Kullandığımız Kelimelerin Hayatımıza Etkisi
Kullandığımız Kelimelerin Hayatımıza Etkisi
Dikkat: Kullandığınız her sözcükle bir anlaşma imzalarsınız. Hem kendinizle hem karşınızdaki ile hem de tüm evrenle!
Bir insan gelecekte ne yaşayacağını merak ediyorsa bugün ne konuştuğuna baksın. Muhtemeldir ki bugün en çok konuştuğunuz şey yarının deneyimi olacak.
Peygamber Efendimizin bir hadisi vardır. Der ki: Bela insanın diline bağlıdır..!
Bir rivayete göre Peygamber Efendimiz hasta olan birisini ziyarete gittiğinde hangi duaları ettiğini sormuş, o da; "Allah'tan sabır" dilediğini söylemiştir. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz; "Musibetimde bana sabır ver" yerine "Rabbenâ âtina fiddünyâ haseneten... " (Ya Rabbi, bana dünyada da Ahirette de iyilik ver) Duasını neden okumuyorsun?" demiş. Ayrıca Peygamber (s.a.v) yanından geçerken, "Ey Rabbim! Sen'den sabır istiyorum" diye dua eden bir kişiye, "Sen Allah'tan bela istemiş oldun. Bunun yerine O'ndan sağlık ve afiyet dile." buyurmuştur.
Olmasını istemediğiniz şeyleri dualarınızda dileklerinizde de anmayın! İstemediğiniz şeyleri sıralamayın. Sadece OLMASINI İSTEDİĞİNİZ şeyleri söyleyin. "Ben hasta olmak istemiyorum" yerine, "Elhamdülillah sağlıklıyım." "Yaşlanmak istemiyorum" yerine "her daim genç kalıyorum.."
Yaşlanmak istemiyorum diyen insanların oradaki odağı yaşlanmaktır mesela... Ve sonucunda yaşlanmak kaçınılmazdır. Öyle ki beyin negatifi algılamaz. Söylenen her sözü gerçek kabul eder. Mesela siz, "Unutma" dediğinizde onu "unut" olarak alır. Onun yerine "Aklında tut" demek daha doğrudur.
Birisine, “Panik yapma” dediğinizde daha fazla panik olacaktır. Bunun yerine "sakin ol" demek daha uygundur. Bu yüzden ne yapmak istemediğimizi değil, ne istiyorsak onu söylemeliyiz! Birisi, sizi gördüğünde "hasta gibi görünüyorsun" dediğinde, eğer siz buna inanır ve onaylarsanız bu anlaşmayı imzalamış olursunuz ve çok fazla sürmeden hasta olacağınıza dair sizi temin ederim! Hastalık demişken bazı insanlar var hastalıklarına sıkı sıkı sahip çıkan...
"Benim şekerim var!" "Benim tansiyonum var!" BENİM..!!! "Benim" diyerek siz, bu kadar sahip çıkarsanız o hastalık da, sizi hayatta bırakmaz! Çünkü "Ben" diye başlayan her cümleyi bilinçaltı sahiplenir ve emir kabul eder. Bazen de kişi burada kurbanı oynamayı seçer. Hatta bazen bundan hoşlanır bile. Çünkü o hastadır ve çevresinden daha önce görmediği ilgiyi görüyordur.
Farkındalığı olan kişi ise o noktada bedeninin kendine verdiği mesaja bakar. Ve şu soruyu sorar "Bilmem gereken şey ne? Hayatımda neyi değiştirmem gerekiyor?"
"Neden ben?" değil. "Nerede hata yaptım, bu hastalıkla bedenim beni uyarıyor?" demeliyiz.
Büyüklerin çok söylediği bir söz vardır. "Bir şeyi kırk kere söylersen olur." Hiç düşündünüz mü neden acaba? Çünkü dil neyi çok söylerse, bilinçaltı onu gerçek kabul eder, beyin onu gerçekleştirmek için harekete geçer. OLUMLU KONUŞMAK ve DÜŞÜNMEK işte bu yüzden çok önemlidir. Dr.lar şöyle der: "Olumlu kelimelere odaklanarak ve bunları yansıtarak genel sağlığınızı iyileştirebilir ve beynimizin işlevselliğini artırabiliriz. Enerjinizi hangi kelimeler üzerine odaklıyorsunuz?
Eğer hayatınızın istediğiniz kadar güzel olmadığını fark ettiyseniz, olumsuz kelimeleri ne sıklıkta kullandığınızı not etmek için bir defter tutun. Gerçekten daha iyi bir hayatın ne kadar kolay ulaşılabileceğini gördüğünüzde şaşıracaksınız. Kelimelerinizi değiştirin, hayatınız değişsin. Sözlerinizle birlikte davranışlarınızda değiştiğinde siz değişmeye başlarsınız. Siz değiştikçe yaşamınızda değişir. Bir bakarsınız ki yaşamınız söyledikleriniz, düşündükleriniz, davranışlarınız olmuş.
