KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (4)
<ol style="list-style-type:lower-alpha">
<li><strong><u>Allah’a şirk koşmamak </u></strong></li>
</ol>
<p>Şirkin anlamı; Allah’ın <strong>Rububiyetinde</strong> (Cenab-ı Hakk'ın her zaman her yerde her mahlûka, muhtaç olduğu şeyleri vermesi, terbiye ve tedbir etmesi ve malikiyeti ve besleyiciliği keyfiyeti) veya <strong>Ulûhiyetinde</strong> (Allah'ın kâinattaki tasarruf ve hâkimiyeti ile her şeyi kendisine ibadet ve itaat ettirmesi) veya hem <strong>Rububiyetinde</strong> ve hemde <strong>Ulûhiyetinde</strong> Allah’a (c.c) ortak koşmaktır. Yani Allah’ın (c.c) ahadlığını (tekliğini, birliğini) ifade eden “Tevhid”’in zıddı olan Allah’a (c.c) “Şerik” (ortak) koşmaktır. Bu ortaklık; Allah’tan (c.c) başka bir varlığı O’na eş koşmak, o varlığı Allah’a (c.c) denk görmek, onda ilahlık özelliklerinin ve/veya yetkilerinin bulunduğunu düşünmek veya onu Allah’ın (c.c) yanında yardımcı kabul etmek gibi muhtelif şekillerde zuhur edebilir.</p>
<p>Bu ortaklığa alet edilen varlıklar; peygamber, melek, veli, insan, cin, hayvan, taş, toprak, su, ağaç, ateş, ay, güneş, yıldız, sembol (milli veya dini) veya başka bir varlık olabilir. İnsanlık tarihi boyunca bahsi geçen bunların hepsi olmuştur. Günümüzde de, değişik şekilleriyle şirke ve küfre düşülmektedir. Bu varlıklarda zuhur eden üstün özellikli ilahi tecelliler kulları cezbeder ve bir kısım cahiller onları ilah zannederler. Hâlbuki bu üstün özellikleri onlara bağışlayan, onları da ve tüm varlığı da yoktan var eden yegâne varlık Allah’tır (c.c). Allah’ın (c.c) bu lütfundan dolayı O’na şükretmeleri gerekirken, şeytani nefsine yenik düşmüş bu üstün özelliklere sahip bazı kimseler bu üstün sıfatları kendilerinden menkul sanmaktadırlar. Binaenaleyh, bu özelliklerini Allah’ın (c.c) rızası istikametinde kullanmayıp, nefislerine ve kötü hislerine taptıkları gibi, cahil buldukları bazı kimseleri de bu kötü emellerine alet etmektedirler.</p>
<p>Hâlbuki Kur'an-ı Kerîm'in onlarca ayetinde insanlar tevhide davet edilmişler. Allah’a (c.c) gerek zatında, gerek sıfat ve fiillerinde başka varlıkları ortak kılmaktan ve yalnız O'na mahsus olan ibadete başkalarını O'na ortak etmekten şid­detle menedilmiştir. Bu hususu dile getiren onlarca ayetten birkaç tanesini burada zikretmekte fayda mülahaza ediyoruz. Her müminin belki her gün defalarca okuduğu İhlas Suresinde Allah (c.c) kendisini Peygamberimiz (s.a.v) üzerinden bize şöyle tanıtmaktadır:</p>
<p> <strong><span dir="RTL">قل</span></strong><strong><span dir="RTL"> هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ . اَللّٰهُ الصَّمَدُ . لَمْ يَلِد وَلَمْ يُولَدْ . وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا اَحَد </span></strong><strong>“De ki:</strong> <strong>O, Tek Allah'tır. Her şey O’na muhtaçtır; O, hiçbir şeye muhtaç değildir. O doğurmamıştır, doğurulmamıştır.</strong> <strong>Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir”</strong></p>
<p>Burada <strong>“Ehad”,</strong> Allah'ın (c.c), kendi zatı için seçmiş olduğu sıfatlarındandır. Binâenaleyh bu sıfatta, hiçbir şey O'na ortak olamaz" demiştir.</p>
<p>Allah’ın <strong>“Samed”</strong> olması; bu terim Kur’an'da bir tek defa geçen bir terimdir. Bu terim, İlk Sebep ve Öncesiz-Sonrasız Mutlak Varlık kavramlarını, mevcut olan veya tahayyül edilebilen her şeyin esas kaynağı olan Allah'a döneceği ve bu nedenle hem yoktan var edilmesi hem de varlığını sürdürmesi açısından O'na bağımlı olduğu düşüncesi ile iç içe geçmiş şekilde kapsar. (Tefsir’ul-Mesaj)</p>
