Prof.Dr Cahit KURBANOĞLU
Köşe Yazarı
Prof.Dr Cahit KURBANOĞLU
 

KUTLU DOĞUM 53

KUTLU DOĞUM 53 Hâtime (Sonuç) Madem şu kâinatın Hâlıkı, her nevide bir ferd-i mümtaz (seçkin insan) ve mükemmel ve câmi (kapsamlı) halk edip (yaratıp), nev’in medar-ı fahri ve kemâli yapar (türlerin övünç kaynağı ve mükemmeli yapar); Elbette, esmâsındaki İsm-i Âzam tecellisiyle (Cenâb-ı Hakk’ın isimlerinin en büyüğü ve mâna itibarıyla diğer isimleri kuşatmış olanı), bütün kâinata nispeten (kıyasla) mümtaz (seçkin) ve mükemmel bir ferdi halk edecektir (yaratacaktır). Esmâsında bir İsm-i Âzam olduğu gibi, masnuatında da bir ferd-i ekmel (mükemmel şahıs) bulunacak ve kâinata münteşir kemâlâtı (kâinata yayılmış mükemmel özellikleri) fertte cem edip (toplayıp, bir araya getirip) kendine medar-ı nazar edecektir (bakışları üzerinde toplayacaktır). O fert, herhalde zîhayattan (hayat sahiplerinden) olacaktır. Çünkü envâ-ı kâinatın en mükemmeli zîhayattır (varlıkların çeşitlerinin en mükemmeli hayat sahipleridir). Ve herhalde, zîhayat içinde o fert zîşuurdan olacaktır (hayat sahipleri içinde o şahıs şuur sahibi olacaktır). Çünkü, zîhayatın envâı içinde en mükemmeli zîşuurdur (hayat sahiplerinin içinde en mükemmeli şuur sahipleridir). Ve herhalde, o ferd-i ferîd (eşi benzeri olmayan kişi) insandan olacaktır. Çünkü, zîşuur içinde hadsiz terakkiyâta müstaid insandır (şuur sahipleri içerisinde sonsuz yükselişe kabiliyetli olan insandır). Ve insanlar içinde, herhalde o fert Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm olacaktır. Çünkü, zaman-ı Âdem'den (ilk insandan) şimdiye kadar hiçbir tarih, onun gibi bir ferdi gösteremiyor ve gösteremez. Zira, o zât, küre-i arzın (dünyanın) yarısını ve nev'-i beşerin (insanlığın) beşte birini saltanat-ı mâneviyesi (manevî saltanatı) altına alarak, bin üç yüz elli sene kemâl-i haşmetle (mükemmel bir heybetle) saltanat-ı mâneviyesini devam ettirip, bütün ehl-i kemâle (mânevî açıdan belirli bir olgunluğa erişmiş insanlara), bütün envâ-ı hakâikte (hakikat çeşitlerinde) bir üstad-ı küll (her çeşit ilimde çok bilgisi olan kişi) hükmüne geçmiş, dost ve düşmanın ittifakıyla, ahlâk-ı hasenenin (güzel ahlâkın) en yüksek derecesine sahip olmuş, bidâyet-i emrinde (İslâmiyet’in başlangıcında) tek başıyla bütün dünyaya meydan okumuş, her dakikada yüz milyondan ziyade insanın vird-i zebânı (dil ile sürekli tekrarlananı) olan Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân’ı (açıklamalarıyla benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur’ân’ı) göstermiş bir zât, elbette o ferd-i mümtazdır (seçkin insandır), ondan başkası olamaz. “Bu âlemin hem çekirdeği hem meyvesi odur.” (Mektubat, s. 433) 19.04.2025 Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Ekleme Tarihi: 19 April 2025 - Saturday

KUTLU DOĞUM 53

KUTLU DOĞUM 53 Hâtime (Sonuç) Madem şu kâinatın Hâlıkı, her nevide bir ferd-i mümtaz (seçkin insan) ve mükemmel ve câmi (kapsamlı) halk edip (yaratıp), nev’in medar-ı fahri ve kemâli yapar (türlerin övünç kaynağı ve mükemmeli yapar); Elbette, esmâsındaki İsm-i Âzam tecellisiyle (Cenâb-ı Hakk’ın isimlerinin en büyüğü ve mâna itibarıyla diğer isimleri kuşatmış olanı), bütün kâinata nispeten (kıyasla) mümtaz (seçkin) ve mükemmel bir ferdi halk edecektir (yaratacaktır). Esmâsında bir İsm-i Âzam olduğu gibi, masnuatında da bir ferd-i ekmel (mükemmel şahıs) bulunacak ve kâinata münteşir kemâlâtı (kâinata yayılmış mükemmel özellikleri) fertte cem edip (toplayıp, bir araya getirip) kendine medar-ı nazar edecektir (bakışları üzerinde toplayacaktır). O fert, herhalde zîhayattan (hayat sahiplerinden) olacaktır. Çünkü envâ-ı kâinatın en mükemmeli zîhayattır (varlıkların çeşitlerinin en mükemmeli hayat sahipleridir). Ve herhalde, zîhayat içinde o fert zîşuurdan olacaktır (hayat sahipleri içinde o şahıs şuur sahibi olacaktır). Çünkü, zîhayatın envâı içinde en mükemmeli zîşuurdur (hayat sahiplerinin içinde en mükemmeli şuur sahipleridir). Ve herhalde, o ferd-i ferîd (eşi benzeri olmayan kişi) insandan olacaktır. Çünkü, zîşuur içinde hadsiz terakkiyâta müstaid insandır (şuur sahipleri içerisinde sonsuz yükselişe kabiliyetli olan insandır). Ve insanlar içinde, herhalde o fert Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm olacaktır. Çünkü, zaman-ı Âdem'den (ilk insandan) şimdiye kadar hiçbir tarih, onun gibi bir ferdi gösteremiyor ve gösteremez. Zira, o zât, küre-i arzın (dünyanın) yarısını ve nev'-i beşerin (insanlığın) beşte birini saltanat-ı mâneviyesi (manevî saltanatı) altına alarak, bin üç yüz elli sene kemâl-i haşmetle (mükemmel bir heybetle) saltanat-ı mâneviyesini devam ettirip, bütün ehl-i kemâle (mânevî açıdan belirli bir olgunluğa erişmiş insanlara), bütün envâ-ı hakâikte (hakikat çeşitlerinde) bir üstad-ı küll (her çeşit ilimde çok bilgisi olan kişi) hükmüne geçmiş, dost ve düşmanın ittifakıyla, ahlâk-ı hasenenin (güzel ahlâkın) en yüksek derecesine sahip olmuş, bidâyet-i emrinde (İslâmiyet’in başlangıcında) tek başıyla bütün dünyaya meydan okumuş, her dakikada yüz milyondan ziyade insanın vird-i zebânı (dil ile sürekli tekrarlananı) olan Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân’ı (açıklamalarıyla benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur’ân’ı) göstermiş bir zât, elbette o ferd-i mümtazdır (seçkin insandır), ondan başkası olamaz. “Bu âlemin hem çekirdeği hem meyvesi odur.” (Mektubat, s. 433) 19.04.2025 Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.