KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (28)
<p>M. Hasip TAYLAN</p>
<p><strong><u>8 Kulların amellerini kayıt altına almakla görevli Melekler:</u></strong> Bu Melekler. Kulun işlediği iyi veya kötü amellerinin tamamını yazmakla ve hesabını tutmakla mükelleftirler. Hesap gününde kendisine okutulmak üzere, kulun gizli veya aleni tüm a’mal ve akvalleri bu Melekler tarafından gerçek sahifelerde kayıt altına alınır. Şu Ayet-i kerimede zikredildiği gibi: <strong><span dir="RTL">وَإِنَّ عَلَيۡكُمۡ لَحَٰفِظِينَ كِرَامٗا كَٰتِبِينَ يَعۡلَمُونَ مَا تَفۡعَلُونَ</span> “Muhakkak üzerinize muhafızlar görevlendirilmiştir. Onlar şerefli ve cömert kâtiplerdir. Her yaptıklarınızı bilirler.” </strong>(İnfitar 10-12).</p>
<p>Başka Ayet-i kerimelerde de mevzu ile alakalı şunlar zikredilmektedir: <strong><span dir="RTL">اَمْ يَحْسَبُونَ اَنَّا لَا نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَنَجْوٰيهُمْۜ بَلٰى وَرُسُلُنَا لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ</span> “Yoksa onlar bizim, gizlediklerini ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Tam aksine! Elçilerimiz (Meleklerimiz), onların yanında (yaptıklarını) yazmaya devam ediyorlar.”</strong> (Zuhruf 80). <strong><span dir="RTL">إِذۡ يَتَلَقَّى ٱلۡمُتَلَقِّيَانِ عَنِ ٱلۡيَمِينِ وَعَنِ ٱلشِّمَالِ قَعِيدٞ مَّا يَلۡفِظُ مِن قَوۡلٍ إِلَّا لَدَيۡهِ رَقِيبٌ عَتِيد</span></strong> <strong>“Sağında ve solunda oturan iki Melek (her yaptığını ve söylediğini) kaydeder. Yanında gözetleyicinin hazır olmadığı hiçbir sözü söyleyemez. (söylediği hiç bir sözü gözetleyiciden gizleyemez.)”</strong> (Kaf 17-18).</p>
<p>Allah teala bu âyet-i kerimelerde (Kaf 17-18), insanın sağında ve solunda birer melek vazifelendirildiğini, bunların, insanın yaptığı şeyleri kaydettiklerini bildirmektedir. Bunlardan sağ tarafta olanın iyi amelleri kaydettiği, sol tarafta olanın ise kötü amelleri kaydettiği rivayet edilmektedir. Bunlardan, sağ tarafta bulunan meleğin, sol tarafta bulunan meleğin âmiri olduğu, kul günah işleyince sağ taraftaki sol taraftakine: "Hemen yazma belki tevbe eder." diye emrettiği ve günahları hemen yazdırmadığı rivayet edilmektedir.</p>
<p>Hasan-ı Basrî ve Katade, bu meleklerin, insanın konuştuğu her şeyi yazdığını söylemişler. Lakin Abdullah b. Abbas ise bunların, sadece sevap ve günah olan şeyleri yazıp, mubah olan şeyleri ise yazmadıklarını söylemiştir. İkrime de bu görüştedir. (Taberi Kaf 17-18)</p>
<p>Mevzu ile alakalı Hadis-i şerif şöyle buyurmaktadır:<strong><em><span dir="RTL">عن أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: إِنَّ العَبْدَ لَيَتَكَلَّمُ بِالكَلِمَةِ مِنْ رِضْوَانِ اللَّهِ، لاَ يُلْقِي لَهَا بَالًا، يَرْفَعُهُ اللَّهُ بِهَا دَرَجَاتٍ، وَإِنَّ العَبْدَ لَيَتَكَلَّمُ بِالكَلِمَةِ مِنْ سَخَطِ اللَّهِ، لاَ يُلْقِي لَهَا بَالًا، يَهْوِي بِهَا فِي جَهَنَّمَ</span> “Kul ki, Allah’ın razı olacağı bir sözü söyler, ancak onun nasıl bir söz olduğunun farkında değildir. Muhakkak Allah o sözle onun derecesini yükseltir. Yine kul ki, Allahı gazaplandıracak bir söz söyler onun da ne anlama geldiğinin farkında değildir. Allah o sözle de onu cehenneme sürükler.</em></strong> (Şamile, Sahih-i Buhari, Kitaburrikak, C:8, S:101, No:6478).</p>
<p>Yukarıdaki Hadis-i şerife istinaden, ne söylediğimizi bilmeden rasgele Allah’ın (c.c) gazabına uğratacak şeyleri söylememeye son derece dikkat etmemiz gerekmektedir. Dolayısıyla gene şu Hadis-i şerifte bize tavsiye edildiği gibi davranmalıyız. Hadis-i şerif şöyle buyuruyor: <strong><em><span dir="RTL">مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَاليَوْمِ الآخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أَوْ لِيَصْمُتْ</span></em></strong><strong><em> “Allah’a ve ahiret gününe iman etmiş kimse, ya hayır söyesin veya sussun” </em></strong>(Şamile, Sahih-i Buhari, Kitaburrikak, C:8, S:100).</p>
<p><strong><u>9 Kulu korumakla görevli Melekler (Hafıza Melekleri): </u></strong>Bu Melekler otururken, kalkarken, yürürken, uyurken, uyanırken, çaşırken, dinlenirken kısaca her hal ve haretinde kula zarar verebilecek hadiselerden, kötülüklerden, düşmanlardan vs. kulu korumakla görevlendirilmişlerdir. Bunlar gündüz ve gece Melekleri olmak üzere iki grup muhafaza melekleridirler.</p>
