Bitki'nin bilimsel anlamı; bulunduğu toprağa kökleri ile tutunan, gelişerek döl veren ve yaşama
süresi dolduktan sonra da kuruyarak varlığı sona eren ot, yosun, ağaç, çiçek, algler ve mantarlar da
dahil olmak üzere hayvan sınıfında olmayan tüm canlı varlıkların ortak adıdır. Hayvanlar gibi
kaslara, eklemlere, sinirlere sahip olmasalar da bitkiler de hareket edebiliyor.1
Bu canlı türleri
aslında sessiz ve sakin görünüşlerinin yanı sıra, sanıldığından daha fazla özelliğe sahiplerdir.
Botanik, bitkileri inceleyen bir bilim dalıdır. Bu bilimsel alan yeni keşiflere açık olup bitkiler
alemi hala bilim insanları için bitmez tükenmez heyecan duygusunu ve merak isteğini canlı kılan
gizemli bir gezegendir. Çok geniş bir çeşitliliğe sahip olan bu alem, sadece kültüre aldığımız
bitkileri, çiçekli bitkileri veya orman ağaçlarını oluşturmamakta; aynı zamanda Küsküt, Hint
Borusu, Kayın Damlası gibi asalak , klorofil içermeyen ve diğer bitkileri parazitleyen bazı bitkileri;
Venüs'ün sinek kapanı ve sürahi bitkileri gibi böcekleri yakalayan ve ''sindiren''etobur özel çiçekli
bitkileri de kapsar. İlişkili bitki gruplarını başlıca kategorileştirecek olursak: Çiçekli Bitkiler
(anjiyospermler), Kozalaklılar (Jimnospermler), Eğrelti Otları, At Kuyruğu ve Likopodlar, Ciğer
Otları, Algler, Mantarlar, Likenler olarak sıralayabiliriz.3
Bir Hadis- i Şerif'te şöyle der: ''Yarın kıyametin kopacağını bilseniz bile, bugün elinizdeki fidanı
dikin.''2
Peki hiç düşündünüz mü? Zaten kopmak üzere olan bir kıyametten ötürü elimizdeki fidanı
dikebilecek kadar vaktimiz nasıl olacak? Üstelik de kıyametten sonra tek bir canlı bile
kalmayacakken...
Büyüklerimizin bahçede veya saksıda çiçek yetiştirirken onlara güzel sözler söyledikleri takdirde
daha sağlıklı büyümelerine inandıkları konusuna tanık olmuşsunuzdur. Peki onları böyle bir inanca
sevk eden düşünce ne olmuş olabilirdi? Yoksa bizlerin bilmediği gizemli bir gerçeğin mi
farkındaydılar?
Bitkiler, doğduğumuz andan ölümümüzün gerçekleşmesine kadar hayatımızın her anında bizimle
beraberler. Bunlara birkaç örnek verecek olursak; Bir anne, yeni doğum yaptığı zaman onu tebrik
için ziyarete gidenler ellerinde çiçekle giderler. Doğum günlerimizden tutun, hasta ziyaretlerimize
kadar, evililik yıl dönümü olmak üzere diğer özel yıldönümlerine kadar sırf sevgimizi ve verdiğimiz
değeri ifade etmek amaçlı çiçekleri kullanırız. Sevdiğimiz bir kişi ile başbaşa buluşacağımız zaman
mutlaka masada bir buket çiçeğin bulunması konusunda özen gösteriyoruz. Yakınlarımızı son
yolculuklarına uğurlarken ve geçen onca zamana rağmen yapacağımız mezarlık ziyaretleri için de
yine çiçekleri kullanıyoruz. Eğer kalabalık bir şehirde yaşıyorsak, bu kalabalıktan ve şehrin
stresinden bir süreliğine uzaklaşmak için doğayı arar oluruz ve doğa ile başbaşa kaldığımız zaman
da hiç şüphesiz ki psikolojimizin olumlu yönde nasıl değiştiği konusunda hepimiz farkındayız. Bu
yüzden Botanik Bilimi, hayatımızda böylesine geniş bir rol oynayan bitkilerin incelenmesi için
kurulmuştur; fakat bu bilim dalı bitkilerin sadece fizyolojik yapıları hakkında bilgi vermekteydi.