<p>Allahus-Samed (Allah Samed'dir) ifadesi; varlıklar içinde, Allah’tan başka "samed" olmamasını gerektirir. "Samed" kelimesi de "masmûd", yani her türlü ihtiyaç için kendisine başvurulan manasına veya Zatında değişiklik kabul etmeyen, değişmesi mümkün olmayan manasına tefsir edilince, varlıklar âleminde, Allah Teâlâ'dan başka, bu şekilde bir varlık olmaması gerekir. Binâenaleyh bu ayet, o tek varlıktan başka ilah olmadığına delalet eder.</p>
<p> <strong>“O doğurmamıştır, doğurulmamıştır”</strong> cümlesinde, önce "doğurmamıştır" ifadesiyle söze başlanmıştır. Çünkü kâfirler, Allah'ın (c.c) çocuğu olduğunu iddia ediyorlardı. Bunun böyle olmasının sebebi, müşrik Araplar; "Melekler, Allah'ın (c.c) kızlarıdır", Yahudiler; "Üzeyir Allah'ın (c.c) oğludur" Hristiyanlar da; "İsa Allah'ın (c.c) oğludur" diyorlardı ve bunlardan hiç biri, Allah'ın (c.c) bir babası olduğunu iddia etmiyorlardı. İşte bu sebepten dolayı, Hak Teâlâ (c.c) bu ayette önce, daha önemli olan husus ile işe başlayıp, "O doğurmamıştır" buyurmuş ve sonra da bunun deliline işaret ederek "ve doğurulmamıştır" buyurmuştur. Adeta şöyle denilmek istenmiştir: "Allah'ın (c.c) herhangi bir çocuğu olamayacağına delil, O'nun başkasının çocuğu olmadığı hususundaki ittifakımızdır. (F. Razi tfsr.)</p>
<p><strong>“Ve hiçbir şey O'na denk tutulamaz</strong>.” İfadesi; Allah'ın her bakımdan tek ve benzersiz olduğu, bir başlangıcının ve sonunun olmadığı gerçeği, “hiçbir şey O'na denk tutulamaz” ifadesinde mantıkî karşılığını bulmaktadır: Böylece O'nu tasvir etme ve tanımlama ihtimallerini de saf dışı bırakmaktadır. Sonuç olarak, O'nun Varlığının mahiyeti insan kavrayışının yahut tahayyülünün sınırları dışındadır. Bu gerçek, Allah'ı mecazî temsiller veya soyut semboller aracılığıyla tarif etme teşebbüslerinin neden hakikatin inkârı ile eşit görüldüğünü açıklamaktadır. Bunun sonucu olarak, O'nu veya O'nun vasıflarını tanımlamaya yönelik bütün teşebbüsler mantıkî bir imkânsızlık ile karşı karşıya bulunurlar ve ahlaken/manen ise günah sayılırlar. O'nun tanımlanamazlığı gerçeği, Kur’an'da zikredilen Allah'ın “sıfatlarının O'nun gerçekliğini sınırlamadığını, ama tersine, O'nun faaliyetinin Kendi yarattığı evren üzerindeki kavranabilir/görülebilir etkilerini gösterdiğini açıkça ortaya koyar. (Tefsir’ul-Mesaj)</p>
<p>Bu Surenin özetle hikmeti şudur: "Allah birdir" ayeti; "Nar" ve "zulmet" diye iki tanrı olduğunu söyleyen "seneviyye" (Mecusiler)in, teslise inanan Hristiyanların batıl olduğunu ortaya koyar. İkinci ayet; Allah Teâlâ'dan başka yaratıcı olduğunu söyleyenlerin görüşünün batıl olduğunu ortaya koyar. Çünkü eğer başka yaratıcılar da olsaydı, bütün ihtiyaçlar hususunda sadece Hak Teâlâ Samed, yani başvurulan olmazdı. Üçüncü ayet ise, "Üzeyir, Allah'ın oğludur" diyen Yahudilerin, "Mesih, Allah'ın oğludur" diyen Hristiyanların ve "Melekler, Allah'ın kızlarıdır'' diyen Müşriklerin, bu görüşlerinin batıl olduğunu ortaya koyar. Dördüncü ayet de; putları Allah'a denk ve ortak kabul eden müşriklerin bu görüşlerinin batıl olduğunu ortaya koyar. (F. Razi tfsr.)</p>
