Mehmet Nuri BİNGÖL
Köşe Yazarı
Mehmet Nuri BİNGÖL
 

Tarık Buğra Diye Biri

Tarık Buğra Diye Biri “Önemli bir zatın kendisine, ‘Siz istemeyi bilmiyorsunuz azizim’ demesi üzerine, ‘İstemesini iyi bilirim’ diyor büyük yazar, ‘Lakin kaybolmasın diye çırpınacağım, kaybolacak diye kişiliğimden, anlayışımdan tavizler vereceğim şeyi istemem ben. Bir ödül için kendisini satan adam yazar olamaz, hatta insan bile olamaz. İnsan olmadan da yazar olunmaz.’ Bu sözlerin sahibi Tarık Buğra’yı ‘Vicdanlı, sorumluluk sahibi, onurlu ama yalnız’ olarak nitelendiriyor edebiyat tarihçileri. Yalnızlığının sebebini ise yukarıdaki cevabından anlayabiliyoruz.” Bedir Acar Bey’in naklettiği ifadeleri, Buğra 1982 yılında kendisiyle yaptığım mülakatta bu fakire de söylemişti. Mehmet Tekin’in “Söyleşiler” eseriyle, bizzat Tarık Bey’in sonradan neşredilen “Politika Dışı” eserine de alınan ifadeler, bütün namuslu münevverlerin kaderini de işaretliyor gibidir. Tarık Buğra, edebiyatımızın gelmiş geçmiş en mühim romancılarından biridir. Cemiyete maya tutturmaya çabalayan kalemiyle ‘yeniden doğuş’ ruhu estirmiş, ‘milli ve maneviyatçı’ bir hafıza oluşturmuştur. Bu yanlarıyla, okullarda öğretilmeyen ‘hakiki tarih’ rehberi de aynı zamanda; bilhassa edebiyat derslerinde… Osmancık romanı (1982), Türk edebiyatının eşsiz eserlerinden biridir. Osmanlı’nın kuruluş yıllarının anlatıldığı roman, üslubu ve bu toprakların çimentosu ruh inceliklerini aksettirmesi bakımından da bir şaheserdir. İşte bu şaheser, daha önce “Kuruluş” adıyla diziye çevrildiği gibi, önümüzdeki tiyatro sezonunda Devlet Tiyatrosu (DT) tarafından da sahneye taşınıyor. Bu hassasiyetinden dolayı hem TRT’ye hem DT’ye minnet duyuyoruz. Muhterem Bedir Acar’ın kaleminden okuyoruz gerisini: “Tarık Buğra, 1918 Akşehir doğumlu. Bu vesileyle yeniden DT repertuarına alınan Osmancık, daha önce 1984-85 sezonunda sahnelendi. Osman Bey’in Kayı Boyu’na bey oluşundan ölümüne kadar geçen süreci anlatan 3 perdelik oyun, Osmanlı’nın sırrı nedir sorusunun cevabını ararken, Osmanlı kuruluş döneminin dinamiklerini ve felsefesini seyirciye yansıtır. Devlet Tiyatrosu, Tarık Buğra’nın (farklı yıllarda) başka oyunlarını da sahneledi. Taşralı bir ailenin iç bunalımlarını, özlem ve çelişkilerini konu alan ‘Akümülatörlü Radyo’ bunlardan biridir. Savaş ve direniş temalı ‘Ayakta Durmak İstiyorum’, tasavvuf felsefesi üzerine odaklı, Yunus Emre’nin hayatını anlatan ‘Bir Ben Vardır Benden İçeri’, ‘İbiş’in Rüyası’, ‘Güneş ve Arslan’, idealizm temalı ‘Yüzlerce Çiçek Birden Açtı’ ve milli sermayenin yükselişini konu alan ‘Patron’ DT tarafından seyirciyle buluşturulmuş oyunlardır. İBB Şehir Tiyatroları ise büyük yazarın sadece İbiş’in Rüyası adlı eserini 1985-86 ve 1997-98 tiyatro sezonlarında sahnelemiş. Ancak ve ne yazık ki Buğra’nın diğer oyunları ‘Yüzlerce Çiçek Birden Açtı’, ‘Ayakta Durmak İstiyorum’, ‘Güneş ve Arslan’, ‘Osmancık’, ‘Patron’ ve ‘Akümülatörlü Radyo’ tiyatronun kütüphanesinde oyun olarak kalmış, yani sahnelenmemiştir. Sanat kurumlarımız, hiç değilse 100. doğum yılı olan 2018’de Tarık Buğra’yı daha çok hatırlamalıdır. Eserleri sahnelenmeli. Biz okurlara düşen de onun külliyatını yeniden okumak olmalıdır. Kurtuluş Savaşı’nı anlatan Küçük Ağa romanı, karanlığın en koyu olduğu dönemlerde bir milletin varlık yokluk mücadelesini, toplumsal dramı ferdin dramı içinde eriterek anlatması bakımından eşsizdir. Yağmur Beklerken ve Dönemeçte romanlarında yakın dönem siyasi tarihimizin Anadolu’daki izlerini okumak mümkündür. Romanlarıyla birkaç kuşağa adeta ‘alternatif tarih öğretmeni’ olan Tarık Buğra’nın biyografisini okumak içinse Beşir Ayvazoğlu imzalı 150 sayfalık Büyük Ağa Tarık Buğra adlı kitabı orada duruyor. Mehmet Nuri BİNGÖL
Ekleme Tarihi: 28 Şubat 2025 - Cuma

