BİR HİLAL UĞRUNA, YOLUMUZ OSMAN BEY'E DÜŞTÜ!
BİR HİLAL UĞRUNA, YOLUMUZ OSMAN BEY'E DÜŞTÜ!
Osmanbey deyince Türkiye’nin en bohem semti aklınıza gelebilir fakat bu Osman Bey bir lisenin adı.
İstiklâl Marşımızın kabulü dolayısıyla düzenlenen Mehmet Akif’i anma paneline konuşmacı olarak katıldık.
İzmir Yazarlar Birliği Başkanım Sn. Abbas Levent Ertekin ve araştırmacı yazar Sn. Mahir Adıbeş üstatlarımın gölgesinde bu fakirde kendisine yer buldu.
Okul, Buca ilçesinde henüz iki yıl önce açılmış olması hasebiyle sadece 9 ve 10. Sınıflardan müteşekkil bir eğitim kurumu. Okul yeni olmasına rağmen binası intikal olması sebebiyle oldukça eski. Üzerinde bulunduğu parsel ve adayı komple kapladığı için 360 derece etrafı sokak.
Dolayısıyla ile okula tersten yaklaşırsanız başınız dönecek kadar yürümeyi göze almalısınız. Yaklaşık iki dönümlük bir arazide duvarları üç metreyi bulan tavaf sonrası kapıyı bulduğunuzda içinizden oh be diyerek rahatlıyorsunuz.
İnsan, talebeler sanki dışarı kaçmasın diye yapılmış diye düşünmeden edemiyor. Fakat varoştan bir tık yukarıda olan sokağa çıksanız da dışarının bir cazibesi yok.
Birbirinin kopyası sokaklar sizi bir meydan veya bir feraha kavuşturmuyor. Sizi sosyalleşeceğiniz bir mekana taşıması için yakındaki metro istasyonundan iki durak öteye gitmeniz gerekiyor.
Böyle bir çevrede okulda kalmak daha mantıklı bir davranış olur diye düşünebilirsiniz. Bahçe kapısından içeri girdiğimde sözde nöbetçi diye birisini dikmişler ama kulağında ki telefonu indirmeden sorduğum soruya kayıtsız bir tavır sergileyince ben tamam deyip içeri doğru süzülürken arkamdan bakmıyor bile, bu kimdir, necidir diye? Geçip gidiyorum.
Önce müdür beyin odasına geçiyoruz. Müdürler algı olarak; yaşlı, deneyimli, otoriter ve de resmi olur düşüncesi ben de yerle yeksan oluyor.
Karşımda oldukça genç, dinamik ve çakmak gibi müdürle karşılaşmak girişteki olumsuz algıyı da ortadan kaldırıyor.
Âdeta çölde mesut mesut esen bir serap oluşturduğu için bizler de bahtiyar olarak içimiz huzur doluyor.
Konferans salonu ve öğrencilerin hazır olmasıyla yerlerimizi alıyoruz. Konferans salonu dediysem okulun dezavantajları çerçevesinde ortadaki duvarın kaldırılması ve iki sınıfın birleştirilmesiyle oluşturulmuş büyük bir sınıf düşünebilirsiniz.
Yaklaşık 50 kişilik koltukları ve yerden yaklaşık yarım metre yükseklikte ki sahnesi ile hiç yoktan iyidir diye düşünmeden edemiyorsunuz.
Salon küçük olduğu ve de pandemi şartları dolayısıyla tüm öğrencilere hitap edememiş olmak hüzün verici olsa da herkesin üst düzeyde ki ilgisi insanın içini ısıtmaya yetiyor.
Tabi Mehmet Akif’i bir saatlik programda ele almak mümkün olmasa da programı sıkıştırarak en verimli şekilde sunuyoruz. Kitabi ve kronolojik bilgilerin ötesinde çok özel yönlerini ortaya koyarak farkındalık oluşturmakla yetinmek zorunda kalıyoruz.
Benimde ilk defa duyduğum ve Mahir Hocamın belgesi ile birlikte paylaştığı aslında Akif İstanbul da değil Çanakkale Bayramiç de doğdu bilgisi hepimiz için kapak olmuştu. Ayrıca Akif’in doğduğu evin seramik uygulamasını okula hediye etmiş olması da akılda kalan güzellikti.
Cuma günü olması dolayısıyla okulun bayrak törenine katılmak da ayrı bir keyifti. Tören sonrasında okulda oluşturulan proje ekibinin etkinliklerini görmek için davet ettiklerinde son derece mutlu olduk.
