2023 Seçimleri ve seçmen davranışı
2023 Seçimleri ve seçmen davranışı
2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine bir yıldan daha az bir zaman kaldı. Daha önceki seçimlerden farklı olarak son iki seçime partiler, ittifak yaparak giriyorlar. Seçim barajı her ne kadar yüzde 7 gibi bir orana çekilmiş olsa da; bazı partiler meclis dışında kalmamak için ittifak yapmayı zaruri olarak görmektedir.
Bazı okuyucularım seçimlerle alakalı olarak yorum yaparak bana düşüncelerini bildiriyorlar. Bir okuyucum Türkiye’deki seçmenlerle ilgili olarak analiz yapmış. Çok doğru tespitleri var.
Bununla birlikte 18 yaşını doldurmuş ve ilk defa aktif olarak seçimlere katılan milyonlarca genci hesaba katmamış. Kendi düşüncelerimle birlikte bu okuyucumun düşüncelerini paylaşarak siyasi partilere yol göstermeye çalışayım.
Öncelikle kimsenin düşünmediği ve dile getirmediği bir hususla başlayalım. Seçim eğer 2023 Haziran ayında yapılmaz ve erken seçime dönerse işler değişecektir. Zira seçim barajı ilgili kanun maddesine göre yüzde 10 barajı geri gelecektir.
HDP gibi baraj sınırında gezen partiler, pervasız bir şekilde sırtını Batılı ülkelere dayayarak ittifak yapmamaktadır. Hükümet ani bir karar vererek örneğin Nisan 2023 tarihinde seçimlere gittiği takdirde bu gibi bazı partiler baraj alında kalabilirler. Az bir ihtimal olsa da seçimin bir iki ay öne alınacağını göz ardı etmemek gereklidir.
2023 Seçiminin diğer seçimlerden biraz farklı hususiyetleri var. Örneğin 20 yaşında olan birçok vatandaşımız enflasyon kavramı ile ilk defa tanışıyor. Kovid denilen uydurma salgın hastalığı ve Rusya-Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı ekonomik sorunlar; seçmen davranışını önemli derecede etkileyen hususlardır.
Bu nedenle yüzde 70’lerin üzerinde gerçekleşen 2022 enflasyonu ve bunun getirdiği olumsuz sonuçlar; tekrar seçim kazanabilmek için hükümetin ciddi değerlendirmeler yapmasını gerektirmektedir.
Seçmen analizine geçmeden daha önceki yazılarımda dile getirdiğim üzere hükümetin seçim kazanabilmesi için ücretlilere yüksek oranda zam yapması zorunludur.
Önümüzdeki Temmuz ve Ocak aylarında verilmesi kanunen gerekli olan enflasyon farkı ile beraber önemli bir ücret zammı Cumhurbaşkanlığı seçiminin kilit noktasını taşımaktadır. Hükümet bütçeye ve ekonomik yapıya etki edecek böylesine önemli bir konuda hesabını iyi yapmalıdır.
Ülkemizde çok partili seçimlerin yapıldığı 1950’den bugüne kadar seçmen davranışlarında görülen en önemli husus şudur:
Sağ ve milliyetçi partilerin yüzde 65’lik bir oy oranına karşılık sol ve ayrılıkçı partilerin toplam oy oranları yüzde 35 civarındadır. Askeri darbe dönemleri dışında daima bu seçmen dağılımına göre sağ ve muhafazakâr hükümetler kurulmuştur.
2023 Seçimlerinde de benzer bir durumun gerçekleşeceğinden kimse şüphe duymamaktadır. Zaten bu maksatla CHP yanına sağ partileri alarak Altılı masa ile ittifak yapmaktadır.
Yıllardır değişmeyen bu seçmen eğilimi; CHP’nin seçim kazanabilmesi için yani gerekli olan en az yüzde 51 oyu alabilmek için kesinlikle sağ ve muhafazakâr seçmenin oyuna ihtiyaç göstermektedir.
Bu kesimin desteğini almadan ülkemizde iktidar olamazsınız. Sosyal demokrat ve ayrılıkçı partiler ile seçim kazanmak neredeyse imkânsızdır.
Örneğin Ak Parti; ekonomide serbest piyasa modelini benimseyen, milli, dini ve manevi değerlere önem veren bir partidir. Kurulduktan sadece bir yıl sonra seçime girmiş ve ilk seçimde iktidar olmuştur. 20 Yıldır bu süreç devam etmektedir.
İşte yüzde 65’e karşılık gelen bu seçmen kitlesinin desteğini alamayan hiçbir parti; bu ülkede iktidar ve cumhurbaşkanı olamaz.
