SİZ HİÇ MEVLEVİ MUKABELESİ (SEMA) İZLEDİNİZ Mİ? 2
SİZ HİÇ MEVLEVİ MUKABELESİ (SEMA) İZLEDİNİZ Mİ? 2
Mevlevi mukabelesinde Veled devri; dünya sahnesinde aldığımız ilme işarettir demiştik bir önceki yazımızda. Semahaneyi üç defa devr etmeleri ise Tasavvuf’taki İlm-el yakîn, Ayne’l yakîn, Hakke’l yakîn mertebelerini temsil eder.
Veled Devrinden sonra Canlar siyah hırkalarını edeple çıkarıp yakasını öptükten sonra postlarının üzerine yerleştirirler. Hırkayı çıkarmak dünyadan tamamen vazgeçmeyi gösterir. İçlerindeki beyaz elbiseler (tennure); cennetlik vasıflarla donandım, zulmetten geçtim, Allah’ın muhabbeti ile temizlendim ve kanat açmaya destur aldım demektir.
Dervişlerdeki siyah kemer nefs ile ruhu, hayvanla insanı ayırmak için bir ölçüdür. Baştaki sikke ise hürriyet alametidir, nefsimin esaretinden kurtuldum demektir..
Canlar sol el sağ omuzda, sağ el sol omuzda, yani niyaz vaziyetinde meydana çıkmak için yan yana beklerler.. Semazenbaşı, Şeyh Efendi’den Sema için başı ile izin alır.
(Mevlevi Mukabelesi, tasavvuftaki Şeriat, Tarikat, Hakikat, Marifet mertebelerini de temsil eder ve Selâm denilen dört bölümden meydana gelir.)
Birinci selam devri veled’de talim edilen manalarla kulluğun idrak edilmesine işaret eder.
Derviş, yavaş yavaş kırmızı posttaki şeyhin yanına gider ve şeyhin sağ eline doğru eğilir. Canlar ele niyaz eder, şeyh başa.. Elimizden ilim alanlar baş tacımızdır denir irfanı olanlara.. derviş Şeyhinin sağ elini öper, Şeyh’de dervişin sikkesini..
Şeyhin yanından ayrılırken Semazen, omuzlarına koyduğu ellerini yavaşça aşağı indirip, ellerini vücuduna ve sikkesine temas ettirerek omuz hizasından yukarı kadar kaldırır, sağ el yukarı, sol el aşağıya gelecek şekilde durur, başı kalbine doğru eğiktir.
Çünkü Allah kulunun kalbine tecelli eder, Can kalp ile irtibatı kesemez. Doğrudan kalbe bakamaz utanır ama başını da oradan çeviremez.
Sağ elini yukarı doğru uzatır Rabbinin ne verdiğine bakmaz, onunla ilgilenmez, razıdır. Sadece kulluğunu yapar. Sol elini aşağı doğru uzatırken kimin ne aldığı ile de ilgilenmez.
Alan alsın der, ben aradan kendimi çıkartarak Yaradanla buluşma derdindeyim…
Semazenin yerden hiç kalkmayan ve diz bükülmeyen sol ayağına “Direk” denir, sağ ayağın ismi ise “Çark”tır. Çark, direğin etrafında vücudun kalbe doğru tam olarak dönmesi ile atılır.
Her çark atışlarında Allah adını zikrederek dönerler.
Dinle, sen de hatırla diye bu sema ayini icra ediliyor. Yürük değirmenler gibi dönerler, el ele vermişler Hakk’a giderler. Gönül kabesini tavaf ederler. Muhammed’in (s.a.v) kösü çalınır bunda. Ol serverin ismi yad olur dilde..
Sema meydanı dünya gözüyle bakınca aynıdır ama manen sürekli o meydan değişir…
Aynı yerde dönülüyor gibi olsa da meydan diğer bir katmana ve her katmandaki dönüşler yükselmeye, miraca yolculuğa devam etmektir..
Birinci selamda nefsi emmare ve nefsi levvame halleri yaşatılır.. ve birinci selam sırlanır.
Bitti denmez, aslında ne maddi hazlar ne manevi güzellikler hiçbir zaman etkisini tesirini bitirmez, başka bir boyutta ebediyet çizgisine tabi olarak devam eder. Biz bunların varlığını hissettiğimiz fakat göremediğimiz için meydan terbiyesinde sırlandı deriz.