Oysa bitkilerin de diğer canlılarda olduğu gibi ruhsal davranışlarda bulunabilecekleri, duygu ve
düşüncelere tepki veriyor oldukları, olumsuz bir durum karşısında üzülebiliyor veya pozitif olaylar
karşısında mutlu olabiliyor olduklarını incelemeyi kimse düşünmemişti.
Amerika'nın tanınmış Yalan Makinası Uzmanı Cleve Backster, dünyanın her yerinden gelen
1 https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/bitkiler-nasil-hareket-eder
3 https://ceon.com.tr/2021/10/10/bitkilerin-bilimsel-dunyasi-bitki-insanlar-ve-biyoloji/
2 Buharî, el-Edebül-Müfred s. 168, Heysemî, a.g.e. 4,, 63.
güvenlik güçlerine poligraf aygıtının kullanımını öğretiyordu.4
Bir gün Backster, uykusuz bir
geceyi okulda geçirmiştir. Bu sırada aklına ilginç bir fikir gelmiştir. Yalan makinelerinden birinin
elektrotlarını kaldığı odada bulunan bitkilerden birine bağladı. Dracena isimli bir bitkiydi bu ve
bitkinin dibine su döküldüğü zaman bu duruma tepki verip vermeyeceğini anlamaktı. Bir bardak
suyu, bitkinin bulunduğu saksıdaki toprağa döktüğünde karbonometrede bir reaksiyon oluşmadı,
tam tersi olarak su, bitkide fizyolojik bir etki oluşturuyordu. Backster, bunun üzerine makineyi bitki
üzerinde farklı bir şekilde kullanmayı denedi. Böylece biraz daha düşündükten sonra bitkinin
yapraklarından birini, o sırada elinde tuttuğu sıcak kahve fincanının içine soktu; fakat yine
makinede herhangi bir reaksiyon oluşmadı. Bunun üzerine Bacskter, elinde bulunduğu yaprağı
yakmayı düşündü. Oysa yaprağı daha yakmadan poligraf makinesinde bir hareketlenme olduğunu
fark etti. Peki ama Backster böyle yapmayı sadece düşünmüştü ve bunu henüz gerçekleştirmemişti.
Acaba bitki O'nu algılamış ya da hissetmiş olabilir miydi? Daha sonra Backster, kibrit almak için
odadan çıkıp geri geldiğinde ise makinede bir başka ve daha etkili bir dalgalanmaya şahit oldu.
Daha sonra kibriti çaktı ve yaprağı yakacakmış gibi davrandı ve tabi yakmadı, sadece blöf yapmıştı;
fakat bu sefer makinede bir tepki görmedi. Böylece bitki, gerçek ve sahte düşünceleri ayırt ediyor
olabilir miydi? Tüm bu yaşananlar tesadüf mü yoksa bir bilinmeyeni mi bulmuştu derken Backster,
yeni araştırmalarının temelini o gece atmış olacaktı. Günler geçtikçe deneyler yapmaya devam
ediyordu. Makine'nin doğru çalışıp çalışmadığı konusunda da emin olmaya çalışıyordu. Oysaki
makine doğru çalışıyordu. Böylece deneylerini ülkenin farklı noktalarından gelen diğer
meslektaşlarına da yaptırmıştı ve bunun üzerinde tartışıp öngörüye varmaya çalışmışlardı.
Meslektaşları da Backster'a hak vermeye başladılar. Daha sonra Backster, yaşama daha farklı bir
gözle bakmaya başlamıştır.
