RAMAZAN İLE BÜTÜNLEŞEN ŞEHİRLER
<p>Mübarek Ramazan ile birlikte huzur iklimine de ulaşmanın hazzını hep birlikte yaşıyoruz. Peki, gerçekten de öyle mi? Hele özellikle büyükşehirlerde yaşıyorsanız maalesef bunun böyle olmadığını bilirsiniz. Hep geçmişe özlemle nerede o eski Ramazanlar diyebilirsiniz.</p>
<p> İbadetin Allah ile kul arasında olduğu doğrudur. Oruç tutmayabilirsiniz buna kimse karışmaz fakat tutanlara da saygı göstermek en azından bir insan olma göstergesidir. Oysaki heyhat sokağa adımınızı attığınız andan itibaren Ramazana ait hiçbir emareye rastlayamazsınız. Ramazanın ruhu yoktur. Hele bir de çocukluğunuz Anadolu’nun kadim ve muhafazakâr bir şehrinde geçtiyse Ramazan sizin için burukluktur.</p>
<p> Çocukluğum Erzurum’da geçti. Bu anlamda en azından 10 Ramazan yaşadım. Ramazan ile kaynaşan ve onunla özdeşleşen o ruhu hissedebileceğiniz şehirlerin başında gelmektedir. Ramazanı bu şehirde iliklerinize kadar hissedersiniz. En azından aleni olarak tutmasa bile kimse dışarıda bu ruha helal getirecek davranışta bulunmaz. Kimse kimseye oruçlu musun diye sormaz. Hatta böyle bir soru hakaret kabul edilerek tepki gösterilir. Bir yabancının bile Ramazanda yemek yiyebileceği bir yeri sorması en hafif ifadesi ile “<em>Yürü git hemşerim insanın asabını bozma!</em>” şeklinde olacaktır. Erzurum’da tüm yeme-içme mekânları sahura kadar açık oldukları için gündüz açık mekân bulmak zordur. Bu açılışlar öğleden sonra yapılmakta olup açılışta servis için değil iftara hazırlık içindir. Bu anlamda bu şehirde oruç tutmak daha kolaydır, tutmayanlar için hayat zordur. Bu durum “<em>dinde zorlama yoktur</em>” şeklinde eleştirilebilir, fakat bu kentin kimyası budur.</p>
<p> Özelikle çocukları teşvik etmek ve oruca alıştırmak için iftarlık denilen hediyelerle taltif edilirler. Evlerde yapılan yemekler mutlakla komşulara ikram edilerek karşılıklı olarak çeşitlilik sağlanır. Evin küçük çocukları iftara yakın ya pide kuyruklarında ya da meşhur olan Damakhane, Şabakhane, Cennetceşme gibi çeşmelerden buz gibi suyu evlere yetiştirmek için birbirleri ile yarışırlardı.</p>
<p> Yine yöresel olarak her iftarda mutlaka olmazsa olmaz yemekler pişirilirdi. Bunlar; ayran aşı, lor dolması, lahana sarması, kartol oturtması, su böreği ve tabi ki kadayıf dolması.</p>
<p>İftar sonrası özellikle semaver çayı oldukça önemlidir. Teravihe kadar olan zaman süresince çay mutlaka içilirdi. Namaz sonrasında ise özellikle yaz günlerinde Çarşı-Pazar alışverişle şenlenirdi. Erkekler için kahvehaneler ve çay ocakları sahura kadar sohbet ve muhabbetin tavan yaptığı yerlerdi.</p>
<p> Sonuç olarak; oruç tutmak ve Ramazanı yaşamak, iman, ihlas, itikat, takva ile ilgilidir. Günlerin uzun olması, kısa olması, sıcak ya da soğuk olmasına göre takınılacak bir tavır değildir. Selam olsun Ramazanı içinde ve beldesinde iliklerine kadar yaşayanlara. Selam olsun mavi-beyaz sancağıyla Ramazanlaşan şehir Erzurum’a.</p>
<p>Saygılarımla,</p>
Ekleme
Tarihi: 06 Mayıs 2019 - Pazartesi