<p>Bunlar sabah ve ikindi namazları vaktinde tabir caiz ise, görev devri yaparlar. Yani sabah namazı vaktinde gece muhafızları görevi gündüz muhafızlarına ve ikindi namazı vaktinde de gündüz muhafızları görevi gece muhafızlarına devrederler. Dolayısıyla bu iki vakit namazları çok önem arzetmektedir. Zira bu melekler Allah’a (c.c) muhafız oldukları kulun ahvali hakkında iyi veya kötü şekilde şehadet ederler. Buna delil de sabah namazı için Kuran’da şu Ayet-i kerime gösterilebilir: <strong><span dir="RTL">اِنَّ قُرْاٰنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا</span> “Muhakkak ki sabah namazı şahidlidir.” </strong>(İsra 78).</p>
<p>Sabah namazının şahitli olduğu, yani Meleklerin on­da hazır bulunduğu ifade edilmektedir. Sabah namazının şahitli olması, müfes­sirlerin beyanına göre, gündüz Melekleri ile gece Meleklerinin nöbet değiştirir­ken bu namaza şahit olmalarıdır. Gündüz melekleri, insanlar sabah namazını kılarlarken ve gece melekleri henüz göğe çıkmadan yeryüzüne inerler. Binâenaleyh sabah namazı bitince gece melekleri yukarı çıkar, gündüz melekleri yeryüzünde kalırlar. Gece melekleri yukarı çıktıklarında, "Ey Rabbimiz, kulların, sana namaz kılarlarken onlardan ayrıldık" derler. Gündüz melekleri de, "Ey Rabbimiz, kullarına, onlar namaz kılarlarken ulaştık" derler. Allah Teâlâ da bütün meleklerine, "şâhid olun ki onları bağışladım ve günahlarını affettim" der. (Taberi, Kurtubi, Kaf 17-18).</p>
<p>Koruyucu Meleklerle alakalı Ayet-i kerime şöyle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">إِن كُلُّ نَفۡسٖ لَّمَّا عَلَيۡهَا حَافِظٞ</span> “Muhakkak her nefsin bir muhafızı vardır.” </strong>(Tarık 4). Başka bir Ayet-i kerime: <strong><span dir="RTL">وَيُرْسِلُ عَلَيْكُمْ حَفَظَةًۜ</span> “O (Allah c.c) üzerinize koruyucu Melekler gönderir.”</strong> (Enam 61). <strong><span dir="RTL">لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِّن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللّهِ</span></strong><strong> “Onu (insanı) önünden ve arkasından izleyicileri vardır ki kendisini Allah'ın emriyle korurlar.” </strong>(Rad 13).</p>
<p>Yüce Allah'ın: "Onun önünde ve arkasında izleyicileri vardır." Yani yüce Allah'ın gece ve gündüz bir diğerinin yerine geçen melekleri vardır. Gece melekleri yukarı çıktı mı, onların akabinde gündüz melekleri gelir. (Kurtubi, Rad 13).</p>
<p>Mevzu ile alakalı Hadis-i şerif: <span dir="RTL">عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ: أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: " يَتَعَاقَبُونَ- فِيكُمْ مَلاَئِكَةٌ بِاللَّيْلِ وَمَلاَئِكَةٌ بِالنَّهَارِ، وَيَجْتَمِعُونَ فِي صَلاَةِ الفَجْرِ وَصَلاَةِ العَصْرِ، ثُمَّ يَعْرُجُ الَّذِينَ بَاتُوا فِيكُمْ، فَيَسْأَلُهُمْ وَهُوَ أَعْلَمُ بِهِمْ: كَيْفَ تَرَكْتُمْ عِبَادِي؟ فَيَقُولُونَ: تَرَكْنَاهُمْ وَهُمْ يُصَلُّونَ، وَأَتَيْنَاهُمْ وَهُمْ يُصَلُّونَ</span> Ebi Hureyre’den (r.a) rivayetle Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdular: Siz birbirlerini takip eden gece ve gün melekleri tarafından izlenirsiniz. Bu melekler sabah ve ikindi namazlarında bir araya gelirler. Sonra sizi izlemekte olanlar semaya çıkarlar. (Yanında her şey ayan ve beyan olan Allah c.c) onlara:</p>
<p>-Benim kulumu nasıl bıraktınız? Diye sorar.</p>
<p>Onlarda:</p>
<p>-Onları namaz kılarken terkettik ve namaz kılarken de bulduk (giderken) derler. (Şamile, Sahih-i Buhari, Mevakitussala, C:1, S:115, No:555).</p>
<p>Ebu Umame (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurmuştur ki: Mümine yüzaltmış melek vekil kılınmıştır. Onlar bal çanağından sinek kovalar gibi müminden şeytanları kovarlar. İnsan kısa bir süre kendine bırakılsa şeytanlar onu kapışıverirlerdi. (E.H. Yazır, Tarık 4).</p>
<p><strong><u>10-Rahimdeki nutfanın tedbiri ile görevli melek:</u></strong> Bu Melek, Nutfenin gelişim ve değişim evrelerinin ve evreden evreye geçişinin ve tasvirinin tedbiri ile görevlendirilmiştir. Bunun delili de İbni Mesud (r.a)’dan rivayet edilen şu Hadis-i şeriftir:</p>
<p> <strong><span dir="RTL">عن </span></strong><strong><span dir="RTL">ابنِ مسعودٍ رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلَّى الله عليه وسلَّم: «إِنَّ أَحَدَكُمْ يُجْمَعُ خَلْقُهُ فِي بَطْنِ أُمِّهِ أَرْبَعِينَ يَوْمًا، ثُمَّ يَكُونُ فِي ذَلِكَ عَلَقَةً مِثْلَ ذَلِكَ، ثُمَّ يَكُونُ فِي ذَلِكَ مُضْغَةً مِثْلَ ذَلِكَ، ثُمَّ يُرْسَلُ المَلَكُ فَيَنْفُخُ فِيهِ الرُّوحَ، وَيُؤْمَرُ بِأَرْبَعِ كَلِمَاتٍ: بِكَتْبِ رِزْقِهِ وَأَجَلِهِ وَعَمَلِهِ وَشَقِيٌّ أَوْ سَعِيدٌ؛ فَوَالَّذِي لَا إِلَهَ غَيْرُهُ، إِنَّ أَحَدَكُمْ لَيَعْمَلُ بِعَمَلِ أَهْلِ الجَنَّةِ حَتَّى مَا يَكُونُ بَيْنَهُ وَبَيْنَهَا إِلَّا ذِرَاعٌ، فَيَسْبِقُ عَلَيْهِ الكِتَابُ فَيَعْمَلُ بِعَمَلِ أَهْلِ النَّارِ فَيَدْخُلُهَا، وَإِنَّ أَحَدَكُمْ لَيَعْمَلُ بِعَمَلِ أَهْلِ النَّارِ حَتَّى مَا يَكُونُ بَيْنَهُ وَبَيْنَهَا إِلَّا ذِرَاعٌ، فَيَسْبِقُ عَلَيْهِ الكِتَابُ فَيَعْمَلُ بِعَمَلِ أَهْلِ الجَنَّةِ فَيَدْخُلُهَا</span></strong></p>
