MİSAFİR KALEM
Köşe Yazarı
MİSAFİR KALEM
 

Bir ay sonra göreceğiz…

Bir ay sonra göreceğiz… Ümit ile hayali mi karıştırıyoruz ? Hayal ettiklerimiz desek: Yarın param olsun, çok zengin uyanayım veya hastalığımdan kurtulayayım ya da istediğim bir iş, güzellik, huzur dolu ülkem… İstediğimiz-söylemek istediğimiz-hayal ettiklerimizle çağırdıklarımız bize ulaşır mı bilinmez ama nefes aldıkça hep bir hayalin bize ulaşmasını bekleyeceğiz. Peki hayal ile ümit arasında kelimenin anlamında bir farklılık var mı ? Hayal daha uzak beklenti içinde olmak geliyor Arapça anlamına göre Oysa ümit kısa sürede beklenti içinde olmak Farsça anlamıyla kullanımda farkı çıkıyor. O vakit gelin ümit edelim. Yarınlarımız nasıl olmalı desek kısa zamanda (ümitle) sayacağımız şunlardır: Türkiye pandemi öncesi ekonomisine geri dönse. Artış oranları yıllık bazda yüzde 20-30 arasında, ithalat ile ihracat arası cari açık kısalmakta olsa hatta yatırımların hasat zamanın geldiğini (doğalgaz, elektrik, petrol) söylesek hayal mi etmiş oluruz . Latince ütopik (utopia) bir telaffuzla desek ki biz bunu herhalde yaşayacağız. Yaşayacağımız ümit edilen olur inşallah. Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın dediği gibi “Mevla görelim neyler/Neylerse güzel eyler /Arif olan anı seyreyler.” Peki buradaki fikrin tomurcuğu, busorgulanan nedir desek: Bundan 1 ay önce seçim vaatleri, kara propagandalar, anket sonuçları, ekonomi belirsizlik, siyasi ortaklıklar ve kutuplaşmalar… sanki Türkiye son günlerini yaşıyordu. Her siyasi görüş kendince her şeye çare getirecek ve her kötü giden şeyleri de düzeltecek ya da güzel gidenin üstüne daha da ekleyecekti. İşte gün oldu ki seçim bitti ve bunlara cevap nitelikte herkes aynı yerinde. Nefes alıyor, çalışıyor, çabalıyor. Belki de daha da çok çalışanlar var. Değişen şimdilik pahalılık, pahalılık, pahalılık… gerekçeli ya da gerekçesiz şeklinde tanımlayalım. Elbette bahar gelmedi ama kış da gelmedi. Bu belirsizliği hepimiz zamanla değişecek mi değişmeyecek mi zamanla göreceğiz. Şimdi kısa olanı hayal edelim o zaman. Herkes geçmişini anarken 80’ler, 90’lar son olarak 2000’ler der. (Zaten yakın tarih 20 yıl dolmadan olmazmış.) Geçmişte yaşadıklarımızı alıp verdiklerimizi şöyle bir gözden geçirdiğimizde gerçekten biz bayağı zenginmişiz. Memur maaşı ile araba alıyormuş hatta ev bile alıyormuş. Şimdiye baksak hayal mi etsek, ümit mi etsek (?) Ümit edelim ki kısa zamanda o yaşanan imkanlara tekrar dönelim. Tabi dönelim de elbet herkes buna kısa zamanda dönsek diyecek. Akıl bunu olmayacağını bilir, mantık bunun bir süreç olacağını söyler. Bir süreç alacak elbet. Buradaki zaman geçişi, muhalefete çok güzel fırsat ve imkan veriyor. Eleştirmek. Çare göstermek değil sadece eleştirmek. Türkiye son 1-2 ay doruğa çıkmış propagandalarıyla bu eleştiri ile yoğruldu ne yazık ki şimdi de bunla devam edecek. Teselli değil tabi ama tez zamanda ekonominin düzeleceğini, bir şekil alacağını biraz hissettirmeli aslında. Herkes bunu şimdilik ne gördü ne de hissetti. Dahası mı? Sözü burada kesmek vesselam ama “1 aylık süreçte acaba hasat zamanı mı, değişimi, bereketi hissedebildik mi? “ diyebilmek için beklemek lazım gerek derim. Sözü üstadın sözüyle bitirelim: … Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte / Ölsek de sevinin, eve dönsek de/ Sanma bu tekerlek kalır tümsekte / Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir / Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir (Necip Fazıl) Ali Çiçen
Ekleme Tarihi: 16 Haziran 2023 - Cuma

