutma ve faşist ideoloji uğruna kendi keyiflerine göre yönetmek olduğunda şüphe yoktur.
Fakat artık 2022 senesindeyiz. Bir CHP il başkanının hem belediye başkanı hem de vali olduğu günler çok geride kalmıştır. Dünyada mesleki uzmanlaşma ve kariyer geliştirme konularında çok önemli mesafeler kaydedildi. Maalesef bunu deniz kuvvetlerinde görev yapan amirallere anlatmak çok zordur.
Bizim amirallerimizin uzmanlık alanı kadınların başörtüsüdür. Stilist ve modelistlere parmak ısırtacak derecede kadın giyimine çok önem verirler. Türban veya başörtüsü takılıp takılmaması konusunda ahkâm kesmekten hiç çekinmezler.
Aynı zamanda üzerine vazife olmayan işlerde de utanıp sıkılmazlar. Günlerini kokteyl, davet ve sabahlara kadar uzayan içki masalarında geçirirler. İçki içmeyen subaylara karşı da alaycı ve küstahtırlar. Bu husus tecrübeyle sabittir.
Gelin görün ki elin oğlu öyle değildir. İşte Yunanistan örneği karşımızda duruyor. Genelkurmay başkanlarını denizciler arasından seçip bütün orduyu amirallerin yönetimine vermişlerdir. Çünkü bir ülke savunmasında denizciliğin ne derece önemli olduğunu gayet iyi bilirler.
Türkiye’de denizler daima baş ağrısı bir sorun olarak görülmüştür. Bazı askerlere göre deniz; sadece rakı içip demlenmek için iyi gelir. Bu yüzden olsa gerek Almanya’dan savaşa girmemek için satın aldığımız fakat bizi Birinci Dünya Savaşına sokan Yavuz isimli savaş gemisini ayakta tutmayı dahi becerememişizdir. Yavuz’u havuzlamak için ihaleler açılmış fakat yolsuzluk iddiaları yüzünden devlet kasasından milyonlar harcamışızdır. Sonunda hurdaya ayırıp jilet yaparak bu yükten kurtulmayı becerebilmiş bir toplumuz.
Bu arada Yunanistan boş durmamış Lozan’da karasuları 3 mil olarak ilan edilmişken bunu 6 mile çıkararak Adalar Denizinde büyük bir avantaj elde etmiştir. Yine Lozan’da ve katılmadığımız Paris Anlaşmasında “askerden arındırılmış bölge” olarak ilan edilen Adalara askeri tesis ve yığınak yapan Yunanlıları seyretmiş bir Deniz Kuvvetleri komutanlarımız vardır.
Yetmedi hava sahasını ve arama kurtarma bölgelerinin Yunanlıların kontrolüne verilirken sesini çıkarmamış amirallerimizi de görmüşüzdür.
Dönemin bu denizci amirallerini çok kınamamak gerekir (!) Zira her 10 yılda bir askeri darbe yapmak ve halkın seçtiği siyasetçileri Yassıada’da kontrol altında tutmak ve idam edilirken gereken tedbirleri almak gibi çok önemli vazifeleri vardı. Zaman bulup böylesi konulara vakit ayıramamışlar besbelli…
Her ne ise…
Artık önümüze bakmamız gerekiyor. İnsansız hava, deniz ve kara araçlarının her türlü savaş şartlarında çok önemli görevler üstlenebildiği bir dönemden geçiyoruz. Deniz Kuvvetleri karargâhının acilen Ankara’dan taşınıp Adalar Denizinde uygun bir yere nakledilmesi gerekiyor.
Bunun yanında Kuzey ve Güney saha komutanlıklarının yeniden düzenlenip; Karadeniz, Adalar Denizi ve Akdeniz saha komutanlıkları şeklinde yapılandırılmaları gerekmektedir.
Çünkü her üç denizin kendine özgü şartları ve savunma ihtiyaçları farklılık arz etmektedir. Özellikle Yunanistan gibi ABD’nin Akdeniz’deki üssü haline gelmiş bir devlete karşı hak ve menfaatlerimizi korumak maksadı ile organizasyon şemalarını değiştirmek lüzumu vardır.
Kısaca askerlerin Ankara’nın siyaset kapışmalarından uzaklaşarak kendi asli vazifelerine dönmeleri gerekiyor, vesselam…
Dr. Vehbi Kara
Ekleme
Tarihi: 11 Haziran 2022 - Cumartesi
Ankara’da deniz var mı?
Ankara’da deniz var mı?
Elbette Ankara’da deniz yoktur. Lakin koskoca Deniz Kuvvetleri Karargâhı burada bulunur. İnanılması güç ve çok saçma bu durum yıllardan beri devam etmektedir. Bir tane aklı başında insan çıkıp da “bu yol çıkmaz sokaktır” diyemediği için bu akıl almaz ve absürt durum hâlâ devam etmektedir.
Silahlı kuvvetlerimiz 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra iyice zıvanadan çıkmış darbeci askerler hiçbir disiplin ve askerlik ilkelerine uymayarak her 10 yılda bir darbe yapmaya başlamışlardır. Rüştü Erdelhun Paşanın dediği gibi “askerlerin siyasete girme” teşebbüsü ülkemizin büyük ekonomik ve sosyal sıkıntılara girmesine yol açmıştır.
İşte dünyanın hiçbir ülkesinde göremeyeceğimiz bir durum yani Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, denize hiçbir kıyısı olmayan Ankara’ya nakledilmiştir. Deniz kokusu ve tuzlu suyu görmeyen binlerce denizci asker, Türkiye’nin deniz filosunu yönetmeye kalkmış ve halen de hiç istifini bozmadan bu gülünç durumu devam ettirmektedir.
