KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (17)
<p><strong><u>Şirkin çeşitleri:</u></strong> Ulemanın Kur'an ve sünnetten çıkardıkları deliller, Allah Teâlâ'ya ortak koşmanın ve O'na ortak edinmenin, kişiyi kimi zaman dinden çıkardığına, kimi zaman da dinden çıkarmayıp büyük günahlara maruz bırakıldığına delâlet etmektedir. Bu sebeple İslâm âlimleri şirki, büyük şirk, küçük şirk ve gizli şirk olmak üzere esas itibarıyla üç kategoriye ayırmışlardır.</p>
<p>A) Büyük Şirk,</p>
<p>B) Küçük Şirk,</p>
<p>C) Gizli Şirk.</p>
<p>Bu tasnifi ayrı ayrı izah etmeye çalışalım.</p>
<p><strong><u>A-Büyük Şirk:</u></strong> Allah’ın Zatı, Sıfatı, Esması ve ef’alı ile alakalı şirktir. Allah’tan başka bir varlığa Allah’a ibadet edercesine ibadet etmek, O’nu övercesine övmek, darlık ve sıkıntı zamanında Allah’tan yardım dilermiş gibi ondan yardım dilemek gibi ancak takdiri Allah’a (c.c) mahsus olan bu özelliklerle onu yüceltmektir.</p>
<p>İtikad’tan Misal verecek olursak: Başka bir varlığı Allah (c.c) gibi ibadete müstahak kılmak,</p>
<p>Amel’den Misal verecek olursak: Allah (c.c) dışında başka varlıklar adına kurban kesmek,</p>
<p> Akval’dan Misal verecek olursak: Allah’tan başkasına duada bulunmak gibi fiiller şirktir ve bu şirki işleyen dinden çıkar. Bu şirki işleyen şu Ayet-i kerimelerde de belirtildiği gibi dört felakete maruz kalır:</p>
<p>1- <strong><span dir="RTL">لئن أشركت ليحبطن عملك</span></strong> (Zumer 65) “<strong>bütün ameli heba olur</strong>”.</p>
<p>2-Tevbe etmediği takdirde, (c.c) <strong><span dir="RTL">إن الله لا يغفر أن يشرك به</span></strong> (Nisa 48) “<strong>Allah (c.c) onu affetmez</strong>”, Dolayısıyla dinden çıkmış olur ve</p>
<p>3- <strong><span dir="RTL">إنه من يشرك بالله فقد حرم الله عليه الجنة</span></strong> (Maide 72) <strong>“kendisine Cennet haram kılınır”.</strong></p>
<p>4- Ve neticede; <strong><span dir="RTL">إن الشرك لظلم عظيم </span></strong>(Lokman 13) <strong>“şirk bir kimsenin nefsine yapmış en büyük zulümdür.”</strong></p>
<p>Böyle bir müşrik; varis olamaz, veraset bırakamaz, kalan malı beytulmala aktarılır. Ölünce namazı kılınmaz. Müslüman mezarlığına defnedilmez.</p>
<p>İbn-i Mes’ud (r.a)’ın rivayet ettiğine göre, Resulüllah (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: <strong><em><span dir="RTL">من مات وهو يدعو من دون الله نداً دخل النار </span>“Allah’a ortak koşupta ölen kimse ateştedir.” </em></strong>(Buhari 4497).</p>
<p>Keza, Cabir (r.a)’dan rivayetle Resulüllah (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: <strong><em><span dir="RTL">من لقي الله لا يشرك به شيئاً دخل الجنة، ومن لقيه يشرك به شيئاً دخل النار </span>“Allah’a ortak koşmadan Allah’a kavuşan kimse Cennet’e girmiştir. Lakin O’na herhangi bir şeyi ortak koşmuşsa, o ateştedir.” </em></strong>(Müslim 93).</p>
<p><strong><u>Büyük şirkin kısımları da şunlardır</u></strong>:</p>
<p><strong>a-Rububiyet’te yapılan şirk:</strong> Cenab-ı Hakk'ın; her zaman her yerde her mahluka muhtaç olduğu şeyleri vermesinde, terbiye ve tedbir etmesinde ve malikiyeti ve besleyiciliği keyfiyetinde yapılan şirktir. Yani Allah’ın (c.c) kâinat üstündeki yegâne ve tek otoritesinde, mutlak tasarruf ve idaresinde, icad ve icraatlarda, diriltme ve öldürmede, hayrın tecellisi ve şerrin definde ve buna benzer rububiyete talluk eden hususlarda veya gayba vukufiyyet, azamet ve Kibriya gibi isim ve sıfatları gereği itikada halel getirecek hususlarda Allah’a (c.c) ortak koşmak veya direkt sebeplere bağlamak suretiyle, Allah’ın (c.c) yerine başka varlıkları ikame etmektir. </p>
