HASİP TAYLAN
Köşe Yazarı
HASİP TAYLAN
 

KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (5)

<p>Şirk, bu &acirc;lemde işlenen g&uuml;nahların en b&uuml;y&uuml;ğ&uuml;d&uuml;r. Zira k&ouml;t&uuml;l&uuml;klerin en k&ouml;t&uuml;s&uuml;; Allah-u Te&acirc;l&acirc;&rsquo;ya ortak koşmak, O&#39;nun iktidarını başka varlıklara vermek veya onlarla paylaşmaktır. Kendisi tarafında yoktan var edilmiş bir varlık, nasıl olurda y&uuml;ce Yaratıcının yerine konulabilir. Abd nasıl Ma&rsquo;bud olur? M&uuml;mk&uuml;n değil. Nitekim şu Ayet-i kerimde belirtildiği gibi: <strong><span dir="RTL">اِنْ تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا دُعَٓاءَكُمْۚ وَلَوْ سَمِعُوا مَا اسْتَجَابُوا لَكُمْۜ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْۜ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَب۪يرٍ۟ </span>&ldquo;Kendilerine dua ederseniz duanızı işitmezler, işitseler bile size cevabını veremezler, Kıyamet g&uuml;n&uuml; de şirkinizi ink&acirc;r ederler, sana hab&icirc;r (Allah) gibi haber veren olmaz&rdquo; </strong>(Fatır 35)<strong>.</strong></p> <p>Bu Ayet-i kerime, Allah (c.c) dışında Ma&rsquo;but kabul edilen b&uuml;t&uuml;n sahte ibadet objelerinin (ister peygamberler, ister veliler, ister melekler, ister cinler ve ister din adamları olsun; isterse de kutsanan tabiat g&uuml;&ccedil;leri olan g&uuml;neş, ay ve yıldızlar isterse de milli veya dini semboller ve motifler olsun) kıyamet g&uuml;n&uuml;, kendilerine tapanlara karşı tanıklık yapacaklarını ve onları reddedeceklerini belirtir. H&acirc;lbuki m&uuml;minler beş vakit namazlarının her rek&acirc;tında Allah&rsquo;a (c.c) hitaben: <strong><span dir="RTL">اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ</span></strong> <strong>&ldquo;Yalnız sana ibadet (kulluk) eder ve yalnız senden yardım dileriz.&rdquo; </strong>(Fatiha 5) diyerek kulluklarını ifade ederler. Ancak kimileri i&ccedil;in bu lafta kalır ve bu s&ouml;z&uuml;nde durmazlar.</p> <p>Allah-u Te&acirc;l&acirc;&rsquo;ya şirk koşmak, g&uuml;nahların en b&uuml;y&uuml;ğ&uuml; olduğunu ve Allah (c.c) tarafından affedilmeyeceğini şu Ayet-i celileler de dile getirilmektedir: <strong><span dir="RTL">وَاِذْ قَالَ لُقْمٰنُ لِابْنِه۪ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللّٰهِۜ اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظ۪يمٌ</span>&nbsp; &ldquo;Lokman, oğluna &ouml;ğ&uuml;t verirken ş&ouml;yle konuştu: &ldquo;Ey Benim sevgili oğlum! Allah&#39;a şirk koşma! Muhakkak bil ki şirk, b&uuml;y&uuml;k bir zul&uuml;md&uuml;r!&rdquo; </strong>(Lokman 13)</p> <p>Şirkin bir zul&uuml;m olması hususuna gelince: &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu, <strong><span dir="RTL">وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَن۪ٓي اٰدَمَ </span>&nbsp;&quot;Cel&acirc;lim hakkı i&ccedil;in biz, &Acirc;demoğlunu şerefli kıldık.&quot;</strong> (isra,70) ifadesi ile ikram edilen o kıymetli nefsi, ad&icirc; şeylere ibadet etmeye hasrettiği veyahut da ibadeti olması gerekli olan yerin dışına koyarak, orada istimal ettiği yerde, Allah&#39;ın rızasının ve yolunun dışındaki yer&shy;ler ve hususlardır. Bu zulm&uuml;n &quot;b&uuml;y&uuml;k&quot; olarak nitelenmesi ise; o kimsenin bu işi, uygun ol&shy;mayan bir yere y&ouml;neltmiş olması ve bu yerin de, o işin mahalli olmaması sebebiyledir. (F. Razi tfsr., Lokman 13)</p> <p><strong><u>Kişinin kendine yaptığı en b&uuml;y&uuml;k k&ouml;t&uuml;l&uuml;k ŞİRKTİR</u></strong><strong>. </strong>Zira şu Ayet-i kerimelerde belirtildiği gibi:</p> <p><strong><span dir="RTL">اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِه۪ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذٰلِكَ لِمَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدِ افْتَرٰٓى اِثْماً عَظ۪يما</span></strong>&nbsp; &ldquo;<strong>Ş&uuml;phesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışındaki g&uuml;nahları ise dilediği kimseler i&ccedil;in bağışlar. Allah&rsquo;a şirk koşan kimse, ş&uuml;phesiz iftira etmekle b&uuml;y&uuml;k bir g&uuml;nah işlemiş olur&rdquo;.</strong> (Nisa 48).</p> <p><strong><span dir="RTL">اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِه۪ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذٰلِكَ لِمَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً بَع۪يداً </span></strong>&nbsp;&ldquo;<strong>Ş&uuml;phesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışındaki g&uuml;nahları ise dilediği kimseler i&ccedil;in bağışlar.</strong> <strong>Allah&rsquo;a ortak koşan kimse, kuşkusuz, derin bir sapıklığa d&uuml;şm&uuml;şt&uuml;r.