<p><strong>İbini Mes’ud’ten (r.a) rivayetle “Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdular: “Sizden birinin yaratılışı, annesinin karnında kırk günde cem olur. Sonra bu kadar müddette “Alaka” olur. Sonra bu kadar müddette “Mudğa” olur. Sonra bir Melek gönderilir ona Ruh üfler ve bu Melek dört kelime ile emrolunur. Bu Melek onun rızkını, ecelini, amelini, şaki veya said olacağını yazar. Kendisinden başka ilah olmayan Zat’a yemin ederim ki, sizden birisi hayatı boyunca Cennet ehlinin ameliyle amel eder. Öyle ki kendisi ile Cennet arasında bir zira’ mesafe kalır da yazılan şey galebe eder ve Cehennem ehlinin ameliyle amel ederek Cehenneme girer. Aynı şekilde sizden birisi hayatı boyunca Cehennem ehlinin amelini işler. Kendisi ile Cehennem arasında bir ziralık mesafe kalınca yazısı ona galebe eder de Cennet ehlinin amelini işleyerek Cennet’e girer.”</strong> (Şamile, Sahih-i Buhari, Bedeulhalk, Zikrul-Melaiketi C:4, S:111, No:3208)</p>
<p><strong><span dir="RTL">عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: " إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ وَكَّلَ بِالرَّحِمِ مَلَكًا، يَقُولُ: يَا رَبِّ نُطْفَةٌ، يَا رَبِّ عَلَقَةٌ، يَا رَبِّ مُضْغَةٌ، فَإِذَا أَرَادَ أَنْ يَقْضِيَ خَلْقَهُ قَالَ: أَذَكَرٌ أَمْ أُنْثَى، شَقِيٌّ أَمْ سَعِيدٌ، فَمَا الرِّزْقُ وَالأَجَلُ، فَيُكْتَبُ فِي بَطْنِ أُمِّهِ</span></strong></p>
<p><strong>Enes bin Malik’ten (r.a) başka bir Hadis-i şerif şöyle buyurmaktadır:</strong> <strong>"Allah Teâlâ her rahim için bir melek görevlendirmiş­tir. Melek, 'Ya Rabbi bir nutfe Ya Rabbi bir alaka Ya Rabbi bir mudğa der. Allah Teâlâ ana rahmindeki bebeğin yaşa­masını murad ettiği zaman, Melek: onun erkek mi, yoksa kız mı; şaki mi, yoksa saîd mi olacağını ne kadar rızıklandırılacağını ve ne kadar yaşayacağını sorar. Bütün bunlar, ana karnında karara bağlanır." </strong>(Şamile, Sahih-i Buhari, Kitabul-Hayd, Mahalleketun ve gayru Muhalleketun, C:1, S:70, No:3208).</p>
<p>Bu görevlerin dışında da meleklerin çok başkaca görevleride vardır. Bunlardan bazıları:</p>
<p>Müminler için istiğfarda bulunmalarıdır. Şu Ayet-i kerimede zikredildiği gibi: <strong><span dir="RTL">يَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُواۚ رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذ۪ينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَب۪يلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِ </span> </strong><strong><span dir="RTL">و</span></strong><strong> “Ve iman edenler için: “Rabbimiz! Rahmet ve ilim yönünden her şeyi kuşattın; tevbe edip senin yoluna tabi olanları bağışla ve onları cehennem azabından koru diye mağfirette bulunurlar.” </strong>(Mumin 7).</p>
<p>Ayrıca ilim meclislerine ve zikir halkalarına şehadet eder ve onları kanatları altına alıp korurlar. Kulları iyi fiillere davet ederler ve kötü amellerden korurlar. Bedir Savaşında olduğu gibi, şavaşlarda müminlere yardım eder ve cihadlarında onlara sebat sağlarlar.</p>
<p><strong><span dir="RTL">عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ لِلَّهِ مَلاَئِكَةً يَطُوفُونَ فِي الطُّرُقِ يَلْتَمِسُونَ أَهْلَ الذِّكْرِ، فَإِذَا وَجَدُوا قَوْمًا يَذْكُرُونَ اللَّهَ تَنَادَوْا: هَلُمُّوا إِلَى حَاجَتِكُمْ " قَالَ: «فَيَحُفُّونَهُمْ بِأَجْنِحَتِهِمْ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا» قَالَ: " فَيَسْأَلُهُمْ رَبُّهُمْ، وَهُوَ أَعْلَمُ مِنْهُمْ، مَا يَقُولُ عِبَادِي؟ قَالُوا: يَقُولُونَ: يُسَبِّحُونَكَ وَيُكَبِّرُونَكَ وَيَحْمَدُونَكَ وَيُمَجِّدُونَكَ " قَالَ: " فَيَقُولُ: هَلْ رَأَوْنِي؟ " قَالَ: " فَيَقُولُونَ: لاَ وَاللَّهِ مَا رَأَوْكَ؟ " قَالَ: " فَيَقُولُ: وَكَيْفَ لَوْ رَأَوْنِي؟ " قَالَ: " يَقُولُونَ: لَوْ رَأَوْكَ كَانُوا أَشَدَّ لَكَ عِبَادَةً، وَأَشَدَّ لَكَ تَمْجِيدًا وَتَحْمِيدًا، وَأَكْثَرَ لَكَ تَسْبِيحًا " قَالَ: " يَقُولُ: فَمَا يَسْأَلُونِي؟ " قَالَ: «يَسْأَلُونَكَ الجَنَّةَ» قَالَ: " يَقُولُ: وَهَلْ رَأَوْهَا؟ " قَالَ: " يَقُولُونَ: لاَ وَاللَّهِ يَا رَبِّ مَا رَأَوْهَا " قَالَ: " يَقُولُ: فَكَيْفَ لَوْ أَنَّهُمْ رَأَوْهَا؟ " قَالَ: " يَقُولُونَ: لَوْ أَنَّهُمْ رَأَوْهَا كَانُوا أَشَدَّ عَلَيْهَا حِرْصًا، وَأَشَدَّ لَهَا طَلَبًا، وَأَعْظَمَ فِيهَا رَغْبَةً، قَالَ: فَمِمَّ يَتَعَوَّذُونَ؟ " قَالَ: " يَقُولُونَ: مِنَ النَّارِ " قَالَ: " يَقُولُ: وَهَلْ رَأَوْهَا؟ " قَالَ: " يَقُولُونَ: لاَ وَاللَّهِ يَا رَبِّ مَا رَأَوْهَا " قَالَ: " يَقُولُ: فَكَيْفَ لَوْ رَأَوْهَا؟ " قَالَ: " يَقُولُونَ: لَوْ رَأَوْهَا كَانُوا أَشَدَّ مِنْهَا فِرَارًا، وَأَشَدَّ لَهَا مَخَافَةً " قَالَ: " فَيَقُولُ: فَأُشْهِدُكُمْ أَنِّي قَدْ غَفَرْتُ لَهُمْ " قَالَ: " يَقُولُ مَلَكٌ مِنَ المَلاَئِكَةِ: فِيهِمْ فُلاَنٌ لَيْسَ مِنْهُمْ، إِنَّمَا جَاءَ لِحَاجَةٍ. قَالَ: هُمُ الجُلَسَاءُ لاَ يَشْقَى بِهِمْ جَلِيسُهُمْ " َ</span></strong></p>