RAMAZAN İLE BÜTÜNLEŞEN ŞEHİRLER
<p>Mübarek Ramazan ile birlikte huzur iklimine de ulaşmanın hazzını hep birlikte yaşıyoruz. Peki, gerçekten de öyle mi? Hele özellikle büyükşehirlerde yaşıyorsanız maalesef bunun böyle olmadığını bilirsiniz. Hep geçmişe özlemle nerede o eski Ramazanlar diyebilirsiniz.</p>
<p> İbadetin Allah ile kul arasında olduğu doğrudur. Oruç tutmayabilirsiniz buna kimse karışmaz fakat tutanlara da saygı göstermek en azından bir insan olma göstergesidir. Oysaki heyhat sokağa adımınızı attığınız andan itibaren Ramazana ait hiçbir emareye rastlayamazsınız. Ramazanın ruhu yoktur. Hele bir de çocukluğunuz Anadolu’nun kadim ve muhafazakâr bir şehrinde geçtiyse Ramazan sizin için burukluktur.</p>
<p> Çocukluğum Erzurum’da geçti. Bu anlamda en azından 10 Ramazan yaşadım. Ramazan ile kaynaşan ve onunla özdeşleşen o ruhu hissedebileceğiniz şehirlerin başında gelmektedir. Ramazanı bu şehirde iliklerinize kadar hissedersiniz. En azından aleni olarak tutmasa bile kimse dışarıda bu ruha helal getirecek davranışta bulunmaz. Kimse kimseye oruçlu musun diye sormaz. Hatta böyle bir soru hakaret kabul edilerek tepki gösterilir. Bir yabancının bile Ramazanda yemek yiyebileceği bir yeri sorması en hafif ifadesi ile “<em>Yürü git hemşerim insanın asabını bozma!</em>” şeklinde olacaktır. Erzurum’da tüm yeme-içme mekânları sahura kadar açık oldukları için gündüz açık mekân bulmak zordur. Bu açılışlar öğleden sonra yapılmakta olup açılışta servis için değil iftara hazırlık içindir. Bu anlamda bu şehirde oruç tutmak daha kolaydır, tutmayanlar için hayat zordur. Bu durum “<em>dinde zorlama yoktur</em>” şeklinde eleştirilebilir, fakat bu kentin kimyası budur.</p>
<p> Özelikle çocukları teşvik etmek ve oruca alıştırmak için iftarlık denilen hediyelerle taltif edilirler. Evlerde yapılan yemekler mutlakla komşulara ikram edilerek karşılıklı olarak çeşitlilik sağlanır. Evin küçük çocukları iftara yakın ya pide kuyruklarında ya da meşhur olan Damakhane, Şabakhane, Cennetceşme gibi çeşmelerden buz gibi suyu evlere yetiştirmek için birbirleri ile yarışırlardı.</p>
<p> Yine yöresel olarak her iftarda mutlaka olmazsa olmaz yemekler pişirilirdi. Bunlar; ayran aşı, lor dolması, lahana sarması, kartol oturtması, su böreği ve tabi ki kadayıf dolması.</p>
<p>İftar sonrası özellikle semaver çayı oldukça önemlidir. Teravihe kadar olan zaman süresince çay mutlaka içilirdi. Namaz sonrasında ise özellikle yaz günlerinde Çarşı-Pazar alışverişle şenlenirdi. Erkekler için kahvehaneler ve çay ocakları sahura kadar sohbet ve muhabbetin tavan yaptığı yerlerdi.</p>
<p> Sonuç olarak; oruç tutmak ve Ramazanı yaşamak, iman, ihlas, itikat, takva ile ilgilidir. Günlerin uzun olması, kısa olması, sıcak ya da soğuk olmasına göre takınılacak bir tavır değildir. Selam olsun Ramazanı içinde ve beldesinde iliklerine kadar yaşayanlara. Selam olsun mavi-beyaz sancağıyla Ramazanlaşan şehir Erzurum’a.</p>
<p>Saygılarımla,</p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.