&rdquo; </strong>(Nisa 116).</p> <p>Ş&uuml;phesiz ki Allah, kendisine ortak koşan ve m&uuml;ş&shy;rik olarak &ouml;lenleri affetmez. Allah&#39;a ortak koşma dışında başka bir g&uuml;nah işle&shy;yen kimselerin ise affedilmeleri Allah&#39;a kalmıştır. Allah onlardan dilediğini af&shy;feder, dilediğini ise cezalandırır. Kim Allah&#39;a ibadetinde ortak koşmuş olursa ş&uuml;phesiz ki o, hak yoldan kaymış, derin bir sapıklığa d&uuml;şm&uuml;şt&uuml;r. Zira o, Allah&#39;a ibadette ona ortak koşmasıyla şeytana itaat etmiş ve onun yolundan gitmiş olur. Bu da b&uuml;y&uuml;k bir sapıklık ve a&ccedil;ık bir h&uuml;srandır.</p> <p>Allah&#39;a ortak koşmaktan daha b&uuml;y&uuml;k bir g&uuml;nah olmadığı hususunda <u>Ab&shy;dullah b. Mes&#39;ud</u> ş&ouml;yle diyor:</p> <p>&quot;Ben Resulullah&#39;tan &quot;Allah katında en b&uuml;y&uuml;k g&uuml;nah hangisidir?&quot; diye sor&shy;dum. Resulullah buyurdu ki: &quot;Başka bir şeyi, seni yarattığı halde Allah&#39;a eş koşmandır.&quot; Dedim ki: &quot;Bunun b&uuml;y&uuml;k olduğu muhakkak. Bundan sonra hangisi b&uuml;&shy;y&uuml;kt&uuml;r?&quot; Buyurdu ki: &quot;Seninle beraber yemek yiyeceğinden korkarak &ccedil;ocuğunu &Ouml;ld&uuml;rmendir.&quot; Dedim ki: &quot;Bundan sonra hangisidir?&quot; Buyurdu ki: &quot;Komşunun karısıyla zina etmendir.&quot; (Taberi tfsr., Nisa 116)</p> <p>Bu Ayet-i kerimelerin sonunda ge&ccedil;en <u>&ldquo;iftira durumu&rdquo;</u> (Nisa 48)&nbsp; kitap ehlini,&nbsp; <u>&ldquo;sapıklık durumu&rdquo;</u> da (Nisa 116) diğer m&uuml;şrikleri işaret etmektedir. Zira Hristiyanlar İsa (a.s) Allah&rsquo;ın oğludur ve Yahudiler de &Uuml;zeyir Allah&rsquo;ın oğludur iddiasıyla iftirada bulunmuşlardır. Ehli kitap dışındaki m&uuml;şriklerde Allah&rsquo;a şirk koşmak suretiyle derin bir sapıklık ile dalalete d&uuml;şm&uuml;şlerdir. Binaenaleyh onların bu sapkınlıkları onları doğru yoldan uzaklaştırdık&ccedil;a uzaklaştırmış, b&ouml;ylece onlar il&acirc;h&icirc; mağfiret ve rahmetten mahrum kalmışlardır.&nbsp;</p> <p>M&uuml;şahede edildiği gibi, şirk hem Hakk&#39;a bir iftira ve b&uuml;y&uuml;k g&uuml;nah, hem de derin bir sapıklıktır. Ve her iki şekil de b&uuml;y&uuml;k zul&uuml;md&uuml;r. Kitap ehlinin şirki, sapıklıktan &ccedil;ok, bir iftira eseri; diğerlerinin şirki iftiradan &ccedil;ok bir sapıklık eseridir. Şu halde biri ahl&acirc;ksızlığa, biri de cehalete d&ouml;n&uuml;yor demektir. Ve bunların her ikisinin de t&ouml;vbesiz affedilmesi m&uuml;mk&uuml;n değildir. Fakat bilgisizlikten doğan şirk sahiplerinin ilm&icirc; ve akl&icirc; gelişmeler ile şirkten vazge&ccedil;meleri d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lebildiği halde, sırf ahl&acirc;ksızlıktan doğan şirk erbabı, ilimde ilerledik&ccedil;e azgınlık ve sapıklığını artırır, iftirasına devam etmek i&ccedil;in daha &ccedil;ok vasıta bulmuş olur. Bundan dolayıdır ki, kitap ehli hakkında Kur&rsquo;an-ı kerimde ş&ouml;yle denmektedir: <strong><span dir="RTL">وَمَا اخْتَلَفَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْياً بَيْنَهُمْۜ </span></strong><strong>&nbsp;&quot;O kitap verilenlerin ihtilaf etmeleri ancak kendilerine ilim geldikten sonra olmuştur.&quot;</strong> (&Acirc;l-i İmran 19). Ger&ccedil;i ilmin, ahl&acirc;kı d&uuml;zeltmek hususunda b&uuml;y&uuml;k &ouml;nemi vardır. Fakat ahl&acirc;k işi, ilimden &ccedil;ok bir irade işi olduğundan, iman i&ccedil;in sadece bilgi yetmediği gibi, ahl&acirc;ka ait teminatlar i&ccedil;in de sadece ilim yeterli değildir. Eğer yeterli olsaydı, hi&ccedil; bir kimse hakkı bilirken yalan s&ouml;yleyemez, tersine hareket edemezdi. B&uuml;t&uuml;n k&ouml;t&uuml;l&uuml;klerin başı cehalettir denir. Bu hem doğrudur ve hem de yanlıştır. Doğruluğu g&uuml;zel ahlaka sahip olanlar i&ccedil;indir. Onlar bu ilim sayesinde, iyi ile k&ouml;t&uuml;y&uuml;; doğru ile yanlışı daha bariz bir şekilde ayırt edebilir ve doğruyu ve hakikati tercihte zorluk &ccedil;ekmez. Lakin ahlaksız bir insan i&ccedil;in ilim felaketin ta kendisidir. Zira bu ilim sayesinde bilemediği, aklının eremediği k&ouml;t&uuml; fiilleri daha rafine ve mahirane bir şekilde işleme imk&acirc;nına sahip olmuş olur. Yukarıdaki Ayet-i h&acirc;kimde de zikredildiği gibi; kitap ehlinin ihtilafa d&uuml;şmesi ancak kendilerine gelen ilimden sonra olmuştur.