(Akif İnan'ın aziz hatırasına)
Ülkemizde Sendikaların varlığı çok eskiye dayanmamakla beraber; hak aramı kavramı insanın yaratılışıyla beraber başlamıştır. Osmanlı döneminde kurulan amele dernekleri, sonrasında sendikalara evrilmiştir. Kurulan her sendikanın fikri temelleri, Osmanlı dönemindeki, bir fikri akıma tekabül eder. Garpçılık, Türkçülük, İslamcılık. Bugünkü sendikaların izdüşümünü bu akımlarda bulabiliriz. Kesk'in( Eğitim İş- Eğitim Sen,) garpçılığa; Kamu-Sen (Türk Eğitim Sen)'in Milliyetçiliğe, Türkçülüğe, Memur Sen (Eğitim Bir Sen)'in, İslamcılığa, kökleri dayanmaktadır.
Aslında çok şey değişmemiştir. Bu sendikaların dünya görüşleri ve bu dünya görüşlerine uygun gelecek tasavvurları bu akımların dünya görüşleridir ve gelecek tasavvurlarıdır.
Sendikalar birer meslek örgütlenmesidir.
1980 li yıllar. Dünyadaki bütün gelişmelerin ülkemizde de yansımaları vardır. 1979 da İran İslam Devrimi; 1980 de ise Türkiye de bir askeri darbe olmuştu. Askeri darbe, yürüyen hayatı durdurarak bir karabasan gibi toplumun üzerine çökmüş, eline aldığı tırpanla, önüne gelen her kesimi, ister olumlu ister olumsuz, canlı gördüğü her fikri biçip geçmiştir. Tırpanın önünden, kurtulanlar, uzun biŕ bekleyişten sonra kendilerine bir yol bulmaya çalışıyorlardı. Her on yılda bir darbe adeta kaderimiz olmuştu. Sistem, dönem dönem, kimi ve hangi kesimi tehlike olarak görüyorsa, çarkları arasına alıp un ufak ediyordu. Yorgundu insanlar, yorulmuşlardı; manipülasyonlardan, kendilerine çıkış yolu diye sunulan tuzaklardan, olayların içine çekilip birer kukla gibi oynatılmaktan yorulmuşlardı.
Her şeye rağmen, darbenin ufunetli havası yer yer dağılıyor, hayat yeniden kendi hükmünü icra ediyordu. Dağılanlar toparĺanıyor, toparlananlar, kendilerine bir yol bir yöntem, bir temel oluşturmaya çalışıyorlardı.
Daha önceki MEF-DER örneğinden yola çıkan bir avuç inanmış insan, günlerce,haftalarca, aylarca uzun, uzun tartışmalardan ve toplantılardan sonra 14 şubat 1992 de Eğitim Bir' in kuruluşu M. Akif İnanın başkanlığında gerçekleştirilir.
M, Akif İnan, şair, yazar, mütefekkir, düşünür ve bir öğretmen olarak yıllarca yazmış çizmiş İslamí dünya görüşüne inanmış, maveradan süzülüp gelen bir dava adamıydı. O sadece, düşünce adamı, şair yazar değil; aynı zamanda düşüncelerinin gerçeklenmesi için mücadele eden bir aksiyonerdi. Sonra Eğitim Bir, Eğitim Bir Sen'e dönüştürülür. Akif İnan, hep birlikten yanadır. Hakkı yenilen ve İnanan insanların birliğini hedef alır. O eylem insanıdır. Her eylem onu diri tutar. M.Akif İnan, rüyası olan birisidir. Önce Göl kenarında nehirler düşler ve sonra eyleme geçerek, düşlerinin peşinden koşar, koşar, koşar nehirlere varır.
İmkansizlik içinde demir asa, demir çarık diyerek ülkeyi kasaba kasaba il il dolaşarak öğretmenleri Eğitim Bir Sen'e davet eder. Onun derdi bugünü kurtarmak değil; geleceği inşa etmektir.
Eğitim Bir Sen dağılanları toparladı ve ülke genelinde inananların merkezi haline geldi.
