Adnan Albayrak Şimşek
Köşe Yazarı
Adnan Albayrak Şimşek
 

BU MİRAS KİMİN.

BU MİRAS KİMİN. Miras kelimesi TDK ya göre; soyaçekim yoluyla gelen herhangi bir özellik. Bırakılan anlamında. Miras, ölen kişinin yakınlarına bıraktığı para veya servet olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca kalıtım yoluyla gelen herhangi bir özellik de miras olarak değerlendirilmektedir. Miras, bırakan ve bırakılan üzerinden miras hukuku. Miras dediğimiz olgunun gerçekleşebilmesi için bırakılan malı kime ait olduğudur. Bu gün ailenizden kalan bir mala ortakçı kabul eder misiniz? Sanki duyuyor gibiyim, "hiç bırakır mıyız, hemen dava açar, bizlere bırakılan malın bize ait olduğunu beyan ve delilleri ile ispat eder, mirasımıza ortakçı olmak isteyeni red edriz" der gibisiniz, öyle değil mi? Bu dünya müslümanlar için (Kur'an'ın ifadesi ile) misafirhane, oyanılacak bir yer olarak ifadesi ışığında nasıl olur da misafir olduğu yerde, miras iddiasında bulunabilir? Nasıl olur da kendi hayatının bile saniyesine hakim değilken, miras üzerinde hakimiyet iddiası ile yaşar ve hak iddia eder? Akıllı birisinden bu nasıl beklenir? Hiç malın gerçek sahibi, malında ortakçı kabul eder mi? Kendine kalacak olan bu dünyanın, varlığı içinde, insan oğlu hangi akla, bu mal üzerinde varislik iddia eder? İnsan oğlu hangi malın sahibi ki, miras olarak, mirascılarına bıraksın, mal sahibi, mülk sahibi hani bunun ilk sahibi, dediğimizin gerçeği karşısında, nasıl idraktan uzak yaşarız. Sözümüz ile uyguladığımız bir mi? Söz sahibinin sözündeki sadakatı ile kaim değil mi?Peki o zaman malın sahibi, mülkün sahibi bizler olmadığımıza göre tüm mal ve mülklerimizi kime bırakıyoruz. Bıraktıklarımızı kime bırakıyor, kısaca herkes bir birine bırakıyor. O zaman bu bıraktığımız mal ve mülklerin gerçek sahibi olan Allah'a bıraktığımızın gerçekliğini niye HÂLÂ ANLAMIYORUZ. Nasıl akıl sahibiyiz o zaman? Mirasçı, miras olarak bıraktığı ne varsa, kime bıraktığını anlamamız açısından malın ve mülkün gerçek sahibi olan Allah'ımız bakalım bu konu da ne demiş? Malın ve mülkün sahibi olarak bize neler açıklamış? Beşeri kanunlarda bile adına devlet, hazine arazisi dediğimiz bir mülkün kullanımına, kullanım hakkına hukuki terim olarak, kiracı olarak nitelemekteyiz. Ben burada kiracı olarak bulunuyorum anlayışı içerisinde, kullanma hakkını elde ettiğine göre, insan bu dünyada nasıl tapu sahibi olur, Allah'ın mülkünde? Yoksaaa, Hz Allah bizlere kendi mülkünde ortakçı mı kabul etti de, kiracı olduğumuz yerde tapu sahibiyiz diyoruz. İşte bu mihvalde insan kim olduğunu bilirse Allah'ın mülkünde ortakçılık iddiasından vaz geçmiş bu suretle tapu sahibi ile uzlaşmış kiracı olduğu yerde rahat rahat yaşar. Hz Allah'ımız Kur'an'da bu konuda mülkün kime ait olduğunu ne güzel açıklamış, akledenlere, Âl-i İmrân Suresi ﴾109﴿. Ayetinde; Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah'ındır. Bütün işler döner dolaşır Allah'a varır. Göklerdeki varlıklar ve imkânlar, yerdeki varlıklar ve imkânlar Allah'ındır, Allah'ın tasarrufundadır. Bütün planların icra edilerek sonuçlandırıldığı, bütün icraatların, amellerin