HASİP TAYLAN
Köşe Yazarı
HASİP TAYLAN
 

KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (10)

<p><strong>2- Ashab-ı Kehf Kıssası</strong></p> <p>Ashab-ı Kehf&rsquo;ten bahsetmişken, kıssası hakkında bilgi edinmeden ge&ccedil;mek doğru olmaz kanaatindeyiz. Binaenaleyh mevzu ile alakalı Taberi (Rh.a) tefsirinde şunlar anlatılmaktadır:</p> <p>Rivayet ediliyor ki Ashab-ı Kehf; Allah&#39;a iman eden ve m&uuml;şriklere karşı koyan bir gurup gen&ccedil;ti. Bu gen&ccedil;lerin yaşadığı devirde, incilin h&uuml;k&uuml;mleriyle, amel etmesi gereken insanlar bir sapıklık i&ccedil;ine d&uuml;şm&uuml;ş ilahi yoldan ayrılmışlardı. &Ouml;zellikle Rum Krallarından Dekyanus, sapıklıkta başı &ccedil;ekenlerdendi. Putperestliği kabul etmeyen İsev&icirc;lere işkenceler yapıyor ve onları &ouml;ld&uuml;rt&uuml;yordu.</p> <p>Bu zalim Kral bir g&uuml;n Ashab-ı Kehfin yaşadığı Dekinos şehrine geldi ve m&uuml;minlerin yakalanıp getirilmelerini emretti. İman edenler ka&ccedil;ıp saklanmışlardı. Dekyanus&rsquo;un zabıtaları, m&uuml;minleri saklandıkları yerlerden &ccedil;ıkarıp onun huzuruna getiriyorlar o da onları, putlara kurban kesilen mezbahalara sevk ediyor ve &ouml;ld&uuml;r&uuml;lmeleri veya putperestliği se&ccedil;meleri hususunda serbest bırakıyordu. Korkanlar putperest oluyor, imanları sağlam olanlar ise bunu reddediyorlar o da onları &ouml;ld&uuml;rt&uuml;p şehrin surları ve kapılan &uuml;zerine astırıyordu.</p> <p>Şehrin ileri gelenlerinin evlatları olan bu imanlı gen&ccedil;ler de olayları &uuml;z&uuml;nt&uuml; ile izliyor, bu belanın defedilmesi i&ccedil;in g&ouml;zyaşları d&ouml;kerek dua ediyorlardı. Kralın adamları bu gen&ccedil;leri de ihbar ettiler. Ve b&ouml;ylece bu gen&ccedil;ler de yakalatılarak Kralın huzuruna getirildiler. Onlara da Putperestliği kabul etmeleri teklif edildi. Onlar ise:</p> <p>&quot;Biz, &acirc;lemlerin rabbi olan Allah&#39;tan başkasını tanımayız. Ondan başkasına ibadet etmeyiz. İstediğini yap&quot; dediler.</p> <p>Kral, bir iş i&ccedil;in Ninova şehrine gidiyordu. D&ouml;n&uuml;nceye kadar d&uuml;ş&uuml;nmeleri i&ccedil;in kendilerine m&uuml;hlet verdi. Fakat bu gen&ccedil;ler dinlerinden d&ouml;nmemeye ahd ettiler. Şehrin yakınında bulunan &quot;Bencl&uuml;s&quot; dağındaki bir mağaraya sığınmaya karar verdiler. Her biri gidip evlerinden bir şeyler aldılar. Bu şeylerin bir kısmını halka sadaka olarak dağıttılar bir kısmını da kendi ihtiya&ccedil;ları i&ccedil;in yanlarına alarak mağaraya girdiler. Orada gece g&uuml;nd&uuml;z namaz kılıyorlar ve Allah&#39;a yalvarıyorlardı. Yemek işlerini, i&ccedil;lerinden &quot;Yemliha&quot; isimli gen&ccedil; idare ediyordu. Her sabah gizlice şehre gidiyor, yiyecek alıyor ve haber toplayarak geri d&ouml;n&uuml;yordu.</p> <p>Bir s&uuml;re sonra zalim Kral Ninovadan d&ouml;nd&uuml; ve bu gen&ccedil;leri sordu. Onları bulamayınca babalarını huzuruna getirtti. Babaları da oğullarının mallarını yağmalayarak halka dağıttıklarını ve dağa &ccedil;ıktıklarını s&ouml;yleyerek &ouml;z&uuml;r beyan ettiler. Her g&uuml;n &ccedil;arşıya giden Yemliha bu durumu &ouml;ğrendi ve gelip arkadaşlarına haber verdi. Gen&ccedil;ler ağlaşarak dua edip Allah&#39;a yalvardılar.</p> <p>Bu durum karşısında ne yapacaklarını d&uuml;ş&uuml;n&uuml;p m&uuml;zakere ederlerken Allah Te&acirc;l&acirc; onlara bir uyku verdi ve yemekleri yanlarında olduğu halde uyuyakaldılar.</p> <p>Diğer taraftan Kral Dekyanus hiddetle onlara ne yapacağını d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yordu. Ashab-ı Kehfi uyutan Allah Te&acirc;l&acirc; bu zalim Kralın da aklına o mağaranın girişini kapatmayı getirdi ve Dekyanus mağaranın girişinin duvarla &ouml;r&uuml;lerek kapatılmasını emretti. B&ouml;ylece i&ccedil;eride a&ccedil;lıktan ve susuzluktan &ouml;leceklerini d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yordu. Duvar &ouml;r&uuml;ld&uuml; ve mağaranın girişi kapatıldı.</p> <p>Bu sırada Dekyanus&rsquo;un yanında, imanlarını gizleyen &quot;Pendros&quot; ve &quot;Runas&quot; isimli iki kişi vardı. Bunlar, mağaranın &ouml;n&uuml;ne duvar &Ouml;r&uuml;l&uuml;rken i&ccedil;erde kalan gen&ccedil;lerin kimler olduklarını ve hadiselerini kurşun bir levhaya yazıp bakır bir tabutun i&ccedil;ine yerleştirerek yapılan duvarın i&ccedil;ine koymayı kararlaştırdılar ve bunu yaptılar. B&ouml;ylece o gen&ccedil;lerin kimler oldukları ve hadiselerinin ne olduğu hususu tespit edilmiş oldu. (Taberi, Kehf 9)</p> <p>İşte bu gen&ccedil;ler, şu Ayet-i kerimede de beyan edildiği gib <strong><span dir="RTL">وَلَبِثُوا ف۪ي كَـهْفِهِمْ ثَلٰثَ مِائَةٍ سِن۪ينَ وَازْدَادُوا تِسْعاً</span></strong> (Kehf 25) bu mağarada &uuml;&ccedil; y&uuml;z dokuz yıl her &ccedil;eşit tabii ve hayvani tehlikelerden korunaklı bir şekilde uyudular ve daha sonra uyanarak olayları &Ouml;ğrendiler ve tekrar d&uuml;nya hayatını terk ederek &ouml;l&uuml;m haline ge&ccedil;tiler.