Yapacağımız her yanlış bir eylem, istikbalde neslimizi vuracak bir ok olur. Her öğretmen, siperlerimize davet etmek istediğimiz bir yol arkadaşı… İnsan hayatı bir hatalar yumağı. Hata yapmamak imkânsız. Sadece ölüler hata yapmaz. Bazen başkalarının yanlışı, sizi doğruya götürebilir. Çoğu kez de başkalarının yanlışında kendi doğrumuzu ararız. Yaşamak yaralanmaktır. Yaralanmadan yaşayan kaç faniye rastlayabilirsiniz? Diğer sendikalar iyiki var. Onlar olmasaydı, Eğitim Bir Sen'in farkı nasıl ortaya çıkardı? Sendikamız, düşüncelerimizi ve kendimizi teslim edeceğimiz güvenli bir liman. Liman olmadan çalışma hayatındaki gemiye binemezsiniz. Önceliğimiz, kendi varoluş değerlerimizi korumak/savunmak, her türlü yasağa, ayrımcılığa karşı durmaktır. Önce özgürlüğümüz ve değerlerimiz. Özgürlüğünü kaybeden insan, hangi değerlerini koruyabilir? Bu sebeple yasakların karşısında durmak, varoluşumuzun bir gereği idi. M Akif İnan, Ferhat’ın kazmasıyla sistemin geçit vermez dağlarını delmişti. İnanıyorduk ve inancımızın geteği olarak kendimizi bu kavganın içinde bulduk. Bizden sonra gelenler zafer şarkılarını söyleyenler olmalıdır. Bırakacağımız bu iman ve ideal ateşi gelecek nesillerin yol haritası olmalıdır. Zaman bizi kopuk bir geçmişten, geleceğe uzanan bir köprü olarak görmeli ve biz var olduğumuz için bütün istikballer korkusuzca var olmalıdır. Sorumluluğumuz büyük. Keyfiliğe, ben merkezciliğe, bu iman ve ideal ateşini söndürmeye hakkımız yok.
Muhasebe dönemindeyiz. Aynaya bakmalı ve zamanın aynasında değişip değişmediğimizi tekrar tekrar kendimize sormalıyız. Yaptıklarınııza ve,yapamadıklatımıza bakmalıyız. Sendikamızın fikirlerine uygun davranış segileyip, sergileyemediğimizi, sadakatimizi sorgulamalıyız. Neleri ertelediğimizi, nelerden vazgeçtğimizi, bu davaya karşı yükümlülüklerimizi yerine getirip getiremediğimizi muhasebe etmeliyiz. Hiç kimsenin, hiçbir grubun keyfi davranışı kabul edilemez ve hoş görülemez. Bu tür keyfilikleri tarih de affetmez,
Sendikamız büyüdü fışkırdı bir orman oldu. Bilmeliyiz ki, her büyüme, aynı zamanda içinden bir çürümeyi de beraberinde getirir. Kaynaktan ızaklaştıkça, büroktatik bir aygıta ve sistemin kullanışlı bir aparatı haline gelmeniz mukadderdir. Kullandığınız dil değişir, şatafat başlar, araçlar amaç haline gelir. Değiştirmek için yola çıkanlar, sistemin çarkları arasında değişip dönüşürler, Başkanlıklar, yönetimler bir rant alanına dönüşür ve bu statüleri korumak için binbir türlü yollara başvurur ve tüzük değişikliğine kadar gidersiniz. Kendilerini vazgeçilmez gibi görenler, davanın değil; kendi geleceklerinin peşine düşerler. Artık koruduğunuz dava değil, kendi geleceğinizdir. Hâlbuki hakikate doğru gidenler, hakikatten başka bir şeye iltifat etmemelidir. Hakikatten gayrısına iltifat edenler hakikate de ihanet etmiş olurlar. Sendikalar muhalif sesin yankılandığı kurumlardır. Muhalif sesiniz bittiği anda, temsil ettiğiniz kurumu da bitirmiş olursunuz. Sinirleri alınmış, uysallaştırılmış bir sendika rutine mahkûm edilmiş bir sendika demektir. Böyle bir sendika özne olmaz olamaz nesneleşir ve belirlenen gündemlerin peşinden koşmaya başlar.
Bugün Türkiyede, eğitimin devasa sorunları var. Eğitim, çocuklarımıza pösteki kılları saydırmakla meşgul. Milli ve yerli değil. Ahlaki bir kaygısı yok, çocuklarımızın bir kısmını bir kısmına düşman ediyor. Tarih bilincinden yoksun. Yetiştirdiği çocuklarımızı on iki yılın sonunda başka tarihlere, başka coğrafyalara hayran insanlar olarak buluyoruz. Ailesinden, mahallesinden, ülkesinden iğreniyor. Eğitim Bir Senin buna söyleyecek bir sözü olmalı ve bu konuyu gündemleştirmelidir. Bu birilerinin, bir yerlere atanmasından daha önemlidir.
Eğitim Bir Sen, çocuklarımızı iskartaya çıkaran bir eğitime, keyfi davranışlara, tutarsız yönetmeliklere, inançlarımıza uymayan müfredata, milli olmayan bir eğitime karşı çıkmalıdır. Var oluşumuzun gereği budur. Sessiz kalmak, veya bu durumu onaylamak, tarihi sorumluluğumuzdan vazgeçmek demektir. Bunların yanında atamalar sadece bir teferrıattır.
Bu olumsuzluklarla mücadele edecek ve M. Akif İnan'ın izini sürecek yönetim kadrolarını bulup seçmek lazım. Yoksa, şöhret ve servet peşinde, gösteriş budalası tipler, kendilerine yer bulur ve davamızın "EVİ" nin dışını şatafat, içini ise harabeye döndürebilirler. Dava erlerini bulup seçmeliyiz. Arayıp bulmaz isek, denge hesaplarıyla hazırlanıp önümüze konulan listeleri tetkik etmeden, araştırmadan onaylarsak, bu güçten yararlanmak isteyen, kırk haramiler, gulyabaniler, oprtonistler vé asalaklar EVİMİZİ teslim alacaklardır. Bu güçten faydalanmak isteyen bu tipler, kendilerini sureti jaltan gösterebilirler.