Backster; bitkilerin, bakıcıları ile aralarında duygusal bir bağ olabileceği konusunda da düşünmeye
başladı. Yine bir başka deneyinde bir insanın, bitkisinden kilometrelerce uzakta dahi olsa o bitki,
sahibinin ne düşündüğünü hissederek ya da O'nu algılayarak bu durum karşısında çeşitli
reaksiyonlar verebiliyordu. Bir konferans gezisi sırasında ise daha önce yapmış olduğu deneylerin
slaytlarını salondakilere izletirken kilometrelerce uzaklıktaki makineye bağlı olan bitkilerin
reaksiyon göstermiş olduklarını saptadı. Bunun üzerine bu durumu insanların düşünceleri ile de
bağdaştırmak doğru olabilir miydi?
Hepimizin de bildiği üzere Bilim, henüz bilmediğimiz şeylerin gerçek olabileceğini kabul
etmektir.
National Geographic'in bir haberine göre; bitkiler diğer canlılardaki gibi beyin nöronlarına sahip
olmamalarına rağmen, henüz bilinmeyen bir şekilde hafıza sahibi olabilir, deneyimleri 30 gün
boyunca hatırlayabilir ve sayı saymayı bile biliyor olabilirler.
Batı Üniversitesi'nde Biyoloji Profesörü olan Monica Gabliano öyle bir makale yazdı ki
okuyanların gözleri adeta yuvalarından çıktı.5
Monica'nın bir bitkisi vardı ve bu bitki yaşadıklarını
hatırlamakla kalmıyor, üstelik bu hatıraları bir ay boyunca hafızasında tutabiliyordu. Bahsedilen
bitkinin adı Küstüm Otu veya Küstüm Çiçeği olarak da bilinir.6
Orjinal adı Mimosa Pudica'dır.
Adına 'Küstüm' denmesinin bir sebebi vardır; çünkü yapraklarına bir defa bile dokunsanız hemen
yapraklarını içe doğru kapatmaya başlar. Monica, bu durum üzerine bir deney yapmaya karar verir.
Bir çiçek düşürme makinesi yaparak birbirinden farklı 56 tane Küstüm Çiçeği saksılarını 15 cm
yükseklikten yere düşürüp kaldırmış. Saksıların düştüğü taban, yastık benzeri bir taban olduğu için
bitkilere herhangi bir zarar gelmemiştir. Fakat her düşüşlerinde yapraklarını derhal kapatıyorlarmış.
Defalarca bu düşüşlerin tekrarlanması ile neredeyse altmışar defa düşmüşlerdir. Bunun üzerine
sanki bitkiler, artık bu düşüşten etkilenmeyip adeta başlarına bir şey gelmeyeceğini öğrenmiş
duruma gelmişler de artık yaprakları herhangi bir tepki göstermemeye başlamıştır. Yaprakları açık
4 https://www.themagger.com/backster-etkisi-bitkiler-aciyi-hisseder-ve-kaydeder/
5 https://bilimdili.com/doga-cevre/canli/nat-geo-bir-bitki-gecmisi-hatirlayabilir-mi
6 https://evrimagaci.org/kustumotu-yapraklarini-hizla-kapatabilen-bitki-931
kalmıştır. Böylece Monica bu sefer saksıları eline alıp bitkileri kendisi sarsmaya başlayınca
yaprakların aniden kapandıklarını görmüştür. Daha sonra aradan geçen bir haftanın ardından tekrar
bitkileri düşürme deneyi yapmıştır. Fakat bitkiler yine yapraklarını kapatmamışlardır. Monica
makalesinde: ''Bitkilerin beyinleri olmayabilir fakat sinyalleri ile ettikleri karmaşık bir ağa sahip
olabilirler'' diyor.
Et yiyen bitki olarak bilinen Venüs bitkisinin (Sinekkapan) de sayı sayabildiği keşfedildi.7
İçine
giren canlıların üzerinde bulunan minik dikenlerle temas etmesiyle anlayan bu bitkinin kapandıktan
sonra açılabilmesi için çok büyük bir enerjiye ihtiyacı vardır. Bu yüzden de enerjisini boşa
harcamamak için içindeki dikenlerle temas eden şeyin yiyebileceği bir canlı olup olmadığını
anlamak için buna emin olmak zorunda. Bundan dolayı bir defa temas edilmesini yeterli
bulmayarak belli bir sayıda dikenle temas edilen bir durumla karşılaştığında kapandığı gözlemlendi.
