TAŞIN OĞLU VE AZİM
<p>Şafiî mezhebinin büyük fıkıh alimlerinden olan İbn Hacer el-Askalani Hazretleri “taşın oğlu” anlamına gelen “İbn Hacer” lakabıyla anılması bazı kaynaklarda şöyle bir olaya dayandırılarak anlatılmaktadır:</p>
<p>Rivayete odur ki; Çok küçük yaşlarda iken ilim tahsiline başlayan İbn Hacer, dersleri anlamakta güçlük çekmekte, arkadaşlarından geri kalmaktadır. Bu durum onun öğrenme arzusunu giderek köreltmektedir. Kafasının kalın olduğuna hükmederek tarla işleriyle uğraşmak üzere köyüne dönmeye karar verir. Kararını hocasına söyleyerek ondan müsaade ister. Hocası ne kadar uğraştı ise onu bu kararından döndüremedi.</p>
<p>Sıcak bir yaz günü köyüne dönmek için yola koyulmuş ve iyice yorulduğu bir demde karşısına çıkan bir mağaranın serinliğinde dinlenmek için, mağaraya girer. Yaz sıcağında sığındığı bu mağaranın tavanından belli belirsiz bir su sızmaktadır. Sızıntının çıktığı noktada biriken damlalar dakikalar sonra artık tutunamayacak kadar büyüdüğünde küçük bir damla olarak yerdeki taşın üzerine düşmektedir. </p>
<p>İbn Hacer’in gözü damlanın düştüğü taşa takılır. Damlaların etkisiyle taşın oyulduğuna şahit olur. Oysa taş sert, su damlası ise ipek kadar yumuşaktır. Buna rağmen bu zayıf gibi görünen damla kim bilir kaç senedir sürdürdüğü ısrarla, sebatla bu kadar sert bir taşı delmiştir. İbn Hacer bu manzara karşısında kendi kendine; </p>
<p>“Benim kafam şu taştan daha sert değil ya!” der; “Üstelik ben şu bir damla sudan daha güçlüyüm”. Diye düşünür. Tekrar geri döner, kaldığı yerden ilim tahsiline sabırla devam edip yılmadan çalışarak büyük bir alim olur. Ve o gün bugün, onu hal dili ile ilme yönlendirenin bir taş olması sebebiyle İbn Hacer diye anılır.</p>
<p>Zorluklar karşısında sebat gösteren, azimle çalışan İbn Hacer, zamanında çok büyük bir şafiî fakihi olur ve ardından da Amid’e yani bugünkü Diyarbakır’A şafiî mezhebi kadısı olarak tayin edilir.</p>
<p>Bu ibret dolu hadise bize şunu anlatmaya çalışır. Azimle, karalılıkla, hedefine giden bir kimse yavaş da olsa mutlaka başarılı olur. Yeter ki süreklilik olsun. Süreklilikte büyük bir güç vardır. Süreklilikle devam edildiğinde insan, her işin üstesinden rahatça gelebilir. </p>
<p>Hz. Peygamber Efendimiz (s.av.)’de bir Hadis-i Şerifi’nde şöyle buyurmaktadır. “Amellerin Allah’ın indinde en sevimli olanı az da olsa devamlı olanıdır.’ </p>
<p>Bu hadis-i Şerif’te bize bir iş için sürekliliği devam ettirmemiz gerektiğini vurgulamaktadır.</p>
<p>“İlmin başlangıcı soğandan daha acı, sonu da baldan daha tatlıdır.” sözünü söyleyen İmam-ı Şafii de bu tespitiyle, sabrımız ne kadar çok ise, ilimden o kadar çok şey öğrenebileceğimizi ifade etmektedir. </p>
<p>Eğer okuduğumuz bir şeyi anlayamıyorsak, anlayıncaya kadar okumayı sürdürmeliyiz. Mutlaka sonunda anlayacağız. Ancak pes edip okumayı bırakırsanız, ümitsiz olursanız, bir daha belki ilim tahsil etme yönünde bir arzumuz oluşmayabilir. Onun için ilim yolunda olsun, başka bir iş konusunda olsun, inatla ve sabırla mücadeleyi sürdürmeliyiz. İnatla sürdürdüğümüz mücadele bizi eninde sonunda başarıya taşıyacaktır. Zira devamlılık, azmin önündeki en büyük güçtür. Devamlılığı sağladığımızda, sebat ettiğimizde arkasından başarı gelecek ve mükafata erişeceğiz. </p>
<p>Yazımızı Ebu Yusuf’un bir sözü ile tamamlayalım:</p>
<p>“İlim öyle bir şeydir ki sen ona tamamen kendini vermedikçe, o sana biraz bile vermez.” </p>
<p> Önder GÜZELARSLAN</p>
Ekleme
Tarihi: 16 Şubat 2021 - Salı
