HASİP TAYLAN
Köşe Yazarı
HASİP TAYLAN
 

KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (29)

<p>M. Hasip TAYLAN</p> <p><a name="_Hlk59661679"><strong><u>3)Kitaplara iman</u></strong></a><strong><u>:</u></strong> Kuran&rsquo;da ge&ccedil;en veya ge&ccedil;meyen Allah&rsquo;ın (c.c) Resullerine indirdiği kitap ve suhufların tamamına inanmak, imanın r&uuml;k&uuml;nlerindendir. Zira bunu şu Ayet-i kerime emretmektedir: <strong><span dir="RTL">وَقُلْ</span></strong><strong><span dir="RTL"> اٰمَنْتُ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ مِنْ كِتَابٍ</span></strong><strong> &ldquo;Ve de ki: Allah&#39;ın indirdiği her kitaba inandım</strong>.<strong>&rdquo; </strong>(Şura 15). Dolayısıyla her m&uuml;minin bunlara iman etmesi elzemdir. Bu kitaplar vasıtasıyla Allah (c.c), Resullerine (a.s), g&ouml;nderildikleri kavimlerine hakikatı bildirmektedirler. Her &uuml;mmet kendilerine g&ouml;nderilen kitabın Peygamberine tabi olmak ve getirdiği kitabın h&uuml;k&uuml;mlerine (emir ve nehiylerine) uymak zorundadır. Binaenaleyh, başka Peygamberlerin getirdiği kitaplara da iman etmeleri icap etmektedir. Zira t&uuml;m bu kitapların m&uuml;nzili (indireni) birdir. Oda Allah (c.c) dur. Bunlardan birini ink&acirc;r etmek, hepisini ink&acirc;r etmek demektir ve k&uuml;f&uuml;rd&uuml;r. Kitapları veya kitaplardan birini ink&acirc;r etmek, onları getiren Peygamberleri ve/veya o Peygamberlerden birini ink&acirc;r etmek demaktir. Keza buda k&uuml;f&uuml;rd&uuml;r. Ki bu Ayet-i kerimede onu tasdik etmektedir: <strong><span dir="RTL">ا</span></strong><strong><span dir="RTL">مَنَ الرَّسُولُ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مِنْ رَبِّه۪ وَالْمُؤْمِنُونَۜ كُلٌّ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَكُتُبِه</span></strong><span dir="RTL"> <strong>وَرُسُلِه۪ۜ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْ رُسُلِه۪۠</strong></span><strong> &ldquo;Allah&#39;ın Rasul&uuml;, Rabbinden kendisine indirilene, Kur&#39;an&#39;a iman etti. M&uuml;&#39;minler de iman ettiler. Hepsi Allah&#39;a, meleklerine, kitaplarına, Rasullerine iman ettiler. Biz Allah&#39;ın Rasulleri arasında ayırım yapmayız.&rdquo; </strong>Dediler. (Bakara 285).</p> <p>Başka bir Ayet-i kerime: <strong><span dir="RTL">يا أيها الذين آمنوا آمنوا بالله ورسوله والكتاب الذي نزل على رسوله والكتاب</span></strong><span dir="RTL"> <strong>الذي أنزل من قبل ومن يكفر بالله وملائكته وكتبه ورسله واليوم الآخر فقد ضل ضلالا بعيدا</strong></span><strong> &ldquo;Ey iman edenler! Allah&#39;a, peygamberine, peygamberine indirmiş olduğu Kitab&#39;a ve daha &ouml;nce indirmiş olduğu Kitab&#39;a iman edin. Kim Allah&#39;ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret g&uuml;n&uuml;n&uuml; ink&acirc;r ederse uzak bir sapıklığın i&ccedil;ine d&uuml;şm&uuml;şt&uuml;r.&rdquo; </strong>(Nisa 136).</p> <p>Keza Cenab-i Hakk (c.c) <strong><u>Suhuflarla</u></strong> alakalı ş&ouml;yle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">إِنَّ هَذَا لَفِي الصُّحُفِ</span></strong><span dir="RTL"> <strong>الْأُولَى</strong></span><strong> &ldquo;Muhakkak bu (ger&ccedil;ekler) &ouml;nceki sayfalarda da mevcut idi. <span dir="RTL">صُحُفِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى</span> &ldquo;İbrahim ve Musa&rsquo;ya gelen sahifelerde de vardı.&rdquo; </strong>(A&rsquo;la 18,19).</p> <p><strong><u>Konu ile ilgili Hadis-i şerifler:</u></strong></p> <p><strong><span dir="RTL">حَدِيثِ أَبِي ذَرٍّ قَالَ: قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ، فما</span></strong> <strong><span dir="RTL">انَتْ صُحُفُ إِبْرَاهِيمَ؟ قَالَ: كَانَتْ أَمْثَالًا كُلُّهَا: أَيُّهَا الْمَلِكُ الْمُتَسَلِّطُ الْمُبْتَلَى الْمَغْرُورُ، إِنِّي لَمْ أَبْعَثْكَ لِتَجْمَعَ الدُّنْيَا بَعْضُهَا عَلَى بَعْضٍ، وَلَكِنْ بَعَثْتُكُ لِتَرُدَّ عَنِّي دَعْوَةَ الْمَظْلُومِ. فَإِنِّي لَا أَرُدُّهَا وَلَوْ كَانَتْ مِنْ فَمِ كَافِرٍ. وَكَانَ فِيهَا أَمْثَالٌ: وَعَلَى الْعَاقِلِ أَنْ يَكُونَ لَهُ] ثَلَاثُ &laquo;1&raquo; [سَاعَاتٍ: سَاعَةٌ يُنَاجِي فِيهَا رَبَّهُ، وَسَاعَةٌ يُحَاسِبُ فِيهَا نَفْسَهُ، يُفَكِّرُ فِيهَا فِي صُنْعِ &laquo;2&raquo; اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ إِلَيْهِ، وَسَاعَةٌ يَخْلُو فِيهَا لِحَاجَتِهِ مِنَ الْمَطْعَمِ وَالْمَشْرَبِ. وَعَلَى الْعَاقِلِ أَلَّا يَكُونَ ظَاعِنًا إِلَّا فِي ثَلَاثٍ: تَزَوُّدٍ لِمَعَادٍ، وَمَرَمَّةٍ لِمَعَاشٍ، وَلَذَّةٍ فِي غَيْرِ مُحَرَّمٍ. وَعَلَى الْعَاقِلِ أَنْ يَكُونَ بَصِيرًا بِزَمَانِهِ، مُقْبِلًا عَلَى شَأْنِهِ، حَافِظًا لِلِسَانِهِ. وَمَنْ عَدَّ كَلَامَهُ مِنْ عمله قل كلامه إلا فيما يعينه&quot;. قَالَ: قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ، فَمَا كَانَتْ صُحُفُ مُوسَى؟ قَالَ:&quot; كَانَتْ عِبَرًا كُلُّهَا: عَجِبْتُ لِمَنْ أَيْقَنَ بِالْمَوْتِ كَيْفَ يَفْرَحُ! وَعَجِبْتُ لِمَنْ أَيْقَنَ بِالْقَدَرِ كَيْفَ يَنْصَبُ. وَعَجِبْتُ لِمَنْ رَأَى الدُّنْيَا وَتَقَلُّبَهَا بِأَهْلِهَا كَيْفَ يَطْمَئِنُّ إِلَيْهَا! وَعَجِبْتُ لِمَنْ أَيْقَنَ بِالْحِسَابِ غَدًا ثُمَّ هُوَ لَا يَعْمَلُ!. قَالَ: قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ، فَهَلْ في أيدينا شي مما كان في يديه إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى، مِمَّا أَنْزَلَ اللَّهُ عَلَيْكَ؟ قَالَ: نَعَمِ اقْرَأْ يَا أَبَا ذَرٍّ قَدْ أَفْلَحَ مَنْ تَزَكَّى. وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّى. بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَياةَ الدُّنْيا وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقى. إِنَّ هَذَا لَفِي الصُّحُفِ الْأُولى. صُحُفِ إِبْراهِيمَ وَمُوسى. وذكر الحديث</span></strong></p> <p><strong>Ebu Zerr&#39;in rivayet etliği hadiste s&ouml;yle dediğini kaydetmektedir:&nbsp;&nbsp; </strong></p> <p><strong>&ldquo;Ey Allah&#39;ın Ras&ucirc;l&uuml;&quot; dedim, &quot;İbrahim&#39;in sahifelerinde ne vardır?&rdquo; O ş&ouml;yle buyurdu: </strong></p> <p><strong>&ldquo;T&uuml;m&uuml;yle ibretli &ouml;rnekler ihtiva ediyordu: Ey saltanat sahibi, sınanan ve aldanış i&ccedil;erisinde bulunan kral! Ben seni d&uuml;nyayı &uuml;st&uuml;ste yığman i&ccedil;in g&ouml;n&shy;dermedim. Fakat ben seni mazlumun bana dua etmesine gerek bırakmayasın diye g&ouml;nderdim. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; ben bir k&acirc;firin ağzından dahi &ccedil;ıksa mazlumun duasını geri &ccedil;evirmem. Yine o sahifelerde ibretli &ouml;rnekler vardı: Akıllı bir kimsenin zamanını &uuml;&ccedil; b&ouml;l&uuml;me ayırması gerekir. Bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;nde Rabbine seslensin, O&#39;nunla baş başa kalsın. Bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;nde kendisini hesaba &ccedil;eksin. Y&uuml;ce Allah&#39;ın ona yaptıkları &uuml;zerinde ve O&#39;nun sanatında tefekk&uuml;r etsin. Bir b&ouml;&shy;l&uuml;m&uuml;nde de yiyecek ve i&ccedil;ecek gibi ihtiya&ccedil;larını karşılasın. Akıllı olan bir kim&shy;senin aneak şu &uuml;&ccedil; işle uğraşması gerekir: Ya &ouml;l&uuml;mden sonra diriliş i&ccedil;in azık, ya yaşamak i&ccedil;in bir şeyler kazanmak, yahutta haram olmayan bir lez&shy;zetle uğraşmak. Yine akılh bir kimsenin zamanını basiretle değerlendirme&shy;si, işine y&ouml;nelmesi, dilini muhafaza etmesi gerekir. Konuştuklarını ameli c&uuml;mlesinden sayan bir kimse ise, kendisini ilgilendiren az miktardaki hususlar dı&shy;şında konuşmaz.&rdquo; Ebu Zerr dedi ki:&nbsp; </strong></p> <p><strong>&ldquo;Ey Allah&#39;ın Ras&ucirc;l&uuml; ya Musa&#39;nm sahifelerinde neler vardı?&rdquo; diye sordum. Ş&ouml;yle buyurdu: </strong></p> <p><strong>&ldquo;Hepsi ibretli şeylerdi: Kesin olarak &ouml;leceğine inanan bir kimsenin nasıl sevindiğine hayret ederim. Kadere kesin olarak iman eden bir kimsenin nasıl bitkin d&uuml;şercesine &ccedil;abalayıp durduğuna hayret ederim. D&uuml;nyayı ve d&uuml;nyanın hallerinin değişip durduğunu g&ouml;ren bir kimsenin kalb huzuru ile d&uuml;nyaya nasıl meylettiğine hayret ederim. Yarın hesaba &ccedil;ekileceğine kesin olarak inanan kimsenin nasıl amel etmediğine hayret ederim.&rdquo; Ebu Zerr dedi ki:&nbsp; </strong></p> <p><strong>&ldquo;Ey Allah&#39;ın Ras&ucirc;l&uuml;, dedim. İbrahim ve Musa&#39;nın ellerinde bulunanlar kabilinden senin &uuml;zerine indirilenlerden bizim elimizde bir şey var mıdır?&rdquo; diye sordum, ş&ouml;yle buyurdu; </strong></p> <p><strong>&ldquo;Evet, ey Ebu Zerr. Ger&ccedil;ek şu ki, umduğunu elde eder, iyice temizlenen ve Rabbinin adını anarak namaz kılan. Oysa siz d&uuml;nya hayatını tercih edersiniz. H&acirc;lbuki &acirc;hiret hem daha hayırlı hem de daha kalıcıdır. Ş&uuml;phe yok ki bu &ouml;nceki sahifelerde İbrahim ile Musa&#39;nın sahifelerinde de vardır&quot; buyruklarını okudu. Daha sonra (Ebu Zerr) hadisin geri kalan b&ouml;l&uuml;mlerini zikretti.&rdquo; </strong><em>(Kurtubi, A&rsquo;la 18,19).</em></p> <p><strong><span dir="RTL">روِيَ عَنْ أَبِي ذَرٍّ أَنَّهُ سَأَلَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَمْ أَنْزَلَ اللَّهُ مِنْ كِتَابٍ؟ فَقَالَ: مِائَةً وَأَرْبَعَةَ كُتُبٍ، عَلَى آدَمَ عَشْرَ صُحُفٍ وَعَلَى شِيثٍ خَمْسِينَ صَحِيفَةً وَعَلَى إِدْرِيسَ ثَلَاثِينَ صَحِيفَةً وَعَلَى إِبْرَاهِيمَ عَشْرَ صَحَائِفَ وَالتَّوْرَاةَ وَالْإِنْجِيلَ وَالزَّبُورَ وَالْفَرْقَانَ،</span></strong></p> <p><strong>Rivayet olunduğuna g&ouml;re Eb&ucirc; Zer, Hz. Peygamber (s.a.s)&#39;e, Allah&#39;ın ne kadar kitab indirdiğini sormuş da o da ş&ouml;yle demiştir: </strong></p> <p><strong>&quot;Y&uuml;zd&ouml;rt. On sahife &Acirc;dem&rsquo;e, elli sahife Şit&#39;e, otuz sahife İdris&#39;e, elli sahife Hz. İbrahim&#39;e, Tevrat, İncil, Zebur ve Furkan (Kur&#39;&acirc;n).&quot; </strong>(F. Razi, A&rsquo;la 18,19).</p> <p><strong><span dir="RTL">وَقِيلَ: إِنَّ فِي صُحُفِ إِبْرَاهِيمَ: يَنْبَغِي لِلْعَاقِلِ أَنْ يَكُونَ حَافِظًا لِلِسَانِهِ عَارِفًا بِزَمَانِهِ مُقْبِلًا عَلَى شَأْنِهِ، وَاللَّهُ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى أَعْلَمُ، وَصَلَّى اللَّهُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وصحبه وسلم</span></strong><strong>.</strong></p> <p><strong>&ldquo;Hz. ibrahim&#39;in sahifesinde ş&ouml;yle yazıldığı s&ouml;ylenmiştir: &quot;Akıllı kimsenin, dilini koruması, zamanını tanıması, değerlendirmesi ve işine g&uuml;c&uuml;ne y&ouml;nelmesi.&quot; Allah (c.c) en iyi bilendir. Sal&acirc;t-&uuml; sel&acirc;m, efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s)&#39;e, onun &acirc;line ve ashabına olsun.&rdquo; </strong><em>(&Acirc;min)! (F. Razi, A&rsquo;la 18,19).</em></p> <p><strong>Kuran-i kerimde ismi ge&ccedil;en kitaplar:</strong></p> <p><a name="_Hlk59661826"><strong><u>a-Tevrat</u></strong></a><strong><u>:</u></strong> Allah (c.c) kendi kudret eliyle Musa (a.s)&rsquo;a yazıp nazıl ettiği kitaptır. Şu Ayet-i kerimede ona delalet etmektedir: <span dir="RTL">وَكَتَبْنَا<strong> لَهُ فِي الْأَلْوَاحِ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْعِظَةً وَتَفْصِيلًا لِكُلِّ شَيْءٍ</strong></span><strong> &ldquo;Onun (Musa&rsquo;a.s) i&ccedil;in levhalarda her şey hakkında &ouml;ğ&uuml;t ve her şey hakkında a&ccedil;ıklama yazdık.&rdquo; </strong>(A&rsquo;raf 145).</p> <p>Başka bir Ayet-i kerimede: <span dir="RTL">ا</span><strong><span dir="RTL">نَّٓا اَنْزَلْنَا التَّوْرٰيةَ ف۪يهَا هُدًى وَنُورٌۚ يَحْكُمُ بِهَا النَّبِيُّونَ الَّذ۪ينَ اَسْلَمُوا لِلَّذ۪ينَ هَادُوا</span></strong> <strong>&ldquo;Ş&uuml;phesiz i&ccedil;inde hidayet ve nur bulunan Tevrat&#39;ı biz indirdik.&nbsp; Allah&#39;a teslim olmuş peygamberler yahudilerin arasında onunla h&uuml;kmederlerdi.&rdquo; </strong>(Maide 44).</p> <p>Bu Ayet-i kerimede &ldquo;hidayet&rdquo; kelimesi ve &ldquo;nur&rdquo; kelimesi ge&ccedil;mektedir.&nbsp; Binaenaleyh, &ldquo;hidayet&rdquo; kelimesiyle &ldquo;nur&rdquo; kelimesi arasında, mutlaka bir farklılığın bulunması gerekir. Buna g&ouml;re &ldquo;hidayet&rdquo; kelimesi, h&uuml;k&uuml;mlerin, kanunların ve tekliflerin izah edilmesi, a&ccedil;ıklanması m&acirc;nasına; &ldquo;nur&rdquo; kelimesi de tevhidin, n&uuml;b&uuml;vvetin ve me&acirc;d (ahiret) &acirc;leminin izah edilmesi manasına hamledilmiştir.