Tükrükle Gelen
Tükrükle Gelen
Sene 2016 idi sanırım.
İlim, sohbet, muhabbet, çay kahve,
Hepsi bir arada ne şahane.
Muzipliği ile meşhur bir arkadaşımız, hak etmeden bir yere gelenlerin, nasılda hak ettikleriyle yerlerinden edildiklerine anlatan bir olay anlattı, şöyleki:
Zamanın birinde bir şeyh varmış. Şeyhin çok safi ve samimi bir müridi varmış. Namazları birlikte kılar, yemeği birlikte yer, velhasıl her şeyi birlikte yaparlarmış. Bir gün bu safi ve samimi mürid, şeyhine demiş ki:
-Efendim, ben tek başımayım. Yalnızlıktan çok sıkıldım. Lütfen bir keramet gösterinizde etrafımız kalabalıklaşsın. Müridleriniz çoğalsın. Cemaatimiz artsın.
Şeyh, bu saf müridine cemaat kalabalıklaşınca müridler çoğalınca eski muhabbeti bulamayacağını kendisine ayrılan sürenin oldukça azalacağını anlatmaya çalışsa da müridini ikna edememiş. Pekiyi evladım demiş.
Bir gün Şeyh yolda yürürken küçük bir çocuğun ağladığını görmüş. Çocuğa niçin ağladığını sormuş. Çocuk da elindeki kafası kopan ölü kuşu göstererek büyük çocukların kuşunun kafasını kopardığını ağlayarak anlatmış.
Şeyh çocuğun gözyaşını eliyle silmiş ve çocuğun elindeki ölü kuşu alarak kuşun kafasına tükürüğünü sürmüş ve Bismillah diyerek kopmuş kafayı kuşun vücuduna yapıştırmış. Ölü kuş da Allah'ın izniyle birden canlanmış. Bunu gören çocuklar olayı yakınlarına anlatmışlar.
Bu olaydan sonra zamanla Şeyhin ünü kulaktan kulağa yayılmış ve binlerce müridi olmuş. Şeyh bir anda meşhur olmuş. Artık çok kalabalık bir dinleyici kitlesi oluşmuş. Namazda cemaat sokaklara taşar olmuş.
Günler aylar böyle giderken, bizim saf ve safi meşrep mürid şeyhine yalaka müritlerden bir türlü ulaşamıyormuş. Çünkü, kalabalık yüzünden ulaşması imkansızlaşmış. Şeyhin etrafı yeni ve keramet hayranı müridlerle örülmüş. Bizim saf ve safi mürid bu kalabalığı yarıp şeyhine bir türlü ulaşamıyormuş.
Bir gün kan ter içinde bir şekilde Şeyhine ulaşmış. Yalvararak:
-Efendim, ben hata etmişim, eski günlerimizi özledim. Meğer sizinle birlikte olmak ne büyük nimetmiş. Ben bunu idrak edememişim. Ne olur bir keramet gösterinde bu sahtekar kalabalık dağılsın ve eski günlerimize geri dönelim demiş.
Şeyh bu samimi ve pişman müridinin isteğini kırmamış. Peki evladım demiş.
Bir gün namaz vaktinde imamlık yapmak için mihraba doğru giderken önceden koltuğunun altına sakladığı içi hava dolu bir koyun bağırsağını koluyla bastırarak, zart, zurt diye farklı sesler çıkarmış.
Cemaat şaşırarak:
-Bu ne biçim şeyh, milletin gözleri önünde abdest kaçırıyor, hem de abdestsiz olarak namaz kıldırmaya gidiyor, diyerek namaz sonuna kadar camiyi terk etmişler. Şeyh namaz sonunda sağına ve soluna selam vererek namazı bitirmiş. Bir de ne görsün, sadece önceki müridi kalmış.
Saf mürid şeyhiyle yine baş başa kalmış ve Şeyhine efendim bu olanların hikmeti nedir diye sormuş:
Şeyh de gülümseyerek:
-Evladım tükürükle gelen, o.....kla gider, bu kadar basit demiş.