Tabiki bu verdiğimiz örnekler buz dağının sadece görünen bir kısmından ibarettir. Bu konuda
Nicola Tesla şöyle demiştir: ''Doğa ve evren henüz keşfedemediğimiz titreşim ve frekans yasalarıyla
donatılmış durumda.''
İslam inancına göre Son Peygamber, bir hadiste insan özelliklerine sahip olan bir ağaçtan söz
etmiştir. Söylenildiğine göre; Adem atamızın yaratıldığı toprağın arta kalanından Allah o ağacı
yaratmıştır. Bu ağaç, Hurma Ağacı'dır. Son Peygamber Hurma Ağacı hakkında şöyle buyurmuştur:
''Halanız olan Hurma'ya saygı gösteriniz; çünkü O, babanız olan Adem'den arta kalan çamurdan
yaratıldı.''8
İnsandan bir parça olan Ağaç, kulağa ne kadar da ilginç geliyor öyle değil mi? Peki ya
İnsan ve Hurma Ağacı arasındaki benzerliklere ne demeli? Her ikisi de kafaları kesildiği zaman
ölürler. Her ikisinin ömrü de yaklaşık aynı ömür süresindedir. Hurma Ağacı da tıpkı insanlar gibi
dişi ve erkek cinsiyetlerine sahip olup o şekilde ürerler. Erkeklik poleni kokusu ile insanın meni
kokusu aynıdır.9
Hurma Ağacı'nın insanlardaki kılları gibi lifleri vardır. Farklı çeşitteki hurmaların
renkleri, farklı ten renklerine sahip insanlarınkine benzer.
Bitkiler, hayatın sessiz kahramanlarıdırlar. Peki bizler ömrümüze ömür katan bu sessiz canlılara
ne kadar önem ve değer veriyoruz? Para hırsı yüzünden katledilen ağaçlardan tutun, yakıp yok
edilen ormanlara kadar; sırf zevk uğruna çiçeklerin dalından koparılmasından, onların üzerine ayak
basılmasına kadar verilen zararlara ne demeli peki? Evrenin bize sunmuş olduğu bu güzelliklerin
değerini bilelim. Yoksa yarın çok geç olabilir...
KAYNAKÇA
https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/bitkiler-nasil-hareket-eder
Buharî, el-Edebül-Müfred s. 168, Heysemî, a.g.e. 4,, 63.
https://ceon.com.tr/2021/10/10/bitkilerin-bilimsel-dunyasi-bitki-insanlar-ve-biyoloji/
https://www.themagger.com/backster-etkisi-bitkiler-aciyi-hisseder-ve-kaydeder/
https://bilimdili.com/doga-cevre/canli/nat-geo-bir-bitki-gecmisi-hatirlayabilir-mi
https://evrimagaci.org/kustumotu-yapraklarini-hizla-kapatabilen-bitki-931
https://evrimagaci.org/sinekkapan-venus-bitkisi-nedir-hizli-harekete-sahip-bitkiler-nasil-evrimlesti-246
https://www.dunyadinleri.com/tr-TR/forum/islamiyet/oku_halaniz-olan-hurma-agacina-saygi-gosteriniz
https://yucedevlet.com/insan-ve-hurma-agaci-arasindaki-sasirtici-benzerlikler.html
7 https://evrimagaci.org/sinekkapan-venus-bitkisi-nedir-hizli-harekete-sahip-bitkiler-nasil-evrimlesti-246
8 https://www.dunyadinleri.com/tr-TR/forum/islamiyet/oku_halaniz-olan-hurma-agacina-saygi-gosteriniz
9 https://yucedevlet.com/insan-ve-hurma-agaci-arasindaki-sasirtici-benzerlikler.html