TAŞIN OĞLU VE AZİM
<p>Şafiî mezhebinin büyük fıkıh alimlerinden olan İbn Hacer el-Askalani Hazretleri “taşın oğlu” anlamına gelen “İbn Hacer” lakabıyla anılması bazı kaynaklarda şöyle bir olaya dayandırılarak anlatılmaktadır:</p>
<p>Rivayete odur ki; Çok küçük yaşlarda iken ilim tahsiline başlayan İbn Hacer, dersleri anlamakta güçlük çekmekte, arkadaşlarından geri kalmaktadır. Bu durum onun öğrenme arzusunu giderek köreltmektedir. Kafasının kalın olduğuna hükmederek tarla işleriyle uğraşmak üzere köyüne dönmeye karar verir. Kararını hocasına söyleyerek ondan müsaade ister. Hocası ne kadar uğraştı ise onu bu kararından döndüremedi.</p>
<p>Sıcak bir yaz günü köyüne dönmek için yola koyulmuş ve iyice yorulduğu bir demde karşısına çıkan bir mağaranın serinliğinde dinlenmek için, mağaraya girer. Yaz sıcağında sığındığı bu mağaranın tavanından belli belirsiz bir su sızmaktadır. Sızıntının çıktığı noktada biriken damlalar dakikalar sonra artık tutunamayacak kadar büyüdüğünde küçük bir damla olarak yerdeki taşın üzerine düşmektedir. </p>
<p>İbn Hacer’in gözü damlanın düştüğü taşa takılır. Damlaların etkisiyle taşın oyulduğuna şahit olur. Oysa taş sert, su damlası ise ipek kadar yumuşaktır. Buna rağmen bu zayıf gibi görünen damla kim bilir kaç senedir sürdürdüğü ısrarla, sebatla bu kadar sert bir taşı delmiştir. İbn Hacer bu manzara karşısında kendi kendine; </p>
<p>“Benim kafam şu taştan daha sert değil ya!” der; “Üstelik ben şu bir damla sudan daha güçlüyüm”. Diye düşünür. Tekrar geri döner, kaldığı yerden ilim tahsiline sabırla devam edip yılmadan çalışarak büyük bir alim olur. Ve o gün bugün, onu hal dili ile ilme yönlendirenin bir taş olması sebebiyle İbn Hacer diye anılır.</p>
<p>Zorluklar karşısında sebat gösteren, azimle çalışan İbn Hacer, zamanında çok büyük bir şafiî fakihi olur ve ardından da Amid’e yani bugünkü Diyarbakır’A şafiî mezhebi kadısı olarak tayin edilir.</p>
<p>Bu ibret dolu hadise bize şunu anlatmaya çalışır. Azimle, karalılıkla, hedefine giden bir kimse yavaş da olsa mutlaka başarılı olur. Yeter ki süreklilik olsun. Süreklilikte büyük bir güç vardır. Süreklilikle devam edildiğinde insan, her işin üstesinden rahatça gelebilir. </p>
<p>Hz. Peygamber Efendimiz (s.av.)’de bir Hadis-i Şerifi’nde şöyle buyurmaktadır. “Amellerin Allah’ın indinde en sevimli olanı az da olsa devamlı olanıdır.’ </p>
<p>Bu hadis-i Şerif’te bize bir iş için sürekliliği devam ettirmemiz gerektiğini vurgulamaktadır.</p>
<p>“İlmin başlangıcı soğandan daha acı, sonu da baldan daha tatlıdır.” sözünü söyleyen İmam-ı Şafii de bu tespitiyle, sabrımız ne kadar çok ise, ilimden o kadar çok şey öğrenebileceğimizi ifade etmektedir. </p>
<p>Eğer okuduğumuz bir şeyi anlayamıyorsak, anlayıncaya kadar okumayı sürdürmeliyiz. Mutlaka sonunda anlayacağız. Ancak pes edip okumayı bırakırsanız, ümitsiz olursanız, bir daha belki ilim tahsil etme yönünde bir arzumuz oluşmayabilir. Onun için ilim yolunda olsun, başka bir iş konusunda olsun, inatla ve sabırla mücadeleyi sürdürmeliyiz. İnatla sürdürdüğümüz mücadele bizi eninde sonunda başarıya taşıyacaktır. Zira devamlılık, azmin önündeki en büyük güçtür. Devamlılığı sağladığımızda, sebat ettiğimizde arkasından başarı gelecek ve mükafata erişeceğiz. </p>
<p>Yazımızı Ebu Yusuf’un bir sözü ile tamamlayalım:</p>
<p>“İlim öyle bir şeydir ki sen ona tamamen kendini vermedikçe, o sana biraz bile vermez.” </p>
<p> Önder GÜZELARSLAN</p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.