Ahmet Aydın*
07.06.2023
Ekleme
Tarihi: 08 Haziran 2023 - Perşembe
Tükrükle Gelen
Tükrükle Gelen
Sene 2016 idi sanırım.
İlim, sohbet, muhabbet, çay kahve,
Hepsi bir arada ne şahane.
Muzipliği ile meşhur bir arkadaşımız, hak etmeden bir yere gelenlerin, nasılda hak ettikleriyle yerlerinden edildiklerine anlatan bir olay anlattı, şöyleki:
Zamanın birinde bir şeyh varmış. Şeyhin çok safi ve samimi bir müridi varmış. Namazları birlikte kılar, yemeği birlikte yer, velhasıl her şeyi birlikte yaparlarmış. Bir gün bu safi ve samimi mürid, şeyhine demiş ki:
-Efendim, ben tek başımayım. Yalnızlıktan çok sıkıldım. Lütfen bir keramet gösterinizde etrafımız kalabalıklaşsın. Müridleriniz çoğalsın. Cemaatimiz artsın.
Şeyh, bu saf müridine cemaat kalabalıklaşınca müridler çoğalınca eski muhabbeti bulamayacağını kendisine ayrılan sürenin oldukça azalacağını anlatmaya çalışsa da müridini ikna edememiş. Pekiyi evladım demiş.
Bir gün Şeyh yolda yürürken küçük bir çocuğun ağladığını görmüş. Çocuğa niçin ağladığını sormuş. Çocuk da elindeki kafası kopan ölü kuşu göstererek büyük çocukların kuşunun kafasını kopardığını ağlayarak anlatmış.
Şeyh çocuğun gözyaşını eliyle silmiş ve çocuğun elindeki ölü kuşu alarak kuşun kafasına tükürüğünü sürmüş ve Bismillah diyerek kopmuş kafayı kuşun vücuduna yapıştırmış. Ölü kuş da Allah'ın izniyle birden canlanmış. Bunu gören çocuklar olayı yakınlarına anlatmışlar.
Bu olaydan sonra zamanla Şeyhin ünü kulaktan kulağa yayılmış ve binlerce müridi olmuş. Şeyh bir anda meşhur olmuş. Artık çok kalabalık bir dinleyici kitlesi oluşmuş. Namazda cemaat sokaklara taşar olmuş.
Günler aylar böyle giderken, bizim saf ve safi meşrep mürid şeyhine yalaka müritlerden bir türlü ulaşamıyormuş. Çünkü, kalabalık yüzünden ulaşması imkansızlaşmış. Şeyhin etrafı yeni ve keramet hayranı müridlerle örülmüş. Bizim saf ve safi mürid bu kalabalığı yarıp şeyhine bir türlü ulaşamıyormuş.
Bir gün kan ter içinde bir şekilde Şeyhine ulaşmış. Yalvararak:
-Efendim, ben hata etmişim, eski günlerimizi özledim. Meğer sizinle birlikte olmak ne büyük nimetmiş. Ben bunu idrak edememişim. Ne olur bir keramet gösterinde bu sahtekar kalabalık dağılsın ve eski günlerimize geri dönelim demiş.
Şeyh bu samimi ve pişman müridinin isteğini kırmamış. Peki evladım demiş.
Bir gün namaz vaktinde imamlık yapmak için mihraba doğru giderken önceden koltuğunun altına sakladığı içi hava dolu bir koyun bağırsağını koluyla bastırarak, zart, zurt diye farklı sesler çıkarmış.
Cemaat şaşırarak:
-Bu ne biçim şeyh, milletin gözleri önünde abdest kaçırıyor, hem de abdestsiz olarak namaz kıldırmaya gidiyor, diyerek namaz sonuna kadar camiyi terk etmişler. Şeyh namaz sonunda sağına ve soluna selam vererek namazı bitirmiş. Bir de ne görsün, sadece önceki müridi kalmış.
Saf mürid şeyhiyle yine baş başa kalmış ve Şeyhine efendim bu olanların hikmeti nedir diye sormuş:
Şeyh de gülümseyerek:
-Evladım tükürükle gelen, o.....kla gider, bu kadar basit demiş.
Ahmet Aydın*
07.06.2023
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.