<p>Misal: meyvenin oluşumunu yalnızca meyve ağacına veya yağmurun yağmasını yalnızca bulutlara ve keza depremin olmasını yalnızca fay hatlarına dayandırmak gibi Allah’ın tasarruf ve idaresini yok sayarak O’na ortak koşmaktır. Hâlbuki şu Ayet-i kerimede belirtildiği gibi: <strong><span dir="RTL">وَمَا بِكُمْ مِنْ نِعْمَةٍ فَمِنَ اللّٰهِ </span>“Size ulaşan her nimet Allah’tandır.” </strong>(Nahl 53). Keza; <strong><span dir="RTL">مَا اَصَابَ مِنْ مُصٖيبَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِ </span>“Allah'ın izni olmadan da hiçbir musibet başa gelmez” </strong>(Teğabun 11)</p>
<p>Başka bir Ayet-i kerimede: <strong><span dir="RTL">مَا يَفْتَحِ اللّٰهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَاۚ وَمَا يُمْسِكْۙ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِه۪ۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يم</span></strong> <strong>“Allah'ın insanlar için açacağı rahmet kapısını kimse kapatamaz ve O'nun kapattığını da kimse açamaz: Çünkü O, kudret ve hikmet Sahibidir.” </strong>(Fatır 2).</p>
<p>Keza Zumer suresinin 38. Ayetinde: <strong><span dir="RTL">قُلْ اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَنِيَ اللّٰهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّه۪ٓ اَوْ اَرَادَن۪ي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِه۪ۜ قُلْ حَسْبِيَ اللّٰهُۜ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُو</span></strong><strong><span dir="RTL">ن</span></strong> <strong>“De ki: “Allah'ı bırakıp taptıklarınıza bakarmısnız? Eğer Allah bana bir zarar vermek istese, bu taptıklarınız O'nun vereceği zararı önleyebilirler mi? Yahut bana rahmet dilese O'nun rahmetini benden esirgeyebilirler mi?” De ki: “Allah bana yeter! O'na güven duyanlar O’na tevekkül ederler.” </strong>(Zumer 38).</p>
<p>Gene bir diğer Ayet-i kerimede Cenab-ı Hakk (c.c) şöyle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">قُل لَّا يَعْلَمُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الْغَيْبَ إِلَّا اللَّهُ </span>“De ki: “Göklerde ve yerde Allah'dan başka kimse gaybı bilmez.” </strong>(Neml 65).</p>
<p><u>İbni Teymiye (rh.a) Rububiyette şirki şöyle tarif eder</u>: Allah; hükümran ve müdebbirdir. Veren ve alan O’dur. Zarar ve fayda veren O’dur. Alçaltan ve yücelten O’dur. Keza her türlü eksiklikten münezzeh olan ancak Rabdir (c.c). Her kim veren ve alanın, zarar ve fayda verenin, yükselten ve alçaltanın Allah'tan (c.c) başkası olduğuna inanırsa Allah'ın rububiyyetine şirk koşmuş olur. (Mecmu’ul Fatava 1/92)</p>
<p><strong><u>Bu şirk çeşidini de kendi içinde ikiye ayırmak mümkündür</u></strong><strong>:</strong></p>
<p><strong><u>1-Şirki Ta’til (<span dir="RTL">شرك التعطيل</span>) :</u></strong> Allah’a (c.c) hemcins koşmaktır. Allah’a (c.c) özgü faaliyetleri başka varlıklara haml ederek, İcraatlerini sözüm ona, atalete ve kesintiye uğratarak Allah’ı (c.c) devre dışı bırakmak suretiyle başka varlığında bunları yapabileceğine inanmak. Binaenaleyh, bir şeyi Allah’a (c.c) denk tutup hem onun hem de Allah’ın emirlerini müsavi görerek, Allah’ı (c.c) devre dışı bırakıp ona ibadet etmektir. Bu şirkin en kötüsüdür. Buna misal Hz. Musa ve kardeşi Hz. Davut’un Firavuna gittiklerinde Firavunun onlara: <strong><span dir="RTL">قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ الْعَالَم۪ينَ</span></strong> <strong>“ Bu âlemlerin Rabbi de kim oluyor?” </strong>(Şuara 23).</p>
<p> Bu soru ile Âlemlerin Rabbinin mahiyetini sormuş oluyor. Bir şeyin mahiyeti ise benzerleri ile beraber ortak oldukları genel gerçektir. Filanın mahiyeti nedir? Denildiği zaman ona ortaklarıyla beraber ne denir? Nevi veya cinsi nedir? Denilmiş olur. Hâlbuki Allah Teâlâ'nın ortağı, örneği, benzeri imkânsız olduğundan ona nitelik diye bir şey düşünülemez. (E. H. Yazır)</p>
<p> </p>
<p>Bu şirkide kendi içinde sınıflandırmak mümkündür:</p>
<p>a- Alem’in ezeli ve ebedi olduğunu iddia etmek suretiyle, yaratılanı yaratıcısı ve saniî olan Allah’tan (c.c) koparmak ve Allah’ın (c.c) icraatını atıl ve devre dışı bırakmayı akıllarınca savunmaktır. Binaenaleyh kâinatta vukubulan hadiseleri de esbaplara bağlamak suretiyle kâinatın halikini inkâr etmektir.</p>
<p>b) Allah’ın esmasını, evsafını ve efalini devre dışı bırakmak suretiyle mukaddes kemalinden koparmaktır. Risalet’in Resullere inzalini inkâr etmek, Kaderi inkâr etmek, Allah’ın helal kıldığını haram saymak ve haram kıldığını helal kılmak gibi icraatlar bu şirke girer.</p>
<p>c) Tevhidin hakikatı olan ve kulun yapması icap eden muamelelerin inkitaya uğratılıp devre dışı bırakılmasıdır. (İbn-i Kayyim, El-Cevab el-Kafi…, “Şirkul-Vesateti” Başlığı atında) </p>
<p> </p>
<p><strong>2-Şirki Endad (<span dir="RTL">شرك الأنداد </span>) (Allah’ın peşisıra başka ilahlar edinmek): </strong>Şirki Endad’ta Ta’til (muattal, atıl, devre dışı) yoktur. Ancak; Allah’ın (c.c) yanında, O’nunla beraber başka ilahların da olduğunu iddia edilen bir şirk çeşididir. Bu hususta Kur’an-ı kerimde bulunan onlarca ayetten birkaç örnek verecek olursak: <strong><span dir="RTL">وَجَعَلُوا لِلَّهِ أَنْدَاداً لِيُضِلُّوا عَنْ سَبِيلِهِ قُلْ تَمَتَّعُوا فَإِنَّ مَصِيرَكُمْ إِلَى النَّارِ </span>"İnsanları Allah’ın yolundan saptırmak için birtakım ortaklar uydurdular. (Ey Peygamber! Onlara) de ki: Siz, (dünya hayatından) yararlanın bakalım, nasılsa sonunda varacağınız yer, ateştir!” </strong>( İbrahim 30 ). Başka bir Ayet-ı kerimde: <strong><span dir="RTL">الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ فِرَاشاً وَالسَّمَاءَ بِنَاءً وَأَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقاً لَكُمْ فَلا تَجْعَلُوا لِلَّهِ أَنْدَاداً وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ </span>"Yeryüzünü sizler için döşek, gökyüzünü de sağlam bir bina şeklinde yaratan, bulutlardan yağmur yağdırıp meyve ve bitkileri sizlere rızık olarak veren O’dur. O halde, bilerek O’na hiç kimseyi denk tutmayın</strong>.” ( Bakara 22 ). Veya Fussilet suresinin 37. Ayetinde olduğu gibi: <strong><span dir="RTL">وَمِنْ آيَاتِهِ اللَّيْلُ وَالنَّهَارُ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ لَا تَسْجُدُوا لِلشَّمْسِ وَلَا لِلْقَمَرِ وَاسْجُدُوا لِلَّهِ الَّذِي خَلَقَهُنَّ إِنْ كُنْتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ </span>“Gece ve gündüz, güneş ve ay O'nun ayetlerindendir. Eğer Allah'a ibadet (kulluk) etmek istiyorsanız, güneşe de aya da secde etmeyin. Onları yaratan Allah'a secde edin!” </strong>(Fussilet 37).</p>
<p> </p>
<p>Yani Allah (c.c) bütün mevcudatın yegâne sebebi ve kaynağıdır. Var olan her şey, O'nun yaratıcı gücünün olağanüstü bir işaretidir. Bu nedenle, yaratılmış herhangi bir şeye (bu ister somut bir tabiat olayı, ister soyut bir tabiat gücü, ister bir durumlar manzumesi veya bir fikir demeti olsun) gerçek bir güç ve etki yakıştırmak, dolayısıyla bu güçleri o varlık ve vakıaların yaratıcısına ortak kılmak mantıksız olduğu kadar küfür ve zulümdür. Zira Allah’ın (c.c) Ayetleri ile Allah’a ortak koşmaktır. Dolayısıyla Allah'tan başka şeylere ya da kimselere; zenginlik, nüfuz, itibar, mevki, makam, güç gibi sebeplerden dolayı, ilahî güç ya da nitelikler yakıştırmak, şirkin tezahürüne meydan verebilir. Oysa gerçek tevhit inancı; tüm hadiselerin Allah’ın (c.c) ilmi ve rızası dışında vukubulamayacağı, bu kabil haricî sebep ve vasıtaların da Sünnetullah’a tabi olduğu ve Allah'tan (c.c) başka olaylara yön veren gerçek hiçbir gücün mevcut olmadığına tam olarak kanaat getirmesini gerektirmektedir. Şu Ayet-i kerimedede zikredildiği gibi;</p>
<p><strong><span dir="RTL">اَلَّذ۪ينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِر۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ اَيَبْتَغُونَ عِنْدَهُمُالْعِزَّةَ فَاِنَّ الْعِزَّةَ لِلّٰهِ جَم۪يعً</span></strong> <strong>“Onlar ki Mü’minleri bırakıp da kâfirleri veli (dost) edinenler, şeref ve itibarı onların yanında mı arıyorlar? İyi bilin ki şeref ve itibar bütünüyle Allah’a aittir.</strong></p>
<p> </p>
<p>Mevzu ile alakalı bir Hadis-i şerifte de şöyle buyurulmaktadır: <span dir="RTL">عن ابن مسعود قال: سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول<strong>: <em>((من مات يشرك بالله شيئاً دخل النار</em></strong></span> <strong><em><span dir="RTL">وَمَنْ مَاتَ وَهْوَ لاَ يَدْعُو لِلَّهِ نِدًّا دَخَلَ الْجَنَّةَ ))</span></em></strong> <span dir="RTL">رواه البخاري ومسلم</span> İbni Mesut Resulullah’ın şöyle dediği naklaedilir: <strong><em>"Her kim, Allah'a herhangi bir şeyi eş koşar bir halde ölürse, cehenneme girer. Her kim de Allah dışında bir varlığı çağırıp yakarmaz bir halde ölürse, cennete girer." </em></strong>( Buhârî, Hds. No: 4497; Müslim, Hds. No: 92 )</p>
<p> </p>
<p>Bu şirk çeşidini de kendi içinde sınıflandırmak mümkündür. Bunlardan birkaç örnekle iktifa edelim:</p>
<p>a) Hıristiyanların Şirki: Hıristiyanların teslis inancında olduğu gibi, Hz. İsa’yı ve Annesini ilah kılmaktır. Mevzu ile alakalı Ayet-i kerime şöyle buyurmaktadır: <span dir="RTL">قَالُٓوا <strong>لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ اِنَّ اللّٰهَ ثَالِثُ ثَلٰثَةٍۢ وَمَا مِنْ اِلٰهٍ اِلَّٓا اِلٰهٌ وَاحِدٌۜ وَاِنْ لَمْ يَنْتَهُوا عَمَّا يَقُولُونَ لَيَمَسَّنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ اَل۪يم</strong> </span><strong>“Gerçekten, Tek Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığını gördükleri halde “Bakın, Allah üçlünün üçüncüsüdür” diyenler, hakikati inkâr etmiş olurlar. Ve onlar bu iddialarından vazgeçmedikçe, hakikati inkâr eden bu gibilerin başına şiddetli bir azap gelecektir.”</strong> (Maide 73).</p>
<p>b) Yahudilerin Şirki: Şu Ayet-i kerimede zikredildiği gibi Yahudiler de, Hıristiyanlar gibi, nasıl Hz. İsa’nın Allah’ın oğludur iddiasında bulunuyorlarsa, Yahudilerde Uzeyr’in Allah’ın olduğunu iddia ediyorlar: <strong><span dir="RTL">وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌۨ ابْنُ اللّٰهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَس۪يحُ ابْنُ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ قَوْلُهُمْ بِاَفْوَاهِهِمْۚ يُضَاهِؤُ۫نَ قَوْلَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُۜ قَاتَلَهُمُ اللّٰهُۘ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ </span>“Yahudiler, "Uzeyir Allah'ın oğlu" dediler, Hıristiyanlar da "Mesih Allah'ın oğlu", dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkâra sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar!” </strong>(Tevbe 30)</p>
<p>Yahudilerin, Üzeyir'e “Allahın oğludur” demelerinin sebebi hususnu İbn Abbas (r.a) şöyle rivayet etmektedir: "Yahudiler Tevrat'a aldırmadılar ve hak olmayan şeylere göre amel ettiler. Bunun üzerine Allah Teâlâ da onlara Tevrat'ı unutturdu ve onu, onların hafızalarından sildi. Salih bir zat olan <u>Üzeyir</u> Allah'a dua edip yalvararak, Tevrat’ın tekrar Yahudilere gönderilmesine dair niyazlarda bulundu. Böylece, Tevrat Hz. Uzetir’in kalbine ve hafızasına yeniden döndü. O, bununla kavmini inzâr etmeye başladı. Yahudiler Uzeyr'i denediler ve onun samimi ve emin olduğunu gördüler. Bunun üzerine, "Bu iş, ancak Allah'ın oğlu olduğu için Uzeyir'e müyesser oldu" dediler. (Taberi ve F. Razi Tfsr. Tevbe 30).</p>
<p>c) Firavun’un Şirki: Firavun’un etrafındakilere: <strong><span dir="RTL">قَالَ فِرْعَوْنُ يَٓا اَيُّهَا الْمَلَاُ مَا عَلِمْتُ لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْر۪يۚ </span>“Ey ileri gelenler! Benden başka bir mabudunuz olduğunu bilmiyorum dedi.</strong> (Kasas 38)</p>
<p>d) Ay’a, Güneş’e, Yıldızl’lara, Ateş’e ve benzer varlıklara ibadet etmekte bu şirk çeşidine girer. (DEVAM EDECEK İNŞA-ALLAH)</p>
<p> </p>
Ekleme
Tarihi: 09 Mart 2019 - Cumartesi
KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (17)
<p><strong><u>Şirkin çeşitleri:</u></strong> Ulemanın Kur'an ve sünnetten çıkardıkları deliller, Allah Teâlâ'ya ortak koşmanın ve O'na ortak edinmenin, kişiyi kimi zaman dinden çıkardığına, kimi zaman da dinden çıkarmayıp büyük günahlara maruz bırakıldığına delâlet etmektedir. Bu sebeple İslâm âlimleri şirki, büyük şirk, küçük şirk ve gizli şirk olmak üzere esas itibarıyla üç kategoriye ayırmışlardır.</p>
<p>A) Büyük Şirk,</p>
<p>B) Küçük Şirk,</p>
<p>C) Gizli Şirk.</p>
<p>Bu tasnifi ayrı ayrı izah etmeye çalışalım.</p>
<p><strong><u>A-Büyük Şirk:</u></strong> Allah’ın Zatı, Sıfatı, Esması ve ef’alı ile alakalı şirktir. Allah’tan başka bir varlığa Allah’a ibadet edercesine ibadet etmek, O’nu övercesine övmek, darlık ve sıkıntı zamanında Allah’tan yardım dilermiş gibi ondan yardım dilemek gibi ancak takdiri Allah’a (c.c) mahsus olan bu özelliklerle onu yüceltmektir.</p>
<p>İtikad’tan Misal verecek olursak: Başka bir varlığı Allah (c.c) gibi ibadete müstahak kılmak,</p>
<p>Amel’den Misal verecek olursak: Allah (c.c) dışında başka varlıklar adına kurban kesmek,</p>
<p> Akval’dan Misal verecek olursak: Allah’tan başkasına duada bulunmak gibi fiiller şirktir ve bu şirki işleyen dinden çıkar. Bu şirki işleyen şu Ayet-i kerimelerde de belirtildiği gibi dört felakete maruz kalır:</p>
<p>1- <strong><span dir="RTL">لئن أشركت ليحبطن عملك</span></strong> (Zumer 65) “<strong>bütün ameli heba olur</strong>”.</p>
<p>2-Tevbe etmediği takdirde, (c.c) <strong><span dir="RTL">إن الله لا يغفر أن يشرك به</span></strong> (Nisa 48) “<strong>Allah (c.c) onu affetmez</strong>”, Dolayısıyla dinden çıkmış olur ve</p>
<p>3- <strong><span dir="RTL">إنه من يشرك بالله فقد حرم الله عليه الجنة</span></strong> (Maide 72) <strong>“kendisine Cennet haram kılınır”.</strong></p>
<p>4- Ve neticede; <strong><span dir="RTL">إن الشرك لظلم عظيم </span></strong>(Lokman 13) <strong>“şirk bir kimsenin nefsine yapmış en büyük zulümdür.”</strong></p>
<p>Böyle bir müşrik; varis olamaz, veraset bırakamaz, kalan malı beytulmala aktarılır. Ölünce namazı kılınmaz. Müslüman mezarlığına defnedilmez.</p>
<p>İbn-i Mes’ud (r.a)’ın rivayet ettiğine göre, Resulüllah (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: <strong><em><span dir="RTL">من مات وهو يدعو من دون الله نداً دخل النار </span>“Allah’a ortak koşupta ölen kimse ateştedir.” </em></strong>(Buhari 4497).</p>
<p>Keza, Cabir (r.a)’dan rivayetle Resulüllah (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: <strong><em><span dir="RTL">من لقي الله لا يشرك به شيئاً دخل الجنة، ومن لقيه يشرك به شيئاً دخل النار </span>“Allah’a ortak koşmadan Allah’a kavuşan kimse Cennet’e girmiştir. Lakin O’na herhangi bir şeyi ortak koşmuşsa, o ateştedir.” </em></strong>(Müslim 93).</p>
<p><strong><u>Büyük şirkin kısımları da şunlardır</u></strong>:</p>
<p><strong>a-Rububiyet’te yapılan şirk:</strong> Cenab-ı Hakk'ın; her zaman her yerde her mahluka muhtaç olduğu şeyleri vermesinde, terbiye ve tedbir etmesinde ve malikiyeti ve besleyiciliği keyfiyetinde yapılan şirktir. Yani Allah’ın (c.c) kâinat üstündeki yegâne ve tek otoritesinde, mutlak tasarruf ve idaresinde, icad ve icraatlarda, diriltme ve öldürmede, hayrın tecellisi ve şerrin definde ve buna benzer rububiyete talluk eden hususlarda veya gayba vukufiyyet, azamet ve Kibriya gibi isim ve sıfatları gereği itikada halel getirecek hususlarda Allah’a (c.c) ortak koşmak veya direkt sebeplere bağlamak suretiyle, Allah’ın (c.c) yerine başka varlıkları ikame etmektir. </p>
<p>Misal: meyvenin oluşumunu yalnızca meyve ağacına veya yağmurun yağmasını yalnızca bulutlara ve keza depremin olmasını yalnızca fay hatlarına dayandırmak gibi Allah’ın tasarruf ve idaresini yok sayarak O’na ortak koşmaktır. Hâlbuki şu Ayet-i kerimede belirtildiği gibi: <strong><span dir="RTL">وَمَا بِكُمْ مِنْ نِعْمَةٍ فَمِنَ اللّٰهِ </span>“Size ulaşan her nimet Allah’tandır.” </strong>(Nahl 53). Keza; <strong><span dir="RTL">مَا اَصَابَ مِنْ مُصٖيبَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِ </span>“Allah'ın izni olmadan da hiçbir musibet başa gelmez” </strong>(Teğabun 11)</p>
<p>Başka bir Ayet-i kerimede: <strong><span dir="RTL">مَا يَفْتَحِ اللّٰهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَاۚ وَمَا يُمْسِكْۙ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِه۪ۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يم</span></strong> <strong>“Allah'ın insanlar için açacağı rahmet kapısını kimse kapatamaz ve O'nun kapattığını da kimse açamaz: Çünkü O, kudret ve hikmet Sahibidir.” </strong>(Fatır 2).</p>
<p>Keza Zumer suresinin 38. Ayetinde: <strong><span dir="RTL">قُلْ اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَنِيَ اللّٰهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّه۪ٓ اَوْ اَرَادَن۪ي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِه۪ۜ قُلْ حَسْبِيَ اللّٰهُۜ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُو</span></strong><strong><span dir="RTL">ن</span></strong> <strong>“De ki: “Allah'ı bırakıp taptıklarınıza bakarmısnız? Eğer Allah bana bir zarar vermek istese, bu taptıklarınız O'nun vereceği zararı önleyebilirler mi? Yahut bana rahmet dilese O'nun rahmetini benden esirgeyebilirler mi?” De ki: “Allah bana yeter! O'na güven duyanlar O’na tevekkül ederler.” </strong>(Zumer 38).</p>
<p>Gene bir diğer Ayet-i kerimede Cenab-ı Hakk (c.c) şöyle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">قُل لَّا يَعْلَمُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الْغَيْبَ إِلَّا اللَّهُ </span>“De ki: “Göklerde ve yerde Allah'dan başka kimse gaybı bilmez.” </strong>(Neml 65).</p>
<p><u>İbni Teymiye (rh.a) Rububiyette şirki şöyle tarif eder</u>: Allah; hükümran ve müdebbirdir. Veren ve alan O’dur. Zarar ve fayda veren O’dur. Alçaltan ve yücelten O’dur. Keza her türlü eksiklikten münezzeh olan ancak Rabdir (c.c). Her kim veren ve alanın, zarar ve fayda verenin, yükselten ve alçaltanın Allah'tan (c.c) başkası olduğuna inanırsa Allah'ın rububiyyetine şirk koşmuş olur. (Mecmu’ul Fatava 1/92)</p>
<p><strong><u>Bu şirk çeşidini de kendi içinde ikiye ayırmak mümkündür</u></strong><strong>:</strong></p>
<p><strong><u>1-Şirki Ta’til (<span dir="RTL">شرك التعطيل</span>) :</u></strong> Allah’a (c.c) hemcins koşmaktır. Allah’a (c.c) özgü faaliyetleri başka varlıklara haml ederek, İcraatlerini sözüm ona, atalete ve kesintiye uğratarak Allah’ı (c.c) devre dışı bırakmak suretiyle başka varlığında bunları yapabileceğine inanmak. Binaenaleyh, bir şeyi Allah’a (c.c) denk tutup hem onun hem de Allah’ın emirlerini müsavi görerek, Allah’ı (c.c) devre dışı bırakıp ona ibadet etmektir. Bu şirkin en kötüsüdür. Buna misal Hz. Musa ve kardeşi Hz. Davut’un Firavuna gittiklerinde Firavunun onlara: <strong><span dir="RTL">قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ الْعَالَم۪ينَ</span></strong> <strong>“ Bu âlemlerin Rabbi de kim oluyor?” </strong>(Şuara 23).</p>
<p> Bu soru ile Âlemlerin Rabbinin mahiyetini sormuş oluyor. Bir şeyin mahiyeti ise benzerleri ile beraber ortak oldukları genel gerçektir. Filanın mahiyeti nedir? Denildiği zaman ona ortaklarıyla beraber ne denir? Nevi veya cinsi nedir? Denilmiş olur. Hâlbuki Allah Teâlâ'nın ortağı, örneği, benzeri imkânsız olduğundan ona nitelik diye bir şey düşünülemez. (E. H. Yazır)</p>
<p> </p>
<p>Bu şirkide kendi içinde sınıflandırmak mümkündür:</p>
<p>a- Alem’in ezeli ve ebedi olduğunu iddia etmek suretiyle, yaratılanı yaratıcısı ve saniî olan Allah’tan (c.c) koparmak ve Allah’ın (c.c) icraatını atıl ve devre dışı bırakmayı akıllarınca savunmaktır. Binaenaleyh kâinatta vukubulan hadiseleri de esbaplara bağlamak suretiyle kâinatın halikini inkâr etmektir.</p>
<p>b) Allah’ın esmasını, evsafını ve efalini devre dışı bırakmak suretiyle mukaddes kemalinden koparmaktır. Risalet’in Resullere inzalini inkâr etmek, Kaderi inkâr etmek, Allah’ın helal kıldığını haram saymak ve haram kıldığını helal kılmak gibi icraatlar bu şirke girer.</p>
<p>c) Tevhidin hakikatı olan ve kulun yapması icap eden muamelelerin inkitaya uğratılıp devre dışı bırakılmasıdır. (İbn-i Kayyim, El-Cevab el-Kafi…, “Şirkul-Vesateti” Başlığı atında) </p>
<p> </p>
<p><strong>2-Şirki Endad (<span dir="RTL">شرك الأنداد </span>) (Allah’ın peşisıra başka ilahlar edinmek): </strong>Şirki Endad’ta Ta’til (muattal, atıl, devre dışı) yoktur. Ancak; Allah’ın (c.c) yanında, O’nunla beraber başka ilahların da olduğunu iddia edilen bir şirk çeşididir. Bu hususta Kur’an-ı kerimde bulunan onlarca ayetten birkaç örnek verecek olursak: <strong><span dir="RTL">وَجَعَلُوا لِلَّهِ أَنْدَاداً لِيُضِلُّوا عَنْ سَبِيلِهِ قُلْ تَمَتَّعُوا فَإِنَّ مَصِيرَكُمْ إِلَى النَّارِ </span>"İnsanları Allah’ın yolundan saptırmak için birtakım ortaklar uydurdular. (Ey Peygamber! Onlara) de ki: Siz, (dünya hayatından) yararlanın bakalım, nasılsa sonunda varacağınız yer, ateştir!” </strong>( İbrahim 30 ). Başka bir Ayet-ı kerimde: <strong><span dir="RTL">الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ فِرَاشاً وَالسَّمَاءَ بِنَاءً وَأَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقاً لَكُمْ فَلا تَجْعَلُوا لِلَّهِ أَنْدَاداً وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ </span>"Yeryüzünü sizler için döşek, gökyüzünü de sağlam bir bina şeklinde yaratan, bulutlardan yağmur yağdırıp meyve ve bitkileri sizlere rızık olarak veren O’dur. O halde, bilerek O’na hiç kimseyi denk tutmayın</strong>.” ( Bakara 22 ). Veya Fussilet suresinin 37. Ayetinde olduğu gibi: <strong><span dir="RTL">وَمِنْ آيَاتِهِ اللَّيْلُ وَالنَّهَارُ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ لَا تَسْجُدُوا لِلشَّمْسِ وَلَا لِلْقَمَرِ وَاسْجُدُوا لِلَّهِ الَّذِي خَلَقَهُنَّ إِنْ كُنْتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ </span>“Gece ve gündüz, güneş ve ay O'nun ayetlerindendir. Eğer Allah'a ibadet (kulluk) etmek istiyorsanız, güneşe de aya da secde etmeyin. Onları yaratan Allah'a secde edin!” </strong>(Fussilet 37).</p>
<p> </p>
<p>Yani Allah (c.c) bütün mevcudatın yegâne sebebi ve kaynağıdır. Var olan her şey, O'nun yaratıcı gücünün olağanüstü bir işaretidir. Bu nedenle, yaratılmış herhangi bir şeye (bu ister somut bir tabiat olayı, ister soyut bir tabiat gücü, ister bir durumlar manzumesi veya bir fikir demeti olsun) gerçek bir güç ve etki yakıştırmak, dolayısıyla bu güçleri o varlık ve vakıaların yaratıcısına ortak kılmak mantıksız olduğu kadar küfür ve zulümdür. Zira Allah’ın (c.c) Ayetleri ile Allah’a ortak koşmaktır. Dolayısıyla Allah'tan başka şeylere ya da kimselere; zenginlik, nüfuz, itibar, mevki, makam, güç gibi sebeplerden dolayı, ilahî güç ya da nitelikler yakıştırmak, şirkin tezahürüne meydan verebilir. Oysa gerçek tevhit inancı; tüm hadiselerin Allah’ın (c.c) ilmi ve rızası dışında vukubulamayacağı, bu kabil haricî sebep ve vasıtaların da Sünnetullah’a tabi olduğu ve Allah'tan (c.c) başka olaylara yön veren gerçek hiçbir gücün mevcut olmadığına tam olarak kanaat getirmesini gerektirmektedir. Şu Ayet-i kerimedede zikredildiği gibi;</p>
<p><strong><span dir="RTL">اَلَّذ۪ينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِر۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ اَيَبْتَغُونَ عِنْدَهُمُالْعِزَّةَ فَاِنَّ الْعِزَّةَ لِلّٰهِ جَم۪يعً</span></strong> <strong>“Onlar ki Mü’minleri bırakıp da kâfirleri veli (dost) edinenler, şeref ve itibarı onların yanında mı arıyorlar? İyi bilin ki şeref ve itibar bütünüyle Allah’a aittir.</strong></p>