</p> <p><strong>3-Sebe Melikesi Belkıs&rsquo;ın tahtının bilge biri tarafından Hz. S&uuml;leyman&rsquo;a (a.s) getirilmesi</strong>:</p> <p>Tarihi kaynaklara g&ouml;re, S&uuml;leyman (a.s.) Davud (a.s)&rsquo;ın 19 oğlundan biri olup, M.&Ouml;. 965-926 arasında 40 yıl kadar h&uuml;k&uuml;mdarlık yaptığı s&ouml;ylenmektedir. Şimdiki Filistin, &Uuml;rd&uuml;n ve Doğu Suriye&rsquo;de h&uuml;k&uuml;m s&uuml;rm&uuml;şt&uuml;r. S&uuml;leyman (a.s.)&rsquo;ın kuşdili bildiği aşağıdaki Ayet-i kerime ile sabittir.</p> <p>Kur&rsquo;an-i kerimin şu ayetinde zikr edildiği gibi: <strong><span dir="RTL">وَوَرِثَ سُلَيْمٰنُ دَاوُ۫دَ وَقَالَ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ عُلِّمْنَا</span></strong></p> <p><strong><span dir="RTL">مَنْطِقَ الطَّيْرِ وَاُو۫ت۪ينَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍۜ اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْفَضْلُ الْمُب۪ينُ</span></strong><strong> &ldquo;S&uuml;leyman, Davud&#39;a miras&ccedil;ı oldu ve dedi ki: Ey insanlar, bize kuşların dili &ouml;ğretildi. Ve bize her şeyden bir pay verildi. İşte bu, a&ccedil;ık bir l&uuml;tuftur.&rdquo; </strong>(Neml 16).</p> <p>Ayet-i kerimede zikredilen S&uuml;leyman&rsquo;ın (a.s) Davud&rsquo;a (a.s) varis olması iki cihettendir. Birincisi krallıkta ve ikincisi ise n&uuml;b&uuml;vvette varis olmasıdır.</p> <p>İbn-i Kesir (Rh.A) bu Ayetin &ldquo;S&uuml;leyman Davud&rsquo;a miras&ccedil;ı oldu&rdquo; kısmına dair tefsirinde şunları s&ouml;ylemektedir: Allah Te&acirc;l&acirc; o ikisi i&ccedil;in (Davud ve S&uuml;leyman aleyhimusselam) d&uuml;nya ve ahiret mutluluğunu bir araya getirmiş, onlara d&uuml;nyada tam bir h&uuml;k&uuml;mran&shy;lık bahşetmiş ve dinde de peygamberlik ve Ris&acirc;let vermiştir.</p> <p>&ldquo;Bize kuşların dili &ouml;ğretildi&rdquo; kısmının tefsirinde ise şunları s&ouml;ylemektedir: Allah Te&acirc;l&acirc; Hz. S&uuml;leyman&#39;a, havada kuşların birbirleriyle konuşmala&shy;rını ve değişik sınıflardan hayvanların konuşmalarını anlama g&uuml;c&uuml; ver&shy;mişti.</p> <p>Ebu H&uuml;reyre (r.a.)den rivayete g&ouml;re, Allah Resul&uuml; (s.a.) ş&ouml;y&shy;le buyurmuştur:&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Hz. Davud (a.s.)&rsquo;da şiddetli bir kıskan&ccedil;lık vardı. Evinden &ccedil;ıktığı zaman kapılar kapatılır ve o d&ouml;n&uuml;nceye kadar ailesinin, ya&shy;nına hi&ccedil; kimse girmezdi. Bir g&uuml;n &ccedil;ıktı, kapılar kapatıldı. Hanımların&shy;dan biri evin i&ccedil;inde dolaşırken birden bire evin ortasında bir adam g&ouml;r&shy;d&uuml;. Evde olan birisine: Ev kapalı, kilitli iken şu adam nereden girdi? Diye sordu ve s&ouml;zlerine devam ederek, Allah&#39;a yemin olsun ki biz, Davud&#39;un yanında r&uuml;sva olacağız, dedi. Hz. Davud gelip te adamı evin ortasında durur g&ouml;r&uuml;nce, ona; Sen kimsin? Diye sordu. O: Krallardan korkmayan ve &ouml;rt&uuml;lerin kendisini engelleyemediği kimseyim, dedi. Hz. Davud: Allah&#39;a yemin olsun ki, o halde sen &ouml;l&uuml;m meleğisin. Elbette Allah&#39;ın emrinden hoşnuduz, dedi. Hz. Davud olduğu yerde elbisesine b&uuml;r&uuml;nd&uuml; de ruhu kabzolundu. Hz. Davud vefat edip g&uuml;neş doğduğunda, Hz. S&uuml;leyman kuşlara; Davud&#39;u g&ouml;lgeleyin, bu&shy;yurdu. Kuşlar onu g&ouml;lgelediler. O kadar ki, yery&uuml;z&uuml; o ikisinin &uuml;zerine karardı. Hz. S&uuml;leyman kuşlara: Kanatlarınızı birer birer kapatın, diye emretti. (İbn-i Kesir, Neml 16).</p> <p>Hz. S&uuml;leyman (a.s) zamanında Yemen&rsquo;de Sebe isimli bir kavim yaşıyordu. Bunların h&uuml;k&uuml;mdarı, Belkıs adında bir kadın idi.</p> <p>Kuran-i kerimde Hz. S&uuml;leyman ile Belkıs hadisesi ş&ouml;yle ge&ccedil;mektedir: <strong><span dir="RTL">وَحُشِرَ لِسُلَيْمٰنَ جُنُودُهُ مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ وَالطَّيْرِ فَهُمْ</span></strong><span dir="RTL"> <strong>يُوزَعُونَ</strong></span> g&uuml;n&uuml;n birinde &ldquo;<strong>S&uuml;leyman&rsquo;ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan meydana gelen orduları onun &ouml;n&uuml;nde toplandı. Hep birlikte d&uuml;zenli olarak sevk ediliyorlardı.&rdquo; </strong>(Neml 17)</p> <p>S&uuml;leyman&#39;ın (a.s) cinlerden, insanlardan, kuşlardan orduları toplan&shy;dı. Hepsi topluca gidiyorlardı. Hz. S&uuml;leyman, insanlar arasında b&uuml;y&uuml;k bir ihtişam i&ccedil;inde bulunuyordu. Kendisini takip edenler in&shy;sanlardan oluşan ordusuydu. Derece itibarıyla onlardan sonra gelenler cinler olup, kuşların yeri ise başının &uuml;zerindeydi. Eğer hava sıcak ise kanatları ile onu g&ouml;lgelerlerdi.