<p>Binaenaleyh Allah’ın Ahad olduğunu zikreden Ayetlerden biriside<strong><span dir="RTL">وَاِلٰـهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الرَّحْمٰنُ الرَّحٖيمُ </span>“Ve sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, Rahman’dır, Rahim’dir.” </strong>(Bakara 163)</p>
<p>İbn Abbas (r. anhuma) der ki: Kureyş kâfirleri; ya Muhammed, bize Rabbini anlat dediler. Yüce Allah bunun üzerine İhlas Süresi ile bu Ayet-i keri­meyi inzal buyurdu. Müşriklerin ise o sırada üçyüzaltmış tane putları vardı. Yüce Allah, kendisinin bir ve tek (vâhid) olduğunu beyan buyurdu. (Kurtubi tfsr.)</p>
<p>Burada “hepinizin ilahı tek bir ilahtır” demek suretiyle, ilk açıklanması gereken ve gizlenmesi caiz olmayan hususun “tevhid” hususu olduğunu beyan etmektedir. “Ondan başka ilah yoktur” demekle de Allah'tan (c.c) başka ma'bud, yani ibadet edilecek varlık yoktur. “O Rahmandır, Rahimdir” kelamlarıyla da; genelde her varlık için ve özelde de müminler için sonsuz merhamet sahibidir.</p>
<p>Başka bir Ayet’i kerimde Peygamberimize (s.a.v) hitaben: <span dir="RTL">ا<strong>تَّبِعْ مَا اُوحِىَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ وَاَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِكٖينَ </strong></span><strong>“Sen, Rabbinden sana vahyedilene uy. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah’a ortak koşanlardan yüz çevir.” </strong>(Enam 106)</p>
<p>Bu Ayet’i kerimede; Cenabi Allah (c.c), "Kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan" buyruğu ile İlahlıkta tek olduğu, dolayısıyla Peygambere (s.a.v) indirilen vahye tabi olmanın ve kendisine itaat etme­nin vacip olduğuna ve müşriklere uymamaya dikkat çekmiştir. (DEVAM EDECEK İNŞA-ALLAH)</p>
<p> </p>
Ekleme
Tarihi: 20 Haziran 2016 - Pazartesi
KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (4)
<ol style="list-style-type:lower-alpha">
<li><strong><u>Allah’a şirk koşmamak </u></strong></li>
</ol>
<p>Şirkin anlamı; Allah’ın <strong>Rububiyetinde</strong> (Cenab-ı Hakk'ın her zaman her yerde her mahlûka, muhtaç olduğu şeyleri vermesi, terbiye ve tedbir etmesi ve malikiyeti ve besleyiciliği keyfiyeti) veya <strong>Ulûhiyetinde</strong> (Allah'ın kâinattaki tasarruf ve hâkimiyeti ile her şeyi kendisine ibadet ve itaat ettirmesi) veya hem <strong>Rububiyetinde</strong> ve hemde <strong>Ulûhiyetinde</strong> Allah’a (c.c) ortak koşmaktır. Yani Allah’ın (c.c) ahadlığını (tekliğini, birliğini) ifade eden “Tevhid”’in zıddı olan Allah’a (c.c) “Şerik” (ortak) koşmaktır. Bu ortaklık; Allah’tan (c.c) başka bir varlığı O’na eş koşmak, o varlığı Allah’a (c.c) denk görmek, onda ilahlık özelliklerinin ve/veya yetkilerinin bulunduğunu düşünmek veya onu Allah’ın (c.c) yanında yardımcı kabul etmek gibi muhtelif şekillerde zuhur edebilir.</p>
<p>Bu ortaklığa alet edilen varlıklar; peygamber, melek, veli, insan, cin, hayvan, taş, toprak, su, ağaç, ateş, ay, güneş, yıldız, sembol (milli veya dini) veya başka bir varlık olabilir. İnsanlık tarihi boyunca bahsi geçen bunların hepsi olmuştur. Günümüzde de, değişik şekilleriyle şirke ve küfre düşülmektedir. Bu varlıklarda zuhur eden üstün özellikli ilahi tecelliler kulları cezbeder ve bir kısım cahiller onları ilah zannederler. Hâlbuki bu üstün özellikleri onlara bağışlayan, onları da ve tüm varlığı da yoktan var eden yegâne varlık Allah’tır (c.c). Allah’ın (c.c) bu lütfundan dolayı O’na şükretmeleri gerekirken, şeytani nefsine yenik düşmüş bu üstün özelliklere sahip bazı kimseler bu üstün sıfatları kendilerinden menkul sanmaktadırlar. Binaenaleyh, bu özelliklerini Allah’ın (c.c) rızası istikametinde kullanmayıp, nefislerine ve kötü hislerine taptıkları gibi, cahil buldukları bazı kimseleri de bu kötü emellerine alet etmektedirler.</p>