Tarık Buğra Diye Biri

Tarık Buğra Diye Biri “Önemli bir zatın kendisine, ‘Siz istemeyi bilmiyorsunuz azizim’ demesi üzerine, ‘İstemesini iyi bilirim’ diyor büyük yazar, ‘Lakin kaybolmasın diye çırpınacağım, kaybolacak diye kişiliğimden, anlayışımdan tavizler vereceğim şeyi istemem ben. Bir ödül için kendisini satan adam yazar olamaz, hatta insan bile olamaz. İnsan olmadan da yazar olunmaz.’ Bu sözlerin sahibi Tarık Buğra’yı ‘Vicdanlı, sorumluluk sahibi, onurlu ama yalnız’ olarak nitelendiriyor edebiyat tarihçileri. Yalnızlığının sebebini ise yukarıdaki cevabından anlayabiliyoruz.” Bedir Acar Bey’in naklettiği ifadeleri, Buğra 1982 yılında kendisiyle yaptığım mülakatta bu fakire de söylemişti. Mehmet Tekin’in “Söyleşiler” eseriyle, bizzat Tarık Bey’in sonradan neşredilen “Politika Dışı” eserine de alınan ifadeler, bütün namuslu münevverlerin kaderini de işaretliyor gibidir. Tarık Buğra, edebiyatımızın gelmiş geçmiş en mühim romancılarından biridir. Cemiyete maya tutturmaya çabalayan kalemiyle ‘yeniden doğuş’ ruhu estirmiş, ‘milli ve maneviyatçı’ bir hafıza oluşturmuştur. Bu yanlarıyla, okullarda öğretilmeyen ‘hakiki tarih’ rehberi de aynı zamanda; bilhassa edebiyat derslerinde… Osmancık romanı (1982), Türk edebiyatının eşsiz eserlerinden biridir. Osmanlı’nın kuruluş yıllarının anlatıldığı roman, üslubu ve bu toprakların çimentosu ruh inceliklerini aksettirmesi bakımından da bir şaheserdir. İşte bu şaheser, daha önce “Kuruluş” adıyla diziye çevrildiği gibi, önümüzdeki tiyatro sezonunda Devlet Tiyatrosu (DT) tarafından da sahneye taşınıyor. Bu hassasiyetinden dolayı hem TRT’ye hem DT’ye minnet duyuyoruz. Muhterem Bedir Acar’ın kaleminden okuyoruz gerisini: “Tarık Buğra, 1918 Akşehir doğumlu. Bu vesileyle yeniden DT repertuarına alınan Osmancık, daha önce 1984-85 sezonunda sahnelendi. Osman Bey’in Kayı Boyu’na bey oluşundan ölümüne kadar geçen süreci anlatan 3 perdelik oyun, Osmanlı’nın sırrı nedir sorusunun cevabını ararken, Osmanlı kuruluş döneminin dinamiklerini ve felsefesini seyirciye yansıtır. Devlet Tiyatrosu, Tarık Buğra’nın (farklı yıllarda) başka oyunlarını da sahneledi. Taşralı bir ailenin iç bunalımlarını, özlem ve çelişkilerini konu alan ‘Akümülatörlü Radyo’ bunlardan biridir. Savaş ve direniş temalı ‘Ayakta Durmak İstiyorum’, tasavvuf felsefesi üzerine odaklı, Yunus Emre’nin hayatını anlatan ‘Bir Ben Vardır Benden İçeri’, ‘İbiş’in Rüyası’, ‘Güneş ve Arslan’, idealizm temalı ‘Yüzlerce Çiçek Birden Açtı’ ve milli sermayenin yükselişini konu alan ‘Patron’ DT tarafından seyirciyle buluşturulmuş oyunlardır. İBB Şehir Tiyatroları ise büyük yazarın sadece İbiş’in Rüyası adlı eserini 1985-86 ve 1997-98 tiyatro sezonlarında sahnelemiş. Ancak ve ne yazık ki Buğra’nın diğer oyunları ‘Yüzlerce Çiçek Birden Açtı’, ‘Ayakta Durmak İstiyorum’, ‘Güneş ve Arslan’, ‘Osmancık’, ‘Patron’ ve ‘Akümülatörlü Radyo’ tiyatronun kütüphanesinde oyun olarak kalmış, yani sahnelenmemiştir. Sanat kurumlarımız, hiç değilse 100. doğum yılı olan 2018’de Tarık Buğra’yı daha çok hatırlamalıdır. Eserleri sahnelenmeli. Biz okurlara düşen de onun külliyatını yeniden okumak olmalıdır. Kurtuluş Savaşı’nı anlatan Küçük Ağa romanı, karanlığın en koyu olduğu dönemlerde bir milletin varlık yokluk mücadelesini, toplumsal dramı ferdin dramı içinde eriterek anlatması bakımından eşsizdir. Yağmur Beklerken ve Dönemeçte romanlarında yakın dönem siyasi tarihimizin Anadolu’daki izlerini okumak mümkündür. Romanlarıyla birkaç kuşağa adeta ‘alternatif tarih öğretmeni’ olan Tarık Buğra’nın biyografisini okumak içinse Beşir Ayvazoğlu imzalı 150 sayfalık Büyük Ağa Tarık Buğra adlı kitabı orada duruyor. Mehmet Nuri BİNGÖL
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.