</p> <p>Hepsi topluca gidiyorlardı. Kimse kendisi i&ccedil;in ayrılan yerini aş&shy;masın diye &ouml;ndekiler, arkalarında olanları ilerlemekten engelliyorlardı. M&uuml;cahit (r.a) der ki: Her bir sınıfın &uuml;zerine engelleyiciler, sınır bek&ccedil;ileri ko&shy;nulmuştu. Evvelkiler, y&uuml;r&uuml;y&uuml;şte ileri ge&ccedil;mesinler diye arkalarda olan&shy;ları geri &ccedil;eviriyordu. Nitekim bug&uuml;n de krallar b&ouml;yle yapmaktadırlar. (İbn-i Kesir, Neml 17).</p> <p><strong><span dir="RTL">حَتّٰٓى اِذَٓا اَتَوْا عَلٰى وَادِ النَّمْلِۙ قَالَتْ نَمْلَةٌ</span></strong> <strong>Nihayet Hz. S&uuml;&shy;leyman, yanındaki ordusuyla beraber karıncaların vadisine geldiğinde, dişi bir karınca dedi ki:</strong> <strong><span dir="RTL">يَٓا اَيُّهَا النَّمْلُ ادْخُلُوا مَسَاكِنَكُمْۚ لَا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمٰنُ وَجُنُودُهُۙ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ</span></strong><strong> &ldquo;Ey karıncalar, yuvalarınıza girin. S&uuml;&shy;leyman ve orduları farkına varmadan sakın sizi ezmesin.</strong>&rdquo; (Neml 18). Karıncanın s&ouml;ylediklerini anlayan Hz. S&uuml;leyman (a.s): <strong><span dir="RTL">فَتَبَسَّمَ ضَاحِكاً مِنْ قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ اَوْزِعْن۪ٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحاً تَرْضٰيهُ وَاَدْخِلْن۪ي بِرَحْمَتِكَ ف۪ي عِبَادِكَ الصَّالِح۪ينَ</span></strong><strong> tebess&uuml;mle g&uuml;lerek dedi ki: &ldquo;Rabbim, bana ve ana babama verdiğin nimetine ş&uuml;k&uuml;r etmemde ve hoşnut olacağın Salih amelleri yapmamda beni mu&shy;vaffak kıl. Ve rahmetinle beni Salih kullarının arasına d&acirc;hil et.&rdquo; </strong>(Neml 19) (İbn-i Kesir, Neml 18-19).</p> <p>İbn-i Abb&acirc;s ve başkalarından rivayetle M&uuml;cahit ve Said bin C&uuml;beyr der ki: H&uuml;th&uuml;t kuşu m&uuml;hendis idi. Hz. S&uuml;leyman&#39;a suyu g&ouml;sterirdi. Hz. S&uuml;leyman &ccedil;&ouml;l bir arazide bulundukları zaman H&uuml;th&uuml;t&uuml; &ccedil;ağırır, o da insanın yery&uuml;z&uuml;nde a&ccedil;ık&ccedil;a g&ouml;r&uuml;len bir şeyi g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; gibi yeraltındaki suyu g&ouml;r&uuml;rd&uuml;. Ayrıca yery&uuml;z&uuml;ne olan uzaklığının ne kadar olduğunu da bilirdi. H&uuml;th&uuml;t onlara suyu g&ouml;sterdiği zaman Hz. S&uuml;leyman (a.s.) Cinlere emreder ve onlar da o yeri kazarak, suyu bulunduğu yerden &ccedil;ıkarırlardı. Hz. S&uuml;leyman ordularıyla &ccedil;&ouml;l bir araziye inip konak&shy;lamıştı. H&uuml;th&uuml;t&uuml; g&ouml;rmek &uuml;zere kuşları araştırdığında onu g&ouml;remeyince: <strong><span dir="RTL">فَقَالَ مَا لِيَ لَٓا اَرَى الْهُدْهُدَۘ اَمْ كَانَ مِنَ الْغَٓائِب۪ينَ</span> &ldquo;H&uuml;dh&uuml;d&rsquo;&uuml; ni&ccedil;in g&ouml;remiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı? Dedi.&rdquo; </strong>(Neml 20). Ve s&ouml;zlerine devam ederek şunları s&ouml;yler: <strong><span dir="RTL">لَاُعَذِّبَنَّهُ عَذَاباً شَد۪يداً اَوْ لَا۬اَذْبَحَنَّهُٓ اَوْ لَيَأْتِيَنّ۪ي بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍ</span> &ldquo;Bana apa&ccedil;ık bir delili getirmedik&ccedil;e kesinlikle onu şiddetli bir şekilde cezalandıracağım, ya da kafasını keseceğim.&rdquo; </strong>Dedi. (Nem 21)</p> <p>S&uuml;fy&acirc;n &icirc;bn-i Uyeyne ve Abdullah İbn-i Şedd&acirc;d derler ki: H&uuml;th&uuml;t geldiğinde kuşlar ona: Seni geri bırakan nedir? Ş&uuml;phesiz S&uuml;leyman, senin kanını d&ouml;kme adağında bulunmuştur, dediler. H&uuml;th&uuml;t: hi&ccedil; is&shy;tisnada bulundu mu? Diye sordu, onlar: Evet, &ldquo;Ya bana apa&ccedil;ık bir bur&shy;han (delil, mazeret) getirecektir, ya da onu şiddetli bir azaba uğratırım veya keserim.&rdquo; dedi, dediler. H&uuml;th&uuml;t: O halde kurtuldum, dedi. (İbn-i Kesir, Taberi, Razi, Neml 20-21).</p> <p><strong><span dir="RTL">فَمَكَثَ غَيْرَ بَع۪يدٍ فَقَالَ اَحَطْتُ بِمَا لَمْ تُحِطْ بِه۪ وَجِئْتُكَ مِنْ سَبَأٍ بِنَبَأٍ يَق۪ينٍ</span></strong><strong> &ldquo;Lakin h&uuml;th&uuml;t &ccedil;ok ge&ccedil;meden &ccedil;ıkageldi ve Hz. S&uuml;leyman&rsquo;a: &ldquo;Ben senin hen&uuml;z bilmediğin bir şeyi &ouml;ğrendim ve sana Sebe hakkında doğru bir haber getirdim&rdquo; dedi. </strong>(Neml 22). H&uuml;th&uuml;t s&ouml;zlerine devam ederek; <span dir="RTL">ا<strong>نّ۪ي وَجَدْتُ امْرَاَةً تَمْلِكُهُمْ وَاُو۫تِيَتْ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ وَلَهَا عَرْشٌ عَظ۪يمٌ</strong></span><strong> &ldquo;onlara (Sebe&#39;lilere) Melike&rsquo;lik eden, kendisine her şey verilmiş ve b&uuml;y&uuml;k bir tahtı olan bir kadınla karşılaştım.&rdquo; </strong>(Neml 23). <strong><span dir="RTL">وَجَدْتُهَا وَقَوْمَهَا يَسْجُدُونَ لِلشَّمْسِ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّب۪يلِ فَهُمْ لَا يَهْتَدُونَۙ</span></strong><strong> &ldquo;Onun ve kavminin, Allah&#39;ı bırakıp g&uuml;neşe secde ettiklerini g&ouml;rd&uuml;m. Şeytan, kendilerine yaptıklarını s&uuml;sl&uuml; g&ouml;stermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun i&ccedil;in doğru yolu bulamıyorlar.