Sonuç olarak CHP'nin seçim kazanması ve gösterdiği adayın cumhurbaşkanı seçilebilmesi için sağ seçmenden oy alabilmesi gereklidir. Bu partinin şu andaki politikalar ile seçim kazanması bir hayaldir. Eğer önceki tek partili CHP hükümetlerinin ülkemize verdiği ağır hasar nedeniyle şu andaki politik söylemlerini değiştirmez ise 70 yıldan beri alınan başarısız sonuçların devam etmesi kaçınılmazdır.
CHP’nin askeri darbe sonrasındaki geçiş dönemlerinde kurmuş olduğu kısa süreli ve başarısız hükümetleri; değerlendirmemize almıyoruz.
CHP halkımızdan oy alabilmek için CHP yönetimini ele geçirmiş çoğu Sabetay tarikatına mensup gayrimüslim azınlıktan yakasını kurtarmak zorundadır.
Daha geçen hafta bu partiye üye Yalım Eralp isimli bir büyükelçi göz göre göre Yunanistan’ın yayılmacı ve haksız girişimlerini destekleyecek kadar ileri gidebilmiştir.
Sabahlara kadar rakı sofralarında alkol tüketerek ülke sorunlarına çareler aradığını zanneden tek parti yöneticilerini öve öve yere göğe sığdıramayan CHP’li siyasetçilerin varacağı en ileri nokta; sadece ana muhalefet partisi olmaktır.
Hükümet olması veya hükümetin küçük ortağı olması bu politikalar ile mümkün değildir. Gayri milli ve vatandaşlarımızın dini ve manevi değerleri ile alay eden bu kişiler; CHP’den temizlenmedikçe bu partinin seçim kazanması mümkün değildir.
Sosyal demokrat değerlere, halkın inançlarına saygılı olmadan, tek partili diktatörlüklerin zulmüne karşı çıkmadan; yarının dünyasında söz sahibi olmak ham bir hayaldir.
Siyasi partiler ve buna paralel olarak sivil toplum örgütleri, kendilerini dünyada kabul gören bu değerlere önem vererek geliştirebilir ve faydalı icraatlar yapabilirler.
Aksi takdirde belirli koltukları kaparak kendisine ve yakınlarına çıkar sağlamaktan öte vatanımıza hiçbir faydaları olamaz, vesselam…
Dr. Vehbi Kara
Ekleme
Tarihi: 23 Haziran 2022 - Perşembe
2023 Seçimleri ve seçmen davranışı
2023 Seçimleri ve seçmen davranışı
2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine bir yıldan daha az bir zaman kaldı. Daha önceki seçimlerden farklı olarak son iki seçime partiler, ittifak yaparak giriyorlar. Seçim barajı her ne kadar yüzde 7 gibi bir orana çekilmiş olsa da; bazı partiler meclis dışında kalmamak için ittifak yapmayı zaruri olarak görmektedir.
Bazı okuyucularım seçimlerle alakalı olarak yorum yaparak bana düşüncelerini bildiriyorlar. Bir okuyucum Türkiye’deki seçmenlerle ilgili olarak analiz yapmış. Çok doğru tespitleri var.
Bununla birlikte 18 yaşını doldurmuş ve ilk defa aktif olarak seçimlere katılan milyonlarca genci hesaba katmamış. Kendi düşüncelerimle birlikte bu okuyucumun düşüncelerini paylaşarak siyasi partilere yol göstermeye çalışayım.
Öncelikle kimsenin düşünmediği ve dile getirmediği bir hususla başlayalım. Seçim eğer 2023 Haziran ayında yapılmaz ve erken seçime dönerse işler değişecektir. Zira seçim barajı ilgili kanun maddesine göre yüzde 10 barajı geri gelecektir.
HDP gibi baraj sınırında gezen partiler, pervasız bir şekilde sırtını Batılı ülkelere dayayarak ittifak yapmamaktadır. Hükümet ani bir karar vererek örneğin Nisan 2023 tarihinde seçimlere gittiği takdirde bu gibi bazı partiler baraj alında kalabilirler. Az bir ihtimal olsa da seçimin bir iki ay öne alınacağını göz ardı etmemek gereklidir.
2023 Seçiminin diğer seçimlerden biraz farklı hususiyetleri var. Örneğin 20 yaşında olan birçok vatandaşımız enflasyon kavramı ile ilk defa tanışıyor. Kovid denilen uydurma salgın hastalığı ve Rusya-Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı ekonomik sorunlar; seçmen davranışını önemli derecede etkileyen hususlardır.
Bu nedenle yüzde 70’lerin üzerinde gerçekleşen 2022 enflasyonu ve bunun getirdiği olumsuz sonuçlar; tekrar seçim kazanabilmek için hükümetin ciddi değerlendirmeler yapmasını gerektirmektedir.
Seçmen analizine geçmeden daha önceki yazılarımda dile getirdiğim üzere hükümetin seçim kazanabilmesi için ücretlilere yüksek oranda zam yapması zorunludur.
Önümüzdeki Temmuz ve Ocak aylarında verilmesi kanunen gerekli olan enflasyon farkı ile beraber önemli bir ücret zammı Cumhurbaşkanlığı seçiminin kilit noktasını taşımaktadır. Hükümet bütçeye ve ekonomik yapıya etki edecek böylesine önemli bir konuda hesabını iyi yapmalıdır.
Ülkemizde çok partili seçimlerin yapıldığı 1950’den bugüne kadar seçmen davranışlarında görülen en önemli husus şudur:
Sağ ve milliyetçi partilerin yüzde 65’lik bir oy oranına karşılık sol ve ayrılıkçı partilerin toplam oy oranları yüzde 35 civarındadır. Askeri darbe dönemleri dışında daima bu seçmen dağılımına göre sağ ve muhafazakâr hükümetler kurulmuştur.
2023 Seçimlerinde de benzer bir durumun gerçekleşeceğinden kimse şüphe duymamaktadır. Zaten bu maksatla CHP yanına sağ partileri alarak Altılı masa ile ittifak yapmaktadır.
Yıllardır değişmeyen bu seçmen eğilimi; CHP’nin seçim kazanabilmesi için yani gerekli olan en az yüzde 51 oyu alabilmek için kesinlikle sağ ve muhafazakâr seçmenin oyuna ihtiyaç göstermektedir.
Bu kesimin desteğini almadan ülkemizde iktidar olamazsınız. Sosyal demokrat ve ayrılıkçı partiler ile seçim kazanmak neredeyse imkânsızdır.
Örneğin Ak Parti; ekonomide serbest piyasa modelini benimseyen, milli, dini ve manevi değerlere önem veren bir partidir. Kurulduktan sadece bir yıl sonra seçime girmiş ve ilk seçimde iktidar olmuştur. 20 Yıldır bu süreç devam etmektedir.
İşte yüzde 65’e karşılık gelen bu seçmen kitlesinin desteğini alamayan hiçbir parti; bu ülkede iktidar ve cumhurbaşkanı olamaz.
Sonuç olarak CHP'nin seçim kazanması ve gösterdiği adayın cumhurbaşkanı seçilebilmesi için sağ seçmenden oy alabilmesi gereklidir. Bu partinin şu andaki politikalar ile seçim kazanması bir hayaldir. Eğer önceki tek partili CHP hükümetlerinin ülkemize verdiği ağır hasar nedeniyle şu andaki politik söylemlerini değiştirmez ise 70 yıldan beri alınan başarısız sonuçların devam etmesi kaçınılmazdır.
CHP’nin askeri darbe sonrasındaki geçiş dönemlerinde kurmuş olduğu kısa süreli ve başarısız hükümetleri; değerlendirmemize almıyoruz.
CHP halkımızdan oy alabilmek için CHP yönetimini ele geçirmiş çoğu Sabetay tarikatına mensup gayrimüslim azınlıktan yakasını kurtarmak zorundadır.
Daha geçen hafta bu partiye üye Yalım Eralp isimli bir büyükelçi göz göre göre Yunanistan’ın yayılmacı ve haksız girişimlerini destekleyecek kadar ileri gidebilmiştir.
Sabahlara kadar rakı sofralarında alkol tüketerek ülke sorunlarına çareler aradığını zanneden tek parti yöneticilerini öve öve yere göğe sığdıramayan CHP’li siyasetçilerin varacağı en ileri nokta; sadece ana muhalefet partisi olmaktır.
Hükümet olması veya hükümetin küçük ortağı olması bu politikalar ile mümkün değildir. Gayri milli ve vatandaşlarımızın dini ve manevi değerleri ile alay eden bu kişiler; CHP’den temizlenmedikçe bu partinin seçim kazanması mümkün değildir.
Sosyal demokrat değerlere, halkın inançlarına saygılı olmadan, tek partili diktatörlüklerin zulmüne karşı çıkmadan; yarının dünyasında söz sahibi olmak ham bir hayaldir.
Siyasi partiler ve buna paralel olarak sivil toplum örgütleri, kendilerini dünyada kabul gören bu değerlere önem vererek geliştirebilir ve faydalı icraatlar yapabilirler.
Aksi takdirde belirli koltukları kaparak kendisine ve yakınlarına çıkar sağlamaktan öte vatanımıza hiçbir faydaları olamaz, vesselam…
Dr. Vehbi Kara
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.