Ey Eğitim Bir sen' in fikirlerinin bekçisi olan dava arkadaşım, sakin bunlara inanma ve kanma. Sen ferasetinle gerçek dava adamıyla, sahtesini ayırabilecek idrâke sahipsin. Yönetime talip olanları, dava terazinde tartarak, eksik bulduklarına asla yetkiyi vermemelisin. Aradığını bulamıyorsan, sen niçin meydana çıkmıyorsun? Sen bugünler için varsın ve yönetime talip olmalısın. Eğitim Bir Senli olmak budur. Çünkü dava her şeyin üstündedir.,
Eğitim Bir Sen güvenli kalemiz. Bu kalenin surlarını tahkim etmek her Eğitim Bir Sen ‘li'nin önceliği olmalıdır.
M. Akif İnan'ın bizlere bıraktığı bu kutlu davanın bayrağını taşımak ve yere düşürmemek senin için vazgeçilmez bir sorumluluktur.
Bize bu yolu açanlara ve inandıklarımıza karşı vefa borcumuz vardır
Seçim sürecine girmiş sendikamız da bir yarışın olacağını müşehade ediyoruz. Bu normaldir. Olması gerekenin olmasıdır. Sendika yöneticiliği bir cazibe alanına dönüşmüş durumdadır. Bu cazibe hayra alamet değil!. En büyük handikapımız bu. Şöhret, servet düşkünlerinin bu kapıyı açıp girmeye çalışacak olmalarıdır.. Temennimiz Bu yarışın sendikamıza bir zarar vermemesidir. Dava bilincimizi yüksek tutarak, bir birimizi kırmadan üzmeden, incitmeden, kardeşlik hukukumuza halel getirmeden, herkesin onurunu onurumuz sayarak bu seçim sürecini tamamlamalıyız.
Eğitim Bir Senin ilkelerini ilke edinen, düşüncelerini, düşüncesi olarak kabullenen, dik duran, bütün fırtınalara, bela yağmurlama karşı direnç gösterebilecek, hakkın yanında, her türü baskıya göğüs gerebilecek bir sendika ve bu sendikayı yönetecek bir yönetim tasavvur etmeliyiz. Tasavvur etmek ne kelime, böyle bir sendika ve böyle bir yönetim için var gücümüzle mücadele etmeliyiz..
Eğitim bir sen'in fikirlerini, ideallerini, dünya görüşünü içselleştirmiş yöneticilerinin olduğu bir sendika; güçlülerin değil zayıfların; haksızların değil haklıların; kimsesi olanların değil kimsesizlerin; horlanmışların, dışlanmışların hüsnü kabul göreceği bir sendika olmalıdır.
Bu davaya sadakatle bağlı yöneticilerin olduğu bir sendika, Akif İnan'ın ilkelerinden, dünyaya bakışından kuruluş değerlerinden asla taviz vermeyecektir.
Böyle yöneticilerin olduğu bir sendika, her üyeye bir telefon kadar yakın, her üyenin derdiyle hemdert, neş’esiyle neşe bulacaktır.
Dava erlerinin yönetici olduğu bir sendika, bütün üyeleri için güvenli bir liman olacak; şatafata, gösterişe, israfa asla izin vermeyecektir.
böyle bir sendika, köklerinden kopmayacak ve herkesi kucaklayarak, sarıp sarmalayacaktır. Böyle bir sendikada şişirilmiş egolara, şahsını, grubunu önceleyen bakış açılarına asla itibar edilmeyecek ve tevazunun, hasbiliğin kuralları hâkim olacaktır.
Böyle yöneticilerin olduğu bir sendika, ortak aklı harekete geçirerek kol kola yol yürüyüşün ritmini gerçekleştirecek; sevenlerine Yunus’ca, hasımlarına karşı Yavuz’ca bir davranış gösterecektir.
Böyle yöneticilerinı olduğu bir sendikada, sendika başkanı layüsel, keyfî hareket eden birisi olmayacaktır. Böyle yöneticilerin olduğu bir sendika, haksızlık karşısında sadası, dağları yerinden oynatacak kadar gür, Hakk üzre olanlara karşı, bir ipek tül gibi yumuşak olacaktır.
Ey! Eğitim Bir Senin aziz üyeleri, sendikamız yörüngesinden çıkmasın, davamızı hakkıyla temsil etsin ve bizi utandırmasın, sapmasın, egosunun peşinde koşmasın istiyorsan, bu dava erlerini bulup seçeceksi. İrade sende. İradene sahip çık, bul ve seç. İnancımızın ve tarihimizin sana yüklediği bir görevdir bu.
Mehmed Akif İnan'ın yolundan gidenlere selam olsun ve Akif İnan'a
Aĺlah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah