Türkler bin yıldan beri Müslüman toplumların yöneticisi olduğu için siyasete çok meraklıdır. En fakirinden en zengine kadar herkes sanki politikacı imiş gibi yorum yapar ve konuşur.
Bediüzzaman Said Nursi’nin eserlerini okuyup istifade etmeye çalışan insanlar daima toplumumuzun önemli kişileri arasında yer almışlardır. Sadece dini konularda değil sosyal hayatta dahi takip edilen bu insanların düşünceleri elbette çok önemlidir. Çünkü Allah rızasını esas alıp kulların düşüncelerini ikinci plana iterler.
İşte bu insanlardan biri olan Mehmet Erdemir Bey, uzun bir sureden beri çok güzel seçim analizleri yapmaktadır. İşte bunlardan bir tanesi çok güzel ve ehemmiyetlidir.
Bediüzzaman'ın takipçilerinin siyasette ve seçimlerde nasıl bir yol takip ettiğini açıklıkla ifade etmektedir. Referans verdiği kaynaklar gerçekten de çok ikna edicidir.
Bakınız ne güzel ifade etmiş:
Çok partili döneme geçildiğinde Bediüzzaman; CHP ye karşı yerini, safını ve tavrını açıkça belli etmiş; siyasete bakış tarzını, söz, davranışları ile ortaya koymuştur.
‘’Bu vatanda şimdilik dört parti var‘’ başlıklı mektubunda, iktidara aday durumundaki partileri, fikrî yapı ve programlarına göre tasnif ederek, hangi partinin iktidarda kalmasının Ülke ve din açısından daha faydalı olduğunu ve desteklenmesi gerektiğini açıkça ilan etmek suretiyle ; Nur talebelerine yol göstermiştir. (Emirdağ lahikası:2.Sayfa:162)
Dini temsilen kurulmuş veya kurulması muhtemel olan İttihad-ı İslam Partisinin bu şartlar altında iktidara gelmesi durumunda, ‘’dini siyasete alet etmeğe mecbur olacağından’’ o partinin şimdilik iktidara gelmeğe çalışmaması gerektiğini belirterek, değerlendirmelerini; CHP, Demokrat Parti ve Millet partilerini mukayese ederek yapmıştır.
O dönemde; sadece İstanbul, Tekirdağ, Çanakkale, Aydın, Ankara, Bursa illerinde seçime katılabilimiş olan, ‘’Millî Kalkınma Partisi (MKP); ve sadece İstanbulda seçime katılan ‘’Türk Sosyal Demokrat Partisi, Çiftçi Partisi, Toprak Emlak ve Serbest Teşebbüs Partisi gibi iktidar şansı olmayan tabela partilerini değerlendirmeğe almamıştır.
Bu; son derece önemli stratejik bir detaydır. Çünkü bu gibi küçük partilere verilecek reyler; muhafazakâr kitlenin zayıflamasına, a’zamüşşer durumundaki zihniyetin iktidara gelmesine yardımcı olacaktır.
Bunun ölçüsünü Bediüzzaman, şu ifadesi ile açık bir şekilde vermektedir:
Bence yol ikidir: Mizanın iki kefesi gibi; birinin hıffeti, ötekinin sıkletine geçer. Ben tokadımı, Antranik ile beraber Enver'e, Venizelos ile beraber Said Halîm'e vurmam. Nazarımda, vuran da sefildir.(Sünuhat-Tuluat-İşarat : 55 ) Bediüzzaman İktidar açısından tehlikeli gördüğü; siyaseti dinsizliğe alet eden CHP ve Irkçılık zihniyetini temsil eden MP ye karşı tavrını açıkça ortaya koyarken; Muhafazakâr, dindar ve dine hürmetkar Demokrat Partiye desteğini de açıkça ilan etmiştir.
Ayrıca CHP ve MP ye niçin karşı olduğunu, Demokrat Partiyi niçin desteklediğini, ilgili mektuplarda açıkça belirtmiştir.
Şimdi partiler hakkında, önemli değerlendirmeler yapan böyle çok yönlü bir şahsiyeti, siyasetten tamamen tecrid etmek, bu konularla ilgilenmediğini düşünmek Külliyatın bir kısmını yok saymaktır. Demek oluyor ki; bu şekildeki fiilî davranış ve izahlar, yasaklanan siyasi faaliyetler kategorisinde değildir...
Zira bu tarz beyan ve faaliyetler; siyaset hakkında olmakla beraber; şahsi menfaat ve ikbal mülahazaları olmayıp; ‘’Kur’an, İslamiyet ve vatan maslahatı’’ amacıyla yapılmış açıklamalardır.
Bu hassas noktalar nazara alınmadan, yapılan yorum ve açıklamalar, Bediüzzaman’ı maksadının aksine gösterme gayretlerine matuftur.
Nitekim ‘’Sayın Adnan Menderes ‘’diye başlayan ve Menderes’e hitaben yazılan mektubun hemen giriş bölümünde:
‘’ Otuzbeş seneden beri siyaseti terk eden Üstadımız Bedîüzzaman Hazretleri, şimdi Kur'an ve İslâmiyet ve vatan hesabına bütün kuvvetiyle ve talebeleriyle, dersleriyle Demokrat Parti'nin iktidarda kalmasını muhafazaya çalıştığına, biz Demokrat Parti mensubları ve Nur Talebeleri kat'î kanaatimiz gelmiştir.’’ (Emirdağ lahikası II: 206 )Denilmektedir.
Şimdi burada Üstadın huzurunda talebeleri tarafından kaleme alınan bu mektupta, alenî olarak Bediüzzaman’ın;
’’Kur’an İslamiyet ve vatan maslahatı hesabına’’ ‘’bütün kuvvetiyle/, talebeleriyle/ ve dersleriyle/’’ Demokrat partinin iktidarda muhahaza edilmesi için çalıştığı, açıkça ifade edildiği halde; bu ifadeleri başka nasıl anlayabiliriz?
Parti isimleri değişmiş olabilir. Ancak şablon ortada. Bugünkü ortamda, ‘’ehvenü’ş-‘’ ölçüsü muvacehesinde, Nur talebelerinin Demokrat parti konumundaki Ak Parti ve Cumhur ittifakına rey ve destek vermelerinin Risalelere aykırı olan yönü nedir?
Tehlikeli zihniyet temsilcisi durumundaki partiler karşısında, ‘’Demokrat parti ‘’ konumundaki; Muhafazakâr dindar,dine hürmetkar kitle partisi olan Ak Parti ve Cumhur İttifakının desteklenmesi bir zaruret iken; prensipleri çarpıtarak, çekip uzatmak suretiyle başka istikametlere yönlendirmek, Bediüzzaman’ı kendi amaçlarına göre kullanmak ve konuşturmaktır.
Ayrıca bu desteğin, sözlü, yazılı ve fiili anlatım ve faaliyetlerle iletişim araçlarında deklare edilmesinin, Risale ölçülerine göre bir sakıncasının olmadığı da açıktır.
Dolayısı ile Risaleler açısından sakıncalı görülmesi ve itiraz edilmesi de tamamen mesnedsiz, şahsî ve hissî mülahazalar olduğundan kıymet-i harbiyesi yoktur.
Yine aynı mektupta: ’
’Üstadımızdan, ne için Demokrat Parti'yi muhafazaya çalıştığını sorduk, cevaben:
"Eğer Demokrat Parti düşse, ya Halk Partisi veya Millet Partisi iktidara gelecek. Halbuki Halk Partisi, İttihadçıların bozuk kısmının cinayetleri ve hem cumhuriyetin birinci reisinin Sevr Muahedesiyle ve çok siyasî desiselerin icbarıyla, on beş senede yaptığı icraatının kısm-ı a'zamı tamamıyla eski partiye yüklendiği için, bu asil Türk milleti ihtiyarıyla o partiyi kat'iyyen iktidara getirmeyecek. Çünkü Halk Partisi iktidara gelecek olursa, komünist kuvveti aynı partinin altında bu vatana hâkim olacaktır. İşte bunun için hayat-ı içtimaiye ve vatanımıza dehşetli bir tehlike teşkil eden bu partinin iktidara gelmemesi için, Demokrat Parti'yi, Kur'an ve vatan ve İslâmiyet namına muhafazaya çalışıyorum" dedi. Emirdağ Lahikası-2 ( 206 ) şeklindeki açıklamalar, başka izaha ihtiyaç bırakmamaktadır.
Sadece şu mektubun samimiyetle analiz edilmesi, bu husustaki ihtilafları önleyici niteliktedir. Çünkü siyasi noktadaki ihtilaflar, genel olarak, çok partili dönemde; Partilere karşı tavrın nasıl ve ne şekilde olacağının ve hangi partinin hangi gerekçelerle desteklenmesi gerektiğinin belirlenememesinden kaynaklanmaktadır.
Halbuki hangi yapıdaki partinin, hangi maksatla destekleneceği, gayet bariz bir şekilde açıklanmaktadır. Ayrıca Parti desteklemenin desteğin ilan ve deklare edilmesinin, başkalaının da bu desteğe davet edilmesinin Risale açısından bir mahzuru olamadığı da, bu mektuplarda açıkça belirtilmektedir. Bu kadar açık beyanlar karşısında tereddüt ve ihtilafa sebep yokken, bu kadar tartışma ve ve ihtilafların sebebi ne olabilir?
Demek ki maksat üzüm yemek değil,bekçi dövmek. Maksat ve niyet konuyu doğru anlamak olmadığı takdirde ihtilaf için pek çok bahane bulunabilir.
Üzerinde durulması gereken önemli bir husus da; ‘’bu asil Türk milleti ihtiyarıyla o partiyi (CHP)kat'iyyen iktidara getirmeyecek. Çünki Halk Partisi iktidara gelecek olursa, komünist kuvveti aynı partinin altında bu vatana hâkim olacaktır.’’ Cümlelerinde belirtilen noktalardır. Bu cümlelerde
a-CHP ye muhalefetin geçici ve mevsimsel olmayıp sürekli olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü o partinin sadece kendi döneminde değil, kendisinden sonra da hatta ilelebed iktidara getirilmemesi tavsiyesi, açıkça görülmektedir. Şayet Bediüzzaman günümüze kadar yaşamış olsaydı CHP ye olan karşı tavrı aynı olacaktı.
b-İkinci cümlede ise niçin İktidara getirlmemesi gerektiğinin gerekçesi belirtilmiştir. Yani CHP nin dine karşı olan zihniyetinden ve dine olan düşmanlığından dolayı karşı olduğu açıkça ifade edilmektedir. Gerçekten de bu partinin din düşmanlığı, adeta genlerine işlemiştir. Bazılarının bu zihniyetin değiştiğini ileri sürmeleri ise, siyasi amaçlı bir safsatadır. Kabahatin %5 verilmesi, o partinin tezkiye edildiği anlamına gelmez. Bediüzzaman’ın bu ifadeyi, CHP nin geçmişte yaptığı zulümlerden dolayı, intikam düşünesi ile mukabele-i bilmisil yapılmaması için kullanmaktadır.’
’Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir’’ başlığı altında, Vasiyet mahiyetindeki o mektubun muhtevasına bakıldığında bu açıkça görülmektedir. Ayrıca kabahatli ve suçlu bulunan bu %5 lik oran; CHP nin süfyanist sistemin koruyucusu olan, beyin takımıdır ki; %95 i arkasından sürükleyen lokomotif durumundadır. CHP ye destek veren %25'lik oy kitlesinin,%5 e tekabül eden kısmı da küçümsenecek bir rakam değildir. En tehlikelisi de devletle bütünleşmiş bir yapıda olmasıdır. Çünkü devletin bürokratik yapısı tek parti döneminde, bu zihniyet tarafından dizayn edilmiş olup hala değiştirilememiştir. Dolayısıyla iktidara geldiği taktirde, devlet imkanları ile yapacağı menfi icraatlarının önlenmesi mümkün olamayacaktır. CHP nin değiştiğinin iddia edilmesi, siyasi amaçlı bir propagandadır. Değişmiş gibi görünmesi, Muhafazakâr kitleyi kandırmak için kullanılan göstermelik ifadelerdir. Ne yazık ki; bu değişim iddialarının öncülüğünü ve sözcülüğünü de Yeni Asya gazetesi yapmaktadır. CHP zihniyetiyle mücadele etmek için kurulmuş bir gazetenin,bu gün bu hale gelmesi,makas ve hedef değiştirdiğinin bir göstergesidir.
Ne kadar kısa ve öz olarak güncel siyasi meselelere ışık tutmuş. Allah razı olsun, vesselam...