hesabının sorulduğu tek merci Allah'tır. Mülkün sahibi olarak yeryüzünde ne varsa bizler ve bizlerin yaşamlarını rahatlık içerisinde, imkân bulsunlar, rızıklarını temin etsinler, yeryüzünde öyle yaşasınlar ki hem dünyalarını hem ahiretleri mamur eylesinler diye. Yoksa hem dünya hayatlarını, hemde ahiret hayatlarını, zindan etsinler diye yeryüzünde yaşaşınlar diye yaratılmadık ki. Bakın böyle olmadığını da ne güzel anlatmış ilahi kükmünde Yaradanımız Bakara Suresi'nde, ﴾29﴿ Yeryüzünde ne varsa tamamını sizin için yaratan, sonra göğe yönelerek onları, yedi gök olarak tamamlayıp düzene koyan O’dur ve O, her şeyi hakkıyla bilmektedir. Yeryüzünde ne varsa tamamını sizin için yaratan, sonra göğe yönelerek onları, yedi gök olarak tamamlayıp düzene koyan O'dur ve O, her şeyi hakkıyla bilmektedir. O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra (kendine has bir şekilde) semaya yöneldi, onu yedi gök olarak yaratıp düzenledi (tanzim etti). Yani, yaratılan ne varsa bizler için yaratılmış, bizler için dizayn edilmiş. Bizler için tanzim edilmişken bizlere ne oluyor da şanı Yüce Allah'ın mülkünde. Malın, mülkün yegane sahibi olan Allah, kendi mülkünün yalnız kendisinden başka mirasçısının olmadığını, mal ve mülk biriktirme çabasının mal ve mülk edinmekle, bu malların sadece kendisine miras olarak kalacağını açıklamasına rağmen nedir bu mal mülk biriktirme sevdası. Bıraktığını Allah'a mı bırakıyorsun da, ecrini Allah'tan bekliyorsun? Kime bırakıyorsan unutma ki tüm mal mülk bırakanların akibeti ne olduysa senin de akıbetin o olacak. Kimi az bırakmış diye kızacak, kimi mezarına bile gelmeyecek. Gelse bile gelmez olacak, unutacak, herkesin herkesi unuttuğu gibi unutulanları ve unutanları UNUTMAYAN, BİR TEK ALLAH var, bunudamı unutur olduk bu mal mülk sevdası içinde. Ali imran Suresi 180 ayetinde; Allah'ın lütuf olarak bağışladığı şeylerde (infak etmeyip) cimrilik edenler, asla bunun kendileri için hayırlı bir şey olduğunu sanmasınlar. Tersine bu, onlar için kötüdür. Cimrilikle yanlarında tuttukları mal, kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Kaldı ki göklerin ve yerin mirası Allah'ındır (ve her şey O'na kalacaktır). Hiç kuşkusuz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. İnsanoğlunun mal mülk biriktirmek suretiyle tekelcilik, yaptığını kim inkar edebilir? Mal biriktirmek bir manada TEKELCİLİK değil mi? İnsana lütfedilen servet ve zenginlikler onun kendi malı mülkü değil, sadece ona geçici olarak verilen emanetlerdir. Bu emanetlerin asıl sahibi Allah olmakla beraber bunlara hakkı olan ihtiyaç sahipleridir. Gün gelecek bütün bu emanetler insanın elinden alınarak gerçek sahibi olan Allah’a dönecektir. Üstelik “neden infak edilmedi ve neden hak sahipleri bulunup da onlara teslim edilmedi, neden tekelcilik yapıpta evlatlarımın olsun diye helalı haramı gözetmeksizin yığmaya çalıştın? Ben sizlere Kur'an vasıtası ile demedim mi? ''Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah'ındır. ''? diyerek hesap sorulacaktır. Bir malın sahibi, her zaman malının üzerinde tasarruf sahibidir. Allah ise mülkünde ortakçısı olmayan, evladı, çoluğu