OKUL EVDE BAŞLAR
OKUL EVDE BAŞLAR
Merhabalar, bugün sizlerle Dr. Fatih Kalkınç’ın "Okul Evde Başlar" isimli kitabından, çocuklarla iletişim ve eğitime dair ilginizi çekebilecek kısımları paylaşmak istiyorum:
*Dünyada, kıskanmadan insanın kendisinden daha iyi olmasını istediği tek varlık, kendi çocuğudur.
*Genellikle babalar, çocuklarına kıyafetlerini aldıkları ve maddi ihtiyaçlarını karşıladıkları zaman, üstlerine düşen görevi yaptıklarına inanırlar!
Babalar çocuk eğitiminin sorumluluğunu alsalar çocuklarındaki davranış değişikliklerinin çok daha hızlı olduğunu göreceklerdir.
Evinizdeki çiçeği karanlık bir odada sadece sularsanız o çiçek, çürür. Eğer güneşin altına su vermeden bırakırsanız, kurur. Çiçeğin hem suya hem güneşe ihtiyacı var. (Hem anneye hem babaya)
Babaların dikkatine! Televizyonun başına oturup kanaldan kanala zapping yapmak yerine çocuğunuzun gelişimi ile ilgili kitaplar okusanız, hikayeler anlatsanız, akşamları yarım saat (tv kapalı, gazete okumuyorken, yemek yemiyorken, telefona bakmıyorken) sohbet etseniz, çocuklardaki olumsuz pek çok davranış ortadan kalkacaktır. Kendisine güvenen, sorumluluk sahibi çocuklar ortaya çıkacaktır.
*Empatiyle dinlemenin derin bir terapi ve tedavi etkisi vardır, çünkü çocuğunuza “pskolojik solunum” imkanı verir.
Çocuğumuz bize, ağlayarak, gülerek, üzgün, suskun ya da heyecanlı bir şekilde geldiğinde “O an ki durumumuza göre değil de”, “Ben çocuk olsaydım ve annemin karşısına bu duygularla gitseydim, onun bana ne söylemesini ya da ne yapmasını isterdim?” diye düşünerek bir yaklaşımda bulunursak çocuğumuzla empatik bir ilişkiyi başlatmış oluruz.
Bizler çocuklarımızın bizi anlamasını bekleriz. Örneğin: “sen benim yaşıma gelince anlarsın”, “Anne olunca- baba olunca anlarsın” gibi.
Oysa çocuktan bunu beklemek yerine “Şimdi ben onun yerinde olsam anne ve babamdan ne beklerdim?” sorusunun cevabını aramalıyız.
Çocuk empati kuramaz: “Annemin yerinde olsam….” diye düşünemez.
* “Ne var bunda korkacak?” korkan çocukların en çok duydukları cümledir. Anne baba bunu hep çocuk rahatlasın diye söyler.
Oysa anne baba bunu söyleyerek çocuğun o anda ne hissettiğini anlamadığını ve çocuğun duygularını yok saydığını gösterir.
Onun yerine “Merak etme, ben senin yanındayım, seni korurum” diyebilirsiniz. Korktuğu şey ile ilgili seviyesine uygun yeterli bilgilendirme yapabilirsiniz.
*Çocuk eğitiminde kararlı olmak “evet ve hayırların” statik olmasıdır. Ortama göre değişen dinamik yapılı evet hayırlar çocuğun istediğini yaptırmak için kendine göre bir davranış kalıbı oluşturmasına zemin hazırlar.
*Çocuğunuzun odanıza girerken kapıyı vurmadan girmesini istemiyorsanız, siz de çocuğunuzun odasına girerken kapıyı vurmalısınız.
*Çocuklar en çok anne ve babalarından duyduklarına inanma eğilimindedirler.
*Çocuklarınızı başkalarının yanında azarlar ve küçük düşürürseniz, çocuğunuzda; kendine güvensizlik, aşağılık kompleksi ya da kalabalıktan kaçma gibi kişilik bozuklukları meydana gelebilir.
Başkalarının yanında küçük düşürülen çocukta “İntikam alma duygusu” gelişecektir. Bu nedenle evde misafir varken, gezmeye gittiğinizde, sizden intikam almak için hiç beklemediğiniz davranış bozuklukları gösterebilir.
*Çocuklarımızın büyüyebilmeleri için; onların yaşlarına, fiziki yapılarına, yetenek ve kapasitelerine uygun görev ve sorumluluk vermek gerekiyor.
Aile içerisinde bir planlama ve iş bölümü yapılmalıdır. Pazara çıkmak, markete gitmek, çöp dökmek, yemek masasına yardım etmek, ekmek almak, çamaşırları katlamak, temizlik vs. önce bunları tek tek yazın. Sonra bütün aile üyelerinin üzerine almış oldukları görevi yerine getirmelerini isteyin.