<p>Hâlbuki Kur'an-ı Kerîm'in onlarca ayetinde insanlar tevhide davet edilmişler. Allah’a (c.c) gerek zatında, gerek sıfat ve fiillerinde başka varlıkları ortak kılmaktan ve yalnız O'na mahsus olan ibadete başkalarını O'na ortak etmekten şid­detle menedilmiştir. Bu hususu dile getiren onlarca ayetten birkaç tanesini burada zikretmekte fayda mülahaza ediyoruz. Her müminin belki her gün defalarca okuduğu İhlas Suresinde Allah (c.c) kendisini Peygamberimiz (s.a.v) üzerinden bize şöyle tanıtmaktadır:</p>
<p> <strong><span dir="RTL">قل</span></strong><strong><span dir="RTL"> هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ . اَللّٰهُ الصَّمَدُ . لَمْ يَلِد وَلَمْ يُولَدْ . وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا اَحَد </span></strong><strong>“De ki:</strong> <strong>O, Tek Allah'tır. Her şey O’na muhtaçtır; O, hiçbir şeye muhtaç değildir. O doğurmamıştır, doğurulmamıştır.</strong> <strong>Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir”</strong></p>
<p>Burada <strong>“Ehad”,</strong> Allah'ın (c.c), kendi zatı için seçmiş olduğu sıfatlarındandır. Binâenaleyh bu sıfatta, hiçbir şey O'na ortak olamaz" demiştir.</p>
<p>Allah’ın <strong>“Samed”</strong> olması; bu terim Kur’an'da bir tek defa geçen bir terimdir. Bu terim, İlk Sebep ve Öncesiz-Sonrasız Mutlak Varlık kavramlarını, mevcut olan veya tahayyül edilebilen her şeyin esas kaynağı olan Allah'a döneceği ve bu nedenle hem yoktan var edilmesi hem de varlığını sürdürmesi açısından O'na bağımlı olduğu düşüncesi ile iç içe geçmiş şekilde kapsar. (Tefsir’ul-Mesaj)</p>
<p>Allahus-Samed (Allah Samed'dir) ifadesi; varlıklar içinde, Allah’tan başka "samed" olmamasını gerektirir. "Samed" kelimesi de "masmûd", yani her türlü ihtiyaç için kendisine başvurulan manasına veya Zatında değişiklik kabul etmeyen, değişmesi mümkün olmayan manasına tefsir edilince, varlıklar âleminde, Allah Teâlâ'dan başka, bu şekilde bir varlık olmaması gerekir. Binâenaleyh bu ayet, o tek varlıktan başka ilah olmadığına delalet eder.</p>
<p> <strong>“O doğurmamıştır, doğurulmamıştır”</strong> cümlesinde, önce "doğurmamıştır" ifadesiyle söze başlanmıştır. Çünkü kâfirler, Allah'ın (c.c) çocuğu olduğunu iddia ediyorlardı. Bunun böyle olmasının sebebi, müşrik Araplar; "Melekler, Allah'ın (c.c) kızlarıdır", Yahudiler; "Üzeyir Allah'ın (c.c) oğludur" Hristiyanlar da; "İsa Allah'ın (c.c) oğludur" diyorlardı ve bunlardan hiç biri, Allah'ın (c.c) bir babası olduğunu iddia etmiyorlardı. İşte bu sebepten dolayı, Hak Teâlâ (c.c) bu ayette önce, daha önemli olan husus ile işe başlayıp, "O doğurmamıştır" buyurmuş ve sonra da bunun deliline işaret ederek "ve doğurulmamıştır" buyurmuştur. Adeta şöyle denilmek istenmiştir: "Allah'ın (c.c) herhangi bir çocuğu olamayacağına delil, O'nun başkasının çocuğu olmadığı hususundaki ittifakımızdır. (F. Razi tfsr.)</p>