&rdquo; </strong>(Neml 24). <strong><span dir="RTL">اَلَّا يَسْجُدُوا لِلّٰهِ الَّذ۪ي يُخْرِجُ الْخَبْءَ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُخْفُونَ وَمَا تُعْلِنُونَ</span> &ldquo;Oysa g&ouml;klerde ve yerde gizli olan her şeyi a&ccedil;ığa &ccedil;ıkaran, sizin gizlediklerinizi de a&ccedil;ıkladıklarınızı da bilen Allah&#39;a secde ve ibadet etmeleri gerekmez mi?&rdquo; </strong>(Neml 25). <strong><span dir="RTL">اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ</span> &ldquo;Halbuki o en geniş h&uuml;k&uuml;mranlığın ve o en b&uuml;y&uuml;k Arşın Rabbi olan Allah&#39;tan başka ilah yoktur.&rdquo; </strong>(Neml 26)</p> <p>H&uuml;th&uuml;t bunları Hz. S&uuml;leyman&rsquo;a aktarınca Hz. S&uuml;leyman ş&ouml;yle buyurdu: <strong><span dir="RTL">قَالَ</span></strong><span dir="RTL"> <strong>سَنَنْظُرُ اَصَدَقْتَ اَمْ كُنْتَ مِنَ الْكَاذِب۪ينَ</strong></span><strong> &ldquo;Bakalım, doğru mu s&ouml;yledin yoksa yalancılardan mı sın? Dedi. </strong>(Neml 27). S&ouml;zlerine devamla: <strong><span dir="RTL">اِذْهَبْ بِكِتَاب۪ي هٰذَا فَاَلْقِهْ اِلَيْهِمْ ثُمَّ تَوَلَّ عَنْهُمْ فَانْظُرْ مَاذَا يَرْجِعُونَ</span> &ldquo;Şu mektubumu g&ouml;t&uuml;r, onu kendilerine ver, sonra d&ouml;n&uuml;p onlardan uzaklaş ve nasıl bir d&ouml;n&uuml;ş yapacaklarına bak&rdquo; </strong>(Neml 28)</p> <p>Sebe halkı G&uuml;ney Arabistan&rsquo;da ticaretle uğraşan bir millet idi. Başkentleri, Yemen&rsquo;in San&rsquo;a şehrinin takriben 100 km. kuzeydoğusundaki Ma&rsquo;rib idi. Sebeliler, M.&Ouml;. 1100 - 115 arasında bin yıl kadar b&uuml;t&uuml;n Arap yarımadasına h&acirc;kim olmuşlardı. Bu halkın Melikesi <u>Belkıs</u> binti Şerahil idi ve yirmi sene Melike&rsquo;lik ettiği zikrolunmuştur.</p> <p>&Ouml;te yandan S&uuml;leyman (a.s) ileri gelenleri etrafına toplayarak onlara: <strong><span dir="RTL">قَالَ يَٓا اَيُّهَا الْمَلَؤُ۬ا اَيُّكُمْ يَأْت۪ين۪ي بِعَرْشِهَا قَبْلَ اَنْ يَأْتُون۪ي مُسْلِم۪ينَ</span> &ldquo;Ey ileri gelenler! Onlar bana teslim olmadan &ouml;nce hanginiz bana onun (krali&ccedil;enin) tahtını getirebilir?&rdquo; </strong>dedi. (Neml 38).<strong> <span dir="RTL">قَالَ عِفْر۪يتٌ مِنَ الْجِنِّ اَنَا۬ اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَۚ وَاِنّ۪ي عَلَيْهِ لَقَوِيٌّ اَم۪ينٌ</span> Cinlerden bir ifrit: &ldquo;Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Ger&ccedil;ekten bu işe g&uuml;c&uuml;m yeter ve bana g&uuml;venebilirsiniz, dedi.&rdquo; </strong>(Neml 39). <strong><span dir="RTL">قَالَ الَّذ۪ي عِنْدَهُ عِلْمٌ مِنَ الْكِتَابِ اَنَا۬ اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ يَرْتَدَّ اِلَيْكَ طَرْفُكَۜ فَلَمَّا رَاٰهُ مُسْتَقِراًّ عِنْدَهُ قَالَ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ي۠ لِيَبْلُوَن۪ٓي ءَاَشْكُرُ اَمْ اَكْفُرُۜ وَمَنْ شَكَرَ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ رَبّ۪ي غَنِيٌّ</span></strong><span dir="RTL"> <strong>كَر۪يمٌ</strong></span><strong> Kitaptan bilgi sahibi olan biri, &ldquo;Ben onu, g&ouml;z&uuml;n&uuml; kapayıp a&ccedil;madan &ouml;nce sana getiririm&rdquo; dedi. S&uuml;leyman, tahtı yanında yerleşmiş h&acirc;lde g&ouml;r&uuml;nce ş&ouml;yle dedi: &ldquo;Bu, ş&uuml;k&uuml;r m&uuml;, yoksa nank&ouml;rl&uuml;k m&uuml; edeceğim diye beni denemek i&ccedil;in, Rabbimin bana bir l&uuml;tfudur. Kim ş&uuml;krederse ancak kendisi i&ccedil;in ş&uuml;kretmiş olur. Kim de nank&ouml;rl&uuml;k ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, c&ouml;merttir.&rdquo; </strong>(Neml 40).</p> <p>Ayet-i kerimede, kitaptan ilim sahibi olan birinin, Belkıs&#39;ın tahtını bir anda Hz. S&uuml;leyman&#39;a getireceğini s&ouml;ylediği ifade edilen kişinin &acirc;lim bir kimse olduğu rivayet edilmektedir. Ancak bu kişinin ismi ve sıfatları hakkında farklı rivayetler vardır.</p> <p>Bu hususta Taberi&rsquo;nin (Rh.a) ilgili Ayet&rsquo;in tefsirinde şu rivayetler ge&ccedil;mektedir:</p> <p>Abdullah bin Abbas ve Yezid bin Ruman&#39;a g&ouml;re bu zat, Hz. S&uuml;leyman&#39;ın k&acirc;tipliğini yapan &quot;Asif veya Asaf bin Berhiya&quot;dır. Bu kişi takva sahibi birisiydi. Allah&#39;ın ismi azamını bilirdi.</p> <p>İbn-i Zeyd&#39;e g&ouml;re ise bu zat, denizin i&ccedil;inde bir adada yaşayan takva sahibi bir kul idi. Allah&#39;a isimlerinden biri ile dua etti b&ouml;ylece Melike&#39;nin tahtı Hz. S&uuml;leyman&#39;ın &Ouml;n&uuml;nde g&ouml;r&uuml;n&uuml;verdi.</p> <p>Ve başka rivayetlerde vardır. Netice olarak bu Zat&rsquo;ın bir Veliyullah olmasıdır. (DEVAM EDECEK İNŞAALLAH)</p> <p>&nbsp;</p>
Ekleme Tarihi: 28 Mart 2017 - Salı

KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (10)

<p><strong>2- Ashab-ı Kehf Kıssası</strong></p> <p>Ashab-ı Kehf&rsquo;ten bahsetmişken, kıssası hakkında bilgi edinmeden ge&ccedil;mek doğru olmaz kanaatindeyiz. Binaenaleyh mevzu ile alakalı Taberi (Rh.a) tefsirinde şunlar anlatılmaktadır:</p> <p>Rivayet ediliyor ki Ashab-ı Kehf; Allah&#39;a iman eden ve m&uuml;şriklere karşı koyan bir gurup gen&ccedil;ti. Bu gen&ccedil;lerin yaşadığı devirde, incilin h&uuml;k&uuml;mleriyle, amel etmesi gereken insanlar bir sapıklık i&ccedil;ine d&uuml;şm&uuml;ş ilahi yoldan ayrılmışlardı. &Ouml;zellikle Rum Krallarından Dekyanus, sapıklıkta başı &ccedil;ekenlerdendi. Putperestliği kabul etmeyen İsev&icirc;lere işkenceler yapıyor ve onları &ouml;ld&uuml;rt&uuml;yordu.</p> <p>Bu zalim Kral bir g&uuml;n Ashab-ı Kehfin yaşadığı Dekinos şehrine geldi ve m&uuml;minlerin yakalanıp getirilmelerini emretti. İman edenler ka&ccedil;ıp saklanmışlardı. Dekyanus&rsquo;un zabıtaları, m&uuml;minleri saklandıkları yerlerden &ccedil;ıkarıp onun huzuruna getiriyorlar o da onları, putlara kurban kesilen mezbahalara sevk ediyor ve &ouml;ld&uuml;r&uuml;lmeleri veya putperestliği se&ccedil;meleri hususunda serbest bırakıyordu. Korkanlar putperest oluyor, imanları sağlam olanlar ise bunu reddediyorlar o da onları &ouml;ld&uuml;rt&uuml;p şehrin surları ve kapılan &uuml;zerine astırıyordu.</p> <p>Şehrin ileri gelenlerinin evlatları olan bu imanlı gen&ccedil;ler de olayları &uuml;z&uuml;nt&uuml; ile izliyor, bu belanın defedilmesi i&ccedil;in g&ouml;zyaşları d&ouml;kerek dua ediyorlardı. Kralın adamları bu gen&ccedil;leri de ihbar ettiler. Ve b&ouml;ylece bu gen&ccedil;ler de yakalatılarak Kralın huzuruna getirildiler. Onlara da Putperestliği kabul etmeleri teklif edildi. Onlar ise:</p> <p>&quot;Biz, &acirc;lemlerin rabbi olan Allah&#39;tan başkasını tanımayız. Ondan başkasına ibadet etmeyiz. İstediğini yap&quot; dediler.</p> <p>Kral, bir iş i&ccedil;in Ninova şehrine gidiyordu. D&ouml;n&uuml;nceye kadar d&uuml;ş&uuml;nmeleri i&ccedil;in kendilerine m&uuml;hlet verdi. Fakat bu gen&ccedil;ler dinlerinden d&ouml;nmemeye ahd ettiler. Şehrin yakınında bulunan &quot;Bencl&uuml;s&quot; dağındaki bir mağaraya sığınmaya karar verdiler. Her biri gidip evlerinden bir şeyler aldılar. Bu şeylerin bir kısmını halka sadaka olarak dağıttılar bir kısmını da kendi ihtiya&ccedil;ları i&ccedil;in yanlarına alarak mağaraya girdiler. Orada gece g&uuml;nd&uuml;z namaz kılıyorlar ve Allah&#39;a yalvarıyorlardı. Yemek işlerini, i&ccedil;lerinden &quot;Yemliha&quot; isimli gen&ccedil; idare ediyordu. Her sabah gizlice şehre gidiyor, yiyecek alıyor ve haber toplayarak geri d&ouml;n&uuml;yordu.</p> <p>Bir s&uuml;re sonra zalim Kral Ninovadan d&ouml;nd&uuml; ve bu gen&ccedil;leri sordu. Onları bulamayınca babalarını huzuruna getirtti. Babaları da oğullarının mallarını yağmalayarak halka dağıttıklarını ve dağa &ccedil;ıktıklarını s&ouml;yleyerek &ouml;z&uuml;r beyan ettiler. Her g&uuml;n &ccedil;arşıya giden Yemliha bu durumu &ouml;ğrendi ve gelip arkadaşlarına haber verdi. Gen&ccedil;ler ağlaşarak dua edip Allah&#39;a yalvardılar.</p> <p>Bu durum karşısında ne yapacaklarını d&uuml;ş&uuml;n&uuml;p m&uuml;zakere ederlerken Allah Te&acirc;l&acirc; onlara bir uyku verdi ve yemekleri yanlarında olduğu halde uyuyakaldılar.</p> <p>Diğer taraftan Kral Dekyanus hiddetle onlara ne yapacağını d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yordu. Ashab-ı Kehfi uyutan Allah Te&acirc;l&acirc; bu zalim Kralın da aklına o mağaranın girişini kapatmayı getirdi ve Dekyanus mağaranın girişinin duvarla &ouml;r&uuml;lerek kapatılmasını emretti. B&ouml;ylece i&ccedil;eride a&ccedil;lıktan ve susuzluktan &ouml;leceklerini d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yordu. Duvar &ouml;r&uuml;ld&uuml; ve mağaranın girişi kapatıldı.</p> <p>Bu sırada Dekyanus&rsquo;un yanında, imanlarını gizleyen &quot;Pendros&quot; ve &quot;Runas&quot; isimli iki kişi vardı. Bunlar, mağaranın &ouml;n&uuml;ne duvar &Ouml;r&uuml;l&uuml;rken i&ccedil;erde kalan gen&ccedil;lerin kimler olduklarını ve hadiselerini kurşun bir levhaya yazıp bakır bir tabutun i&ccedil;ine yerleştirerek yapılan duvarın i&ccedil;ine koymayı kararlaştırdılar ve bunu yaptılar. B&ouml;ylece o gen&ccedil;lerin kimler oldukları ve hadiselerinin ne olduğu hususu tespit edilmiş oldu. (Taberi, Kehf 9)</p> <p>İşte bu gen&ccedil;ler, şu Ayet-i kerimede de beyan edildiği gib <strong><span dir="RTL">وَلَبِثُوا ف۪ي كَـهْفِهِمْ ثَلٰثَ مِائَةٍ سِن۪ينَ وَازْدَادُوا تِسْعاً</span></strong> (Kehf 25) bu mağarada &uuml;&ccedil; y&uuml;z dokuz yıl her &ccedil;eşit tabii ve hayvani tehlikelerden korunaklı bir şekilde uyudular ve daha sonra uyanarak olayları &Ouml;ğrendiler ve tekrar d&uuml;nya hayatını terk ederek &ouml;l&uuml;m haline ge&ccedil;tiler.