çocuğu olmayan olarak kendi malı kendindedir. Çünkü bizler Allah'ın mülkünde misafiriz. Misafir olarak Allah'ın koyduğu hududullahı aşmamak 0üzere emronulduk. Babasından, anasından adama hep mal mülk kalmaz ki, bazen borçta bırakabilir O zaman bizler ne yapıyoruz, tabiki doğal olarak zararımıza dokunacağından REDDİ MİRAS yapıyoruz. Öyle değil mi? O maksatla bizlerde ki bu dünya malı, mülkü için düştüğümüz bu ruhi durumdan REDDİ MİRASLA kurtulabileceğimiz aşikardır. Ali İmran suresinde (109) Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah’ındır; bütün işler, bütün mal ve mülk, kainat Allah’a döndürülecek ve her konuda son sözü O söyleyecek, hükmü de O verecektir! Kimin neyi varsa gerçek sahibinin Allah olduğunu anlayacaktır. Öyleyse, ey inananlar; ne büyük bir sorumluluk taşıdığınızın dâimâ bilincinde olun ve Allah'ın mülkünde, Allah'a ait olan ne varsa üzerinde hak iddaa etmeyin ki kurtuluşa eresiniz. Mâlik-i Hakīkī’den (mülkün gerçek sâhibinden) gaflet, nefsin fir‘avunluğuna sebeb olur. Evet, taht-ı tasarrufunda (tasarrufu altında) bulunan bütün eşyânın Mâlik-i Hakikisini unutan ve kendisini kendine mâlik zanneden, hâkimiyet tevehhümünde (zannında) bulunur, başkalarını da, bilhassa esbâbı da (sebebleri de)kendisine kıyasla hâkim ve mâlik defterine kaydeder ve böyle vesîlelerle Allah’ın mülkünü, malını kendilerine taksîm ederek, ahkâm-ı İlâhiyeye (İlâhî hükümlere) karşı muâraza ve mübârezeye (meydan okumaya) başlar. Selam olsun REDDİ MİRAS yapmasını bilen gönüllere. Adnan Albayrak Şimşek
Ekleme Tarihi: 21 Mayıs 2024 - Salı

BU MİRAS KİMİN.

BU MİRAS KİMİN. Miras kelimesi TDK ya göre; soyaçekim yoluyla gelen herhangi bir özellik. Bırakılan anlamında. Miras, ölen kişinin yakınlarına bıraktığı para veya servet olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca kalıtım yoluyla gelen herhangi bir özellik de miras olarak değerlendirilmektedir. Miras, bırakan ve bırakılan üzerinden miras hukuku. Miras dediğimiz olgunun gerçekleşebilmesi için bırakılan malı kime ait olduğudur. Bu gün ailenizden kalan bir mala ortakçı kabul eder misiniz? Sanki duyuyor gibiyim, "hiç bırakır mıyız, hemen dava açar, bizlere bırakılan malın bize ait olduğunu beyan ve delilleri ile ispat eder, mirasımıza ortakçı olmak isteyeni red edriz" der gibisiniz, öyle değil mi? Bu dünya müslümanlar için (Kur'an'ın ifadesi ile) misafirhane, oyanılacak bir yer olarak ifadesi ışığında nasıl olur da misafir olduğu yerde, miras iddiasında bulunabilir? Nasıl olur da kendi hayatının bile saniyesine hakim değilken, miras üzerinde hakimiyet iddiası ile yaşar ve hak iddia eder? Akıllı birisinden bu nasıl beklenir? Hiç malın gerçek sahibi, malında ortakçı kabul eder mi? Kendine kalacak olan bu dünyanın, varlığı içinde, insan oğlu hangi akla, bu mal üzerinde varislik iddia eder? İnsan oğlu hangi malın sahibi ki, miras olarak, mirascılarına bıraksın, mal sahibi, mülk sahibi hani bunun ilk sahibi, dediğimizin gerçeği karşısında, nasıl idraktan uzak yaşarız. Sözümüz ile uyguladığımız bir mi? Söz sahibinin sözündeki sadakatı ile kaim değil mi?Peki o zaman malın sahibi, mülkün