<p> </p>
<p>Mevzu ile alakalı bir Hadis-i şerifte de şöyle buyurulmaktadır: <span dir="RTL">عن ابن مسعود قال: سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول<strong>: <em>((من مات يشرك بالله شيئاً دخل النار</em></strong></span> <strong><em><span dir="RTL">وَمَنْ مَاتَ وَهْوَ لاَ يَدْعُو لِلَّهِ نِدًّا دَخَلَ الْجَنَّةَ ))</span></em></strong> <span dir="RTL">رواه البخاري ومسلم</span> İbni Mesut Resulullah’ın şöyle dediği naklaedilir: <strong><em>"Her kim, Allah'a herhangi bir şeyi eş koşar bir halde ölürse, cehenneme girer. Her kim de Allah dışında bir varlığı çağırıp yakarmaz bir halde ölürse, cennete girer." </em></strong>( Buhârî, Hds. No: 4497; Müslim, Hds. No: 92 )</p>
<p> </p>
<p>Bu şirk çeşidini de kendi içinde sınıflandırmak mümkündür. Bunlardan birkaç örnekle iktifa edelim:</p>
<p>a) Hıristiyanların Şirki: Hıristiyanların teslis inancında olduğu gibi, Hz. İsa’yı ve Annesini ilah kılmaktır. Mevzu ile alakalı Ayet-i kerime şöyle buyurmaktadır: <span dir="RTL">قَالُٓوا <strong>لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ اِنَّ اللّٰهَ ثَالِثُ ثَلٰثَةٍۢ وَمَا مِنْ اِلٰهٍ اِلَّٓا اِلٰهٌ وَاحِدٌۜ وَاِنْ لَمْ يَنْتَهُوا عَمَّا يَقُولُونَ لَيَمَسَّنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ اَل۪يم</strong> </span><strong>“Gerçekten, Tek Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığını gördükleri halde “Bakın, Allah üçlünün üçüncüsüdür” diyenler, hakikati inkâr etmiş olurlar. Ve onlar bu iddialarından vazgeçmedikçe, hakikati inkâr eden bu gibilerin başına şiddetli bir azap gelecektir.”</strong> (Maide 73).</p>
<p>b) Yahudilerin Şirki: Şu Ayet-i kerimede zikredildiği gibi Yahudiler de, Hıristiyanlar gibi, nasıl Hz. İsa’nın Allah’ın oğludur iddiasında bulunuyorlarsa, Yahudilerde Uzeyr’in Allah’ın olduğunu iddia ediyorlar: <strong><span dir="RTL">وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌۨ ابْنُ اللّٰهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَس۪يحُ ابْنُ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ قَوْلُهُمْ بِاَفْوَاهِهِمْۚ يُضَاهِؤُ۫نَ قَوْلَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُۜ قَاتَلَهُمُ اللّٰهُۘ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ </span>“Yahudiler, "Uzeyir Allah'ın oğlu" dediler, Hıristiyanlar da "Mesih Allah'ın oğlu", dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkâra sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar!” </strong>(Tevbe 30)</p>
<p>Yahudilerin, Üzeyir'e “Allahın oğludur” demelerinin sebebi hususnu İbn Abbas (r.a) şöyle rivayet etmektedir: "Yahudiler Tevrat'a aldırmadılar ve hak olmayan şeylere göre amel ettiler. Bunun üzerine Allah Teâlâ da onlara Tevrat'ı unutturdu ve onu, onların hafızalarından sildi. Salih bir zat olan <u>Üzeyir</u> Allah'a dua edip yalvararak, Tevrat’ın tekrar Yahudilere gönderilmesine dair niyazlarda bulundu. Böylece, Tevrat Hz. Uzetir’in kalbine ve hafızasına yeniden döndü. O, bununla kavmini inzâr etmeye başladı. Yahudiler Uzeyr'i denediler ve onun samimi ve emin olduğunu gördüler. Bunun üzerine, "Bu iş, ancak Allah'ın oğlu olduğu için Uzeyir'e müyesser oldu" dediler. (Taberi ve F. Razi Tfsr. Tevbe 30).</p>
<p>c) Firavun’un Şirki: Firavun’un etrafındakilere: <strong><span dir="RTL">قَالَ فِرْعَوْنُ يَٓا اَيُّهَا الْمَلَاُ مَا عَلِمْتُ لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْر۪يۚ </span>“Ey ileri gelenler! Benden başka bir mabudunuz olduğunu bilmiyorum dedi.</strong> (Kasas 38)</p>
<p>d) Ay’a, Güneş’e, Yıldızl’lara, Ateş’e ve benzer varlıklara ibadet etmekte bu şirk çeşidine girer. (DEVAM EDECEK İNŞA-ALLAH)</p>
<p> </p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.