<p><strong>Ebû Hüreyre (r.a)’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:</strong></p>
<p><strong>“Allah Teâlâ’nın yollarda dolaşıp zikredenleri tesbit eden melekleri vardır. Bunlar Cenâb-ı Hakk’ı zikreden bir topluluğa rastladıkları zaman birbirlerine <u>“Gelin! Aradıklarınız burada!”</u> diye seslenirler ve o zikredenleri dünya semâsına varıncaya kadar kanatlarıyla çevirip kuşatırlar. Bunun üzerine Allah Teâlâ, meleklerden daha iyi bildiği halde yine de onlara:</strong></p>
<p><strong>- “Kullarım ne diyor?” diye sorar. Melekler:</strong></p>
<p><strong>- Sübhânallah diyerek seni ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzih ediyorlar, Allâhü ekber diye tekbir getiriyorlar, sana hamdediyorlar ve senin yüceliğini dile getiriyorlar, derler. </strong></p>
<p><strong>Daha sonra Allah Teâlâ:</strong></p>
<p><strong>- “Peki onlar beni gördüler mi?” Melekler:</strong></p>
<p><strong>- Hayır, vallahi seni görmediler.</strong></p>
<p><strong>Allah Teâlâ:</strong></p>
<p><strong>- “Beni görselerdi ne yaparlardı?” Melekler:</strong></p>
<p><strong>- Şayet seni görselerdi sana daha çok ibadet ederler, şânını daha fazla yüceltirler, ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan seni daha çok tenzih ederlerdi.</strong></p>
<p><strong>Allah Teâlâ:</strong></p>
<p><strong>- “Kullarım benden ne istiyorlar?” Melekler:</strong></p>
<p><strong>- Cennet istiyorlar.</strong></p>
<p><strong>Allah Teâlâ:</strong></p>
<p><strong>- “Cenneti görmüşler mi?” Melekler:</strong></p>
<p><strong>- Hayır, yâ Rabbi! Vallahi onlar cenneti görmediler.</strong></p>
<p><strong>Allah Teâlâ:</strong></p>
<p><strong>- “Ya cenneti görseler ne yaparlardı?” Melekler:</strong></p>
<p> </p>
<p><strong>- Şayet cenneti görselerdi onu büyük bir iştiyakla isterlerdi, onu elde etmek için büyük gayret sarfederlerdi.</strong></p>
<p><strong>Allah Teâlâ:</strong></p>
<p><strong>- Bunlar Allah’a neden sığınıyorlar?”</strong></p>
<p><strong>- Cehennemden sığınıyorlar.</strong></p>
<p><strong>- “Peki cehennemi gördüler mi?” Melekler:</strong></p>
<p><strong>- Hayır, vallahi onlar cehennemi görmediler.</strong></p>
<p><strong>Allah Teâlâ:</strong></p>
<p><strong>- “Ya görseler ne yaparlardı?” Melekler:</strong></p>
<p><strong>- Şayet cehennemi görselerdi ondan daha çok kaçarlar, ondan pek fazla korkarlardı.</strong></p>
<p><strong>Allah Teâlâ meleklerine:</strong></p>
<p><strong>- “Sizi şahit tutarak söylüyorum ki, ben bu zikireden kullarımı bağışladım” buyurur. Meleklerden biri:</strong></p>
<p><strong>- Onların arasında bulunan falan kimse esasen onlardan değildir. O buraya bir iş için gelip oturmuştu, deyince Allah Teâlâ şöyle buyurur:</strong></p>
<p><strong>- “Orada oturanlar öyle iyi kimselerdir ki, onların arasında bulunan kötü olmaz.” </strong>(Şamile, Sahih-i Buhari, Kitabuddaavat, Fadlu Zikrullahi, C:8, S:86, No:6408).</p>
<p>Hülasa meleklerin görevlerini özetleyecek olursak, Melekler; Cenin’in ana rahmine düştüğü andan itibaren, nutfadan başlamak üzere, mudğa, alak ve ana karnında geçirdiği bütün evrelerde, ruhun üflenmesi esnasındaki rızkının, amelinin, ecelinin, said veya şaki olacağının yazılması, hayatı boyunca bütün ahval ve akvallerinin kayıt altına alınması ve vefatına dek ruhunun alınmasına kadar onun korunması ve gözetim altına alınması ve burada yazamadığımız birçok vazifelerle görevlendirilmişlerdir.</p>
<p>Ayrıca vefatından sonraki kabir suali, ruhunun yoktan var ettiği Halik-i zulcelale sunulması, berzah âleminde ve baastan sonraki ebedi âlemde cezalandırılması veya nimetlendirilmesi gibi sayamayacağımız birçok faaliyet Meleklerin görevleri arasındadır. (İnşaallah devam edecek)</p>
<p> </p>
Ekleme
Tarihi: 22 Kasım 2020 - Pazar
KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (28)
<p>M. Hasip TAYLAN</p>
<p><strong><u>8 Kulların amellerini kayıt altına almakla görevli Melekler:</u></strong> Bu Melekler. Kulun işlediği iyi veya kötü amellerinin tamamını yazmakla ve hesabını tutmakla mükelleftirler. Hesap gününde kendisine okutulmak üzere, kulun gizli veya aleni tüm a’mal ve akvalleri bu Melekler tarafından gerçek sahifelerde kayıt altına alınır. Şu Ayet-i kerimede zikredildiği gibi: <strong><span dir="RTL">وَإِنَّ عَلَيۡكُمۡ لَحَٰفِظِينَ كِرَامٗا كَٰتِبِينَ يَعۡلَمُونَ مَا تَفۡعَلُونَ</span> “Muhakkak üzerinize muhafızlar görevlendirilmiştir. Onlar şerefli ve cömert kâtiplerdir. Her yaptıklarınızı bilirler.” </strong>(İnfitar 10-12).</p>
<p>Başka Ayet-i kerimelerde de mevzu ile alakalı şunlar zikredilmektedir: <strong><span dir="RTL">اَمْ يَحْسَبُونَ اَنَّا لَا نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَنَجْوٰيهُمْۜ بَلٰى وَرُسُلُنَا لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ</span> “Yoksa onlar bizim, gizlediklerini ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Tam aksine! Elçilerimiz (Meleklerimiz), onların yanında (yaptıklarını) yazmaya devam ediyorlar.”</strong> (Zuhruf 80). <strong><span dir="RTL">إِذۡ يَتَلَقَّى ٱلۡمُتَلَقِّيَانِ عَنِ ٱلۡيَمِينِ وَعَنِ ٱلشِّمَالِ قَعِيدٞ مَّا يَلۡفِظُ مِن قَوۡلٍ إِلَّا لَدَيۡهِ رَقِيبٌ عَتِيد</span></strong> <strong>“Sağında ve solunda oturan iki Melek (her yaptığını ve söylediğini) kaydeder. Yanında gözetleyicinin hazır olmadığı hiçbir sözü söyleyemez. (söylediği hiç bir sözü gözetleyiciden gizleyemez.)”</strong> (Kaf 17-18).</p>
<p>Allah teala bu âyet-i kerimelerde (Kaf 17-18), insanın sağında ve solunda birer melek vazifelendirildiğini, bunların, insanın yaptığı şeyleri kaydettiklerini bildirmektedir. Bunlardan sağ tarafta olanın iyi amelleri kaydettiği, sol tarafta olanın ise kötü amelleri kaydettiği rivayet edilmektedir. Bunlardan, sağ tarafta bulunan meleğin, sol tarafta bulunan meleğin âmiri olduğu, kul günah işleyince sağ taraftaki sol taraftakine: "Hemen yazma belki tevbe eder." diye emrettiği ve günahları hemen yazdırmadığı rivayet edilmektedir.</p>
<p>Hasan-ı Basrî ve Katade, bu meleklerin, insanın konuştuğu her şeyi yazdığını söylemişler. Lakin Abdullah b. Abbas ise bunların, sadece sevap ve günah olan şeyleri yazıp, mubah olan şeyleri ise yazmadıklarını söylemiştir. İkrime de bu görüştedir. (Taberi Kaf 17-18)</p>
<p>Mevzu ile alakalı Hadis-i şerif şöyle buyurmaktadır:<strong><em><span dir="RTL">عن أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: إِنَّ العَبْدَ لَيَتَكَلَّمُ بِالكَلِمَةِ مِنْ رِضْوَانِ اللَّهِ، لاَ يُلْقِي لَهَا بَالًا، يَرْفَعُهُ اللَّهُ بِهَا دَرَجَاتٍ، وَإِنَّ العَبْدَ لَيَتَكَلَّمُ بِالكَلِمَةِ مِنْ سَخَطِ اللَّهِ، لاَ يُلْقِي لَهَا بَالًا، يَهْوِي بِهَا فِي جَهَنَّمَ</span> “Kul ki, Allah’ın razı olacağı bir sözü söyler, ancak onun nasıl bir söz olduğunun farkında değildir. Muhakkak Allah o sözle onun derecesini yükseltir. Yine kul ki, Allahı gazaplandıracak bir söz söyler onun da ne anlama geldiğinin farkında değildir. Allah o sözle de onu cehenneme sürükler.</em></strong> (Şamile, Sahih-i Buhari, Kitaburrikak, C:8, S:101, No:6478).</p>
<p>Yukarıdaki Hadis-i şerife istinaden, ne söylediğimizi bilmeden rasgele Allah’ın (c.c) gazabına uğratacak şeyleri söylememeye son derece dikkat etmemiz gerekmektedir. Dolayısıyla gene şu Hadis-i şerifte bize tavsiye edildiği gibi davranmalıyız. Hadis-i şerif şöyle buyuruyor: <strong><em><span dir="RTL">مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَاليَوْمِ الآخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أَوْ لِيَصْمُتْ</span></em></strong><strong><em> “Allah’a ve ahiret gününe iman etmiş kimse, ya hayır söyesin veya sussun” </em></strong>(Şamile, Sahih-i Buhari, Kitaburrikak, C:8, S:100).</p>
<p><strong><u>9 Kulu korumakla görevli Melekler (Hafıza Melekleri): </u></strong>Bu Melekler otururken, kalkarken, yürürken, uyurken, uyanırken, çaşırken, dinlenirken kısaca her hal ve haretinde kula zarar verebilecek hadiselerden, kötülüklerden, düşmanlardan vs. kulu korumakla görevlendirilmişlerdir. Bunlar gündüz ve gece Melekleri olmak üzere iki grup muhafaza melekleridirler.</p>