Birinci selâmın sırlanmasıyla Canlar ellerini çapraz şekilde omuzlarına koyarak, “ayaklarını mühürlerler”, tek başlarına veya ikili, üçlü gruplar halinde yüzleri semahanenin merkezine gelecek şekilde dururlar ve diğer selamı beklerler.
İkinci selam adeta birinci selamın neticesini almaktır.
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” emrine tabi olmaktır.
Artık dervişler Sema için Şeyh Efendi’den izin almaz, el öpülmez, ama selâm verilir. Şeyh te postun üç adım önüne gelir ve
“Ey sevgi dairesinde dönenler, Allah’ın selâmı sizlerle olsun. Allah, düşleriniz gibi, niyetlerinizi ve sizleri selâmetle başlangıca ulaştırsın”
der ve Semazenbaşının gözetiminde Sema tekrar başlar.
Üçüncü selamda Canlar kendilerine ilham olunan Allah Teala’nın güzelliklerine şahit olmak için aşk ile yükselmeye ve manevi cazibeye kendilerini verirler.
Üçüncü selam nefsin mülhime makamına işaret eder. Allah Teala’nın ilham verdiği makamdır. Sen bildiklerinle amel edersen, Allah sana bilmediklerini de öğretir… üçüncü selam çok neşelidir.
Ey binlerce varı yaratan, bu nasıl bir sultandır ki, onun kulu olan kişiler, padişahlar padişahı olmada.
Canım ve gönlüm sakindir, çünkü gönlüm ve canım O’dur. Kervanım emniyettedir, çünkü kervanbaşım O’dur.
Ey Allah’ın sırlarının kaşifi Mevlana! Kalıcılık sultanı, yokluk şahı Mevlana!
Aşk, sana böyle hitab etmektedir. Veliler topluluğunun efendisi Mevlana!
Dördüncü selam, ilk üç selamdaki manaların müşahade edilip tekrar insanın yaratılıştaki vazifesine yani kulluğa dönüşü anlatır. Çünkü İslam’da en yüce makam, kulluktur.
Kalplerin Allah Teala’nın zikriyle mutmain olduğu makamdır, nefsin mutmainne makamı.
Bu selam sırasında dünya kelamı yok, söz yok, musiki eşliğinde sadece zikir var..kalplerden gelen zikir..ismi Celal..
Bu makama gelen kişi anlar ki; Allah’ı seven benim sanırdım, ben Rabbimi istiyorum sanırdım, MEĞER EZELDEN ALLAH BENİ KENDİSİ İÇİN İSTEMİŞ!
Ben O’nu istemeyi akıl etmezden evvel Allah beni istemiş. Ben Sen’den razıyım Ya Rabbi! diyerek dönüş makamıdır.
Dördüncü selâmın diğer selâmlara göre özel bir anlamı daha vardı. Çünkü bu selâmda Şeyh Efendi de Sema yapar.
Kendinden geçip, mutlak varlıkla beraber olmanın verdiği büyük hazla hırkasının sağ tarafını üste getirerek bel hizasında sol eliyle tutan, sağ eliyle de hırkasının sağ yakasını çekerek göğüs kısmını hafifçe açan Şeyh Efendi semahanenin ortasındaki kutup noktası denilen merkeze kadar gelip yavaş, yavaş Sema’ya orada devam eder..
“Bu gördüklerinizin hepsi Allah Teala’nın ayetlerinde mevcuttur.”
Demek için, mukabele Kuranı Kerim tilaveti ile sırlanır.
Ve dua için ayağa kalkılır. Şeyh Efendi dua eder: İnâyet-i Yezdân, himmet-i merdân ber mâ hâzır u nâzır bâd, kulûb-i âşıkân güşâd.
Mübârek vakitler hayr’ola, hayırlar feth’ola, şerler def’ola. Sâhib-i cem’iyyetin murâdı hâsıl ola, bi’l-cümle sâhib-i hayrâtın ervâhı şâd ola.
Bu gitti ganîsi gele, demler, safâlar müzdâd ola. Dem-i Hazret-i Mevlâna, sırr-ı Cenâb-ı Şems-i Tebrizî, kerem-i Hazret-i İmâm-ı Ali ve şefa’at-i Muhammedîni’n-nebiyyi’l-ümmî rahmeten li’l-âlemîn, hû diyelim. Huuuuuuuuu!
(Hu, ben Allah ile nefes alan bir kulum demektir.)
Muhabbetle..