</p> <p>Şunu bilmek gerekir ki, M&uuml;şriklerin tamamı Allah&rsquo;ın (c.c) varlığını ink&acirc;r etmiyorlardı. Binaenaleyh yeg&acirc;ne yaratıcı ve m&uuml;debbir olduğunu, hayatın ve &ouml;l&uuml;m&uuml;n O&rsquo;nun emrinde olduğunu biliyorlardı. Allah&rsquo;ın varlığına ve sonsuz g&uuml;c&uuml;ne inandıklarına dair şu Ayet-i kerimeler bize ışık tutmaktadır: <strong><span dir="RTL">وَلَئِن سَأَلْتَهُم</span></strong><span dir="RTL"> <strong>مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ</strong></span><strong>&nbsp; &ldquo;Şayet onlara, &quot;G&ouml;kleri ve yeri yaratan kimdir?&quot; diye sorsan, hi&ccedil; teredd&uuml;t etmeden &quot;Allah&#39;tır!&quot; derler. </strong>(Lokman 25). <strong><span dir="RTL">وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ</span>&nbsp; &ldquo;Şayet onlara, &ldquo;G&ouml;kleri ve yeri yaratan kimdir? G&uuml;neşe ve aya boyun eğdiren kimdir?&rdquo; diye sorsan, kesinlikle &ldquo;Allah&rsquo;tır!&rdquo; derler. </strong>(Ankebut 61). <strong><span dir="RTL">قُلْ لِمَنِ الْاَرْضُ وَمَنْ فٖيهَا</span></strong> <strong>&ldquo;De ki: Yer ve yerde bulunanlar kime aittir?&rdquo; <span dir="RTL">سَيَقُولُونَ لِلّٰهِ </span>&ldquo;Allah&rsquo;a aittir.&rdquo; Diyecekler. </strong>(M&uuml;minun 84.85) <strong><span dir="RTL">قُلْ</span></strong><span dir="RTL"> <strong>مَنْ رَبُّ السَّمٰوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظٖيمِ </strong></span><strong>&ldquo;De ki: Yedi kat g&ouml;klerin Rabbi, b&uuml;y&uuml;k Arş&rsquo;ın Rabbi kimdir?&rdquo; <span dir="RTL">سَيَقُولُونَ لِلّٰهِ </span>&ldquo;Alla&rsquo;tır&rdquo; diyecekler&rdquo; </strong>(M&uuml;minun 86,87). <strong><span dir="RTL">قُلْ مَنْ بِيَدِهٖ مَلَكُوتُ كُلِّ شَیْءٍ وَهُوَ يُجٖيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ </span>De ki: &ldquo;Eğer biliyorsanız s&ouml;yleyin: Her şeyin h&uuml;k&uuml;mranlığı elinde olan, kendisi koruyan, kendisine karşı korunulamaz olan kimdir?&rdquo;&nbsp; <span dir="RTL">سَيَقُولُونَ لِلّٰهِ</span>&nbsp; &ldquo;Allah&rsquo;tır&rdquo; diyecekler&rdquo; </strong>(M&uuml;minun 88,89).</p> <p>Yukarıya taşıdığımız Ayet-i Celilelerden de ve bunlarla iktifa edip buraya taşımayı hacet g&ouml;rmediğimiz bir&ccedil;ok başka Ayet&lsquo;ten de anlaşılacağı &uuml;zere, m&uuml;şriklerin Allah&rsquo;ın (c.c) varlığıyla herhangi bir problemleri yoktu. Ancak şu Ayet-i kerimede de belirtildiği gibi:&nbsp; <strong><span dir="RTL">وَالَّذٖينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهٖ اَوْلِيَاءَ مَا نَعْبُدُهُمْ اِلَّا لِيُقَرِّبُونَا اِلَى اللّٰهِ زُلْفٰى </span>&ldquo;Allah&rsquo;ın peşi sıra başka dostlar edinenler, biz onlara, bizi Allah&rsquo;a daha &ccedil;ok yaklaştırsınlar diye dost ediniyoruz&rdquo; </strong>diyorlar. (Zumer 3).</p> <p>Yani mabut kabul ettikleri o sahte il&acirc;hlar, onlara g&ouml;re Allah&#39;ın (c.c) katında onlar i&ccedil;in birer şefaat mercii idiler. Zira tapmakta oldukları putlar, b&uuml;y&uuml;k insanların temsilleri idi. Bunlar, Hz. İbrahim&#39;in, Hz. İs&shy;mail&#39;in, Hz. Nuh&#39;un (aleyhumusselam) ve onların soy ve z&uuml;rriyetinden gelen sevilen, sayılan yararlı insanların heykelleri idi. G&uuml;n&uuml;m&uuml;zde olduğu gibi İlk başlarda bu zatları anmaları sevgi ve saygıya dayalı olduğu halde, zamanla bunları ilahlaştırıp Allah&rsquo;a (c.c) ortak koşmaya başladılar. Bunların Allah (c.c) katında b&uuml;y&uuml;k mertebeleri vardır, dolayısıyla bize şefaat&ccedil;i olacaklardır diyorlardı. H&acirc;lbuki şu Ayeti kerimede de zikredildiği gibi: <strong><span dir="RTL">وَلَا يَاْمُرَكُمْ اَنْ تَتَّخِذُوا الْمَلٰئِكَةَ وَالنَّبِيّٖنَ اَرْبَابًا اَيَاْمُرُكُمْ بِالْكُفْرِ بَعْدَ اِذْ اَنْتُمْ مُسْلِمُونَ</span></strong> <strong>&ldquo;O (Peygamber) size, &ldquo;Melekleri ve peygamberleri Rablar edinin diye emretmez. Siz M&uuml;sl&uuml;man olduktan sonra, o size hi&ccedil; ink&acirc;rı emreder mi?&rdquo; </strong>(Ali İmran 80).</p> <p>İşte t&uuml;m bu uyarılara rağmen şu Ayet-i kerimede zikredildiği gibi: <strong><span dir="RTL">وَمَا يُؤْمِنُ اَكْثَرُهُمْ بِاللّٰهِ اِلَّا وَهُمْ مُشْرِكُونَ</span></strong> <strong>&ldquo;Onların &ccedil;oğu Allah&rsquo;a ancak ortak koşarak inanırlar&rdquo; </strong>(Yusuf 106). Yani Onlar, daha &ouml;nceki Ayet-i kerimelerde belirttiğimiz gibi kendilerini, yerdekileri, g&ouml;klerdekileri Allah&rsquo;ın (c.c) yarattığını ve rızıklandırdığını s&ouml;ylerler. Bununla beraber Allah&rsquo;ın (c.c) dışındaki varlıkları ilahlık mertebesine y&uuml;kseltirler ve onları Allah&rsquo;a (c.c) ortak koşarlar. Nitekim Putperestler: <strong><span dir="RTL">وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شُفَعَٓاؤُ۬نَا عِنْدَ اللّٰهِۜ</span></strong> &ldquo;<strong>Allah&rsquo;ın yanında kendilerine ne yarar nede zarar verebilen putları ilahlar edinip, </strong><strong>Bunlar bizim Allah katındaki </strong><strong>şefaat&ccedil;ilerimizdir</strong>.