<p>Bunlar sabah ve ikindi namazları vaktinde tabir caiz ise, görev devri yaparlar. Yani sabah namazı vaktinde gece muhafızları görevi gündüz muhafızlarına ve ikindi namazı vaktinde de gündüz muhafızları görevi gece muhafızlarına devrederler. Dolayısıyla bu iki vakit namazları çok önem arzetmektedir. Zira bu melekler Allah’a (c.c) muhafız oldukları kulun ahvali hakkında iyi veya kötü şekilde şehadet ederler. Buna delil de sabah namazı için Kuran’da şu Ayet-i kerime gösterilebilir: <strong><span dir="RTL">اِنَّ قُرْاٰنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا</span> “Muhakkak ki sabah namazı şahidlidir.” </strong>(İsra 78).</p>
<p>Sabah namazının şahitli olduğu, yani Meleklerin on­da hazır bulunduğu ifade edilmektedir. Sabah namazının şahitli olması, müfes­sirlerin beyanına göre, gündüz Melekleri ile gece Meleklerinin nöbet değiştirir­ken bu namaza şahit olmalarıdır. Gündüz melekleri, insanlar sabah namazını kılarlarken ve gece melekleri henüz göğe çıkmadan yeryüzüne inerler. Binâenaleyh sabah namazı bitince gece melekleri yukarı çıkar, gündüz melekleri yeryüzünde kalırlar. Gece melekleri yukarı çıktıklarında, "Ey Rabbimiz, kulların, sana namaz kılarlarken onlardan ayrıldık" derler. Gündüz melekleri de, "Ey Rabbimiz, kullarına, onlar namaz kılarlarken ulaştık" derler. Allah Teâlâ da bütün meleklerine, "şâhid olun ki onları bağışladım ve günahlarını affettim" der. (Taberi, Kurtubi, Kaf 17-18).</p>
<p>Koruyucu Meleklerle alakalı Ayet-i kerime şöyle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">إِن كُلُّ نَفۡسٖ لَّمَّا عَلَيۡهَا حَافِظٞ</span> “Muhakkak her nefsin bir muhafızı vardır.” </strong>(Tarık 4). Başka bir Ayet-i kerime: <strong><span dir="RTL">وَيُرْسِلُ عَلَيْكُمْ حَفَظَةًۜ</span> “O (Allah c.c) üzerinize koruyucu Melekler gönderir.”</strong> (Enam 61). <strong><span dir="RTL">لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِّن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللّهِ</span></strong><strong> “Onu (insanı) önünden ve arkasından izleyicileri vardır ki kendisini Allah'ın emriyle korurlar.” </strong>(Rad 13).</p>
<p>Yüce Allah'ın: "Onun önünde ve arkasında izleyicileri vardır." Yani yüce Allah'ın gece ve gündüz bir diğerinin yerine geçen melekleri vardır. Gece melekleri yukarı çıktı mı, onların akabinde gündüz melekleri gelir. (Kurtubi, Rad 13).</p>
<p>Mevzu ile alakalı Hadis-i şerif: <span dir="RTL">عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ: أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: " يَتَعَاقَبُونَ- فِيكُمْ مَلاَئِكَةٌ بِاللَّيْلِ وَمَلاَئِكَةٌ بِالنَّهَارِ، وَيَجْتَمِعُونَ فِي صَلاَةِ الفَجْرِ وَصَلاَةِ العَصْرِ، ثُمَّ يَعْرُجُ الَّذِينَ بَاتُوا فِيكُمْ، فَيَسْأَلُهُمْ وَهُوَ أَعْلَمُ بِهِمْ: كَيْفَ تَرَكْتُمْ عِبَادِي؟ فَيَقُولُونَ: تَرَكْنَاهُمْ وَهُمْ يُصَلُّونَ، وَأَتَيْنَاهُمْ وَهُمْ يُصَلُّونَ</span> Ebi Hureyre’den (r.a) rivayetle Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdular: Siz birbirlerini takip eden gece ve gün melekleri tarafından izlenirsiniz. Bu melekler sabah ve ikindi namazlarında bir araya gelirler. Sonra sizi izlemekte olanlar semaya çıkarlar. (Yanında her şey ayan ve beyan olan Allah c.c) onlara:</p>
<p>-Benim kulumu nasıl bıraktınız? Diye sorar.</p>
<p>Onlarda:</p>
<p>-Onları namaz kılarken terkettik ve namaz kılarken de bulduk (giderken) derler. (Şamile, Sahih-i Buhari, Mevakitussala, C:1, S:115, No:555).</p>
<p>Ebu Umame (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurmuştur ki: Mümine yüzaltmış melek vekil kılınmıştır. Onlar bal çanağından sinek kovalar gibi müminden şeytanları kovarlar. İnsan kısa bir süre kendine bırakılsa şeytanlar onu kapışıverirlerdi. (E.H. Yazır, Tarık 4).</p>
<p><strong><u>10-Rahimdeki nutfanın tedbiri ile görevli melek:</u></strong> Bu Melek, Nutfenin gelişim ve değişim evrelerinin ve evreden evreye geçişinin ve tasvirinin tedbiri ile görevlendirilmiştir. Bunun delili de İbni Mesud (r.a)’dan rivayet edilen şu Hadis-i şeriftir:</p>
<p> <strong><span dir="RTL">عن </span></strong><strong><span dir="RTL">ابنِ مسعودٍ رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلَّى الله عليه وسلَّم: «إِنَّ أَحَدَكُمْ يُجْمَعُ خَلْقُهُ فِي بَطْنِ أُمِّهِ أَرْبَعِينَ يَوْمًا، ثُمَّ يَكُونُ فِي ذَلِكَ عَلَقَةً مِثْلَ ذَلِكَ، ثُمَّ يَكُونُ فِي ذَلِكَ مُضْغَةً مِثْلَ ذَلِكَ، ثُمَّ يُرْسَلُ المَلَكُ فَيَنْفُخُ فِيهِ الرُّوحَ، وَيُؤْمَرُ بِأَرْبَعِ كَلِمَاتٍ: بِكَتْبِ رِزْقِهِ وَأَجَلِهِ وَعَمَلِهِ وَشَقِيٌّ أَوْ سَعِيدٌ؛ فَوَالَّذِي لَا إِلَهَ غَيْرُهُ، إِنَّ أَحَدَكُمْ لَيَعْمَلُ بِعَمَلِ أَهْلِ الجَنَّةِ حَتَّى مَا يَكُونُ بَيْنَهُ وَبَيْنَهَا إِلَّا ذِرَاعٌ، فَيَسْبِقُ عَلَيْهِ الكِتَابُ فَيَعْمَلُ بِعَمَلِ أَهْلِ النَّارِ فَيَدْخُلُهَا، وَإِنَّ أَحَدَكُمْ لَيَعْمَلُ بِعَمَلِ أَهْلِ النَّارِ حَتَّى مَا يَكُونُ بَيْنَهُ وَبَيْنَهَا إِلَّا ذِرَاعٌ، فَيَسْبِقُ عَلَيْهِ الكِتَابُ فَيَعْمَلُ بِعَمَلِ أَهْلِ الجَنَّةِ فَيَدْخُلُهَا</span></strong></p>