Emine Aydemir
Kaynak: İRFAN MEDENİYETİ
MAALİYİ SEMA/ İDTMAUT, FATİH ÇITLAK
Ekleme
Tarihi: 16 Ağustos 2022 - Salı
SİZ HİÇ MEVLEVİ MUKABELESİ (SEMA) İZLEDİNİZ Mİ? 2
SİZ HİÇ MEVLEVİ MUKABELESİ (SEMA) İZLEDİNİZ Mİ? 2
Mevlevi mukabelesinde Veled devri; dünya sahnesinde aldığımız ilme işarettir demiştik bir önceki yazımızda. Semahaneyi üç defa devr etmeleri ise Tasavvuf’taki İlm-el yakîn, Ayne’l yakîn, Hakke’l yakîn mertebelerini temsil eder.
Veled Devrinden sonra Canlar siyah hırkalarını edeple çıkarıp yakasını öptükten sonra postlarının üzerine yerleştirirler. Hırkayı çıkarmak dünyadan tamamen vazgeçmeyi gösterir. İçlerindeki beyaz elbiseler (tennure); cennetlik vasıflarla donandım, zulmetten geçtim, Allah’ın muhabbeti ile temizlendim ve kanat açmaya destur aldım demektir.
Dervişlerdeki siyah kemer nefs ile ruhu, hayvanla insanı ayırmak için bir ölçüdür. Baştaki sikke ise hürriyet alametidir, nefsimin esaretinden kurtuldum demektir..
Canlar sol el sağ omuzda, sağ el sol omuzda, yani niyaz vaziyetinde meydana çıkmak için yan yana beklerler.. Semazenbaşı, Şeyh Efendi’den Sema için başı ile izin alır.
(Mevlevi Mukabelesi, tasavvuftaki Şeriat, Tarikat, Hakikat, Marifet mertebelerini de temsil eder ve Selâm denilen dört bölümden meydana gelir.)
Birinci selam devri veled’de talim edilen manalarla kulluğun idrak edilmesine işaret eder.
Derviş, yavaş yavaş kırmızı posttaki şeyhin yanına gider ve şeyhin sağ eline doğru eğilir. Canlar ele niyaz eder, şeyh başa.. Elimizden ilim alanlar baş tacımızdır denir irfanı olanlara.. derviş Şeyhinin sağ elini öper, Şeyh’de dervişin sikkesini..
Şeyhin yanından ayrılırken Semazen, omuzlarına koyduğu ellerini yavaşça aşağı indirip, ellerini vücuduna ve sikkesine temas ettirerek omuz hizasından yukarı kadar kaldırır, sağ el yukarı, sol el aşağıya gelecek şekilde durur, başı kalbine doğru eğiktir.
Çünkü Allah kulunun kalbine tecelli eder, Can kalp ile irtibatı kesemez. Doğrudan kalbe bakamaz utanır ama başını da oradan çeviremez.
Sağ elini yukarı doğru uzatır Rabbinin ne verdiğine bakmaz, onunla ilgilenmez, razıdır. Sadece kulluğunu yapar. Sol elini aşağı doğru uzatırken kimin ne aldığı ile de ilgilenmez.
Alan alsın der, ben aradan kendimi çıkartarak Yaradanla buluşma derdindeyim…
Semazenin yerden hiç kalkmayan ve diz bükülmeyen sol ayağına “Direk” denir, sağ ayağın ismi ise “Çark”tır. Çark, direğin etrafında vücudun kalbe doğru tam olarak dönmesi ile atılır.
Her çark atışlarında Allah adını zikrederek dönerler.
Dinle, sen de hatırla diye bu sema ayini icra ediliyor. Yürük değirmenler gibi dönerler, el ele vermişler Hakk’a giderler. Gönül kabesini tavaf ederler. Muhammed’in (s.a.v) kösü çalınır bunda. Ol serverin ismi yad olur dilde..
Sema meydanı dünya gözüyle bakınca aynıdır ama manen sürekli o meydan değişir…
Aynı yerde dönülüyor gibi olsa da meydan diğer bir katmana ve her katmandaki dönüşler yükselmeye, miraca yolculuğa devam etmektir..
Birinci selamda nefsi emmare ve nefsi levvame halleri yaşatılır.. ve birinci selam sırlanır.
Bitti denmez, aslında ne maddi hazlar ne manevi güzellikler hiçbir zaman etkisini tesirini bitirmez, başka bir boyutta ebediyet çizgisine tabi olarak devam eder. Biz bunların varlığını hissettiğimiz fakat göremediğimiz için meydan terbiyesinde sırlandı deriz.