&rdquo; (Yunus 18). Yahudiler: <strong><span dir="RTL">وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌۨ ابْنُ اللّٰهِ</span></strong> Rabbimiz bir olan Allah&#39;tır, &ldquo;<strong>ama &Uuml;zeyir onun oğludur</strong>.&rdquo; (Tevbe 30). Hristiyanlar: <strong><span dir="RTL">وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَس۪يحُ ابْنُ اللّٰهِ</span></strong> Rabbimiz, ortağı olmayan bir Allah&#39;tır<strong>. Mesih ise, Allah&#39;ın oğludur</strong>. (Tevbe 30). G&uuml;neşe ve/veya aya tapanlar da: Rabbimiz, bir olan Allah&#39;tır. Ama g&uuml;neş ile ay da bizim rabbimizdir derler.</p> <p>İşte t&uuml;m bu iddialara Cenab-ı Hak (c.c) şu Ayet-i kerime ile cevap vermektedir: <strong><span dir="RTL">وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَداً وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَر۪يكٌ فِي الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ وَلِيٌّ مِنَ الذُّلِّ وَكَبِّرْهُ تَكْب۪يراً </span>&nbsp;&ldquo;Ve deki: Her t&uuml;rl&uuml; hamd O Allah&#39;a mahsustur. Asla evlat edinmemiştir. H&acirc;kimiyetinde hi&ccedil; bir ortağı yoktur. Acze d&uuml;ş&uuml;p de bir desteğe muhta&ccedil; olmamıştır. S&uuml;rekli O&rsquo;nu tekbirle y&uuml;celt.&rdquo;</strong></p> <p>Hıristiyanlar ve Yahudiler: Allah Te&acirc;l&acirc;&rsquo;nın &ccedil;ocuk edindiğini, M&uuml;şrikler: Allah&#39;ın ortakları olduğunu, S&acirc;bi&icirc;ler ve Mecusiler: Allah&#39;ın, acizlikten dolayı yardımcılar edindiğini iddia etmişler. Allah Te&acirc;l&acirc; da bu Ayette, o iddiaların t&uuml;m&uuml;ne cevap vermiştir. (Taberi tfsr., İsra 111)</p> <p>Bu Ayet-i Kerimede de, yaratanla yaratılanları birbirine karıştırmamak ve kendisini noksan sıfatlardan tenzih etmek i&ccedil;in buyuruyor ki: &ldquo;Tam &ouml;vg&uuml; ancak Allah&#39;a mahsustur. O, asla &ccedil;ocuk edinmemiştir. O, tektir, her şey ona muhta&ccedil;tır. O, hi&ccedil;bir şeye muhta&ccedil; değildir. Doğurmamıştır, doğurulmamıştır. Onun hi&ccedil;bir benzeri de yoktur. Onun, m&uuml;lkte herhangi bir ortağı da yoktur. Zira b&ouml;yle bir ortağı olan kimse &acirc;cizdir. &Acirc;ciz olan ise Allah olamaz. Onun, acizlikten dolayı yardımcı edinmeye ihtiyacı yoktur. Zira o, her şeye yardım edendir, hi&ccedil;bir şeyin yardımına muhta&ccedil; değildir. O halde ey Muhammed, sen, s&ouml;z&uuml;nde ve amelinde rabbini y&uuml;celt&rdquo;. (Taberi tfsr., İsra 111)</p> <p>Binaenaleyh, İbadete Cenab-ı Haktan başkasını karıştırmamak gerekir. İbadete ne bir Peygamberi, ne de meleklerden birisini, ne mukaddes ruhlardan birisini ve ne de Al&shy;lah&#39;ın Salih ve veli kullarından herhangi birisini ve nede canlı veya cansız varlıklardan bir putu katmamak gerekir. Cenab-i Hak (c.c) şu Ayet-i kerimede Peygamberimize (s.a.v) hitaben bizleri şu şekilde uyarmaktadır: <strong><span dir="RTL">قُلْ اِنَّـمَٓا اَنَا۬ بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحٰٓى اِلَيَّ اَنَّـمَٓا اِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَمَنْ كَانَ يَرْجُوا لِقَٓاءَ رَبِّه۪ فَلْيَعْمَلْ عَمَلاً صَالِحاً وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّه۪ٓ اَحَداً </span>&ldquo;De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilahınızın sadece tek ilah olduğu vahy ediliyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, salih amel işlesin ve Rabbine kullukta hi&ccedil; kimseyi O&#39;na ortak koşmasın.&rdquo; </strong>(Kehf 110)</p> <p>Aksi takdirde bunları ilahi sıfatlarla vasıflandırıp onlardan ilahi faaliyetleri beklemek, Yahudi ve Hristiyanların d&uuml;şt&uuml;ğ&uuml; duruma d&uuml;şerek b&uuml;y&uuml;k h&uuml;srana du&ccedil;ar olunur.&nbsp;</p> <p>Maide suresinin 73. Ayet&rsquo;inde dile getirildiği gibi: <strong><span dir="RTL">لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ ثَالِثُ ثَلٰثَةٍۢ وَمَا مِنْ اِلٰهٍ اِلَّٓا اِلٰهٌ وَاحِدٌۜ وَاِنْ لَمْ يَنْتَهُوا عَمَّا يَقُولُونَ لَيَمَسَّنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ </span>&ldquo;Ger&ccedil;ekten, Tek Allah&#39;tan başka hi&ccedil;bir ilah olmadığını g&ouml;rd&uuml;kleri halde &ldquo;Bakın, Allah &uuml;&ccedil;l&uuml;n&uuml;n &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml;s&uuml;d&uuml;r&rdquo; diyenler, hakikati ink&acirc;r etmiş olurlar. Ve onlar bu iddialarından vazge&ccedil;medik&ccedil;e, hakikati ink&acirc;r eden bu gibilerin başına şiddetli bir azap gelecektir.&rdquo; </strong>(DEVAM EDECEK İNŞA-ALLAH)</p> <p>&nbsp;</p>