*Çocuğunuzun odasını çocuktan kesinlikle daha iyi toplayabilirsiniz. Ama önemli olan, çocuğa bu işi yapması için görev ve sorumluluk vermenizdir. Çocuğunuzun kendine güvenmesi adına yaş becerisine uygun işleri ona yaptırın.
*Baba akşam eve geldiğinde çoraplarını bir köşeye atar. Fakat çocuğun çoraplarını çıkardığında, banyodaki kirli sepetine atmasını ister. Anne baba olarak çocuklarınızdan doğru davranış istiyorsanız öncelikle sizler yapmalısınız ki, çocuklarınızda söylemeksizin o davranışı rahatlıkla yapsınlar. Çünkü çocuk, anne ve baba da ne görürse onu yapacaktır.
*Eskisi gibi bahçeli büyük evlerimiz yok. Çocuğunuz zamanının büyük bölümünü evde geçirmek durumunda kalıyor. Buna karşılık sizler evinizin en büyük odalarını misafirlere ayırır ve misafir salonu olarak kullanırsınız.
Oysa evinize ayda birkaç defa belki gelmektedirler.. misafir gelecek ve o odayı düzenli görecek diye salon her zaman temiz ve düzenlidir, çocukların girişine de yasaktır.
Çocuklara genelde evin en küçük odası verilir. Oysa çocukların zihin kabiliyetlerinin gelişmesi, hareketlerinin taşkın ve kısıtlı olmaması için, enerjilerini atabilmeleri için çocuklara evde mümkün oldukça büyük odalar verilmelidir.
*Anne babalara şunu söyleyelim: Lütfen hep çocuğunuzu yanlış bir şey yaparken değil, doğru bir davranışta bulunurken kıskıvrak yakalayın! Kaçamasınlar.
Hemen “aferin” deyin, alnından öpün, alın parka götürün, sevdiği pastayı yapın, kendini “kral” gibi hissetsin örneğin: çocuğunuz hiç yapmadığı halde o gün sabah yatağını toplamış. Hemen yakalayın. “Aman benim çocuğum ne güzel yapmış. Aferin. Ne kadar mutlu oldum bilemezsin…” gibi sözler söyleyin. Ertesi gün bakın, çocuğunuz büyük ihtimalle yine yatağını toplamış olacaktır.
Muhabbetle kalın..
Emine AYDEMİR
Ekleme
Tarihi: 09 Şubat 2022 - Çarşamba
OKUL EVDE BAŞLAR
OKUL EVDE BAŞLAR
Merhabalar, bugün sizlerle Dr. Fatih Kalkınç’ın "Okul Evde Başlar" isimli kitabından, çocuklarla iletişim ve eğitime dair ilginizi çekebilecek kısımları paylaşmak istiyorum:
*Dünyada, kıskanmadan insanın kendisinden daha iyi olmasını istediği tek varlık, kendi çocuğudur.
*Genellikle babalar, çocuklarına kıyafetlerini aldıkları ve maddi ihtiyaçlarını karşıladıkları zaman, üstlerine düşen görevi yaptıklarına inanırlar!
Babalar çocuk eğitiminin sorumluluğunu alsalar çocuklarındaki davranış değişikliklerinin çok daha hızlı olduğunu göreceklerdir.
Evinizdeki çiçeği karanlık bir odada sadece sularsanız o çiçek, çürür. Eğer güneşin altına su vermeden bırakırsanız, kurur. Çiçeğin hem suya hem güneşe ihtiyacı var. (Hem anneye hem babaya)
Babaların dikkatine! Televizyonun başına oturup kanaldan kanala zapping yapmak yerine çocuğunuzun gelişimi ile ilgili kitaplar okusanız, hikayeler anlatsanız, akşamları yarım saat (tv kapalı, gazete okumuyorken, yemek yemiyorken, telefona bakmıyorken) sohbet etseniz, çocuklardaki olumsuz pek çok davranış ortadan kalkacaktır. Kendisine güvenen, sorumluluk sahibi çocuklar ortaya çıkacaktır.
*Empatiyle dinlemenin derin bir terapi ve tedavi etkisi vardır, çünkü çocuğunuza “pskolojik solunum” imkanı verir.
Çocuğumuz bize, ağlayarak, gülerek, üzgün, suskun ya da heyecanlı bir şekilde geldiğinde “O an ki durumumuza göre değil de”, “Ben çocuk olsaydım ve annemin karşısına bu duygularla gitseydim, onun bana ne söylemesini ya da ne yapmasını isterdim?” diye düşünerek bir yaklaşımda bulunursak çocuğumuzla empatik bir ilişkiyi başlatmış oluruz.
Bizler çocuklarımızın bizi anlamasını bekleriz. Örneğin: “sen benim yaşıma gelince anlarsın”, “Anne olunca- baba olunca anlarsın” gibi.