Yaklaşan 18 Mart dolayısıyla Çanakkale için hazırlanan maketleri yerinde inceledik. Çanakkale şehitliğinde yer alan sembolik mezar taşlarının tıpkı aynısının maket olarak yapıldığını görmek bizi başka diyarlara götürdü.
Bunların yanında mesela maket olarak yapılan top arabasından gözlerimizi alamadık. Üç boyutlu ve tüm fonksiyonları ile komplike bir modeldi. Dönen tekerlekleri, hareketli namlusu ve top mermisi ile gerçeğini aranmayacak düzeyde olmasına şaşırdık.
Planı, tasarımı, estetiği, simetrisi ile tam bir mühendislik harikasıydı. Bu düzeyde bir çalışmayı benim diyen mimarlık ofisleri ancak başarabilir. Bu anlamda tepi topu üç kişilik proje ekibine öğrencilerin de katkı sunması sinerji adına önemliydi.
Bir ayrıntı olarak paydos sonrası kalan öğrencilerin tamamının kız olması gözümüzden kaçmadı.
Keskin bir bıçak misali el emeği yeteneği ile Nurullah Hocam cüssesi ile ters orantı yüreği ile bizleri şaşırttı.
Tatlı biber kıvamında ve derviş gönüllü yapısı ile duyguları hep zirvede Yavuz Hocam özellikle uluslararası projelerle öğrencileri ile mükemmele ulaşmada gösterdiği gayret her türlü takdirin üzerindeydi.
Sınır kentinin ışık saçan, ismi ile müsemma Serhat Hocam her türlü toplantı ve etkinlikte çocuklara sürekli değer katması ile belleğimizde yer etti.
Bir avuç idealist öğretmenin yokluklar içinde şikayet etmeden nasıl gönüllere girdiğini görmek gelecek adına ümit var olmamız için yeterli olmuştur.
Bir hilal uğruna yolumuzun düştüğü Osman Bey Anadolu Lisesinde gördüğüm ve hissettiklerimi aktarmaya çalıştım, tüm ekibe teşekkürlerimi sunuyorum lütfen kabul edin.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın
Ekleme
Tarihi: 14 Mart 2022 - Pazartesi
BİR HİLAL UĞRUNA, YOLUMUZ OSMAN BEY'E DÜŞTÜ!
BİR HİLAL UĞRUNA, YOLUMUZ OSMAN BEY'E DÜŞTÜ!
Osmanbey deyince Türkiye’nin en bohem semti aklınıza gelebilir fakat bu Osman Bey bir lisenin adı.
İstiklâl Marşımızın kabulü dolayısıyla düzenlenen Mehmet Akif’i anma paneline konuşmacı olarak katıldık.
İzmir Yazarlar Birliği Başkanım Sn. Abbas Levent Ertekin ve araştırmacı yazar Sn. Mahir Adıbeş üstatlarımın gölgesinde bu fakirde kendisine yer buldu.
Okul, Buca ilçesinde henüz iki yıl önce açılmış olması hasebiyle sadece 9 ve 10. Sınıflardan müteşekkil bir eğitim kurumu. Okul yeni olmasına rağmen binası intikal olması sebebiyle oldukça eski. Üzerinde bulunduğu parsel ve adayı komple kapladığı için 360 derece etrafı sokak.
Dolayısıyla ile okula tersten yaklaşırsanız başınız dönecek kadar yürümeyi göze almalısınız. Yaklaşık iki dönümlük bir arazide duvarları üç metreyi bulan tavaf sonrası kapıyı bulduğunuzda içinizden oh be diyerek rahatlıyorsunuz.
İnsan, talebeler sanki dışarı kaçmasın diye yapılmış diye düşünmeden edemiyor. Fakat varoştan bir tık yukarıda olan sokağa çıksanız da dışarının bir cazibesi yok.
Birbirinin kopyası sokaklar sizi bir meydan veya bir feraha kavuşturmuyor. Sizi sosyalleşeceğiniz bir mekana taşıması için yakındaki metro istasyonundan iki durak öteye gitmeniz gerekiyor.
Böyle bir çevrede okulda kalmak daha mantıklı bir davranış olur diye düşünebilirsiniz. Bahçe kapısından içeri girdiğimde sözde nöbetçi diye birisini dikmişler ama kulağında ki telefonu indirmeden sorduğum soruya kayıtsız bir tavır sergileyince ben tamam deyip içeri doğru süzülürken arkamdan bakmıyor bile, bu kimdir, necidir diye? Geçip gidiyorum.