<p><strong>İbini Mes’ud’ten (r.a) rivayetle “Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdular: “Sizden birinin yaratılışı, annesinin karnında kırk günde cem olur. Sonra bu kadar müddette “Alaka” olur. Sonra bu kadar müddette “Mudğa” olur. Sonra bir Melek gönderilir ona Ruh üfler ve bu Melek dört kelime ile emrolunur. Bu Melek onun rızkını, ecelini, amelini, şaki veya said olacağını yazar. Kendisinden başka ilah olmayan Zat’a yemin ederim ki, sizden birisi hayatı boyunca Cennet ehlinin ameliyle amel eder. Öyle ki kendisi ile Cennet arasında bir zira’ mesafe kalır da yazılan şey galebe eder ve Cehennem ehlinin ameliyle amel ederek Cehenneme girer. Aynı şekilde sizden birisi hayatı boyunca Cehennem ehlinin amelini işler. Kendisi ile Cehennem arasında bir ziralık mesafe kalınca yazısı ona galebe eder de Cennet ehlinin amelini işleyerek Cennet’e girer.”</strong> (Şamile, Sahih-i Buhari, Bedeulhalk, Zikrul-Melaiketi C:4, S:111, No:3208)</p>
<p><strong><span dir="RTL">عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: " إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ وَكَّلَ بِالرَّحِمِ مَلَكًا، يَقُولُ: يَا رَبِّ نُطْفَةٌ، يَا رَبِّ عَلَقَةٌ، يَا رَبِّ مُضْغَةٌ، فَإِذَا أَرَادَ أَنْ يَقْضِيَ خَلْقَهُ قَالَ: أَذَكَرٌ أَمْ أُنْثَى، شَقِيٌّ أَمْ سَعِيدٌ، فَمَا الرِّزْقُ وَالأَجَلُ، فَيُكْتَبُ فِي بَطْنِ أُمِّهِ</span></strong></p>
<p><strong>Enes bin Malik’ten (r.a) başka bir Hadis-i şerif şöyle buyurmaktadır:</strong> <strong>"Allah Teâlâ her rahim için bir melek görevlendirmiş­tir. Melek, 'Ya Rabbi bir nutfe Ya Rabbi bir alaka Ya Rabbi bir mudğa der. Allah Teâlâ ana rahmindeki bebeğin yaşa­masını murad ettiği zaman, Melek: onun erkek mi, yoksa kız mı; şaki mi, yoksa saîd mi olacağını ne kadar rızıklandırılacağını ve ne kadar yaşayacağını sorar. Bütün bunlar, ana karnında karara bağlanır." </strong>(Şamile, Sahih-i Buhari, Kitabul-Hayd, Mahalleketun ve gayru Muhalleketun, C:1, S:70, No:3208).</p>
<p>Bu görevlerin dışında da meleklerin çok başkaca görevleride vardır. Bunlardan bazıları:</p>
<p>Müminler için istiğfarda bulunmalarıdır. Şu Ayet-i kerimede zikredildiği gibi: <strong><span dir="RTL">يَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُواۚ رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذ۪ينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَب۪يلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِ </span> </strong><strong><span dir="RTL">و</span></strong><strong> “Ve iman edenler için: “Rabbimiz! Rahmet ve ilim yönünden her şeyi kuşattın; tevbe edip senin yoluna tabi olanları bağışla ve onları cehennem azabından koru diye mağfirette bulunurlar.” </strong>(Mumin 7).</p>
<p>Ayrıca ilim meclislerine ve zikir halkalarına şehadet eder ve onları kanatları altına alıp korurlar. Kulları iyi fiillere davet ederler ve kötü amellerden korurlar. Bedir Savaşında olduğu gibi, şavaşlarda müminlere yardım eder ve cihadlarında onlara sebat sağlarlar.</p>
<p><strong><span dir="RTL">عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ لِلَّهِ مَلاَئِكَةً يَطُوفُونَ فِي الطُّرُقِ يَلْتَمِسُونَ أَهْلَ الذِّكْرِ، فَإِذَا وَجَدُوا قَوْمًا يَذْكُرُونَ اللَّهَ تَنَادَوْا: هَلُمُّوا إِلَى حَاجَتِكُمْ " قَالَ: «فَيَحُفُّونَهُمْ بِأَجْنِحَتِهِمْ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا» قَالَ: " فَيَسْأَلُهُمْ رَبُّهُمْ، وَهُوَ أَعْلَمُ مِنْهُمْ، مَا يَقُولُ عِبَادِي؟ قَالُوا: يَقُولُونَ: يُسَبِّحُونَكَ وَيُكَبِّرُونَكَ وَيَحْمَدُونَكَ وَيُمَجِّدُونَكَ " قَالَ: " فَيَقُولُ: هَلْ رَأَوْنِي؟ " قَالَ: " فَيَقُولُونَ: لاَ وَاللَّهِ مَا رَأَوْكَ؟ " قَالَ: " فَيَقُولُ: وَكَيْفَ لَوْ رَأَوْنِي؟ " قَالَ: " يَقُولُونَ: لَوْ رَأَوْكَ كَانُوا أَشَدَّ لَكَ عِبَادَةً، وَأَشَدَّ لَكَ تَمْجِيدًا وَتَحْمِيدًا، وَأَكْثَرَ لَكَ تَسْبِيحًا " قَالَ: " يَقُولُ: فَمَا يَسْأَلُونِي؟ " قَالَ: «يَسْأَلُونَكَ الجَنَّةَ» قَالَ: " يَقُولُ: وَهَلْ رَأَوْهَا؟ " قَالَ: " يَقُولُونَ: لاَ وَاللَّهِ يَا رَبِّ مَا رَأَوْهَا " قَالَ: " يَقُولُ: فَكَيْفَ لَوْ أَنَّهُمْ رَأَوْهَا؟ " قَالَ: " يَقُولُونَ: لَوْ أَنَّهُمْ رَأَوْهَا كَانُوا أَشَدَّ عَلَيْهَا حِرْصًا، وَأَشَدَّ لَهَا طَلَبًا، وَأَعْظَمَ فِيهَا رَغْبَةً، قَالَ: فَمِمَّ يَتَعَوَّذُونَ؟ " قَالَ: " يَقُولُونَ: مِنَ النَّارِ " قَالَ: " يَقُولُ: وَهَلْ رَأَوْهَا؟ " قَالَ: " يَقُولُونَ: لاَ وَاللَّهِ يَا رَبِّ مَا رَأَوْهَا " قَالَ: " يَقُولُ: فَكَيْفَ لَوْ رَأَوْهَا؟ " قَالَ: " يَقُولُونَ: لَوْ رَأَوْهَا كَانُوا أَشَدَّ مِنْهَا فِرَارًا، وَأَشَدَّ لَهَا مَخَافَةً " قَالَ: " فَيَقُولُ: فَأُشْهِدُكُمْ أَنِّي قَدْ غَفَرْتُ لَهُمْ " قَالَ: " يَقُولُ مَلَكٌ مِنَ المَلاَئِكَةِ: فِيهِمْ فُلاَنٌ لَيْسَ مِنْهُمْ، إِنَّمَا جَاءَ لِحَاجَةٍ. قَالَ: هُمُ الجُلَسَاءُ لاَ يَشْقَى بِهِمْ جَلِيسُهُمْ " َ</span></strong></p>