</p> <p><strong>3-Sebe Melikesi Belkıs&rsquo;ın tahtının bilge biri tarafından Hz. S&uuml;leyman&rsquo;a (a.s) getirilmesi</strong>:</p> <p>Tarihi kaynaklara g&ouml;re, S&uuml;leyman (a.s.) Davud (a.s)&rsquo;ın 19 oğlundan biri olup, M.&Ouml;. 965-926 arasında 40 yıl kadar h&uuml;k&uuml;mdarlık yaptığı s&ouml;ylenmektedir. Şimdiki Filistin, &Uuml;rd&uuml;n ve Doğu Suriye&rsquo;de h&uuml;k&uuml;m s&uuml;rm&uuml;şt&uuml;r. S&uuml;leyman (a.s.)&rsquo;ın kuşdili bildiği aşağıdaki Ayet-i kerime ile sabittir.</p> <p>Kur&rsquo;an-i kerimin şu ayetinde zikr edildiği gibi: <strong><span dir="RTL">وَوَرِثَ سُلَيْمٰنُ دَاوُ۫دَ وَقَالَ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ عُلِّمْنَا</span></strong></p> <p><strong><span dir="RTL">مَنْطِقَ الطَّيْرِ وَاُو۫ت۪ينَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍۜ اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْفَضْلُ الْمُب۪ينُ</span></strong><strong> &ldquo;S&uuml;leyman, Davud&#39;a miras&ccedil;ı oldu ve dedi ki: Ey insanlar, bize kuşların dili &ouml;ğretildi. Ve bize her şeyden bir pay verildi. İşte bu, a&ccedil;ık bir l&uuml;tuftur.&rdquo; </strong>(Neml 16).</p> <p>Ayet-i kerimede zikredilen S&uuml;leyman&rsquo;ın (a.s) Davud&rsquo;a (a.s) varis olması iki cihettendir. Birincisi krallıkta ve ikincisi ise n&uuml;b&uuml;vvette varis olmasıdır.</p> <p>İbn-i Kesir (Rh.A) bu Ayetin &ldquo;S&uuml;leyman Davud&rsquo;a miras&ccedil;ı oldu&rdquo; kısmına dair tefsirinde şunları s&ouml;ylemektedir: Allah Te&acirc;l&acirc; o ikisi i&ccedil;in (Davud ve S&uuml;leyman aleyhimusselam) d&uuml;nya ve ahiret mutluluğunu bir araya getirmiş, onlara d&uuml;nyada tam bir h&uuml;k&uuml;mran&shy;lık bahşetmiş ve dinde de peygamberlik ve Ris&acirc;let vermiştir.</p> <p>&ldquo;Bize kuşların dili &ouml;ğretildi&rdquo; kısmının tefsirinde ise şunları s&ouml;ylemektedir: Allah Te&acirc;l&acirc; Hz. S&uuml;leyman&#39;a, havada kuşların birbirleriyle konuşmala&shy;rını ve değişik sınıflardan hayvanların konuşmalarını anlama g&uuml;c&uuml; ver&shy;mişti.</p> <p>Ebu H&uuml;reyre (r.a.)den rivayete g&ouml;re, Allah Resul&uuml; (s.a.) ş&ouml;y&shy;le buyurmuştur:&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Hz. Davud (a.s.)&rsquo;da şiddetli bir kıskan&ccedil;lık vardı. Evinden &ccedil;ıktığı zaman kapılar kapatılır ve o d&ouml;n&uuml;nceye kadar ailesinin, ya&shy;nına hi&ccedil; kimse girmezdi. Bir g&uuml;n &ccedil;ıktı, kapılar kapatıldı. Hanımların&shy;dan biri evin i&ccedil;inde dolaşırken birden bire evin ortasında bir adam g&ouml;r&shy;d&uuml;. Evde olan birisine: Ev kapalı, kilitli iken şu adam nereden girdi? Diye sordu ve s&ouml;zlerine devam ederek, Allah&#39;a yemin olsun ki biz, Davud&#39;un yanında r&uuml;sva olacağız, dedi. Hz. Davud gelip te adamı evin ortasında durur g&ouml;r&uuml;nce, ona; Sen kimsin? Diye sordu. O: Krallardan korkmayan ve &ouml;rt&uuml;lerin kendisini engelleyemediği kimseyim, dedi. Hz. Davud: Allah&#39;a yemin olsun ki, o halde sen &ouml;l&uuml;m meleğisin. Elbette Allah&#39;ın emrinden hoşnuduz, dedi. Hz. Davud olduğu yerde elbisesine b&uuml;r&uuml;nd&uuml; de ruhu kabzolundu. Hz. Davud vefat edip g&uuml;neş doğduğunda, Hz. S&uuml;leyman kuşlara; Davud&#39;u g&ouml;lgeleyin, bu&shy;yurdu. Kuşlar onu g&ouml;lgelediler. O kadar ki, yery&uuml;z&uuml; o ikisinin &uuml;zerine karardı. Hz. S&uuml;leyman kuşlara: Kanatlarınızı birer birer kapatın, diye emretti. (İbn-i Kesir, Neml 16).</p> <p>Hz. S&uuml;leyman (a.s) zamanında Yemen&rsquo;de Sebe isimli bir kavim yaşıyordu. Bunların h&uuml;k&uuml;mdarı, Belkıs adında bir kadın idi.</p> <p>Kuran-i kerimde Hz. S&uuml;leyman ile Belkıs hadisesi ş&ouml;yle ge&ccedil;mektedir: <strong><span dir="RTL">وَحُشِرَ لِسُلَيْمٰنَ جُنُودُهُ مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ وَالطَّيْرِ فَهُمْ</span></strong><span dir="RTL"> <strong>يُوزَعُونَ</strong></span> g&uuml;n&uuml;n birinde &ldquo;<strong>S&uuml;leyman&rsquo;ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan meydana gelen orduları onun &ouml;n&uuml;nde toplandı. Hep birlikte d&uuml;zenli olarak sevk ediliyorlardı.&rdquo; </strong>(Neml 17)</p> <p>S&uuml;leyman&#39;ın (a.s) cinlerden, insanlardan, kuşlardan orduları toplan&shy;dı. Hepsi topluca gidiyorlardı. Hz. S&uuml;leyman, insanlar arasında b&uuml;y&uuml;k bir ihtişam i&ccedil;inde bulunuyordu. Kendisini takip edenler in&shy;sanlardan oluşan ordusuydu. Derece itibarıyla onlardan sonra gelenler cinler olup, kuşların yeri ise başının &uuml;zerindeydi. Eğer hava sıcak ise kanatları ile onu g&ouml;lgelerlerdi.