Ekleme Tarihi: 21 Temmuz 2016 - Perşembe

KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (5)

<p>Şirk, bu &acirc;lemde işlenen g&uuml;nahların en b&uuml;y&uuml;ğ&uuml;d&uuml;r. Zira k&ouml;t&uuml;l&uuml;klerin en k&ouml;t&uuml;s&uuml;; Allah-u Te&acirc;l&acirc;&rsquo;ya ortak koşmak, O&#39;nun iktidarını başka varlıklara vermek veya onlarla paylaşmaktır. Kendisi tarafında yoktan var edilmiş bir varlık, nasıl olurda y&uuml;ce Yaratıcının yerine konulabilir. Abd nasıl Ma&rsquo;bud olur? M&uuml;mk&uuml;n değil. Nitekim şu Ayet-i kerimde belirtildiği gibi: <strong><span dir="RTL">اِنْ تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا دُعَٓاءَكُمْۚ وَلَوْ سَمِعُوا مَا اسْتَجَابُوا لَكُمْۜ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْۜ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَب۪يرٍ۟ </span>&ldquo;Kendilerine dua ederseniz duanızı işitmezler, işitseler bile size cevabını veremezler, Kıyamet g&uuml;n&uuml; de şirkinizi ink&acirc;r ederler, sana hab&icirc;r (Allah) gibi haber veren olmaz&rdquo; </strong>(Fatır 35)<strong>.</strong></p> <p>Bu Ayet-i kerime, Allah (c.c) dışında Ma&rsquo;but kabul edilen b&uuml;t&uuml;n sahte ibadet objelerinin (ister peygamberler, ister veliler, ister melekler, ister cinler ve ister din adamları olsun; isterse de kutsanan tabiat g&uuml;&ccedil;leri olan g&uuml;neş, ay ve yıldızlar isterse de milli veya dini semboller ve motifler olsun) kıyamet g&uuml;n&uuml;, kendilerine tapanlara karşı tanıklık yapacaklarını ve onları reddedeceklerini belirtir. H&acirc;lbuki m&uuml;minler beş vakit namazlarının her rek&acirc;tında Allah&rsquo;a (c.c) hitaben: <strong><span dir="RTL">اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ</span></strong> <strong>&ldquo;Yalnız sana ibadet (kulluk) eder ve yalnız senden yardım dileriz.&rdquo; </strong>(Fatiha 5) diyerek kulluklarını ifade ederler. Ancak kimileri i&ccedil;in bu lafta kalır ve bu s&ouml;z&uuml;nde durmazlar.</p> <p>Allah-u Te&acirc;l&acirc;&rsquo;ya şirk koşmak, g&uuml;nahların en b&uuml;y&uuml;ğ&uuml; olduğunu ve Allah (c.c) tarafından affedilmeyeceğini şu Ayet-i celileler de dile getirilmektedir: <strong><span dir="RTL">وَاِذْ قَالَ لُقْمٰنُ لِابْنِه۪ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللّٰهِۜ اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظ۪يمٌ</span>&nbsp; &ldquo;Lokman, oğluna &ouml;ğ&uuml;t verirken ş&ouml;yle konuştu: &ldquo;Ey Benim sevgili oğlum! Allah&#39;a şirk koşma! Muhakkak bil ki şirk, b&uuml;y&uuml;k bir zul&uuml;md&uuml;r!&rdquo; </strong>(Lokman 13)</p> <p>Şirkin bir zul&uuml;m olması hususuna gelince: &ccedil;&uuml;nk&uuml; bu, <strong><span dir="RTL">وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَن۪ٓي اٰدَمَ </span>&nbsp;&quot;Cel&acirc;lim hakkı i&ccedil;in biz, &Acirc;demoğlunu şerefli kıldık.&quot;</strong> (isra,70) ifadesi ile ikram edilen o kıymetli nefsi, ad&icirc; şeylere ibadet etmeye hasrettiği veyahut da ibadeti olması gerekli olan yerin dışına koyarak, orada istimal ettiği yerde, Allah&#39;ın rızasının ve yolunun dışındaki yer&shy;ler ve hususlardır. Bu zulm&uuml;n &quot;b&uuml;y&uuml;k&quot; olarak nitelenmesi ise; o kimsenin bu işi, uygun ol&shy;mayan bir yere y&ouml;neltmiş olması ve bu yerin de, o işin mahalli olmaması sebebiyledir. (F. Razi tfsr., Lokman 13)</p> <p><strong><u>Kişinin kendine yaptığı en b&uuml;y&uuml;k k&ouml;t&uuml;l&uuml;k ŞİRKTİR</u></strong><strong>. </strong>Zira şu Ayet-i kerimelerde belirtildiği gibi:</p> <p><strong><span dir="RTL">اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِه۪ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذٰلِكَ لِمَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدِ افْتَرٰٓى اِثْماً عَظ۪يما</span></strong>&nbsp; &ldquo;<strong>Ş&uuml;phesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışındaki g&uuml;nahları ise dilediği kimseler i&ccedil;in bağışlar. Allah&rsquo;a şirk koşan kimse, ş&uuml;phesiz iftira etmekle b&uuml;y&uuml;k bir g&uuml;nah işlemiş olur&rdquo;.</strong> (Nisa 48).</p> <p><strong><span dir="RTL">اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِه۪ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذٰلِكَ لِمَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً بَع۪يداً </span></strong>&nbsp;&ldquo;<strong>Ş&uuml;phesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışındaki g&uuml;nahları ise dilediği kimseler i&ccedil;in bağışlar.</strong> <strong>Allah&rsquo;a ortak koşan kimse, kuşkusuz, derin bir sapıklığa d&uuml;şm&uuml;şt&uuml;r.&rdquo; </strong>(Nisa 116).