sahibi bizler olmadığımıza göre tüm mal ve mülklerimizi kime bırakıyoruz. Bıraktıklarımızı kime bırakıyor, kısaca herkes bir birine bırakıyor. O zaman bu bıraktığımız mal ve mülklerin gerçek sahibi olan Allah'a bıraktığımızın gerçekliğini niye HÂLÂ ANLAMIYORUZ. Nasıl akıl sahibiyiz o zaman? Mirasçı, miras olarak bıraktığı ne varsa, kime bıraktığını anlamamız açısından malın ve mülkün gerçek sahibi olan Allah'ımız bakalım bu konu da ne demiş? Malın ve mülkün sahibi olarak bize neler açıklamış? Beşeri kanunlarda bile adına devlet, hazine arazisi dediğimiz bir mülkün kullanımına, kullanım hakkına hukuki terim olarak, kiracı olarak nitelemekteyiz. Ben burada kiracı olarak bulunuyorum anlayışı içerisinde, kullanma hakkını elde ettiğine göre, insan bu dünyada nasıl tapu sahibi olur, Allah'ın mülkünde? Yoksaaa, Hz Allah bizlere kendi mülkünde ortakçı mı kabul etti de, kiracı olduğumuz yerde tapu sahibiyiz diyoruz. İşte bu mihvalde insan kim olduğunu bilirse Allah'ın mülkünde ortakçılık iddiasından vaz geçmiş bu suretle tapu sahibi ile uzlaşmış kiracı olduğu yerde rahat rahat yaşar. Hz Allah'ımız Kur'an'da bu konuda mülkün kime ait olduğunu ne güzel açıklamış, akledenlere, Âl-i İmrân Suresi ﴾109﴿. Ayetinde; Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah'ındır. Bütün işler döner dolaşır Allah'a varır. Göklerdeki varlıklar ve imkânlar, yerdeki varlıklar ve imkânlar Allah'ındır, Allah'ın tasarrufundadır. Bütün planların icra edilerek sonuçlandırıldığı, bütün icraatların, amellerin hesabının sorulduğu tek merci Allah'tır. Mülkün sahibi olarak yeryüzünde ne varsa bizler ve bizlerin yaşamlarını rahatlık içerisinde, imkân bulsunlar, rızıklarını temin etsinler, yeryüzünde öyle yaşasınlar ki hem dünyalarını hem ahiretleri mamur eylesinler diye. Yoksa hem dünya hayatlarını, hemde ahiret hayatlarını, zindan etsinler diye yeryüzünde yaşaşınlar diye yaratılmadık ki. Bakın böyle olmadığını da ne güzel anlatmış ilahi kükmünde Yaradanımız Bakara Suresi'nde, ﴾29﴿ Yeryüzünde ne varsa tamamını sizin için yaratan, sonra göğe yönelerek onları, yedi gök olarak tamamlayıp düzene koyan O’dur ve O, her şeyi hakkıyla bilmektedir. Yeryüzünde ne varsa tamamını sizin için yaratan, sonra göğe yönelerek onları, yedi gök olarak tamamlayıp düzene koyan O'dur ve O, her şeyi hakkıyla bilmektedir. O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra (kendine has bir şekilde) semaya yöneldi, onu yedi gök olarak yaratıp düzenledi (tanzim etti). Yani, yaratılan ne varsa bizler için yaratılmış, bizler için dizayn edilmiş. Bizler için tanzim edilmişken bizlere ne oluyor da şanı Yüce Allah'ın mülkünde. Malın, mülkün yegane sahibi olan Allah, kendi mülkünün yalnız kendisinden başka mirasçısının olmadığını, mal ve mülk biriktirme çabasının mal ve mülk edinmekle, bu malların sadece kendisine miras olarak kalacağını açıklamasına rağmen nedir bu mal mülk biriktirme sevdası. Bıraktığını Allah'a mı bırakıyorsun da, ecrini Allah'tan bekliyorsun? Kime bırakıyorsan unutma ki tüm mal mülk bırakanların akibeti ne olduysa senin de akıbetin o olacak. Kimi az bırakmış diye kızacak, kimi