</p> <p>Hepsi topluca gidiyorlardı. Kimse kendisi i&ccedil;in ayrılan yerini aş&shy;masın diye &ouml;ndekiler, arkalarında olanları ilerlemekten engelliyorlardı. M&uuml;cahit (r.a) der ki: Her bir sınıfın &uuml;zerine engelleyiciler, sınır bek&ccedil;ileri ko&shy;nulmuştu. Evvelkiler, y&uuml;r&uuml;y&uuml;şte ileri ge&ccedil;mesinler diye arkalarda olan&shy;ları geri &ccedil;eviriyordu. Nitekim bug&uuml;n de krallar b&ouml;yle yapmaktadırlar. (İbn-i Kesir, Neml 17).</p> <p><strong><span dir="RTL">حَتّٰٓى اِذَٓا اَتَوْا عَلٰى وَادِ النَّمْلِۙ قَالَتْ نَمْلَةٌ</span></strong> <strong>Nihayet Hz. S&uuml;&shy;leyman, yanındaki ordusuyla beraber karıncaların vadisine geldiğinde, dişi bir karınca dedi ki:</strong> <strong><span dir="RTL">يَٓا اَيُّهَا النَّمْلُ ادْخُلُوا مَسَاكِنَكُمْۚ لَا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمٰنُ وَجُنُودُهُۙ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ</span></strong><strong> &ldquo;Ey karıncalar, yuvalarınıza girin. S&uuml;&shy;leyman ve orduları farkına varmadan sakın sizi ezmesin.</strong>&rdquo; (Neml 18). Karıncanın s&ouml;ylediklerini anlayan Hz. S&uuml;leyman (a.s): <strong><span dir="RTL">فَتَبَسَّمَ ضَاحِكاً مِنْ قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ اَوْزِعْن۪ٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحاً تَرْضٰيهُ وَاَدْخِلْن۪ي بِرَحْمَتِكَ ف۪ي عِبَادِكَ الصَّالِح۪ينَ</span></strong><strong> tebess&uuml;mle g&uuml;lerek dedi ki: &ldquo;Rabbim, bana ve ana babama verdiğin nimetine ş&uuml;k&uuml;r etmemde ve hoşnut olacağın Salih amelleri yapmamda beni mu&shy;vaffak kıl. Ve rahmetinle beni Salih kullarının arasına d&acirc;hil et.&rdquo; </strong>(Neml 19) (İbn-i Kesir, Neml 18-19).</p> <p>İbn-i Abb&acirc;s ve başkalarından rivayetle M&uuml;cahit ve Said bin C&uuml;beyr der ki: H&uuml;th&uuml;t kuşu m&uuml;hendis idi. Hz. S&uuml;leyman&#39;a suyu g&ouml;sterirdi. Hz. S&uuml;leyman &ccedil;&ouml;l bir arazide bulundukları zaman H&uuml;th&uuml;t&uuml; &ccedil;ağırır, o da insanın yery&uuml;z&uuml;nde a&ccedil;ık&ccedil;a g&ouml;r&uuml;len bir şeyi g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; gibi yeraltındaki suyu g&ouml;r&uuml;rd&uuml;. Ayrıca yery&uuml;z&uuml;ne olan uzaklığının ne kadar olduğunu da bilirdi. H&uuml;th&uuml;t onlara suyu g&ouml;sterdiği zaman Hz. S&uuml;leyman (a.s.) Cinlere emreder ve onlar da o yeri kazarak, suyu bulunduğu yerden &ccedil;ıkarırlardı. Hz. S&uuml;leyman ordularıyla &ccedil;&ouml;l bir araziye inip konak&shy;lamıştı. H&uuml;th&uuml;t&uuml; g&ouml;rmek &uuml;zere kuşları araştırdığında onu g&ouml;remeyince: <strong><span dir="RTL">فَقَالَ مَا لِيَ لَٓا اَرَى الْهُدْهُدَۘ اَمْ كَانَ مِنَ الْغَٓائِب۪ينَ</span> &ldquo;H&uuml;dh&uuml;d&rsquo;&uuml; ni&ccedil;in g&ouml;remiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı? Dedi.&rdquo; </strong>(Neml 20). Ve s&ouml;zlerine devam ederek şunları s&ouml;yler: <strong><span dir="RTL">لَاُعَذِّبَنَّهُ عَذَاباً شَد۪يداً اَوْ لَا۬اَذْبَحَنَّهُٓ اَوْ لَيَأْتِيَنّ۪ي بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍ</span> &ldquo;Bana apa&ccedil;ık bir delili getirmedik&ccedil;e kesinlikle onu şiddetli bir şekilde cezalandıracağım, ya da kafasını keseceğim.&rdquo; </strong>Dedi. (Nem 21)</p> <p>S&uuml;fy&acirc;n &icirc;bn-i Uyeyne ve Abdullah İbn-i Şedd&acirc;d derler ki: H&uuml;th&uuml;t geldiğinde kuşlar ona: Seni geri bırakan nedir? Ş&uuml;phesiz S&uuml;leyman, senin kanını d&ouml;kme adağında bulunmuştur, dediler. H&uuml;th&uuml;t: hi&ccedil; is&shy;tisnada bulundu mu? Diye sordu, onlar: Evet, &ldquo;Ya bana apa&ccedil;ık bir bur&shy;han (delil, mazeret) getirecektir, ya da onu şiddetli bir azaba uğratırım veya keserim.&rdquo; dedi, dediler. H&uuml;th&uuml;t: O halde kurtuldum, dedi. (İbn-i Kesir, Taberi, Razi, Neml 20-21).</p> <p><strong><span dir="RTL">فَمَكَثَ غَيْرَ بَع۪يدٍ فَقَالَ اَحَطْتُ بِمَا لَمْ تُحِطْ بِه۪ وَجِئْتُكَ مِنْ سَبَأٍ بِنَبَأٍ يَق۪ينٍ</span></strong><strong> &ldquo;Lakin h&uuml;th&uuml;t &ccedil;ok ge&ccedil;meden &ccedil;ıkageldi ve Hz. S&uuml;leyman&rsquo;a: &ldquo;Ben senin hen&uuml;z bilmediğin bir şeyi &ouml;ğrendim ve sana Sebe hakkında doğru bir haber getirdim&rdquo; dedi. </strong>(Neml 22). H&uuml;th&uuml;t s&ouml;zlerine devam ederek; <span dir="RTL">ا<strong>نّ۪ي وَجَدْتُ امْرَاَةً تَمْلِكُهُمْ وَاُو۫تِيَتْ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ وَلَهَا عَرْشٌ عَظ۪يمٌ</strong></span><strong> &ldquo;onlara (Sebe&#39;lilere) Melike&rsquo;lik eden, kendisine her şey verilmiş ve b&uuml;y&uuml;k bir tahtı olan bir kadınla karşılaştım.&rdquo; </strong>(Neml 23). <strong><span dir="RTL">وَجَدْتُهَا وَقَوْمَهَا يَسْجُدُونَ لِلشَّمْسِ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّب۪يلِ فَهُمْ لَا يَهْتَدُونَۙ</span></strong><strong> &ldquo;Onun ve kavminin, Allah&#39;ı bırakıp g&uuml;neşe secde ettiklerini g&ouml;rd&uuml;m. Şeytan, kendilerine yaptıklarını s&uuml;sl&uuml; g&ouml;stermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun i&ccedil;in doğru yolu bulamıyorlar.