Önce müdür beyin odasına geçiyoruz. Müdürler algı olarak; yaşlı, deneyimli, otoriter ve de resmi olur düşüncesi ben de yerle yeksan oluyor.
Karşımda oldukça genç, dinamik ve çakmak gibi müdürle karşılaşmak girişteki olumsuz algıyı da ortadan kaldırıyor.
Âdeta çölde mesut mesut esen bir serap oluşturduğu için bizler de bahtiyar olarak içimiz huzur doluyor.
Konferans salonu ve öğrencilerin hazır olmasıyla yerlerimizi alıyoruz. Konferans salonu dediysem okulun dezavantajları çerçevesinde ortadaki duvarın kaldırılması ve iki sınıfın birleştirilmesiyle oluşturulmuş büyük bir sınıf düşünebilirsiniz.
Yaklaşık 50 kişilik koltukları ve yerden yaklaşık yarım metre yükseklikte ki sahnesi ile hiç yoktan iyidir diye düşünmeden edemiyorsunuz.
Salon küçük olduğu ve de pandemi şartları dolayısıyla tüm öğrencilere hitap edememiş olmak hüzün verici olsa da herkesin üst düzeyde ki ilgisi insanın içini ısıtmaya yetiyor.
Tabi Mehmet Akif’i bir saatlik programda ele almak mümkün olmasa da programı sıkıştırarak en verimli şekilde sunuyoruz. Kitabi ve kronolojik bilgilerin ötesinde çok özel yönlerini ortaya koyarak farkındalık oluşturmakla yetinmek zorunda kalıyoruz.
Benimde ilk defa duyduğum ve Mahir Hocamın belgesi ile birlikte paylaştığı aslında Akif İstanbul da değil Çanakkale Bayramiç de doğdu bilgisi hepimiz için kapak olmuştu. Ayrıca Akif’in doğduğu evin seramik uygulamasını okula hediye etmiş olması da akılda kalan güzellikti.
Cuma günü olması dolayısıyla okulun bayrak törenine katılmak da ayrı bir keyifti. Tören sonrasında okulda oluşturulan proje ekibinin etkinliklerini görmek için davet ettiklerinde son derece mutlu olduk.
Yaklaşan 18 Mart dolayısıyla Çanakkale için hazırlanan maketleri yerinde inceledik. Çanakkale şehitliğinde yer alan sembolik mezar taşlarının tıpkı aynısının maket olarak yapıldığını görmek bizi başka diyarlara götürdü.
Bunların yanında mesela maket olarak yapılan top arabasından gözlerimizi alamadık. Üç boyutlu ve tüm fonksiyonları ile komplike bir modeldi. Dönen tekerlekleri, hareketli namlusu ve top mermisi ile gerçeğini aranmayacak düzeyde olmasına şaşırdık.
Planı, tasarımı, estetiği, simetrisi ile tam bir mühendislik harikasıydı. Bu düzeyde bir çalışmayı benim diyen mimarlık ofisleri ancak başarabilir. Bu anlamda tepi topu üç kişilik proje ekibine öğrencilerin de katkı sunması sinerji adına önemliydi.
Bir ayrıntı olarak paydos sonrası kalan öğrencilerin tamamının kız olması gözümüzden kaçmadı.
Keskin bir bıçak misali el emeği yeteneği ile Nurullah Hocam cüssesi ile ters orantı yüreği ile bizleri şaşırttı.
Tatlı biber kıvamında ve derviş gönüllü yapısı ile duyguları hep zirvede Yavuz Hocam özellikle uluslararası projelerle öğrencileri ile mükemmele ulaşmada gösterdiği gayret her türlü takdirin üzerindeydi.
Sınır kentinin ışık saçan, ismi ile müsemma Serhat Hocam her türlü toplantı ve etkinlikte çocuklara sürekli değer katması ile belleğimizde yer etti.
Bir avuç idealist öğretmenin yokluklar içinde şikayet etmeden nasıl gönüllere girdiğini görmek gelecek adına ümit var olmamız için yeterli olmuştur.
Bir hilal uğruna yolumuzun düştüğü Osman Bey Anadolu Lisesinde gördüğüm ve hissettiklerimi aktarmaya çalıştım, tüm ekibe teşekkürlerimi sunuyorum lütfen kabul edin.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.