</p> <p>Ayrıca, mensuh olduğuna dair bir delil bulunmadığı m&uuml;ddet&ccedil;e, bizden &ouml;ncekilerin şeriatı bizim i&ccedil;in de şeriattır&quot; diyenler bu &acirc;yetle istidlal etmişlerdir ki, bunun izahı şudur:</p> <p>&nbsp;Cen&acirc;b-ı Hak, Tevrat&#39;ta hid&acirc;yet ve nurun bulunduğunu s&ouml;ylemiştir. Bundan maksat ise, şeriatın hem us&ucirc;l hem de f&uuml;r&ucirc;unda, Tevrat&#39;ın hidayet ve nur olduğudur. Şayet Tevrat, tamamen neshedilmiş ve h&uuml;k&uuml;mleri nazar-ı dikkate alınmamış olsaydı, onda ne bir hidayet ne de bir n&ucirc;r bulunmazdı. Hidayet ve n&ucirc;r kelimelerini, dinin sadece asıllarını ilgilendiren hususlara hamletmek m&uuml;mk&uuml;n değildir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; Allah hem hidayeti hem de nuru zikretmiştir. Şayet, bu ikisinden de dinin sadece asıllarını ilgilendiren şeyler kastedilmiş olsaydı, o zaman bir tekrar yapılmış olurdu. Yine bu &acirc;yet, ancak recm meselesiyle ilgili olarak nazil olmuştur. Binaenaleyh, şer&#39;&icirc; h&uuml;k&uuml;mlerin de bu &acirc;yetin h&uuml;km&uuml;ne d&acirc;hil olması gerekir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; biz, her ne kadar &acirc;yetin sebeb-i n&uuml;zul&uuml;nden başka şeylerin &acirc;yetin h&uuml;km&uuml;ne d&acirc;hil olup olmadığı meselesinde ihtil&acirc;f etmiş İsek de &acirc;yetin sebeb-i n&uuml;zul&uuml; olan hadisenin, &acirc;yetin h&uuml;km&uuml;ne d&acirc;hil olmasının gerekli olduğu hususunda mutabakat halindeyiz. (F. Razi, Maide 44)</p> <p>&ldquo;Allah&rsquo;a teslim olmuş Peygamberler&rdquo; buyruğunun anlamı ise: Hz. Musa&#39;dan sonra Tevrat&#39;ı uygulamak &uuml;zere g&ouml;nderilen b&uuml;t&uuml;n peygamberler olduğu da s&ouml;ylenmiştir. Bunlar, Musa (a.s)&rsquo;dan, İsa (a.s)&rsquo;ın d&ouml;nemine kadar Tevrat&#39;ı tasdik etmiş olanlar demektir. Aralarında, bin peygamber gelip ge&ccedil;miştir. D&ouml;rtbin peygamber olduğu da s&ouml;ylenmiştir. Bundan daha fazla geldiği de bildirilmiştir. Bunların hepsi de Tevrat&#39;ta bu&shy;lunan h&uuml;k&uuml;mlerle h&uuml;kmetmişlerdir. Zira Allah Te&acirc;l&acirc; İsrailoğulları arasından, yanlarında bir kitap olmadığı halde, binlerce peygamber g&ouml;ndermiştir. Allah onları, sırf Tevrat&#39;ı bihakkın tatbik etsinler, ondaki &quot;hadd&quot; ve yasalarını uygulasınlar, farzlarını ifa etsinler, hel&acirc;lini hel&acirc;l, haramını da haram bilsinler diye peygamber olarak g&ouml;ndermiştir. (F. Razi, Kurtubi, Maide 44).</p> <p>Bu kitap ve suhufları Cenab-i Hakk (a.c) &ccedil;eşiti y&ouml;temlerle, aşağıdaki Ayet-i kerimede zikredildiği gibi, murad ettiği şekilde peygamberlere iletmektedir. <strong><span dir="RTL">وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَنْ يُكَلِّمَهُ اللَّهُ إِلا وَحْياً أَوْ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ أَوْ يُرْسِلَ رَسُولاً فَيُوحِيَ بِإِذْنِهِ مَا يَشَاءُ</span></strong><strong>&nbsp; Allah bir beşerle konuşmaz. Ancak vahiy yoluyla yahut perde arkasından ya da bir el&ccedil;i g&ouml;ndererek O&rsquo;nun izni (Allah&rsquo;n izni) ile dilediğini ona (Beşer&rsquo;e) vahyeder. </strong>(Şura 51). Kimi zaman perde arkasında (Hz. Musa ile Sina dağında hitap ettikleri gibi), kimi zaman Melek (Cebrail a.s.) vasıtasıyla ve kimi zaman kendi kudret kalemiyle yazılı olarak (Tevrat&rsquo;ın Musa a. s&rsquo;a bildirildiği gibi) <strong><span dir="RTL">وَكَتَبْنَا لَهُ فِي الأَلْوَاحِ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْعِظَةً وَتَفْصِيلاً لِكُلِّ شَيْءٍ</span></strong> &ldquo;<strong>Onun i&ccedil;in levhalarda her şeyle ilgili bir &ouml;ğ&uuml;t ve her şey hakkında bir a&ccedil;ıklama yazdık.&rdquo; </strong>(Araf 145). Bildirmişlerdir.</p> <p>Yahudiler Musa (a.s)&rsquo;ın beş kitabı olduğunu iddia ediyorlar. Ki bu kitapları Yahudi Hahamları kendileri yazmış ve esas orijinal Tevrat&rsquo;ı tahrif ederek, hakikatlerin &ccedil;oğunu gizlemiş, istediklerini ekleyip ve hoşlanmadıkları kısımlarını &ccedil;ıkarmış ve isteklerine uygun tahrıfli kitapları ortaya &ccedil;ıkarmışlardır.</p> <p>H&acirc;lbuki M&uuml;sl&uuml;manlar, İslam&#39;ın ilk d&ouml;neminde, Yahudilerin tevhid&icirc; inan&ccedil;larından dolayı, Kur&rsquo;an mesajına ilk koşacaklar arasında bulunacaklarını bekliyorlardı.&nbsp; &Ouml;zellikle o zamanlar &ccedil;ok sayıda Yahudinin yaşadığı Medine&#39;ye hicretten sonra M&uuml;sl&uuml;manların bu beklentileri hayal kırıklığı ile sonu&ccedil;lanan bir netice oldu. Zira bir kısım Yahudiler, İbrahim (a.s)&rsquo;dan Muhammed (s.a.v)&rsquo;e kadar gelen peygamberlerin kendilerinden olmaları taassubu ile kendi dinlerini sadece İsrailoğullarına adanmış bir &ccedil;eşit ırksal miras olarak kabul ediyorlar ve kendilerine nazil olan kitaplardan bildikleri halde, yeni bir vahyin gereğine bir t&uuml;rl&uuml; razi olup inanmıyorlardı.</p> <p>Ki Cenab-i Hakk (c.c) Tevrat&rsquo;ın tahrifatına dair ş&ouml;yle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">أَفَتَطْمَعُونَ أَنْ يُؤْمِنُوا لَكُمْ وَقَدْ كَانَ فَرِيقٌ مِنْهُمْ يَسْمَعُونَ كَلَامَ اللَّهِ ثُمَّ يُحَرِّفُونَهُ مِنْ بَعْدِ مَا عَقَلُوهُ</span></strong><strong> &ldquo;(Ey &icirc;man edenler!) Siz, o (Yah&ucirc;d&icirc;lerden) Allah&rsquo;ın (Tevr&acirc;t&rsquo;taki) s&ouml;z&uuml;n&uuml; işitip ve iyice anladıktan sonra, i&ccedil;lerinden onu bile bile tahrif edenlerin, size inanacaklarını mı umuyorsunuz?&rdquo; Başka bir Ayet-i kerimede: <span dir="RTL">مِّنَ ٱلَّذِينَ هَادُواْ يُحَرِّفُونَ ٱلۡكَلِمَ عَن مَّوَاضِعِهِۦ</span> &ldquo;Yahudilerden bazıları, kelimeleri yerlerinden tahrif ederler.&rdquo;</strong></p> <p>&nbsp;Tevrat&rsquo;ı tahrif etmek suretiyle, Yahudi Hahamlar tarafından yazılmış kitaplar şunlardır:</p> <p><strong>Tekvin (Yaratılış):</strong> D&uuml;nyanın ve insanın yaratılışını, cennetten kovuluşu, Nuh Tufanını, İbrani halkının ataları olan İbrahim, İshak, Yakup ve Yusuf (aleyhumusselam)&rsquo;ı anlatır.&nbsp;</p> <p><strong>&Ccedil;ıkış:</strong> Yahudi halkının Musa (a.s) &ouml;nderliğinde Mısır&#39;dan &ccedil;ıkışını ve 40 yıl boyunca Sina &ccedil;&ouml;l&uuml;nde dolaşmasını, on emrin indirilişini, temel yasaların kabul&uuml;n&uuml; anlatır.</p> <p>&nbsp;<strong>Levililer:</strong> Harun (a.s)&#39;ın oğullarının k&acirc;hin atanmasını ve eski İsrail&#39;in tapınma d&uuml;zenini anlatır.</p> <p><strong>Tensiye:</strong> Musa (a.s)&#39;ın &ouml;l&uuml;m&uuml;nden &ouml;nce Moav &Ccedil;&ouml;l&uuml;nde halkına verdiği &ouml;ğ&uuml;tleri i&ccedil;erir.&nbsp;</p> <p><strong>Sayılar:</strong> İsrail halkının Sina Dağ&#39;ından g&ouml;&ccedil;&uuml;p Kenan &uuml;lkesinin doğu sınırına varıncaya kadar başından ge&ccedil;enleri ve Kenan sınırında Tanrının Musa aracılığıyla verdiği yasaları i&ccedil;erir.</p> <p><a name="_Hlk59661900"><strong><u>b-Zebur</u></strong></a>: İlahi kitaplardan &ldquo;Zebur&rdquo; şu Ayet-i kerimede ge&ccedil;tiği gibi: <strong><span dir="RTL">وَآتَيْنَا دَاوُدَ زَبُورًا</span></strong> <strong>&ldquo;Biz Davud&rsquo;a Zebur&rsquo;u verdik.&rdquo;</strong> (Nisa 163). Davud (a.s)&rsquo;a inmiştir.</p> <p>Bu kitap y&uuml;z elli s&ucirc;reden ibaret olup, bunlarda herhangi bir h&uuml;k&uuml;m, helal ve harama dair bir buyruk yoktu. Bu kitap bir takım hikmetli s&ouml;zler ve &ouml;ğ&uuml;tleri kapsamaktaydı.</p> <p>Hz. D&acirc;vud g&uuml;zel sesli birisi idi. O bakımdan, Zebur&#39;u okumaya başladı mı, insanlar, cinler, kuşlar, vahşi hayvanlar, sesinin g&uuml;zelliği dolayısıyla etrafında toplanırdı. Hişam, babasından naklederek ş&ouml;yle demiştir: D&acirc;vud (a.s) bir yandan elinde hurma yapraklarından zembil yaparken diğer yandan insanlara hutbe irad ederdi. Bitirdiği zembili, yanında bulunanlardan birisine verir, o da bunu satardı. Ayrıca O (Davud a.s), zırh da yapardı. (Kurtubi, Nisa 163).</p> <p><a name="_Hlk59661945"><strong><u>c-İncil</u></strong></a><strong><u>:</u></strong> İsa (a.s)&rsquo;a inmiştir. <strong><span dir="RTL">وَقَفَّيْنَا عَلَى آثَارِهِمْ بِعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرَاةِ وَآتَيْنَاهُ الْإِنْجِيلَ فِيهِ هُدًى وَنُورٌ وَمُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرَاةِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّقِينَ</span> &ldquo;Onların (ge&ccedil;miş Peygamberlerin) ardından (eserleri &uuml;zerine), kendisinden &ouml;nce gelmiş olan Tevrat&#39;ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa&#39;yı g&ouml;nderdik. Ona da (Hz. Musa&rsquo;ya da) i&ccedil;erisinde hidayet ve nur bulunan, kendinden &ouml;nceki Tevrat&#39;ı doğrulayan, takva sahipleri i&ccedil;in de hidayet ve &ouml;ğ&uuml;t olan İncil&#39;i verdik.&rdquo; </strong>(Maide 46).</p> <p>Ayette ke&ccedil;en <u>&ldquo;Hz. İsa (a.s)&rsquo;ın kendisinden &ouml;nce gelmiş olan Tevrat&#39;ı doğrulayıcı olarak g&ouml;nderilmiş olması&rdquo;</u>; Hz. İsa (a.s)&#39;ın, Tevrat&#39;ı tasdik edici oluşu, onun Allah&#39;dan inmiş bir kitap olduğunu ve neshedilmezden &ouml;nce, onun kendisi ile amel edilmesi gereken bir hak olduğunu ikrar etmesi manasınadır.</p> <p>Ayette ke&ccedil;en <u>&ldquo;Ona da (Hz. Musa&rsquo;ya da) i&ccedil;erisinde hidayet ve nur bulunan, kendinden &ouml;nceki Tevrat&#39;ı doğrulayan, takva sahipleri i&ccedil;in de yol g&ouml;sterici ve &ouml;ğ&uuml;t veric olan İncil&#39;i verdik.&rdquo;</u> C&uuml;mlesinin anlamı ise:</p> <p>İncil, tevhide, tenzihe (Allah&#39;ın eksiklik ve noksanlardan m&uuml;nezzeh olduğuna), Allah&#39;ın eşi olmaktan, &ccedil;ocuğu bulunmaktan, benzeri ve zıddı olmaktan beri olduğuna, Hz. İsa (a.s)&#39;ın n&uuml;b&uuml;vvetine ve &acirc;hirete del&acirc;let eden delilleri ihtiva eden m&acirc;nasında bir hidayettir. İşte İncil&#39;in <u>&quot;hidayet&quot;</u> olması ile bu m&acirc;na kastedilmiştir. (F. Razi, Maide 46).</p> <p>İncil&#39;in <u>&quot;n&ucirc;r&quot;</u> olmasından murad ise, şer&#39;&icirc; ahk&acirc;mı ve m&uuml;kellefiyetlerin detayını a&ccedil;ıklayan bir kitap olmasıdır. (F. Razi, Maide 46).</p> <p>İncil&#39;in kendinden &ouml;nceki kitabı (Tevrat&rsquo;ı) tasdik edici olması; Hz. Muhammed&#39;in, peygamber olarak g&ouml;nderileceğini ve geleceğini m&uuml;jdeleyici olması m&acirc;nasına hamledilebilir. (F. Razi, Maide 46).</p> <p>İncil&#39;in Ayet&rsquo;te ikinci kez ge&ccedil;en <u>&quot;hidayet&quot;</u> vasfı ise, b&uuml;t&uuml;n insanları Hz. Muhammed (s.a.s)&#39;in peygamberliğine ulaştıran bir vesile olması sebebi ile &quot;Hz. Muhammed (s.a.s)&#39;in gelişini m&uuml;jdeleyen m&acirc;nasında alınabilir. M&uuml;sl&uuml;manlar ile ehl-i kitap arasında bu hususta son derece ileri bir m&uuml;nakaşa bulunduğu i&ccedil;in, Hak Te&acirc;l&acirc; &quot;hidayet&quot; vasfını, İncil&#39;in Hz. Muhammed (s.a.s)&#39;in peygamberliğine apa&ccedil;ık bir şekilde del&acirc;let ettiğine dikkat &ccedil;ekmek i&ccedil;in, ikinci kez getirmiştir. Bin&acirc;enaleyh İncil, bey&acirc;n ve izaha daha &ccedil;ok muhta&ccedil; bu mesele hususunda bir hidayet olmuş olur. (F. Razi, Maide 46).</p> <p>Binaenaleyh, Tevrat&rsquo;ta da İncil&rsquo;de de Hz. Muhammed&rsquo;in geleceğine dair bilgilerin apa&ccedil;ık bir şekilde bulunduğu Ayet-i kerimelerle sabittir. Bunlardan bir Ayet-i kerime ş&ouml;yle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">اَلَّذ۪ينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الْاُمِّيَّ الَّذ۪ي يَجِدُونَهُ مَكْتُوبًا عِنْدَهُمْ فِي التَّوْرٰيةِ وَالْاِنْج۪يلِۘ</span> &ldquo;Onlar ki, kendi yanlarındaki Tevrat&#39;ta ve İncil&#39;de yazılı buldukları ummi peygambere iman ederler.&rdquo; </strong>(A&rsquo;raf 157).</p> <p>İncil&#39;in bir <u>&quot;&ouml;ğ&uuml;t&quot;</u> oluşu ise, nasihatları ve &ccedil;ok kuvvetli bir şekilde insanı g&uuml;nahtan men edici tavsiyeleri ihtiva etmesinden dolayıdır. Bu &ouml;ğ&uuml;tten istif&acirc;de edenler muttak&icirc;ler olduğu i&ccedil;in, bunun sadece onlara ait olduğunu belirtmiştir. (A&rsquo;raf 157).</p> <p>Bazı ulema, İncil ile Tevrat arasında ufak-tefek değişiklikler dışında, ahk&acirc;mlarda b&uuml;y&uuml;k bir farklılık olmadığı dile getirmektedir. Buna mesned olan Ayetlerden bir tanesi ş&ouml;yle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">وَمُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَلِاُحِلَّ لَكُمْ بَعْضَ الَّذ۪ي</span></strong><span dir="RTL"> <strong>حُرِّمَ عَلَيْكُمْ</strong></span> <strong>&ldquo;Benden &ouml;nce g&ouml;nderilmiş olan Tevrat&#39;ı doğrulayıcı olarak ve daha &ouml;nce size haram kılınmış olanların bazılarını helal kılmak &uuml;zere g&ouml;nderildim.&rdquo;</strong> (Ali İmran 50).</p> <p>Katade&#39;den ş&ouml;yle s&ouml;ylediği rivayet edilmiştir: Hz. İsanın getirdiği şeriat, Hz. Musanın getirdiğinden daha yumuşaktır. Zira Hz. Musanın getirdiği şeriatla insanlara deve eti, bağırsak ve işkembe yağları, bir kısım kuşlar ve balıklar haram kılınmıştı. Allah teala, Hz. İsaya g&ouml;nderdiği şeriatla pen&ccedil;eli kuşlar dışındaki şeyleri insanlara helal kıldı. (Taberi, Kurtubi, Ali İmran 50). (Devam edecek inşallah)</p> <p>&nbsp;</p>
Ekleme Tarihi: 18 Ocak 2021 - Pazartesi

KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (29)

<p>M. Hasip TAYLAN</p> <p><a name="_Hlk59661679"><strong><u>3)Kitaplara iman</u></strong></a><strong><u>:</u></strong> Kuran&rsquo;da ge&ccedil;en veya ge&ccedil;meyen Allah&rsquo;ın (c.c) Resullerine indirdiği kitap ve suhufların tamamına inanmak, imanın r&uuml;k&uuml;nlerindendir. Zira bunu şu Ayet-i kerime emretmektedir: <strong><span dir="RTL">وَقُلْ</span></strong><strong><span dir="RTL"> اٰمَنْتُ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ مِنْ كِتَابٍ</span></strong><strong> &ldquo;Ve de ki: Allah&#39;ın indirdiği her kitaba inandım</strong>.<strong>&rdquo; </strong>(Şura 15). Dolayısıyla her m&uuml;minin bunlara iman etmesi elzemdir. Bu kitaplar vasıtasıyla Allah (c.c), Resullerine (a.s), g&ouml;nderildikleri kavimlerine hakikatı bildirmektedirler. Her &uuml;mmet kendilerine g&ouml;nderilen kitabın Peygamberine tabi olmak ve getirdiği kitabın h&uuml;k&uuml;mlerine (emir ve nehiylerine) uymak zorundadır. Binaenaleyh, başka Peygamberlerin getirdiği kitaplara da iman etmeleri icap etmektedir. Zira t&uuml;m bu kitapların m&uuml;nzili (indireni) birdir. Oda Allah (c.c) dur. Bunlardan birini ink&acirc;r etmek, hepisini ink&acirc;r etmek demektir ve k&uuml;f&uuml;rd&uuml;r. Kitapları veya kitaplardan birini ink&acirc;r etmek, onları getiren Peygamberleri ve/veya o Peygamberlerden birini ink&acirc;r etmek demaktir. Keza buda k&uuml;f&uuml;rd&uuml;r. Ki bu Ayet-i kerimede onu tasdik etmektedir: <strong><span dir="RTL">ا</span></strong><strong><span dir="RTL">مَنَ الرَّسُولُ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مِنْ رَبِّه۪ وَالْمُؤْمِنُونَۜ كُلٌّ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَكُتُبِه</span></strong><span dir="RTL"> <strong>وَرُسُلِه۪ۜ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْ رُسُلِه۪۠</strong></span><strong> &ldquo;Allah&#39;ın Rasul&uuml;, Rabbinden kendisine indirilene, Kur&#39;an&#39;a iman etti. M&uuml;&#39;minler de iman ettiler. Hepsi Allah&#39;a, meleklerine, kitaplarına, Rasullerine iman ettiler. Biz Allah&#39;ın Rasulleri arasında ayırım yapmayız.&rdquo; </strong>Dediler. (Bakara 285).</p> <p>Başka bir Ayet-i kerime: <strong><span dir="RTL">يا أيها الذين آمنوا آمنوا بالله ورسوله والكتاب الذي نزل على رسوله والكتاب</span></strong><span dir="RTL"> <strong>الذي أنزل من قبل ومن يكفر بالله وملائكته وكتبه ورسله واليوم الآخر فقد ضل ضلالا بعيدا</strong></span><strong> &ldquo;Ey iman edenler! Allah&#39;a, peygamberine, peygamberine indirmiş olduğu Kitab&#39;a ve daha &ouml;nce indirmiş olduğu Kitab&#39;a iman edin. Kim Allah&#39;ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret g&uuml;n&uuml;n&uuml; ink&acirc;r ederse uzak bir sapıklığın i&ccedil;ine d&uuml;şm&uuml;şt&uuml;r.&rdquo; </strong>(Nisa 136).</p> <p>Keza Cenab-i Hakk (c.c) <strong><u>Suhuflarla</u></strong> alakalı ş&ouml;yle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">إِنَّ هَذَا لَفِي الصُّحُفِ</span></strong><span dir="RTL"> <strong>الْأُولَى</strong></span><strong> &ldquo;Muhakkak bu (ger&ccedil;ekler) &ouml;nceki sayfalarda da mevcut idi. <span dir="RTL">صُحُفِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى</span> &ldquo;İbrahim ve Musa&rsquo;ya gelen sahifelerde de vardı.&rdquo; </strong>(A&rsquo;la 18,19).</p> <p><strong><u>Konu ile ilgili Hadis-i şerifler:</u></strong></p> <p><strong><span dir="RTL">حَدِيثِ أَبِي ذَرٍّ قَالَ: قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ، فما</span></strong> <strong><span dir="RTL">انَتْ صُحُفُ إِبْرَاهِيمَ؟ قَالَ: كَانَتْ أَمْثَالًا كُلُّهَا: أَيُّهَا الْمَلِكُ الْمُتَسَلِّطُ الْمُبْتَلَى الْمَغْرُورُ، إِنِّي لَمْ أَبْعَثْكَ لِتَجْمَعَ الدُّنْيَا بَعْضُهَا عَلَى بَعْضٍ، وَلَكِنْ بَعَثْتُكُ لِتَرُدَّ عَنِّي دَعْوَةَ الْمَظْلُومِ. فَإِنِّي لَا أَرُدُّهَا وَلَوْ كَانَتْ مِنْ فَمِ كَافِرٍ. وَكَانَ فِيهَا أَمْثَالٌ: وَعَلَى الْعَاقِلِ أَنْ يَكُونَ لَهُ] ثَلَاثُ &laquo;1&raquo; [سَاعَاتٍ: سَاعَةٌ يُنَاجِي فِيهَا رَبَّهُ، وَسَاعَةٌ يُحَاسِبُ فِيهَا نَفْسَهُ، يُفَكِّرُ فِيهَا فِي صُنْعِ &laquo;2&raquo; اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ إِلَيْهِ، وَسَاعَةٌ يَخْلُو فِيهَا لِحَاجَتِهِ مِنَ الْمَطْعَمِ وَالْمَشْرَبِ. وَعَلَى الْعَاقِلِ أَلَّا يَكُونَ ظَاعِنًا إِلَّا فِي ثَلَاثٍ: تَزَوُّدٍ لِمَعَادٍ، وَمَرَمَّةٍ لِمَعَاشٍ، وَلَذَّةٍ فِي غَيْرِ مُحَرَّمٍ. وَعَلَى الْعَاقِلِ أَنْ يَكُونَ بَصِيرًا بِزَمَانِهِ، مُقْبِلًا عَلَى شَأْنِهِ، حَافِظًا لِلِسَانِهِ. وَمَنْ عَدَّ كَلَامَهُ مِنْ عمله قل كلامه إلا فيما يعينه&quot;. قَالَ: قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ، فَمَا كَانَتْ صُحُفُ مُوسَى؟ قَالَ:&quot; كَانَتْ عِبَرًا كُلُّهَا: عَجِبْتُ لِمَنْ أَيْقَنَ بِالْمَوْتِ كَيْفَ يَفْرَحُ! وَعَجِبْتُ لِمَنْ أَيْقَنَ بِالْقَدَرِ كَيْفَ يَنْصَبُ. وَعَجِبْتُ لِمَنْ رَأَى الدُّنْيَا وَتَقَلُّبَهَا بِأَهْلِهَا كَيْفَ يَطْمَئِنُّ إِلَيْهَا! وَعَجِبْتُ لِمَنْ أَيْقَنَ بِالْحِسَابِ غَدًا ثُمَّ هُوَ لَا يَعْمَلُ!. قَالَ: قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ، فَهَلْ في أيدينا شي مما كان في يديه إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى، مِمَّا أَنْزَلَ اللَّهُ عَلَيْكَ؟ قَالَ: نَعَمِ اقْرَأْ يَا أَبَا ذَرٍّ قَدْ أَفْلَحَ مَنْ تَزَكَّى. وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّى. بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَياةَ الدُّنْيا وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقى. إِنَّ هَذَا لَفِي الصُّحُفِ الْأُولى. صُحُفِ إِبْراهِيمَ وَمُوسى. وذكر الحديث</span></strong></p> <p><strong>Ebu Zerr&#39;in rivayet etliği hadiste s&ouml;yle dediğini kaydetmektedir:&nbsp;&nbsp; </strong></p> <p><strong>&ldquo;Ey Allah&#39;ın Ras&ucirc;l&uuml;&quot; dedim, &quot;İbrahim&#39;in sahifelerinde ne vardır?&rdquo; O ş&ouml;yle buyurdu: </strong></p> <p><strong>&ldquo;T&uuml;m&uuml;yle ibretli &ouml;rnekler ihtiva ediyordu: Ey saltanat sahibi, sınanan ve aldanış i&ccedil;erisinde bulunan kral! Ben seni d&uuml;nyayı &uuml;st&uuml;ste yığman i&ccedil;in g&ouml;n&shy;dermedim. Fakat ben seni mazlumun bana dua etmesine gerek bırakmayasın diye g&ouml;nderdim. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; ben bir k&acirc;firin ağzından dahi &ccedil;ıksa mazlumun duasını geri &ccedil;evirmem. Yine o sahifelerde ibretli &ouml;rnekler vardı: Akıllı bir kimsenin zamanını &uuml;&ccedil; b&ouml;l&uuml;me ayırması gerekir. Bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;nde Rabbine seslensin, O&#39;nunla baş başa kalsın. Bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;nde kendisini hesaba &ccedil;eksin. Y&uuml;ce Allah&#39;ın ona yaptıkları &uuml;zerinde ve O&#39;nun sanatında tefekk&uuml;r etsin. Bir b&ouml;&shy;l&uuml;m&uuml;nde de yiyecek ve i&ccedil;ecek gibi ihtiya&ccedil;larını karşılasın. Akıllı olan bir kim&shy;senin aneak şu &uuml;&ccedil; işle uğraşması gerekir: Ya &ouml;l&uuml;mden sonra diriliş i&ccedil;in azık, ya yaşamak i&ccedil;in bir şeyler kazanmak, yahutta haram olmayan bir lez&shy;zetle uğraşmak. Yine akılh bir kimsenin zamanını basiretle değerlendirme&shy;si, işine y&ouml;nelmesi, dilini muhafaza etmesi gerekir. Konuştuklarını ameli c&uuml;mlesinden sayan bir kimse ise, kendisini ilgilendiren az miktardaki hususlar dı&shy;şında konuşmaz.&rdquo; Ebu Zerr dedi ki:&nbsp; </strong></p> <p><strong>&ldquo;Ey Allah&#39;ın Ras&ucirc;l&uuml; ya Musa&#39;nm sahifelerinde neler vardı?&rdquo; diye sordum. Ş&ouml;yle buyurdu: </strong></p> <p><strong>&ldquo;Hepsi ibretli şeylerdi: Kesin olarak &ouml;leceğine inanan bir kimsenin nasıl sevindiğine hayret ederim. Kadere kesin olarak iman eden bir kimsenin nasıl bitkin d&uuml;şercesine &ccedil;abalayıp durduğuna hayret ederim. D&uuml;nyayı ve d&uuml;nyanın hallerinin değişip durduğunu g&ouml;ren bir kimsenin kalb huzuru ile d&uuml;nyaya nasıl meylettiğine hayret ederim. Yarın hesaba &ccedil;ekileceğine kesin olarak inanan kimsenin nasıl amel etmediğine hayret ederim.&rdquo; Ebu Zerr dedi ki:&nbsp; </strong></p> <p><strong>&ldquo;Ey Allah&#39;ın Ras&ucirc;l&uuml;, dedim. İbrahim ve Musa&#39;nın ellerinde bulunanlar kabilinden senin &uuml;zerine indirilenlerden bizim elimizde bir şey var mıdır?&rdquo; diye sordum, ş&ouml;yle buyurdu; </strong></p> <p><strong>&ldquo;Evet, ey Ebu Zerr. Ger&ccedil;ek şu ki, umduğunu elde eder, iyice temizlenen ve Rabbinin adını anarak namaz kılan. Oysa siz d&uuml;nya hayatını tercih edersiniz. H&acirc;lbuki &acirc;hiret hem daha hayırlı hem de daha kalıcıdır. Ş&uuml;phe yok ki bu &ouml;nceki sahifelerde İbrahim ile Musa&#39;nın sahifelerinde de vardır&quot; buyruklarını okudu. Daha sonra (Ebu Zerr) hadisin geri kalan b&ouml;l&uuml;mlerini zikretti.&rdquo; </strong><em>(Kurtubi, A&rsquo;la 18,19).</em></p> <p><strong><span dir="RTL">روِيَ عَنْ أَبِي ذَرٍّ أَنَّهُ سَأَلَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَمْ أَنْزَلَ اللَّهُ مِنْ كِتَابٍ؟ فَقَالَ: مِائَةً وَأَرْبَعَةَ كُتُبٍ، عَلَى آدَمَ عَشْرَ صُحُفٍ وَعَلَى شِيثٍ خَمْسِينَ صَحِيفَةً وَعَلَى إِدْرِيسَ ثَلَاثِينَ صَحِيفَةً وَعَلَى إِبْرَاهِيمَ عَشْرَ صَحَائِفَ وَالتَّوْرَاةَ وَالْإِنْجِيلَ وَالزَّبُورَ وَالْفَرْقَانَ،</span></strong></p> <p><strong>Rivayet olunduğuna g&ouml;re Eb&ucirc; Zer, Hz. Peygamber (s.a.s)&#39;e, Allah&#39;ın ne kadar kitab indirdiğini sormuş da o da ş&ouml;yle demiştir: </strong></p> <p><strong>&quot;Y&uuml;zd&ouml;rt. On sahife &Acirc;dem&rsquo;e, elli sahife Şit&#39;e, otuz sahife İdris&#39;e, elli sahife Hz. İbrahim&#39;e, Tevrat, İncil, Zebur ve Furkan (Kur&#39;&acirc;n).&quot; </strong>(F. Razi, A&rsquo;la 18,19).</p> <p><strong><span dir="RTL">وَقِيلَ: إِنَّ فِي صُحُفِ إِبْرَاهِيمَ: يَنْبَغِي لِلْعَاقِلِ أَنْ يَكُونَ حَافِظًا لِلِسَانِهِ عَارِفًا بِزَمَانِهِ مُقْبِلًا عَلَى شَأْنِهِ، وَاللَّهُ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى أَعْلَمُ، وَصَلَّى اللَّهُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وصحبه وسلم</span></strong><strong>.</strong></p> <p><strong>&ldquo;Hz. ibrahim&#39;in sahifesinde ş&ouml;yle yazıldığı s&ouml;ylenmiştir: &quot;Akıllı kimsenin, dilini koruması, zamanını tanıması, değerlendirmesi ve işine g&uuml;c&uuml;ne y&ouml;nelmesi.&quot; Allah (c.c) en iyi bilendir. Sal&acirc;t-&uuml; sel&acirc;m, efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s)&#39;e, onun &acirc;line ve ashabına olsun.&rdquo; </strong><em>(&Acirc;min)! (F. Razi, A&rsquo;la 18,19).</em></p> <p><strong>Kuran-i kerimde ismi ge&ccedil;en kitaplar:</strong></p> <p><a name="_Hlk59661826"><strong><u>a-Tevrat</u></strong></a><strong><u>:</u></strong> Allah (c.c) kendi kudret eliyle Musa (a.s)&rsquo;a yazıp nazıl ettiği kitaptır. Şu Ayet-i kerimede ona delalet etmektedir: <span dir="RTL">وَكَتَبْنَا<strong> لَهُ فِي الْأَلْوَاحِ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْعِظَةً وَتَفْصِيلًا لِكُلِّ شَيْءٍ</strong></span><strong> &ldquo;Onun (Musa&rsquo;a.s) i&ccedil;in levhalarda her şey hakkında &ouml;ğ&uuml;t ve her şey hakkında a&ccedil;ıklama yazdık.&rdquo; </strong>(A&rsquo;raf 145).</p> <p>Başka bir Ayet-i kerimede: <span dir="RTL">ا</span><strong><span dir="RTL">نَّٓا اَنْزَلْنَا التَّوْرٰيةَ ف۪يهَا هُدًى وَنُورٌۚ يَحْكُمُ بِهَا النَّبِيُّونَ الَّذ۪ينَ اَسْلَمُوا لِلَّذ۪ينَ هَادُوا</span></strong> <strong>&ldquo;Ş&uuml;phesiz i&ccedil;inde hidayet ve nur bulunan Tevrat&#39;ı biz indirdik.&nbsp; Allah&#39;a teslim olmuş peygamberler yahudilerin arasında onunla h&uuml;kmederlerdi.&rdquo; </strong>(Maide 44).</p> <p>Bu Ayet-i kerimede &ldquo;hidayet&rdquo; kelimesi ve &ldquo;nur&rdquo; kelimesi ge&ccedil;mektedir.&nbsp; Binaenaleyh, &ldquo;hidayet&rdquo; kelimesiyle &ldquo;nur&rdquo; kelimesi arasında, mutlaka bir farklılığın bulunması gerekir. Buna g&ouml;re &ldquo;hidayet&rdquo; kelimesi, h&uuml;k&uuml;mlerin, kanunların ve tekliflerin izah edilmesi, a&ccedil;ıklanması m&acirc;nasına; &ldquo;nur&rdquo; kelimesi de tevhidin, n&uuml;b&uuml;vvetin ve me&acirc;d (ahiret) &acirc;leminin izah edilmesi manasına hamledilmiştir.