Bu yüzden olmasını istediğiniz şey neyse ona odaklanın olmamasını istediğinize değil..! Şimdi şu iki cümleye bakın. Ve iki cümlenin de ayrı ayrı size ne hissettirdiğini düşünün..
- Bugün hava çok güzel ama yarın yağmur yağacak.
- Yarın yağmur yağacak olsa bile bugün hava çok güzel!
Sadece iki kelime AMA ve OLSA BİLE kelimeleri cümledeki ifadeyi ne kadar değiştiriyor değil mi? İlkinde olumsuz bir duygu durumu ikincide ise her şeye rağmen mutlu olma durumu.
“İslam’ın Güler Yüzü” isimli kitabında Profesör Hanımın çok ilginç bir tespiti var.
“Bir kimse,” diyor, “Çayını içerken, kaşığını bardağın içinde dolaştırırken çıkan ses, uzaydaki bütün zerrelerden duyulur.”
Aman Yâ Rabbi... Bu sözü okurken tüylerim ürperdi, kendimden geçtim. Her şey ne kadar birbiriyle ilgili. Bazı kimseler der ki, evimde kapım kilitli, perdelerim örtülüyken ben yapayalnızım. Kimseler yok. İstediğimi yapabilirim. Kimin ne haberi olacak. Bugünkü modern bilime ne kadar aykırı bir düşünce. Mesele hiç de o kimsenin sandığı gibi değil. Hepimiz, her an, aklın alamayacağı bir gözetim, denetim içindeyiz.
Biz sade düşüncelerimizden değil, duygularımızdan da bütün evrene karşı sorumluyuz. İçimizdeki kinden, nefretten, intikam duygusundan yükselen eksi elektrik, dünyadaki bütün zerreleri ürpertiyor, haberimiz var mı? Veya içimizden yükselen ve içine yeryüzündeki bütün insanları, bütün hayvanları, bütün nebatatı, bütün eşyayı içine alan bir hayır dua, bir güzel dilek, dalga dalga bütün zerrelere, iyinin, güzelin, temiz, asil ve yüce olanın ışınlarını yayıyor.
Ne olur kalbimizi, kafamızı hep sevgiyle, saygı ile edeple, incelikle, güzel duygularla doldursak."
* Şems-i Tebrîzî der ki…*
Eğer hala KIZIYORSAN – Kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir.
Eğer hala KIRILIYORSAN – Gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir.
Eğer hala KINIYORSAN – Af makamına ulaşmamışsın (öfke ve kin seni cayır cayır yakıyor) demektir.
Eğer hala Allah için sevmiyor ve sevginde ayırım yapıyorsan, hala vesveseye kapılıyor, içindeki sevginin yoğunlaşmasına engel oluyorsun demektir.
Eğer hala ”BEN” demekten vazgeçmiyorsan, dizginlerin hala nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir.
Eğer hala musibetlere yana yana üzülüyorsan, gerçeği bilmiyorsun demektir.
Eğer hala şikayet ediyorsan, HAKİKATİ göremiyorsun demektir.
Hakikat der ki: "Ne sen varsın, ne de ben... Var olan yalnızca HAKTIR. "Nereye gidersen git, bulacağın aydınlık, zihninin aydınlığı kadar olacaktır. (Cemil Meriç)"
Beynimiz -ma -me gibi kelime takılarını algılamaz. Şöyle ki; Kırımızı renkli iki katlı evin siyah boyalı demir kapısının önündeki sarı boyalı mercedes arabayı düşünME. Yazdım ancak yazıyı okuyanlar iki katlı kırmızı evi de siyah boyalı kapısını da sarı mercedesi de hayallerinden geçirdi değil mi? İşte beynimiz -ma -me gibi takıları algılamaz. Çocuğunuza koşma yerine yavaş yürü derseniz daha algılanır olur. Kötü bir şeyi yapma derseniz çocuğunuz onu bir gün deneyimlemeyi seçebilir. Aman dikkat. Yasaktan ziyade neden kötü şeyi yapmaması gerektiği örneklendirilerek açıklanmalı ve o açıklama sürekli tekrar edilmemeli. Beyin bir süre sonra o kötü şeye ilgi duymaya başlayacak ve kişiyi kendine kötü şeye doğru sürükleyecektir. Unutmayınız.
Selam ve Saygılar.
Fahri URHAN
Ekleme
Tarihi: 19 Temmuz 2023 - Çarşamba
Kullandığımız Kelimelerin Hayatımıza Etkisi
Kullandığımız Kelimelerin Hayatımıza Etkisi
Dikkat: Kullandığınız her sözcükle bir anlaşma imzalarsınız. Hem kendinizle hem karşınızdaki ile hem de tüm evrenle!
Bir insan gelecekte ne yaşayacağını merak ediyorsa bugün ne konuştuğuna baksın. Muhtemeldir ki bugün en çok konuştuğunuz şey yarının deneyimi olacak.
Peygamber Efendimizin bir hadisi vardır. Der ki: Bela insanın diline bağlıdır..!
Bir rivayete göre Peygamber Efendimiz hasta olan birisini ziyarete gittiğinde hangi duaları ettiğini sormuş, o da; "Allah'tan sabır" dilediğini söylemiştir. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz; "Musibetimde bana sabır ver" yerine "Rabbenâ âtina fiddünyâ haseneten... " (Ya Rabbi, bana dünyada da Ahirette de iyilik ver) Duasını neden okumuyorsun?" demiş. Ayrıca Peygamber (s.a.v) yanından geçerken, "Ey Rabbim! Sen'den sabır istiyorum" diye dua eden bir kişiye, "Sen Allah'tan bela istemiş oldun. Bunun yerine O'ndan sağlık ve afiyet dile." buyurmuştur.
Olmasını istemediğiniz şeyleri dualarınızda dileklerinizde de anmayın! İstemediğiniz şeyleri sıralamayın. Sadece OLMASINI İSTEDİĞİNİZ şeyleri söyleyin. "Ben hasta olmak istemiyorum" yerine, "Elhamdülillah sağlıklıyım." "Yaşlanmak istemiyorum" yerine "her daim genç kalıyorum.."
Yaşlanmak istemiyorum diyen insanların oradaki odağı yaşlanmaktır mesela... Ve sonucunda yaşlanmak kaçınılmazdır. Öyle ki beyin negatifi algılamaz. Söylenen her sözü gerçek kabul eder. Mesela siz, "Unutma" dediğinizde onu "unut" olarak alır. Onun yerine "Aklında tut" demek daha doğrudur.
Birisine, “Panik yapma” dediğinizde daha fazla panik olacaktır. Bunun yerine "sakin ol" demek daha uygundur. Bu yüzden ne yapmak istemediğimizi değil, ne istiyorsak onu söylemeliyiz! Birisi, sizi gördüğünde "hasta gibi görünüyorsun" dediğinde, eğer siz buna inanır ve onaylarsanız bu anlaşmayı imzalamış olursunuz ve çok fazla sürmeden hasta olacağınıza dair sizi temin ederim! Hastalık demişken bazı insanlar var hastalıklarına sıkı sıkı sahip çıkan...
"Benim şekerim var!" "Benim tansiyonum var!" BENİM..!!! "Benim" diyerek siz, bu kadar sahip çıkarsanız o hastalık da, sizi hayatta bırakmaz! Çünkü "Ben" diye başlayan her cümleyi bilinçaltı sahiplenir ve emir kabul eder. Bazen de kişi burada kurbanı oynamayı seçer. Hatta bazen bundan hoşlanır bile. Çünkü o hastadır ve çevresinden daha önce görmediği ilgiyi görüyordur.
Farkındalığı olan kişi ise o noktada bedeninin kendine verdiği mesaja bakar. Ve şu soruyu sorar "Bilmem gereken şey ne? Hayatımda neyi değiştirmem gerekiyor?"
"Neden ben?" değil. "Nerede hata yaptım, bu hastalıkla bedenim beni uyarıyor?" demeliyiz.
Büyüklerin çok söylediği bir söz vardır. "Bir şeyi kırk kere söylersen olur." Hiç düşündünüz mü neden acaba? Çünkü dil neyi çok söylerse, bilinçaltı onu gerçek kabul eder, beyin onu gerçekleştirmek için harekete geçer. OLUMLU KONUŞMAK ve DÜŞÜNMEK işte bu yüzden çok önemlidir. Dr.lar şöyle der: "Olumlu kelimelere odaklanarak ve bunları yansıtarak genel sağlığınızı iyileştirebilir ve beynimizin işlevselliğini artırabiliriz. Enerjinizi hangi kelimeler üzerine odaklıyorsunuz?
Eğer hayatınızın istediğiniz kadar güzel olmadığını fark ettiyseniz, olumsuz kelimeleri ne sıklıkta kullandığınızı not etmek için bir defter tutun. Gerçekten daha iyi bir hayatın ne kadar kolay ulaşılabileceğini gördüğünüzde şaşıracaksınız. Kelimelerinizi değiştirin, hayatınız değişsin. Sözlerinizle birlikte davranışlarınızda değiştiğinde siz değişmeye başlarsınız. Siz değiştikçe yaşamınızda değişir. Bir bakarsınız ki yaşamınız söyledikleriniz, düşündükleriniz, davranışlarınız olmuş.
Bu yüzden olmasını istediğiniz şey neyse ona odaklanın olmamasını istediğinize değil..! Şimdi şu iki cümleye bakın. Ve iki cümlenin de ayrı ayrı size ne hissettirdiğini düşünün..
- Bugün hava çok güzel ama yarın yağmur yağacak.
- Yarın yağmur yağacak olsa bile bugün hava çok güzel!
Sadece iki kelime AMA ve OLSA BİLE kelimeleri cümledeki ifadeyi ne kadar değiştiriyor değil mi? İlkinde olumsuz bir duygu durumu ikincide ise her şeye rağmen mutlu olma durumu.
“İslam’ın Güler Yüzü” isimli kitabında Profesör Hanımın çok ilginç bir tespiti var.
“Bir kimse,” diyor, “Çayını içerken, kaşığını bardağın içinde dolaştırırken çıkan ses, uzaydaki bütün zerrelerden duyulur.”
Aman Yâ Rabbi... Bu sözü okurken tüylerim ürperdi, kendimden geçtim. Her şey ne kadar birbiriyle ilgili. Bazı kimseler der ki, evimde kapım kilitli, perdelerim örtülüyken ben yapayalnızım. Kimseler yok. İstediğimi yapabilirim. Kimin ne haberi olacak. Bugünkü modern bilime ne kadar aykırı bir düşünce. Mesele hiç de o kimsenin sandığı gibi değil. Hepimiz, her an, aklın alamayacağı bir gözetim, denetim içindeyiz.
Biz sade düşüncelerimizden değil, duygularımızdan da bütün evrene karşı sorumluyuz. İçimizdeki kinden, nefretten, intikam duygusundan yükselen eksi elektrik, dünyadaki bütün zerreleri ürpertiyor, haberimiz var mı? Veya içimizden yükselen ve içine yeryüzündeki bütün insanları, bütün hayvanları, bütün nebatatı, bütün eşyayı içine alan bir hayır dua, bir güzel dilek, dalga dalga bütün zerrelere, iyinin, güzelin, temiz, asil ve yüce olanın ışınlarını yayıyor.
Ne olur kalbimizi, kafamızı hep sevgiyle, saygı ile edeple, incelikle, güzel duygularla doldursak."
* Şems-i Tebrîzî der ki…*
Eğer hala KIZIYORSAN – Kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir.
Eğer hala KIRILIYORSAN – Gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir.
Eğer hala KINIYORSAN – Af makamına ulaşmamışsın (öfke ve kin seni cayır cayır yakıyor) demektir.
Eğer hala Allah için sevmiyor ve sevginde ayırım yapıyorsan, hala vesveseye kapılıyor, içindeki sevginin yoğunlaşmasına engel oluyorsun demektir.
Eğer hala ”BEN” demekten vazgeçmiyorsan, dizginlerin hala nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir.
Eğer hala musibetlere yana yana üzülüyorsan, gerçeği bilmiyorsun demektir.
Eğer hala şikayet ediyorsan, HAKİKATİ göremiyorsun demektir.
Hakikat der ki: "Ne sen varsın, ne de ben... Var olan yalnızca HAKTIR. "Nereye gidersen git, bulacağın aydınlık, zihninin aydınlığı kadar olacaktır. (Cemil Meriç)"
Beynimiz -ma -me gibi kelime takılarını algılamaz. Şöyle ki; Kırımızı renkli iki katlı evin siyah boyalı demir kapısının önündeki sarı boyalı mercedes arabayı düşünME. Yazdım ancak yazıyı okuyanlar iki katlı kırmızı evi de siyah boyalı kapısını da sarı mercedesi de hayallerinden geçirdi değil mi? İşte beynimiz -ma -me gibi takıları algılamaz. Çocuğunuza koşma yerine yavaş yürü derseniz daha algılanır olur. Kötü bir şeyi yapma derseniz çocuğunuz onu bir gün deneyimlemeyi seçebilir. Aman dikkat. Yasaktan ziyade neden kötü şeyi yapmaması gerektiği örneklendirilerek açıklanmalı ve o açıklama sürekli tekrar edilmemeli. Beyin bir süre sonra o kötü şeye ilgi duymaya başlayacak ve kişiyi kendine kötü şeye doğru sürükleyecektir. Unutmayınız.
Selam ve Saygılar.
Fahri URHAN
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.