<p><strong>“Ve hiçbir şey O'na denk tutulamaz</strong>.” İfadesi; Allah'ın her bakımdan tek ve benzersiz olduğu, bir başlangıcının ve sonunun olmadığı gerçeği, “hiçbir şey O'na denk tutulamaz” ifadesinde mantıkî karşılığını bulmaktadır: Böylece O'nu tasvir etme ve tanımlama ihtimallerini de saf dışı bırakmaktadır. Sonuç olarak, O'nun Varlığının mahiyeti insan kavrayışının yahut tahayyülünün sınırları dışındadır. Bu gerçek, Allah'ı mecazî temsiller veya soyut semboller aracılığıyla tarif etme teşebbüslerinin neden hakikatin inkârı ile eşit görüldüğünü açıklamaktadır. Bunun sonucu olarak, O'nu veya O'nun vasıflarını tanımlamaya yönelik bütün teşebbüsler mantıkî bir imkânsızlık ile karşı karşıya bulunurlar ve ahlaken/manen ise günah sayılırlar. O'nun tanımlanamazlığı gerçeği, Kur’an'da zikredilen Allah'ın “sıfatlarının O'nun gerçekliğini sınırlamadığını, ama tersine, O'nun faaliyetinin Kendi yarattığı evren üzerindeki kavranabilir/görülebilir etkilerini gösterdiğini açıkça ortaya koyar. (Tefsir’ul-Mesaj)</p>
<p>Bu Surenin özetle hikmeti şudur: "Allah birdir" ayeti; "Nar" ve "zulmet" diye iki tanrı olduğunu söyleyen "seneviyye" (Mecusiler)in, teslise inanan Hristiyanların batıl olduğunu ortaya koyar. İkinci ayet; Allah Teâlâ'dan başka yaratıcı olduğunu söyleyenlerin görüşünün batıl olduğunu ortaya koyar. Çünkü eğer başka yaratıcılar da olsaydı, bütün ihtiyaçlar hususunda sadece Hak Teâlâ Samed, yani başvurulan olmazdı. Üçüncü ayet ise, "Üzeyir, Allah'ın oğludur" diyen Yahudilerin, "Mesih, Allah'ın oğludur" diyen Hristiyanların ve "Melekler, Allah'ın kızlarıdır'' diyen Müşriklerin, bu görüşlerinin batıl olduğunu ortaya koyar. Dördüncü ayet de; putları Allah'a denk ve ortak kabul eden müşriklerin bu görüşlerinin batıl olduğunu ortaya koyar. (F. Razi tfsr.)</p>
<p>Binaenaleyh Allah’ın Ahad olduğunu zikreden Ayetlerden biriside<strong><span dir="RTL">وَاِلٰـهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الرَّحْمٰنُ الرَّحٖيمُ </span>“Ve sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, Rahman’dır, Rahim’dir.” </strong>(Bakara 163)</p>
<p>İbn Abbas (r. anhuma) der ki: Kureyş kâfirleri; ya Muhammed, bize Rabbini anlat dediler. Yüce Allah bunun üzerine İhlas Süresi ile bu Ayet-i keri­meyi inzal buyurdu. Müşriklerin ise o sırada üçyüzaltmış tane putları vardı. Yüce Allah, kendisinin bir ve tek (vâhid) olduğunu beyan buyurdu. (Kurtubi tfsr.)</p>
<p>Burada “hepinizin ilahı tek bir ilahtır” demek suretiyle, ilk açıklanması gereken ve gizlenmesi caiz olmayan hususun “tevhid” hususu olduğunu beyan etmektedir. “Ondan başka ilah yoktur” demekle de Allah'tan (c.c) başka ma'bud, yani ibadet edilecek varlık yoktur. “O Rahmandır, Rahimdir” kelamlarıyla da; genelde her varlık için ve özelde de müminler için sonsuz merhamet sahibidir.</p>
<p>Başka bir Ayet’i kerimde Peygamberimize (s.a.v) hitaben: <span dir="RTL">ا<strong>تَّبِعْ مَا اُوحِىَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ وَاَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِكٖينَ </strong></span><strong>“Sen, Rabbinden sana vahyedilene uy. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah’a ortak koşanlardan yüz çevir.” </strong>(Enam 106)</p>
<p>Bu Ayet’i kerimede; Cenabi Allah (c.c), "Kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan" buyruğu ile İlahlıkta tek olduğu, dolayısıyla Peygambere (s.a.v) indirilen vahye tabi olmanın ve kendisine itaat etme­nin vacip olduğuna ve müşriklere uymamaya dikkat çekmiştir. (DEVAM EDECEK İNŞA-ALLAH)</p>
<p> </p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.