&rdquo; </strong>(Neml 24). <strong><span dir="RTL">اَلَّا يَسْجُدُوا لِلّٰهِ الَّذ۪ي يُخْرِجُ الْخَبْءَ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُخْفُونَ وَمَا تُعْلِنُونَ</span> &ldquo;Oysa g&ouml;klerde ve yerde gizli olan her şeyi a&ccedil;ığa &ccedil;ıkaran, sizin gizlediklerinizi de a&ccedil;ıkladıklarınızı da bilen Allah&#39;a secde ve ibadet etmeleri gerekmez mi?&rdquo; </strong>(Neml 25). <strong><span dir="RTL">اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ</span> &ldquo;Halbuki o en geniş h&uuml;k&uuml;mranlığın ve o en b&uuml;y&uuml;k Arşın Rabbi olan Allah&#39;tan başka ilah yoktur.&rdquo; </strong>(Neml 26)</p> <p>H&uuml;th&uuml;t bunları Hz. S&uuml;leyman&rsquo;a aktarınca Hz. S&uuml;leyman ş&ouml;yle buyurdu: <strong><span dir="RTL">قَالَ</span></strong><span dir="RTL"> <strong>سَنَنْظُرُ اَصَدَقْتَ اَمْ كُنْتَ مِنَ الْكَاذِب۪ينَ</strong></span><strong> &ldquo;Bakalım, doğru mu s&ouml;yledin yoksa yalancılardan mı sın? Dedi. </strong>(Neml 27). S&ouml;zlerine devamla: <strong><span dir="RTL">اِذْهَبْ بِكِتَاب۪ي هٰذَا فَاَلْقِهْ اِلَيْهِمْ ثُمَّ تَوَلَّ عَنْهُمْ فَانْظُرْ مَاذَا يَرْجِعُونَ</span> &ldquo;Şu mektubumu g&ouml;t&uuml;r, onu kendilerine ver, sonra d&ouml;n&uuml;p onlardan uzaklaş ve nasıl bir d&ouml;n&uuml;ş yapacaklarına bak&rdquo; </strong>(Neml 28)</p> <p>Sebe halkı G&uuml;ney Arabistan&rsquo;da ticaretle uğraşan bir millet idi. Başkentleri, Yemen&rsquo;in San&rsquo;a şehrinin takriben 100 km. kuzeydoğusundaki Ma&rsquo;rib idi. Sebeliler, M.&Ouml;. 1100 - 115 arasında bin yıl kadar b&uuml;t&uuml;n Arap yarımadasına h&acirc;kim olmuşlardı. Bu halkın Melikesi <u>Belkıs</u> binti Şerahil idi ve yirmi sene Melike&rsquo;lik ettiği zikrolunmuştur.</p> <p>&Ouml;te yandan S&uuml;leyman (a.s) ileri gelenleri etrafına toplayarak onlara: <strong><span dir="RTL">قَالَ يَٓا اَيُّهَا الْمَلَؤُ۬ا اَيُّكُمْ يَأْت۪ين۪ي بِعَرْشِهَا قَبْلَ اَنْ يَأْتُون۪ي مُسْلِم۪ينَ</span> &ldquo;Ey ileri gelenler! Onlar bana teslim olmadan &ouml;nce hanginiz bana onun (krali&ccedil;enin) tahtını getirebilir?&rdquo; </strong>dedi. (Neml 38).<strong> <span dir="RTL">قَالَ عِفْر۪يتٌ مِنَ الْجِنِّ اَنَا۬ اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَۚ وَاِنّ۪ي عَلَيْهِ لَقَوِيٌّ اَم۪ينٌ</span> Cinlerden bir ifrit: &ldquo;Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Ger&ccedil;ekten bu işe g&uuml;c&uuml;m yeter ve bana g&uuml;venebilirsiniz, dedi.&rdquo; </strong>(Neml 39). <strong><span dir="RTL">قَالَ الَّذ۪ي عِنْدَهُ عِلْمٌ مِنَ الْكِتَابِ اَنَا۬ اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ يَرْتَدَّ اِلَيْكَ طَرْفُكَۜ فَلَمَّا رَاٰهُ مُسْتَقِراًّ عِنْدَهُ قَالَ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ي۠ لِيَبْلُوَن۪ٓي ءَاَشْكُرُ اَمْ اَكْفُرُۜ وَمَنْ شَكَرَ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ رَبّ۪ي غَنِيٌّ</span></strong><span dir="RTL"> <strong>كَر۪يمٌ</strong></span><strong> Kitaptan bilgi sahibi olan biri, &ldquo;Ben onu, g&ouml;z&uuml;n&uuml; kapayıp a&ccedil;madan &ouml;nce sana getiririm&rdquo; dedi. S&uuml;leyman, tahtı yanında yerleşmiş h&acirc;lde g&ouml;r&uuml;nce ş&ouml;yle dedi: &ldquo;Bu, ş&uuml;k&uuml;r m&uuml;, yoksa nank&ouml;rl&uuml;k m&uuml; edeceğim diye beni denemek i&ccedil;in, Rabbimin bana bir l&uuml;tfudur. Kim ş&uuml;krederse ancak kendisi i&ccedil;in ş&uuml;kretmiş olur. Kim de nank&ouml;rl&uuml;k ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, c&ouml;merttir.&rdquo; </strong>(Neml 40).</p> <p>Ayet-i kerimede, kitaptan ilim sahibi olan birinin, Belkıs&#39;ın tahtını bir anda Hz. S&uuml;leyman&#39;a getireceğini s&ouml;ylediği ifade edilen kişinin &acirc;lim bir kimse olduğu rivayet edilmektedir. Ancak bu kişinin ismi ve sıfatları hakkında farklı rivayetler vardır.</p> <p>Bu hususta Taberi&rsquo;nin (Rh.a) ilgili Ayet&rsquo;in tefsirinde şu rivayetler ge&ccedil;mektedir:</p> <p>Abdullah bin Abbas ve Yezid bin Ruman&#39;a g&ouml;re bu zat, Hz. S&uuml;leyman&#39;ın k&acirc;tipliğini yapan &quot;Asif veya Asaf bin Berhiya&quot;dır. Bu kişi takva sahibi birisiydi. Allah&#39;ın ismi azamını bilirdi.</p> <p>İbn-i Zeyd&#39;e g&ouml;re ise bu zat, denizin i&ccedil;inde bir adada yaşayan takva sahibi bir kul idi. Allah&#39;a isimlerinden biri ile dua etti b&ouml;ylece Melike&#39;nin tahtı Hz. S&uuml;leyman&#39;ın &Ouml;n&uuml;nde g&ouml;r&uuml;n&uuml;verdi.</p> <p>Ve başka rivayetlerde vardır. Netice olarak bu Zat&rsquo;ın bir Veliyullah olmasıdır. (DEVAM EDECEK İNŞAALLAH)</p> <p>&nbsp;</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.