</p> <p>Ş&uuml;phesiz ki Allah, kendisine ortak koşan ve m&uuml;ş&shy;rik olarak &ouml;lenleri affetmez. Allah&#39;a ortak koşma dışında başka bir g&uuml;nah işle&shy;yen kimselerin ise affedilmeleri Allah&#39;a kalmıştır. Allah onlardan dilediğini af&shy;feder, dilediğini ise cezalandırır. Kim Allah&#39;a ibadetinde ortak koşmuş olursa ş&uuml;phesiz ki o, hak yoldan kaymış, derin bir sapıklığa d&uuml;şm&uuml;şt&uuml;r. Zira o, Allah&#39;a ibadette ona ortak koşmasıyla şeytana itaat etmiş ve onun yolundan gitmiş olur. Bu da b&uuml;y&uuml;k bir sapıklık ve a&ccedil;ık bir h&uuml;srandır.</p> <p>Allah&#39;a ortak koşmaktan daha b&uuml;y&uuml;k bir g&uuml;nah olmadığı hususunda <u>Ab&shy;dullah b. Mes&#39;ud</u> ş&ouml;yle diyor:</p> <p>&quot;Ben Resulullah&#39;tan &quot;Allah katında en b&uuml;y&uuml;k g&uuml;nah hangisidir?&quot; diye sor&shy;dum. Resulullah buyurdu ki: &quot;Başka bir şeyi, seni yarattığı halde Allah&#39;a eş koşmandır.&quot; Dedim ki: &quot;Bunun b&uuml;y&uuml;k olduğu muhakkak. Bundan sonra hangisi b&uuml;&shy;y&uuml;kt&uuml;r?&quot; Buyurdu ki: &quot;Seninle beraber yemek yiyeceğinden korkarak &ccedil;ocuğunu &Ouml;ld&uuml;rmendir.&quot; Dedim ki: &quot;Bundan sonra hangisidir?&quot; Buyurdu ki: &quot;Komşunun karısıyla zina etmendir.&quot; (Taberi tfsr., Nisa 116)</p> <p>Bu Ayet-i kerimelerin sonunda ge&ccedil;en <u>&ldquo;iftira durumu&rdquo;</u> (Nisa 48)&nbsp; kitap ehlini,&nbsp; <u>&ldquo;sapıklık durumu&rdquo;</u> da (Nisa 116) diğer m&uuml;şrikleri işaret etmektedir. Zira Hristiyanlar İsa (a.s) Allah&rsquo;ın oğludur ve Yahudiler de &Uuml;zeyir Allah&rsquo;ın oğludur iddiasıyla iftirada bulunmuşlardır. Ehli kitap dışındaki m&uuml;şriklerde Allah&rsquo;a şirk koşmak suretiyle derin bir sapıklık ile dalalete d&uuml;şm&uuml;şlerdir. Binaenaleyh onların bu sapkınlıkları onları doğru yoldan uzaklaştırdık&ccedil;a uzaklaştırmış, b&ouml;ylece onlar il&acirc;h&icirc; mağfiret ve rahmetten mahrum kalmışlardır.&nbsp;</p> <p>M&uuml;şahede edildiği gibi, şirk hem Hakk&#39;a bir iftira ve b&uuml;y&uuml;k g&uuml;nah, hem de derin bir sapıklıktır. Ve her iki şekil de b&uuml;y&uuml;k zul&uuml;md&uuml;r. Kitap ehlinin şirki, sapıklıktan &ccedil;ok, bir iftira eseri; diğerlerinin şirki iftiradan &ccedil;ok bir sapıklık eseridir. Şu halde biri ahl&acirc;ksızlığa, biri de cehalete d&ouml;n&uuml;yor demektir. Ve bunların her ikisinin de t&ouml;vbesiz affedilmesi m&uuml;mk&uuml;n değildir. Fakat bilgisizlikten doğan şirk sahiplerinin ilm&icirc; ve akl&icirc; gelişmeler ile şirkten vazge&ccedil;meleri d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lebildiği halde, sırf ahl&acirc;ksızlıktan doğan şirk erbabı, ilimde ilerledik&ccedil;e azgınlık ve sapıklığını artırır, iftirasına devam etmek i&ccedil;in daha &ccedil;ok vasıta bulmuş olur. Bundan dolayıdır ki, kitap ehli hakkında Kur&rsquo;an-ı kerimde ş&ouml;yle denmektedir: <strong><span dir="RTL">وَمَا اخْتَلَفَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْياً بَيْنَهُمْۜ </span></strong><strong>&nbsp;&quot;O kitap verilenlerin ihtilaf etmeleri ancak kendilerine ilim geldikten sonra olmuştur.&quot;</strong> (&Acirc;l-i İmran 19). Ger&ccedil;i ilmin, ahl&acirc;kı d&uuml;zeltmek hususunda b&uuml;y&uuml;k &ouml;nemi vardır. Fakat ahl&acirc;k işi, ilimden &ccedil;ok bir irade işi olduğundan, iman i&ccedil;in sadece bilgi yetmediği gibi, ahl&acirc;ka ait teminatlar i&ccedil;in de sadece ilim yeterli değildir. Eğer yeterli olsaydı, hi&ccedil; bir kimse hakkı bilirken yalan s&ouml;yleyemez, tersine hareket edemezdi. B&uuml;t&uuml;n k&ouml;t&uuml;l&uuml;klerin başı cehalettir denir. Bu hem doğrudur ve hem de yanlıştır. Doğruluğu g&uuml;zel ahlaka sahip olanlar i&ccedil;indir. Onlar bu ilim sayesinde, iyi ile k&ouml;t&uuml;y&uuml;; doğru ile yanlışı daha bariz bir şekilde ayırt edebilir ve doğruyu ve hakikati tercihte zorluk &ccedil;ekmez. Lakin ahlaksız bir insan i&ccedil;in ilim felaketin ta kendisidir. Zira bu ilim sayesinde bilemediği, aklının eremediği k&ouml;t&uuml; fiilleri daha rafine ve mahirane bir şekilde işleme imk&acirc;nına sahip olmuş olur. Yukarıdaki Ayet-i h&acirc;kimde de zikredildiği gibi; kitap ehlinin ihtilafa d&uuml;şmesi ancak kendilerine gelen ilimden sonra olmuştur.