mezarına bile gelmeyecek. Gelse bile gelmez olacak, unutacak, herkesin herkesi unuttuğu gibi unutulanları ve unutanları UNUTMAYAN, BİR TEK ALLAH var, bunudamı unutur olduk bu mal mülk sevdası içinde. Ali imran Suresi 180 ayetinde; Allah'ın lütuf olarak bağışladığı şeylerde (infak etmeyip) cimrilik edenler, asla bunun kendileri için hayırlı bir şey olduğunu sanmasınlar. Tersine bu, onlar için kötüdür. Cimrilikle yanlarında tuttukları mal, kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Kaldı ki göklerin ve yerin mirası Allah'ındır (ve her şey O'na kalacaktır). Hiç kuşkusuz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. İnsanoğlunun mal mülk biriktirmek suretiyle tekelcilik, yaptığını kim inkar edebilir? Mal biriktirmek bir manada TEKELCİLİK değil mi? İnsana lütfedilen servet ve zenginlikler onun kendi malı mülkü değil, sadece ona geçici olarak verilen emanetlerdir. Bu emanetlerin asıl sahibi Allah olmakla beraber bunlara hakkı olan ihtiyaç sahipleridir. Gün gelecek bütün bu emanetler insanın elinden alınarak gerçek sahibi olan Allah’a dönecektir. Üstelik “neden infak edilmedi ve neden hak sahipleri bulunup da onlara teslim edilmedi, neden tekelcilik yapıpta evlatlarımın olsun diye helalı haramı gözetmeksizin yığmaya çalıştın? Ben sizlere Kur'an vasıtası ile demedim mi? ''Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah'ındır. ''? diyerek hesap sorulacaktır. Bir malın sahibi, her zaman malının üzerinde tasarruf sahibidir. Allah ise mülkünde ortakçısı olmayan, evladı, çoluğu çocuğu olmayan olarak kendi malı kendindedir. Çünkü bizler Allah'ın mülkünde misafiriz. Misafir olarak Allah'ın koyduğu hududullahı aşmamak 0üzere emronulduk. Babasından, anasından adama hep mal mülk kalmaz ki, bazen borçta bırakabilir O zaman bizler ne yapıyoruz, tabiki doğal olarak zararımıza dokunacağından REDDİ MİRAS yapıyoruz. Öyle değil mi? O maksatla bizlerde ki bu dünya malı, mülkü için düştüğümüz bu ruhi durumdan REDDİ MİRASLA kurtulabileceğimiz aşikardır. Ali İmran suresinde (109) Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah’ındır; bütün işler, bütün mal ve mülk, kainat Allah’a döndürülecek ve her konuda son sözü O söyleyecek, hükmü de O verecektir! Kimin neyi varsa gerçek sahibinin Allah olduğunu anlayacaktır. Öyleyse, ey inananlar; ne büyük bir sorumluluk taşıdığınızın dâimâ bilincinde olun ve Allah'ın mülkünde, Allah'a ait olan ne varsa üzerinde hak iddaa etmeyin ki kurtuluşa eresiniz. Mâlik-i Hakīkī’den (mülkün gerçek sâhibinden) gaflet, nefsin fir‘avunluğuna sebeb olur. Evet, taht-ı tasarrufunda (tasarrufu altında) bulunan bütün eşyânın Mâlik-i Hakikisini unutan ve kendisini kendine mâlik zanneden, hâkimiyet tevehhümünde (zannında) bulunur, başkalarını da, bilhassa esbâbı da (sebebleri de)kendisine kıyasla hâkim ve mâlik defterine kaydeder ve böyle vesîlelerle Allah’ın mülkünü, malını kendilerine taksîm ederek, ahkâm-ı İlâhiyeye (İlâhî hükümlere) karşı muâraza ve mübârezeye (meydan okumaya) başlar. Selam olsun REDDİ MİRAS yapmasını bilen gönüllere. Adnan Albayrak Şimşek
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.