</p> <p>Ayrıca, mensuh olduğuna dair bir delil bulunmadığı m&uuml;ddet&ccedil;e, bizden &ouml;ncekilerin şeriatı bizim i&ccedil;in de şeriattır&quot; diyenler bu &acirc;yetle istidlal etmişlerdir ki, bunun izahı şudur:</p> <p>&nbsp;Cen&acirc;b-ı Hak, Tevrat&#39;ta hid&acirc;yet ve nurun bulunduğunu s&ouml;ylemiştir. Bundan maksat ise, şeriatın hem us&ucirc;l hem de f&uuml;r&ucirc;unda, Tevrat&#39;ın hidayet ve nur olduğudur. Şayet Tevrat, tamamen neshedilmiş ve h&uuml;k&uuml;mleri nazar-ı dikkate alınmamış olsaydı, onda ne bir hidayet ne de bir n&ucirc;r bulunmazdı. Hidayet ve n&ucirc;r kelimelerini, dinin sadece asıllarını ilgilendiren hususlara hamletmek m&uuml;mk&uuml;n değildir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; Allah hem hidayeti hem de nuru zikretmiştir. Şayet, bu ikisinden de dinin sadece asıllarını ilgilendiren şeyler kastedilmiş olsaydı, o zaman bir tekrar yapılmış olurdu. Yine bu &acirc;yet, ancak recm meselesiyle ilgili olarak nazil olmuştur. Binaenaleyh, şer&#39;&icirc; h&uuml;k&uuml;mlerin de bu &acirc;yetin h&uuml;km&uuml;ne d&acirc;hil olması gerekir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; biz, her ne kadar &acirc;yetin sebeb-i n&uuml;zul&uuml;nden başka şeylerin &acirc;yetin h&uuml;km&uuml;ne d&acirc;hil olup olmadığı meselesinde ihtil&acirc;f etmiş İsek de &acirc;yetin sebeb-i n&uuml;zul&uuml; olan hadisenin, &acirc;yetin h&uuml;km&uuml;ne d&acirc;hil olmasının gerekli olduğu hususunda mutabakat halindeyiz. (F. Razi, Maide 44)</p> <p>&ldquo;Allah&rsquo;a teslim olmuş Peygamberler&rdquo; buyruğunun anlamı ise: Hz. Musa&#39;dan sonra Tevrat&#39;ı uygulamak &uuml;zere g&ouml;nderilen b&uuml;t&uuml;n peygamberler olduğu da s&ouml;ylenmiştir. Bunlar, Musa (a.s)&rsquo;dan, İsa (a.s)&rsquo;ın d&ouml;nemine kadar Tevrat&#39;ı tasdik etmiş olanlar demektir. Aralarında, bin peygamber gelip ge&ccedil;miştir. D&ouml;rtbin peygamber olduğu da s&ouml;ylenmiştir. Bundan daha fazla geldiği de bildirilmiştir. Bunların hepsi de Tevrat&#39;ta bu&shy;lunan h&uuml;k&uuml;mlerle h&uuml;kmetmişlerdir. Zira Allah Te&acirc;l&acirc; İsrailoğulları arasından, yanlarında bir kitap olmadığı halde, binlerce peygamber g&ouml;ndermiştir. Allah onları, sırf Tevrat&#39;ı bihakkın tatbik etsinler, ondaki &quot;hadd&quot; ve yasalarını uygulasınlar, farzlarını ifa etsinler, hel&acirc;lini hel&acirc;l, haramını da haram bilsinler diye peygamber olarak g&ouml;ndermiştir. (F. Razi, Kurtubi, Maide 44).</p> <p>Bu kitap ve suhufları Cenab-i Hakk (a.c) &ccedil;eşiti y&ouml;temlerle, aşağıdaki Ayet-i kerimede zikredildiği gibi, murad ettiği şekilde peygamberlere iletmektedir. <strong><span dir="RTL">وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَنْ يُكَلِّمَهُ اللَّهُ إِلا وَحْياً أَوْ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ أَوْ يُرْسِلَ رَسُولاً فَيُوحِيَ بِإِذْنِهِ مَا يَشَاءُ</span></strong><strong>&nbsp; Allah bir beşerle konuşmaz. Ancak vahiy yoluyla yahut perde arkasından ya da bir el&ccedil;i g&ouml;ndererek O&rsquo;nun izni (Allah&rsquo;n izni) ile dilediğini ona (Beşer&rsquo;e) vahyeder. </strong>(Şura 51). Kimi zaman perde arkasında (Hz. Musa ile Sina dağında hitap ettikleri gibi), kimi zaman Melek (Cebrail a.s.) vasıtasıyla ve kimi zaman kendi kudret kalemiyle yazılı olarak (Tevrat&rsquo;ın Musa a. s&rsquo;a bildirildiği gibi) <strong><span dir="RTL">وَكَتَبْنَا لَهُ فِي الأَلْوَاحِ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْعِظَةً وَتَفْصِيلاً لِكُلِّ شَيْءٍ</span></strong> &ldquo;<strong>Onun i&ccedil;in levhalarda her şeyle ilgili bir &ouml;ğ&uuml;t ve her şey hakkında bir a&ccedil;ıklama yazdık.&rdquo; </strong>(Araf 145). Bildirmişlerdir.</p> <p>Yahudiler Musa (a.s)&rsquo;ın beş kitabı olduğunu iddia ediyorlar. Ki bu kitapları Yahudi Hahamları kendileri yazmış ve esas orijinal Tevrat&rsquo;ı tahrif ederek, hakikatlerin &ccedil;oğunu gizlemiş, istediklerini ekleyip ve hoşlanmadıkları kısımlarını &ccedil;ıkarmış ve isteklerine uygun tahrıfli kitapları ortaya &ccedil;ıkarmışlardır.</p> <p>H&acirc;lbuki M&uuml;sl&uuml;manlar, İslam&#39;ın ilk d&ouml;neminde, Yahudilerin tevhid&icirc; inan&ccedil;larından dolayı, Kur&rsquo;an mesajına ilk koşacaklar arasında bulunacaklarını bekliyorlardı.&nbsp; &Ouml;zellikle o zamanlar &ccedil;ok sayıda Yahudinin yaşadığı Medine&#39;ye hicretten sonra M&uuml;sl&uuml;manların bu beklentileri hayal kırıklığı ile sonu&ccedil;lanan bir netice oldu. Zira bir kısım Yahudiler, İbrahim (a.s)&rsquo;dan Muhammed (s.a.v)&rsquo;e kadar gelen peygamberlerin kendilerinden olmaları taassubu ile kendi dinlerini sadece İsrailoğullarına adanmış bir &ccedil;eşit ırksal miras olarak kabul ediyorlar ve kendilerine nazil olan kitaplardan bildikleri halde, yeni bir vahyin gereğine bir t&uuml;rl&uuml; razi olup inanmıyorlardı.</p> <p>Ki Cenab-i Hakk (c.c) Tevrat&rsquo;ın tahrifatına dair ş&ouml;yle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">أَفَتَطْمَعُونَ أَنْ يُؤْمِنُوا لَكُمْ وَقَدْ كَانَ فَرِيقٌ مِنْهُمْ يَسْمَعُونَ كَلَامَ اللَّهِ ثُمَّ يُحَرِّفُونَهُ مِنْ بَعْدِ مَا عَقَلُوهُ</span></strong><strong> &ldquo;(Ey &icirc;man edenler!) Siz, o (Yah&ucirc;d&icirc;lerden) Allah&rsquo;ın (Tevr&acirc;t&rsquo;taki) s&ouml;z&uuml;n&uuml; işitip ve iyice anladıktan sonra, i&ccedil;lerinden onu bile bile tahrif edenlerin, size inanacaklarını mı umuyorsunuz?&rdquo; Başka bir Ayet-i kerimede: <span dir="RTL">مِّنَ ٱلَّذِينَ هَادُواْ يُحَرِّفُونَ ٱلۡكَلِمَ عَن مَّوَاضِعِهِۦ</span> &ldquo;Yahudilerden bazıları, kelimeleri yerlerinden tahrif ederler.&rdquo;</strong></p> <p>&nbsp;Tevrat&rsquo;ı tahrif etmek suretiyle, Yahudi Hahamlar tarafından yazılmış kitaplar şunlardır:</p> <p><strong>Tekvin (Yaratılış):</strong> D&uuml;nyanın ve insanın yaratılışını, cennetten kovuluşu, Nuh Tufanını, İbrani halkının ataları olan İbrahim, İshak, Yakup ve Yusuf (aleyhumusselam)&rsquo;ı anlatır.&nbsp;</p> <p><strong>&Ccedil;ıkış:</strong> Yahudi halkının Musa (a.s) &ouml;nderliğinde Mısır&#39;dan &ccedil;ıkışını ve 40 yıl boyunca Sina &ccedil;&ouml;l&uuml;nde dolaşmasını, on emrin indirilişini, temel yasaların kabul&uuml;n&uuml; anlatır.</p> <p>&nbsp;<strong>Levililer:</strong> Harun (a.s)&#39;ın oğullarının k&acirc;hin atanmasını ve eski İsrail&#39;in tapınma d&uuml;zenini anlatır.</p> <p><strong>Tensiye:</strong> Musa (a.s)&#39;ın &ouml;l&uuml;m&uuml;nden &ouml;nce Moav &Ccedil;&ouml;l&uuml;nde halkına verdiği &ouml;ğ&uuml;tleri i&ccedil;erir.&nbsp;</p> <p><strong>Sayılar:</strong> İsrail halkının Sina Dağ&#39;ından g&ouml;&ccedil;&uuml;p Kenan &uuml;lkesinin doğu sınırına varıncaya kadar başından ge&ccedil;enleri ve Kenan sınırında Tanrının Musa aracılığıyla verdiği yasaları i&ccedil;erir.