</p> <p>Şunu bilmek gerekir ki, M&uuml;şriklerin tamamı Allah&rsquo;ın (c.c) varlığını ink&acirc;r etmiyorlardı. Binaenaleyh yeg&acirc;ne yaratıcı ve m&uuml;debbir olduğunu, hayatın ve &ouml;l&uuml;m&uuml;n O&rsquo;nun emrinde olduğunu biliyorlardı. Allah&rsquo;ın varlığına ve sonsuz g&uuml;c&uuml;ne inandıklarına dair şu Ayet-i kerimeler bize ışık tutmaktadır: <strong><span dir="RTL">وَلَئِن سَأَلْتَهُم</span></strong><span dir="RTL"> <strong>مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ</strong></span><strong>&nbsp; &ldquo;Şayet onlara, &quot;G&ouml;kleri ve yeri yaratan kimdir?&quot; diye sorsan, hi&ccedil; teredd&uuml;t etmeden &quot;Allah&#39;tır!&quot; derler. </strong>(Lokman 25). <strong><span dir="RTL">وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ</span>&nbsp; &ldquo;Şayet onlara, &ldquo;G&ouml;kleri ve yeri yaratan kimdir? G&uuml;neşe ve aya boyun eğdiren kimdir?&rdquo; diye sorsan, kesinlikle &ldquo;Allah&rsquo;tır!&rdquo; derler. </strong>(Ankebut 61). <strong><span dir="RTL">قُلْ لِمَنِ الْاَرْضُ وَمَنْ فٖيهَا</span></strong> <strong>&ldquo;De ki: Yer ve yerde bulunanlar kime aittir?&rdquo; <span dir="RTL">سَيَقُولُونَ لِلّٰهِ </span>&ldquo;Allah&rsquo;a aittir.&rdquo; Diyecekler. </strong>(M&uuml;minun 84.85) <strong><span dir="RTL">قُلْ</span></strong><span dir="RTL"> <strong>مَنْ رَبُّ السَّمٰوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظٖيمِ </strong></span><strong>&ldquo;De ki: Yedi kat g&ouml;klerin Rabbi, b&uuml;y&uuml;k Arş&rsquo;ın Rabbi kimdir?&rdquo; <span dir="RTL">سَيَقُولُونَ لِلّٰهِ </span>&ldquo;Alla&rsquo;tır&rdquo; diyecekler&rdquo; </strong>(M&uuml;minun 86,87). <strong><span dir="RTL">قُلْ مَنْ بِيَدِهٖ مَلَكُوتُ كُلِّ شَیْءٍ وَهُوَ يُجٖيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ </span>De ki: &ldquo;Eğer biliyorsanız s&ouml;yleyin: Her şeyin h&uuml;k&uuml;mranlığı elinde olan, kendisi koruyan, kendisine karşı korunulamaz olan kimdir?&rdquo;&nbsp; <span dir="RTL">سَيَقُولُونَ لِلّٰهِ</span>&nbsp; &ldquo;Allah&rsquo;tır&rdquo; diyecekler&rdquo; </strong>(M&uuml;minun 88,89).</p> <p>Yukarıya taşıdığımız Ayet-i Celilelerden de ve bunlarla iktifa edip buraya taşımayı hacet g&ouml;rmediğimiz bir&ccedil;ok başka Ayet&lsquo;ten de anlaşılacağı &uuml;zere, m&uuml;şriklerin Allah&rsquo;ın (c.c) varlığıyla herhangi bir problemleri yoktu. Ancak şu Ayet-i kerimede de belirtildiği gibi:&nbsp; <strong><span dir="RTL">وَالَّذٖينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهٖ اَوْلِيَاءَ مَا نَعْبُدُهُمْ اِلَّا لِيُقَرِّبُونَا اِلَى اللّٰهِ زُلْفٰى </span>&ldquo;Allah&rsquo;ın peşi sıra başka dostlar edinenler, biz onlara, bizi Allah&rsquo;a daha &ccedil;ok yaklaştırsınlar diye dost ediniyoruz&rdquo; </strong>diyorlar. (Zumer 3).</p> <p>Yani mabut kabul ettikleri o sahte il&acirc;hlar, onlara g&ouml;re Allah&#39;ın (c.c) katında onlar i&ccedil;in birer şefaat mercii idiler. Zira tapmakta oldukları putlar, b&uuml;y&uuml;k insanların temsilleri idi. Bunlar, Hz. İbrahim&#39;in, Hz. İs&shy;mail&#39;in, Hz. Nuh&#39;un (aleyhumusselam) ve onların soy ve z&uuml;rriyetinden gelen sevilen, sayılan yararlı insanların heykelleri idi. G&uuml;n&uuml;m&uuml;zde olduğu gibi İlk başlarda bu zatları anmaları sevgi ve saygıya dayalı olduğu halde, zamanla bunları ilahlaştırıp Allah&rsquo;a (c.c) ortak koşmaya başladılar. Bunların Allah (c.c) katında b&uuml;y&uuml;k mertebeleri vardır, dolayısıyla bize şefaat&ccedil;i olacaklardır diyorlardı. H&acirc;lbuki şu Ayeti kerimede de zikredildiği gibi: <strong><span dir="RTL">وَلَا يَاْمُرَكُمْ اَنْ تَتَّخِذُوا الْمَلٰئِكَةَ وَالنَّبِيّٖنَ اَرْبَابًا اَيَاْمُرُكُمْ بِالْكُفْرِ بَعْدَ اِذْ اَنْتُمْ مُسْلِمُونَ</span></strong> <strong>&ldquo;O (Peygamber) size, &ldquo;Melekleri ve peygamberleri Rablar edinin diye emretmez. Siz M&uuml;sl&uuml;man olduktan sonra, o size hi&ccedil; ink&acirc;rı emreder mi?&rdquo; </strong>(Ali İmran 80).</p> <p>İşte t&uuml;m bu uyarılara rağmen şu Ayet-i kerimede zikredildiği gibi: <strong><span dir="RTL">وَمَا يُؤْمِنُ اَكْثَرُهُمْ بِاللّٰهِ اِلَّا وَهُمْ مُشْرِكُونَ</span></strong> <strong>&ldquo;Onların &ccedil;oğu Allah&rsquo;a ancak ortak koşarak inanırlar&rdquo; </strong>(Yusuf 106). Yani Onlar, daha &ouml;nceki Ayet-i kerimelerde belirttiğimiz gibi kendilerini, yerdekileri, g&ouml;klerdekileri Allah&rsquo;ın (c.c) yarattığını ve rızıklandırdığını s&ouml;ylerler. Bununla beraber Allah&rsquo;ın (c.c) dışındaki varlıkları ilahlık mertebesine y&uuml;kseltirler ve onları Allah&rsquo;a (c.c) ortak koşarlar. Nitekim Putperestler: <strong><span dir="RTL">وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شُفَعَٓاؤُ۬نَا عِنْدَ اللّٰهِۜ</span></strong> &ldquo;<strong>Allah&rsquo;ın yanında kendilerine ne yarar nede zarar verebilen putları ilahlar edinip, </strong><strong>Bunlar bizim Allah katındaki </strong><strong>şefaat&ccedil;ilerimizdir</strong>.