Oysa çocuktan bunu beklemek yerine “Şimdi ben onun yerinde olsam anne ve babamdan ne beklerdim?” sorusunun cevabını aramalıyız.
Çocuk empati kuramaz: “Annemin yerinde olsam….” diye düşünemez.
* “Ne var bunda korkacak?” korkan çocukların en çok duydukları cümledir. Anne baba bunu hep çocuk rahatlasın diye söyler.
Oysa anne baba bunu söyleyerek çocuğun o anda ne hissettiğini anlamadığını ve çocuğun duygularını yok saydığını gösterir.
Onun yerine “Merak etme, ben senin yanındayım, seni korurum” diyebilirsiniz. Korktuğu şey ile ilgili seviyesine uygun yeterli bilgilendirme yapabilirsiniz.
*Çocuk eğitiminde kararlı olmak “evet ve hayırların” statik olmasıdır. Ortama göre değişen dinamik yapılı evet hayırlar çocuğun istediğini yaptırmak için kendine göre bir davranış kalıbı oluşturmasına zemin hazırlar.
*Çocuğunuzun odanıza girerken kapıyı vurmadan girmesini istemiyorsanız, siz de çocuğunuzun odasına girerken kapıyı vurmalısınız.
*Çocuklar en çok anne ve babalarından duyduklarına inanma eğilimindedirler.
*Çocuklarınızı başkalarının yanında azarlar ve küçük düşürürseniz, çocuğunuzda; kendine güvensizlik, aşağılık kompleksi ya da kalabalıktan kaçma gibi kişilik bozuklukları meydana gelebilir.
Başkalarının yanında küçük düşürülen çocukta “İntikam alma duygusu” gelişecektir. Bu nedenle evde misafir varken, gezmeye gittiğinizde, sizden intikam almak için hiç beklemediğiniz davranış bozuklukları gösterebilir.
*Çocuklarımızın büyüyebilmeleri için; onların yaşlarına, fiziki yapılarına, yetenek ve kapasitelerine uygun görev ve sorumluluk vermek gerekiyor.
Aile içerisinde bir planlama ve iş bölümü yapılmalıdır. Pazara çıkmak, markete gitmek, çöp dökmek, yemek masasına yardım etmek, ekmek almak, çamaşırları katlamak, temizlik vs. önce bunları tek tek yazın. Sonra bütün aile üyelerinin üzerine almış oldukları görevi yerine getirmelerini isteyin.
*Çocuğunuzun odasını çocuktan kesinlikle daha iyi toplayabilirsiniz. Ama önemli olan, çocuğa bu işi yapması için görev ve sorumluluk vermenizdir. Çocuğunuzun kendine güvenmesi adına yaş becerisine uygun işleri ona yaptırın.
*Baba akşam eve geldiğinde çoraplarını bir köşeye atar. Fakat çocuğun çoraplarını çıkardığında, banyodaki kirli sepetine atmasını ister. Anne baba olarak çocuklarınızdan doğru davranış istiyorsanız öncelikle sizler yapmalısınız ki, çocuklarınızda söylemeksizin o davranışı rahatlıkla yapsınlar. Çünkü çocuk, anne ve baba da ne görürse onu yapacaktır.
*Eskisi gibi bahçeli büyük evlerimiz yok. Çocuğunuz zamanının büyük bölümünü evde geçirmek durumunda kalıyor. Buna karşılık sizler evinizin en büyük odalarını misafirlere ayırır ve misafir salonu olarak kullanırsınız.
Oysa evinize ayda birkaç defa belki gelmektedirler.. misafir gelecek ve o odayı düzenli görecek diye salon her zaman temiz ve düzenlidir, çocukların girişine de yasaktır.
Çocuklara genelde evin en küçük odası verilir. Oysa çocukların zihin kabiliyetlerinin gelişmesi, hareketlerinin taşkın ve kısıtlı olmaması için, enerjilerini atabilmeleri için çocuklara evde mümkün oldukça büyük odalar verilmelidir.
*Anne babalara şunu söyleyelim: Lütfen hep çocuğunuzu yanlış bir şey yaparken değil, doğru bir davranışta bulunurken kıskıvrak yakalayın! Kaçamasınlar.
Hemen “aferin” deyin, alnından öpün, alın parka götürün, sevdiği pastayı yapın, kendini “kral” gibi hissetsin örneğin: çocuğunuz hiç yapmadığı halde o gün sabah yatağını toplamış. Hemen yakalayın. “Aman benim çocuğum ne güzel yapmış. Aferin. Ne kadar mutlu oldum bilemezsin…” gibi sözler söyleyin. Ertesi gün bakın, çocuğunuz büyük ihtimalle yine yatağını toplamış olacaktır.
Muhabbetle kalın..
Emine AYDEMİR
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.