<p><strong>Ebû Hüreyre (r.a)’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:</strong></p>
<p><strong>“Allah Teâlâ’nın yollarda dolaşıp zikredenleri tesbit eden melekleri vardır. Bunlar Cenâb-ı Hakk’ı zikreden bir topluluğa rastladıkları zaman birbirlerine <u>“Gelin! Aradıklarınız burada!”</u> diye seslenirler ve o zikredenleri dünya semâsına varıncaya kadar kanatlarıyla çevirip kuşatırlar. Bunun üzerine Allah Teâlâ, meleklerden daha iyi bildiği halde yine de onlara:</strong></p>
<p><strong>- “Kullarım ne diyor?” diye sorar. Melekler:</strong></p>
<p><strong>- Sübhânallah diyerek seni ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzih ediyorlar, Allâhü ekber diye tekbir getiriyorlar, sana hamdediyorlar ve senin yüceliğini dile getiriyorlar, derler. </strong></p>
<p><strong>Daha sonra Allah Teâlâ:</strong></p>
<p><strong>- “Peki onlar beni gördüler mi?” Melekler:</strong></p>
<p><strong>- Hayır, vallahi seni görmediler.</strong></p>
<p><strong>Allah Teâlâ:</strong></p>
<p><strong>- “Beni görselerdi ne yaparlardı?” Melekler:</strong></p>
<p><strong>- Şayet seni görselerdi sana daha çok ibadet ederler, şânını daha fazla yüceltirler, ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan seni daha çok tenzih ederlerdi.</strong></p>
<p><strong>Allah Teâlâ:</strong></p>
<p><strong>- “Kullarım benden ne istiyorlar?” Melekler:</strong></p>
<p><strong>- Cennet istiyorlar.</strong></p>
<p><strong>Allah Teâlâ:</strong></p>
<p><strong>- “Cenneti görmüşler mi?” Melekler:</strong></p>
<p><strong>- Hayır, yâ Rabbi! Vallahi onlar cenneti görmediler.</strong></p>
<p><strong>Allah Teâlâ:</strong></p>
<p><strong>- “Ya cenneti görseler ne yaparlardı?” Melekler:</strong></p>
<p> </p>
<p><strong>- Şayet cenneti görselerdi onu büyük bir iştiyakla isterlerdi, onu elde etmek için büyük gayret sarfederlerdi.</strong></p>
<p><strong>Allah Teâlâ:</strong></p>
<p><strong>- Bunlar Allah’a neden sığınıyorlar?”</strong></p>
<p><strong>- Cehennemden sığınıyorlar.</strong></p>
<p><strong>- “Peki cehennemi gördüler mi?” Melekler:</strong></p>
<p><strong>- Hayır, vallahi onlar cehennemi görmediler.</strong></p>
<p><strong>Allah Teâlâ:</strong></p>
<p><strong>- “Ya görseler ne yaparlardı?” Melekler:</strong></p>
<p><strong>- Şayet cehennemi görselerdi ondan daha çok kaçarlar, ondan pek fazla korkarlardı.</strong></p>
<p><strong>Allah Teâlâ meleklerine:</strong></p>
<p><strong>- “Sizi şahit tutarak söylüyorum ki, ben bu zikireden kullarımı bağışladım” buyurur. Meleklerden biri:</strong></p>
<p><strong>- Onların arasında bulunan falan kimse esasen onlardan değildir. O buraya bir iş için gelip oturmuştu, deyince Allah Teâlâ şöyle buyurur:</strong></p>
<p><strong>- “Orada oturanlar öyle iyi kimselerdir ki, onların arasında bulunan kötü olmaz.” </strong>(Şamile, Sahih-i Buhari, Kitabuddaavat, Fadlu Zikrullahi, C:8, S:86, No:6408).</p>
<p>Hülasa meleklerin görevlerini özetleyecek olursak, Melekler; Cenin’in ana rahmine düştüğü andan itibaren, nutfadan başlamak üzere, mudğa, alak ve ana karnında geçirdiği bütün evrelerde, ruhun üflenmesi esnasındaki rızkının, amelinin, ecelinin, said veya şaki olacağının yazılması, hayatı boyunca bütün ahval ve akvallerinin kayıt altına alınması ve vefatına dek ruhunun alınmasına kadar onun korunması ve gözetim altına alınması ve burada yazamadığımız birçok vazifelerle görevlendirilmişlerdir.</p>
<p>Ayrıca vefatından sonraki kabir suali, ruhunun yoktan var ettiği Halik-i zulcelale sunulması, berzah âleminde ve baastan sonraki ebedi âlemde cezalandırılması veya nimetlendirilmesi gibi sayamayacağımız birçok faaliyet Meleklerin görevleri arasındadır. (İnşaallah devam edecek)</p>
<p> </p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.