&rdquo; (Yunus 18). Yahudiler: <strong><span dir="RTL">وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌۨ ابْنُ اللّٰهِ</span></strong> Rabbimiz bir olan Allah&#39;tır, &ldquo;<strong>ama &Uuml;zeyir onun oğludur</strong>.&rdquo; (Tevbe 30). Hristiyanlar: <strong><span dir="RTL">وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَس۪يحُ ابْنُ اللّٰهِ</span></strong> Rabbimiz, ortağı olmayan bir Allah&#39;tır<strong>. Mesih ise, Allah&#39;ın oğludur</strong>. (Tevbe 30). G&uuml;neşe ve/veya aya tapanlar da: Rabbimiz, bir olan Allah&#39;tır. Ama g&uuml;neş ile ay da bizim rabbimizdir derler.</p> <p>İşte t&uuml;m bu iddialara Cenab-ı Hak (c.c) şu Ayet-i kerime ile cevap vermektedir: <strong><span dir="RTL">وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَداً وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَر۪يكٌ فِي الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ وَلِيٌّ مِنَ الذُّلِّ وَكَبِّرْهُ تَكْب۪يراً </span>&nbsp;&ldquo;Ve deki: Her t&uuml;rl&uuml; hamd O Allah&#39;a mahsustur. Asla evlat edinmemiştir. H&acirc;kimiyetinde hi&ccedil; bir ortağı yoktur. Acze d&uuml;ş&uuml;p de bir desteğe muhta&ccedil; olmamıştır. S&uuml;rekli O&rsquo;nu tekbirle y&uuml;celt.&rdquo;</strong></p> <p>Hıristiyanlar ve Yahudiler: Allah Te&acirc;l&acirc;&rsquo;nın &ccedil;ocuk edindiğini, M&uuml;şrikler: Allah&#39;ın ortakları olduğunu, S&acirc;bi&icirc;ler ve Mecusiler: Allah&#39;ın, acizlikten dolayı yardımcılar edindiğini iddia etmişler. Allah Te&acirc;l&acirc; da bu Ayette, o iddiaların t&uuml;m&uuml;ne cevap vermiştir. (Taberi tfsr., İsra 111)</p> <p>Bu Ayet-i Kerimede de, yaratanla yaratılanları birbirine karıştırmamak ve kendisini noksan sıfatlardan tenzih etmek i&ccedil;in buyuruyor ki: &ldquo;Tam &ouml;vg&uuml; ancak Allah&#39;a mahsustur. O, asla &ccedil;ocuk edinmemiştir. O, tektir, her şey ona muhta&ccedil;tır. O, hi&ccedil;bir şeye muhta&ccedil; değildir. Doğurmamıştır, doğurulmamıştır. Onun hi&ccedil;bir benzeri de yoktur. Onun, m&uuml;lkte herhangi bir ortağı da yoktur. Zira b&ouml;yle bir ortağı olan kimse &acirc;cizdir. &Acirc;ciz olan ise Allah olamaz. Onun, acizlikten dolayı yardımcı edinmeye ihtiyacı yoktur. Zira o, her şeye yardım edendir, hi&ccedil;bir şeyin yardımına muhta&ccedil; değildir. O halde ey Muhammed, sen, s&ouml;z&uuml;nde ve amelinde rabbini y&uuml;celt&rdquo;. (Taberi tfsr., İsra 111)</p> <p>Binaenaleyh, İbadete Cenab-ı Haktan başkasını karıştırmamak gerekir. İbadete ne bir Peygamberi, ne de meleklerden birisini, ne mukaddes ruhlardan birisini ve ne de Al&shy;lah&#39;ın Salih ve veli kullarından herhangi birisini ve nede canlı veya cansız varlıklardan bir putu katmamak gerekir. Cenab-i Hak (c.c) şu Ayet-i kerimede Peygamberimize (s.a.v) hitaben bizleri şu şekilde uyarmaktadır: <strong><span dir="RTL">قُلْ اِنَّـمَٓا اَنَا۬ بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحٰٓى اِلَيَّ اَنَّـمَٓا اِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَمَنْ كَانَ يَرْجُوا لِقَٓاءَ رَبِّه۪ فَلْيَعْمَلْ عَمَلاً صَالِحاً وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّه۪ٓ اَحَداً </span>&ldquo;De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilahınızın sadece tek ilah olduğu vahy ediliyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, salih amel işlesin ve Rabbine kullukta hi&ccedil; kimseyi O&#39;na ortak koşmasın.&rdquo; </strong>(Kehf 110)</p> <p>Aksi takdirde bunları ilahi sıfatlarla vasıflandırıp onlardan ilahi faaliyetleri beklemek, Yahudi ve Hristiyanların d&uuml;şt&uuml;ğ&uuml; duruma d&uuml;şerek b&uuml;y&uuml;k h&uuml;srana du&ccedil;ar olunur.&nbsp;</p> <p>Maide suresinin 73. Ayet&rsquo;inde dile getirildiği gibi: <strong><span dir="RTL">لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ ثَالِثُ ثَلٰثَةٍۢ وَمَا مِنْ اِلٰهٍ اِلَّٓا اِلٰهٌ وَاحِدٌۜ وَاِنْ لَمْ يَنْتَهُوا عَمَّا يَقُولُونَ لَيَمَسَّنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ </span>&ldquo;Ger&ccedil;ekten, Tek Allah&#39;tan başka hi&ccedil;bir ilah olmadığını g&ouml;rd&uuml;kleri halde &ldquo;Bakın, Allah &uuml;&ccedil;l&uuml;n&uuml;n &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml;s&uuml;d&uuml;r&rdquo; diyenler, hakikati ink&acirc;r etmiş olurlar. Ve onlar bu iddialarından vazge&ccedil;medik&ccedil;e, hakikati ink&acirc;r eden bu gibilerin başına şiddetli bir azap gelecektir.&rdquo; </strong>(DEVAM EDECEK İNŞA-ALLAH)</p> <p>&nbsp;</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.