Bu durum denizci amirallerin “üç tarafı denizlerle kuşatılmış” cümlesinden de anlaşılmaktadır. Hâlbuki doğru cümle ”üç taraftan denizlere açılan bir ülke” olmalıdır. Çünkü denizler; dünya ile iletişim kurmanın, ticareti geliştirmenin ve ekonomik gelişmenin olmazsa olmazıdır. Denize kıyısı olmayan bir ülke kapana kısılmış bir fareden farklı değildir.
Yıllarca Silahlı kuvvetlerimize kumanda eden Fevzi Çakmak gibi ufku olmayan bağnaz askerlerin deniz kuvvetlerimizi zayıflattığından çoğu insan habersizdir. Bu zat, ülkemizin çok önemli menfaatlerinin olduğu denizlerimizi ve denizciliği işlevsiz hale getirmiştir.
Nitekim bazı deniz kuvvetleri komutanlarının kara kuvvetlerinden gelecek kadar ayıplı işlerin yapıldığını da yaşamışızdır. Bunun en önemli sebeplerinden bir tanesinin CHP yöneticilerinin silahlı kuvvetleri kontrol altında tutma ve faşist ideoloji uğruna kendi keyiflerine göre yönetmek olduğunda şüphe yoktur.
Fakat artık 2022 senesindeyiz. Bir CHP il başkanının hem belediye başkanı hem de vali olduğu günler çok geride kalmıştır. Dünyada mesleki uzmanlaşma ve kariyer geliştirme konularında çok önemli mesafeler kaydedildi. Maalesef bunu deniz kuvvetlerinde görev yapan amirallere anlatmak çok zordur.
Bizim amirallerimizin uzmanlık alanı kadınların başörtüsüdür. Stilist ve modelistlere parmak ısırtacak derecede kadın giyimine çok önem verirler. Türban veya başörtüsü takılıp takılmaması konusunda ahkâm kesmekten hiç çekinmezler.
Aynı zamanda üzerine vazife olmayan işlerde de utanıp sıkılmazlar. Günlerini kokteyl, davet ve sabahlara kadar uzayan içki masalarında geçirirler. İçki içmeyen subaylara karşı da alaycı ve küstahtırlar. Bu husus tecrübeyle sabittir.
Gelin görün ki elin oğlu öyle değildir. İşte Yunanistan örneği karşımızda duruyor. Genelkurmay başkanlarını denizciler arasından seçip bütün orduyu amirallerin yönetimine vermişlerdir. Çünkü bir ülke savunmasında denizciliğin ne derece önemli olduğunu gayet iyi bilirler.
Türkiye’de denizler daima baş ağrısı bir sorun olarak görülmüştür. Bazı askerlere göre deniz; sadece rakı içip demlenmek için iyi gelir. Bu yüzden olsa gerek Almanya’dan savaşa girmemek için satın aldığımız fakat bizi Birinci Dünya Savaşına sokan Yavuz isimli savaş gemisini ayakta tutmayı dahi becerememişizdir. Yavuz’u havuzlamak için ihaleler açılmış fakat yolsuzluk iddiaları yüzünden devlet kasasından milyonlar harcamışızdır. Sonunda hurdaya ayırıp jilet yaparak bu yükten kurtulmayı becerebilmiş bir toplumuz.
Bu arada Yunanistan boş durmamış Lozan’da karasuları 3 mil olarak ilan edilmişken bunu 6 mile çıkararak Adalar Denizinde büyük bir avantaj elde etmiştir. Yine Lozan’da ve katılmadığımız Paris Anlaşmasında “askerden arındırılmış bölge” olarak ilan edilen Adalara askeri tesis ve yığınak yapan Yunanlıları seyretmiş bir Deniz Kuvvetleri komutanlarımız vardır.
Yetmedi hava sahasını ve arama kurtarma bölgelerinin Yunanlıların kontrolüne verilirken sesini çıkarmamış amirallerimizi de görmüşüzdür.
Dönemin bu denizci amirallerini çok kınamamak gerekir (!) Zira her 10 yılda bir askeri darbe yapmak ve halkın seçtiği siyasetçileri Yassıada’da kontrol altında tutmak ve idam edilirken gereken tedbirleri almak gibi çok önemli vazifeleri vardı. Zaman bulup böylesi konulara vakit ayıramamışlar besbelli…
Her ne ise…
Artık önümüze bakmamız gerekiyor. İnsansız hava, deniz ve kara araçlarının her türlü savaş şartlarında çok önemli görevler üstlenebildiği bir dönemden geçiyoruz. Deniz Kuvvetleri karargâhının acilen Ankara’dan taşınıp Adalar Denizinde uygun bir yere nakledilmesi gerekiyor.
Bunun yanında Kuzey ve Güney saha komutanlıklarının yeniden düzenlenip; Karadeniz, Adalar Denizi ve Akdeniz saha komutanlıkları şeklinde yapılandırılmaları gerekmektedir.
Çünkü her üç denizin kendine özgü şartları ve savunma ihtiyaçları farklılık arz etmektedir. Özellikle Yunanistan gibi ABD’nin Akdeniz’deki üssü haline gelmiş bir devlete karşı hak ve menfaatlerimizi korumak maksadı ile organizasyon şemalarını değiştirmek lüzumu vardır.
Kısaca askerlerin Ankara’nın siyaset kapışmalarından uzaklaşarak kendi asli vazifelerine dönmeleri gerekiyor, vesselam…
Dr. Vehbi Kara
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.