Bir ay sonra göreceğiz…

Bir ay sonra göreceğiz… Ümit ile hayali mi karıştırıyoruz ? Hayal ettiklerimiz desek: Yarın param olsun, çok zengin uyanayım veya hastalığımdan kurtulayayım ya da istediğim bir iş, güzellik, huzur dolu ülkem… İstediğimiz-söylemek istediğimiz-hayal ettiklerimizle çağırdıklarımız bize ulaşır mı bilinmez ama nefes aldıkça hep bir hayalin bize ulaşmasını bekleyeceğiz. Peki hayal ile ümit arasında kelimenin anlamında bir farklılık var mı ? Hayal daha uzak beklenti içinde olmak geliyor Arapça anlamına göre Oysa ümit kısa sürede beklenti içinde olmak Farsça anlamıyla kullanımda farkı çıkıyor. O vakit gelin ümit edelim. Yarınlarımız nasıl olmalı desek kısa zamanda (ümitle) sayacağımız şunlardır: Türkiye pandemi öncesi ekonomisine geri dönse. Artış oranları yıllık bazda yüzde 20-30 arasında, ithalat ile ihracat arası cari açık kısalmakta olsa hatta yatırımların hasat zamanın geldiğini (doğalgaz, elektrik, petrol) söylesek hayal mi etmiş oluruz . Latince ütopik (utopia) bir telaffuzla desek ki biz bunu herhalde yaşayacağız. Yaşayacağımız ümit edilen olur inşallah. Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın dediği gibi “Mevla görelim neyler/Neylerse güzel eyler /Arif olan anı seyreyler.” Peki buradaki fikrin tomurcuğu, busorgulanan nedir desek: Bundan 1 ay önce seçim vaatleri, kara propagandalar, anket sonuçları, ekonomi belirsizlik, siyasi ortaklıklar ve kutuplaşmalar… sanki Türkiye son günlerini yaşıyordu. Her siyasi görüş kendince her şeye çare getirecek ve her kötü giden şeyleri de düzeltecek ya da güzel gidenin üstüne daha da ekleyecekti. İşte gün oldu ki seçim bitti ve bunlara cevap nitelikte herkes aynı yerinde. Nefes alıyor, çalışıyor, çabalıyor. Belki de daha da çok çalışanlar var. Değişen şimdilik pahalılık, pahalılık, pahalılık… gerekçeli ya da gerekçesiz şeklinde tanımlayalım. Elbette bahar gelmedi ama kış da gelmedi. Bu belirsizliği hepimiz zamanla değişecek mi değişmeyecek mi zamanla göreceğiz. Şimdi kısa olanı hayal edelim o zaman. Herkes geçmişini anarken 80’ler, 90’lar son olarak 2000’ler der. (Zaten yakın tarih 20 yıl dolmadan olmazmış.) Geçmişte yaşadıklarımızı alıp verdiklerimizi şöyle bir gözden geçirdiğimizde gerçekten biz bayağı zenginmişiz. Memur maaşı ile araba alıyormuş hatta ev bile alıyormuş. Şimdiye baksak hayal mi etsek, ümit mi etsek (?) Ümit edelim ki kısa zamanda o yaşanan imkanlara tekrar dönelim. Tabi dönelim de elbet herkes buna kısa zamanda dönsek diyecek. Akıl bunu olmayacağını bilir, mantık bunun bir süreç olacağını söyler. Bir süreç alacak elbet. Buradaki zaman geçişi, muhalefete çok güzel fırsat ve imkan veriyor. Eleştirmek. Çare göstermek değil sadece eleştirmek. Türkiye son 1-2 ay doruğa çıkmış propagandalarıyla bu eleştiri ile yoğruldu ne yazık ki şimdi de bunla devam edecek. Teselli değil tabi ama tez zamanda ekonominin düzeleceğini, bir şekil alacağını biraz hissettirmeli aslında. Herkes bunu şimdilik ne gördü ne de hissetti. Dahası mı? Sözü burada kesmek vesselam ama “1 aylık süreçte acaba hasat zamanı mı, değişimi, bereketi hissedebildik mi? “ diyebilmek için beklemek lazım gerek derim. Sözü üstadın sözüyle bitirelim: … Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte / Ölsek de sevinin, eve dönsek de/ Sanma bu tekerlek kalır tümsekte / Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir / Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir (Necip Fazıl) Ali Çiçen
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.