Birinci selâmın sırlanmasıyla Canlar ellerini çapraz şekilde omuzlarına koyarak, “ayaklarını mühürlerler”, tek başlarına veya ikili, üçlü gruplar halinde yüzleri semahanenin merkezine gelecek şekilde dururlar ve diğer selamı beklerler.
İkinci selam adeta birinci selamın neticesini almaktır.
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” emrine tabi olmaktır.
Artık dervişler Sema için Şeyh Efendi’den izin almaz, el öpülmez, ama selâm verilir. Şeyh te postun üç adım önüne gelir ve
“Ey sevgi dairesinde dönenler, Allah’ın selâmı sizlerle olsun. Allah, düşleriniz gibi, niyetlerinizi ve sizleri selâmetle başlangıca ulaştırsın”
der ve Semazenbaşının gözetiminde Sema tekrar başlar.
Üçüncü selamda Canlar kendilerine ilham olunan Allah Teala’nın güzelliklerine şahit olmak için aşk ile yükselmeye ve manevi cazibeye kendilerini verirler.
Üçüncü selam nefsin mülhime makamına işaret eder. Allah Teala’nın ilham verdiği makamdır. Sen bildiklerinle amel edersen, Allah sana bilmediklerini de öğretir… üçüncü selam çok neşelidir.
Ey binlerce varı yaratan, bu nasıl bir sultandır ki, onun kulu olan kişiler, padişahlar padişahı olmada.
Canım ve gönlüm sakindir, çünkü gönlüm ve canım O’dur. Kervanım emniyettedir, çünkü kervanbaşım O’dur.
Ey Allah’ın sırlarının kaşifi Mevlana! Kalıcılık sultanı, yokluk şahı Mevlana!
Aşk, sana böyle hitab etmektedir. Veliler topluluğunun efendisi Mevlana!
Dördüncü selam, ilk üç selamdaki manaların müşahade edilip tekrar insanın yaratılıştaki vazifesine yani kulluğa dönüşü anlatır. Çünkü İslam’da en yüce makam, kulluktur.
Kalplerin Allah Teala’nın zikriyle mutmain olduğu makamdır, nefsin mutmainne makamı.
Bu selam sırasında dünya kelamı yok, söz yok, musiki eşliğinde sadece zikir var..kalplerden gelen zikir..ismi Celal..
Bu makama gelen kişi anlar ki; Allah’ı seven benim sanırdım, ben Rabbimi istiyorum sanırdım, MEĞER EZELDEN ALLAH BENİ KENDİSİ İÇİN İSTEMİŞ!
Ben O’nu istemeyi akıl etmezden evvel Allah beni istemiş. Ben Sen’den razıyım Ya Rabbi! diyerek dönüş makamıdır.
Dördüncü selâmın diğer selâmlara göre özel bir anlamı daha vardı. Çünkü bu selâmda Şeyh Efendi de Sema yapar.
Kendinden geçip, mutlak varlıkla beraber olmanın verdiği büyük hazla hırkasının sağ tarafını üste getirerek bel hizasında sol eliyle tutan, sağ eliyle de hırkasının sağ yakasını çekerek göğüs kısmını hafifçe açan Şeyh Efendi semahanenin ortasındaki kutup noktası denilen merkeze kadar gelip yavaş, yavaş Sema’ya orada devam eder..
“Bu gördüklerinizin hepsi Allah Teala’nın ayetlerinde mevcuttur.”
Demek için, mukabele Kuranı Kerim tilaveti ile sırlanır.
Ve dua için ayağa kalkılır. Şeyh Efendi dua eder: İnâyet-i Yezdân, himmet-i merdân ber mâ hâzır u nâzır bâd, kulûb-i âşıkân güşâd.
Mübârek vakitler hayr’ola, hayırlar feth’ola, şerler def’ola. Sâhib-i cem’iyyetin murâdı hâsıl ola, bi’l-cümle sâhib-i hayrâtın ervâhı şâd ola.
Bu gitti ganîsi gele, demler, safâlar müzdâd ola. Dem-i Hazret-i Mevlâna, sırr-ı Cenâb-ı Şems-i Tebrizî, kerem-i Hazret-i İmâm-ı Ali ve şefa’at-i Muhammedîni’n-nebiyyi’l-ümmî rahmeten li’l-âlemîn, hû diyelim. Huuuuuuuuu!
(Hu, ben Allah ile nefes alan bir kulum demektir.)
Muhabbetle..
Emine Aydemir
Kaynak: İRFAN MEDENİYETİ
MAALİYİ SEMA/ İDTMAUT, FATİH ÇITLAK
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.