</p> <p><a name="_Hlk59661900"><strong><u>b-Zebur</u></strong></a>: İlahi kitaplardan &ldquo;Zebur&rdquo; şu Ayet-i kerimede ge&ccedil;tiği gibi: <strong><span dir="RTL">وَآتَيْنَا دَاوُدَ زَبُورًا</span></strong> <strong>&ldquo;Biz Davud&rsquo;a Zebur&rsquo;u verdik.&rdquo;</strong> (Nisa 163). Davud (a.s)&rsquo;a inmiştir.</p> <p>Bu kitap y&uuml;z elli s&ucirc;reden ibaret olup, bunlarda herhangi bir h&uuml;k&uuml;m, helal ve harama dair bir buyruk yoktu. Bu kitap bir takım hikmetli s&ouml;zler ve &ouml;ğ&uuml;tleri kapsamaktaydı.</p> <p>Hz. D&acirc;vud g&uuml;zel sesli birisi idi. O bakımdan, Zebur&#39;u okumaya başladı mı, insanlar, cinler, kuşlar, vahşi hayvanlar, sesinin g&uuml;zelliği dolayısıyla etrafında toplanırdı. Hişam, babasından naklederek ş&ouml;yle demiştir: D&acirc;vud (a.s) bir yandan elinde hurma yapraklarından zembil yaparken diğer yandan insanlara hutbe irad ederdi. Bitirdiği zembili, yanında bulunanlardan birisine verir, o da bunu satardı. Ayrıca O (Davud a.s), zırh da yapardı. (Kurtubi, Nisa 163).</p> <p><a name="_Hlk59661945"><strong><u>c-İncil</u></strong></a><strong><u>:</u></strong> İsa (a.s)&rsquo;a inmiştir. <strong><span dir="RTL">وَقَفَّيْنَا عَلَى آثَارِهِمْ بِعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرَاةِ وَآتَيْنَاهُ الْإِنْجِيلَ فِيهِ هُدًى وَنُورٌ وَمُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرَاةِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّقِينَ</span> &ldquo;Onların (ge&ccedil;miş Peygamberlerin) ardından (eserleri &uuml;zerine), kendisinden &ouml;nce gelmiş olan Tevrat&#39;ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa&#39;yı g&ouml;nderdik. Ona da (Hz. Musa&rsquo;ya da) i&ccedil;erisinde hidayet ve nur bulunan, kendinden &ouml;nceki Tevrat&#39;ı doğrulayan, takva sahipleri i&ccedil;in de hidayet ve &ouml;ğ&uuml;t olan İncil&#39;i verdik.&rdquo; </strong>(Maide 46).</p> <p>Ayette ke&ccedil;en <u>&ldquo;Hz. İsa (a.s)&rsquo;ın kendisinden &ouml;nce gelmiş olan Tevrat&#39;ı doğrulayıcı olarak g&ouml;nderilmiş olması&rdquo;</u>; Hz. İsa (a.s)&#39;ın, Tevrat&#39;ı tasdik edici oluşu, onun Allah&#39;dan inmiş bir kitap olduğunu ve neshedilmezden &ouml;nce, onun kendisi ile amel edilmesi gereken bir hak olduğunu ikrar etmesi manasınadır.</p> <p>Ayette ke&ccedil;en <u>&ldquo;Ona da (Hz. Musa&rsquo;ya da) i&ccedil;erisinde hidayet ve nur bulunan, kendinden &ouml;nceki Tevrat&#39;ı doğrulayan, takva sahipleri i&ccedil;in de yol g&ouml;sterici ve &ouml;ğ&uuml;t veric olan İncil&#39;i verdik.&rdquo;</u> C&uuml;mlesinin anlamı ise:</p> <p>İncil, tevhide, tenzihe (Allah&#39;ın eksiklik ve noksanlardan m&uuml;nezzeh olduğuna), Allah&#39;ın eşi olmaktan, &ccedil;ocuğu bulunmaktan, benzeri ve zıddı olmaktan beri olduğuna, Hz. İsa (a.s)&#39;ın n&uuml;b&uuml;vvetine ve &acirc;hirete del&acirc;let eden delilleri ihtiva eden m&acirc;nasında bir hidayettir. İşte İncil&#39;in <u>&quot;hidayet&quot;</u> olması ile bu m&acirc;na kastedilmiştir. (F. Razi, Maide 46).</p> <p>İncil&#39;in <u>&quot;n&ucirc;r&quot;</u> olmasından murad ise, şer&#39;&icirc; ahk&acirc;mı ve m&uuml;kellefiyetlerin detayını a&ccedil;ıklayan bir kitap olmasıdır. (F. Razi, Maide 46).</p> <p>İncil&#39;in kendinden &ouml;nceki kitabı (Tevrat&rsquo;ı) tasdik edici olması; Hz. Muhammed&#39;in, peygamber olarak g&ouml;nderileceğini ve geleceğini m&uuml;jdeleyici olması m&acirc;nasına hamledilebilir. (F. Razi, Maide 46).</p> <p>İncil&#39;in Ayet&rsquo;te ikinci kez ge&ccedil;en <u>&quot;hidayet&quot;</u> vasfı ise, b&uuml;t&uuml;n insanları Hz. Muhammed (s.a.s)&#39;in peygamberliğine ulaştıran bir vesile olması sebebi ile &quot;Hz. Muhammed (s.a.s)&#39;in gelişini m&uuml;jdeleyen m&acirc;nasında alınabilir. M&uuml;sl&uuml;manlar ile ehl-i kitap arasında bu hususta son derece ileri bir m&uuml;nakaşa bulunduğu i&ccedil;in, Hak Te&acirc;l&acirc; &quot;hidayet&quot; vasfını, İncil&#39;in Hz. Muhammed (s.a.s)&#39;in peygamberliğine apa&ccedil;ık bir şekilde del&acirc;let ettiğine dikkat &ccedil;ekmek i&ccedil;in, ikinci kez getirmiştir. Bin&acirc;enaleyh İncil, bey&acirc;n ve izaha daha &ccedil;ok muhta&ccedil; bu mesele hususunda bir hidayet olmuş olur. (F. Razi, Maide 46).</p> <p>Binaenaleyh, Tevrat&rsquo;ta da İncil&rsquo;de de Hz. Muhammed&rsquo;in geleceğine dair bilgilerin apa&ccedil;ık bir şekilde bulunduğu Ayet-i kerimelerle sabittir. Bunlardan bir Ayet-i kerime ş&ouml;yle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">اَلَّذ۪ينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الْاُمِّيَّ الَّذ۪ي يَجِدُونَهُ مَكْتُوبًا عِنْدَهُمْ فِي التَّوْرٰيةِ وَالْاِنْج۪يلِۘ</span> &ldquo;Onlar ki, kendi yanlarındaki Tevrat&#39;ta ve İncil&#39;de yazılı buldukları ummi peygambere iman ederler.&rdquo; </strong>(A&rsquo;raf 157).</p> <p>İncil&#39;in bir <u>&quot;&ouml;ğ&uuml;t&quot;</u> oluşu ise, nasihatları ve &ccedil;ok kuvvetli bir şekilde insanı g&uuml;nahtan men edici tavsiyeleri ihtiva etmesinden dolayıdır. Bu &ouml;ğ&uuml;tten istif&acirc;de edenler muttak&icirc;ler olduğu i&ccedil;in, bunun sadece onlara ait olduğunu belirtmiştir. (A&rsquo;raf 157).</p> <p>Bazı ulema, İncil ile Tevrat arasında ufak-tefek değişiklikler dışında, ahk&acirc;mlarda b&uuml;y&uuml;k bir farklılık olmadığı dile getirmektedir. Buna mesned olan Ayetlerden bir tanesi ş&ouml;yle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">وَمُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَلِاُحِلَّ لَكُمْ بَعْضَ الَّذ۪ي</span></strong><span dir="RTL"> <strong>حُرِّمَ عَلَيْكُمْ</strong></span> <strong>&ldquo;Benden &ouml;nce g&ouml;nderilmiş olan Tevrat&#39;ı doğrulayıcı olarak ve daha &ouml;nce size haram kılınmış olanların bazılarını helal kılmak &uuml;zere g&ouml;nderildim.&rdquo;</strong> (Ali İmran 50).</p> <p>Katade&#39;den ş&ouml;yle s&ouml;ylediği rivayet edilmiştir: Hz. İsanın getirdiği şeriat, Hz. Musanın getirdiğinden daha yumuşaktır. Zira Hz. Musanın getirdiği şeriatla insanlara deve eti, bağırsak ve işkembe yağları, bir kısım kuşlar ve balıklar haram kılınmıştı. Allah teala, Hz. İsaya g&ouml;nderdiği şeriatla pen&ccedil;eli kuşlar dışındaki şeyleri insanlara helal kıldı. (Taberi, Kurtubi, Ali İmran 50). (Devam edecek inşallah)</p> <p>&nbsp;</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.